BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Eylül 2007 – Başörtüsüne devletin karışması doğru değil



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə57/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   102

18 Eylül 2007 – Başörtüsüne devletin karışması doğru değil


Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Başkanı Can Paker, sivil anayasa girişimine destek verdi. 12 Eylül darbesinin ürünü olan bir anayasayla Avrupa Birliği'ne girilemeyeceğini belirten Paker, tartışmaların başörtüsü meselesine indirgenmesini de yanlış buluyor. Üniversiteye gidenlerin kendi kıyafetine karar vermesinin 'insanlık hakkı' olduğunu belirtiyor. Yeni anayasadan sonra 'okullarda başı açık kimse kalmayacağını' düşünenlerin, bilimsel sonuçlara ters, yanlış bir kanı taşıdığını vurguluyor. Başörtülü öğrenci sayısının azaldığını kaydeden Paker, "Başörtüsüne ne toplumun ne de devletin karışması doğru değil." ifadesini kullanıyor. Paker'in sözünü ettiği bilimsel araştırmayı TESEV adına 2006 Mayıs ayında Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Binnaz Toprak gerçekleştirdi. Araştırma sonuçları, genel izlenimlerin aksine örtünen kadınların oranında 1999 yılına göre düşüş olduğunu ortaya koyuyor. (Zaman)

18 Eylül 2007 – Türbana 1988 formülü

“Hükümet, üniversitelerdeki türban yasağını, arşivden bulup çıkardığı bir formülle kaldırmaya hazırlanıyor. AKP'nin formülü Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde Meclis'te kabul edilen, ancak dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından veto edilen, Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal edilen, 16 Kasını 1988 tarihli 3503 sayılı kanuna dayanıyor. YÖK Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngören vetolu hüküm şöyle: "Anayasanın 174. maddesinde yer alan inkılap kanunlarına aykırı olmamak kaydıyla ile yüksek öğrenim kurumlarında öğretim elemanları ile öğrenciler için kılık, kıyafet serbesttir." AKP, bu düzenlemede yer alan "öğretim elemanları" bölümünün çıkarılıp öğrencilerle ilgili bölümün henzer şekilde konulmasını değerlendiriyor.” (Akşam)


18 Eylül 2007 - Örtünme haklarına saldırma pratiğinin raf ömrü tükenmiştir


Mustafa Karaalioğlu, Star’daki “Yine o türban!” başlıklı yazısında başörtüsü sorununu değerlendirdi: “Yakın geçmişin öyküsü ve meselenin bugün yeniden filizlenmeye başlaması türbanın aslında bir türban sorunu olmadığını da anlatıyor. Bu bir politik sorundur ve kız öğrencilere yönelen suçlamanın tam aksine türban, sistem tarafından bilinçli olarak politikleştirilmiş bir sorunun adıdır. Bir direnç örgütlenmesi gerektiğinde her defasında türbanın ileri sürülmesi bunu göstermektedir. Yine de muhtemelen bu, türbanın bir direniş bahanesi olarak son kez kullanılışı da olacaktır. Zira, kadınların örtünme haklarına, örtünmeye dair inançlarından kaynaklanan doğal taleplerine karşıtlık; onu bir sembol olarak görüp saldırma pratiğinin raf ömrü de tükenmiştir...”

18 Eylül 2007 – “Türban”a tarif arayışı

“AKP'li hukukçularla Prof. Dr. Ergün Özbudun başkanlığındaki bilim kurulunun bir araya geldiği Sapanca kampında üniversitelerde türbanlı öğrencilerin de okuyabilmesi, ancak cüppe, çarşaf, sarık gibi Devrim Kaınınları'na aykırı kılık ve kıyafetle üniversiteye girilememesine yönelik formül üzerinde uzlaşma sağlandı. Sivil anayasa taslağına son şeklini vermek için hafta sonu Sakarya'nın Sapanca ilçesinde kampa giren Anayasa komisyonunu en çok uğraştıran düzenleme mevcut anayasanın "eğitim hakkı" başlıklı 42. maddesi oldu. AKP'li bazı hukukçular. "Anayasa'da üniversitelerde türban takılamayacağını gösteren bir yasak yok. Bu nedenle türbanı serbest bırakmak için özel bir düzenlemeye yer verilmese de olur" görüşünü savunurken, kurul üyeleri Anayasa Mahkemesinin üniversitede türban takılmasının laikliğe aykırı olduğu yönündeki kararlarının, yeni anayasaya bir hüküm konulmasını zorunlu hale getirdiğini belirtti.” (Milliyet)



18 Eylül 2007 – Eğitim hakkı ve başörtüsü

Nazlı Ilıcak, Sabah’ta yayınlanan köşe yazısında birlikte düşünülmesini istediği şu soruları kaleme aldı: “1) Erbakan türbanı siyasallaştırmışsa, okumak isteyen binlerce kızın günahı ne? 2) Üniversitede siyasal simge taşımak yasak mı? 3) Üniversitede suç olan neden sokakta da suç değil? 4) "Anneanne örtüsü" olarak bir model belirlenebilir mi, yoksa, arada, görüntüden ziyade bir zihniyet farkı bulunduğu mu anlatılmak isteniyor? Eğer öyleyse, kimin, hangi amaçla, hangi zihniyete hizmet için başını örttüğü nasıl tespit edilecek? 5) Kızların, "laik cumhuriyeti yıkma" amacını taşıdığını farz etsek dahi, üniversitede okumaları, onların "ıslah" (!) olmalarına katkı sağlamaz mı? 6) Ebeveyn zoruyla örtündülerse, yüksek tahsillerini tamamlayıp bir meslek sahibi olmaları, ana baba baskısını bertaraf etmeyi kolaylaştırmaz mı?”



18 Eylül 2007 – Başörtüsü serbest olursa Gaffur tipi pijama giyenler de olabilir!

Onur Öymen, Radikal’de yayınlanan makalesinde şunları yazdı: “1988 yılında Özal başbakanken, TBMM çatısı altında çok uzun ve çok tartışmalı görüşmelere yol açmıştır. Yasa değişiklikleri yapılmış, kabul edilmiş, fakat Anayasa Mahkemesi'nden dönmüştür. Daha sonraki yasa girişimlerinden de bir çözüm çıkmamıştır. Nedeni, bu gibi genel hükümlerin yol açabileceği çeşitli sakıncaların, o zaman da görülmüş olmasıdır. O sakıncalar, bugün de ortadadır. O iki seçeneğin ikisi de üniversite kapısının sadece türbana değil, her çeşit kıyafete açık olmasını kural haline getirir... Üniversite öğrencisi kızlardan isteyen oraya kara çarşafla gidebilir, isteyenler de mayoyla... Erkekler de, derslerde, isterlerse cübbe ve sarık, isterlerse Gaffur tipi pijama giyebilirler... 'Olmaz, olmaz' demeyin.”



18 Eylül 2007 – Törene 'türban' damgası

Okulların açılması dolayısıyla Ankara'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla düzenlenen törene başörtülü velilerin de katılması, merkez medyada “Törene 'türban' damgası” şeklinde yankı buldu. Protokol platformunun en arka sırasında tören boyunca başörtülü bir kadının oturması, başörtülü bir öğretmen ise törene perukla katılması tartışma konusu yapıldı.



18 Eylül 2007 – Baş örtme konusunda kolay kolay bir uzlaşma yakalanamaz

Cüneyt Ülsever, Hürriyet’teki “Başörtüsü ve Türban” başlıklı yazısında şu görüşleri ifade etti: “Hangi perspektifle bakarsanız bakın; "türban" bir siyasi sembol olarak merkez ile taşra (mahalle) arasındaki iktidar mücadelesinin merkezine oturmuştur. Bu konuda uzlaşma olmayacağı ise en açık şeklini bir tarafın baş örtme yöntemlerinden sadece birisi olan türbanı ısrarla başörtüsü olarak adlandırması ile almaktadır. Başörtüsü kelimesini türbanla eşdeğer tutan tavır; türbanı tehdit algılamasının sembolü olarak kabul eden kesimde "Uzlaşma yok, şimdi iktidar bizde!" sloganı olarak kabul edilmektedir. Böylelikle bu kesimde tehdit algılaması sadece büyümektedir. Türbanı başörtüsü adı altında savunanların, ayrıca türbanı tehdit algılaması içinde görenlerin hepsinin "askeri vesayeti" benimseyenler olduğu varsayımı, türban takanların tümünün "şeriatçı" olduğu varsayımı kadar kaba genelleme yapan ve kanımca uzlaşmayı neredeyse imkânsız hale getiren son noktadır.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin