I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə26/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   129

AHMED I ÇEŞMESİ

Bir şair. Kalb-i âşık gibi viran etdiler meyhaneyi / Bî-vefâlar ahdine döndürdüler peymâneyi dizeleriyle buna tepki gösterirken meyfuruşlar (içki satanlar) ortalıkta kaldı. Fakat yasaklamanın etkisi göreceydi. İnsanlar, özellikle istanbul'da içki alışkanlıklarını gizlice sürdürdüler. Devletin ise önemli oranda, içki vergisi kaybı söz konusu oldu. Felemenk Dukası'nın elçilik heyeti ve çok kalabalık bir tüccar grubu da gemilerle İstanbul'a geldiler. Bunların getirdiği Avrupa mallan İstanbul'da âdeta kapışıldı. İstavroz Sarayı'nı yetersiz bulan I. Ahmed, buraya hizmet binaları ile bir mescit ekletti. Vezirleri ve kapıkulu askerlerini işe koştu ve 40 gün gibi kısa bir zamanda her şey tamamlandı. Kasım l6l3'te, kışı geçirmek için Edirne'ye hareket eden padişah, İstanbul'un yönetimini eski kaymakam Gürcü Mehmed Paşa'ya bıraktı. Vezirazam Nasuh Paşa ile tüm devlet yöneticileri de Edirne'ye gittiler. I. Ahmed, başkentten ayrılmazdan önce Florya Bahçesi'nde kaptan-ı deryayı kabul ederek kendi has gelirlerinden ayırdığı parayla yeni on kadırga yapılmasını, Tersane Bahçesi'ne bir köşk inşasına emretti. Lüleburgaz'da So-kollu Mehmed Paşa Sarayı'nda bir süre kalıp sürgün avları düzenledi. Çevrede toplanan ceylanlar ve öteki hayvanlar âdeta dalga dalga idi. Kışı Edirne'de geçiren padişah, ilkbaharda Tekirdağ'a oradan da kızaklar üstünde Edirne'ye getirilen saltanat kayığı ile Tunca Irma-ğı'nda gezintiler yaptı. Şubat l6l4'te İstanbul'a döndü. Yeni yapılan Tersane Bahçesi Kasrı'nda bir süre kaldı. Burada, iç harem bahçesine, İstanbul'un uzman çiçekçilerine ve bahçıvanlarına türlü türlü çiçekler ektirtti. Ayrı ayrı tarhlara çiçeklerin ve süs ağaçlarının dikimi törenlerine kendisiyle birlikte vezirler ve şeyhülislam da katıldılar. Burası, İstanbul bahçelerinin en bakımlısı oldu. Öte yandan Vezirazam Nasuh Paşa ise İstanbul'daki tüm köpekleri toplatıp kayıklarla Üsküdar cihetine göndertti. 17 Ekim I6l4'te başkent gergin bir gün yaşadı. O gün cuma selamlığına çıkmayan I. Ahmed, saray çevresinde sıkı koruma önlemleri aldırttı. Tüm kapıkulları, Sur-ı Sultani dışına etten bir duvar gibi dizildiler. Padişahın buyruğu ile bostancıba-şı, silahlı 100 bostancı ile Paşa Kapısı'na gitti ve Nasuh Paşa'yı boğdurttu. Nasuh Paşa'nın müsadere edilen serveti milyonlarca Duka altını değerindeydi. Ve-zirazarnın öldürülmesinin nedeni, mal düşkünü olması, rüşvet alması ve kibirli oluşuydu. Somut neden olarak ise padişah ve vezirazam Edirne'de iken, Nasuh Paşa'nın, Cebrail adlı ağasının, bir sey-yidin evine girip karısının ırzına geçmesi, seyyidin de cuma selamlığında, cami içinde sarığını çözüp I. Ahmed'in duyacağı bir sesle "Allah'a hanginizden şikâyetçi olayım?" diye bağırması gösterilmiştir. Yeni vezirazam Öküz (Öksüz) Mehmed Paşa. 1615 ilkbaharında İran seferine çıktı. İki devlet arasındaki barı-

şın bozulmasına neden, İran'a gönderilen elçi İncili Mustafa Çavuş'un tutuklanması ve Şah I. Abbas'ın antlaşma yükümlülüklerini yerine getirmemesiydi. Revan Kalesi önünde başarı gösteremeyen Mehmed Paşa azledildi. 17 Kasım I6l6'da Halil Paşa vezirazam oldu. İstanbul'a gelen Alman Elçisi Czernin. padişahın huzuruna çıktı ve 50.000 altın değerinde hediye sunarak aradaki barışın devamını istedi. Bu elçi görkemli bir alay gösterdi. Padişah, İran Elçisi Kasım'ı ise huzuruna kabul etmeyerek Yedikule'de tutuklattı. Yıllardır yapımı süren cami ve külliyesinin bitmek üzere olması I. Ahmed'i sevindirdi. 9 Haziran 1617 günü, Atmeydanı'na otağlar, padişahın göz kamaştırıcı tahtı kuruldu. Tüm vezirler, din bilginleri, ocaklılar, esnaf ve halktan kalabalık bir topluluk hazırken cami kubbesinin kilit taşı yerleştirildi. Herkese ziyafet verildi.

I. Ahmed ekim ayında ansızın rahatsızlandı. Hekimler sıtma tanısı koydular. Fakat hastalık umulmadık biçimde ilerledi ve olasılıkla mide kanserinden 22 Kasım I6l7'de öldü. Henüz 27 yaşında olan I. Ahmed'in bu beklenmedik ölümü, herkesi şaşkına çevirdi. O atmosferde, karar vermeye yetkili olanlar Osmanoğullarının süregelen yasasına aykırı biçimde, padişahın oğlunu (Osman) değil kardeşi Mustafa'yı tahta oturttular. Bunun da nedeni, ilk kez, ölen padişahın kardeşinin hayatta olmasıydı. O gün İstanbul camilerinde selalar okundu. I. Ahmed'in cenaze namazını, sarayın Sahn Divan-hanesi'nde Şeyhülislam Esad Efendi kıldırdı. Oradan alınan cenaze kalabalık bir cemaatle camii yanındaki türbesine gömüldü.

Döneminde kazaskerlik yapan Bos-tanzade Yahya Efendi, I. Ahmed'in erdemlerinden, İstanbul'a hizmetlerinden uzun uzun söz eder. Başkentte rüşveti önlediğini, kadıların adil davranmalarını sağladığını, yetim malları için ayrı bir hazine oluşturduğunu, yiğit, iyi ok atan, ustaca kılıç kullanan ve topuz fırlatan, çok dindar, gerektiğinde sert ve ödünsüz olduğunu anlatır. Bir ok müsabakasında İstanbul surları üstünden attığı ok fersahlarca ileriye düşmüştür. Hz Muhammed'in ayak resmini içeren bir sorgucu sarığına takarak dine bağlılığını simgelemişti.

Sultan Ahmed Külliyesi ile Ayasof-ya'nın karşısında ondan daha alımlı ve görkemli dini bir anıt tasarımı için kendi gelirlerinden servetler tüketmiştir. Caminin on dört şerefesi I. Ahmed'in 14. Osmanlı padişahı olduğunu simgeler. İstanbul'da adına yapılan diğer eserler arasında başlıcaları Eyüp'teki Sultan Ahmed Sebili, Beşiktaş'ta Tersane Bahçesi'nde köşk ve kasır, Kavak Sarayı ve İstavroz mescitleri, Alemdar, Tophane, Tersane, Haydarpaşa ve Üsküdar iskelesi çeşmeleridir. Topkapı Sarayı'nda da III. Murad Odası'na bitişik bir odası vardır. Oğullarından II. Os-

man, IV. Murad, İbrahim (Deli) padişah olmuşlar, hasekisi Kösem Mahpeyker Sultan. Osmanlı Sarayı'nın en etkin valide sultanı olarak ün yapmıştır. Şehzadelerin sancak valiliğine gönderil-meyip sarayda göz hapsine alınmaları, haremin saray ve İstanbul yaşamındaki ağırlığı I. Ahmed'le başlamıştır. Bibi. Tarih-i Soiakzade, 683 vd; Tart h-i Naima, I, II; Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, VIII, ist. 1333; Bostanzade Yahya, Tarih-i Saf Tuhfetü'l-Ahbab (Duru Tarih), îst. 1978; Evliya, Seyahatname, I, 212 vd; Uzun-çarşılı, Osmanlı Tarihi, III; Danişmend, Kronoloji, III; M. C. Baysun, "Ahmed I", 1A, I. NECDET SAKAOĞLU

AHMED I ÇEŞMESİ

Alemdar'da, Sur-ı Sultani'den Gülhane Bahçesi'ne geçişi sağlayan Soğuk Çeşme Kapısı'mn sağında sur duvarı üzerinde yer alır.

Üzerindeki üç beyitlik kitabeden 1012/1603 tarihinde Sultan I. Ahmed tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi'nin eserinde Soğuk Çeşme adı ile bu çeşmeden bahsedilir. 1645 yılında Sur-ı Sultani üzerinde açılan ve çeşmenin yanında yer alan kapı da Soğuk Çeşme Kapısı olarak tanınmıştır. Çeşme daha sonra 1307/1889 tarihinde II. Abdülhamid tarafından yenilenmiş ve Hamidiye Çeşmesi olarak tanınmıştır. Bu durum çeşme üzerindeki ta'lik hat ile yazılmış olan iki satırlık diğer kitabede belirtilmiştir.

