Biz bu araştırmamızda kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerimde yer alan temsilleri çeşitli yönleriyle ele alıp, bu konuda bilgi vermeye çalışacağız



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə4/41
tarix02.11.2017
ölçüsü0,74 Mb.
#27821
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   41

B- KUN’AN’DA BULUNAN DEYİMLER


Çalışmamızın birinci bölümünde de değinildiği gibi temsilin Türkçe karşılığı “atasözü” veya “deyim”olarak ifade edilmektedir. Fakat Kur’an’da Temsillerin yanında bazı deyimlerde kullanılmaktadır. Yine bu deyimler temsillerin içine serpiştirilmiş halde birçok yerde beraber kullanılmaktadır. Bunun için temsillere geçmeden önce Kur’an’da var olan deyimlerden bahsetmekte fayda görülmüştür. Çünkü bir dilde kullanılan deyimleri anlamadan o dili kullanmak veya anlamak yada anlatmak mümkün değildir. Hele hele başından sonuna kadar mecaz ifadelerle dolu olan ve bir harfinin dahi fazla veya eksik olmadığı Kur’an’ı anlamak hiç mümkün değildir. Bunun için Kur’an’da ki mevcut deyimlerin iyice anlaşılması gerekmektedir..

Tercümelerde esas olan tercümesi yapılan unsurun tercüme edildiği dildeki en uygun karşılığını bulmaktır.Örneğin “İbnu’s-Sebil” ifadesini “Yol Oğlu”71 diye tercüme etmek yanlış olacağı kanaatindeyiz bunun için bunu “Yolcu” veya “Yolda kalmış” diye tercüme etmek daha doğrudur.



Bu alanda Türkiye’de ilk olarak yüksek lisans tezi seviyesinde çalışılan ve daha sonra kitap olarak basılan Abdulcelil Bilgin’in “Kur’an’da Deyimler ve Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü” kitabıdır72. Bizde bu eserden istifade ederek birkaç örnek vermeye çalışacağız:

  • وَابْنَ السَّبِيلِBakara2/177: Bu deyim Kur’an’ın bir çok yerinde geçmektedir. Türkçe’de ki esas karşılığı “misafir” ,”Yolcu” “ yolda kalmış” vb. gibi gibi Türkçe’de karşılığı olan kelimelerdir. Bazı meallerde bu “yol oğlu” diye tercüme edilmiştir.73 Bu ise doğru değildir.74

  • بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ. Zuhrf/38: Bunun esas manası “ Doğu ve batı uzaklığı”, “Doğu ile batı arasındaki uzaklık” dır. Yoksa “iki doğu” veya “İki batı” manaları yanlıştır.75

  • بَيْضٌ مَّكْنُونٌ Saffat /49 : Bubun en güzel tercümesi “gizlenmiş (deve kuşu) yumurtaları gibi (kusursuz) eşler”.76 Bunun “örtülü yumurta”, “kapalı yumurta”, “saklı yumurta” diye tercümeleri biraz eksik kalmaktadır.77

  • بَيْنَ أَيْدِيهِنَّ وَأَرْجُلِهِنَّ Mumtehine/2:bunun esas manası “Kendi kendilerine bir iftira atmamaları” veya “Hiç yoktan yalan uydurarak iftira atmamaları” diye olmalıdır Çünkü el ve ayakları bedenin salt iki uzvu değilde deyimsel anlamda bütün vücudu yada kişiyi temsil eden , semboller olarak algılamak daha yerinde olacaktır.

  • وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ Müddessir/4 : Ayetin deyimsel manada algılanıp aşağıdaki şekillerde tercümesi daha uygun olacaktır:78 “Nefsini temizle” “Kendini arındır.79” “Öz benliğini temiz tut”.

  • وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَاكُلَّ الْبَسْطِ İsra/29: Ayetin Türkçe olarak mesajını karşılayan birebir ifadeler şunlardır: “Ne cimri ol nede müsri”, “Ne eli sıkı ol nede fazlasıyla eli açık!”, ne cimri ol ne de saçıp savur.”

  • بِحَبْلِ اللّهِ Ali İmran3/103: “Allah’ın Dini” “Allah’ın kitabı veya Kur’an” Allah’ın Ahdi” manalar deyimsel manaya daha uygundur. Allah’ın ipine (İslam’a) diye tercüme etmekte yanlış değildir.80

  • حَمَّالَةَ الْحَطَبِ Mesed/4: “Asılsız sözler yayan karısı da” “Fesat ateşini körükleten karısı da” “Dedi kodu yapan karısı da” “ Günahları taşıyan karısı da” “Dedi kodu yapan karısı da” gibi deyim karşılığı manalar daha uygun düşmektedir.81

  • أَخْلَدَ إِلَى الأَرْضِ Araf/ 179: “Dünyaya yöneldi” “Değersiz Şeylere yöneldi” “Dünyayı tercih etti”, “Dünyaya itimat etti”

  • ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْAl-i İmran/187: “Bu işlediklerinizin karşılığıdır” “Bu yaptıklarınız yüzündendir.” “Bu yaptıklarınız ameller dolayısı iledir.”82

  • رَجْماًبِالْغَيْبِ Kehf/22: “Gayp için zanda bulunmak” bilinmeyen hakkında tahmin yürütmek” “Bilinmeyen hakkında bilir-bilmez konuşmak” “Bilinmeyen şey hakkında atıp tutmak”83

  • اسْتَرَقَ السَّمْعَ Hicr/18: “Gizli Gizli dinlemek” “Gizlice işitmeye çalışmak” “Kulak misafiri olmak” “Kulak Kabartmak”84

  • وَلَمَّا سَكَتَ عَن مُّوسَى الْغَضَبُ Araf/154: “Musa’nın öfkesi dinince” “Musa’nın öfkesi yatışınca” “Musa!nın kızgınlığı gidince”85

  • سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ Kalem/16: “Onu kurtulamayacağı bir rezilliğe düçar kılacağız” “Onun burnunu sürteceğiz” 86

  • وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْباً Meryem/4: “Saçlarıma ak düştü” “Saçım başım ağardı” “Saçlarım ak Doldu” “Saçlarım ağardı”87

  • ضَرْباًبِالْيَمِينِ Saffat/93: “Var gücüyle çalışmak” “olnca gücüyle vurmak” “Kuvvetle vurmak”

  • فَضَرَبْنَا عَلَى آذَانِهِمْ Kehf/11: “Derin bir uykuya daldırdık” “Ağır bir uykuya daldırdık”, “Onları uyuttuk”

  • قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ Buruç/4: Lanet olası Ashap-ı Uhdud vaya lanet olsun Ashab-ı Uhduda” “Kahrolası” Ashab-ı Uhdud”

  • وَتَقْطَعُونَ السَّبِيلَ Ankebut/29:Neslin üremesini engelliyorsunuz” “Neslin çoğalmasını engelliyorsunuz”

  • وَكُلَّإِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ İsra /13:”Her insanın kaderini boynuna doladık” “Her insanın amelini bıynuna doladık” Her insanın nasibini belirledik”88

  • وَالْتَفَّتِالسَّاقُ بِالسَّاقِ Kıyamet/29: “Eli ayağı birbirine dolaşır”89

  • وَرَاء ظُهُورِهِمْ Al-iİmran/187: “Sırt Çevirdiler” “Kulak ardı ettiler “ “Kulak asmadılar”90

  • وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْباً Meryem74: “Takatim kesildi” “Mecalim kalmadı” “İşten güçten düştüm”91

C- KUR’AN’DA SEMBOLİK ANLATIM


Dünyanın her yerinde ve her çağında dini inançlar çerçevesinde sembollerden istifade edile gelmiştir. İnsanlar var olduklarına inanıp, fakat göremedikleri Aşkın varlık veya Tanrının karşısında ne yapmalıydı? Bu düşünce her dönemde farklı farklı olarak insanların yaşantısına yansımıştır. Tarihin belli bir döneminde insanlar ilahlık ve üstünlük tanıdıkları tanrıların sıfatlarından birini alıp kendisine hiçbir şeyin dokunamayacağına inandıkları ateşe vermişler ve sembolik olarak ona tapmışlardır.Brahman olan Hindulara göre inek etiyle, sütüyle ve hatta dışkısıyla İlahi lütfu sembolize ettiği için ona tapılmaktadır. Yine cahiliye döneminde putların Allah’ın yardımcıları olduklarına inanılmış ve O’nu sembolize ettiği için putlara tapılmıştır92. Tahrif olan Hıristiyanlıkta da tanrıyı temsil ettiğine inandıkları Hz. İsa (as) heykelleri karşısında ta tapınma ihtiyacı hissetmişlerdir.

İslam’da ise aşkın olan Allah inancıyla ilgili olarak soyut anlatımlarla yetinilmiştir. Bu amaçla müşahhas nesnelerin kullanıldığı hiç vaki olmamıştır.Hadisi şerifte de ifade edildiği gibi İslam inancı tek olan Allah’a iman ve dört rükün olan namaz, oruç, haç ve zekatı kapsamaktadır.93 Ancak ibadetlerde bir çok hikmeti olan semboller yapılması emredilmiştir.İbadetlerdeki şekilsel sembolizmden öte inançta imanın yerleştirilmesi ve kuvvetlenmesi için bazı temsiller getirilmiş. Çünkü insan oğlunun şekille ve gözle görmeye ihtiyacı vardır. Bunun içindir ki Hz. Musa(as) Allah’ım İnanıyorum ama gözümle de görmek istiyorum diye Allah’ın bizzat Zatı Celalini görmek istemiştir. Aynı şekilde Allah Teâla İnsanların âhiret inancını kuvvetlendirmek için kulların ibadetlerinin Adalet terazisinde tartılacağını “Biz kıyamet gününde adil tartan teraziler kuracağız”94 diye ifade etmiştir.başka bir ayeti kerimede ise” “O gün tartı haktır.Kimin terazisi ağır gelirse işte onlar kurtulmuştur. Ama kiminde hafif gelirse işte onlar kendilerini ziyana sokanların ta kendileridir.”95Bu bağlamda temsili anlatımı bir nevi sembolik anlatım olarak görebiliriz.Mesela İlim nur ile, cehalet karanlık ile sembolize edilmiştir.

Bu hususta Elmalılı Hamdi yazın şunları söylemektedir.”Şunu unutmamak gerekir ki, Cenab-ı Allah mesel ve misali (yani temsil durumunu) yapmamış olsaydı insanlar hiçbir şey anlayamazlardı. Özellikle hissedilen şeylerden hiçbir şey bilemezlerdi. Çünkü bütün hissî ve hatta aklî suretler (biçimler) gerçeğe göre bir mesel, bir temsildir. Bunun içindir ki, insan kendini kendi nefsinde mücerred (soyut) "ben" demekten başka bir şekilde bilmez. Zira ne hissî, ne aklî, misalî biçimini kapsamış değildir. Onu alırsa "İnsan insanın aynasıdır." sözüne göre dışından alır. Demek ki maneviyatın ve aklî gerçeklerin mesel ile anlatımında büyük hikmetler saklıdır.96

Bununla beraber insan, Allah’ı düşünür ve zorunlu olan ama görülmez olan varlığı tasvir ve temsil etmek ihtiyacı hisseder. Bunun için İslam müşahhas bir örnek vermiştir. İşte bu obje Allah’ın evi olan Kabe’dir.

Ama burada hiçbir figüre ihtiyaç duyulmamaktadır. Ama bu evin görülmeyen bir sahibi ve orada oturanı vardır. Sonsuz ihtişamıyla oradadır Müslüman secde ederken bilir ki secde ve ibadetin konusu hiçbir surette bu bina değildir, evde oturandır. İşte bu İslam’da kullanılan en büyük ve en temel semboldür. Ama ayeti kerimede ifade edildiği gibi “Hiçbir şey O’nun misli ve benzeri gibi değildir.”97

“Kabe,Müminlerin namazlarında kendisine yöneldikleri bir “teveccüh noktası” bir kıplegah olmaktan öte, mutlak, kendisi hiçbir şeye benzemeyen, eşyaya varlık veren ve beşeri tefekkür borçlarını aşan yüce Allah’ın yeryüzündeki bir alameti bir nişanıdır.” 98



Yüklə 0,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin