BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Eylül 2007 - Başörtüsü mağduriyetini 'ikna odası'nda anlattılar



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə53/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   102

2 Eylül 2007 - Başörtüsü mağduriyetini 'ikna odası'nda anlattılar


Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER), Feshane Kültür Merkezi'nde kurduğu 'ikna odası'nda başörtüsü takma sebeplerini anlattı. 'Kamusal alan kavramı gerekçe' gösterilerek uygulanan başörtüsü yasağının tartışıldığı toplantıda, eğitim ve çalışma hakları yasak nedeniyle elinden alınan bayanlar, karşılaştıkları zorlukları ve deneyimleri aktardı. Programda kurulan 'ikna odası' ile bu tip odaların üniversitelerdeki mimarı eski İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Nur Serter'e de gönderme yapıldı. 'İkna odasında başı açık ve başörtülü bayanlarla bir araya gelen ve başörtüsünü neden taktığını anlatan Vakit Gazetesi yazarı Sibel Eraslan, özgürlüklerin önemine dikkat çekti. (Zaman)

2 Eylül 2007 – “Atatürk'ten türbana meşruiyet çıkarmak”

Hürriyet gazetesi yazarlarından Ahmet Hakan Coşkun, “Ne zaman "Çankaya'da türban" konusu açılsa... İslami camianın yayın organları, hemen "Latife Hanım'ın türbanlı fotoğraflan"nı arşivden çıkarıp, "Atatürk'ün eşi Latife Hanım da Çankaya'ya türbanla çıkmıştı, Hayrünnisa Hanım niye çıkmasın?" sorusunu soruyor. Bunun üzerine... Anti türban cephesi de harekete geçip, Latife Hanımın başı açık fotoğraflarını arşivden çıkarıyor.” ifadeleriyle başladığı yazısında, Latife Hanım’ın fotoğraflarının ya da Mustafa Kemal’in din konusundaki bazı ifadelerinin kullanılmasını kurnazlık olarak değerlendirdi ve “türbanın bir tercih meselesi, insan hakları meselesi” olduğunu ileri sürdü.


3 Eylül 2007 – Türban erkek egemen kültürün ürünüdür


Oral Çalışlar, Cumhuriyet’te yayınlanan yazısında başörtüsünün kadın özgürlüğüne engel olduğunu iddia etti ve yazdı: “Türban, geleneksel olarak erkek egemen kültürün ürünü olarak kabul edilebilir. Ancak, erkek egemenliği yalnızca türbanla sınırlı bir anlayış değildir. Çünkü sonuç olarak örtülü de olsa, açık da olsa kadınlar, erkek egemen söylemin muhatabı ve mağduru durumundalar... Dini bağnazlığın egemen olduğu ülkelerde kadın örtülü de olsa eve hapsedilmek isteniyor. Ancak, kadın yalnızca bu tür ülkelerde değil, demokrasinin yerleşmediği bütün ülkelerde, demokratik ülkelere göre çok geri konumda ve aşağılarda. İktidar mücadelesinin kadın üzerinden yürütülmek istenmesi de aslında bu mücadelenin demokrasi eksenli yürütülmediğinin önemli bir göstergesi...”

4 Eylül 2007- Başörtüsü yasağının kaldırılması demokratik rejimin icabıdır


Şahin Alpay, Zaman’daki “22 Temmuz ve laiklik sorunu” başlıklı yazısında seçim sonuçlarını laiklik tartışmaları ekseninde değerlendirdi: “Üniversitelerde ve kamu binalarında uygulanan başörtüsü yasağının kısmen veya tamamen kaldırılması, bir kısım kadınlara karşı uygulanan ayrımcılık ve eğitim hakkı kısıtlamasına son verilmesi demek olur. Bu da herhangi bir demokratik rejimin icabıdır. Üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkması durumunda, sosyal baskı sonucu bütün öğrencilerin başlarını örtmek zorunda kalacakları iddiasının gerçekçi olup olmadığı ancak uygulama ile görülebilir. AKP'nin bunların çok ötesinde, toplumun her alanında sinsice ve tedricen İslami kuralları hakim kılacağına dair "gizli gündem"e sahip olduğu iddialarını, akıl ve mantıkla ele almak ve sosyal bilimler ışığında cevaplamak imkanı mevcut değildir.”

4 Eylül 2007 – Çankaya'da kadının adı yok

Cumhuriyet’te, Özgen Acar imzasıyla çıkan yorumda, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya'da kabul töreninin davetini eşsiz yapacakmış. Eşi Hayrünnisa Hanım köşkte, ama sanki kapatma... Hayrünnisa Hanım 16 yaşından bu yana aynı konumda değil mi? Bayan Gül başını kapatıyor diye, başı açık evli Türk kadınları Çankaya'ya davet edilmeyerek cezalandırılıyorlar. Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinde "kadın eş" ağza alınmıyor. Çünkü Çankaya Köşkü'nde kadının adı yok. Bakalım bir yabancı devlet başkanı eşi ile geldiğinde ne olacak?” ifadelerine yer verdi.



4 Eylül 2007 – Başörtüsü olmayınca rejim rahatlıyor, ülke çağ atlıyor!

Nuh Gönültaş, Bugün Gazetesi’ndeki “First Lady buhar olup uçtu!” başlıklı yazısında Hayrünnisa Gül’ün askeri törenlerde olmamasını değerlendirdi: “İlk gün kabulünde yok. 30 Ağustos resepsiyonunda yok. Harp okulları yemin töreninde de yok... Hayrünnisa Hanım olmayınca, rejim rahatlıyor, ülke çağ atlıyor. Buna biz kısaca rejim diyoruz. Sindirme ve hazmetme sorunu olan bir rejim. Kendine göre hassasiyetleri olan, bu yüzden demokrasisi olan ama başkalarınkine benzemeyen, laikliği olan ama onu, laikliğin alındığı ülkelerden bile katı uygulayan bir rejim. Sanki Hayrünnisa Gül, buhar olup uçtu. Böylece rejimin bütün problemleri de yok olmuş oluyor. İçimiz rahat ediyor!”



4 Eylül 2007 – Başörtüsü Türkiye'de rakip tanımayan bir bölücü güç

The Daily Telegraph’da Damien Mcelroy imzasıyla yayınlanan ve “Gül orduyu dizginlemek zorunda” başlığı atılan bir makalede başörtüsü konusunda şu ifadelere yer verildi: “Başörtüsü Türkiye'de rakip tanımayan bir bölücü güç. Üniversitelerde giyilmesi yasak. Devlet dairelerinin düzenlemelerinde de engelleniyor. Ancak yeni first lady başörtüsü takmasının yanında, bu yasak nedeniyle Türkiye aleyhine AİHM'e başvurmuştu... Yeni görevinde Gül, İslami faaliyetlerin alanını genişletmek amaçlı bir gündemin peşinden gitmek ya da ülkenin unvandan ibaret temsilcisi olarak hareket etmek arasında bir seçimle karşı karşıya...”



4 Eylül 2007 – Türban, İslamiyet'in de ötesinde siyasi bir simge

Vatan’dan Mine Şenocaklı’nın İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan ile yaptığı ve “Hayrünnisa Gül, tatlı bir hanım ama pekala siyaset de yapıyor” başlığıyla yayınlanan röportajda Bilgehan, “Aslında sadece örtünmek değil ki sorun. Neredeyse Türkiye'nin yansı baş örtüsü takıyor. Ama geleneksel şekilde, türban değil. Ben türbanı, İslamiyet'in de ötesinde siyasi bir simge olarak görüyorum. Zaten Hayrünnisa Hanım da böyle takıyor. Ve siyasi misyonunu da Çankaya'ya taşıyacak” derken, “Çankaya'ya türbanıyla çıkağında ne hissettiniz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Arap dünyasındaki Müslüman kadınların örtülerinden kurtulmak için verdikleri mücadeleyi bilirken, Türkiye'nin 84 yıl geriye dönerek, tesettürün Çankaya'ya çıkmasını düşündürücü buluyorum. Şu anda Çankaya'da kadın erkek eşitliği çakışıyor. Ben eşitlik deyince kadınla erkeğin aynı şekilde güneşten yararlanabilme, denize girebilme ve giyinebilme hakkını anlıyorum. Yani 40 derece sıcaklıkta biri şortla gezerken, diğerinin kapalı bir kıyafetle sıkıntıya girmesini değil...”



4 Eylül 2007 – Çankaya'da ilk başörtülü first lady pozu

Ahmet Necdet Sezer'den sonra kaldırılan resmi web sitesindeki "Sayın Hanımefendinin Özgeçmişi" başlıklı bölüm Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla yine siteye kondu. "Cumhurbaşkanımız" üst başlığının içinde yer alan, "Sn. Cumhurbaşkanımızın özgeçmişi" başlığının altına "Sn. Hanımefendinin Özgeçmişi" bölümü eklendi. Gül, medyada çıkan haberler üzerine Medya ve Halkla İlişkiler Müşaviri Ahmet Sever'e, Hayrünnisa Gül'ün özgeçmişinin siteye konması talimatı verdi. "Sn. Hanımefendinin Özgeçmişi" başlığı altında yer alan iki fotoğraftan ilkinde Gül çifti, bir cami tablosu önünde poz veriyor.



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin