BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Eylül 2007 - Başörtüsü öğrencilerin kampüse alınmamasına tepki



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə54/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   102

5 Eylül 2007 - Başörtüsü öğrencilerin kampüse alınmamasına tepki


ÖSS sonrası Ankara Üniversitesi’ni kazanan başörtülü öğrenci kayıt yaptırmak için geldiği okuldan geri çevrildi. Başı örtülü diye okulun kampüs alanına dahi alınmayan öğrenciye destek sivil toplum kuruluşlarından geldi. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu ve sendika temsilcileri Ankara Üniversitesi Tandoğan Kampüsü Rektörlük binası önünde eylem yaparak olayı kınadı. Üniversite yönetiminin yasalara aykırı uygulamasını kınayan sivil toplum kuruluşları Ankara Üniversitesi Rektörü Nusret Aras’ın bu uygulamayı derhal geri çekmesi gerektiği uyarısında bulundular. Rektörlük giriş kısma gelen STK üyeleri ‘Haydi kızlar okula, okuldan atılmaya’ pankartı açarak, Haydi kızlar okula kampanyası’na da göndermede bulundular. (Milli Gazete)

5 Eylül 2007 – Türban ve başörtüsü

Hürriyet yazarı Cüneyt Ülsever, “Baş örtmenin çeşitli yöntemlerinden sadece birisi olan türban toplumun belirli kesimlerince tehdit algılaması yaratan bir sembol olarak kabul edildiğini kabul edip üniversitede yasaklanmasının özgürlüklere engel teşkil etmediğine dair AİHM kararından sonra (Leyla Şahin davası) hükümetin noteri olarak görev yapan gazeteciler hemen AİHM'ye saldırdılar. Bir dil oyununa başvurarak "AÎHM'nin başörtüsü takmayı yasaklamaya kalktığını" söylemeye başlayarak neredeyse AÎHM'yi İslam düşmanı ilan etmeye kalktılar... Bu çevreler giderek türban kelimesi ile başörtüsünü eşanlamlı kelimeler olarak kullanmaya başladılar” dediği yazısında “AİHM'nin verdiği karar Türkiye'yi bağlar. Mahkemenin karan her ne kadar sadece üniversitelerle ilgili olsa da AİHM genelde türbanı bir siyasa] sembol olarak ilan etmiştir. Artık kimsenin "Ben bu kararı saymıyorum" demesi mümkün değildir.” iddialarını ileri sürdü.



7 Eylül 2007 – Açık öğretim lisesinde başörtüsü yasağı

Açık öğretim lisesi (AÖL) sınavlarına başörtülü girilemeyecek. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), AÖL sınavlarında Merkezi Sistem Sınav Yönergesi disiplin hükümlerinin uygulanacağını duyurdu. Buna göre sınavlarda tüm kız öğrencilerin 'başı açık' olacak. Kopya alma veya verme girişiminde bulunan, başkasının cevap kâğıdını kullanan, soru kitapçığını teslim etmeyenlerin sınavı geçersiz sayılacak. AÖL'lerde türban tartışması bazı salon görevlilerinin, başörtülü kızların sınava türbanla girmesine izin vermesiyle gündeme gelmişti. Daha sonra konu yargıya taşınmış ve öğrencilerin başörtülü sınava girmesine izin verdiği ilen sürülen AÖL yönetmeliklerinin ilgili maddelerinin yürütmesi Danıştay 8'inci Dairesi tarfından durdurulmuştu. Bunun üzerine yeni yönetmelik hazırlamak için çalışma başlatan MEB bu süreçte doğacak boşluğu gidermek için dün bir genelge yayımladı. Genelgede, yönetmeliğin yürütmesi durdurulan maddeleri, yemden düzenleninceye kadar Merkezi Sistem Sınav yönergesindeki disiplin hükümlerinin uygulanacağı belirtildi. Söz konusu yönergede, sınavlara başörtülü girilemeyeceği yönünde düzenleme de yer alıyor. (Radikal)


8 Eylül 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri


Sakarya Başörtüsü Platformu’nun 104’üncü eylemiyle başörtüsü mücadelesinde üçüncü yılına girdi. İsveç’te Peygamberimize hakaretler içeren yayınların protesto edildiği eylemde ayrıca Üniversitelerdeki kayıtların başladığı ve Başörtülü öğrencilerin yine kapılardan döndürüldüğü ifade edildi. Açıklamada “Müslüman halkın yıllardır umudunu bağlamış olduğu siyaset kurumu bu yasağı kaldırmada yetersiz ve etkisiz kalmıştır ve halen de kalıyor. Öyle ki; yetersiz kaldığı gibi, geniş halk kesimlerine umut olma, vermiş olduğu vaatlerle halkı oyalama gibi bir çıkmazın içinde halkında aynı çıkmazda kalmasına sebep olmuştur ve halen de oluyor. Sakarya Başörtüsü Platformu olarak her zaman söylediğimiz gibi; çözüm başka mercilerde değil, Allah’ın Kitabı olan Kur’anı Kerim’de ve Hazreti Peygamberimizin örnekliğindedir.” ifadelerine yer verildi. Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu, 125’inci eylemini yaparken, direniş Ankara’da 83’üncü, Van’daki 54’üncü ve Akyazı’da 31’inci basın açıklamasıyla devam etti.

8 Eylül 2007 – Türban Köşk'e çıktı

Başkent Kadın Platformu Başkanı Zeynep Piyade, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Çankaya Köşkü’ nde verilen resmi kabule başörtüsüyle gitmesi merkez medyada ““Türban Köşk'e çıktı” başlıklarıyla haber oldu. Hayrünnisa Gül ise kabulde eşinin yanında yer almadı. Piyade, cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Vakit gazetesine yaptığı açıklamada Hayrünnisa Gül'ün, kendisine yönelik eleştirilere prim vermeyeceğini inandığını belirterek, "Biz neden örtündüğümüzü biliyoruz ve bu uğurda işimizden, kariyerlerimizden olduk. Hayrünnisa da bunlardan biri. Onun aklı başında bir insan olduğunu düşünüyorum. Kendi çizgisinde devam edecektir" demişti.



9 Eylül 2007 - Örtünme kararının temel gerekçesi dindarlıktır

Mustafa Karaalioğlu, Star’daki “Kadın ve Cumhurbaşkanı” başlıklı yazısında köşk seçimi ve başörtüsü konusunu yorumladı: “Başörtüsü, türban veya günümüz şehirli kadının örtünme biçimi aslında tam da bir modernlik ürünüdür. Kadının kimliğiyle, kıyafetiyle modern hayatta, şehir içinde var olma, üretime, siyasete, sivilliğe katılma talebinin yansımasıdır. Hayrünisa Gül’ün giyim biçimi ve gerekçesi de böyledir, adı bilinmeyen bir üniversite öğrencisinin örtünme şekli de... O biçimler asla bir siyasal simge değildir çünkü örtünme kararının temel gerekçesi dindarlıktır. Siyasal simgeden söz edebilmek için ortada dini bir gerekçe olmaması lazımdır. En azından bugün tartışmanın muhatabı olan kadınlar için bir siyasal militanlık ve fanatizm iddiası ileri sürülemez. Bununla birlikte, örtünme siyasal amaçlı olduğu varsayılsa bile bir demokraside bunun da tartışması olamaz... 11. Cumhurbaşkanı’nın seçimi, bütün siyasal sonuçlarının ötesinde ileride hiç de iyi anılmayacak bir kadın düşmanlığı öyküsüdür. Bazıları sadece demokrasi sınavından değil, kadın hakkı dersinden de sınıfta kaldılar.”



10 Eylül 2007 – “Serbest bırakırsanız türbansız öğrenci kalmaz”

Radikal’den Neşe Düzel’in Tarhan Erdem ile yaptığı röportajda, üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılması hususunda şunları söyledi: “İki sene içinde, hiçbir üniversitede başı açık kız göremezsiniz. Çünkü toplumsal baskı yaratılır... Türban gerçekten netameli bir konu. Ben yakın zamana dek ülkede örtünmenin, türban takanların sayısının azaldığını düşünüyordum. Ama şimdi türbanın arttığı izlenimine sahibim. Son zamanlarda duyduklarım hep arttığı yönünde. Türkiye'de demokrasi ve toplumun yaşam biçimi, örtünmenin artmasıyla çok zorlanacak… Çünkü türban, kişinin hayata bakışını,yaşam biçimini belirleyen en önemli unsurlardan biri. Toplumun yaşam biçimiyle örtünme arasında çok önemli bağlar var.”



10 Eylül 2007 –Hayrünnisa Hanım Paris'teki bir modaevinden tesettüre girsin

Akşam gazetesinden Nagehan Alçı’nın, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevki Eygi ile yaptığı röportaj, “Türkiye'ye laik demek için deli olmak lazım” başlığı ile yayınladı. Eygi, Hayrünnisa Gül’e ortalığa pek çıkmamasını tavsiye ederken, çıkması durumunda şu tavsiyeyi verdi: “O zaman tek renk sade giysilerle çıksın. Bir de muhakkak Paris'teki bir modaevinden tesettüre girsin. Yoksa Ankara tesettürü, Kayseri tesettürü ile başarılı olamaz. Bastıracak parayı Yves Saint Laurent'den giyinecek. O zaman başına öyle bir şal atacak ki bütün dünya ona hayran kalacak.” Eygi yasağın çözümü içinse şunu önerdi: “Bir kere bize tolerans lazım. Müslümanlar garanti verecek. Karşı taraf da garanti verecek ve sosyal bir mukavele imzalayacağız… Aydınlar arasından 25 kişi seçilecek ve onlar bir metin hazırlayacaklar. Karşı taraf diyecek ki 'Biz başını örtenlere zorluk çıkarmayacağız', biz de diyeceğiz ki 'Sizi zorla tesettüre sokmayacağız.' Bu iki hususta anlaşabilirsek büyük bir engeli aşarız.” şeklinde oldu.



10 Eylül 2007 – “Türban bahane, kadrolaşma şahane!”

Ruhat Mengi başörtüsü tartışmalarının kadrolaşmayı gözden uzaklaştırdığını iddia ettiği yazısında, şu görüşleri dile getirdi: “Dün KA-DER Başkanı Avukat Hülya Gülbahar'la telefonda bu konulan tartışırken Gülbahar "Aslında konu dönüp dolaşıp türbana kilitleniyor ve hep baskı altında kalan, üzerinden siyaset yapılan 'kadın' oluyor. Zaten tesettürlü kadınların büyük çoğunluğu bir yandan da eş ve aile baskısı altında... Burada asıl üzerinde durulması gereken şey türbandan çok hayatın her alanına yayılmakta olan aşırı muhafazakar anlayış. Gözler türbandayken birçok konuda yaşanan değişim gözden kaçıyor" dedi.” Mengi yazısını şöyle tamamladı: “Artık Hayrünnisa Hanımla uğraşmayı bırakıp Türkiye'de sessiz sedasız nasıl bir kadrolaşma yaratılıyor, günlerdir yazılıp çizildiği gibi Milli Eğitime bu nasıl yansıyor konusuna eğilmek lâzım.”



11 Eylül 2007 – 'Eşsiz' demokrasi

Nuray Mert, Radikal’de yayınlanan “'Eşsiz' demokrasi” başlıklı yazısında “ Başörtüsü sorunu, bu ülkede, her zaman sıradan bir giyim tercihi değil, fazlasıyla yüklü bir arka planı olan bir çatışmanın konusu oldu. Bu çatışma alanında her şeye rağmen bir türlü ilerleme, barışmaya giden bir süreç yaşanamadı. Böyle bir ortamda, asker kışlasından çıkmasa da, demokrasiden bahsetmek zor. Bu yolda ne kadar ilerleme sağlandığı, cumhurbaşkanlığı resepsiyonunda, başörtülü eşlerin evde bırakılmasının çözüm olarak görülmesiyle bir kez daha ortaya çıktı.” tespitini yaptığı yazısında “eşsiz davetiye” uygulamasıyla ilgili şunları yazdı: “Eşsiz resepsiyon taviz değil mi? Nerede demokrasi havarileri, neden bir şey söylemiyorlar?”



11 Eylül 2007 – Gündemimizdeki türban 'bugünkü türban' değil, "yarınki türban'

Onur Öymen, Radikal’deki makalesinde “Milyonlarca insan, çocuklarının yaşam biçiminin 'toplumsal baskı'lar yoluyla değişebileceğinden kaygı duyuyor. AKP'nin 'sır perdesi' altındaki yeni anayasa değişikliği girişiminden sızan haberler de o kaygıları artırıyor, AKP iktidarı, o konudaki sorulara inandırıcı cevaplar verebilmeli...” dediği yazısında “Bugünkü gerginliğin temel nedeni, çok kimse düşünse bile 'telaffuz1 etmiyor ama türban' konusuydu ama türban' derken... Bence bu türban konusu, Gül'ün sayın eşinin başındaki 'türban'la da ilgili değildir. Hatta, genel olarak 'bugün'le de ilgili değildir. 'Yarınla ilgilidir… Gül'ün sayın eşinin türbanı kimseyi rahatsız etmezdi, eğer o türbanın Köşk'e çıkmasının, daha sonraki nesillerin türbanlılaşması yolunda bir aşama sayıldığı izlenimi ortaya çıkmasaydı…”



11 Eylül 2007 – “Yeni cariyeler”

Güneş yazarı Rıza Zelyut, “Türkiye'de şeriat tehlikesi yok imiş...” diyenler için şunları yazdı: “Kendilerine biraz İstanbul'u dolaşmalarını tavsiye ediyorum. Öncelikle de şu "yeni odalıklar" konusunu bir incelesinler. Türban altına alınan kadınlar içinden devşirilen birileri, artık "ikinci eş" yani "imam nikahlı eş" olarak kullanılmaya başlandılar. Şeriat resmen olmasa bile fiilen aile hayatına girdi. Bunu başlatanlar kimler mi? Ticaretten para kazanan AKP yandaşı bazı muhafazakarlar; bunlara destek veren bazı yazarlar, gazeteciler...”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin