İfrit:
Cin taîfesindendir. Çok korkunç ve zararlıdır. Kur'an-ı Kerim'de Naml sûresinde ifritten bahsedilmektedir.
"(Sonra Süleyman kendi adamlarına) demişti ki: "Ey ileri gelenler, onlar, boyun eğerek bana gelmeden önce, o kadının tahtını bana hanginiz getirecek?"
"Cinlerden bir ifrit de şöyle demişti: "Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Ben buna kesinlikle eminim."
"Kendisinde kitaptan bir ilim bulunan kimse ise demişti ki: "Ben onu sana, gözünü açıp kapamadan geti-rim. Ben buna kesinlikle eminim." Nitekim Süleyman, o anda tahtın, yanında durduğunu görünce, "Bu, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak için Rabbimin bir lûtfudur. Kim şükrederse, yalnız kendisi için şükretmiş olur, kim de nankörlük ederse, şurası bir gerçektir ki, Rabbim, onun, şükrüne muhtaç değildir, çok kerem sahibidir.33
Buharı hadisinde de bu konuya yer verilmiştir. Ebu Hureyre (R.A)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
NebiyyiEkrem(S.A.S) bir gün buyurdu ki:
Cin (taifesin) den bir ifrit dün gece, namazımı bozdurmak için bana ansızın hücum etti. (Lakin) Allahü Tealâ (beni galip getirip) ona istediğimi yapmaya fırsat verdi. Sabah olunca hepiniz onu görüp seyred)esiniz diye mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. (Fakat) Kardeşim Süleyman (b. Davud aleyhi sselâm)m:
Ya Rab, bana mağfiret et ve benden sonra kimseye olmayacak bir mülkü, bana bağışla. " elemiş olduğu hatırıma geldi (de ifriti köpek (kovar) gibi (yanımdan) kovdum.34
İftar:
Orucu bozmak, orucu açmak; Ramazanda akşam yemeği veya akşam yemeği vakti. Hz. Peygamber iftarın acele yapılmasını istemiştir. Ayrıca iftar hakkında şöyle buyurmaktadır: "Mü'minin kendisiyle neşelendiği iki şey vardır; birisi iftar vaktinde orucu bozma sevinci, diğeri Rabbine kavuştuğu andaki sevincidir." "Üç kimsenin duası reddolunmaz: Adil hükümdarın, iftar sırasında oruçlunun ve mazlumun duası."
Peygamber Efendimizin iftar ederken okuduğu dualardan birisi şudur: "Allahım! Senin için oruç tuttum. Sana iman ettim. Sana güvenip dayandım. Rızkınla iftar ettim. Bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz sen her şeyi işiten ve bilensin.35
İftira:
Bir şahsa, bir topluma veya bir kuruma yapmadıkları bir işi veya faaliyetleri isnat etmek, onda olmayan kötülüğü, noksanı, kusuru, varmış gibi göstermek"tir. İftira, fert ve toplum üzerinde çok büyük yıkıcı etkileri olan ruhi bir hastalıktır. İftira hastalığına yakalanan bir kişinin iftira ettiği şahıs toplum içinde itibarını kaybetmektedir. Böylece toplumda tedavisi güç yaralar açılmaktadır.
İftira eden kişi gıybetçidir, yalancıdır, kıskançtır, zalimdir. Bu saydığımız kötülükler az veya çok iftiraııın şümulüne girmektedir. Çünkü bu kötülüklerin fert ve toplumu vereceği zararlar ile, iftira hastalığının toplumdaki yıkıcı etkileri hemen hemen aynıdır.
İftiracı günah işleme bakımından gıybet edenden daha ileri gitmekte, gıybet eden kişiye nisbetle günahı iki katına çıkmaktadır. Birincisi iftira günahı, ikincisi ise yalan günahıdır. Çünkü, iftira eden kişi aynı zamanda, bir kimsede bulunmayan bir kusuru , varmış gibi göstererek yalan söylemektedir.
Peygamberimiz (S.A.S) bir hadis-i şerifte gıybeti ve iftirayı şöyle tarif etmiştir. "Gıybet, mü'min kardeşini arzu etmediği şekilde zikretmektir. Eğer söylediğin şey, onda mevcut değlise, o zaman, o kişiye iftira atmış olursun." Bu hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere gıybet, kişide olan ve yüzüne söylenince hoşlanmayacağı, açığa çıkmasından rahatsız olacağı kusurları, arkasından konuşmaktır."
Başkalarının meziyetlerini, faziletlerini çekemeyen, kavuşmuş oldukları nimetleri kıskanan, kötü niyetli kişiler, bu çirkin huyları sebebiyle kıskandıkları kişileri lekelemek isterler. Bu yüzden temiz insanlara iftiar atar, dedi - kodu yapar, hakkında yalanlar uydurur, toplum içinde küçük düşürmek için alay eder, arkasından çirkin isimler takar, böylece kıskandığı kişiyi toplum içinde küçük düşürmek için her çareye başvruur. Bu sebeple, diyebiliriz ki, iftiranın özünde, kıskançlık duygusu yatmaktadır ve iftiracı aynı zamanda haset-çidir de.
İnsana ve insan haysiyetine büyük önem veren yüce dinimiz, müslüma-nın şerefini korumak için bir takım kurallar koymuş, ırz ve namusu mukaddes emanetler olarak nitelendirmiştir.
Kişinin haysiyetini zedeleyen gıybet, koğuculuk, yalan gibi kötülüklerin tamamı kadar, yıkıcı ve bölücü etkisi olan iftira hastalığı, topluma verdiği zararlar sebebiyle büyük günahlar arasında sayılmıştır. Ahzab sûresinin 58. ayetinde ise: "İman eden erkek ve kadınları, yapmadıkları bir İşten Ötürü incitenler, şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar." bu vurulmaktadır.
Sevgili peygamberimiz (S.A.S) de bir hadislerinde, suçsuz insanlara suç isnad edenlerin, söyledikleri sözleri isbat edinceye kadar, Allah tarafından cehenmemde hapsedileceğim haber veriyor.
İftiranın, fert, aile ve toplum hayatındaki yıkıcı etkileri, açtığı derin yaralar küçük görülemez. İftira yüzünden, nice suçsuz insanlar huzurlarını, toplumdaki itibarlarını, hatta sağlıklarını kaybetmişler, nice aileler dağılmış, eşler birbirinden ayrılmış, masum çocuklar yetim kalmıştır. Bunun için Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) iftirayı, helak edici yedi büyük şeyden birisi olarak kabul etmiştir. Nur sûresinin 23 - 24 ve 25. ayetlerinde ise, iftiracıların dünya ve ahiıette lanetlenecekleri haber veriliyor ve şöyle buyuruluyor: "İffetli, habersiz, mü'min kadınlara zina isnad edenler, dünya ve ahîrette lanetlenmişlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayaklan, yapmış olduklarına şahitlik ettikleri gün onlar büyük azaba uğrayacaklardır. O gün Allah onlara kesinleşmiş cezalarını verecektir. Allah'ın, apaçık Hak okluğunu bileceklerdir."
Dünya hayatı insanlar için süreli ve geçicidir. Ebedi hayat, ölüm sonrasında kabir ötesinde başlayacaktır. Bu dünyada herşey Allah'a aittir ve ona dönecektir. Nitekim Yüce Allah, Kur'an-i Kerim Âl-i İmran sûresinin 83. ayeti kerimesinde: "Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Bütün işler Allah'a döndürülür." buyurmuştur. Her yaratık gibi, sınırlı bir ömrü olan insan, az veya çok yaşadıktan sonra eceli gelince ölecektir. Çünkü hayatı veren de, Ölümü tattıran da Allah'tır. Kur'an-ı Kerim'de Yunus Sûresi 56. ayet-i kerimede, "Dirilten ve öldüren O'dur. O'na döneceksiniz."buyurulmııştur. Her gün binlerce Dünyadan daha yüce ve sonsuz olan bir hayatın kapısı insana ölümle açılacaktır. Ahirette insanlar dünyada yaptıkları herşeyin hesabını verecekler ve karşılığım göreceklerdir.
İftira eden de, Allah'ın huzurunda hesap verecek, iftiraya uğrayan kişi de mutlaka iftiracıdan hakkını alacaktır. Şahitlerin ve delillerin yetersizliğinden, adaletin çeşitli sebeplerden dolayı bazen dünyada yerini bulmadığına, iftiracının elini kolunu sallayarak gezdiğine bakıp da ümitsizliğe düşülmemelidir.
İftira edilen, maddi ve manevi İtibar kaybına uğrayan insanlar, dünyada olmazsa bile, ahirette hakkının mutlaka alınacağını ve kendine verileceğini bilmeli, bu sebeple de kendine zarar verenlerden doğrudan intikam almaya
kalkışmamalıdır. İlâhi adalet mutlaka bir gün tecelli edecek ve herkes dünyada yaptıklarının hesabını verecektir.
Dostları ilə paylaş: |