Yeni Anayasa ve başörtüsü tartışmalarının İslâm’a taraf olanlarla İslâm’a karşı olanların mücadelesi olduğunu belirten Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, “İslâm var ve de İslâm’a karşı olanlar var. Bu mücadele de başörtüsü üzerinden yapılıyor. İki dünya görüşünün mücadelesi” diye konuştu. AKP’de bakan düzeyinde olanların bile bu süreçte nasıl rol oynadıklarına iyi bakmak gerektiğine işaret eden Kırbaşoğlu, “Burada başörtüsü bir bahane. Bir dünya görüşü olarak, ideoloji olarak İslâm var. Bir de İslâm’ın bu memlekette güçlenmesini istemeyenler var. Daha doğrusu statükoya hizmet eden bir İslâm’ı isteyenler ile statükoyu sarsan, değiştirmek isteyen İslâm’a ve Müslümanlara karşı olan bir zihniyet var. Bu ikisinin mücadelesi başörtüsü üzerinden yürütülüyor. Burada başörtüsüne karşı çıkanlar başörtüsüne mi yoksa İslâm’a mı karşı olduklarını eğip bükmeden söylemeleri lazım ki her şey netleşsin” dedi. (Milli Gazete)
22 Eylül 2007 – Dışlanan kişilerin daha çok radikalleşeceğine inanıyorum
KKTC ziyareti boyunca Hayrünnisa Gül'ü yalnız bırakmayan Oya Talat halkın seçtiği kişilere her kesimin saygı duyması gerektiğini belirterek başörtüsü nedeniyle özellikle askerin bir araya gelmemek için özen gösterdiği Hayrünnisa Gül için “Dışlanan kişilerin daha çok radikalleşeceğine ve düşüncelerinin daha negatifleşeceğine inanıyorum. Kucaklayıcı olmak lazım" dedi. Talat, Sabah gazetesine verdiği demeçte “Hayrünnisa Hanım'ın türbanı konusunda Kıbrıs Türk halkı arasında herhangi bir tavır yok... Türkiye'nin de sorunu demokratik şartlar altında çözeceğini inanıyorum. Hiçbir siyaseti kadının üzerinden yapmamak lazım… Giyim kuşam değil, kafamızın içindeki düşünceler önemli” dedi.
22 Eylül 2007 – AİHM başörtüsü yasağının kaldırılmasına engel değil
Üniversitelere başörtüsüyle girilebilmesine yönelik düzenleme nedeniyle büyük tartışma yaratan anayasa taslağının mimarlarından Prof.Dr. Ergun Özbudun Milliyet'e konuştu ve Rektörler Kurulu'nun gündeme getirdiği AİHM kararları için şunları söyledi: “AİHM kararı karşısında, Türkiye'nin bu konuda düzenleme yapamayacağı iddiası, ya AİHM'nin niteliği ve yetkileri konusunda tam bir bilgisizlikten kaynaklanmaktadır ya da açık bir çarpıtma girişimidir. AİHM'nin türban yasağını sözleşmeye aykırı bulmaması, üye devletlerden herhangi birinin bu yasağı koymaya ya da bu yasağı kaldırmaya mecbur olması anlamına gelmez. Böyle olsaydı bütün ülkelerin koyduğu ya da kaldırdığı kuralları buna göre belirlemesi gerekirdi. Oysa, Türkiye'nin dışında böyle bir yasağın uygulandığı ülke yok,"
22 Eylül 2007 – Anayasaya “türban”ın şekli de çizilmeli
Milliyet yazarı Hasan Pulur; köşesinde şunları yazdı: “Bu "türban" işinden en çok memnun olanlardan biri de kimdir biliyor musunuz? Erbakan Hoca! Bir tarihte, başı örtülü kızları "Rektörler size selam duracak!" diye teşvik ediyordu. İşte o gün geldi! Erbakan, beceremedi ama, öğrencisi inşallah becerecek!.. Hadi diyelim anayasaya "türban" girdi... Peki nasıl bir türban? Ölçüleri ne, nasıl bağlanacak? Bunu da düşünmek lazım! Nasıl bayrak kanununda bayrağın ölçülere göre çizimi varsa, anayasaya türbanın çizimi konur, (Şekil 1-a'da görüldüğü gibi) diye not düşülür.”
22 Eylül 2007 – “Türban” bayrak olarak kullanılıp şeriat adına çok hızlı bir yol kat edildi
Şükran Soner, Cumhuriyet’teki “AB Derken.. Malezya” başlıklı yorumunda şunları yazdı: “AKP'nin birinci iktidar sürecinde, kadın üzerinden yapılan siyasette, türban bayrak olarak kullanılıp, aslında çarşafın da yolu açılarak, şeriat, ılımlı İslam adına, çok hızlı bir yol kat edildi. Kamu alanında dinsel kimlik yasağını aşmak üzere de doğrudan laikliğin çiğnenmesi, şeriat hukukunu geçerli kılmak olamayacağına göre, en kolay türban kullanıldı. Gül-Erdoğan hanımların türbanları ile eş konumunda kamu alanlarında boy göstermelerinin ardından, kadınların hiç de özgür iradeleri ile olmayan biçimde, erkekler için geçerli olmayan kıyafet baskısıyla, türbana, çarşafa sokulmalarında akıl almaz bir patlama yaşandı… Şimdilerde üniversitelerde türbanın serbest olması bağlantılı, tüm kamu hizmet alanlarına girmesinin hak olacağı, başı açık kadınların asıl baskı ve tehdit altına girecekleri, beyaz Türkler olarak suçlananların zenci beyazlar olarak insan haklarını kullanamaz konuma düşecekleri tehditleri ağır basıyor.”
22 Eylül 2007 – “Biz kadınlar korkuyoruz Sayın Başbakan!”
Milliyet yazarlarından Meral Tamer Başbakan Erdoğan’ın “Kadınlar korkmasınlar, hiç endişe etmesinler. Bakın 5 yıl AKP iktidar oldu. Ne oldu Türkiye'de, nerede hangi sıkıntı doğdu?” şeklindeki sözlerine karşılık şunları yazdı: “Cihangir'de, Caddebostan'da, Nişantaşı'nda çocuk bakmaya, ev işleri yapmaya gelen genç kadınların hepsi son yıllarda birer ikişer örtünmeye başladılar. Artık hepsi türbanlı; ama çalıştıkları evlerden içeri girinceye kadar... Çünkü çalıştıkları evler, kendi evlerinden uzak mahallelerde. Gün boyu ev işi yaparken, çocuk bakarken kısa kollu tişörtlerle, diz altı eteklerle dolaşmakta, hatta eve gelen erkek tamircilere bu şekilde kapı açılmakta beis görmüyorlar. Zira AKP iktidar oluncaya kadar da böyle yaşamışlar zaten... Ancak son yıllarda kendi mahallelerindeki baskı ağır basmış. Kimisi mahallede kendi yaşındaki genç hanımlar art arda kapandığı için, kimisi gıda ve kömür yardımı almak uğruna, özellikle dul kadınlar mahallede kötü gözle bakılır diye son 3-4 yılda hızla kapanmışlar. Ve Sayın Başbakan emin olunuz; mahalle baskısı bir gün kalkacak olursa derhal başlarını açacaklar.”
22 Eylül 2007 – AKP yasak karşısında cesaret kazandı
Amerikan dergisi Time, bugüne kadar başörtüsü konusunda adım atmaktan kaçınan AKP hükümetinin, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından "cesaret kazandığını" yazdı. Time dergisi haberinde, “Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Türk siyasetinin en hassas konularından biri olan türban yasağını sürdürdüğünü” vurgulayan Andreve Pervis, Erdoğan'ın yasağın kaldırılmasına yönelik açıklamalarının, “AKP'nin, Türkiye'nin laik anayasasını değiştirme girişimlerinin yönü konusunda kaygılara sebep olduğunu” yazdı. Haberde, uluslararası spekülatör George Soros bağlantılı İstanbul Açık Toplum Enstitüsü'nün Başkanı Hakan Altınay'ın, “türban yasağının kaldırılmasının, ifade özgürlüğünün sağlanması gibi, anayasanın liberalleştirilmesi adımlarının parçası olması gerektiği” yönündeki görüşlerine de yer verildi.
22 Eylül 2007 – AİHM kararında 'türban takılmaz' diye bir hüküm yok
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Türkiye'nin Batılılaşmak için Batı ile savaşan dünyadaki tek ülke olduğunu belirterek, "Böyle bir ülke Malezya olmaz, bu istikametten dönüş mümkün değil" dedi. Toptan, Hürriyet'in sorularını yanıtlarken, şu değerlendirmelerde bulundu: “Avrupa insan Haktan Mahkemesi'nin türbanla ilgili kararının nasıl okunduğu önemli. Orada 'türban takılmaz' diye bir hüküm yok. Bunun yasaklanmasına itirazı reddediyor. Farklı bir konu. İç hukukta bir düzenleme yapılırsa o çerçevede yapılabilir.”
22 Eylül 2007 – Yeni anayasada türban yasağı kaldırılırsa AİHM karşı gelemez
İlter Türkmen, Hürriyet’teki köşesinde “AİHM’in Leyla Şahin davasında aldığı kararın yeni anayasada üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasına engel teşkil ettiği ileri sürülebiliyor. Evet, AİHM Şahin davasında Anayasa Mahkemesi'nin "türbanın Cumhuriyetin temel prensipleri ile uyuşmadığı" yolundaki görüşünü benimsemişti... Bütün bu çok kuvvetli ifadelere rağmen yeni anayasada üniversitelerde türban yasağı kaldırılırsa AİHM'nin bu değişikliğe karşı gelmesi söz konusu olamaz. Mahkemenin anayasa hükümlerini iptal etmek yetkisi yok. Bu maksatla yapılacak başvuruları kabul edemez. Olsa olsa üniversitelerde türban takılması için "mahalle baskısı" olursa bireysel başvurular üzerine hükümetin bu baskıları önlemeye yönelik tedbirleri almadığını saptayarak başvuruda bulunanlara tazminat ödenmesine karar verebilir.”
Dostları ilə paylaş: |