Mermer malzeme ile yapılmış bulunan çeşme bugün her iki dönemin de izlerini taşımaktadır. I. Ahmed zamanında yapılmış çeşmeden günümüze gelmiş olan kısımlar bugünkü çeşmenin orta bölümünü oluşturmaktadır. Bu bölümde üstte rumîli, palmetli bir taç yer alır. Bunun altında bitkisel dekorlu bir bordur ile sağlı sollu birer dal üzerinde lale, stilize çiçekler ve yapraklardan oluşan bir süsleme bulunmaktadır. Burada çiçekli iki dalın arası kazınmıştır. Muhtemelen I. Ahmed'in tuğrası burada bulunuyordu. Aşağıdaki üç satırlık kitabeden sonra sivri kaş kemerli çeşme nişi yer almaktadır. Kemer köşelerinde birer dal üzerinde ikişer lale yer alır. Çeşmenin aynataşı Bursa kemeri şeklinde düzenlenmiş olup ortada bir musluk deliği, iki yanda birer tas hücresine sahiptir. Aynataşı üzerinde celi sülüs yazı ile bir ayet yer alır.

II. Abdülhamid devri ilavelerini orijinal çeşmenin etrafındaki parçalar oluşturmaktadır. En üstte devrin özelliğine sahip "C-S" kıvrımlı taç bölümünde yine tuğra yeri kazınmıştır. Burada da II. Ab-dülhamid'in tuğrası bulunuyor olmalıydı. İki yanda yer alan bölümlerde bu devrin özelliklerine uygun kıvrık yaprak düzenlemeleri, ikişer sütunçe ve başlıklardan oluşan zarif kabartma süslemeler bulunmaktadır. Bunlar aşağıda oval hareketli birer kaide üzerine oturmaktadır. Çeşme altındaki dilimli kurna da bu döneme aittir.

Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 60; O. Ş. Gökyay, "Risale-i Mimariye ve Mimar Mehmed Ağa", ismail Hakkı Uzuncarşıh'ya Armağan, Ankara, 1976, s. 19-142.

AHMET VEFA ÇOBANOĞLU



AHMED I SEBİLİ

bak. SULTAN AHMED KÜLLİYESİ



AHMED I SEBİLİ

bak. EYÜB SULTAN KÜLLİYESİ



AHMED H

(25 Şubat 1643, İstanbul - 6 Şubat 1695, İstanbul) Osmanlı padişahı (22 Haziran 1691 - 6 Şubat 1695). Sultan İbrahim ile Hatice Muazzez Sultan'ın oğlu. Fatih Sultan Mehmed'den sonra cülus ve kılıç alayı törenleri Edirne'de yapılan ilk padişahtır. Kısa saltanatında İstanbul'a hiç gelmedi. Döneminde, sadrazam ve vezirlerle devlet erkânı da Edirne'de veya cephede bulunduklarından fiili başkentliğini geçici olarak yitiren İstanbul'u Sadaret kaymakamı ve İstanbul kadısı yönettiler. Bu nedenle kent, sorunları ile baş başa bırakılmış olarak bir dizi sıkıntı yaşadı. Yönetimdeki boşluklar yüzünden, türeyen bir zorbalar zümresi halkı yıldırdı.

Babası Sultan İbrahim'in (hd 1640-1648) tahttan indirilip öldürüldüğü tarihte henüz 5 yaşında bulunan II. Ahmed, sarayın Şimşirlik Kasrı'nda 43 yıl göz hapsinde tutuldu. Bu süre boyunca İstanbul'u gezip görme olanağı bulamadı. Doğup büyüdüğü İstanbul'u tanımayan II. Ahmed, şehzadelik yıllarını özel dairesinde ilm-i nücum'la (yıldızbilim) uğraşarak geçirdi.

1691 ilkbaharında Avusturya seferi hazırlıklarını tamamlayan Sadrazam Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, istanbul'dan hareket ederken Padişah II. Süleyman'ı da ağır hasta olmasına karşın Edirne'ye kadar birlikte gitmeye ikna etti. Veliaht konumundaki II. Ahmed de kapalı bir arabayla Edirne'ye götürüldü. Sadrazamın cepheye hareketinden kısa bir süre sonra II. Süleyman Edirne'de öldü. Şeyhülislam Feyzullah Efendi, Ri-kâp Kaymakamı Ali Paşa, Nişancı Elmas Mehmed Paşa, nakibüleşraf ve kadıas-kerler ile diğer ileri gelenler Edirne Sarayı'nda toplanarak padişahlık sırası konusunu tartıştılar. Bir kısmı, IV. Meh-med'in oğlu Mustafa'yı tahta oturtmak istiyordu. Durumu Filibe'deki ordugâhta öğrenen sadrazamın müdahalesiyle II. Ahmed'in padişahlığına karar verildi. Cülus ve biat töreni 23 Haziran 1691 tarihinde Edirne'de yapılan II. Ahmed, Kılıç kuşanma töreni için İstanbul'a gitmek istedi. Fakat bunu kendi mevkileri bakımından sakıncalı bulan yöneticiler, âdet olmadığı halde bu töreni Edirne Eski Camii'nde (II. Murad'ın da bu camide kılıç kuşandığı saptandığından) yaptılar. II. Ahmed'e, şeyhülislam ve nakibüleşraf, İstanbul'dan getirtilen Hz Muhammed'in kılıcını, camiin hünkâr mahfilinde dua ederek kuşattılar (13

II. Ahmed'in Youııg Albümü'nde yer alan bir resmi, Londra, 1815. Galeri Alfa

Temmuz 1691). Tüm bu karar ve uygulamalarda görüşüne başvurulmayan padişah, kızgınlık duyarak nakibüleşraf Ali Efendi'ye "Bre Allah'tan korkmaz, ak sakalından utanmaz. Beni bu hale koyup hapis çektirdiniz. Saltanata layık değildir demenize aceb sebep ne ola?", diye bağırmıştır. Yayımlanan cülus fermanında ise "İrsen ve istihkaken ma-kam-ı saltanat ve taklid-i hükümet itti-fak-ı ârâ ile cenab-ı saadet-meabıma tevfiz olundu", denmek suretiyle tahta çıkışının yöneticilerin oyu ile olduğu vurgulanmıştı.

II. Ahmed'in saltanat yıllarında, art arda bozgunlarla sonuçlanan Avusturya-Macaristan savaşları devam etti. Hicaz'da, Suriye'de ayaklanmalar, Kuzey Afrika'da devletin önleyemeyeceği karışıklıklar vardı. Sadrazamlıkta bırakılan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın Slanka-men Savaşı'nda şehit düşmesinden (1691) sonra II. Ahmed, kısa aralıklarla Arabacı Ali Paşa'yı (1091), Hacı Ali Paşa'yı (1692), Bozoklu Mustafa Paşa'yı (1693), Sürmeli Ali Paşa'yı (1694) sadrazam ve serdar-ı ekrem atadı. Bu sadrazamlar da görevlerini Edirne'de sürdürdüler veya cepheye gittiler.

II. Ahmed, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemindeki yönetim geleneklerini canlandırma isteğiyle Divan-ı Hümayun'un haftada dört gün toplanmasını öngörürken bir dizi atamalarda da bulundu. İstanbul kaymakamlığına Amcazade Hüseyin Paşa'yı atadı. Başta hekimbaşı olmak üzere enderun amirlerinden çuhadar, rikabdar ve dülbend ağalarını değiştirdi. İdam ettirmek istediği Yeniçeri Ağası Eğinli Mehmed Ağa'dan çekindiği için ilkin İstanbul'a gönderdi. Amcazade Hüseyin Paşa'nın ağayı koruması üzerine de istanbul kay-

AHMED H

makamlığına ismail Paşa getirildi. Yeni kaymakam, Mehmed Ağa'nm boynunu vurdurdu.

En basit konulara bile öfkelenen II. Ahmed,. Arabacı Ali Paşa'yı böyle bir anında uzaklaştırıp Diyarbakır Valisi Hacı Ali Paşa'yı sadrazam atadı. O gelinceye kadar da İstanbul Kaymakamı İsmail Paşa'yı Edirne'ye çağırdı ve yeniçeri ağası yaptı, istanbul kaymakamlığına Sarı Hüseyin Paşa getirildi. Bu sırada, padişahın ikiz şehzadeleri İbrahim ve Selim doğduğu için Edirne'de ve İstanbul'da şenlik ve donanma düzenlendi. Fakat istanbul, bu tür şenliklerle avutulabilmekten uzaktı. Yıllardan beri yaşanagelen güvensizlik ve ekonomik buhran, ilmiye sınıfının dinsel hoşgörüsüzlük ortamında unutturulmaya çalışılıyordu. İkiz şehzadelerin doğumu bile din çevrelerince istismar edildi ve Osmanlı tarihinde ilk kez görülen bu mutlu doğumun, yakın gelecekte her şeyin düzeleceğine bir işaret olduğu halka inandırılmaya çalışıldı. Öte yandan, İstanbul'daki din önderleri ile medreselerin bağnaz ve bilgisiz müderrisleri, halk ve esnaf yığınlarını küçük bir işaretle peşlerine takarak her türlü eylemi yapabilecek güçteydiler. II. Ahmed'in Edirne'de oturtulması da bu yüzdendi. Gerçek din bilginleri ve aydınlar ise İstanbul'dan uzaklaştırılmışlardı.

Bu ortamda İstanbul, tarihlere "Vak'a-i Garibe" adıyla geçen ilginç bir olay yaşadı. Mayıs 1692'deki ramazan ayıydı; ermişliğine inanılan Demirkapu-lu Şeyh Süleyman Efendi'nin Fatih Camii'nde bir cuma konuşması ve duası yapacağı bir hafta önceden halka duyurulmuştu. O gün, kadın erkek, yaşlı ve çocuk Fatih Camii'ni ve çevresini mahşer görünümünde doldurdular. Bunu haber alan İstanbul Kaymakamı Bosna-vi Sarı Hüseyin Paşa, böylesine bir kalabalığın toplanması bir karışıklığa neden olur kaygısıyla "kol"a çıktı. Hüseyin Paşa'nın arkasında kadılar, zabitler ile uzaktan gözükmesi, korku ve çekinme duyguları çok baskın olan halkı heyecanlandırdı. "Vezirin kol ile gelmesi sebepsiz değildir, kaçalım!", söylentisi hızla yayıldı. Herkes dehşete kapıldı. Cami kapı ve merdivenlerinden birbirini çiğneyip ezerek çıkmaya çalışanlar, küçük çocukların ölümüne neden oldular. Bunların anneleri ve yakınları ağlaşmaya başladılar. Halk birbirine girdi. Kaymakam paşa, derhal sarayına döndü. Ama olaylar yatışmadı. Hüseyin Paşa azledilerek yerine Selanik Muhafızı eski bostancıbaşı Hüseyin Paşa atandı. Eski kaymakam, idam edileceğini öğrenince ortadan kayboldu. Bu olayın heyecanı yatışmadan Cibali'de yangın çıktı. Karanlık Mescit Mahallesi'ni saran yangın, rüzgârla yayıldı. Birkaç koldan ilerledi. Bir kol, Salih Paşa Camii çevresine, bir kol Atpazarı'na, Muytablar Çarşısı'na uzandı. Birkaç bin ev ve dükkân yandı. l693'te daha büyük bir yangın Ayazma Kapısı ile Unkapanı arasındaki dükkân-



111

110

AHMEDDI

SULTAN II. AHMED'tN ÖLÜMÜ, II. MUSTAFA'NIN TAHTA ÇIKIŞI

1106 yılının Cemaziyel-âhir ayının 22 nci Pazar günüki rumî Ocak ayının 27 nci günüdür, sabahleyin güneşin doğuşundan üç saat sonra, padişahımızın amcası Sultan Ahmed damla hastalığından ölmüştü. Bu haberi Dârü's-saâde Ağası İs-hak Ağa, Sadrazam Ali Paşaya bildirince, Ali Paşa, Edirne'de bulunan vezirleri, ulemayı, Ocak ağaları ile ileri gelenlerini ve Divan memurlarını sarayına çağırarak Sultan Ahmed'in yerine padişahlığa kimin getirileceği konusunda konuşmaya başladı. Toplantıda, bu konuda merhum Sultan Mehmed'in büyük şehzadesi Sultan Mustafa üzerinde oy birliği olduğu belli olunca, bu kararı Bâbü's-saâde Ağasına bildirdiler ve hep birlikte cülus töreninde bulunmak üzere Bâb-ı hü-mâyun'a gelerek yeni padişahın çıkışını beklemeye başladılar.

Bu sırada ben, Sultan Mustafa'nın şehzadeliklerinde oturdukları haneye koşarak muştu haberini vermiş ve onu buradan alarak Hasoda tarafında bulunan demir kapı önüne getirmiştim ki, Arz ağaları bizi karşıladılar. Buradan doğruca Tahtodası'na gittik. Padişahımız Hazret-i Peygamberin mübarek hırkalarının eteğinde iki rekât şükür namazı kılıp dua ettikten sonra, sırtında, içeride giydiği, yeşil şal kaplı samur erkân kürkü olduğu halde, başına küçük sarık üzerine murassa bir tuğ takarak biat töreni için dışarı çıkarken, Arz odası önünde şehzadelik imamı Ali Efendi, Hekimbaşı Mehmed Efendi, Cerrahbaşı Nuh Çelebi karşılayıp, padişahımızın elini öptüler. Bundan sonra Padişahımız, öğle vakti, ezanı saatle tam 7'de Bâb-ı hümâyun dışında kurulmuş bulunan tahta şan ve

şerefle oturdu...

Cülus töreni devam ederken merhum Sultan Ahmed'in cenazesi, Padişahın emri üzerine, Dârü's-saâde içinde Imam-ı sultanî Ali Efendi tarafından yıkanarak hazırlanmış ve Alay Köşkü önündeki musalla taşına indirilmişti. Merhumun cenaze namazı Müfti Efendi tarafından kıldırılıp cenaze arabaya konacağı sırada Padişahımız merhumu hayırla anarak cenazenin İstanbul'da Sultan Süleyman Türbesi'ne defnedilmesini buyurdu ve cenaze İstanbul'a Küçük Mir-i ahur Dilâver Ağa ile gönderildi. Cenaze töreninde hazır bulunan bütün vezirler, ulemâ ve ordu ileri gelenleri onu Solak Çeşmesi'ne kadar selametlediler.

Sikhdâr Fmdıklılı Mehmed Ağa, Nusretnâme, c. I, s. 3-4

lan tutuşturdu. Rüzgârın şiddetiyle yayılan bu yangında Cibali Kapısı'na kadar olan sur dışı dükkân ve evler tamamen yandı. Surdan iç kesime giren bir kol, Küçükpazar'ı yaktıktan sonra üç koldan ilerledi. Süleymaniye Camii'ne kadar semtler, Vefa Meydanı çevresi, Zeyrek Yokuşu, Atpazarı, Saraçhane, Büyük Arasta (Haffafhane), Yeniodalar, Avret Pazarı, Dikilitaş (Çemberlitaş) çevresi kül oldu. Halk ve güvenlik birlikleri yangını söndürmede başarılı olamadılar. Bunun, ilahi bir cezalandırma olduğu söylentisi halk arasında yayılınca birçok İstanbullu evlerim uzak yerlere taşımaya kalkıştılar. Yirmi saat süren bu büyük yangında yüzlerce ev, mescit, bekâr odası, han ve dükkân yandı. Kurtarabildikleri eşya ile camilere, meydan ve yollara dolan halka vaizler olmadık şeyler anlatıp mucize beklemelerini öğütlemekteydiler. Yiyecek darlığı daha da arttı. Can güvenliği olmadığı gibi, herkes, kentteki kolluk kuvvetlerinden ve yöneticilerden aşın derecede korkmaktaydı. Aradan on iki gün geçince yine Ayazma Kapısı'nda bir yangın daha başladı, Odun Kapısı'na doğru kerestecileri tutuşturdu. Olaylar, Edirne'deki II. Ahmed'e "kundak koyma" olarak ulaştırıldı. Padişah, öfkelenerek istanbul Kaymakamı Hüseyin Paşa'yı azletti ve yerine Kıbrıs Muhafızı Kalaylıkoz Ahmed Paşa'yı atadı. Kentte sayısız hırsız, soyguncu türemişti. İstanbul'da hava karardıktan sonra kimse dışarı çıkamıyordu.

Yeni kaymakam, gece ve gündüz, kendi rahatını bir tarafa bırakıp güvenlik önlemleri aldı. Bu sırada İstanbul'daki ilginç yasaklamalara bir yenisi daha eklendi. Ahmed Paşa, Hıristiyan ve Yahudi halkın renkli çuhalar, değerli elbiseler, samur kalpaklar, sarı mest pabuç giymelerini, kent içinde atla gezmelerini yasakladı. Siyah elbise, kırmızı veya siyah pabuç giyme zorunluluğu koydu. Gayrimüslimlerin hamama girdiklerinde nalın kullanmayıp çıngırak bağlayarak ehl-i İslam olmadıklarını belli etmelerini emretti. Halk, bu tür önlemleri pek tuttu. Ahmed Paşa, bir anda ummadığı bir üne kavuştu. Bunu haber alan Edirne'deki Sadrazam Bozoklu Mustafa Paşa, II. Ahmed'in izniyle Kalaylıkoz Ahmed Paşa'yı görevinden aldı ve Amcazade Hüseyin Paşa'yı kaymakamlığa getirdi. Ama II. Ahmed bu değişiklikten kısa bir süre sonra sadarete eski defterdar Sürmeli Ali Paşa'yı, İstanbul Kayma-kamlığı'na da Van Valisi Esir Mustafa Paşa'yı atadı. 1694'te İstanbul'a gelen İtalyan gezgin Francis Gemelli, kentte dilediği gibi gezebilme özgürlüğü bulamadığını, hattâ Tersane'nin yanına kadar sokulma cesareti gösterdiği için Banyon denen zindana atıldığını anlatır. İstanbullu gayrimüslimlerin ise tam bir ibadet özgürlüğüne sahip bulunduklarını, kiliselerde ayinler düzenlediklerini ekler.

II. Ahmed'in ve devlet ileri gelenlerinin oturduğu Edirne, yaşama bakış ve

kültür düzeyi açısından İstanbul'dan farklı değildi. Bursa'dan kalabalık bir derviş grubuyla Edirne'ye gelen ve halkı tahrik eden, yönetimi ve yeniçerileri aciz bırakan Niyazi Mışıl, mehdilik iddiasıyla ortaya çıkıp Eski Cami'de halkı kendisine biata çağıran bir meczup, dönemin özelliğine örneklerdir. Bu ortamda, Divan-ı Hümayun'un haftada dört gün toplanmasının, II. Ahmed'in sık sık atama ve uzaklaştırmalar yapmasının hiçbir yararı olmamıştır. Önceki padişah II. Süleyman (lıd 1687-169D gibi, saray muhiti ile çevresindeki kıt görüşlü çıkarcı bir zümrenin etkisinde kalan II. Ahmed, kendisini çok akıllı, adil, yetkin bir padişah sanmaktaydı. İstanbul'a gitme isteği her seferinde türlü bahanelerle önlenerek kalabalık kadrolu Topkapı Sarayı'nın entrikalarına oyuncak edilmemeye çalışıldığı kabul edilir. Ama gene de zayıf şahsiyeti yüzünden Edirne Sa-rayı'nda tecrit edilmişti.

Sağlıksız bir bünyeye sahip olan II. Ahmed Edirne'de öldüğü zaman Divan-ı Hümayun toplantıdaydı. Gelen haber üzerine II. Mustafa (1695-1703) Edirne'de tahta oturtuldu. II. Ahmed'in cenazesi ise İstanbul'a gönderilerek Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'ne defnedildi. Dönemindeki İstanbul kadıları sırasıyla A'reczade Abdullah, Esseyyid Mehmed, Muslî, Evliya Mehmed, Tevki-izade Mehmed, Caferzade Şeyh Mehmed, Alaşehiıii Abdullah efendilerdir. Bunların bazıları Kostantiniye Kadısı bazıları İstanbul Efendisi unvanları ile atanmışlardır.

Müzikten ve şiirden hoşlanan II. Ahmed, şehzadeliğinde, Muslihiddin Mustafa bin Vefa'nın (ö. 1491) Mülheme-i Şeyh Vefa adlı eserini, l680'de Şimşir-lik'te istinsah etmiştir. 33 varaktan ibaret bu eser, Topkapı Sarayı Kütüphane-si'ndedir. Uşşakîzade Seyyid İbrahim'in Ataî tezkiresine yazdığı Zeyl-i Ataî'nin 21. ve son bölümü bu padişah dönemindeki devlet adamlarını, bilginleri, şeyhleri kısa biyografilerle tanıtır. II. Ahmed'in kısa yaşamöyküsü de vardır. Bu konular, yine bir Ataî zeyli olan Şey-hî'nin (Mehmed bin Hasan) Vekayiu'l-Fuzalâ'sının 21. tabakasında yinelenmiştir. II. Ahmed adına, İstanbul'da yapılmış herhangi bir eser yoktur. Bibi. Feraizîzade Mehmed Said, Gülşen-i Maarif, II, İst., 1268; Tarih-i Raşid, II; Silah-dar Tarihi, II.

NECDET SAKAOĞLU



AHMED m

(31 Aralık 1673, Hacıoğlupazarağı [bugün Bulgaristan'da] - l Temmuz 1736. İstanbul) Osmanlı padişahı (22 Ağustos 1703 - l Ekim 1730). IV. Mehmed ile Rabiâ Emetullah Gülnûş Haseki Sultan'ın oğludur. İstanbul dışında doğmuş, Edirne Vakası denen ayaklanmada Edirne'de tahta çıkmış, Patrona Halil Ayaklanması(->) ile de tahttan indirilmiştir. Padişahlığının 1718-1730 arasın-

daki dönemi Lale Devri(->) olarak bilinir. Hattat olarak da ünlüdür.

III. Ahmed, 9 Ağustos l679'da Bey-lerbeyi'ndeki İstavroz Sarayı'nda özel bir törenle ilk dersi Seyyid Feyzullah Efendi'den alarak eğitim ve öğretime başladı. Hat hocaları Hafız Osman ve Veliyeddin efendilerdi. Dini bilgiler ve yazı dışında müzik, edebiyat da öğrendi. l687'den sonra 16 yıl boyunca İstanbul ve Edirne saraylarında, kafes hayatı denen göz hapsinde kaldı. Bu dönemde Edirne, Osmanlı Devleti'ııiıı fiili başkenti durumundaydı. İstanbul'da 1703'te cebecilerin başlattığı ayaklanma, Edirne Vakası denen bir ihtilalle sonuçlandı ve III. Ahmed, ağabeyi II. Mustafa'nın (1695-1703) yerine 22 Ağustos 1703'te Edirne Sarayı Hasodası'nda tahta çıktı. İlk cuma selamlığını Edirne'de Bayezid Camii'nde yaptı. Ayaklanmacıların istekleri doğrultusunda yeni atamalarda bulundu ve İstanbul'a dönmek üzere ordugâha çıktı. Hocası Feyzullah Efendi'nin öldürülmesini engelleyemedi. 4 Eylül 1703'te, yaklaşık yarım yüzyıldır, kısa aralıklarla Edirne'de süregelen saray ve saltanat düzenini kapatarak tüm saray halkıyla birlikte İstanbul'a hareket etti. 14 Eylül günü Davutpaşa sahrasında konakladı. 16 EylüPde buradan Eyüb Sultan Türbesi'ne giderek Hz Mtı-hammed'in kılıcını kuşandı ve coşkulu bir törenle Edirne Kapısı'ndan kente girdi. Doğruca Topkapı Sarayı'na gitti.

Uzun zamandan beri denetim dışı kalmış olan İstanbul huzurlu ve güvenlikli bir ortam değildi. Karışıklıklar, tutuklama ve idamlar sürdüğü gibi, hırsızlık ve soygun olayları da yaygındı. III. Ahmed'in geldiği günlerde bostancıların, yeniçerilerin ayaklanma girişimleri güçlükle yatıştırıldı. Defter çalığı iki bin dolayında yeniçerinin ocağa dönme isteklerini geri çeviren III. Ahmed, bunların elebaşılarını idam ettirdi. Bu kez bostancılar, saray bahçelerinde eylemler başlattılar. III. Ahmed kesin hükümler içeren bir hatt-ı hümayunla bunların tümünü yeniçeri sınıfına geçirtti. Uymayanları ise idam ettireceğini duyurdu. Ocakta, sarayda ve devlet örgütünde yeni atamalar yaptı. Suçlulardan kimileri idam edildi ya da sürgüne gönderildi. Yeniçeri ağası idam, Sadrazam Kavanoz Ahmed Paşa azledildi. İstanbul kadısı sürgüne gönderildi. Sadrazamlığa 16 Kasım 1703'te Damat Hasan Paşa'yı atayan III. Ahmed, İstanbul kadılığına da Kara Halil Efendi'yi getirdi. Ancak 1704 yılı ilk aylarında yönetime egemen olabildi. İstanbul'da hem para darlığı, hem mal kıtlığı vardı. Piyasadaki züyuf (düşük ayarlı) akçeleri toplatan padişah, yeni çil akçeler kestirdi ve halkın, ellerindeki düşük değerli paraları darphanede değiştirmelerine olanak verdi. Askerin ve halkın moralini yükseltmek düşüncesiyle Okmeydam'nda atış müsabakaları düzenlenirken tersanede de yeni bir savaş gemisi denize indirildi. Bu vesileyle ziyafetler verildi. III. Ahmed kısa aralıklar-

la sadrazam değiştirdi. Damat Hasan Pa-şa'mn yerine önce Kalaylıkoz Ahmed Paşa'yı ardından da 25 Aralık 1704'te Baltacı Mehmed Paşa'yı atadı. İlk çocuğu Fatma Sultan'ın 22 Eylül 1704'teki doğumu renkli bir şenlikle kutlandı. İstanbul'daki esnaf kollan da Alay Köşkü önünde gösteriler düzenlediler.

1705'te, Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa, İstanbul'daki Kubbe Veziri Hüseyin Paşa'yı azlettirmek için zorba bayrakları açtırtıp düzmece bir eylem yaptırttı. Bayezid Camii'ndeki bu eylem sonucunda Hüseyin Paşa sürgüne gönderilirken yirmi kişi de idam edildi. Baltacı Mehmed Paşa'mn yerine 3 Mayıs 1706'da Çorlulu Ali Paşa sadrazam oldu. İki yıl boyunca İstanbul'a birçok elçi geldi. Bunlardan İran ve Avusturya elçilerinin alay göstermeleri çok görkemli oldu. 1707'de Eyüp'te Dîv Ali Ağa'nın, padişahı tahttan indirmeye dönük komplosu ortaya çıkartıldı. Komplocu softaların boyunları Bâb-ı Hümayun

Levni'nin Silsilename "de yer alan III. Ahmed ve şehzadesini betimleyen bir minyatürü, 18.'yy.

TSM, III. Ahmed Kütüphanesi Nazım Timuroğlu

önünde vuruldu. Eski İstanbul kaymakamı Firari Hasan Paşa da kuşku üzerine, bostancıbaşı tarafından kaldırılıp Fenerbahçe'ye götürüldü ve fenerci odasında boğuldu. Bunu, Kudüs nakibinin sarayda Cellat Çeşmesi başında boynunun vurulması izledi. Bunayan Şeyhülislam Sadık Mehmed Efendi'nin yerine Ebezade Abdullah Efendi atandı. Tüm bu operasyonlardan sonra III. Ahmed, artık hem saltanatını sağlama aldı, hem de İstanbul'u baskı gruplarından ve sıkıntılardan bir ölçüde kurtardı. Dış siyasette savaş olasılığını önleyici tedbirler aldı. 1708'de Çorlulu Ali Paşa'mn II. Mustafa'nın kızı Emine Sultanla evlenmesi nedeniyle geleneksel sur-ı hümayun düzenlendi. O yaz mevsimini Kara-


Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin