BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Haziran 2007 - AKP’li Belediye Başkanı başörtülüye işyeri açma ruhsatı vermedi



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə35/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   102

22 Haziran 2007 - AKP’li Belediye Başkanı başörtülüye işyeri açma ruhsatı vermedi


AKP’li Kuşadası belediyesi’nden skandal. Kuşadası’nda hediyelik eşya dükkanı açmak için belediyeye ruhsat başvurusunda bulunan Aynur Göktaş isimli bayana, fotoğrafı başörtülü olduğu için ruhsat vermedi. Eşinin adına vekaleten ruhsat işlemlerini takip eden Aynur Göktaş’ın eşi Burhan Göktaş istenilen bütün evrakları tamamladı. Ancak Göktaş ailesine Aynur Göktaş’ın resimleri başörtülü olduğu gerekçesiyle Başkan’ın ruhsatı imzalamadığı bildirildi. AKP’li Kuşadası Belediye Başkanı Fuat Akdoğan’ın, Kuşadası Belediye’sine ait resmi internet sitesinde yer alan bir açıklamasında kendisini; “Yeni Dünya Düzeninin şartlarını sağlamakla görevli” ilan etmesi de dikkat çekti. Başkan’ın bu açıklaması, “Başörtülülere ruhsat verilmemesi yeni dünya düzeninin bir gereği mi?” sorusuna neden oldu. Aynur Göktaş’ın eşi Burhan Göktaş; “Bu ayrımcılıktır. Bu insan haklarına aykırıdır. Hakkımızı sonuna kadar arayacağız” dedi. (Milli Gazete)

23 Haziran 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri


Sakarya Başörtüsü Platformu’nun 93’üncü Başörtüsü eyleminde; partilerin seçim propagandalarında baskı ve yasaklarla ayakta durmaya çalışan sistem ve sistem içerisindeki yarı resmi çeteleşmelerin sorgulanmasının bir kenara bırakılıp, mazot fiyatları gibi konular üzerinden oy avcılığı yapılması eleştirildi. Kocaeli’deki 114’üncü eylemde ise “Sorunu çözmeye yönelik ifadelerde bulunan siyasi liderler kayıtsız şartsız eğitim ve öğretim alanlarında kamu kurum ve kuruluşlarında var olan yasağı mutlak anlamda ortadan kaldırmak için ellerini taşın altına koymalarının bilincinde olmaları gerektiğini hatırlatırız.” denildi. Ankara’daki 72’inci eyleme Kocaeli, Sakarya, Van, İzmir Başörtüsüne Özgürlük Platformu temsilcileri de destek verdi. SBP sözcüsü Kadrican Mendi, “Başörtüsü meselesi sadece bir insan hakkı davası değil öncelikli olarak müslüman kimliğin bu topraklarda uğradığı aşağılanma ve yok saymaya karşı verilen müslümanca bir mücadelenin adıdır” dedi. Eylemler Van’daki 43’üncü ve Akyazı’daki 20’nci açıklamayla devam etti.

23 Haziran 2007 – Belediyenin başörtüsüz fotoğraf talebine tepki


Her şeyi tamam olan bir işyerinde başörtülü fotoğraf yüzünden açma ruhsatı vermeyen AKP’li Kuşadası Belediyesi’nin hukuk dışı uygulamasına tepkiler sürüyor. Hukuk-Der Genel Başkanı Fikret Karabekmez, uygulamanın yasal bir dayanağı bulunmadığını söyledi. “Yasak kapsamında olmayan ve yasalarda hiçbir şekilde yeri bulunmayan bir keyfilik”ten ibaret bu uygulamanın yasalar karşısında da suç olduğunu kaydeden Karabekmez, “Sanırım AKP değişimini ispat etme ve bazı mahfillere şirin görünme adına böyle uygulamalar içine giriyor” şeklinde konuştu. (Milli Gazete)

23 Haziran 2007 - Başörtülüleri sınava yine almadılar


Başörtülü olarak onaylanmış kimliklerle harcırahını yatıran ve açıköğretim sınavına katılmaya hak kazanan öğrencilere okul kapısı yine duvar oldu. Okul kapısında içeriye alınmayan öğrenciler ile görevlililer arasında gergin anlar yaşandı. Öğrenciler 60 YTL para yatırdığı halde ve kendilerine başörtülü olarak onaylanmış öğrenci kimlik kartı verilmesine rağmen sınavlara alınmayışlarına isyan ediyor. Öğrencilere gerekçe olarak Danıştay Sekizinci Daire'nin bir yıl önce aldığı karar gösterildi.

23 Haziran 2007 – “Laik-antilaik, türban-mürban”

Hürriyet yazarı Özdemir İnce, Nilüfer Göle’nin bir röportajda verdiği cevabı eleştirdiği köşesinde şu satırlara yer verdi: “Nilüfer Göle, kendisiyle söyleşi yapan Belkıs Kılıçkaya Hanımla birlikte bir Paris kahvehanesinde oturmuş ahkâm kesiyor. Sanki Türkiye'nin AKP'si tam anlamıyla eksiksiz bir moderniteyi temsil ediyor, Cumhuriyetçiler bunu görmeyip İslamcının, Milli Görüşçünün başındaki türbana takmışlar. Bunun adı da sosyolojik yorum. Nilüfer Göle, Cumhuriyetçileri kör ve sağır sanıyor ve budala yerine koyuyor. Sanki Cumhuriyetçiler sosyolojik yorum yapmıyormuş gibi. Dilerim bu yılın ramazan ayında Nilüfer Göle Türkiye'ye gelir, Paris'te giydiği yazlık kıyafetlerle Anadolu kentlerinde dolaşmak ve karnını doyurmak için açık bir lokanta aramak zorunda kalır. Ve uykusu kaçacağı için, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öteki Devrim Yasalannın gerekçelerini, günümüzdeki uygulama ve sonuçlarını düşünür.



24 Haziran 2007 – Açıköğretim lisesi sınavında başörtüsü krizi

Danıştay'ın, Milli Eğitim Bakanlığı'nca (MEB) yapılan merkezi sistem sınavlarına, öğrencilerin "başı açık" olarak girmeleri yönündeki kararının kimi okullarda uygulanıp, kimi okullarda uygulanmaması çeşitli sıkıntılara yol açtı. Her sınav öncesi MEB'in okullara gönderdiği yazıda bu kez, "öğrencilerin başı açık, düzenli ve aşırılığa kaçmayan kıyafetlerle sınava alınmaları" yönündeki uyarıya yer verilmedi. Bu nedenle sınavlarda inisiyatif okul müdürlerine kalınca, birçok okul müdürü öğrencileri başlarını açmaya zorladı. Bazı illerde "MEB, kılık kıyafetle ilgili uyan yazısı göndermedi" denilerek sınava alınırken, bazı illerde de "Bakanlığın genelgesi var, sınava giremezsiniz" diyerek okul kapısından çevrildi. Eğitim - İş Ankara İl Örgütlenme Sekreteri Kasım Demirci, başörtüsü yasağı konusundaki ısrarcı tutumlarını devam ettirerek, "Öğrenciler türbanlanyla sınava girdi. MEB'den gönderilen yönergede kılık-kıyafette ilgili maddeye yer verilmemiş olması dolayısıyla, öğretmenler, öğrencileri kıhk-kıyafet yönetmeliğine aykırı olarak sınava almak zorunda bırakıldı. Türbanla sınava katılan öğrencilerle ilgili tutanak tutuldu. Tutanak yırtılırsa, bütün öğrenciler normal sınava girmiş gibi görülecek" diye konuştu.



24 Haziran 2007 – “Türban üstü kep”

Türker Alkan, Radikal’de yayınlanan köşe yazısını Kübra Gül’ün diploma töreninde başörtüsünün üzerine kep takması konusuna ayırdı. Alkan, yasakla ilgili “Önce (yanlış anlaşılmamak için) kişisel düşüncemi söylemeliyim; Üniversite öğrencilerine konan türban yasağının yanlış olduğunu düşünüyorum. Fakat bu yasağın Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından uygun bulunduğunu anımsamak gerekiyor. Yani ortada pozitif hukuka ve insan haklarına uygun olan bir yasaklama var.” derken, Abdullah Gül’ün medyada törenle ilgili çıkan haberleri eleştirmesini doğru bulmadığını ifade etti. Alkan, yazısını şöyle tamamladı: “Aklıma gelmişken söyleyeyim. Üniversite hocalarının ve öğrencilerinin giydiği o kepler ve cüppeler neyin işaretidir biliyor musunuz? Papazlardan kalmadır. Üniversitelerin kiliseye bağlı olduğu dönemlerin bir anısıdır. Zamanla bilim laikleşse de bu biçimsel anı kaldı. Bazen biçim özden daha dayanıklı olabiliyor galiba. Neden böyle bir işe kalkıştı baba Gül? Elbette ki inançlarının gereğiydi. Biraz da seçimin gereği olmasın? Mazlum olmanın dayanılmaz cazibesi...”



24 Haziran 2007 – “Türban'ın diyeti: TBMM Onur Ödülü”

Hürriyet’in “Yeter Söz Milletin” köşesinde Barış Arkadaş imzalı bir okur mektubu yayınlandı. “12 Eylül'de YÖK'ün kurucusu İhsan Doğramacı'nın 'üniversitelere türbanla girilmez' kararının mimarı olduğu” hatırlatılan mektupta, bu gerçeğe rağmen Doğramacı’ya onur ödülü verilmesi bir tür diyet olarak değerlendirildi. Mektupta şu satırlar yer aldı: “Kamuoyu, Bİlkcnt Üniversitesi'nin, 12 Eylül'de YÖK'ün kurucusu İhsan Doğramaci'nın 'üniversitelere türbanla girilmez' kararının mimarı olduğunu unutmuyor... Ama Doğramacı, Gül'ün kızının mezuniyet töreninde, kurucusu olduğu üniversitede 'türbanla diploma' verilmesi için olanak yaratıyor. Ve okulun rektörü olan oğlu Ali Doğramacı'nın 'özel iznî'yle Gül, hiç kimsenin türbanla giremediği okulda türbanlı kızıyla birlikte diploma törenine katılıyor. Bu 'imtiyaz'lı tören, 'ilginç' bir başka töreni anımsatıyor. TBMM Başkanı Bülent Annç ve Gül'ün, "Türbanla okula girilmez" kararını alan YÖK'ün mimarı İhsan Doğramacı'ya onur ödülü' vermesini... Takasın adı mağduriyet oluyor. İşte, üniversite kapılarında eylem yapan, AKP’den umudu olan türbanlı kızların içine düştüğü durum.”


26 Haziran 2007 - Başörtüsü meselesini sürekli kaşımanın faydası yok


Zaman Gazetesi yazarlarından Ekrem Dumanlı, “İhbarcı rektörler” başlıklı yazısında Bilkent’teki mezuniyet töreniyle ilgili haberleri değerlendirdi: “Ne mezuniyet töreniymiş ama. Günlerdir konuşuluyor, hâlâ bir sonuca varılmış değil... Mezuniyet töreninden bir gün sonra Uludağ Üniversitesi Senatosu ve Yönetim Kurulu toplanıyor ve kamuoyuna duyuruda bulunuyor. Şaşırtıcı bir durum... Uludağ Üniversitesi Senatosu, Abdullah Gül ve kızını YÖK'e jurnalliyor. İşte tam bu noktada belirtmek zorundayım ki; Uludağ'dan yükselen jurnal sonrasında mesele "başörtüsü sorunu" olmaktan çıkıyor. Gammazlama, jurnalleme, ihbar etme gibi çağrışımları olan duyuru, özgürlükler sembolü olması gereken üniversiteleri bambaşka bir yere itiyor... Başörtüsü meselesini sürekli kaşımanın, kraldan çok kralcılık yaparak insanları sürekli rencide etmenin hiç kimseye faydası yok. Hele üniversitelere faydası hiç yok. Çünkü üniversiteler "ihbarcılığın" değil; gelişimin, değişimin merkezi haline gelmek zorundadır; tabii faşizm özlemi söz konusu değilse...”

26 Haziran 2007 – Hükümetin seçim bildirgesinde başörtüsü sorunu yok

AKP seçim bildirgesinde 'uzlaşma' vurgusu yaparak ve tartışmalı konulara girmeyerek 'merkez partisi' görüntüsü vermeye çalışırken başörtüsü yasağı, katsayı sorunu ve imam-hatip liseleri gibi konularda sonradan 'AKP sözünü tutmadı' suçlamasıyla karşılaşmamak için bağlayıcı vaatlerden kaçındı. Tartışmalı konulara girmeyen ve "sivil bir uzlaşı anayasası" önerisiyle "uzlaşma" vurgusu yapan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, bir anayasa taslağı hazırlattığı da kamuoyuna yansıdı.



26 Haziran 2007 – Türban gerçekleri ve oy avcılığı

Emin Çölaşan, Hürriyet’te çıkan yazısına başörtüsü ve türban arasında şöyle bir ayrım yaparak başladı: “Başörtüsü ile türbanı ayırmayı bilelim. Başörtüsü, yemeni, boyundan bağlanan eşarp, Anadolu kadınının geleneksel örtüşüdür. Orada saç tellerini saklamak gibi bir hadise yoktur. Türban ise farklı bir olaydır. Bir üniformaya dönüşmüştür. Tamamlayıcı unsurları vardır. Saç telleri asla görünmeyecek. Gerekirse alnına bir de bant koyacaksın. Örtü omuzlardan aşağıya, göğüs ve sırta kadar inecek. Altına uzun, topuklara kadar etek veya pardösü giyilecek. Aynca saçın arka bölümüne topuz gibi bir şey takacaksın ve türbanın arka tarafı kalkık duracak.” Çölaşan yazısının devamında, hükümetin “türban”a “başörtüsü” diyerek siyasi oy avcılığı yaptığını iddia etti ve şu görüşleri köşesine taşıdı: “Türban konusunda ne yaptılar? Hiçbir şey! Yapamazlar mıydı? Yaparlardı, çünkü Meclis'teki büyük sayısal çoğunluk ellerindeydi. O halde niçin yapmadılar? Çünkü türban, bunların elinde bir sömürü aracıydı. Buna çözüm bulsalardı, o silah ellerinden gitmiş olurdu. O yüzden sizi kullandılar ve siyaset oyununu sizin üzerinizden oynadılar... Ve oynamayı aynen sürdürüyorlar!”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin