Benim gözümden) doğANŞEHİR ve 93(1877) muhacirleri



Yüklə 2,37 Mb.
səhifə54/55
tarix30.07.2018
ölçüsü2,37 Mb.
#63474
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   55

2-Ali Güler ve çocukları 3-Mevlüt Tuzlu 4-Osman Esmertaş 5-Abuzer ve Hayrullah Sülü kardeşler 6-Değerli meslektaşım Gaffar Gözükara ve çocukları 7-Efendi Yıldırım ve oğlu Hasan 8-Mehmet Güler 9- Benim okul arkadaşım İsmet Demir ve kardeşi Mustafa 10)Cafer Dulkadir- Çocukken, babası Hikaye Memet’in ölümü üzerine dul kalan ve İsmail Doğan( Yarım ağa) ile evlilik ya-pan annesi ile birlikte ilçeye gelmiş, bundan sonraki yaşantısını burada sürdür-müştür. Sohbeti iyi olan ve kendisi ile birlikteliğimizin sürekli olduğu dürüst bir insandır.

Ayrıca kirveceliğimizin olduğu Ulu ailesi ve çocuklarını da unutmamak gerek.

ERKENEK KASABASI

Osmanlı zamanında, derbentliklerden biri olarak hizmet veren Erkenek, serin havası, soğuk suları ve Adana- Gaziantep karayolu üzerinde bulunması itibari ile ilçenin önemli kasabalarından biridir. Yüksek rakımı nedeni ile kışları soğuk ve çetin geçmektedir. Meyvecilik ve fasülye yetitiriciliği ön plandadır. Önceleri ku-ruluş yerinin müsait olmaması ve heyelan tehlikesi göstermesi nedeni ile De-mokrat Parti iktidarında bu günkü müsait konumuna kavuşmuştur. Bağlı olduğu Doğanşehir ilçesi ile yakınındaki Gölbaşı ilçesi hemen hemen aynı mesafede bulunduğundan resmi işlevler dışında Doğanşehir’e gelme ihtiyacı duyulma-maktadır. İlçeye, belli bir mesafede bulunması nedeni ile, diğer nahiye ve yakın köylerden göç alınmasına rağmen Erkenek Kasabasından gelip de ilçeye yerle-şen pek az aile vardır. Erkenekle ilgili ilginç bir anekdot.

Erkenek, eski yerinde bulunduğu zamanlar ki o dönemlerde Erkeneğin yeri çok çetin, sağı solu derin vadilerle çevrili, yaşam koşullarının çok zor olduğu bir yer-dir. Erkenekli bir delikanlı, zamanı geldiğinde askere alınır. Askerlik süresince hep Erkeneğin hayalini kurar, asker arkadaşlarına memleketinin önemli özel-liklerinden bahseder dururmuş. Bir gün, beş gün hep aynı hikaye. Nihayet asker-liği sona eren delikanlı hep özlemini çektiği memleketine kavuşmuştur. Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra asker arkadaşlarından yolu o taraflara düşen biri, “ Gelmişken şu Erkenekli arkadaşımı ziyaret edeyim ve o anlatmakla biti-remediği yeri de bir göreyim nasıl bir yermiş orası” diye soruşturarak tarif üzere gelip bulur arkadaşını. Gördüğü manzara karşısında adeta şoke olur. Bulunduğu yerin farklı bir özelliği yoktur. Ayrıca arkadaşı, karısının beline bağladığı iple aşağıya sarkıp, aşağılarda biraz düzgünce bir yeri kazıp durmaktadır. Bu man-zara karşısında, karşı taraftan arkadaşına: “ Ulan senin memleketinin de, senin ipini tutanın da… Bu mu idi anlatıp da bitiremediğin memleketin!” … diye bir küfür savurarak çekip gidivermiştir.

… % …


SİVEREK’ DEN GELEN AİLE –

- Ç O L A K A İ L E S İ -

Zülfikar Çolak ve eşi, çocukları ile birlikte ellili yılların sonunda gelip Do-ğanşehir’e yerleşmiş ve burada sıfırdan başlayarak ticaret hayatına atılmıştı. On-ların geliş ve burada uzunca kaldıkları süreci gayet iyi hatırlamaktayım. Ço- cukluk dönemimin son demleri idi. Çok yakın komşularımız olmaları nedeni ile de aile fertleri olarak birbirlerimizi gayet iyi tanıyorduk. Onların hayatta kalma mücadelelerini hayranlıkla izliyordum. Zülfikar amca taşlarla örmüş olduğu kü- çücük bir dükkanda bir şeyler satarak ailesini ki kalabalık bir aile idiler, geçin-dirmeye çalışıyordu. Bu zor koşullar ve imkansızlıklar içerisinde hayata tutun-maya çalışırken, bir gece o basit dükkanda çok az miktarda bulunan öteberi hırsızlar tarafından yağmalanmıştı. Bu duruma o zamanlar çok çok üzülmüş-tüm… Bütün bu olumsuzluklara rağmen ticaret yapmaya devam etti. “ Doğru ve dürüst çalışanın, Allah daima yardımcısıdır” ilkesinden hareketle, işlerini yoluna koyan Zülfikar amca, oğulları Tahsin, Memet ve Ali’ye de dürüst çalışmanın sırlarını aşılamıştı.

Zülfikar amcanın ölümünden sonra bu çocukları, ticaret hayatlarını hiç aksat- madan dürüst bir şekilde devam ettirmiş ve ilçe halkının sempatisi ve takdirini kazanmışlardır. Bilahare İstanbul’a taşınan Çolak kardeşler orada da yılmadan, usanmadan aynı doğrultuda ticaretlerini sürdürmüşlerdir. Tahsin abinin işlerinin son zamanlarda iyi gitmediğini, bu durumlara çok üzüldüğünü ve son duydu-ğumuzda da vefat ettiğini öğrenmiş ve çok üzülmüştük. İlçede iken dükkanına her girdiğimizde bizleri öyle tatlı ve güler yüzle karşılardı ki, bir şeyler almadan dükkanından çıkamazdık. Ali ile Memet de burada iken düzgün işler yaparlardı. Duyuyorum ki İstanbulda da iyi işler yapmaktalar. Tüm Çolak ailesine bundan sonra ticaret ve sosyal yaşamlarında başarı ve mutluluklar dilerim …

Tahsin abinin oğlu Bülent’in, her öğretmenler gününde, beni ve özellikle ilk-okul öğretmeni eşim Nuran’ı arayarak tebrik etmesi, halimizi hatırımızı sorması bizlere son derece duygulu anlar yaşatmaktadır. Kendisine çok teşekkür ederiz.

- P O R G A’ dan G E L E N A İ L E L E R –

Porga, Adıyaman ili Çelikhan ilçesine bağlı, tarihi 1560 lara dayanan eski bir yerleşim yeri iken, Çat barajının faaliyete geçmesi ile birlikte, bu tarihten itiba- ren Yeşilyurt ilçesine bağlanmıştır. Köy, bir çok küçük yerleşimlerin birleşme- sinden oluşmuştur. Bu köyün insanları kısmetlerini başka başka yerlerde arar ol- muştur. Büyük bir bölümü de Doğanşehirde kısmetlerini aramışlardır.

1) T O K G Ö Z A İ L E S İ - Bu aile Hüseyin ve Cennet’ten türemedir. Bu beraberlikten Mustafa dünyaya gelmiştir. 1800 lü yılların sonuna doğru Por-gadan ayrılan aile, diğer birkaç Porgalı aile ile birlikte Altıntop köyüne gelerek, muhacirler buraya gelmezden önce yerleşmişlerdir. Bilahare o zamanlar o yöre-lerin sahibi olan Sürgülü Haydar Ağa’gillerin çiftçiliğini yapmaya başlamıştır. 93 muhacirleri daha Viranşehir’e gelmezden önce Altıntop köyüne yerleşmiş olan aile, bilahare Viranşehire inerek nasiplerini burada aramaya başlamışlardır. Soyadı kanunu ile birlikte “Tokgöz” soyadını alıp bundan böyle “ Muça” ailesi olarak yaşamlarını burada sürdürmeye başlamışlardır.

- M U S T A F A (1871-1918 )- Zeynep ( 1869- ….) ile olan beraberliğinden; 1) Memet 2) Fatma dünyaya gelmişlerdir.

1) (Muça) MEMET TOKGÖZ (1900- 1961 )- Yoksul bir aile ferdi olarak ve onun bunun işlerinde çalışıp, kıt kanaat ailesini kimselere muhtaç olmadan ge-çindiren Muça Memet, Viranşehir’in en temiz ve dürüst kişisi olarak halk naza-rında iyi bir yer tutmuştur. Abo ve Zeynep’ten olma Ayşe (1911-1990) ile olan evliliğinden; 1) Esme (1924-…)- 2) Mustafa (1944- …)- 3) Hacı Memet (1946-…) 4) Abuzer ( 1948-…) 5) Nazif( 1950-…) 6) Nazif (1951-1973) – 7)Gülen-dam (1953- …) 8) Mehmet ( 1960-…)- 9) Muhammet (1959-…)- 10) Gülümser (1954-…) dünyaya gelmişlerdir. Bu ailenin kız çocuklarını tanımam. Ancak oğlan çocuklarını yakinen tanımaktayım.

MUSTAFA TÖKGÖZ- Benim dönem arkadaşım. Sütte leke olabilir ama bu ar-kadaşımda leke yoktur. Çok iyi niyetli, candan dost bir insandır. Yapı ustası ola-rak temiz ve sağlam işler yapmıştır. İşini savsaklamadan yapması, 3-5 kişinin yaptığı işi tek başına halletmesi takdire şayandır. Bu özelliği, kendisini aranan bir usta konumuna getirmiştir. Kendisini çok sever ve takdir ederim. Mustafa Tokgöz’ün Zeynep ile olan beraberliğinden; 1) Naci Tokgöz- Nihayet ile evli-liğinden Tolga ve Alptuğan Burak. 2) Nazmi Tokgöz- Mehtap ile evliliğinden de Ecem ve Berk adında iki evladı vardır.

- HACI MEMET TOKGÖZ- Yakınlık duyduğum arkadaşlardan biridir. Hesabı-nı, kitabını ve yerine göre davranmasını iyi bilir. Çok konuşkandır. Konuşma-ları zevkle dinlenir. Fazla bir eğitim almamasına rağmen her konuda bilgi ve fikir sahidir. Doğanşehirde herkesi tanır, öncesinde ve sonrasında kimler neler yapmışsa hepsinden haberdardır. Çalışmayı sever ve semeresini de alır. Yani halk deyimi ile boşa kürek sallamaz. Dayısı, Memet Ali Han’ın kızı Gülümser ile olan beraberliğinden 1) Dilek- Ali Karadağ ile evli olup, Umutçan ve Süeda adlarında iki çocukları bulunmaktadır. 2) Ali- Özürlü olup bakıma muhtaçdır…



Hacı ile olan arkadaşlığımdan son derece memnunum. İddialı bir pehlivan görüntüsü verir, ancak sırtı da yerden kalkmazdı. Kendisini iyi bir pehlivanmış gibi tanıtırdı gururla. Ancak tuttuğu güreşlerde sırtı yerden kalkmazdı. İnsan birisi ile güreş tutar da, aynı güreşçiye sekiz defa da yıkılır mı? Askerde iken bir Andırınlı asker ile yaptığı güreşlerden ve annesinin, harman zamanı, yemesi için her gün çenço lobiye getirdiğinden daha önceden bahsetmiştik. Aslında Hacı’da hikaye çok da, ben şimdi birini anlatayım. “ Hacı Memet çok yoksul bir ailenin on çocuğundan biridir. Yiyecek ve giyecek doğru düzgün bir şeyleri yokturdur. Ancak, bütün bu durumlarına rağmen kimseye el avuç açmamışlar, kıt kanaat onurlu bir yaşam sürdürmüşlerdir. Kendisi henüz ilkokul çağındadır. Eski püskü elbise, birer teki değişik ayakkabılarla okula gelip gitmek zorunda kalmakta ve bu hayattan son derece sıkıntı duymaktadır. İlkokul öğretmeni, onun bu duru-munun farkında olup, onu incitmemeye ve onu kazanmaya çalışmaktadır. Bay-ram ertesidir. Öğrenciler öğretmenlerine, bayramda bayrağı kimin taşıyacağını ısrarla sormaktadırlar. Öğretmen de Hacı’yı onore etmek için “Çocuklar, bay-ramda bayrağı Hacı’nın taşımasını istiyorum” demesi üzerine sınıfta bir uğultu başlamıştır. Aynı sırada oturan kız arkadaşı ayağı kalkarak “Ama öğretmenim, onun hem elbiseleri eski püskü, hemi de ayakkabıları birbirinden farklı ve yırtık pırtık” demesi üzerine öğretmeni kendisini azarlayarak yerine oturtmuştur. Bu arada Hacı’ya da olan olmuştur. Kız arkadaşının bu sözlerine çok içerleyen Hacı, iyice dolmuş, kendisini zor zapdetmektedir. En sonunda kendine hakim olamayarak makaraları koyvermiş ve dışarı kendini zor atmıştır. Dışarıda hem ağlamasına devam etmekte hem de kız arkadaşını cezalandırmak için plan yap-maktadır… Zil çalıp ta öğrenciler dışarıya çıkmaya başlayınca pusuda bekleyen Hacı, kız arkaşının saçlarından yakalıyarak epeyice örseler ve sonra da kaçıp evine gider… Hacı, hem istemeyerek zoraki gelmekte olduğu okulundan tama-men sovuduğu ve hem de yaptıklarından dolayı cezalandırılacağını bildiğinden, artık okula gitmek istememektedir. Birkaç gün sonra okul hademesi Köçek Hasan’ın evlerine doğru gelmekte olduğunu görerek, eve girip makatın altına saklanmıştır. Bilmektedir ki hademe Hasan kendisi için gelmiştir. Onu zorla da olsa alıp okula götürecek ve okulda ona yaptıklarından ötürü ceza verilecektir. Hademe Hasan, annesinden, Hacı’nın nerede olduğunu sorar. Annesi, aslında oğlunun okuldan kalmasını istememektedir. Annesi “ Hasan Efendi Hacı nerede bilmem” derken bir yandan da göz ucu ile makatın altını işaret etmektedir. So-nuçta Hacı, makatın altından çıkarılarak zorla da olsa okula götürülür. Diğer yandan Hacı’nın bu durumu, öğretmeni ve okul müdürü Mustafa Yücel tara-fından değerlendirilmiş, onu tekrar kazanmak için planlar yapılmıştır. Hademe Hasan ile büyük korku içindeki Hacı okula yaklaştığında, okul müdürü onları kapının önünde karşılamıştır. Tam yaklaştıklarında da: “ Hele bakın, hele bakın! kimler gelmiş okula. Yahu Hacı birkaç gündür sen nerelerdesin evladım? Okul-da yoksun diye okulun tadı tuzu kalmadı. Seni ne çok severmişiz de meğer haberimiz yokmuş. Hele gel bakalım benimle” dedikten sonra okul müdürü önde giderken, kendisi de şaşkın bir vaziyette onu takip etmekte, ancak bu gelişme-lere de bir anlam verememektedir. Nihayet bir odaya girilir. Önceden temin edildiği belli olan yeni urbalar ve gıcır gıcır ayakkabılar Hacı üzerinde denenir. Hacı hala şaşkındır. Acaba rüyada mıyım, bütün bunlar gerçek mi? diye düşün-mekte, mutluluğundan ne diyeceğini, nasıl hareket edeceğini bilememektedir. En sonunda okul müdürü: “ Nasıl beğendin mi, şimdi rahat ve mutlu musun? diye sorar. Hacı sevincinden adeta titriyor ne diyeceğini bilemiyordu. Okul mü-dürü: “ Ha bak, unutuyordum az kalsın. Yarın yapılacak bayram töreninde bay-rağı sen taşıyacaksın ona göre. Haydi şimdi dosdoğru git evine. Yarın seni bu şekilde okulda bekliyorum” dedi. Hacı, ömrü hayatında görmediği ve giyin-mediği bu elbise ve ayağında gıcır gıcır potinlerle uçarcasına eve gidiyordu. O gece sabaha kadar sevincinden ve duyduğu yoğun mutluluktan gözlerine uyku girmedi. Sabahla birlikte yeni urbalarını ihtimamla giydi. Potinleri ayağına ge-çirdi. Anne ve babasının mutluluk ve göz yaşları içerisinde yolcu ettikleri Hacı, sevinç ve coşku ile okulun yolunu tuttu. Artık hiç kimse ve özellikle de sıra ar-kadaşı, onun ile alay edemeyecekti. Üstelik de bayram süresince bayrağı da ken-disi taşıyacaktı. Bayram alanına gitmezden önce öğrencilerle kasabada tur atmak adettendi. Öğretmeni, özellikle Hacı daha çok mutlu olsun diye, öğrencileri Ha-cı’nın evlerinin önünden geçirtiyordu. Hacı bu duruma çok sevinmişti. Bayrakla en önde, öğrencilerle birlikte, evlerinin önünden geçerken, anne ve babası da kendisini görecek oğulları ile gurur duyacaklardı… Öğrenci kafilesi geçerken evlerinden çıkan insanlar, öğrencilerin geçişini dikatle izliyorlardı. Hacı bir ara evlerine doğru baktığında anne ve babası, göz yaşları içerisinde kendisine bakı-yorlardı. Bir yandan oğullarına bu imkanları veremedikleri için üzülürken, bir yandan da oğullarının mutlu, kendinden emin, gururlu bir şekilde düzgün ve sert adımlarla yürüdüğünü görerek mutluluk gözyaşları döküyorlardı…

- Hacının buna benzer bir dram hikayesini, daha önceden bir vesile ile anlatmış olmama rağmen, konunun önemine ve ilginçliğine binaen bir daha anlatalım… Hacı, bilindiği üzere yoksul bir ailenin dokuz evladından biridir. Denilebilir ki mademki, aile yoksuldur. Bu kadar çocuk niye yapılmıştır? Vallahi niye yalan söyleyeyim, ben de bir anlam verebilmiş değilim.

Hacı, belli bir yaşa gelip eli iş tutmaya başlayınca, yarıya icarladığı bir tarlanın bakımını üstlenerek, aileye bir ölçüde katkı yapmaya çalışmaktadır. Ekilen buğ- day derilmiş, buğday sapları toplanıp harmanlama aşamasına getirilmiştir. Har- manda sapların dövenle dövülüp, buğday tanelerinin sap ve samandan ayrılması ve tanelerin samandan savrulmak suretiyle ayıklanması, bir aya yakın bir zama- na tekabül etmektedir. Bu zaman esnasında çekilen zahmet, insanların sabır ve dayanma güçlerini adeta zorlamaktadır. Zira bu çok zorlu bir işlevdir. İşin bilin-cinde olmayanlar için, dövene binip harman etrafında dönmek eğlenceli olabilir. Ancak, işin içindekiler için hiç de eğlenceli olmayıp, sıkıcı, usandırıcı ve yoru-cudur. Hele hele Hacı gibi, kursağına doğru düzgün bir lokma girmeyenler için durum daha da farklıdır.

Annesi, Hacı’ya her gün, karnını doyurması için çenço lobiya pişirip getirmek- tedir. Hacı, bir gün, iki gün, beş gün hiç sevmediği bu yemeğe katlanmıştır. An-cak bu durum, harman süresi boyunca devam etmektedir. Hacı, yemeği anne-sinin görmez tarafından yere dökerek, boş ekmekle karnını doyurmaya çalış-maktadır. Epeyce bir zaman olmuş, harmanın sonuna gelinmiştir. Annesi yine bir çıkın içinde Hacı’nın yemeğini getirmiştir. Uzun bir süre karnını boş ek-mekle doyurmaya çalışmış olan Hacı, güçten takattan düşmüştür. İnşallah bu sefer annem farklı bir yemek getirmiştir diye düşünmekte ve ümit etmektedir. Karnı son derece acıkmış olan Hacı, büyük bir iştahla çıkını açınca, yine aynı manzara ile karşılaşmıştır. Bu duruma sinirlenen ve öfkelenen Hacı, bastırmaya çalıştığı hislerine engel olamayarak: “ Yahu anne, Allah’tan kork!... Bir ay bo-yunca, çektiğim bu sıkıntı ve yorgunluğa rağmen, bana her gün yemem için, yağsız, tutsuz çenço lobiya getirirsin. Şimdiye kadar getirdiklerini yemedim, sen üzülmeyesin diye senden gizleyerek yere döktüm. Aha şimdi de yere döküyo-rum. Bir insana bu kadar eziyet yapılır mı?” diye haykırdı, öfkeli ve ağlamaklı olarak… Hacı’nın bu tavrı üzerine, üzülen ve gözlerinden yaşlar dökülmeye başlayan zavallı anne, yavaş yavaş toparlandı ve gitmek üzere iken ağzından şu cümleler dökülüverdi: “ Oğul, oğul!.. Evde vardı da mı yapıp getirmedim?”…

Hacı Memet, Gülümser ile olan beraberliğinden; 1) Dilek, Ali Karadağ ile evli olup, Umutcan ve Süeda iki çocukları bulunmaktadır. 2) Ali, özürlü olup bakıma muhtaç durumdadır.

- ABUZER TOKGÖZ- Temiz, terbiyeli, dürüst ve karıncayı bile incitmeyecek kadar yufka yürekli iyi bir insandır. Ziraat Bankası memurluğundan emeklidir. Kamil ve Münevver Kuru’dan olma Nadire ile olan beraberliğinden; 1) Atilla 2) Mualla 3) Ahmet dünyaya gelmişlerdir.

- NAZİF TOKGÖZ- Tanıdığım kadarı ile kibar ve efendi biridir. Öğretmen ola- rak görev ifa etmiş, bilahare dershaneciliğe geçiş yapmış ve başarılı da olmuştur. Mualla ile olan beraberliğinden, Pelin ve Esin dünyaya gelmişlerdir.

- MEMET TOKGÖZ- Konuşma özürlü olup aklı başında, kafası çalışan birisi- dir. Ağabeyi Hacı’nın himayesindedir. Çalışmakta gözü olmayıp, özgürce avare yaşamayı sevmektedir. Evlenmeyi çok istemekle beraber, henüz bekardır.

- ESME – Mustafa ile olan evliliğinden; Memet ve Muhammet olmuştur.

- GÜLENDAM- Abuzer Demirkaya ile olan evliliğinden; Ayhan- Metin- Enise ve Zeynep dünyaya gelmişlerdir.

- GÜLÜMSER – Bayram Sandal ile olan evliliğinden; Mustafa-Dilaver- Songül.

- F A T M A – Mustafa ve Zeynep’ten olma, Muça Memet’in kız kardeşidir. Şeyho Güler ile olan evliliğinden Ramazan ve Memet dünyaya gelmişlerdir.

……..

Porgadan gelenler sadece Tokgöz ailesi ile sınırlı değildir. Bilahare bir çok aile daha ilçeye gelerek kalıcı olarak yerleşmişlerdir.



GÖLDAŞ AİLESİ – Abuzer Göldaş ve çocukları : Arif- Memet- Mustafa- Ha- san- Çerkez ve Gülser’den oluşmaktadır. Kızlar hariç hepsini yakinen tanırım. Abuzer dayı, ilçede ev yapı ustası olarak ün yapmıştır. Her ailenin hemen ço- ğunun evinde, onun ve yanında çalıştırdığı Memet’in emeği vardır. Ölünceye kadar durmadan çalışmıştır. ARİF GÖLDAŞ, şoförlükle iştigal etmiştir. Çeşitli kamyon ve otobüslerde uzun yol mesaisi yapmıştır. Mesleğini çok iyi icra eden Arif usta yaşantısına pek dikkat etmemiştir. MEMET GÖLDAŞ- Babası ile bir- likte yapı işlerinde çalışarak ustalaşmıştır. Ciğerli Memet olarak anılmıştır. Baş- ta ben olmak üzere tüm herkesin sevgisini kazanmıştır. Genç yaşta aramızdan ayrılması bizleri çok çok üzmüştür. MUSTAFA GÖLDAŞ- Çok dürüst, efendi ve cana yakın bir kişiliktir. Hayatını dışarıda idame ettirmiştir. HASAN GÖL- DAŞ- Ailenin en küçüğü. Çocukluğu, küçük yapısı ile pek sevimli idi. İyi bir ya- pı ustası olmasına rağmen kendisini kullanmayı bilememiştir.

YILMAZ AİLESİ- Mehmet Yılmaz ve çocukları: Hasan- Bayram- Mustafa- Fatma ve Hatice… Bu ailenin bütün fertlerini çok iyi tanımamaktayım. Yakinen tanıdığım Bayram Yılmaz ve oğlu Vahit’tir. Bayram bir müddet berberlikle işti- gal etti. Dolayısı ile Berber Bayram olarak tanındı. Mesleğini çok iyi icra edi-yordu. Ancak sonradan, bu meslekten vazgeçip diğer gereksiz işlerle uğraştı. Neticede aile düzeni bozulur gibi oldu. Daha sonraları hayatını düzene koydu. İnsanlarla iletişimi çok iyi olan Bayram Yılmaz, benim de sevip saydığım ve de-ğer verdiğim bir kişidir. Oğlu VAHİT YILMAZ, benim değer verdiğim öğ- rencilerimdendir. Saygı ve sevgide kusur etmeyen, kültürlü ve çok iyi niyetli bir insandır. İnönü Üniversitesinde öğretim görevlisidir.

Ş E N AİLESİ- Mehmet Şen ve çocukları: Ahmet- Kemal- Türkan- Şükran- Şükriye ve Fikriye… Mehmet Şen, yaptığı görev ( iğneci) ile toplum içinde ka- bul gören saygın bir insandır. Uzun süre hastalara iğne yaparak hayatını kazan- mış ve insanlar arasında İğneci Memet olarak tanınmıştır. Oğulları AHMET ve KEMAL iyi niyetli ve insanlara karşı saygılıdırlar. Kızlarından sadece ŞÜK-RAN’ı yakınımız Sefa Karaduman ile evli olduğu münasebeti ile yakinen tanı-maktayım. Aklı başında, hamarat, fedakar, hanım hanımcık bir insandır.

ÖZDAŞ AİLESİ – Mehmet Özdaş ve çocukları: İlçede Köse Hacı Memet diye anılmıştır. İlk evliliğinden; 1)Abuzer- Hatice ile beraberliğinden Hasan ve İhsan dünyaya gelmişlerdir. 2) Fatma- Abuzer Akın ile olan beraberliğinden; Hüseyin- İsmet- İzzet- Semail- Memet ve …..dünyaya gelmişlerdir. Mehmet Özdaş’ın ikinci evliliğini yaptığı Zeynep’ten de; Hasan- Mustafa- Naide ve Naime dün-yaya gelmişlerdir. Hasan ve Mustafa öğretmen olduklarından dolayı şahsen tanımaktayım. Diğerleri hakkında fazla bir malümatım yok.

AKIN AİLESİ- Abuzer Akın ve çocukları : Hüseyin- İzzet- Semail- Memet ve İsmet… Aile fertlerini İsmet haricinde şahsen tanımamaktayım. İsmet Akın, faal bir öğretmen arkadaştır. Kültürlü ve ağzı laf yapandır. Doğru olduğuna inandığı hiç bir şeyden taviz vermeyen ve ısrarla savunur bir yapıdadır.

H A N AİLESİ- Mehmet Ali Han ve çocukları: Ziya- Recai- Gülten- Fadime- Edibe- Ayten… Mehmet Ali, uzun yıllar ilçe sağlık ocağında görev yaptı ve bu- radan da emekli oldu. Çok iyi niyetli, çalışkan ve dürüst bir insandı. Oğulları Zi- ya- Recai, son derece terbiyeli ve dürüst insanlardır. Ziya Maliyeden, Recai ise Tarım Kredi Kooperatif memurluğundan emeklidir. Ziya genç yaşta bir hastalık sonucu aramızdan ayrılmıştır. Kızlarını yakinen tanımamaktayım.

KARAÇOBAN AİLESİ- Cuma ve Fato’dan olma Mehmet, Hasan- Esma ve ay- şe Fatma’dan oluşmaktadır. Bu aile aynı zamanda anne adı ile birlikte anılmış- lardır. Fato Memet ve Fato Hasan ilçenin sevilen insanları olmuşlardır. Kızlar ise kocalarının erken ölümleri üzerine sıkıntılı bir hayat yaşamışlardır.

K O Ç AİLESİ- Abuzer Koç ve çocukları: Nuriye- Necla- Memet ve Zülfiye… Abuzer Koç ilçede kalaycılık ve lehimcilik ile iştigal etmiş, zararsız, düzgün bir insan görünümü vermiştir. Eşi Hatice, Kerim Toraman’ın kızlığıdır. Çok sevimli ve cana yakın bir insan olarak tanıdım. Çocukları benin talebelerim idiler.

K A Y A AİLESİ- Hasan ve Memet Kaya kardeşlerden oluşmaktadır. Her ikisi de uzun yıllar Merkez Atatürk İlkokulu müsdahdemliği yapmış ve buradan emekli olmuşlardır. Çalıştıkları süre içerisinde görevlerini hiç aksatmamışlar, sadece temizlik işleri ile değil okulun her türlü sorunları ile yakından ilgilenmiş- lerdir. Hasan Kaya, gerekli her ortamda kıvrak oyunlar oynadığından, “ Köçek Hasan” diye aılır olmuştur. Yumuşak huylu ve güler yüzlü sosyal bir insan ola- rak tanıdım kendisini. Oğlu Yaşar Kaya, berberlikle iştigal etmiştir. Sevimli ve cana yakın bir insandır. Kızını ise şahsen tanımaktayım. Kardeşi Memet ise kar-deşinin aksine durgun ve ciddi bir insandır. Oğlu İbrahim bir zamanlar bizlerle arkadaşlık etmiştir. Berberlik mesleği üzerine çalışmalar yaptı. Genç yaşta vefat ettiğini duyduk. Zira ilçeden uzun süre ayrı kalmıştı.

- ÇOK SONRADAN (50 ve 60 lı yıllar) GELEN AİLELER -



  1. SÜLEYMAN ÖZDEMİR AİLESİ- Posof (Al köyü)nden. Yıl 1978

  2. FAHRETTİN BİRDAL AİLESİ –Posof (Gınıya-Özbaşı)dan. Yıl….

  3. KEÇECİ AİLESİ – Ardahan (Dıbat) dan . Yıl 1974

  4. BAYDAR AİLESİ- Süleyman ve Kaptan kardeşler.

  5. ÖMER ELMAS AİLESİ- Posof ( Şuvarskal) dan

  6. KAMACI AİLESİ- Posof ( Binbaşı Eminbey) den

  7. ERDEM AİLESİ- Posof mrk. Yıl 1957

  8. ENVER KALEM AİLESİ- Posof (Yeniköy)den. Yıl 1965

  9. EFRAİM GÜRLER AİLESİ- Posof (Şuvarskal)

10-MİSBAH ÇINAR AİLESİ- Posof (Çorçovan-Kopuzlu). Yıl 1961

11-GANİ KAYABAŞI AİLESİ- Posof(Gergüsüban-Taşkıran).Yıl 1956

12-VASIF ERKAN AİLESİ- Posof(Cilvana-Binbaşı Eminbey).Yıl 1964

13-İBRAHİM AKTAN AİLESİ- Posof(Caborya) .Yıl 1961

14-ASIM ESAT AKSOY AİLESİ- Posof-Petovan( Kalkankaya)

Bu ailelerin tüm fertlerini ve aile yapılarını yeterince bilgilenemediğim için gündeme taşıyamadım. Bu konuda yardımcı olurlarsa değerlendirebilirim.

………….% ……………..

YOLKORU KÖYÜNDEN GELENLER(Boyalıklılar)

Yolkoru eski adı ile Mızgı, ilçeye 4 klm. mesafede Polat ile ilçe arasındaki düzlükte kurulmuş güzel, küçük bir köydür. Boyalık ise köyün karşı yamacında, bir tepe eteğinde birkaç evden oluşan küçük bir mezradır.

1-Bekir Sabancı ve oğulları: Mehmet, Hasan, Abuzer, Hanifi 2-Kasım Sabancı ve oğlu Memet 2-Mehmet Sabancı ve oğlu Ramazan 4-İbrahim Çiftalan ve oğulları: İbrahim,Vahap 5-Hasan Çiftalan ve oğulları: Mustafa, Memet, Ahmet 6-Kürali ve oğlu Aliseydi 7-Ahmet Toktaş ve oğulları 8-Mevlüt Ürkmez ve oğulları 9-Zeki Ürkmez 10- Hasan Ürkmez ve çocukları ki( Kendisine bir mes-lektaşım ve büyüğüm olarak saygı duymuşturum. Ayrıca çocukları başta Nermin ve Necati olmak üzere değer verdiğim insanlardır) 11-(Dokuz ağa) Hacı Memet ve kardeşi……… … & …

- KURUCAOVA’DAN GELEN AİLELER

Kurucaova, Sürgü ile Çelikhan arasında yol güzegahı üzerinde kurulmuş eski bir belediyeliktir. Buradan fazla bir insan göçü olmamıştır. Sadece Mustafa Yü-cel ve oğulları, Gültekin, Ömer ve kızları, ilçede uzun yıllar öğretmen ve müdür olarak görev yapması nedeni ile bulunmuşlardır. Mustafa Yücel ilçede görev yaptığı süre boyunca binlerce öğrencinin ( Ben de dahil) öğretmeni ya da müdü-rü olmuştur. Tavır ve davranışları, düzgün ve etkili hitabeti ile insanlar üzerinde iyi bir intiba uyandırmıştır. Gültekin ve Ömer ilçe insanları ile burada bulunduk- ları müddetçe iyi bi iletişim içinde olmuşlardır.


Yüklə 2,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin