18. Kulak vir pendine sen bu âşıkın
Nev civanı sev de hem dahi sakın
Çok cevrü cefâsın çekdi Türabı
Melek suretinde ol kavmi âkın
Kalender halk şâirlerinin bu sâde, açık, renkli ve canlı tasvirleri karşısında ünlü divan şâirlerinden Sürûrî'nin (ölümü 1813) esnaf güzelleri için şu gazeli ne kadar soğukdur :
Gamma kıyma didim kıydı Börekcizâde Teni tennûri game saldı Çörekcizâde
Haylice namlı şanlı yetişüb kundakdan Ateş endâzı denin oldu Tüfekcizâde
Hışmı cerhi feleğe oldu şererpâş yine Ahimizden mi fitil aldı Fişekcizâde
Ey gönül gözlerin aydın ne durursun raks it Sûri vasla seni ir gördü Köçekcizâde
Riştei canımız engüştine pîçîde iken Unudur mu bizi tiz elden İpekcizâde
Hâsâriî Sürûrî bitürürdü nerkis Olsa iaıb üfkeni nezzâre Çiçekcizâde
Şuerâ tezkirelerinde, divanlardan derlenmiş manzumeleri ihtiva eden mecmualarda da esnaf güzellerinden bahseder kıt'alara, beyitlere rastlanır, aşağıdaki beyitler oralardan alın-raışdır :
Gördü gönlüm ki gözü kaaşı güzel Sevdi bir Berberi Tıraşı güzel
Molla Lütfi
* >
Sâde yağın istedim ben bir güzel Bakkaldan Yağ acı dediği bana tatlı geldi baldan
Nihâlî Çelebi
*
Cefâsın çekmeye âdem gerek Saatçi dildârın Demirdendir çekilmez yayı. ol şûhi cefakârın
Sami
*
Sayd itmeğe mürgi dili ol dilber Attar
Dirhemle terâzûsun ider dam ile dâne
*
Kasa'b dilberi çeker halkı pareler
Kanlar dönek ham müjesiyle kanâreler
*
Açdrnı metâi razımı bir Terzi şûhine
Çok ölçdü dökdü gördü çıkışmaz teğelleri
*
İnanım aldı bir Sarrâcı zerdûz melek peyker Ki çarhı aksi ruhsârı güli şeftâlû renk eyler
Evliya Çelebi 1638 yılında yapılmış olan büyük Esnaf Ordu alayını tasvir ederken îs-tanbulun esnaf civanları, güzelleri hakkında da yer yer şunları yazıyor : «Satırların içinde (Şatır bir efendi, ağa, devletli kapusunda koşarh. canlı, hareketli gene uşak demekdir ki vazifeleri devletlisi atla bir yere giderken atını n yanı sıra koşarak ona refâket etmek idi) nûri ilâhîden haber verir dilberler vardır ki görenlerin aklını perişan eder, ellerinde teberlerle çifte çifte irem Bağının tavus kuşları gibi reftar iderler..; ve terzi dilberleri dahi pür silâh olub arzı cemâl ederek geçerler...; ka-vukcu civanları fâhir kumaşlardan esvablarla, âfitâb misâli olub temâgâcıları nura gark ide-rek geçerler, bâzı istanbul zürefâsı bu civanlara harfendazlık idüb gûnâgûn latifeler yaparlar, amma bâzı civanlar latifeden haz etmez, meşrebi nâ malûm civana latifeden hazer lâzımdır...; pak ve pâkîze Kazaz civanları
kendilerini öyle müzeyyen kılarlar ki her biri cennetden çıkmış hakîki gilam zan olunur, İstanbul içinde dilberler medholunsa Kavukcu dilberleri birinci, Takkeci mahbubları ikinci, bu Kazaz dilfiribleri üçüncü olub naz ve şîve ile salına salma reftar iderler...».
istanbul esnafının gösterdikleri tantanalı alaylar münâsebeti ile esnaf güzellerinin tasvir ve tariflerine Sûrnâmelerde, Vilâdetnâme-lerde de rastlanır (B.: Esnaf Saray Düğünleri Alayları); aşağıdaki satırları XVIII. Yüzyıl şâir ve ediblerinden Haşmet Efendinin «Vilâ-detnâmei Hümâyun» isimli risalesinden alıyoruz :
«Kumaş Bedestanımn kala fürûşâm hüsn ü an olan sırma perçemli Sakızlı rum tazeleri...; ehil sükûn (çarşı esnafının) taze mahbub şâ-kirdâm dilfirîbânı mercan düğmeli al mintanları ile nakli erguvâne dönüp kûşei destan zer-tarların uşşâkına mübarek ola püsküllü belâlar muâmelesiyle...; her bir esnafın gül rûyi dükkânçei itinâsı şâkirdânı müşteri firîbânı kırmızı şallar ve al mintanlarla şehri âşûbgâ-hı kızılca kıyamete döndürüp destar levendâne, reftar mestâne, gamze gammaz, dîde fü-sunsâz, kaamet kıyamet, kıyafet âfet...; (esnaf civanları) Sultanahmed Camii avlusunda alay tertibi için gün doğmadan toplanıp güneşe ya doğ ya doğduk diyerek...; gürûhi kassâ-bâmn etli canlı delikanlıları henüz koyundan çıkmış körpe kuzu gibi dünbâle cünban olarak...; bakkaalanın badem gözlü sâderûyânı yağlı ballı sohbet ile...; berberânın sînıberânı âyine tal'atânı kimi etvâri edîbâne ve kimi tarzı levendâne ile kıl ayıbsız billur ve saf olan sînei şeffafı mir'at ittisafların nümâyendeki şikâfı çâki girîban ve sâidi bîmûyin ve billûrîn sakların küşâyendei pişi nâzırân iderek...; ok-ciyan ve yayciyan esnafının müjgânı tir, gey-suvânı girihtir, ebruvânı keman, gamzeleri ha-dengi can, kemer miyânı halkai zehgirden nişan viren tozkoparanı meydanı hüsnü melâ-hati...; sîmkeşânın sırma perçemli, sîmten, yâ-semen beden şâkirdânı sebîkei sim mânendi sak u bâzûyi bîmûyi berrakların damgazedei dîdei uşşak iderek...; meyva fürûşan ve şükû-fe perverâmn gül yanaklı, kiras dudaklı, gonca dihen, kâkülü sünbül, hâli karanfil, serv kad, lâle had nevreste nihâlânı hüsnü ânı...; kebabciyanın lahmü şahmi yerinde ve tamam
ffe—l
ESNAF, İSTANBUL ESNAFI
— 5344
istanbul
ÂNSİKLOPEDİSİ
ESNAF, İSTANBUL ESNAFI
Tutarı
giyik etinde olan ciğerpareleri...; şeker fürû-şamn tatlı dilli şâkirdam almaz mısın akideyi, miski bahâsına diyerek...; kürkçü taifesinin kaşları samur, dîdesi mahmur, perçemi perçin, nâfesi müşkîn muğbeççekânı firve fürûşânı...; hayyâtânm (terzilerin) sâderuyâm kumaşı pertevefşâm hüsnü cemâlini peymûdei endâzei nazü istiğna ve perdahtei dezgâhı şîveü eda ile...; haffâfâmn (ayakkabıcıların) muştazenânı saht olan civânânı perî peykerânı...; mumci-yan sınıfının şem'i şeb ârâyi sabâhat olan tâ-bende izar ve semi' ruhsâr çırakları kâküli müşkin fitillerin şem'i kâfûrîye müşabih...; yorganciyânın müsellâh ve müzeyyen şehle-vendânı âşık keşânı...; nıücellidîn ve kâğıdci-yânın hüsnü andan mürekkeb olan kalem kaşlı hokka dihan, lâ'lî leban mahbûbillikaa dil-rübâları gül varak ruhsâreleri üzere perişan geysûyi ibrişim tarlan ile şîrâzebend olarak...».
Haşmet Efendinin naklettiği esnaf alayı hicrî 1172 yılı recebinde (mart 1759) Üçüncü Sultan Mustafanın kızı Hibetullah Sultanın doğumu münâsebetiyle yapılmışdı. Yedi gün yedi gece sürmüş olan o doğum düğününde kendisine düğün nâzın süsünü vermiş bir istanbul külhanbeyini Haşmet Efendi bir berber ile şöyle konuşduruyor: «Be adam., sen ne şekil berbersin! hani senin sinesi âyîneden saf, ger-deni nûri seherden şeffaf, bâzûları bilekleri simin ve gamzeleri usturaveş keskin, ebrûvânı tîg ü hançer, müjgânı birer neşter servi sim endam gibi mahbûbi dilârâm şakirdin nereye gitti?..».
Kendisi de külhânî meşreb olan Haşmet Efendi bir başka külhanbeyinin marifetlerinden bahsederken şunları yazıyor: «(Düğün müfettişiyim diyerek çarşı boylarındaki esnaf dan) cebhesi pür nur, dîdesi mahmur, gerdeni kâfur, ısâidi billur, gül yanaklı, kiras dudakla, inci dişli, türlü türlü söyleyişli bâlâ kad, rânâ had mehveşânı perî tal'atâna da hitâb ile der idi ki: — Bakın ey gürûhi nazenin ve ey çsrâgaam şebistânı şehrâyin olan çelebilerim, kuzularım!., size benden tenbih ve nasihat ola, âşık bîçârelerinize kendinizi dirhem dirhem satmayın ve üftâdelerinizi aldatmayın, Ali Paşa narhına riâyet edin vepîrânı hevâya hürmet edin, meyvâi vaslı erzân verin ve şeftâlûyu râyegân verin..».
Kahramanı esnafdan güzel bir delikanlı olan istanbul masalları, meddah hikâyeleri pek çokdur, ve hemen hepsi «Eskici Güzeli», «Yemenici Güzeli», «Helvacı Güzeli», «Kahveci Güzeli», «Bozacı Güzeli» gibi isimlerle anılırlar (B.: Ahmed, Eskicigüzeli, cild l, sayfa 307; Arabacı Güzeli, Cild 2, sayfa 919; Bozacı Güzeli Karakaş Mustafa, cild 6, sayfa 3046; Ayvaz Ali, Kayıkçı Güzeli, cild 3, sayfa 1660).
ESNAF HANI — Cağaloğlu Şerefefendi
Sokağındadır, 5 katlı 20 odalı kagir bir binadır; istanbul Esnaf ve San'atkârları Dernekleri Birliğinin malıdır, içinde 20 esnaf derneği bulunmaktadır. Birliğe mensub 75 derneğe kâfi gelmediğinden bu birlikçe beş katlı ve yüz odalı bir Esnaf Sarayının yaptırılması tasar-lanmışdır, hattâ bu yeni binanın proje ve maketi de hazırlanmış bulunuyordu (1967).
Hakkı GÖKTÜRK
ESNAF HASTAHANESt — Zamanımızda Istanbulun büyük ve mükemmel teçhiz edilmiş büyük bir hastahânesidir; Bayazıd, Sü-leymâniye ve Vefa semtleri arasındadır, Tak-vimhâne Caddesi ile Süleymâniye Caddesinin kavuşak noktasındadır. 1200 metre karelik bir arsa üzerine inşâ edilmiş 4,5 katlı betonarme bir binadır.
Istanbulda bir esnaf hastahânesi ilk defa olarak 1937 de Cağaloğlunda bir dispanser olarak faaliyete geçmişdir. Bilâhare Ayasof-yada Âlemder Caddesinde, Ayasofya tarafından Gülhâne Parkına doğru inilirken sağ koldaki Küçük Abud Efendi konağında 50 yataklı bir Esnaf Hastahânesi açılmışdır. Fakat bu müessese de ihtiyacı karşılayamamış, esnafa ve halka gereği gibi hizmet için çok daha büyük ve modern bir hastahânenin tesisine karar verilmişdir. 1953 yılında yukarda mevkiini kaydettiğimiz arsa satın alınmış, bu arsada 1955 yılında yeni hastahânenin temeli atılmış, ve yapısı yedi yıl kadar süren hastahâne en yeni ve mükemmel âletlerle teçhiz edilerek 1963 yılında hizmete girmişdir.
istanbul Esnaf Hastahânesi yalnız Istanbulun değil, Türkiyenin en modern hastahâte-lerinden biridir. Sıhhî tesisat ve malzemeleri Isviçreden «Çilingir ve Yapı Ustaları Birliği», «Musluk Fabrikaları Birliği», «Sıhhî Malzeme-ciler Birliği» ve «Saat ve Metal işçileri Birli-
ği» tarafından hediye edilmişdir, ve bu birliklerin mensubları tarafından monte edilmişdir. Zamanımızın kıymeti ile 20 milyonun üstünde olan Hastahâne arsa bedeli, sıhhî tesisler, aynî ve hizmet yardımları hariç, hastahâne 8 milyon lira sarfı ile meydana getirilmişdir.
Hasta odaları, sıhhî kaaidelere göre konforlu olup 1,2,3 ve 6 yataklıdır; ve hastahâne 250 yataklıdır.
Hasta odalarına hastahânenin ikmâline gerek maddî yardımları, gerekse hizmet ifâsı suretiyle emekleri geçmiş bulunan müessese ve şahısların isimleri verilmişdir.
Hastahânenin inşâ ikmâlinde hizmetleri geçen zatlar şunlardır: Ord. Prof. Dr. Fahred-din Kerim Gökay, Ord. Prof. Dr. Halid Ziya Konuralp, Celâl Umur, Mimar Samim Oktay, Mehmed Izmen, Meki Keskin, Dr. Necdet Sir-men, Fethi Çelikbaş., Hüseyin Basar.
Hastahâne, istanbul Esnaf Hastahânesini Koruma ve Yardım Cemiyeti tarafından idare edilmektedir.
1963 yılı sonuna kadar temin edilen yardımlar şunlar olmuşdur :
Hükümet Yardımı 500,000 T.L.
Ticâret Odası 4,000,000 »
Sanayi Odası 1,660,000 »
Ticâret Borsası 250,000 »
Yusuf Yarar 80,000 »
Türk Ticâret Baankası 60,000 »
Emine ve Rifat Ergül 50,000 »
Hüseyin Başarır 30,000 »
Ünilever-İş 25,000 »
Sancak-Tül Sanayii, Murad Bayrak ... 15,000 »
Türkiye İs Bankası 15,000 »
Bakkallar Derneği 15,000 »
Balıkçılar Cemiyeti 10,000 »
Yümni Öztoprak 10,000 »
Ticaret ve Sanayi Odaları ve T. Borsası
Birliği 10,000 »
Saime Mürtezaoğlu 10,000 »
Hüseyin Başarır 5,000 »
Hüseyin Başarır ortakları 5,000 »
Cemal Polathâneli 5,000 »
Şaban Ergün 5,000 »
Narkos Kollektif Şirketi 5,000 »
Receb Mutlu 4,000 »
Tevfik Paksaray '. 3,000 »
Perakendeci Kasablar ve Müstahdem
leri derneği 3,000 »
Esnaf Kredi Kooperatifi 2,500 »
Arçelik Anonim Şirketi 2,500 »
Profilo Demir Fabrikası
Fethi Ural
Elektro Pak Şirketi
Salih Binbay
Nafi Meral
2,500 »
2,500 »
2,000 »
2,000 »
1,700 »
Ecza ve Kimya Maddeleri Şirketi 1,500 »
Elektro Dedikal Şirketi 1,500 »
Yorgancılar Cemiyeti 1,000 »
Piyâle Makarna Fabrikası 1,000 »
Kahveciler Derneği 1,000 »
Muhtelif küçük yardımlar tutarı 16,000 »
Muhtelif alacaklar 1,800 »
Malzeme satışı 11,000 »
Piyango Gelirleri 189,000 »
Banka faiz ve ikramiyeleri 172,000 »
Emanet '. 15,000 »
7,201,500 »
Hastahâneye nakdi yardım arasında gelir temin eden milk bağışları da yaılmışdır, bu arada merhum Zehra ve ismail Cumhur Mah-mudpaşada 13 odalı bir han ile Kapalıçarşıda bir dükkân vermişlerdir, çarşıdaki dükkân 213,000 liraya satılmış, buna eklenen bir para ile 240,000 liraya Karaköyde altında dükkân bulunan bir bina alınmış ve seneliği 30,000 liradan kiraya verilmiş, ve binaya Cumhurların adını taşıyan bir şeref levhası konmuşdur.
Hastahâneye gelir temin eden emlâk arasında Alemdar Caddesindeki eski hastahâne binası ile Kasımpaşada Gündeş iş Hanı bulunmaktadır.
Hükümet senelik 150,000 lira olan nakdî yardımını 1967 büdcesinde 100,000 liraya indirmiş, istanbul Vilâyeti de 1963 den sonra tahsis ettiği senelik 10,000 liralık yardımını 1967 büdcesinde 60,000 liraya çıkarmışdır.
Hastahâneyi idare eden cemiyetin üyelerinden Mediha Öztoprak her sene 5000 lira teberruda bulunmaktadır; ayrıca babası Cemal Paşa ile anası Naciye Hanım merhumlar adına 10,000 lira bağışda bulunmuş, hastahânenin bir odası paşa ile zevcesinin adı verilmişdir.
Hastahânede; hâriciye, dâhiliye, kadın -doğum, kulak - burun - boğaz, göz, cildiye, bevliye, çocuk poliklinikleri ve servisleri ile röntgen, bakteriyoloji ve hayatî kimya laboratu-varları vardır.
Cümle kapusundan girildiğine göre zemin katında başhekimlik, müdürlük ve Eezâhâne;
esnaf," isfanbül esnam
5346 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 5347 —
ESNAF, İSTANBUL ESNAFI
Necded Sirmen; Kemal Dramur; Sami Akdağ; Kemal Tasdemir; Hüseyin Bağcı; Kemal Mutgan; Ömer Faruk Akdağ; Atıf Potumgil; Fethi Yars;
1. katda doğum - kadın hastalıkları, çocuk; 2. katda hariciye; 3. katda dâhiliye servisleri vardır; çatı katında da hemşire odaları bulunmaktadır. Cildiye, göz, ve kulak - burun - boğaz servislerine 2. ve 3. katlarda, bevliye ser-visine de 2. katda yer aynlmışdır. Zemin katının altında poliklinik vardır, kapusu yan ta-rafdadır. Bu katın altında personel odaları, hamam, berber, kahve ocağı; en alt bodrumda da kalorifer ve mazot dâireleri bulunmakta? dır.
Hasta odaları 1. 2. ve 3. katlardadır. Odalara, yukarda da kaydettiğimiz gibi bağışda bulunan müessese ve hayır sâhiblerinin isimleri verilmişdir.
îstanbul Esnaf Hastahânesinde 1966 yılında 53571 kişi poliklinik tedavisi görmüş, 5915 kişi hastahânede yatmış, 980 kişiye ameliyat yapılmışdır.
Poliklinik muayenelerinde teberru olarak 5 lira, yatanlardan da masraf karşılığı 15 lira alınır; fakat yatan bir hastanın günlük masrafı aslında 42 liradır, aradaki fark teberru ve yardımlarla kapatılır.
1966 yılında îstanbul Esnaf Hastahânesi-
nin idare heyeti şu zatlardan mürekkebdi :
Yusuf Yarar (Başkan), Hüseyin Başaran (ikinci Başkan), Şemseddin Altuğ (Muhasib üye), Sabrı Eren (Veznedar üye); ve on üye: Kemal Ergin, Nızameddin Diler, Receb Mutlu, Necati Tandoğan, îsmail Göksu, Mecid Cetin-kaya, ibrahim Gündamar, Edhem Kodaman -oğîu, Mahmud Sucuoğlu, A. Emin Giray; he-sab müfettişleri: Nejad Basmacı, Nevzad Sa-yımer; Ticaret Odası temsilcileri: Salih Bin-bay, Taceddin Güntan, Faruk Çehreli (Hesab müfettişi).
1967 senesi eylûlunda îstanbul Esnaf Has-
tahânesinin mütehassıs doktorları şu zatler
idi :
Dahiliye ve Başhekim
Dahiliye
Dahiliye
Dahiliye
Hariciye - Operatör
Hariciye - Operatör
Üroloji
Kadın - Doğum
Kadın - Doğum
Naşid Sunay; Nurettin Ağuşoğlu; Kemal Nuri Imre; Ahmed Akkoyunlu; Hidayet Kızıl; Refik Köymen; Fikret Kandemir;
Göz
Kulak, Burun, Boğaz
Cildiye
Çocuk
Bakterioloğ
Biokimya
Röntgen
Hakkı GÖKTÜRK
ESNAF İHTİLÂLİ — Onyedinci yüzyıl ortasında Dördüncü Sultan Mehmedin ilk saltanat yıllarında mütegallibe yeniçeri ocağı ağaları ile onların elinde bir kukla olan sadı-râzam Melek Ahmed Paşanın zâlim idarelerine karşı bütün îstanbul esnafının ayaklandığı bir halk ihtilâlidir; bu ihtilâl sadırâzamı makaa-mından attırmış ve mütegallibe ocak ağalan saltanatının da yıkılmasını hazırlamışdır (B.: Ahmed Paşa, Melek, Cild, l, sayfa 419, ve bu madde içinde sayfa 423).
ESNAF KANTOLARI — Türk tiyatrosunda kantoların, kantocu kızların (şantöz -dansözlerin) önemli yer aldığı geçen asır sonlarında sahnede esnaf tipleri üzerine âşıkaane terennümler İstanbul halkı, kantocular güzel bir delikanlı olarak tahayyül edilecek bir Dondurmacıya, bir Mısırbuğdaycıya, bir Bozacıya, bir Laz Kayıkçıya hitaben ilânı aşk etmiş, ya-hud onların ağzından âşık rolüne çıkmışdır. Metinlerini kanto mecmualarından aldığımız aşağıdaki esnaf kantolarının notalarını bulamadık, o notaları bulacak imkâna sâhib görünen kimseler de recâmızı yerine getirememişlerdir. Esnaf kantoları bu ansiklopedide esnafın kendi isimleri ile müstakil maddeler olduğu için buraya örnek olarak altı kanto alıyoruz:
Arabacı Kantosu Bizim araba boşdur Binde çayıra koşdur Hopla hopla hey Kayıkla gitmeyiniz Arabaya bininiz Geliniz eğleniniz Hopla hopla hey
* Şamram Hanımın Süpürgeci Kantosu
Sırma gibi süpürgemin ince teli Hiç toz kondurmaz temizler her yeri Çağırma beyim nafile döndüm ben geri Hasır süpürgesi hasır süpürgesi Gelin alın lâzım olur Güzel uşaklar memnun olur
Şamram Hanımın Keten Helvacı Kantosu Acem helvacısı geliyor Keten Helva getiriyor Herkesi memnun ediyor Parayı cebden çekiyor Nane suyu nane şeker Benim canım seni çeker Hem kırmızı hem de beyaz Tel tel olmuş Keten Helvam
Sakız gibi Keten Helvam
*
Peruz Hanınım Mısırbuğdaycı Kantosu
Mısırımı kavururken Dumanını savururken Sesim kısılıyor benim Sokak sokak bağırırken
Mısırbuğday kıtır kıtır
Taze pişmiş çıtır çıtır
*
Eleni'nin Laz Kayıkçı Kantosu Tırabzona gitdin mi? Hamsi baluk gördün mü? Al aşağı aşağı Karadeniz uşağı İpden olur kuşağı
Al aşağı aşağı Fistanın düğmelerni Sıkmasın memelerini O kiras dudağım Bir Asırsam ne olur Altın versem almazsın O kiras dudağını O şeker dudağını Bir ısırsam kanmazsın
Tutmadım elini Saramadım belini Aman güzel Eleni Yosma çapkın Eleni Kandırsaydım seni ben Olurdun Laz Gelini
Başımda kara başlık Karım olmazsan bari Gel olalım kardaşhk
Deniz üstünde kayık Ben sarhoşum sen ayık Kayık üstünde tente Gel misafir ol bende Kayıkda var yorganım
Gel 'bos kalmasın yanım
*
Küçük Peruz ve Şamram hanımların Sandalcı Duettosu
Şamram — Açma yelken açma yelken
Hava bozuk batarız
Peruz — Batarsak da bir tarafdan çıkarız Şamram — Gel arkadaş gitmeyelim Bir fırtına kopacak
Peruz — Gideriz be gideriz be
Nevar canım korkacak Şamram — Haydi haydi gidelim gidelim
Peruz — Kürekleri çekelim Şamram — Siya sandal siya sandal Peruz — Siya sandal sandal...
Hüsnü KINAYLI
ESNAF KETHÜDALARININ İDAMI
VAK'ASI — ikinci Sultan Mahmudun ilk saltanat yıllarında, sözün ayağa düşdüğü, devletin liyakatsiz ellerde bulunduğu devirde geçmiş dehşet verici vak'alardan biridir.
Mora ihtilâlini tâkib eden Rus harbi içinde Osmanlı ordularının mağlûbiyet haberleri îstanbul rumlarını aşırı derecede şımartmış, 1829 yılında, büyükşehirde rum azınlığının kesif olarak oturdukları semtlerde Türklere karşı adetâ silâhlı bir kıyam ve katliam hazırlığı alâmetleri belirmişdi. Bu durum karşısında hükümet, ulemâ ve ricalin konaklarında silâhlı muhafızlar bulundurmasına, ve taht şehrindeki bütün memurlarla medreselerde oturan diyar garibi talebenin de silâhlandırılarak, geceleri, ramların bir baskın ihtimâline karşı mahallelerde kol gezerek nöbet tutmalarına karar verildi; fakat, içlerinden bâzı uygunsuz kimselerin silâhlarını bilâkis tecâvüz yolunda, kötü-lükde kullanabilecekleri düşünülerek, İstanbu-lun esnaf tabakası ile ayak takımının bu silâhlanma kararından istisna edildikleri, kadimden beri devam ede gelen silâh taşıma yasağına riâyete mecbur oldukları ayrıca ilân edildi.
Şehrin inzibat ve asayişini o tarihlerde yeni kurulmuş olan Asâkiri Mansûrei Muhanı-mediye karakolları ile temîne çalışacak yerde böyle garib bir kararın ilânı îstanbulda fevkalâde bir heyecan, hattâ dehşet uyandırdı, îs-tanbulun Türk - Müslüman nüfûsunun büyük ekseriyetini teşkil eden esnaf tabakası arasında ise hem heyecan, hem de hükümete karşı galeyana sebeb oldu. Bâzı ağzı karalar da bunlardan istifâde ederek îstanbula çeşidli dedikodular yayıldı, bu arada bilhassa: «Ruslar yeniçeriliği ihya edecekmiş; Rus ordusunda yirmi bin yeniçeri varmış..» gibi lâflar çıkdı. çarşı boylarında kahvehanelerde hattâ pâdişâhın aleyhinde konuşanlar oldu. Şehirde ticâret, alış veriş durdu; îstanbula bir kâbus çökdü.
Bunun üzerine devlet ve ordu aleyhinde söz söyliyenlerin dedikodu yapanların, yalan
ESNAF, İSTANBUL, ESNAFI
—. 5348 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 5349 —
ESNAF, İSTANBUL ESNAFI
yâhud yanlış havadis yayanların derhal idam edilmeleri hakkında Babıâliye bir hattı hümayun gelmişdi; bu emrin tatbikine de serasker paşa memur edildi; o da bir çok kavaslar ve askerlerle her gün kol gezmeğe başlayarak uygunsuz takımını haber vermedikleri bahanesiyle, aslında ise sadece halkın gözünü korkutmak için esnaf kâhyalarını, esnaftan namlı kimseleri sorgusuz muhakemesiz idam ettirdi. Bu arada Tuhafiyeciler Kethüdası Hacı Ahmed Ağa Eminönünde, Kuru yemişçiler Kethüdası seksen yaşındaki Uzun Mehmed Ağa yemişçiler içinde, Balmumcular Kethüdası Zındankapısında, Üsküdarın namlı kayıkçılarından Halil Üsküdarda; Kömürcüler Kethüdası Ali Ağa, taşçı ustalarından Mehmed Usta, Hammallar Kethüdası Ali Ağa, müslim ve gayri müslim esnaftan ve esnaf yazıcılarından bir çok masum adam, bu arada bir çok kabadayı, vurucu kırıcı serseriler, baldırı çıplaklar şehrin muhtelif köşelerinde katledildiler. Cellât pençesinden kurtulabilen esnaf kâhyalarından bir kısmı da sürgüne gönderildi. Balıkpa-zarında «Avor Zavorun kahvesi» diye meşhur olup îstanbulun en büyük ve günün her saatinde müşteri ile dolu olan esnaf kahvesi de temellerine varınca yıktırdı.
ESNAF. «LETÂİFİ ESNAF» — Hasan Nüzhet Efendinin (ölümü 1890) esnaf üzerine mizahî bir eseri (B.: Nftzhet Efendi, Hasan); basılmışdır, ceb kitabı boyunda 64 sayfalık küçük bir kitabdır, 29 parça yazının başlıkları şunlardır: Ekmekçi, Kasab, Bakkal, Sebzeci, Pirincci, Manav, Şekerci, Aşçı Kadın, Mekteb Kalfası, Suyolcu, Kanun Ustası, Odun, Kömürcü, Saka, Attar, Tütüncü, Çorabcı, Haffaf, Saraç, Terzi, Berber, Hamam, Saatçi, Yorgancı, Sarraf, Dülger, Kürkçü, Sahhaf, Kayıkçı.
Çoğunda esnafdan veresiye alma konusu üzerinde durulmuş, adî, mübtezel, ve müstehcen cinaslara da geniş yer verilmişdir. Örnek olarak iki parça alıyoruz :
Kömürcü
-
Efendim Allah nice senelere yetişdirsin
-
Cemîan Ahmed Reis, hoş geldiniz, safa gel
diniz, nasılsınız, iyi misiniz
-
Elhamdülillah..
-
Kayık Harem İskelesinde mi?
-
Hayır daha gelmedi, birkaç güne kadar Çat-
ladıya yanaşacak..
-
Allah vere tozsuz ve marsıksız olaydı..
-
Efendim, marsığı yok ama şu eski hesabla-
rın tozunu sükseniz güzel olacak, zira bu yıl kömür
ateş bahâsına, artık kül olduk..
—• Canım, Ahmed Beis, ayağının tozu ile sıcağı sıcağına akçe istenir mi., hem canım insafın yok mu, bu kadar yanub yakılacak ne var..
— Mâşaallah beyim peh peh.. bizim mangırlar
Derviş Mercan gibi üç erbain çıkardı, daha çilesi
dolmadı mı., simdi para isteyince başdan savulmak
insafsızlık olmuyor, ben kıs kışla gider soğuklardan
değilim, kömürü elleyerek ve bahasının vaktini bel
leyerek almalı., beni görünce kül kedisi gibi sinece
ğinize ateş püskürüyorsunuz, darası alınanlardan ve
kalbur üstüne gelenlerden olduğunuzu bu sefer an
ladım, bundan böyle mangal tahtası bayram hafta
sı demeyüb para istememeli...
Kayıkçı
Coşkunluk âleminde rüzgârın önüne düşmeyen âdem yorulur fehvasınca havâühevese uyub yavaş yavaş Halıcıoğlu İskelesine indim ki bir alay yalı çapkınları iki keçeli yayılub oturmuşlar, Karadeniz coşdu derler, deniz taaşdan aşdı derler diye bağıra bağıra dalga sayarlar. Fakir de kalenderâne bir baş-dan bir başa dalgın dalgın volta vurub dururken havaî mavi çuha üzerine balık sırtı su işlenmiş döşemeli bir kayığın kıçına kaba rüzgâr bir yiğit oturmuş, bulut arasında hava koklar, fakirin eski kenarcı olduğumu anlayınca kıyı suları ile sahili merama yanaşmaya başladı, benim de yüreğime bir bardak su serpildi.
-
Efendim, nereye gidecekseniz gidelim..
-
Hava nasıl?
-
Karayel mi, lodos mu, keşişleme mi, kıble mi
bilemem..
-
Kıble olduğunu mihrâb ebrûlerin îmâ eder..
— Niyet hayır, âkibet hayır, buyurun gidelim..
Kürek üzerine kalkub siya kaaidesi ile yanaşub
bizi aldı, iki kürek boyu gittikden sonra kürekleri yağlayarak dizliğin ağmı balık tutaroasma bir sil-küb düzelterek uğurlar olsun kaaidesini icra etti.
— Nerelisin, adın nedir?
-
İsmim Selâmet, kendim Denizliden olurum,
ya siz efendim
-
İnegöldeniz..
-
Cinsimiz bir ama sizde tatlı tatlı mazmun
lar var gibi...
ESNAF LONCASI CADDESi — Ayvan saray ile Baiat arasında, Mollaaşkî ve Atik-mustaf apaşa Mahallelerinin yollarından; Atik mustafâpaşa Mahallesinde Ağaçlıçeşme Sokağı ile Mollaaşkî Mahallesinde Dökmeci ibrahim Sokağı arasında uzanır; Eğrikapu Fırın Sokağı ile kavuşağı vardır, Kundakçı Sokağı, Yatağan Hamamı Sokağı, ve Gemici Hasan Sokağı ile dört yol ağızlan yaparak kesişir (1934
Belediye Ş.R. 8/113 ve 114). Ağaçlıçeşme Sokağı tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli, yaya kaldırımlı bir sokakdır; 2-4 katlı ahşab ve kagir evler ile dükkânlar arasından geçer bir çarşı boyudur; 6 kahvehane, 5 bakkal, 2 terzi, 2 ka-sab, 2 manav, l berber, l turşucu, l helvacı, l börekçi, l marangoz, l yorgancı, l tenekeci, l ağaç tornacısı vardır. Ayyıldız Gençlik Kulübü binası bu caddededir. Caddenin her iki başında birer çeşme vardır; Ağaçlıçeşme Sokağı tarafındaki çeşme, yüksek bir bağçe duvarı önünde klâsik üslübde kitâbesiz bir çeşmedir, ve önünde bir çınar ağacı vardır; Dökmeci İbrahim Sokağı tarafındaki çeşmede ise «Sâhi-bülhayrat Sinan Ağa 1310 -1317 (1894 -1901)» kitabesi bulunmaktadır. Ev ve dükkânların kapu numaraları 11-53 ve 2-90 dır (Temmuz 1966).
Dostları ilə paylaş: |