I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə108/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   104   105   106   107   108   109   110   111   ...   129

AYASOFYA MEDRESESİ

460

461

AYASOFYA MÜZESİ YILLIĞI

Ayasofya Kütüphanesi'nden görünümler.



Fotoğraflar Tahsin Aydoğmuş.

Daha sonraki dönemlerde kütüphane binasının iç mimari özelliklerini bozan bazı değişiklikler yapılmış, özellikle 1906'da yapı önemli bir tamir görmüştür. 1959-1960'ta Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'nün emri üzerine okuma odasının sedirleri kaldırılarak tavanı sunta ile kaplanmıştır. Bu düzenleme sırasında kitap hazinesindeki kalem işi nakışlarla süslü ahşap dolapların yerine sac dolaplar konulmak istenmiş ise de bu teşebbüs durdurularak tarihi öneme sahip dolaplar kurtarılmıştır. 1982-1983' te yapılan geniş çaplı restorasyonda ise önceki bütün ilaveler kaldırılmış, örülmek suretiyle dolap haline getirilen pencereler açılmıştır. Öte yandan bakımsızlıktan harap olan kitap dolapları tamir ettirilerek aslına uygun biçimde parçalan yeniden birleştirilmiştir.

18. yy'in ikinci yarısında derlendiği tahmin edilen bekçi destanlarından birinde "Fasl-ı Kütüphane" başlığı altında Ayasofya Kütüphanesi'nden söz edilmekte, nakışları, çinileri, padişaha mahsus al "pûşîde" örtülü yer ve kitap dolabı anlatılmakta, burada bir de elmas askının bulunduğu belirtilmektedir.

Ayasofya Kütüphanesi, Türk sanatındaki barok etkinin başladığı ilk döneme ait olmakla birlikte klasik üslubun izlerini de taşıyan güzel bir binadır. Günümüzde okuma odasının eski şekliyle

düzenlenip bu mekânın Türk kütüphane mimarisinin bir örneği olarak yaşatılması yerinde bir davranış olacaktır.

Bibi. Subhî Mehmed, Tarih, İst., 1198, vr 174a-175a; Defter-i Kütüphane-i Ayasofya, İst., 1304; (Altınay), Onikinci Asırda, 142, 145, 147, 150, 151; M. Yahya Dağlı, İstanbul Mahalle Bekçilerinin Destan ve Mâni Katarları, İst., 1948, s. 58-61; Ramazannâme, (yay. A. Çelebioğlu), İst., ty, s. 123-125; N. Malkoç, "Ayasofya Kütüphanesi", TTOK Belleteni, S. 170 (1956), s. 11-12; A. Akar, "Ayasofya'da Bulunan Türk Eserleri ve Süslemelerine Dair Bir Araştırma", VD, IX (1971), s. 284-286; Unsal, Kütüphaneler, 102; E. Yücel, "La bibliotheque du Sultan Mahmud I a Sainte Sophie", Travaux et Recherches en Turquie, II, Paris, 1985, s. 201-208; ay, Ayasofya Müzesi, İst.; 1986; İ. E. Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi II. Kuruluştan Tanzimat'a Kadar Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri, Ankara, 1988, s. 87-90; M. Özlü, "Ayasofya Kütüphanesi", ısta, m, 1482-1484.

SEMAVİ EYİCE



AYASOFYA MEDRESESİ

Ayasofya Camii Külliyesi'nin bir bölümü olan medrese binası, II. Mehmed (Fatih) tarafından yaptırılmıştır.

İstanbul'un fethinden (1453) sonra medrese binası olarak Ayasofya Camii' nin hemen yanındaki papaz okuluna ait bazı bölümler kullanıldıysa da asıl medrese binasının Fatih tarafından eklendiği, külliyenin vakfiyesinden anlaşılmaktadır. Fatih Külliyesi'nin inşası üzerine bir süre boş kalan Ayasofya Medresesi, II. Bayezid(-0 döneminde (1481-1512) tekrar kullanılmaya başlanmıştır. Müderrisleri arasında 15. yy'ın ünlü bilginlerinden Molla Hüsrev ile Fatih Medre-sesi'nin açılışına kadar çalışan Ali Kuşçu vardı. Hüseyin Ayvansarayî' ye göre, medresenin kapısının hemen yanında Akşemseddin'in bir halvethanesi bulunuyordu.

1596 tarihli masraf defterinden anlaşıldığına göre, daha önce yıktırılan medrese, 1596'da yeniden ihya edilmiştir. Medrese herhalde birkaç tamir veya değişiklikten sonra, 1846-1849 arasında, Abdülmecid(->) tarafından İsviçreli mimar Gaspare Fossati'ye(->) yaptırılan büyük tamir sırasında köklü değişiklik-

Ayasofya

Medresesi'nin

kalıntıları.

Arkada


Soğukçeşme

Sokağı'mn

evleri

görülüyor.



Tahsin Aydoğmuş

ler geçirmiş olmalıdır. Çünkü 19. yy'a ait bazı fotoğraflarda, medrese binası o günlerde moda olan Batı tarzı görünüşü ile dikkat çekmektedir.

Konya İzzet Koyunoğlu Müzesi arşivinde no. 13363'te kayıtlı bulunan 12867 1869 tarihli "Cedvel-i Medâris-i Âsitâne" başlıklı belgeye göre medrese 198 talebeyi barındırmakta ve İstanbul'un en kalabalık eğitim müessesesi olma özelliğini taşımaktadır. Ayasofya-i Kebîr Medresesi olarak tanınan bu yapı Şeyhülislam Hayri Efendi'nin başlattığı medreselerin ıslahı çalışmaları sırasında, "Dârü'l-hilâfeti'l-aliyye medreseleri" başlıklı düzenlemede talî kısm-ı evvelin 2. sınıfına dahil edilmişti.

1924'e kadar eğitim müessesesi olarak kullanılan medrese bu tarihte İstanbul Belediyesi tarafından öksüzler yurdu haline getirildi. 1934'te Ayasofya Camii, Vakıflar İdaresi'nden alınarak Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlandıysa da 1935'te bina boşaltılarak yıktırılmıştır. Ayasofya'nm etrafını açmak amacıyla yapılan bu davranış, zamanında pek çok eleştiri almıştı. 1985-1986'da medrese arsasındaki molozlar kaldırılarak binanın temeli ortaya çıkartılmış ve binanın bu plana uyarak yeniden yapılması düşünülmüşse de henüz bu gerçekleşmemiştir.

1915'te hazırlanan ve İstanbul Müftülüğü Şer'i Siciller Arşivi'nde bulunan Ders Vekâleti Medrese ve Müderris Def-teri'ndeki bilgilere göre, Ayasofya Medresesi, iki katlı bir bina olup, alt katında 14, üst katında 18 olmak üzere toplam 32 odalı bir yapıydı. Odalar çeşitli boyutlarda olup, 80-90 talebenin barınmasına müsaitti. Ayrıca her iki katta helası, ortasında şadırvanı ile genişçe bir avlusu, gusülhane ve çamaşırhanesi olan medresenin C. Gurlitt (ö. 1938) tarafından yapılan ve tam doğru olmayan planına göre, medrese binası, caminin kuzey tarafında, kuzeybatı köşesindeki minare ile yan giriş dehlizine bitişik bir yapı idi. Daha sonradan A. Süheyl Ünver ve E. Hakkı Ayverdi tarafından yapılan planlarla Gurlitt'in planı arasında bazı farklılıklar görülmektedir. Daha

sonrakilere göre, medrese iki bölümlü olup, büyük bölümle cami arasında yine ortasında revaklı bir avlu olan daha küçük bir başka bölüm vardır.

Mevcut fotoğraflara göre, her iki katta da avlu revaklarındaki payeler ahşaptı ve bunların üzerinde yayvan yay biçiminde kemerler vardı.

19. yy'da yaygın olan Batı üslubundan etkilenmiş görünen medrese binasının dar bodrum pencerelerinin üzerinde iki sıra halinde uzanan yarım yuvarlak kemerli büyük pencereler o güne dek alışılagelmiş medrese mimarisine çok uzaktır.

Ayasofya Camii'nin kuzeyinde, Alemdar Yokuşu kenarındaki Mimar Sinan'a ait yapıya da genellikle Ayasofya Medresesi denmekle birlikte, burası Darüs-saade Ağası Cafer Ağa Medresesi olup Soğukçeşme Medresesi olarak da bilinir. Bu medrese Ayasofya Külliyesi'ne ait değildir.

Bibi. BOA, Maliyeden Müdevver Defter, no. M 4517; BOA, Tamirat Defterleri, no. 2; Aya-vansarayî, Hadîka, l, 3; Gurlitt, Konstantino-pels, XXV-XXVI; A. Süheyl Ünver, İstanbul Üniversitesi Tarihine Başlangıç: Fatih Külliyesi, ist., 1946; ay, Ali Kuşçu, Hayatı ve Eserleri, İst,, 1948; Fâtih Mehmed II Vakfiyeleri (yay. Vakıflar Umum Müdürlüğü), Ankara, 1948, s. 42; Ayverdi, Fatih III 316-321; Baltacı, Osmanlı Medreseleri, 474-480; Kütükoğlu, istanbul Medreseleri, 29; ay, Darü'l-H'ilafe, 15-30; E. Yücel, Ayasofya Müzesi, İst., 1986, s. 28; M. Erdoğan, "Osmanlı Mimarlık Tarihinin Arşiv Kaynakları", TD, S. 5-6 (1951-1952), s. 99; A. Akar, "Ayasofya'da Bulunan Türk Eserleri ve Süslemelerine Dair Bir Araştırma", VD, IX (1971), s. 289.

SEMAVi EYÎCE



AYASOFYA MUVAKKİTHANESİ

Ayasofya etrafına Türkler tarafından inşa edilen mekânlardan biridir. Saatlerin muhafazası için yapılmıştır.

Ayasofya'da Bizans döneminde kullanılan bir saatin (Horologion), yapının güneybatı köşesinde bulunduğu bilinmektedir. Ancak bu saatin ne zamana kadar kullanıldığı belli değildir. Bu saatin bir benzerinin minyatürü İsmail bin Rezzâz el-Cezerî'nin Kitâbü 'l-Hiyel adlı eserinde mevcuttur.

Fetih'ten sonra ulu cami haline gelen Ayasofya'da, namaz vakitlerinin düzenli bir biçimde takip edilebilmesi için muvakkitlerin gözetiminde saatlerin korunmasına mahsus ayrı bir bina, bir mu-vakkithane inşası ancak geçen yüzyıl içinde düşünülmüş ve Abdülmecid döneminde (1839-1861) camide yaptıkları köklü tamirattan hemen sonra, Fossati Kardeşler tarafından 1853'te inşa edilmiştir. Bu konuda mevcut bir belgeye göre caminin Şekerci Kapısı bitişiğinde yer alan muvakkithane, Mısırlı müteahhit Yani Kalfa nezaretinde yapılmıştır. Aynı belgede yapının inşası için harcanan para da belirtilmiştir. Fossati'ler tarafından çizilen bu yapının orijinal planlan bugün İsviçre'nin Bellinzona kentinde muhafaza edilmektedir. Planlar ile mevcut yapı karşılaştırıldığında bazı

Fossati

Kardeşler



tarafından

inşa edilen

Ayasofya

Muvakkithanesi.



Tahsin Aydoğmuş

önemli farklılıklar olduğu göze çarpar. Pencere aralarındaki madalyonlardan, kubbe kasnağındaki saate kadar birçok süsleme unsuru projede bulunduğu halde yapıda görülmez. Böylece yapının çizimlerine göre daha sade bir anlayışla inşa edildiği anlaşılmaktadır.

Muvakkithane, avlu kapısının hemen bitişiğinde, cephesi yaya kaldırımı üzerinde olacak şekilde inşa edilmiştir. Kare plana sahip olan yapı, iç tarafta dairesel şekilde dizilmiş sekiz sütuna sahiptir. Kapısı cami tarafında olup diğer üç cephede demir parmaklıklı üçer pencere bulunmaktadır. İçteki sütunlar pencereli, sekizgen bir kasnağa oturan kubbeyi taşımaktadırlar. Kubbe dışındaki bölüm eğimli bir çatıyla örtülüdür. Kubbe ve bu eğimli örtü kurşun kaplıdır. İç mekânın tam ortasına isabet eden yerde mermer bir ayak üstünde yine yekpare kalın mermerden bir masa bulunmaktaydı. Bu masa son yıllarda kırılmıştır. Caminin müzeye dönüşmesinden sonra muvakkithanede bulunan yazı levhaları ile saatler dağıtılmış, buranın müze bürosu haline gelmesinden sonra da yapıda mimari ifadesini bozan tadilat ve ekler yapılmıştır.

Ayasofya Muvakkithanesi'nin, külliyenin diğer Türk devri eserleri gibi yeniden ele alınarak yapıldığı dönemdeki durumuna ve fonksiyonuna getirilmesi ve kaldırılan levha ve saatlerin yerlerine yerleştirilip, kendi alanındaki tek örnek olarak yaşatılması Türk kültür mirasının tanıtımı açısından önemli ve gereklidir.



Bibi. Ünver, Muvakkithaneler, 236; A. Akar "Ayasofya'da Bulunan Türk Eserleri ve Süslemelerine Dair Bir Araştırma, VD, IX (1971), s. 286-287; S. Eyice, "Ayasofya Horologion'u ve Muvakkithanesi", AMY, IX (1983), s. 15-25.

SEMAVİ EYİCE



AYASOFYA MÜZESİ YILLIĞI

Ayasofya Müzesi'nin belirli aralıklarla yayımladığı, Bizans konularına ağırlık veren bilimsel dergi.

Müzenin müdürü Feridun Dirimte-kin'inC-O kişisel çabasıyla Ayasofya Mü-

zesi'ni daha iyi tanıtmak amacıyla ilk defa 1959'da yayımlandı. 1. sayısından Ayasofya'nm dış narteksinde ve bahçede eserlerin sergilendiği öğrenilmekte; Kariye, Fethiye, Fenari İsa, İmrahor Stu-dios Bazilikası, Aya İrini, Tekfur Sarayı, Bodrum Camii'nin de Ayasofya'ya bağlı birimler olduğu belirtilmektedir. Ayrıca İnceğiz mağara-manastır ve kilise grupları, Çatalca-Kestanelik yolundaki mağara, Hereke'nin Bizans kalesi ile İstanbul Pınarhisar-Vize-Saray bölgesinde müzenin yapmış olduğu araştırmalara yıllıkta yer verilmiştir. Hereke Kalesi (F. Dirim-tekin), Beylerbeyi Kilisesi (F. Dirimte-kin) hakkında kısa birer monografi yayımlanmıştır. Yıllığın 1960'ta yayımlanan 2. sayısında 1959-1960 yılı müze çalışmaları ile onarımlar anlatıldıktan sonra Ayasofya'da yeni bulunan bir mozaik (F. Dirimtekin), atriumun güneybatı başlangıcı üzerindeki salon (F. Dirimtekin), Saraçhane'de Belediye Sara-yı'nın batısındaki eski park yerinde bulunan eserler (F. Dirimtekin), Fenari İsa-Eglise de Monastere de Lips'deki mozaik kalıntıları (F. Dirimtekin), St. İren'in güneydoğusundaki Bizans sarnıcı (A. Erder), Fethiye Camii'nde onarım çalışmaları (S. Tansuğ), Bizanslılarca kullanılmış antik bir lahit kapağı (N. Fı-ratlı) tanıtılmıştır. 196l'de yayımlanan 3. sayısında 1960-1961 yılı müze çalışmaları, onarımlar, Ayasofya'nm bronz kapıları (F. Dirimtekin), Ayasofya iç nar-teksinin altındaki mekân (F. Dirimtekin), Vize'deki Ayasofya Kilisesi (F. Dirimtekin), Ayasofya contrefort'larının (istinat payesi) birisinin içinde bulunan freskli oda (F. Dirimtekin), Bizans mimarisinde dış cephelerde kullanılan bazı keramoplastik süsler (S. Eyice), Ayasofya dış narteksindeki iki kabartma levha (A. Erder), Ayasofya'da bir vaftiz teknesi (L. Akın), Ayasofya Şadırvanı (S. Tansuğ) tanıtılmıştır. 1962'de yayımlanan 4. sayısında, İstanbul'da çeşitli inşaatlarda çıkmış mimari parçalar, mozaik araştırmaları ve Trakya tetkiklerinden sonra İmparator Manuel Komnenos'un



AYASOFYA SARNICI

462

463

AYASOFYA ŞADIRVANI

topladığı 1166 Synode kararlarını kapsayan mermer levhalar (F. Dirimtekin), Olympiade Kadınlar Manastırı (F. Dirimtekin) Ayasofya'daki kabartma bir levha (A. Erder), Figürlü Sütun Başlıkları (L. Akın), İstanbul'da bilinmeyen bir Bizans sarnıcı (A. Ataçeri), Maltepe Süreyya Paşa İşçi Sanatoryumu Korusu'n-da Bizans eserleri (S. Tansuğ), St. İrene Kilisesi'nde ilk mozaik onarımı (S. Tansuğ) ile ilgili yazılar yayımlanmıştır. 1963'te yayımlanan 5. sayısında müze çalışmaları ve Trakya'da yapılan araştırmalar tanıtıldıktan sonra Vize (F. Dirimtekin), Pınarhisar Kalesi, Çatalca, Çatalca Surları (anonim), Midye Surları ve Aya Nikola Kilisesi (F. Dirimtekin), Aya-sofya Müzesi'nde teşhir edilen kabartma bir levha (A. Erder), Bizans mimarisinde tuğla tezyinat (L. Akın) gibi yazılara yer verilmiştir. İki yıllık bir aradan sonra 1965'te yayımlanan 6. sayısında Bodrum Camii'nin Ayasofya yönetiminden ayrıldığı, onarımlar ve bahçede yapılmış küçük bir kazı ile Trakya ve İstanbul civarındaki araştırmalara yer verilmiştir. Ayrıca Vize tetkikleri (F. Dirimtekin), Selymbria (Silivri) Bizans Kalesi (F. Dirimtekin), Ayasofya'daki II. Selim Türbesi ve içindekiler (E. Oktay-İ. Artuk), Geyikli mermer levha (A. Erder), İstanbul'da yeni bulunan birkaç Bizans su sarnıcı (E. Ataçeri), Arkeoloji Müzesi'nde bulunan Ayasofya'ya ait madalyalar (C. Artuk), Bizans keramiği (anonim) tanıtılmıştır. 1967'de yayımlanan 7. sayısında Ereğli-Perinthus, Heraklera, Mygdonia ve batısındaki liman kalıntısı (F. Dirimtekin), Ayasofya çevresi (S. Tansuğ), Ayasofya'daki ilk Osmanlı ke-ramikleri (A. Erder) yazıları yer alır. 1909'da yayımlanan 8. sayısında Fenari İsa'nın müze yönetiminden ayrıldığı, öğrenilmektedir. Augustaion ve Milion (F. Dirimtekin), Silivri'nin 35 km kuzeydoğusundaki Subaşı Köyü civarında bulunan antik bir Autel (F. Dirimtekin), Ayasofya ve Osmanlı ekleri (S. Tansuğ), Krautheimer'de İstanbul yapıları (S. Tansuğ) yıllığın bellibaşlı yazılarıdır.

Feridun Dirimtekin'in 1970'te emekliye ayrılışı üzerine yıllık bir süre yayımlanmamıştır. On dört yıllık bir aradan sonra 1938'de Cumhuriyet'in 60. yılı özel sayısı olarak TTOK'nin (Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu) maddi katkılarıyla yeniden yayımlanmıştır.

9. sayıda müze çalışmaları (E. Eren), on beş yıl Ayasofya Müzesi müdürlüğü görevini sürdüren Feridun Dirimtekin anısına (S. Tansuğ), Ayasofya Horologi-on'u ve muvakkithanesi (S. Eyice), Ayasofya Skevophilakionu kazısı (S. Tür-koğlu), Divine Numbers in the Dimen-sions of Hagia Sophia in istanbul (A. Arpat), Mangalar bölgesinde 1976'da yapılan kurtarma kazısına ait rapor (A. Pasinli-C. Soyhan), Ayasofya Müzesi'nde bir Bizans İncili (Ş. Başeğmez), Dr. Nezih Fıratlı (E. Yücel) makalelerine yer verilmiştir.

Yıllığın 1985'te, yine TTOK'nin mad-

ÂYÂSOFYA MÜZESİ YILLIĞI

ANNU4L OF AYASOFYA «IISEIM (No. t)

İS59 i- MAAKÎS1 BflSÎMEVl :



Ayasofya Müzesi Yılhğfmn ilk sayısının kapağı.

Ayasofya Müzesi Müdürlüğü

di katkısıyla yayımlanan 10. sayısında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Avusturya Bilimler Akademisi'nin işbirliği ile 1983'te başlanan Büyük Saray mozaiklerinin konservasyon çalışmalarına ve Ayasofya onarımlarına ağırlık verilmiştir. Büyük Saray mozaikleri ve konservasyon çalışmaları (E. Yücel), Ayasofya kubbe kasnağındaki payandalar onarım sorunlan-kurşun kaplama önerisi (A. Koyunlu), The Nave Corni-ces of Hagia Sophia: Preliminary results of a Study undertaken in 1938 (L. But-ler), Jesus Christus und die zahl 12 in den Dimensionen der Sergios-Bakchos Kirche zu İstanbul (A. Arpat), Dend-rochronological Investigotion at St. Sophia in istanbul, A. preliminary report (P. L. Kuruholm-C. L. Striker), İstanbul-Kü-çükayasofya semtinde bulunan bir Bizans sarnıcı (A. Pasinli-C. Soyhan-T. Bir-gili), Beyazıt Simkeşhane yapısı restorasyonu Theodossius Takı ve Hasan Paşa Hanı'nın sorunları (İ. Öz), 1964 Sultanahmet kazılarında çıkan Osmanlı kera-mikleri (A. C. Üstüner), Österreichisch-Türkische Restaurierungsarbeiten an den mosaiken deş "Graben Plastes" von Konstantinopel (W. Jobst-E. Yücel) bellibaşlı yazılardır. Beş yıllık aradan sonra 1990'da yıllığın 11. sayısı yayımlanmış, Ayasofya'lar (S. Eyice), Recent Studies of the Desing, Construction, and subse-quent history of Justinion's Hagia Sophia (R. Mainstone), Ermenice elyazması iki İncil'de Selçuklu üslubunda süslemeler (Ş. Başeğmez), İstanbul'da Bizans sarayı ve kent ilişkisi üzerine (W. M. Wi-ener), Entwarsfrundlagen im Grabdenk-mal deş Osmanischen Admiraes Barbaros Hayrettin (A. Arpat), Bir buluntu ışığında I. II. III. Ayasofya'nın döşemeleri ve konumu (A. Koyunlu), Ayasofya ça-

lışmaları ve yapılan onarımlar (E. Yücel), İstanbul'daki Bizans saray mozaiklerinin korunması (K. Herold) incelemelerine yer verilmiştir. 1992'de yayımlanan 12. sayısı daha çok Ayasofya Koruma Problemleri ile ilgilidir. Prof. Dr. Semavi Eyice, Prof. Doğan Kuban, Prof. Dr. Metin Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çıh, Prof. Dr. Mustafa Erdik, Prof. Dr. Özal Yüzügüllü, Prof. Dr. Müfit Yorulmaz, Yüksek Mimar Alpaslan Koyunlu, W. Koenigs'in bildirileri yıllığı oluşturmuştur. Bunun yanında Bericht Über Restaurierungs probleme der Hagia Sophia in istanbul (W. Jobst, K. Gollman, P. Berzobohaty), İstanbul'daki Saray Mozaiklerinin araştırması ve restorasyonu (W. Jobst, P. Turnovsky), 1991 yazında Aya-sofya'da yapılan araştırma çalışması ön raporu (K. Hidaka), Boukaleon Sarayı (C. Mango), İstanbul'un Bizans sarnıçları hakkında bir Osmanlı arşiv belgesi (N. Bayraktar), Ayasofya Müzesi'nde bulunan ikonalar katalogu da (S. Eskalen) diğer yazılardır.

Ayasofya Müzesi Yıllığı periyodik yayın düzenini maddi imkânsızlıklar nedeniyle sürdürememiştir. Bununla beraber müze tanıtımı, yerli ve yabancı araştırmacıların Bizans sanatı ağırlıklı incelemeleri yıllığın bilimsel bir kaynak niteliği kazanmasını sağlamıştır.

ERDEM YÜCEL



AYASOFYA SARNICI

bak. SOĞUKÇEŞME SOKAĞI SARNICI



AYASOFYA SEBİLLERİ

Ayasofya'da, biri avluda, diğeri ise avlu duvarı dışında iki sebil bulunmaktadır.

Avlu duvarının dışında, güneybatı köşesinde yer alan birinci sebil, İ. Kumba-racılar'a göre Sultan İbrahim döneminde inşa ettirilmiştir. Ancak yazıda bahsedilen vakfiyenin yayımlanmamış olması dolayısıyla bu tarihleme ispatlanmamış-tır. Ancak eğer bu bilgiler doğru ise, o zaman sebili Sultan İbrahim dönemi Hassa Başmimarı Koca Kasım Ağa'nın yapmış olması ihtimal dahilindedir. Çok, uzun bir süre terk edilmiş halde kalan sebil 1960'larda belediye zabıtası tarafından turizm merkezi olarak ihya edilmiş, daha sonraki yıllarda ise büfe ve çayhane haline konmuştur. Bugün bu fonksiyonunu devam ettirmektedir.

Mermer bir yapı olan sebil, çevredeki zemin kotlarının yükselmesi dolayısıyla ölçeği bozulacak derecede alçakta kalmıştır. Ancak yine de Türk sanatının zarif ve sade ölçülerini aksettirmesi bakımından önemlidir. Dört penceresi alt seviyede üçer gözlü mermer tas verme yerlerine sahiptir. Çatısı kurşun kaplı bir kubbe olup tepesinde taş bir alem bulunmaktadır. Batı yönündeki demir bir kapıyla girilen iç mekânda Bizans döneminden kaldığı kabartma tasvirlerinden anlaşılan mermer bir tekne mevcuttur.

Ayasofya'daki ikinci sebil, avluda güney taraftaki girişe bitişiktir. Hem Bi-

zans, hem de Türk dönemlerinde yapıya ana giriş mahalli olarak kullanılan, ancak son yıllardaki düzenlemeler sonucu bu fonksiyonunu kaybetmiş bulunan bu önemli geçit bölümünün köşesinde yer alan sebil, 90 derecelik açıyla birbirini kesen iki ana cephesiyle ilginçtir. Kimin yaptırttığı bilinmemekle birlikte, mimari üslubu, yapının 18. yy'a tarihlenmesini sağlarsa da 17401ı yıllarda Ayasofya'ya I. Mahmud tarafından inşa ettirilmiş ek mekanlardaki zengin üslup ve işçilik burada yoktur. Bu bakımdan yapıyı I. Mahmud ilaveleri arasına sokmak pek mümkün değildir.

Sebil tamamen mermer kaplı olup iki pencerelidir. Pencerelerden birine üç basamaklı bir merdivenle çıkılır. Bu pencere önünde yer alan platform (seki) sütunların taşıdığı bir saçakla örtülüdür. Saçak aynı zamanda geriye doğru uzanarak sebilin yanında sıralanan abdest musluklarını da örter. Bibi. Kumbaracılar, Sebiller, 65; K. Altan "Ayasofya Etrafında Türk Sanat Ekleri", Arki-tekt, S. 9 (1935), s. 267; S. Eyice, "Mimar Kasım Hakkında", TTOK Belleteni, XLIII/172, s. 799; DİA, IV, 216.

SEMAVİ EYİCE



AYASOFYA SIBYAN MEKTEBİ

İnşa edildiği tarih, kitabesinden anlaşılamayan bu yapı Ayasofya avlusunda, parka bakan bölümdedir. 1740'lı yılların hemen başında I. Mahmud tarafından yaptırtıldığı bilinir.

Taş ve tuğla malzemenin almaşık kullanılması ile zarif bir görünüm kazanan bina, pek çok sıbyan mektebinde

Bartlett'in

deseninden

renklendirilmiş

gravürde

Ayasofya


Şadırvanı ve

arka planda

Ayasofya.

Erkin Emiroğlu

fotoğraf arşivi

Ayasofya Sıbyan Mektebi

Tahsin Aydoğmus

olduğu gibi iki katlı olarak inşa edilmiştir. Zemindeki kat iki bölümdür. Bugün camekânla kapatılmış iki kemer ile dışarı açılan mekânın ne amaçla yapıldığı belli değildir. Bu kattaki kapalı olan bölüm ise büyük ihtimalle "bevvap odası" olmalıdır. Üst kat kare bir mekândır ve taş bir merdivenle çıkılır. Merdivene komşu duvarda bir ocak vardır. Diğer üç duvar ise üçer pencerelidir. Çatı, dört eğimli olmakla birlikte tam ortasında kasnağı pencereli, aydınlık feneri görüntüsünde bir kubbeye sahiptir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında düzenle-

nen bir Vakıf Mektepleri Listesi'nde (Mekâtib-i Vakfiyye Cedveli) o tarihlerde bu binanın imama tahsis edilmiş olduğu belirtilmiştir. Caminin müzeye çevrilmesinden sonra bir süre büro olarak kullanılmış olan sıbyan mektebi bir süre de müze müdürüne lojman olarak tahsis edilmiştir. Alt katı bugün kütüphane olarak kullanılmaktadır. Bibi. Ayvansarayî, Hadîka I, 3; Aksoy, Sıbyan Mektepleri, 68; K. Altan "Ayasofya Etrafında Türk Sanat Ekleri", Arkitekt, S. 9 (1935), s. 266-267; Kut, Sıbyan Mektepleri, II, 65; DlA, IV, 216-217.

SEMAVİ EYİCE



AYASOFYA ŞADIRVANI

I. Mahmud tarafından, Ayasofya'nın birtakım ek binalarla donatılması sırasında, 1153/1740-41'de yaptırılmıştır. Şadırvan, Ayasofya'nın Osmanlı devrinde ana girişi durumuna gelen güneydeki yan kapısının yakınına yerleştirilmiştir.

Şadırvanın revağı, bir sekizgenin köşelerine oturtulmuş ve mukarnaslı başlıklarla donatılmış sütunların taşıdığı sivri kemerlerden oluşmaktadır. Mermerle örülmüş olan revak kemerlerinin üstünde, dış yüzde, Baltacızade Mustafa Paşa'nın celi sülüs hattıyla kabartma olarak yazılmış ve yaldızlanmış bir kuşak yazısı dolaşmaktadır.

Bu kuşakta, sekizgenin her kenarına iki beyit gelecek şekilde, "Kaside-i Bür-de"nin on altı beyti yer almaktadır. Aynı kesimin iç yüzünde ise ta'lik hatlı tarih manzumesi yine bir yazı kuşağı oluşturmaktadır. Gerek bu manzume gerekse de havuzun üzerindeki panolarda yer



AYASOFYA ÜÇÜZLÜ ÇEŞMESİ 464

465

AYASPAŞA

alan on altı beyitlik diğer tarih manzumesinin metni Emin adlı bir şaire, yazısı ise devrin ünlü hattatlardan Ahmed Arif Efendi'ye aittir.

Şadırvanın ortasında on altı bölümlü mermer su havuzu yer' alır. Tunç musluklarla donatılmış olan bölümler barok üslupta çiçek kabartmaları ile süslüdür. Havuza yaklaşılmaması için düşünülmüş olan, tunç şebekelerin üzerinde, şadırvanın yapım tarihini veren diğer tarih manzumesinin yazılı olduğu panolar sıralanır. Bunların da üzerinde havuzu örten tel kubbe görülür. Havuzun merkezinde mermerden bir şadırvan göbeği bulunmaktadır.

Revağın üstü, kurşun kaplı geniş bir ahşap saçakla örtülmüş, saçağın ortasına, yine kurşun kaplı küçük bir kubbe oturtulmuştur. Saçağın tavanı, çiçek motiflerinin kullanıldığı yaldızlı nakışlar ve çıtalarla süslenmiş, kubbenin maviye boyalı iç yüzeyi yaldızlı çıtalarla dilimlere taksim edilmiştir. Tunç kafesin tepesinde bulunan alem Enbiya Suresi'ndeki "Biz her şeyi sudan yarattık" ayetini içermektedir. Bu alemin küçük boyutlu benzerleri havuzun bölümlerini ayıran sütunçe-lerin üzerinde de tekrarlanmıştır.

Ayasofya Şadırvam'nda dikkati çeken husus, Osmanlı mimarisinde, Batı'dan ithal edilen birtakım mimari unsurların hızla yayıldığı, barok üslubun oluştuğu bir dönemde inşa edilmiş olmasına rağmen, Ayasofya'nın çevresinde aynı yıllarda yaptırılan binalardan farklı olarak, tasarımının ana hatlarında klasik Osmanlı çizgisini sürdürmesidir. Barok etkiler ancak süsleme ayrıntılarında kullanılmıştır.

İstanbul'daki şadırvanlar arasında gerek oranları gerekse de itinalı süslemesi ile müstesna bir yer işgal eden Ayasofya Şadırvanı 18. yy'ın ikinci yarısına ya da sonlarına ait bir bekçi destanında şu mısralarla övülmüştür: Bin konak yerden sayılır / Her gören ona kapılır / Böyle bir ra 'nâ şadırvan / Ne yapılmış ne yapılır.



Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   104   105   106   107   108   109   110   111   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin