2. GORDON'UN KANI
Jane Ellen Harrison, yarım yüzyıldan fazla bir süre önce, güneşli Olimpos panteonunun erkek tanrıları adına değil, fakat Homeros öncesi mitolojinin izlerini taşıyan tanrıça adına düzenlenen Yunan kır festivallerinde ve gizemli kültlerinde bir, iki, üç veya daha fazla biçimde görünebilen, yaşayanların ve ölülerin anası, esrarengiz biçimde uğursuz bir tanrıçanın varlığını saptamıştır. Bu tanrıçanın yoldaşı tipik yılan biçimindeydi ve ritleri, çağdaş düşüncenin Klasik Yunanla birlikte gözönüne getirdiği neşeli atletizm oyunları, insancıl sanat, toplumsal eğlence, şölen ve benzerleri ile değil fakat karanlık bir ruh ve dehşetle biçimlenmişti. Sundukları, incelikle derlenmiş sığırlar değil, domuzlar ve insanlardır. Bunlar ışığa yönelmemiştir, baş aşağı dönüktür. Cilalanmış mermer tapınakların gül parmaklı şafağında parlayan saatte değil, taze kanın döküldüğü dipsiz cehennemin üstündeki çukurlarda, hendeklerin ve kırların alaca karanlığında parlayan insanlar ve domuzlar. Harrison, 'inanılan varlıklar, akılcı insanlar ve yasaya uyan tanrılar değil, fakat belirsiz, akıl dışı, temelde hain Sai/Jov 'lardı, henüz tanrıbaşı olarak biçimlendirilmiş ve sınır-
20
landınlmış olmasa da, ruh gibi hayaletler, gulyabaniler ve benzeri yaratıklardı' diye yazar/15) Üstelik, ritüel atmosferi, paylaşılan bir şölen değil, basit do ut des "ben veririm ki sen de ver' anlayışı değil, fakat do ut abeas "ben veririm ki sen de kaç' def etme anlayışı idi. Öyle ki, da-emon'un olumsuz etkisi giderilse, sağlık ve esenliğin, verimlilik ve meyvanın doğal kaynaklarından sağlanacağı düşüncesi her zaman bu olumsuzlukla birleştirilmişti.
8. şekildeki Piraeus'ta bulunan adak tablet, Zeus Meüichios(16)
olarak bilinen bir Olimpos Zeus'u biçimine adanmıştır. Fakat, bütün
fanrıların(!) Zeus'unun yılan biçiminde olması şaşırtıcıdır. Harrison,
Zeus, yılanla birlikte görülmeyen bir kaç tanrıdan biridir, diye belirle
miştir.*1'' Kural dişilik, hem ad, hem de biçim olarak özgün, yerel bir
daemon olan Piraeus'taki kültünün, kuzeyden gelen Aryan panteo
nunun ulu tanrısı tarafından yok edilmiş ana tanrıçanın oğul-kocası
olarak açıklanmıştır. Zeus'un adına yerel toprak-ruhunun adı sonra
dan lakap olarak eklen-
9H mistir. Daemon kültünün
Şekil 8. Zeus Meiliclıio>
yıllık bahar ritleri, domuz kırımı, bir Yunan yorumcunun gözlemlediği gibi 'ürpertici bir kasvet içinde', Olimpos biçimi kurbanlara uymaz biçimiyle, onlarla birlikte sürdürülmüştür/1" Ürpertici kasvet, Helle-nik olmayan kültlerin bir çoğunun ahntılandığı Tunç Çağının Homeros öncesi Minos Girit'inin ve çağdaşı Siklat Adalan uygarlıklarının bağdaştırılacağı bir atmosfer değildir. Onların sanat yapıtlarında yaşayan atmosfer, tersine, evrenin haşmeti ile incelikli bir uyumdur. Eski ana tannçanın daha sonraki klasik zamanlarda da, yılanlar, as-
21
lanlar, balık gölleri, güvercinlikler, kaplumbağalar, kalamarlar, keçiler ve boğalardan oluşan maiyeti arasında korkulacak ve ürkülecek bir kişilik olduğu iddia edilemez. Sir James G. Frazer Altın Dal adlı yapıtında, şimdi ünlü olan Roma yakınındaki Nemi Gölünde bulunan koruda, bu kültün gerçekten ne kadar karanlık ve uğursuz olduğunu göstermiştir. Frazer, büyük yapıtının ilk sayfalarında bu kutsal koruyu' anlatır, 'günün her saatinde ve olasılıkla gece geç zamanlara kadar, gaddar biri, burada büyümüş kocaman, belli bir ağacın çevresinde sinsi sinsi dolaşırken görülebilirdi. Elinde çekilmiş kılıcı ile, her an bir düşmanın gelmesini bekliyormuş gibi merakla, dövüşken, dolaşırdı. O, rahip ve katildi. Bakındığı adam, er veya geç, onu öldürmek ve rahipliği ele geçirmek durumundaydı. Tapmağın kuralı buydu. Rahipliğe aday olan kimse yalnızca rahibi kesmekle başarıya ulaşabilirdi, onu kestikten sonra ancak daha güçlü ve becerikli biri tarafından kesilene kadar görevde kalabilirdi. Tehlikeli bir ayrıcalıkla ele geçirdiği mevki kral unvanını taşıyordu. Şüphesiz, hiç bir taçlı baş, onunki kadar rahatsız ve kötü düşlerle dolu değildir. Yıl başmda ve sonunda, yazın ve kışın, iyi havada ve pis havada, tek başına kol gezmeyi sürdürmek zorundaydı ve ne zaman ağır bir uyku onu bassa, bu onun yaşamı için bir tehlikeydi.'*19)
Gerçekten kasvetli bir manzara! Yunan ve Roma vakayinamelerinde aynı ürkütücü havayı yaratan başkaları da var: örnek olarak Girit Kraliçesi Pasiphae'nin sık anlatılan masalı. Onun, denizden gelen boğaya aşkı; onların çocuğu, onu hapsetmek için inşa edilen labirentte ileri geri koşturan Minotaur! Fakat, Hellen öncesi ritüel sahneleri gene de uyum ve barışın, peygamber zeka ve gücünün idilleridir. Hayvanların Doğası Üstüne adlı bilimsel incelemesinde Romalı yazar Aelian (ö.İ.S. 222) zamanında tamı Apollon'a ait olduğu söylenen, gerçekte tapınılan Zeus Meilichios yılanı gibi Hellen öncesi Ege mitolojisinin izi olan, Epir'deki bir yılan tapmağım tasvir eder: "Epir halkı genel olarak Apollo'ya kurban sunar ve yıktı bir günü onu en muhteşem, en çok saygı duyulan bir şölenle kutlarlar. Tanrıya adanmış, içinde tanrının oyuncaklan-yılanlar bulunan daire biçiminde, sarılmış bir orman vardır. Yılanlara yalnızca bakire rahibe yaklaşabilir. Rahibe çıplaktır, yılanların yemeklerini o getirir. Epir halkı bu yılanların Delfideki Piton'dan geldiğine inanır. Yılanlar, rahibe yaklaştığında, yumuşak huylu görünür ve kibarca yemeklerini alırlarsa verimli ve hastalıktan uzak bir yıl olacağı söylenir, eğer rahibeyi korku-
22
tur ve sunduğu bah almazlarsa tersini varsayarlar'.*20)
Veya, temelde aynı anlayışı taşıyan, mitsel altın elma ağacının bulunduğu günbatımındaki Hesperides ülkesini gösteren 9. şekildeki vazo resmini göz önüne alalım.*21* Koca bir boynuzlu yılan ağaca sarılmıştır, ağacın köklerindeki bir mağaradan iki ağızlı su kaynağı fışkırmıştır, antikitede kozmik tanrıça Gece'nin babasız doğan kızları Nimfler ailesi olarak bilinen sevimli Hesperidler çevrede dolanmaktadır.*22) Her şey, tam da, eğer yalanlarda onaylanan devlet başkanı (öncelik iddiasını yalnız sahiplikle değil fakat, varlıkla da geliştiren başkan) işlerin nasıl gittiğini öğrendiğinde gücenmediyse, Aden'de olabileceği gibidir.
Son Tunç Çağı ve Ök Demir
Çağı göçebe Aryan sığır sürü
cülerinin kuzeyden ve Semitik
koyun ve keçi sürücülerinin
güneyden, eski dünyanın kült
merkezlerine şiddetle girmele
rinden önce, bu dünyada, te
melde, doğanın ve yaşam ge-
reksinimlerinin organik, bitki
sel, kahraman-dışı bir görünü
şü olduğu ve bunun, sabırla di
dinmenin değil savaş mızrağı
nın ve yağmanın refah ve neşe
kaynağı olduğu aslan yüreklile-
rinkine bütünüyle zıt olduğu
artık açıktır. Eski anne mitos ve
ritlerindeki, yaşamın eşit bi
çimde ve birlikte onurlandır
dığı karışık şeylerin aydınlık
ve karanlık yönlerinden, daha
sonra, erkek çıkışlı ataerkil mi- **# 9- Hesperidkrin Ağacı.
toslarda, "bütün iyi ve soylu olanlar, yeni, kahraman tanrılara bağlanmış, yerli doğa güçlerine artık olumsuz bir ahlaki yargılamanın da eklendiği karanlığın yapısı bırakılmıştı. Yani, çok sayıda kanıtın gösterdiği gibi, iki zıt yaşam biçiminin, mitsel olduğu kadar toplumsal düzenleri de karşıttı. Tannçajrun ölüleri kabul edici olduğu kadar yaşam veren ve destekleyen olarak da saygı gördüğü yerde, onun
23
ötekileri, kendi sürecinin önemsiz temsilcilerine, hâlâ ölümsüzlük çemberini çizerek dönüştürdü ve kapsadı.*26)) Batıda, öte yandan, tarihsel bir etken olan kahramanın temsil ettiği belirsizlik ilkesi, yalnız güç kazanmadı, yerini sağlamlaştırarak bugüne kadar geldi. Dahası, özgür irade ilkesinin zaferi, birey sorumluluğu ile ilişkili ahlakla birlikte, tanımlanan ilk özel Batı mitoslarının zaferini kurdu. Hem ben burada yalnızca Avrupa'nın Aryan (Yunan, Roma, Kelt ve Germen) mitoslarını değil, fakat Levant'ın Semitik ve Aryan (Akadlar, Babilli-ler, Fenikeliler, lbraniler ve Araplar Semitik; Persler, Ermeniler, Frig-yalılar, Trako-İlliryahlar ve Slavlar Aryan) halklarını da katıyorum. Çünkü ister Zeus ve Apollon'un, Theseus, Perseus, Jason ve ötekilerin zaferlerini düşünelim, veya Yehova'nm Leviathan'a karşı zaferini düşünelim, çıkan ders, eşit şekilde kendi başına hereket eden gücün, dünyaya bağlı yılan mukadderatının gücünden büyük olduğudur. Hepsi, Harrison'un deyişi ile, 'öncelikle, toprak inancına ve toprak verimliliğinin daimonlanna karşı çıkıştır.'
'Bütün bitki ve hayvan yaşamını içeren verimlilik güçlerine inanç, anlamlı ve sağlıklı olacak kadar geniştir, fakat, insanın dikkati daha fazla kendi insanlığında odaklaştığında, bu tür bir inanç açıkça tehlike ve hastalık kaynağıdır.'^27'
İşte, öyle oldu! Ve hâlâ kişi, ister Kitabı Mukaddeste, ister Greko-Romen okullarda olsun, bütün parıldayan erdemli eylemlerinin erkekçe ahlak tutumlarında zorlayan ve sonuçta kazandırmayan bir şeyin varlığını duyumsamadan edemez. Çünkü intikam veya ödünleme içinde nihai yaşam ve onunla birlikte ruhsal derinlik ve ilişkiden çıkardığı mitoslar, hiçbir zaman bütünüyle özümlenmeyen güçleri ile birlikte, lanetli fakat gebe toprağın, yenilmiş de, boyun eğdirilmiş de olsa, karanlık görünüşünde sürer. Bir artık giz onlarla sürer, Batının tarihi boyunca, hep daha sonraki 'yüksek' düzenlerin eski simgelerinde -alçak sesle konuşur gibi de olsa 'ama derinden gelen şarkıyı duymuyor musun? der gibi- pusuya yatmıştır ve fışkırmıştır.
Örnek olarak, Medusa efsanesinde, klasik Olimpos ataerkil düzeninin bakış açısıyla da olsa, eski bildirim duyulabilir. Gorgonlar ecesi Medusa'nın saçı, ıslık çalan yılanlardır. Gözleri insanı taşa döndürür. Perseus onu düzene getirip kesti ve çantasında, sonradan Athena'nın kalkanına iliştirdiği, başı ile kaçtı. Fakat Gorgon'un koparılmış sinirli boynundan Tanrı Poseidon tarafından dünyaya getirilen kanatlı küheylan Pegasus çıktı. Sonra Zeus'un arabasına bağlandı. Ve, Athe-
26
na'nın yönetimi ile, sağlık tanrısı Asklepios, kara, Medusa'mn damarlarından, hem sağından hem solundan elde etti- İlkiyle kesti fakat ikincisiyle iyileştirdi ve yaşama döndürdü.
, Böylece, Medusa'da da, Hindistan'daki sağ eliyle nimetler saçan, sol eliyle kılıç tutan kara tanrıça Kali gibi, iki güç bir aradadır. Kali evrendeki her varlığa yaşam verir, gene de onların kanını emmek için uzun kırmızı dili sarkar. Kafataslanndan yapılmış bir gerdanlık takar, entarisi koparılmış kol ve bacaklardandır. O, Kara Zamandır, her varlığın hem yaşam hem ölümüdür, dünyanın rahmi ve türbesidir: Doğanın, tanrıların, işlevlerini yerine getirdikleri temsilcileri olduğu, önde gelen ilk ve tek nihai gerçekliğidir.
Veya Zeus ve Hera'run bile bir kez yargıçlığına başvurdukları kör kahin Tiresias'ın garip efsanesine bakalım. Tanrıların kralı, 'ısrar ediyorum' demişti, 'siz kadınlar, sevişmekten, erkeklerden daha çok zevk alıyorsunuz." O da reddetti. O zaman Tiresias'a başvurdular. Çünkü o, garip bir macera sonucu iki tarafın da sevgisini yaşamıştı.
Ovidus'un masalı anlattığı gibi: Bir gün, yeşil ormanda, Tiresias, çubuğunun darbeleri ile, çiftleşen iki koca yılanı ürküttü ve (mucize!) erkekten kadına döndü. Böyle yedi yıl yaşadı. Sekizinci yıl, gene o ikisini gördü ve 'eğer size vurmakta, bu işi yapanı karşıtına döndüren bir erdem varsa, şimdi bir kez daha vuracağım' dedi ve öyle yaptı. Eski şeklinde döndü, gene doğduğundaki cinsiyesine kavuştu.'*28'
Tanrıların babası ile ecesi arasındaki tartışmayı çözmesi gerektiğinde Tiresias bu nedenle yanıtı bildi. Zeus'un tarafını tuttu. Tanrıça dargınlıkla ona vurdu ve kör etti, fakat tanrı, karşılık olarak ona peygamberlik armağanını bağışladı.
Bu masaldaki çiftleşen yılanlar, Caduceus'dakiler gibi, erkek-dişi, döğum-ölüm gibi bütün karşıt çiftlerde görünen, dünyayı üreten gücün işaretidirler, ölümsüz tanrıça Toprak'ın yeşil ormanında dolanırken Tiresias onların gizine bulaştı. Onun düşüncesiz vuruşu, aynı 1. şekildeki orta direk (axis mundi) gibi, onu ikisinin arasına koydu ve yedi yıl (yıllardan bir hafta, kısa bir yaşam) daha önce hiç bilgisi olmadığı öteki yanda yaşadı. Bilerek doğası tek olan iki yaşayan simgeye tekrar dokunduğunda ve ilk biçimine döndüğünde, iki bilgiye sahip tek kişi, hem yalnızca erkek olan tanrı Zeus'dan, hem de yalnızca dişi olan tanrıçasından daha bilgili biri oldu.
Ataerkil görüş, daha eski görüşlerden, zıt çiftleri, erkek ve dişi, yaşam ve ölüm, iyi ve kötü, sanki bunlar soyut şeylermiş ve yaşamın
27
geniş varlığının yönleri değilmiş gibi ayırrriasıyla belirlenir. Bunu, aya karşı güneşin mitsel anlamında bulabiliriz. Karanlık güneşin karşıtı olduğu için güneşten kaçar, oysa onda karanlık ve aydınlık bir kürede, bir aradadır. Tiresias'ın kör olması, demek ki ay bilgeliğinin etkisidir. Bu, bütün zıt çiftlerin birbirinden ayrı görüldüğü güneş ışığı dünyasına körlüktür. Ve ilham armağanı, varlığın karanlığım aşan içgözün göreli görüşüdür. Tiresias Yunan kalıtının en derin, bilinçaltıyla algılanan tabakalarından bir ziyaretçi gibi geldiği için, ötekileri gölgede bırakan Olimpos tanrıları ve mitosları dünyasına gizemli bir varlık olarak taşındığı için, henüz bütünüyle bastırılamamışhT.
Zaten Zeus Meilichios yılarımda görmedik mi? Toprak Ana Deme-ter'in Zeus'tan doğurduğu ve Girit'te, normalde arabasına koşulu iki yılan tarafından korunan mağarada terkettiği kızı Persephone biçiminde değil miydi?
Dostları ilə paylaş: |