I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə27/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   129

AHMEDHI

ağaç Bahçesi'nde geçiren III. Ahmed çiçek hastalığına yakalandı. 8 Kasını 1708'de Üsküdar iskele meydanında Valide Sultan Camii'nin temeli atıldı. Aynı gece Hocapaşa'da yangın çıktı, Yahudi şekerci dükkânları, Mahmudpaşa Çarşısı, Cağaloğlu Sarayı, Daye Hatun Camii, Rüstem Paşa Medresesi çevresi, iplikçi-ler bodrumu, bin dolayında ev ve yapı yandı. 30 Kasım günü, Akdeniz'den gelen cephane yüklü bir kalyon Tersane önünde infilak etti. İçindekilerle beraber, Haliç'te balık tutanlardan, kayıkçılardan, kıyıdakilerden dört yüz kişi öldü. Tersane Bahçesi'ndeki köşkler harap oldu. O gün baklava alayı(~0 vardı. Saraydan baklava tepsileriyle dönmekte olan yeniçeriler, olayı fırsat bilip çarşı pazar içlerinde yağma ve soygunlarda bulundular.

1709'da, III. Ahmed'in henüz 5 yaşındaki kızı Fatma Sultan'la Silahdar Ali Paşa'mn "stırî" düğünleri yapıldı. On beş gün süren bu muhteşem düğünün hazırlıkları sırasında Edirnekapı-Otakçı-lar-Eyüp güzergâhındaki birçok ev, gelin alayının ve hasbahçeden alınan gümüşten iki büyük "nakıP'ın ve gümüş gelin arabasının geçirilmesi için kamu-laştmlıp yıkıldı. İstanbul'a gelen İsveç elçisini arzodasında(->) kabul eden III. Ahmed, Bender'de oturan sığınmacı Kral Demirbaş Şarl'ın korunması için, İstanbul'dan bin sipahi, bin silahdar ser-dengeçtisi, bin beş yüz kıdemli sipahi gönderdi. İstanbul'a gelen Özbek, Rus, Venedik, Kalmuk elçilerini de kabul etti. 1710'da, Sarayburnu surları üstüne yaptırılan ve Topkapı Harem Sarayı olarak bilinen yeni ahşap harem dairesine yerleşen III. Ahmed, 16 Haziran'da Çorlulu Ali Paşa'yı sadrazamlıktan uzaklaştırdı. Köprülü Numan Paşa'mn iki aylık sadaretinden sonra Baltacı Mehmed Paşa'yı. 18 Ağustos 1710'da ikinci kez bu makama atadı. Numan Paşa'mn azil nedeni, "Köprülü'nün torunu sadrazam olmuş, varalım Dersaadet'e gidelim!" diyen ayağı çarıklı Anadolu ve Rumeli Türklerinin İstanbul sokaklarını doldurmalarıydı. İstanbullular, ayaklanma çıkmasından, ekmek bulunmayacağından ve soygundan korkmaktaydılar. O yıl içinde Kırım Hanı Devlet Giray da başkente geldi. III. Ahmed'i ikna ederek Rusya'ya savaş açılmasını sağladı. Padişah, Alay Köşkü'nden geçit törenini izledikten sonra Baltacı Mehmed Paşa'yı sefere uğurladı. İbadete açılan Üsküdar Valide Sultan Camii'ni, Rabiâ Gülnûş Sultan'ın ziyareti için, yol üzerindeki tüm evler boşaltıldı. Sokak başlarına perdeler asıldı.

Prut'taki başarısına karşın Baltacı Mehmed Paşa'yı görevden alan padişah, Gürcü Yusuf Paşa'yı 20 Kasım 1711'de sadrazam yaptı. Bir yıl sonra 12 Kasım 1712'de Süleyman Paşa bu göreve geldi. 1713'te Galata'da yangın çıktı. Kalenin iç ve dış mahalleleri yandı. Rusya ile yeni bir savaş olasılığı doğunca İstanbul'daki Rus elçi heyeti tutuklandı.



AHMED m

112

113

AHMED m

MANZARALARI

TANBUL

_

Üçüncü Ahmed devrinde İstanbul tabii güzelliklerini hemen hemen her köşe-siyle koruyor durumdaydı. Boğaziçi, onun mavi ve hafif dalgalı sularıyla titreşen yeşil sahillerde dört beş beyaz özenli köşkten başka, dikkati çeken yapılar yoktu. Beşiktaş sahillerinin çamlıkları altında Saray-ı Asafî'nin (Sadrazam Sarayı) görkemli varlığı, Anadolu sahillerinde muntazam camilerin beyaz minareleri, sonra etrafı çiçeklerle bezeli râyiha dolu koylar, Boğaz'ın güzelliğim tamam-



lıyordu.

Sarayburnu ile İstanbul semtleri, bu tabii güzellikler arasında pek özel bir mevkiydi. Sarayın sahilden başlayarak Ayasofya önlerine kadar uzayan surları ortasında, yüksek serviler, ulu ağaçlar arasında kubbeleri ve revakları ile kıyıyı süsleyen yalı köşkleri ve İncili Köşkler, bütün bu köşklerin üzerinde kademeli yükselen Bağdat Köşkü'nün zarafeti, lâle bahçeleri yer alıyordu.

... Üsküdar ve Kadıköyü sahilleri de baştanbaşa köşklerle bezenmişti. Bu kıyıdaki saray ve köşkler yüzden fazlaydı. Bunlardan, Silâhdar Ali Paşa'nın, Fatma Sultanla nikâhlanmazdan önce yaptırdığı saray cidden temaşaya değerdi. Saray, deniz kenarında çok güzel bir noktada olup arkasında ormanlarla örtülü bir tepe bulunuyordu. Yüzden fazla odalarının herbiri olağanüstü tarzda bezemeliydi. Mermerler, yaldızlar, gayet ince resimler göz kamaştırıyordu. Pencere camları İngiltere'nin en değerli billurlarından seçilmişti....

Özellikle hamam dâiresi pek muhteşemdi. Kurnalar, çeşmeler, döşemeler hep mermerdi. Tavan yaldızlarla, duvarlar çinilerle kaplıydı. Hamamın yanında iki geniş dâire vardı. En yüksekteki bir sed biçiminde idi. Dört köşesinden

şelâleler akıyordu...

Âhıned Refik, Lâle Devri, s. 31-35'ten sadeleştirilerek özetlenmiştir.

Çelebi Mehmed Paşayı İstanbul kaymakamı atayan III. Ahmed Edirne'ye gitti. Burada bir süre kaldı. Balıkçılıktan vezirliğe yükseltilen Kel Deli İbrahim Ho-ca'nın (Paşa) Edirne'de sadrazamlığa getirilişi 6 Nisan 1713'tedir. Bu adamın, kokuşmuş gemici fesine sarılı burma sarığı çıkartılıp başına vezir kavuğu konduğunda odaya yayılan pis koku. amber tütsüsü ile bastırılmıştı. Yollarda kadınlara laf atan bu garip sadrazam 20 gün sonra idam edildi. Damat (Şehit) Ali Paşa sadrazam oldu. Ruslarla Edirne Antlaşması imzalandıktan sonra III. Ahmed İstanbul'a döndü. 1714'te, Gümrük (Eminönü) İskelesi'ne yanaşık duran bir Mısır kalyonu ateş alıp yandı. Bu olayda iki yüz kişi öldü. 1714'te Galata Sa-rayı'nın onarımı gündeme geldi. Yaklaşık kırk yıldır kullanılmayan ve bir bostancı bölüğünün koruduğu bu sarayın kethüda odası ile orta odası dışındaki bölümleri ve avlu ortasındaki camisi yıkılmış bulunuyordu. Aynı günlerde, Ef-lâk'te krallığını duyuran Voyvoda Kons-tantin, görevle giden Koca Mustafa Ağa'nın cesur bir girişimi ile tutuklanıp İstanbul'a getirildi. Yalı Köşkü'nde, padişahın huzurunda dört oğlu ve başbo-yarı ile birlikte boyunları vuruldu. (Bu olay, Ömer Seyfeddin'in Topuz adlı öyküsüne konu olmuştur.) 17 Ocak 1715'te Galata Sarayı, yapım ve onarımı tamamlanarak törenle hizmete girdi.

III, Ahmed Sadrazam Ali Paşa'yı Mora seferine uğurlamak üzere ilkbaharda görkemli bir törenle Davutpaşa ordugâhına geçti. Buradan da Edirne'ye hare-•ket etti. Çerkez Mehmed Paşa İstanbul kaymakamlığı görevini üstlendi. 2 Temmuz 1715'te Beyazıt Okçular Kapısı'nda yangın çıktı. Bir nakılcı dükkânından başlayan ateş, Kâğıtçılar Çarşısı'nı, Darphane'yi, Hekim Çelebi Tekkesi'ni, Laleli Çeşme çevresini kül ettikten sonra Aksaray'a yayıldı. Bir kolu Kızılmus-luk'tan Cellat Çeşmesi'ne, Langa bostanlarına, Yenikapı ve Kumkapı'ya yayıldı. Otuz saat sürdü. Şiddetli bir poyraz ve yağmur, ateşi azdırdı. Langa'da bin iki yüz insan kurtarmaya çalıştıkları eşya ile birlikte yandılar. Kumkapı'daki rical konaklarının tamamı kül oldu. Sayımda on bin ev ile iki bin dükkânın birçok cami ve mescidin yandığı saptandı. O yıl Eski Saray'ın harem dairesi de yandı. Paşmakçızade Seyyid Abdullah Efendi İstanbul kadılığına getirildi.

Ali Paşa'nın Mora'daki zaferi nedeniyle Edirne'de ve İstanbul'da yedi gün yedi gece şenlik ve donanmalar yapıldı. Fakat İstanbul'daki asayişsizliği önleyemeyen Kürt Mehmed Paşa kaymakamlıktan uzaklaştırılıp yerine Sirke Osman Paşa getirildi. 1715-16 kışında Kâğıthane'den Galata'ya kadar Haliç dondu. Kışın şiddeti Nevruz'a değin sürdü. Bir taraftan da istanbul'daki kapıkulu askerinin ilkbaharda sefere çıkma hazırlıkları sürüyordu. Sadrazam Ali Paşa, İstanbul'un en eski yapılarından olan Kurşunlu Mahzen'i yıktırıp buraya III. Ah-

med'e hediye etmek üzere yeni bir köşk yaptırdı. İstanbul'a dönen padişah fazla kalamadan, Sirke Osman Paşa'ya kent güvenliğiyle ilgili buyruklar verdikten sonra yine Edirne'ye gitti ve sadrazamı Avusturya seferine uğurladı. Peter-varadin bozgunu, Ali Paşa'nın şehit olması ve Tamışvar Kalesi'nin yitirilişi ile başlayan çözülme, İstanbul'da paniğe neden oldu. Yeni Sadrazam Halil Paşa, ivedi olarak Kürt Mehmed Paşa'yı getirtip İstanbul kaymakamı yaptı. Başkentte yeni bir savaş için mühimmat ve levazım hazırlama çalışmaları hızlandırıldı. İstanbul Kadısı Tosyavî Mustafa Efen-di'nin yerine Yahyazade Ahmed Efendi getirildi. Hindistan elçisi, Edirne'de padişahın huzuruna çıktıktan sonra İstanbul'a "geldi ve günlerce ağırlandı. 1717 ilkbaharında Donanma-yı Hümayun'un sefere çıkış törenini İstanbul kaymakamı yönetti. Fakat o yılki savaşlarda da Osmanlı ordusunun bozguna uğraması ve Belgrad'ın düşmesinin ardından, Niş'e kadar olan bölgenin Müslüman ve Türk halkı, aç ve çıplak, Edirne'ye ve İstanbul'a doğru kaçma çabasına düştüler. III. Ahmed Sofya'da olmasına karşın hiçbir önlem alınamadı. Sadrazam Halil Paşa'nın yerine 26 Ağustos 1717'de Nişancı Mehmed Paşa getirildi. Ordunun toparlanabilen birliklerine Edirne'de yerlerine dönüş izni verildi. İstanbul'a dönen donanmanın altmış toplu bir kalyonu Tophane önünde infilak etti. Mürettebatla birlikte çevrede bulunan bin kişi öldü. İki kalyon da Yenikapı açıklarında çarpışarak battı. III. Ahmed, Macar sığınmacılarla Edirne'ye gelen Er-del Kralı II. Rakoczi'yi kabul etti. Avusturya cephesinde, Bosna ve Vidin'de elde edilen başarılardan ve 22 Temmuz

1718'de Pasarofça Antlaşması'nın imzalanmasından sonra padişah ve yeni sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa, İstanbul'a dönüş hazırlıklarına başladılar. Temmuz ayı ortasında, İstanbul'da tü-fenkhane yolundaki bir yahudhaneden çıkan yangın, kenti sardı. Unkapam Camii, Azepler Camii ve Hamamı, Zeyrek Mahallesi, Fatih'e ve Saraçhane'ye kadar semtler, Horhor, Etmeydanı, Molla Gü-ranî, Altımermer, öte yandan Ayazma Kapısı'ndan yayılan yangınla da Kantarcılar, Vefa, Vezneciler, Eski Odalar, Acemioğlanlar Kışlası, Çukur Çeşme, Langa, Davutpaşa Camii'ne kadar olan yerler yandı. Bu nedenle padişahın İstanbul'a dönüşü bir süre ertelendi. Kent içinde gerekli düzenlemeler ve temizlikler yapıldıktan sonra 20 Ekim 1718'de III. Ahmed büyük bir alayla başkente döndü. 1730'daki Patrona Ayaklanma-sı'na kadar sürecek olan Lale Devri bu dönüşle başlamıştır.

1719'da Topkapı Sarayı'nda arzoda-sının arkasına yeni bir kütüphane yap-tırtarak sarayın muhtelif dairelerindeki kitapları buraya toplatan III. Ahmed, Lale Devri'nin ilk adımını bu eseriyle atmış olmaktaydı. Bunu, İbrahim Paşa'nın 24 Mayıs 1719'da Kâğıthane'de verdiği eğlenceli ziyafet, cirit gösterileri, at koşulan, pehlivan güreşleri izledi. Bu da Lale Devri'nin ilk eğlencesi sayılır. Fakat bu eğlenceler, 14 Mayıs 1719'daki üç dakika süren ve tüm İstanbul'u etkileyen büyük depremden hemen sonraya rastladığından buruk geçti. Depremde surlar yer yer yıkıldı. Yedikule ve Ahırkapı bedenleri yarıldı. Camilerin kubbelerinde çatlaklar açıldı. Deprem merkezi olan İzmit'te ise dört bin kişi ölmüş, Yalova yerle bir olmuştu.

III. Ahmed, yakınmaları dikkate alarak geceleyin Boğaz trafiğine bir kolaylık olmak üzere Kızkulesi'ne bir fener yapılmasını emretmişti. Padişah, çok bakımsız ve ıssız olan Dolmabahçe Ça-yın'nın deniz tarafına da sakız bahçeleri duvarları gibi bezemeli parmaklıklar yaptırttı. Arap İskelesi'ni halka kapattırdı. Buraya dış hassa odaları ve bir kayıkhane inşa edildi. 24 Haziran 1719'da Gedikpaşa'da sabun imalathanesinde çıkan yangın, o semtteki hamamı, Bâli Paşa, İbrahim Paşa camilerini, Kürekçi-ler Hanı'nı, karakolu, Ermeni Kilisesi'ni ve mahalleleri kül etti.

III. Ahmed, en çok İstanbul'un para piyasasıyla ilgilendi. Başkentte kesilen zolata 80, Leh zolatası 90 akçeydi. Padişah bu farkın giderilmesini istedi. Yapılan ayarlamalar sonucu İstanbul zolatası 90, Leh zolatası 88 akçe düzeyine getirildi. Yeni paraya cedit zolata adı verildi. İstanbullular 1720'de heyecanlı bir gün yaşadılar. Akdeniz'in azılı korsanı Burunsuz, yakalanıp başkente getirilmişti, l Mart günü halk, kıyıları, kayıkları doldurmuştu. Burunsuz, kendi kalyonunun sereninde, Yalı Köşkü önünde ipe çekildi. 3 Haziran'da İbrahim Paşa'nın, Şehzadebaşı'nda Eski Odalar'ın karşısına yaptırttığı dershane, yatı hücreleri, kütüphane, sebil ve çeşme törenle hizmete girdi. 29 Temmuz'da Cihangir Camii ile çevresindeki tekke ve evler yandı. III. Ahmed, 13 Eylül günü, Okmeydanı'ndaki sur-ı hümayunla şehzadelerini sünnet ettirdi. Ziyafetler, gösteriler yirmi gün sürdü. 1721'de gündemdeki konu fiyatların denetlenenıe-mesiydi. Esnaf, türlü nedenlerle narhlara uymamaktaydı. Gemilerle getirilen zahirenin, yiyeceklerin denetimi de sağ-lanamıyordu. Bu yüzden İstanbul Kadısı Dürrî Mehmed Efendi Ekim 1721'de görevden alındı, yerine Köse Şaban Efendi atandı. Öte yandan, kentin dış ve kenar mahalleleri, hırsız şebekelerin-ce soyulmaktaydı. Eyüp, Kasımpaşa, Hasköy, Beyoğlu ve Büyükdere'ye kadar Boğaz köylerinde ev basan, soygun düzenleyen, karşı koyanları öldüren çeteler kol geziyordu. Bunların, kolluk güçlerinden destek gördükleri biliniyordu. Bir baskınla 18 soyguncu yakalandı. Çaldıkları öteberi, bekâr odalarında ele geçirildi. Öte yandan III. Ahmed'in güvenini kazanıp bostancıbaşı olan Sivaslı Mehmed, türlü kanunsuzluklara göz yummakta, İstanbul'un her köşe bucağına kaçak yapılar yaptırtmakta, Boğaz'ın iki yakasında sel yataklarının önlerine duvarlar ördürtüp akıntıyı kesip şunun bunun evine, bahçesine zarar vermekte, hasbahçeleri gelenek dışı kullandırmakta ve herkesten işine göre rüşvet almaktaydı. Padişah, artan şikâyetler sonucu bostancıbaşım sürgüne gönderdi. 1721'den itibaren Eyüp, Ali-beyköyü, Beylik Bahçe'de imar çalışmaları başlatıldı. İbrahim Paşa İstanbul'un harap durumdaki tüm camilerini, deprem ve yangınlardan zarar görmüş

saraylarını, hasbahçelerini tespit ettirte-rek her birinin onarımını ve imarını da sıraya koydu.

İstanbul'un bir sorunu da taşradan kaçak gelip kentin çevresine yerleşenlerin vergi ödemeksizin mal üretip el altından satmalarıydı. Oysa bunlar, kendi memleketlerinde baç ve gümrük resmi ödeyerek imal ettiklerini İstanbul'a ve başka yerlere ihraç edebiliyorlardı. Bu alışkanlık, kamu bütçesine zarar verdiği gibi, piyasa kurallarına da aykırıydı. İstanbul esnafının her türlü vergiden muaf olması, taşralı esnafın başkente hücumuna bir başka nedendi. Bir ferman çıkartılarak sonradan açılan tüm işyerleri vergi yükümlüsü kılındı. İstanbul'a göçlerin durmaması yüzünden taşralarda nüfusun azaldığı, kalanların daha ağır vergi yükünden ezildikleri gerekçesiyle "en az on yıldır İstanbul'da oturmayanların memleketlerine dönmeleri" için de 1722'de bir ferman çıkartıldı.

8 Temmuz 1721'de Küçükmustafapa-şa Çarşısı'nda çıkan yangında ilk kez, tulumba kullanıldı. Yüz elli tulumbacı canla başla çalışıp bu yangını yayılmadan söndürdüler. Ama bir ay sonra Ba-lat'ta çıkan yangın, yahudhanelerin sıklığı yüzünden söndürülemedi. Bu sırada yapılan bir soruşturma sonucu, her iki yangının da birer kundaklama eseri ol-

III. Ahmed'in

Topkapı Sarayı

Harem


Dairesi'nde,

hat çalıştığı

Yemiş Odası.

Araş Neftçi

duğu anlaşıldı. Suçlu bulunan bir fırıncı ibret olsun diye idam edildi. III. Ahmed'in gelişmesine çaba gösterdiği bir semt Üsküdar'dı. Annesi adına buraya bir cami yaptırtması, iskele meydanına bir anıt çeşme inşa ettirmesi de bu yaklaşımının kanıtlarıdır. Üsküdar bu yıllarda, herkesin rağbet ettiği bakımlı bir kasaba görünümü kazandı. Ramazan ayında Üsküdar Valide Camii'nde malıya yakılması için de bir ferman çıkartıldı. Fakat 1723'te kasaba çarşısında çıkan yangın, Bit Pazarı'nı, Tabhane'yi, Haffafhane'yi, birçok dükkânı ve evi yaktı. 1725'te, Hint gezginlerinin öteden oeri İstanbul'a getirip pazarladıkları haşhaşın (esrar) satışı yasaklandı. III. Ahmed, İstanbul'un su sorununa da eğildi. 1725'te Belgrad Köyü korusu içinde bir bent yaptırttı. Kente su akıtan şebekeleri de onarttı. Tekfur Sarayı'nın Kârhane-i Kâşî adı ile bir çini fabrikasına dönüştürülmesi, surların onarılması da bu yıllardadır. 1727'de Saray-ı Âmire (Topkapı Sarayı) içinde inşa edilen yeni Darphane-i Âmire faaliyete geçirilerek para işlerinin kontrolü sağlama alındı.

Para operasyonu ve o yıllarda süren İran savaşları yüzünden 1727'de yeni vergiler konması kaçınılmaz oldu. Artık İstanbullulardan da birtakım vergilerin alınmaya başlanması halkta hoşnutsuz-

AHMED m BENTLERİ

114

115

AHMED m KÜTÜPHANESİ

III. Ahmed'in şehzadelerinin düğününü anlatan Sumame-i Vehbi'den Levni'nin iki minyatürü: Berberler alayı (solda) ve kâğıttan kaleyle geçenler, 18. yy. TSM Kütüphanesi Ana Yayıncılık Arşivi

hıklar doğurdu. Başkentin medrese, ilmiye, softa, tekke çevreleri ise giderek yaygınlaşan Lale Devri eğlencelerini onaylamamaktaydılar. 1727'de imzalanan Hemedan Antlaşması'mn ardından, parasal sıkıntıları önleyecek, halkı memnun edecek çareler arandı, istanbul'a gelen elçilerin, öncekilere oranla daha görkemli alaylar göstermeleri istendi. Bununla halk avutulmaya çalışılıyordu. Fransız rahibelerinin İstanbul'a, buradan Anadolu'ya geçip din propagandası yapmaları da aynı yıllarda başlamıştır. Başkente Istranca Ormanları'ndan gelen odunun muhtekirlerin tekelinden kurtarılması, halkın kış soğuklarında çektikleri sıkıntıyı bir oranda hafifletti. III. Ahmed yeni bir fermanla evlerin üstüne tahta bent ve yüksek mahyalı çatı yapımını yasakladı. Yeni Cami yakınındaki Balıkpazarı Kapısı dışındaki Yahudi evleri çok pis, aralarındaki sokaklar geçilmez vaziyette idi. Çıfıt Mahallesi denen burada Müslümanlara rakı ve şarap satılıyordu. Yine 1728 tarihli bir fermanla da istanbul gümrüğünden duhan gümrüğüne kadar olan bölgedeki Yahudiler bu semtten çıkartıldılar. Evleri de yıkılıp arsaları iskele meydanına katıldı.

İlk devlet matbaasının çalışmaya başladığı bu yıldan çok önce (1715'te) İstanbul'dan kitap çıkartılması yasaklanmış bulunuyordu. Tarih-i Raşid'de bu konuda sahafların güzel kitapları ülke dışına satmaları yüzünden birçok kitabın bulunamaz olduğu, konunun bilim çevrelerinde tartışıldığı, İstanbul'un bir ilim merkezi olduğu, buradan kitap kaçırılıp başka yerlere satılırsa bilimin bundan zarar göreceğinin anlaşıldığı,

bunun üzerine İstanbul kaymakamına ve İstanbul kadısına, gümrük eminine emirler yazıldığı anlatılmaktadır.

III. Ahmed'in saltanatının son iki yılında, Zindan Kapısı, Üsküdar, Avret Pazarı yangınları epeyce zarara yol açtı. Diğer yandan İstanbul'da ahlakın giderek bozulmasına önayak oldukları gerekçesiyle Acem (İranlı) oğlan ve kız köle alım satımı yasaklandı. Eskiye oranla kent yaşamının refah, eğlence ve imar açısından gerçek ilerleme gösterdiği III. Ahmed saltanatında, Lale Dev-ri'nin özelliklerini oluşturan eğlenceler, Çırağan âlemleri, düğünler ve lüks, Damat İbrahim Paşa'nın sonsuz yetkisi ve yakınlarını üst düzey görevlere getirmesi, nihayet çok olumsuz bir tepkinin patlak vermesine yol açtı. 28 Eylül-1 Ekim 1730 günleri boyunca devam eden bu ihtilal sonunda III. Ahmed tahttan indirildi. Bundan sonraki yaşamı Topkapı Sarayı'nın bir dairesinde kapalı olarak geçti.

III. Ahmed özellikle celi sülüs yazıda tanınmış bir hattattı. Sülüs ve nesih yazıda Hafız Osman'dan icazetname almış, Veliyeddin Efendi'den de ta'lik yazı meşk etmişti. Topkapı Sarayı'nda bulunan 1136/1723 tarihli celi sülüs murak-kaı yazıdaki kudretine örnektir.

III. Ahmed'in daha çok celi sülüs ü-zerinde durduğu, elimizdeki eserlerinden anlaşılmaktadır. Gerçi hocası Hafız Osman, celi sülüsle fazla uğraşmış değildi. III. Ahmed'in celi yazıyı ilerletme hususunda, Mehmed Bursevi, Mustafa bin Süleyman, Beşir Ağa ve Yahya Fah-reddin gibi hat ustalarından istifade ettiğine şüphe yoktur.

Celi sülüs eserleri levha ve kitabeler-

den ibarettir. Annesi Gülnûş Sultan adına Üsküdar'da yaptırdığı Yeni Valide Camii'nde "El-cennetu tahte akdâmi'l-ümmehât" ve "Re'sü'l-hikmeti mehâfe-tu'llah" levhaları onundur. Bunlar, mü-zehhip Taşkondurmaz Mustafa Ağa'ya altınla işletilmiştir. Küçük boyda bir levhası da gene Üsküdar'da Ayazma Ca-mii'ndedir. Ayrıca Topkapı Sarayı'nda Hırka-ı Saadet Dairesi'nin kapısı üstündeki besmeleyi o yazmıştır. En büyük celi sülüs yazıları, biri Topkapı Sarayı Bâb-ı Hümayunu önünde, biri de Üsküdar Meydam'nda kendisinin yaptırdığı iki çeşmenin kitabeleridir.

III. Ahmed Türk celi sülüs üslubunun seyrini takip etmeye yarayan eserler bırakmıştır. Daha başka celi yazıları da olan padişah nesih ile de uğraşmıştır. Yazdığı dört Kuran'dan birisini, Ko-camustafapaşa Şeyhi Nureddin Efendi'-ye, diğerini Hafız Paşa Camii İmamı Veliyeddin Efendi'ye hediye etmiş; diğer ikisini de Medine'ye yollamıştır.

III. Ahmed, celi sülüste devrinin anlayışına uygun tarzda yazmıştır. Sülüs ve nesihte ise Hafız -Osman üslubuna bağlıdır.

III. Ahmed, aynı zamanda münşi ve şairdi, müziğe düşkündü. Harem yaşamını ve eğlenceyi seviyordu. Cariyeleri dışında on dört hasekisi, çoğu çocukken ölen yirmi iki şehzadesi, yirmi beş kızı saptanmaktadır. Saltanatının 1718'e ka-darki ilk evresinde önemli bir başarı yoktur. Fakat 1718 sonrası, İstanbul için bir aydınlanma ve açılma dönemi olmuştur. III. Ahmed, İstanbul'u kendi yaşam anlayışına uygun bir atmosfere kavuşturmak istemişti. Bu yaklaşım, İstanbul'a, tarihinin en önemli imar hareketlerinden birini yaşattı. Aynı zamanda bir su tutkunu olan III. Ahmed, su bentleri (bak. Ahmed III Bentleri), çeşme, sebil, havuz ve çağlayanlar yaptırttı. Topkapı Sarayı içindeki kütüphaneden başka Turhan Valide Sultan Türbesi (Bahçekapı) yanında iki kütüphane, Topkapı Sarayı'nda suffa-i hümayunda, harem dairesinde, Galata Sarayı'nda, Topkapı Sarayı'nın yazlık bölümünde yaptırdığı inşaatlar, Haliç çevresindeki çevre düzenlemeleri ve Bebek Mescidi gibi yapılar III. Ahmed'in İstanbul'a katkılarıdır. Revan Köşkü'nü özel çalışmaları için kullanmış, burada şiirler yazmış, hat çalışmıştır. Şiirlerinde "Ne-cib", "Ahmet Han" mahlaslarını kullanmıştır.

Bibi. Silahdar Tarihi, II; Silahdar, Nusretna-me, II; Tarih-i Raşid, III-V; Çelebizade İsmail Âsim, Tarih-i Çelebizade Efendi, İst., 1282; Ahmed Refik (Altınay), Lâle Devri, İst., 1331; (Altınay), Onikinci Asırda; Müstakimzade, Tuhfe, 76-79; E. Z. Karal, 'Ahmed III", İA, I, 165-168.

NECDET SAKAOĞLU



AHMED IH BENTLERİ

Kırkçeşme tesislerine ek olarak III. Ahmed'in (hd 1703-1730) yaptırdığı bentler. Kırkçeşme tesislerinin Cebeciköy kolunun memba tarafında bulunan Ce-

beciköy ızgarası denilen bağlamanın, Kırkçeşme tesislerinden sonra yapıldığı yapı tekniğinden de anlaşılmaktadır. Taş ocaklarına yapılan yeni yollar yüzünden bu bağlamanın yarısı kaybolmuştur.

Cebeciköy ızgarasından yaklaşık olarak 300 m memba tarafında bulunan eski bir bendin kalıntıları 1988'de görülüyordu. 19. yy'ın ikinci yarısında Fransız Su Şirketi tarafından çizilen bir suyolu haritasında bu bent işaretlenmiş ve su tutmadığı da belirtilerek Eski Bent diye adlandırılmıştır.

Belgelerde III. Ahmed tarafından beş bendin yaptırıldığı yazılıdır. Bunlardan birinin Belgrat Ormanları'ndaki Büyük Bent(-0 olduğu kesindir. Yukarıda kalıntılarından bahsedilen bent ile Cebeciköy ızgarası arasında ikinci bir bent kalıntısı daha tespit edilmiştir. Her iki bendin de III. Ahmed tarafından yaptırılan bentler olduğu kuvvetle muhtemeldir. 1993'te bu bent kalıntılarından hiçbir iz kalmadığı gibi, bunların bulundukları tepeler dahi taş ocakları tarafından yok edilmiştir. Bibi. Çeçen, Kırkçeşme, 145.

KÂZIM ÇEÇEN



AHMED H! ÇEŞMESİ

bak. YENİ VALİDE KÜLLİYESİ



AHMED IH ÇEŞMESİ

Kâğıthane'de Cendere yolu üzerinde, dere kenarındadır.

Aslen Sa'dâbâd Köşkü içinde iken bu yüzyılın başlarında havagazı fabrikası kurulup arkasındaki arazi askeri birliklere tahsis edilince çeşme de bu birlik sahasında kalmıştır. Askeri tesislerin buradan ayrılmasından sonra bakımsız kalmış ve kurumuştur. Şair Vehbi tarafından yazılan beş beyitlik kitabesine göre III. Ahmed tarafından 1135/1722'-de Sa'dâbâd Kasrı ile birlikte yaptırılmıştır.

Kesme taştan inşa edilen çeşme dört cepheli olup, haznelidir. Dere tarafındaki cephesi mermer kaplıdır. Çok zarif bir süslemesi vardır. Ayna kemeri girift bir bitkisel süslemeye sahiptir. İki yanda zarif, yuvarlak yalaklı su içme çeşmeleri bulunur. Bunların derin silindi-rik aynalarının üstü istiridye motifli birer kavsaraya (çeyrek küre şeklinde örtü) sahiptir. Bunların alınlıkları ise pal-met denilen bitkisel süslemelidir. Cephede ayrıca hurma ağacı motifi ve stilize bitkisel süslemeler yer alır. Bu süslemelerin ilginç yanı kabartma olarak değil, çizgi halinde oyularak yapılmış olmasıdır. Osmanlı rokokosunun güzel bir örneğidir.

Vaktiyle suyunu Taksim su şebekesinden alan çeşme, bugün tamamen kurumuştur.


Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin