Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə13/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   80

İlim


İlim mefhumu en bedihî ve en açık mefhumlardandır. Ama yaratıklar arasında gördüğümüz örnekler sınırlı ve eksiklikle iç içedir ve bu özelliğe sahip olması itibarıyla Allah Teâla hakkında kullanılamaz. Fakat daha önce de değindiğimiz gibi, akıl bu kemal mefhumu için hiç bir noksanlık ve sınırlandırması olmayan ve âlimin zatının aynısı olan bir örnek düşünebilir ve o da Allah Teâla’nın zatî ilmidir.

Allah Teâla’nın ilmini çeşitli yollardan ispatlamak mümkündür ve bunlardan ilki bütün zatî sıfatların ispatında işaret ettiğimiz delildir; yani yaratıklar ilme sahip olduğuna göre onları yaratanın onun en kâmil derecesine sahip olması gerekir.

Diğer bir yol da nizam delilinden yardım almaktır. Yani bir varlık ne kadar nizam ve düzene sahip olursa bu daha çok onu yaratanın ilim ve bilgisini göstermektedir. Nitekim ilmî bir kitap veya güzel bir şiir ya da bir sanat eseri onları meydana getirenin bilgisine, titizliğine ve ustalığına delalet etmektedir; aklı olan bir kimse mesela ilmî veya felsefî bir kitabı okur-yazarı olmayan cahil birinin yazmış olduğunu düşünemez. O hâlde bu kadar ince sırlarla dolu bu büyük evreni ilim ve bilgisi olmayan bir varlığın yaratmış olduğu nasıl düşünülebilir?!

Üçüncü yol ise bedihî olmayan felsefî öncüllere dayanmaktadır. Mesela ilgili kitaplarda ispatlandığı gibi "Müstakil ve soyut olan her varlığın ilmi vardır." kuralı bunlardan biridir.

Şuna da dikkat edilmesi gerekir ki, kendini yetiştirmede Allah Teâla’nın her şeyi bilen olduğunu fark etmenin çok önemli bir rolü vardır. Dolayısıyla Kur'ân-ı Kerim'de defalarca bu vurgulanmıştır. Mesela buyuruyor ki:

(Allah) gözlerin hainliklerini ve göğüslerin saklamakta olduklarını bilir.[1]

 

[1]- Mü'min/19.


Kudret


İşini kendi irade ve isteğiyle yapan bir fail hakkında, kendi işine "kudret"i var denilmektedir. O hâlde kudret, muhtar failin yapabileceği işlere olan nedenselliğinden ibarettir. Fail, varlık derecesi açısından her ne kadar kâmil olursa bir o kadar kudrete sahip olur ve doğal olarak sonsuz kemale sahip olan bir varlığın kudreti de sonsuz olacaktır: "Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir." [1]

Burada bir kaç noktaya değinmek zorundayız:

1- Kudretin taalluk ettiği şeyin gerçekleşmesi mümkün olmalıdır. O hâlde zatı itibarıyla imkânsız olan veya imkânsızlığı gerektiren bir şeye kudret uygulanmaz. Allah Teâla’nın da her şeye güç ve kudreti olması da mesela başka bir Allah'ı yaratabilmesi anlamında değildir (çünkü Allah yaratılamaz) yine, iki sayısını iki olması itibarıyla üçten büyük yapması ya da çocuğu çocuk olma itibariyle babasından önce yaratabilmesi anlamında değildir.

2- Her işe güç ve kudret yetirmenin anlamı her işi yapmak demek değildir. Bunun anlamı istediği her şeyi yapma gücüne sahip olmaktır ve hikmet sahibi Allah, beğenilir ve hekimane olmayan bir işi yapmaya gücü yetmesine rağmen ne ister ve ne de yapar. İlerideki makalelerde Allah'ın hikmeti hakkında daha geniş bilgi vermeye çalışacağız.

3- Bu anlamda güç ve kudret, ihtiyar ve irade anlamını da taşımaktadır ve Allah Teâla kudretlerin en büyüğüne sahip olduğu gibi en kâmil irade ve seçenek derecesine de sahiptir ve hiç bir etken O'nun iradesini elinden alamaz ve bir işi yapmaya zorlayamaz. Çünkü her varlığın varlığı ve gücü O'ndandır ve O hiç bir zaman başkasına verdiği güç ve kuvvete mağlup olmaz.

Sorular:


1- Yüce Allah için hangi mefhum ve tanımlar kullanılabilir?

2- Zatî ve fiilî sıfatları tarif ederek aralarındaki farkı belirtiniz.

3- Zâtî sıfatları ispatın genel yolu nedir?

4- "Hayat" terimi hangi anlamlarda kullanılmaktadır? Bunlardan hangisi Yüce Allah hakkında geçerlidir?

5- İlâhî hayatın özel delili nedir?

6- İlâhî ilmi üç yolla ispatlayınız.

7- "Kudret"in anlamını açıklayıp sınırsız ilâhî kudreti ispatlayınız.

8- Neler kudretin kapsamına girmez?

9- Niçin Allah kötü ve çirkin şeyler yapmaz?

10- Yüce Allah'ın bağımsız iradeye sahib olmasını (muhtar olma) açıklayanız.

[1]- Bakara,/20 ve diğer ayetler.

10- FİİLÎ SIFATLAR

Giriş


Önceki derste de beyan ettiğimiz gibi fiilî sıfatlar, Allah Teâla ile mahlûkatı arasındaki özel ilişki ve irtibattan alınan kavramlardır. Yaratılanların varlık yönünden bağımlılığını ifade eden "yaratma" kavramı gibi bu sıfatlar da yaratan ile yaratılan arasında varolan irtibatın iki tarafını oluşturmaktadır. Açıktır ki, eğer bu ilişki ve irtibat göz önünde bulundurulmazsa bu kavram elde edilmez.

Allah'la yaratılanlar arasında göz önünde bulundurulan irtibatların sınırı yoktur. Ancak bir açıdan onları iki genel gruba ayırmak mümkündür: Birisi, icat, yaratma, var etme vb. gibi Allah'la yaratılmışlar arasında doğrudan doğruya göz önünde bulundurulan irtibatlar ve diğeri ise diğer irtibatlar dikkate alındıktan sonra, rızk gibi, göz önünde bulundurulan irtibatlardır. Çünkü rızk veren ve razzak mefhumunun elde edilmesi için ilk önce rızkla, rızıklanan arasındaki ilişki göz önünde bulundurulmalı, sonra o varlığın ihtiyaçlarının Allah Teâla tarafından temin edildiğine dikkat çekilmelidir. Hatta bazen Allah Teâla için fiilî bir sıfat söz konusu olmadan önce mahlûkat arasında bir kaç bağlantının dikkate alınması ve sonunda onların Allah Teâla ile olan irtibatlarının gözlemlenmesi veya Allah Teâla’yla mahlûkatı arasındaki bir kaç irtibatın göz önünde bulundurulması gerekir. Örneğin, Allah Teâla’nın teşri noktasında (kanun koymadaki) rabliğini ve Allah Teâla tarafından hükümlerin açıklanmasını ve kulun onlara başkaldırmasını izleyen mağfiret ve bağışlama gibi.

Kısacası şu ki: Fiilî sıfatları elde etmek için Allah Teâla ile yaratıkları arasındaki ilişki ve yaratanla yaratılan arasındaki irtibat gözetilmelidir ki iki taraflı olan bu tür kavramlar elde edilsin. Bu yüzden, Allah Teâla kendiliğinden, bu nispet ve irtibatlar gözetilmeksizin fiilî sıfatlarla nitelenmez. Fiilî sıfatlarla zatî sıfatların arasındaki esas fark da işte budur.

Daha önce işaret edildiği gibi fiilî sıfatları kaynakları esas alınarak göz önünde bulundurmak mümkündür; bu durumda fiilî sıfatlar zatî sıfatlara döner. Örneğin, yaratan veya yaratıcı yaratabilen kimse anlamında kabul edilirse "kadir" sıfatına dönüverir. Veya "işiten", "gören" sıfatları işitilecekleri ve görülecekleri bilen anlamında olursa "bilen" sıfatına döner.

Diğer taraftan zatî sıfatlardan sayılan bazı mefhumlar nispî ve fiilî anlamında göz önünde bulundurulursa bu durumda fiilî sıfatlardan sayılır. Kur'ân-ı Kerim'de de, "ilim" sıfatı çeşitli yerlerde fiilî sıfat anlamında kullanılmıştır.[1]

Burada hatırlatmamız gereken önemli bir nokta şudur: Allah Teâla ile maddî varlıklar arasındaki irtibatı göz önünde bulundurup buna dayanarak Allah Teâla için özel bir fiilî sıfat alındığında o sıfat bu nispetin bir tarafı olan Allah Teâla’ya ait olması açısından her ne kadar sınırlamalardan münezzeh olsa da, ancak nispetin diğer tarafını oluşturan maddî varlıklara ait olması açısından zaman ve mekân sınırlamalarıyla sınırlandırılır.

Örneğin, bir canlıyı rızıklandırmak özel bir zaman ve mekânda vuku bulur; ancak bu sınırlandırmalar gerçekte rızıklanan varlıklara aittir, rızk verene değil. Allah Teâla her türlü zaman ve mekân sınırlandırmasından münezzehtir.

Bu nokta, araştırmacılar arasında bahis ve ihtilaf konusu olan Allah Teâla’nın sıfat ve fiillerini tanıma alanında birçok sorunları halletmek için anahtar konumundadır.

 

[1]- bk. Bakara, 187 ve 235; Enfal, 66; Fetih, 18 ve 27; Âl-i İmrân, 140 ve 142; Mâide, 94; Tevbe, 16; Muhammed, 31.



Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin