Bize, aile ve akrabalarımızdan sonra en yakın insanlar komşularımızdır. Aynı sokakta veya aynı binada olmamız hasebiyle onlarla sık sık görüşmek söz konusu olmaktadır. Onun için komşularımızla çok iyi geçinmek İslâm’ın emridir. Allahu Teâlâ komşularımıza iyi davranmamızı emretmektedir:
“Allah’a ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana ve babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya (eş, dost ve arkadaşa), yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, hizmetçi ve işçiye) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve gururlanan kimseyi sevmez.” 1483
Ebû Hureyre (r.a.)’dan; Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Allah’a ve Âhiret gününe inanan, komşusuna iyi davransın.” 1484
Komşularımıza karşı vazifeleriniz, şu şekilde sıralanabilir:
1. Komşularımızla iyi geçinmek, onlara karşı güler yüzlü olmak,
2. Onların hakkına saygılı olmak, söz ve davranışlarımızla onları kırmamak ve rahatsız etmemek,
3. Herhangi bir sıkıntısı varsa onun giderilmesine çalışmak,
4. Hastalandıklarında ziyaretlerine gitmek, “herhangi bir ihtiyacın var mı?” diye sormak, varsa yardımcı olmak,
5. Üzüntü ve sevincini paylaşmak ve ikramda bulunmak,
6. Vefat ettiğinde cenazesine katılmak. Bu hususlara dikkat etmeli, komşuluk görevimizi en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. İyi işlerde yardımcı olmalı, kötü işlerde ise asla yardımcı olmamalı, hatta uyarmalı, o yanlış ve kötü işten vazgeçirmeye gayret etmeliyiz.
Komşuyu rahatsız etmemeye çalışmalı, elinde olmayan ses ve gürültüden dolayı komşuyu azarlamamalı, sabretmeli, anlayışlı olmalı, komşunun misafiri gelmiştir, çocuklar oynarken ses, gürültü gelebilir. Çok rahatsız edilme durumu varsa, güzel sözle uyarmak gerekir. Marifet, insanlara kaba, kırıcı, sert davranmak değildir. Marifet insanlara iyi davranmak, onlarla iyi geçinmek ve iyi bir örnek olmaktır.
Komşularımız İslâmî yaşamdan uzaksa, İslâmî bir hayat biçimine kavuşması için onlara yardımcı olmalı, gereken izahlar yapılmalı ve çok duâ etmelidir. Yani komşulara da maddî ve mânevî yardım yapılmalıdır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor.
“Komşusu aç iken bunu bildiği halde tok olarak yatan bana (tam) inanmış değildir.” 1485
İyi Ahlâk Örneklerinden Bazıları İhlâs
Bir şeyi saf, temiz ve arıtılmış hale getirmek, gösterişi bırakmak ve samimiyet göstermek demektir. Kalbin, kötü hislerden temizlenmesi ve sadece Allah rızâsının düşünülmesidir.
Yapılan işlerde, ibâdette, insanların övmesi, takdir etmesi beklenmez, şöhret ve herhangi maddî beklenti güdülmez ve gösterişe yer verilmez.
Yani, ihlâs her işte temel öğedir. İhlâssız yapılan işlerin Allah katında hiçbir değeri, önemi yoktur. 1486 Allah indinde önemi ve sevabı olan ameller Allah rızâsı için yapılan amellerdir.
“O halde Allah’a, O’nun dinine ihlâslı (gönülden bağlı) olarak kulluk et. İyi bilin ki hâlis din, yalnız Allah’ındır.” 1487 Yapılan işlerin Allah rızâsına dayanması gerektiği âyet ve hadislerden açıkça görülmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.) “Ameller ancak niyetlere göre karşılık bulur” 1488 buyurarak yapılan işte niyetin ne kadar önem arz ettiğini açıklıyor. Dolayısıyla kabul olan ameller, Allah rızâsı için (ihlâslı) yapılan amellerdir. Rasûlullah (s.a.s.) bunu bildirmektedir:
“Allah ancak kendi rızâsı gözetilerek, (ihlâs ile) hâlis bir niyetle yapılan ameli kabul eder!” 1489
Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Haberiniz olsun ki; bedenin içinde bir lokmacık et parçası vardır ki; iyi olursa, bütün beden iyi olur (doğru şeyler yapar). Bozuk olursa, bütün beden bozuk olur (kötü şeyler yapar). İşte o (et parçası) kalptir.” 1490 “Şüphesiz ki Allah, sizin sûretlerinize ve mallarınıza (elinizdeki maddî imkânlara) bakmaz; lâkin kalplerinize ve amellerinize bakar.” 1491
Doğruluk
Doğruluk; lugatta, “doğru olma hali, dürüstlük, sadâkat, hak, hidâyet, istikamet” anlamına gelir. Terim olarak ise, “Allah’ın emrine ve kanunlarına uygun bir yol takip etmek ve insanların haklarına riâyet etmek” demektir.
Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:
“(O öyle yüce Allah ki) Hanginizin daha güzel (doğru) davranacağını imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratmıştır.” 1492
Yaratılışımızın gayesi, kimin daha doğru, iyi, güzel bir şekilde davranacağının tespit edilmesi için, imtihan içindir. Rabbimiz Allah:
Emr olunduğun gibi doğru ol” 1493 buyurarak ne ile emr olunmuşsak o şekilde hareket etmemizi, ona uygun davranmamızı istemektedir. İslâmî olan, câiz olan şeyleri yapmalı; İslâmî olmayan, câiz olmayan şeyleri, yani haramları, günahları işlememeli.
Doğruluk düşüncede, davranışta, her şeyde olmalıdır. Kendisinden öğüt isteyen birine Peygamberimiz (s.a.s.): “Allah’a inandım de sonra dosdoğru ol” 1494 buyurmuştur.
Doğru olmanın önemini Rabbimiz şöyle belirtiyor:
“Allah şöyle buyuracaktır; Bu, doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuştur. Onlar da O’ndan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.” 1495
Doğruluğun, dürüstlüğün mükâfatı cennettir; bu şekilde doğru olmanın önemi anlaşılmaktadır.
Günümüzde bazı insanlara doğruluk tavsiye edildiğinde şöyle söylüyorlar. “Doğru olmak fayda vermiyor, insanlara iyilik yapmayacaksın; kime iyilik yaparsan ondan kötülük görürsün” gibi çok yanlış sözlere şâhit oluyoruz.
Doğruluk teşvik edileceğine ona mâni olmaya çalışmaktalar. Ne imiş, “ben doğru davransam ne faydası var? Karşımdaki bana doğru davranmayabilir.” Bu, doğru davranmaya engel ve mâzeret değildir. Doğruluk İslâm’ın emri, müslümanın şiarıdır. Müslümanın görevlerinin başında doğru olmak, doğru davranmak gelir. İnancında, ibâdetinde her türlü işinde doğru olmak şarttır. Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete götürür.” 1496 İnsanlar arasında güven, sevgi ve saygının artması doğrulukla, iyilikle mümkündür. İyilikler de kişiyi cennete götürmektedir. Dolayısıyla hem doğru olmak, hem de doğrularla beraber olmak gerekmektedir:
“Ey iman edenler, Allah’ın emrine uygun yaşayın. Aykırı davranmaktan sakının ve doğru olanlarla beraber olun.” 1497 buyrulmaktadır. Doğruluğu benimseyen, savunan kişilerle beraber olmak ve onlardan yana olmak gerekir.
Allah Teâlâ, Fâtiha sûresinde bizlere şu şekilde davranmamızı, duâ etmemizi buyuruyor:
“Bizi doğru yola ilet kendilerine (lütfundan ) nimet verdiğin (iyi) kimselerin yoluna (ilet), gazaba uğramışların ve sapıtanların değil (yâ Rab).” 1498
Doğruluktan ayrılmamamız, doğru yolda olmamız ve doğruların yolunda olmamız için çok duâ etmek ve gereği ne ise yapmak durumundayız. Çünkü Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah’ın gösterdiği doğru yolu bırakıp kendi arzusuna (yanlış yola) uyan kimselerden daha sapık kim vardır?” 1499
“Bu Kuran, insanlara en doğru yolu gösterir.” 1500
Kur’an’ın, İslâm’ın dışındaki yollar, gayr-i İslâmî düşünceler, yaşayışlar insanları doğru yoldan uzaklaştırır. İslâm’a aykırı uygulamalar, yollar asla doğru değildir. Doğru yol bellidir; İslâm’ın yoludur.
Bunun dışındaki yollar bâtıldır ve insanları dünya ve âhirette hüsrana götürür. 1501
Dostları ilə paylaş: |