I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə33/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   139

EFSANELER

İstanbul gibi kuruluşu bile bir efsaneler yumağı olan bir şehrin efsane zenginliği ancak verilecek örneklerle dile getirilebilir. Kuruluşundan günümüze gelinceye kadar sayısız efsaneye kucak açan îstanbul, bu özelliğiyle pek çok yazılı kaynağa konu olurken sözlü gelenekte de layık olduğu yeri almıştır. Tabii ve tarihi zenginliği ile adlandırmada görülen çeşitlilik efsane sayısını artırmaktadır. Dana düne kadar tarihe bağlı olarak anlatılan efsanelerden bazılarının unutulmasına karşılık yeni araştırma ve derlemelerin ışığı altında değişik konulu yeni efsaneler ortaya çıkarılmıştır.

Bunlardan birine göre insanoğlunun yaratılışından önce yeryüzünün hâkimi cinlermiş. Onlar da insanlar gibi toplumlar halinde yaşarlarmış. Bu toplumlardan birinde yaşayan bir genç öbür toplumdaki kızlardan birine âşık olur. Kızın ba-

basının tek şartı vardır: Kendilerine, dünyanın en güzel yerinde bir saray yaptırılacak. Bütün dünyayı gezen oğlanın babası, isteğe uygun yerin îstanbul olduğunu anlar ve sarayı oraya yaptırır. Tabii oğlu da muradına erer.

İstanbul'un kuruluşu ile ilgili bir başka efsanede ise olay insanlar dünyasında geçer. Kendi topluluğu için bir şehir kurmak isteyen Megaralı Bizas, Delfi kâhinine başvurur. Aldığı, "Şehrini körler ülkesinin karşısında kur" cevabı üzerine bu ülkeyi aramaya çıkar. Uzun aramalardan sonra Sarayburnu'na gelip karşıyı, bugünkü Kadıköy'ün bulunduğu yeri seyreder. Sonra da kendi kendine düşünür. "Karşıdakiler şehirlerini niçin burada kurmadılar acaba? Körler ülkesi orası olmalı herhalde..." Kâhinin sözünü hatırlar ve şehri oraya kurar (bak. Bizas).

Boğaziçi'nin oluşumu, Kız Kulesi'nin yapımı, Ayasofya'nın kubbesi, Rumeli Hisarı'nm elde edilişi, İstanbul'un fethi, Bayezid Camii ile Kılıç Ali Paşa Camii ve Hamamı'nm yapımı, Piyale Paşa Camii' nin hırsızı, Cibali, Beşiktaş, Kadıköy, Yenikapı, Beylerbeyi, Kabataş ve daha nice semtin adı ayrı birer efsanenin konusudur. Bazılarının benzerlerini başka yerlerde de görebildiğimiz bu efsanelerin bir kısmını vermek, istanbul'un efsane zenginliği için yeterlidir.

îstanbul Boğazı'nın oluşumunu îsken-der-i Zülkarneyn'e bağlarlar. O, Ege Böl-gesi'ndeki Katerina adlı bir hükümdarı kendi dinine davet ederse de başarılı olamaz. Onunla, ülkesine askerle hücum etmeyeceğine dair anlaşır. Ancak, yaptığı incelemeler sonunda, Karadeniz'den Akdeniz'e doğru bir suyolu açarsa, Kateri-na'nın ülkesinin sular altında kalacağını anlar. Bunun için on üç yıl on günde ve binlerce insan çalıştırarak bugünkü Boğaziçi'ni açtırır ve Katerina'nın ülkesini sular alünda bırakarak muradına erer.

Boğaziçi gibi İstanbul'un sembollerinden biri de Kız Kulesi'dir. Onunla ilgili efsaneyi, benzeri pek çok "kule" ve "kale" ye bağlayabiliriz. Tarih araştırmacıları o-layı "imparator Konstantin"e bağlarken, efsane anlatıcıları ise "zamanın padişahı" diye söze başlarlar. Efsanelerden biri imparatorun, kızının falına bakmaları için falcıları davet ettiğini söylerken biri de saraya gelen bir falcıdan söz eder. Anlatıldığına göre kız bir yılan sokması sonucu ölecektir. Bu kötü sondan kurtulmak için denizin ortasına bir kule yaptırılacaktır. Yaptırılır da. Kız orada güvenlikte yaşamaktadır. Ancak kendisine gönderilen bir üzüm, bazılarına göre incir sepetine her nasılsa bir yılan girer. Böylece kalenin güvenli ortamı kaybolur ve kız orada yılan zehiriyle ölür. Cesedin ise Ayasofya'nın "İmparator Kapısı"mn altına gömüldüğü rivayet edilir.

Efsane araştırmalarında "Didon hilesi" diye adlandırılan ve kökü 11. yy'a kadar dayanan bir motif vardır. Bu motifte bir oturma, bina yapma yeri izninin değişik şekilde yorumlanması açıklanır. II. Meh-med (Fatih), Rumeli Hisarı'nm yerinde av

köşkü yaptırmak için Bizans imparatorundan yer ister; ancak bir sığır derisi kadar yer verileceği söylenir. Geleceğin Fatih'i biraz kızarsa da razı olur. Sığır derisinden yapılan sırım ile geniş bir alan çevrilir ve inşaata başlanır. Alanın fazlalığına itiraz edilirse de sığır derisinden soyulan sırım gösterilerek gelenler susturulur. (Ayrıca bak. fetih efsaneleri.)

Ayasofya'nın kubbesi bir türlü tuttu-rulamayınca, abdal kılığına giren Hızır, rahiplere akıl verir. Mekke'den getirdikleri Hz Muhammed'in tükürüğüyle Mekke toprağını ve zemzemi karıştırıp kubbeyi gerçekleştirirler. Piyale Paşa Camii'nin kubbesini çalan hırsızın taş kesilmesi, Kılıç Ali Paşa Camii'nin yapımı sırasında yıkanma ihtiyacı duyan bir işçinin iması ü-zerine önce hamamın yapılması, efsanelerimizde sıkça görülen motiflerdendir.

Semt adlarıyla ilgili efsanelerin sayısı pek çoktur; hattâ bazı semt adları için birden fazla hikâyenin anlatıldığı da görülmektedir. Bazılarının tarihi olay ve adlarla olan yakınlığının yanında, bazılarında yakıştırma özelliği ön plana çıkmaktadır.

istanbul efsanelerini Türklerin fethinden önceki dönemden başlatarak günümüze kadar getirirken bir şey dikkatlerden kaçıyor. Düne kadar, "taşı toprağı altın" olan İstanbul'un aslında "taşı topra-ğı"na ek olarak eski olan her köşesi birer "efsane"dir.

Bibi. W. Barthold, "Didon Hilesi Masalına Dair", HBH, S. 31 (15 Birinci Kânun, 1933), s. 223-226; A. Imer, "istanbul Boğazı Efsanesi", İFA, S. 164 (Mart 1963), s. 2997-2998; M. Önder, Efsane Destan ve Öyküleriyle Anadolu Kentleri, ist., 1989, s. 249-254; S. Sakaoğlu, 101 Anadolu Efsanesi, ist., 1976, s. 227-228; ay, Anadolu-Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalogu, Ankara, 1980, s. 26 ve 130; A. S. Ünver, "Ayasofya Türk Efsaneleri", TFA, S. 41 (Ağustos 1949), s. 9-10; Ayrıca, N. Uğurluol'dan 1976'da istanbul'da, A. Ergin'den 1993'te Konya'da derlenen efsaneler.

SAİM SAKAOĞLU



EFTALYA (Deniz Kızı)

(1891, İstanbul - 15 Mart 1939, istanbul) Rum asıllı şarkıcı.

II. Abdülhamid döneminin (1876-1909) son yıllarında Galata'daki çalgılı kahve- . lerde sahneye çıktı. Düzgün sesi ve güzelliğiyle parladı. Gençlik yıllarında Boğaz' da ay ışığında tek başına sandal gezintilerine çıkar, denizde şarkılar söylerdi; halk yüzünü görmediği, sadece sesini dinlediği bu esrarengiz genç kıza "Deniz Kızı" adım takmıştı. Münir Nurettin Selçuk' un anlattığına göre, Aleko Bacanos'un çok tanınmış "Gel ey denizin nazlı kızı nûş-i şarâb et" güfteli acemaşiran şarkısı onun için bestelenmiştir.

Eftalya Hanım İstanbul'da gazinolarda, özel musiki meclislerinde okudu, plaklar doldurdu. Bir ara Paris'e gidip Pathe şirketi adına da plak çıkardı. Cumhuriyet döneminde plak dolduran gayrimüslim tek kadın şarkıcı olarak tanınan Eftalya Hanım aynı zamanda Türkiye'de ilk kez plak dolduran kadın okuyucular-

Eftalya'nm Sahibinin Sesi adına doldurduğu bir plağın kılıfı.



Gökhan Akçura koleksiyonu

dan da biriydi. Gramofonun yayılmasıyla, doldurduğu plaklarla İstanbul'da olduğu kadar Anadolu'da da üne kavuştu. Kemani, besteci Sadi Işılay'la evli olduğundan Eftalya Sadi olarak da tanınan Eftalya Hanım öldüğünde kilisedeki vaftiz kaydına göre 48, nüfus kayıtlarına göre ise 52 yaşındaydı. Bibi. H. F. Es, "Deniz Kızının Ölümü Dolayısıyla", Akşam, 21 Mart 1939; "Eftalya Hanım", ISTA, IX, 4947-4948.

istanbul ege, fehmi

(l Mayıs 1902, İstanbul - 5 Ekim 1978, İstanbul) Besteci, kemancı, orkestra şefi. Maliye Nezareti kâtiplerinden, Fransızca öğretmeni ve ressam Mehmed Nuri Bey'in oğludur. Babası amatör olarak kanun çalardı. Ege küçük yaşta müziğe başladı. M. Leon ile Goldenberg'den keman dersleri aldı. 9 yaşında profesyonel ola-

Fehmi Ege

Engin Ege'nin izniyle

rak Şehzadebaşı Ferah Tiyatrosu'nda Kel Hasan Efendi(->), Naşit Bey (Özcan)(->), Fahri Bey (Güldürür) topluluklarında çalmaya başladı. Muallim İsmail Hakkı Bey' in(->), Ali Rifat Bey'in (Çağatay)(->) Türk müziği topluluklarına katıldı. Sessiz film döneminde sinemalarda çaldı, ilk besteleri geleneksel Türk müziği türündedir. Güftesini Cemal Sahir'in yazdığı "Meçhul" operetim besteleyerek Batı tekniğinde müziğe yöneldi. Benliyan Efendi'nin operet topluluğunda birinci keman olarak görev aldıktan sonra orkestra şefi oldu. "Çardaş", "Fürstin", "Arşın Mal Alan", "Şen Dul" gibi tanınmış birçok opereti sahneye koyan Benliyan Opereti'nin orkestrasında yer aldı.

Muhsin Ertuğrul'un teşvikiyle ilk çocuk opereti olan "Mavi Boncuk"u istanbul'da, ardından da Ankara'da "Altın Bi-lezik"i besteledi. İstanbul Ses Opereti'ne katıldıktan sonra başka operetler de besteledi. Atatürk'ün emriyle bir ara Ege Vapuru orkestra şefliğine getirilen Ege, 1936'da Cumhurbaşkanlığı Köşk Orkest-rası'na şef yardımcısı olarak atandı. 1947' de İstanbul'a gelerek Şehir Orkestrası'na girdi. Uzun yıllar Ankara ve îstanbul radyolarında kurduğu tango orkestrala-rıyla yayınlara katıldı.

Ege, ilk Türk tango bestecilerinden-dir. Operetlerinin yamsıra tango, fokstrot, rumba gibi türlerdeki Türkçe sözlü dans müziği parçalarından oluşan eserlerinin sayısı bini aşar. Asıl ününü bestelediği tangolara borçlu olan sanatçının "Sana Nerden Gönül Verdim", "Ayrılık, En Son Hatıran", "Ne Kadar Çok Sevmişti Bu Gönül Seni", "Mehtaplı Bir Gecede", "Emelim", "Kirpiklerin", "Çok Ağladım", "Ne Olurdu Sen Benim Olsaydın" gibi tangoları Türk tango tarihinde silinmez izler bırakmıştır.

FEHMİ AKGÜN

EGELİ, VASFİ

(1890, İstanbul - 10 Nisan 1962, İstanbul) Mimar.

Mabeyinci Ömer Lütfü Bey'in oğludur. 1913'te Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) mimarlık bölümünü bitirdi ve Evkaf Nezareti'nde çalışmaya başladı. I. Dünya Savaşı'nda askerliğini Harbiye Nezareti harita şubesinde yaptı, terhisinden sonra eski görevine döndü. Burada Mimar Kemaleddin, Vedat Tek ve Nihat Niğizberk'in yanında mimari tecrübesini ilerletti. Nihat Niğizberk'in e-mekliye ayrıksıyla İstanbul Vakıflar He-yet-i Fenniyesi başmimarlığı görevine getirildi. Bu görevdeyken Süreyya Yücel, Salim Gülsen ve Mustafa Rona ile birlikte istanbul'un önemli yapılarını restore etti. Bunların başında Süleymaniye, Şehzade, Edirnekapı Mihrimah Sultan, Hırka-i Şerif camileri ve Yeni Cami gelir. Mimar Sinan'ın türbesini de yeni baştan yaparcasına onarmıştır.

Egeli hayatı boyunca klasik Türk mimarisine olan hayranlığını dile getirmiştir. Feneryolu'nda Güzide Belerman'ın eşi ve oğlu anısına yaptırdığı Feneryolu Ca-

EĞİTİM

136

137

EĞİTİM

mii'nde (1947) bu özelliği açıkça görülür. 1938'de yenilediği Beyoğlu'ndaki Ağa Camii'ndeO) bu özellik belirgindir. Şişli' de bir cami yaptırılmaya karar verilince, bunu üstlenen "Şişli'de Bir Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği" caminin yapımını ona vermiştir. Şişli Camii'nde(->) Egeli, organizatörlüğü ile de dikkati çekmiştir. Zamanın en ünlü hat, bezeme sanatkârlarını, taş ustalarını ve işçilerini seçerek bir araya getirmiş ve inşaatı büyük bir özenle yürütmüştür (1945-1949).

Şişli Camii, Egeli'nin ününü yurtiçi ve yurtdışına yaymış, yeni cami yaptırmak isteyenlerin sürekli arayıp danıştıkları bir mimar olmuştur. Daha sonra özellikle Eyüb Sultan Camii ile çevresindeki türbelerin onarımını yapmıştır.

Bibi. E. Yücel, "Mimar Kemaleddin ve Mimar Vedat Beylerin Üslûbunu Sürdüren Res-toratör Mimarları" Birinci Milli Türkoloji Kongresi, îst., 1980, s. 472-474.

ERDEM YÜCEL



EĞİTİM Bizans Dönemi

Bizans'ta eğitimin (Grekçe paideia) temelinde birbirine karşıt iki unsur yatar: Greko-Romen kültürü ve Hıristiyan inancı. Hıristiyanlık eskiçağın çoktanrılı pagan kültürünü reddetmekle birlikte, bu kültürün Helenistik koluna ait edebi yapıtlar Bizans eğitiminin vazgeçilmez öğeleri olmuştur. Din adamları ve moralist-ler bu çelişkiyi mazur gösterici tezler ileri sürmüşlerdir.

Bizans'ta çocuklar eğitime evde, basit dini metinlerin okunmasını veya ezberlenmesini amaçlayan aile eğitimi ile başlarlardı. Oğlanlar 6-8 yaşlarında okula giderek, "grammatistes" (öğretmenler) yanında dünyevi eğitim görür, eskiçağ edebiyatını öğrenir ve okuma yazma becerilerini geliştirirlerdi. Kızlar için benzer bir eğitim ancak özel ders almak yoluyla mümkündü. İleride keşiş olması düşünülen çocuklar manastırlara bağlı dini eğitim veren okullara giderlerdi. 10-12 yaşlarında az sayıda erkek çocuğuna devam ettiği "orta" eğitimde, "grammatikos" denen öğretmenler, yine eskiçağ metinleri okutmaktaydılar. Retorik (hitabet), felsefe ve hukuk ağırlıklı yükseköğretime ise 16-20 yaş arasında başlanırdı. Kapsamlı fen (matematik, tıp, felsefe) ve edebiyat (gramer, retorik, hukuk) müfredatı içeren bu okullarda tıp dersleri de verilmekle beraber, müstakil tıp fakülteleri yoktu; hekim ve cerrahlar hastanelerde eğitilirdi. Yüksekeğitimin amacı, devlet hizmetleri için yetenekli idareci ve saray görevlileri yetiştirmekti. Bu nedenle yüksekokullar birer devlet kurumuydu. Kilise görevlileri ve din adamları yetiştirmek için Konstantinopolis'te 12. yy'da açılan ve Konstantinopolis Patrikliği'ne bağlı bir ilahiyat yüksekokulu vardı. Burada ilahiyat ve retorik dersleri okutulmaktaydı.

İlk ve orta dereceli okullar devlet veya kilisenin denetimine tabi olmakla birlikte, özel kurumlardı. Bizans'ta eğitime ve-



İstanbul 1993-1994 Öğretim Yılı Verileri (Okulöncesi, İlkokul, Ortaokul, lise)

Okul okul Türü Sayısı

Öğrenci Sayısı

Öğretmen

Sayısı

Anaokulu Toplam (R+Ö)

52

2.077

138

Anasınıfı Toplam (R+Ö)

427

14.552

1.134

Okulöncesi Toplamı (R+Ö)

479

16.629

1.272

ilkokul (R)

587

411.101

10.329

ilköğretim 1. Kademe (R)

478

435.452

11.193

Özel Eğitim Okulu

10

1.194

132

Resmi ilkokul Toplamı

1075

847.747

21.654

Özel Türk ilkokulu

58

15.915

749

Özel Azınlık İlkokulu

33

2.609

149

Özel Yabancı İlkokulu

3

288

4

Özel ilkokul Toplamı

94

18.812

902

İlkokul Toplamı (R+Ö)

1169

866.559

22.556

Bağımsız Ortaokul

45

52.708

1.099

Bağımsız Akşam Ortaokulu

3

491

13

Genel Lise Bünyesindeki Ortaokullar

117

72.644

-

Anadolu Lisesi Bünyesindeki Ortaokullar

21

9.521

-

İlköğretim II. Kademe

478

228.552

4.351

Resmi Genel Ortaokul Toplamı

664

363.916

5.463

Terzilik Meslek Lisesi Bünyesindeki Ortaokul

1

117

-

Kız Meslek Lisesi Bünyesindeki Ortaokullar

6

636

-

İmam Hatip Bünyesindeki Ortaokullar

13

22.913

-

Anadolu İmam Hatip Bünyesindeki Ortaokullar

3

1.114

-

Ağır işitenler Orta Sanat Okulu

1

95

48

Ağır işitenler Okulu Bünyesindeki İş Okulu

4

201

13

Eğitilebilir Çocuklar tş Okulu

1

48

7

Ağır işiten Engelliler Ortaokulu

1

46

2

Resmi Meslek ve Teknik Ortaokul Toplamı

30

25.170

70

Özel Türk Ortaokulları

61

23.234

229

Özel Azınlık Ortaokulları

15

1.393

42

Özel Yabancı Ortaokulları

11

3.637

170

Özel Ortaokul Toplamı

87

28.264

441

Ortaokul Toplamı (R+Ö)

781

417.350

5.974

rilen büyük değer, burada okuryazarlık seviyesinin, geç ortaçağ dönemine kadar, Avrupa'dakinden daha yüksek olmasına yol açmıştır.

Bizans İmparatorluğu'nun en önemli eğitim merkezi olan Konstantinopolis'e İmparator I. Constantinus(->) ve halefleri, dönemlerinin ünlü aydın ve profesörlerini getirtmek için girişimlerde bulunmuşlardı. Fakat 4. yy'da Roma, Atina ve İskenderiye gibi köklü akademik geleneğe sahip eğitim merkezleriyle henüz rekabet edemeyen yeni başkent, 425'te II. Teodosios'un kurduğu (veya geliştirdiği) Konstantinopolis Üniversitesi'yle büyük önem kazandı. II. Teodosios'un atadığı 31 profesörün ders verdiği bu üniversitede 10 Grekçe ve 10 Latince gramer, 5 Grekçe retorik, 3 Latince retorik, 2 hukuk ve l felsefe kürsüsü mevcuttu. Profesörler maaşlarım devletten almakta ve vergi ö-dememekteydiler. Özel ders vermeleri yasaktı. I. İustinianos(->) (hd 527-565) hukuk eğitimini yeniden düzenleterek, öğ-

retim üyesi kadrosunu 4'e yükseltti. Böylece 5. yy'dan itibaren bir eğitim merkezi olarak da gelişen Konstantinopolis; 529' da I. İustinianos'un neoplatonizmin yuvası olan Atina Akademisi'ni kapatması, 7. yy'da da İskenderiye'nin Araplar tarafından fethedilmesi ile Bizans İmparatorluğu'nun tek yüksekeğitim merkezi olma ayrıcalığım elde etti.

9. yy'ın ortalarına kadarki siyasi, askeri ve iktisadi bunalımlar, Konstantinopolis'te eğitim ve kültür düzeyini olumsuz şekilde etkiledi. Örneğin matematikçi Leon 9. yy'ın ilk yarısında Konstantino-polis'teki "orta" eğitim sonrası olanak eksikliği karşısında bir süre Andros Ada-sı'ndaki bir "bilge kişi"den retorik, felsefe ve aritmetik dersleri almıştı.



843'te İkonoklazma(-0 döneminin sona ermesiyle Konstantinopolis'te eğitim hayatı yeni bir gelişme evresine girdi. Bu devirde, İmparator III. Mihael'in(-0 (842-867) dayısı Kayser Bardas(->), ihmal edilen dünyevi bilimler öğretimini canlan-

İstanbul 19.93-1994 Öğretim Yılı Verileri (Okulöncesi, İlkokul, Ortaokul, lise) (devam)

Okul Türü

Okul Sayısı

Öğrenci Sayısı

Öğretmen Sayısı

Lise

153

162.614

6.675

Anadolu Lisesi

20

6.509

735

Akşam Lisesi

3

1.846

52

Fen Lisesi

1

275

41

Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi

1

244

45

Anadolu Öğretmen Lisesi

1

401

22

Resmi Genel Lise Toplamı

179

171.889

7.570

Endüstri Meslek Liseleri

27

37.615

1.725

Teknik Lise (Erkek)

21

3.939

27

Anadolu Meslek Liseleri (Erkek)

4

431

31

Anadolu Teknik Liseleri (Erkek)

9

2.534

159

Kız Meslek Liseleri

24

7.468

947

Teknik Lise (Kız)

2

36

13

Anadolu Meslek Liseleri (Kız)

10

1.843

90

Ticaret Meslek Liseleri

18

28.224

704

Akşam Ticaret Meslek Liseleri

2

1.113

27

Mahalli İdareler Meslek Lisesi

1

141

-

Anadolu Ticaret Meslek Liseleri

2

639

36

Anadolu Dış Ticaret Meslek Lisesi

1

288

10

Anadolu Sekreterlik Meslek Lisesi

1

137

8

Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi

1

666

52

Anadolu Basın Yayın Reklam Meslek Lisesi

1

95

5

imam Hatip Lisesi

13

13.798

898

Anadolu imam Hatip Lisesi

3

446

60

Terzilik Meslek Lisesi

1

128

14

Sağlık Meslek Lisesi

1

157

25

Resmi Tekstil Meslek Lisesi

1

1.305

85

Resmi Tekstil Teknik Lisesi

1

86

-

Resmi Anadolu Tekstil Teknik Lisesi

1

68

-

Resmi Meslek ve Teknik Lise Toplamı

145

101.157

4.916

Resmi Lise (Genel+Meslek+Teknik) Toplamı

324

273.046

12.486

Özel Türk Liseleri

67

17.096

2.529

Özel Akşam Lisesi

1

97

97

Özel Türk Fen Liseleri

9

993

98

Özel Azınlık Liseleri

12

923

82

Özel Yabancı Liseler

11

3.906

332

Özel Genel Lise Toplamı

100

23.015

3.138

Özel Türk Meslek Liseleri

12

1.502

73

Özel Azınlık Meslek Lisesi

1

13

-

Özel Yabancı Meslek Liseleri

2

182

12

Özel Meslek Lisesi Toplamı

15

1.697

85

Özel Lise (Genel+Meslek+Teknik) Toplamı

115

24.712

3.223

Resmi+Özel Lise (Genel+Meslek+Teknik) Toplamı 439

297.758

15.709

TÜM OKULLAR GENEL TOPLAMI

2.868

1.598.316

45.511

Kaynak: istanbul Milli Eğitim Müdürlüğü 1993-1994 verileri.

tantinos Porfirogennetos(->) (hd 913-959) bu okulu genişletmiş (yahut yeniden kurmuş) ve dönemin büyük bilginlerini görevlendirmişti. Magnaura'daki okulun 10. yy'dan sonraki çalışmaları hakkında bilgi yoktur. Konstantinopolis'te ayrıca özel (veya kilisenin maddi desteğine sahip yarı-özel) bir ortaokulun başındaki öğ-

dırmak amacıyla, Magnaura Sarayı'nda bir okul açtı ve başına adı geçen matematikçi Leon'u getirdi. Orta ve yüksek düzeyde bir eğitim kurumu özelliklerine sahip bu saray okulunda, Bardas'ın zamanında, felsefe matematik, astronomi, müzik, gramer ve retorik dersleri veriliyordu. Daha sonra İmparator VII. Kons-

retmenin (10. yy'ın ilk yarısı) günümüze gelen mektupları, kentin saray okulu haricindeki ortaeğitim kurumlarına, öğret-men-öğrenci ilişkilerine ışık tutan değerli belgelerdir.

11-12. yy'lar, Konstantinopolis'te yeni eğitim kurumlarının ortaya çıktığı bir dönemdir. Avrupa'da görülmeye başlanan özerk üniversitelerin aksine, Bizans yüksekeğitim kurumları bu devirde de hukuki ve idari bağımsızlıktan yoksun müesseseler olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. 1045'te İmparator IX. Konstantinos Monomahos(->), özellikle II. Basileios' un (hd 976-1025) askeri rejimi sırasında ihmale uğrayan yükseköğretim kurumlarını canlandırmak amacıyla, yeni birer felsefe ve hukuk fakültesi kurmuş ve birincinin başına "bynatoston philosophon" unvanıyla Mihael Psellos'u, ikincinin başına da "nomophylax" unvanıyla VIII. İo-annes Ksifilinos'u(->) tayin etmiştir. Felsefe okulunda eğitim, daha önce Magnaura'daki okulda da muhtemelen uygulanan, eskiçağın "quadrivium" (aritmetik, geometri, müzik, astronomi) ve "trivium" (gramer, retorik, diyalektik) sistemine göre düzenlenmiştir. Ayrıca 11. yy'ın sonuna doğru, Bizans kilisesinin eğitim ü-zerinde giderek artan bir rol oynamaya başladığı görülürken, öte yandan 12. yy' da ilahiyat eğitimi ilk kez resmen ku-rumsallaştırılarak, Ayasofya(->) Kilisesi'n-de Patriklik Yüksek Okulu açılmıştır. Programında ilahiyat dersleriyle birlikte retorik ve gramerin de yer aldığı bu o-kulda, Teodoros Prodromos ve Selanikli Eustatios hocalık yapmışlardır. Aynı devirde başkentte faal olan bir başka eğitim kurumu Havariyim Kilisesi'ndeki(->) okuldur.

Latin İmparatorluğu dönemi (1204-1261), Konstantinopolis'te eğitim yaşamı için bir duraklama devri olmuştur. Bizanslı bilgin ve aydınların çoğu bu zamanda İznik'e kaçmışlardır. 1205'te Latin İmparatoru I. Baudouin'in Konstantinopolis'te bir Latin üniversitesi kurma girişimi ise, Papa III. İnnocentius'un o-nayına rağmen, Paris Üniversitesi'ndeki profesörlerin işbirliği yapmamaları nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.

Kentin l261 'de Bizanslılar tarafından geri alınmasından az sonra, VIII. Mihael Paleologos(->) burada yeni bir felsefe o-kulu kurmuş ve başına Georgios Akro-polites'i getirmiştir (bak. Akropolites ailesi). Fakat 13-15. yy'larda başkentte yüksekokullar kurmak girişimlerine rağmen, yüksekeğitimde özelleşme eğilimi göze çarpar. Örneğin, devrin popüler hocalarından, gerek Maksimos Planudes'in yaklaşık 1300'de Akataleptos Manastırı'nda-ki okulu (imparatordan maddi destek alsa bile), gerek Nikeforos Gregoras'ın 14. yy'da "Kora" (Kariye) Manastırı'ndaki o-dasında işlettiği okul, özel kurumlardır. Aynı zamanda, 14. ve 15. yy'larda Bizanslı birçok aydının Konstantinopolis'ten İtalya'ya göçerek oradaki üniversitelerde ders verdikleri görülür. Konstantinopolis'te 15. yy'da faaliyet gösteren bir baş-



Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin