28 Ağustos 2007 - Başörtüsü gündemden çıkmalı
DSP’nin kilit isimlerinden Emrehan Halıcı’nın Köşk’te yeni dönem ve başörtüsü gibi konularda yaptığı açıklamalar Aksiyon Dergisi’nde yayınlandı: “Başörtüsü tartışmasının hiçbir zaman doğru olmadığını düşünüyorum. Türkiye, bu problemi bir şekilde halledebilse. Çünkü bu mesele siyaseti olması gerektiği noktadan alıp hep başka mecralara götürüyor. Yani partilerin ülke için ne yapacakları, hangi projeleri gerçekleştirecekleri tartışmalı. Ancak asıl konular yerine; işte artık kronikleşmiş 3-5 konu var, hep bunlar konuşuluyor. Ve bu konular bazen hak etmediği siyasi primleri bazı partilere kazandırır. Bazen alması gereken oyları alır götürür. Bu yapay ve rahatsız edici bir konudur. Çözüm için sihirli bir formülüm yok. Ama bu sorunun muhakkak çözülmesi gerektiğine inanıyorum... Bunun tartışma alanına çekilmemesi gerekir. Tartışma alanına çeken bütün tarafların bu hassasiyeti göstermesi lazım. Çünkü bazen bu tartışmaları yaparak insanlar ajite edilebiliyor. Kimisi laikliğin, kimisi dinin elden gittiğini, kimisi namus-şeref gibi kavramların zedelendiğini öne sürüyor. Oysa bunlar çok önemli kavramlar. Bu tartışmaların Türkiye’nin gündeminden çıkarılması gerekiyor. Ama bu tek taraflı olmaz. Hep birlikte olacak. Bu olgunluğu gösterebilmeliyiz.”
28 Ağustos 2007 - DTP'li Tuncel: Başörtüsü Müslüman'ın en doğal hakkı
DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, cumhurbaşkanı eşinin başörtüsünün tartışma konusu yapılmasına tepki gösterdi. Tuncel, "Biz Müslüman bir ülkeyiz. Türbanın bu kadar siyasallaştırılması, siyasete alet edilmesi doğru değil. İş yapacak olan türban değildir, insandır." dedi. Tuncel, Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş ve DTP MYK Üyesi Kamuran Yüksek ile birlikte Polatlı'nın Kozlu köyüne giderek tarım işçilerinin sorunlarını dinledi. Burada gazetecilerin sorularını cevaplayan DTP'li vekil, başörtüsünün din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde ele alınmasını istedi. Herkesin kendini nasıl ifade etmek istiyorsa öyle ifade edebilmesi gerektiğine işaret eden Tuncel, "Bu onun en doğal hakkıdır. İnsan hakkıdır." ifadelerini kullandı. (Zaman)
28 Ağustos 2007 – “Çankaya'da 'Tesettür' mü?
Oktay Akbal, Cumhuriyet’te yayınlanan yorumuna “Bugün Çankaya'ya Bay Abdullah Gül çıkacak! İstediğiniz kadar "Benim Cumhurbaşkanım değil" deseniz de, o tam yedi yıl Çankaya'da, en sağlam yandaşı olduğu Milli Görüş'ün çizgisinde görev yapacak... Bütün bunlar ortadayken, yalnızca Sayın eşi Hayrünnisa Hanım'ın başörtüsü üzerinde tartışılıyor! Çankaya'nın baş hanımının başı açık olmalı; saçları, boynu görülmeli, gözlerden saklanmamalı diyorlar. İslam ülkeleri liderlerinin hatta kralların bile eşleri çağdaş giysiler içinde... Kısa etekler, açık başlar, uygar kılıklar... Müslüman kadınların ille de kendini toplumdan saklaması diye bir yasa var mı?” satırlarıyla başladı ve şöyle bitirdi: “Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakanın birçok AKP'li bakanın eşi tesettürlü... Gül Bey'le birlikte Çankaya'da tesettürlü bir hanım da yaşayacak... Nasıl olacak, toplum bunu nasıl içine sindirecek, bilmem. Çankaya'ya yedi yıl egemen olacak 'tesettür' havasına ne demeli, hayırlı mı olsun, yoksa dedemin dediği gibi, "şer"li mi?”
28 Ağustos 2007 – Yeni anayasada “türban” olmayacak
Merkez medya, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın "Türbanla üniversiteye girilebilir diye bir madde anayasada yer almaz. Anayasalar yönetmelik değildir. Etek boyu da böyle olacak, türban takılacak ya da takılmayacak diye bir metin olamaz, dolayısıyla böyle bir şey olmayacak” sözlerini yeni anayasada başörtüsü yasağını kaldıran bir düzenleme olmayacağını ileri sürdü.
28 Ağustos 2007 - Eşi tesettürlü ancak Gül siyasi değerler açısından seküler
Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak’taki “Çankaya'da bir “adam” başlıklı yazısında Abdullah Gül’ün adaylığını değerlendirdi: “Kanımız odur ki, Gül'ün cumhurbaşkanlığı, laik kesimin “demokratikleşme”, İslami kesimin “sekülerleşme süreci” yaşamasıyla ortaya çıkan “derin toplumsal bir değişim”in sonucudur... Gül bu açıdan farklı, özellikle kendisinden kesimlerin yaşadığı “değişimi yansıtan ayna”dır. Evet, Gül'ün eşi tesettürlüdür ve ancak aynı Gül bugün siyasi değerler açısından seküler ve liberal anlayışı en önde temsil eden siyasi aktörlerden birisi haline gelmiştir. Bunu gerek şahıs olarak gerekse içinden geldiği ve sorumluluğunu paylaştığı siyasi partinin politikaları açısından kanıtlamıştır. Gül'ün dün benimsediği siyasi söylem ile bugün aldığı siyasi tavır arasındaki fark, hem yaşadığı değişimin niteliğini hem toplumsal deneyimlerin derinliğini göstermektedir.”
28 Ağustos 2007 – “Türban” kimin sorunu?
Orhan Bursalı Cumhuriyet’te yayınlanan yazısında şunları söyledi: “Her türbanlı kadının-kızın arkasında bir erkek öyküsü olduğu sürece, türban, kadınların özgürlük sorunu olamaz. Sadece, özünde, erkeklerin kadınları özgürce türbanlama sorunu olarak kalır. Ve, erkek egemenliğinin bir parçası olarak, siyasal ve kültürel açıdan türbana karşı çıkmak, kadının özgürleşme mücadelesinin bir parçası olabilir ancak... Kadınların türban takmasını, kadınların özgürlüğü olarak yorumlayan ve bunun toplumsal mücadelesini veren türbansız kadınlara ve yazarlara doğrusu diyecek hiçbir söz bulamıyorum. Onlar, buna karşı çıkmıyorlarsa, en azından susmaları gerekmez mi? Hayrünnisa Hanım lise öğrencisiyken türbansızdı, 15 yaşında başı türbanlanarak Gül'e verildi. Üstelik eğitimi yarıda bıraktırıldı. Münevver Hanım türbansızdı, Bülent Annç'a varınca türbanlandı. Emine Hanım, baba veya ağabeyisinin tokadı karşısında başını türbanladı! AKP'nin tepesindeki üç kişinin eşleriyle sınırlı değil bu örnekler... Hemen hemen, türban takmış her kadının arkasında bir erkek öyküsü vardır! Türbanı buradan başlayarak tartışmayan görüşlerin bir anlamı olabilir mi?”
28 Ağustos 2007 – Rektörler: Türban üniversite öğrencisinin üniforması olmaz
AKP'nin, hazırlattığı yeni anayasa taslağı ile Yükseköğretim Kurulu'nu (YÖK) tamamen kaldırmak ve üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakmak istemesine, üniversite rektörlerinden tepki geldi. ODTÜ Rektörü Prof. Ünal Akbulut; Fransa, Almanya gibi ülkelerde dini simgelerin eğitim kurumlarına taşınmaması yönünde yasal düzenlemeler bulunduğuna söyleyerek “Dünyada böyle bir yaklaşım varken, bunu zorlamak, dini simgeleri, objektif olması gereken bilimsel ortamlara sokmak ülkeyi çok ciddi gerecektir. Gerginlik de her zaman zarar verir. Ülkenin geleceği açısından bu yaklaşımı riskli görüyorum” dedi. Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Yurtkuran ise YÖK'ü tamamen kaldırmak yerine yetkilerinde düzenlemeye gidilmesi gerektiğini belirtti. Yurtkuran, «YÖK türbanın önünde engel. Anayasayı değiştirip YÖK'ü kaldıralım gibi bir mantıkla yola çıkarsanız, baştan yanlış yaparsınız. Öfkeyle kalkılıp zararla oturulmaması gerekir." dedi. Üniversitelerde “türbanın gündeme getirilmesinin çatışma ortamı oluşturacağını” belirten Yurtkuran, "Üniversitelerin, 12 Eylül ortamındaki kaoslara tekrar sokulmaması lazım. Türbanın önünü açmaya çalışmak, türbanlı-türbansız ayrımına neden olacak. Bizim kimsenin kılık kıyafetiyle uğraştığımız yok. Bizim karıştığımız üniforma.Türban da siyasi görüşün üniforması haline geldi, üniversite öğrencisinin üniforması olmaz" dedi.
28 Ağustos 2007 – Başörtüsü dindarlık simgesi
İran’da yayımlanan The Tehran Times, Hayrünnisa Gül'ün başörtüsünün "bölünme" değil, "dindarlık" simgesi olduğunu yazdı. İngilizce yayımlanan gazetede Hüseyin Hakkani imzasıyla çıkan yorumda, "ABD ve İngiltere'de kiliseye giden kişilerin cumhurbaşkanı ya da başbakan olarak seçilmesi nasıl bir tür heyulaya (korkunç hayal) neden olmamışsa, aynı konu Müslüman çoğunluklu Türkiye'de de gerçekleşecektir" denildi. Fransız haber ajansı AFP, Hayrünnisa Gül'ün başörtüsü nedeniyle "sıkı laiklerin kabusu" haline geldiğini yazdı. Kamuda türbanın yasak olduğu Türkiye'de sıkı laiklerin, Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk'ün evi Çankaya Köşkü'nde, başörtülü bir First Lady'yi hazmetmesinin kolay olmayacağı yorumuna yer verilen haberde, buna karşın Gül'ün başörtülü olmasının modern olmayı engellemeyeceği görüşünde olduğu ifade edildi.
28 Ağustos 2007 – Kara çarşafa da yol açılır
Anayasa Profesörü Necmi Yüzbaşıoğlu, akademisyenlerce hazırlanarak AKP'ye sunulan yeni anayasa taslağının,” özü itibarıyla Atatürk ilke ve devrimlerinden, kazanımlarından ödün verme ve tarikatların önünü açma yönünde bir arayışı ifade ettiğini” söyledi. Üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasına yönelik düzenlemelerin beraberinde bir karmaşayı getireceğini vurgulayan Yüzbaşıoğlu, "Bu tam bir curcuna olur. Siz 'Kıyafetinden ötürü kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz' derseniz, kara çarşafla okula gelene ne diyeceksiniz? Birileri okula son derece dekolte giysilerle, birileri de çarşafla gelirse ne yapacaksınız?" görüşünü dile getirdi. (Cumhuriyet)
29 Ağustos 2007 – Gelin naz etmeyin, açın başınızı
Nihal B. Karaca, Zaman’daki “Evlenemeyen kadınlar-evlenemeyen erkekler” başlıklı yazısında bir kitaba dayanılarak yapılan başörtülü kızların evlenemediği haberlerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Memleketin bağrına yeni bir acı daha salınmış oldu. Şu malum kitap: Evlenemeyen kızlardan ve evlenmeyen erkekler'den bahseden. Tesettürlü kızların damat namzedi konusunda yaşadıkları sıkıntılar, zaten başlı başına siyasi bir gerilim alanı olan başörtüsü sorununa eklemlenince ister istemez tatsız bir görüntü hasıl oluyor... Alt metinde şu okunuyor çünkü: 'Ey kadınlar, bakın zaten üniversitelere giremiyordunuz, artık bir de evde kalıyorsunuz, gelin naz etmeyin, açın başınızı. Siz de kurtulun, biz de kurtulalım' Emre Aköz de yazdı. İslami kesimdeki erkeklerin evlilik yaparken kendilerine 'başörtüsü' kullanmayan bir kadını seçmelerindeki asıl neden, kapitalizm. Başörtülü eş, ideal bir kariyer planlaması için tercihe şayan seçenek değil. Bir de şu var tabii: Başörtülü kadınların evlilik ilişkisinde eşit muamele görme beklentisi, muhafazakâr kesimin erkeklerini ciddi şekilde 'yaralıyor'. Okuldan atılmış, kimliğini sorgulamak durumunda kalmış, zorluklar karşısında bilenmiş ve bu arada İslam'ın kadınlara epey de hak verdiğini öğrenmiş, 'muhalif' olmanın ayrıcalığıyla ciddi bir özgüven kazanmış bir kadınla mı evlenmek; yoksa nasihat dinleyebilecek, uyumlu, en önemlisi hiç acıtılmamış olmanın uysal buharı üzerinde tüten tatlı bir kumral ile mi evlenmek? Hiç düşünmeden 'ikincisi' diyecek dindar erkek sayısındaki artıştır sorun olan.”
Dostları ilə paylaş: |