FÂZIL DÎVÂNI — Onsekizinci yüzyıl sonları ile Ondokuzuncu Yüzyıl başında yaşamış Enderunlu Fâzıl Beyin dîvânı; divanda İstanbul hayat ve tarihi ile ilgili parçalar şunlardır:
Vefa semtindeki kendi evi:
Şad güne belâ ile giriftarı cefâyım Bir hânei viranede tâ semti Vefâde
Bir hânei virane ki dîvârü tavanı
Şad secde ider badi hevâ subhü mesâde
Dükkâııçei hallaca dönüp zâhirü bâtın Bîrûnü derun bert ile sâde beside
Def n itti bizi zinde iken berfi siyehkâr Ey ehli nefes Fâzılı bîçâre belâde
(Üçüncü Sultan Selime Şitâiye)
* Dördüncü Sultan Mustafa ve İkinci Sultan Mahmuda cülus tarihleri.
İzzet Mehmed, Koca Yusuf, Halil Hamid ve Yusuf Ziya Paşalara sadâret tarihleri.
Tayyar, Hamdullah ve Musa Paşalara sadâret kaymakamlığı tarihleri.
Şerif, Mustafa, İbrahim ve Mustafa Refik Efendilere sadâret kethüdalığı tarihleri.
Salihzâde Esad ve Arabzâde Mehmed E-fendilere şeyhülislâmlık tarihleri.
Şemseddin ve Atâullah Efendilere Rumeli kadıaskerliği tarihleri.
Hatice Sultanın Neşâtâbâd Sahilsarayma, Esma Sultan Yalısına, Kaptanıderyâ Hüseyin Paşa konağına, Kasımpaşada Kaptanpaşa divanhanesine, sarayda hazîne dâiresine, Tophaneye, Mîrî Demirhaneye, Tersaneye, Baruthaneye, Kumbarahâneye, Arabacılar Kışlasına, Hububat Anbarına, Mihrişah Valdesultan se--biline, Sırkâtibi İbrahim Efendi Çeşmesine, Tâhire Kadın Mektebine tarihler.
Vesâir memuriyet, vefat, sünnet düğünü, ölüm tarihleri.
* İstanbulluların sabah ezanları ile uyanması :
Nâra5'i «hayrün minennevm»i uzatma ey hatib Bisterü bâlîni âguuşimde ol canan yatur
(Gazel)
Dehşetli bir yer olan ve Zindan denilen o devir ceza evlerinin bitleri ile meşhur olduğu:
Sen dahi kehleli zindan gibi ey âşıkı zar Göricek ol büti şîmdengerû yakasına bit
(Gazel)
İstanbul delikanlıları arasında Cezayir Kesimi denilen bir kılıkla (B.: Cezayir Kesimi; cild 7, sayfa 3531) yalın ayak ve baldır bacak çıplak dolaşma modası;
O baldırlarla o cananı zîbâ İki sînıîn ayaklı servi bâlâ Ayaklar bir sebîkei simi hâlis Topuklar pârei elmas güya
(Gazel)
Suni hâlis gibi ol baldın der kim görse Rahmi mâderde gUmüş mâdeni var mı acaba
(Gazel)
Şebi vuslatda teni pâki olunsa taksim O topuklar o gümüş baldırı olsun bana pay
(Gazel)
Cezayir Kesimi kıyafetle yalın ayak baldırı çıplak dolaşan İstanbul gençleri arasında yazın şemsiye kullanma modası :
Şîvekânm serefrâz olmuş yine Şehsüvârı esM nâz olmuş yine Nâz içün şemsiye almış destine Hasreti ehli niyaz olmuş yine
(Şarkı)
Şemsiye tutmuş el'aman Kayıkda ol nuri siyah
(Şarkı)
Gençlerin işlemeli, telli uçkur kullanması:
Şali lâhor'un iki başı o telli uçkur
(Gazel)
Kısa diz çakşırlı gençlerden bir kısmının bacaklarında tozluk kullanmaları:
Eyledi hatırıma tozluğu irâsı gubar Vah ki ol sakını seyreylemeden nıehcûrum
(Gazel)
Gençlerin gömlek, mintan düğmeleri çözerek üryan sîne nümayişi:
Çöz düğmelerin sîne ko hıemvâre görünsün
(Gazel)
Gençler arasında sarı ve al renkli esvab giyme modası:
Âh o pâkîze eda âşıkı zarın cam iki renk ile esir etti dili nâlânı Gâhîce sarı gehî al giyer kaftanı l Biri altım şansıdır biri tavşan kaanı
(Şarkı)
Al baratalı genç, belki bir bostancı neferi (B.: Barata; cild 4, sayfa 2112):
Barata al yüzü al gaaret ider idrâki
(Şarkı)
Hançerle, kılıçla dolaşan gençler: Han'cer elde tîğ belde şehlevendinr el'aman
(Gazel)
Dal hançer dal fes olmuşsun aman elîaman Niyyetin zâlim yine uşşak ile kavgaa gibi
Şahbazım eşbehim dâyi revişli yoldaşım Hânümâm ehli aşkı niyyetin yağma gibi
Sırma perçem sırmalı mintan ile sunîn ten Pehlivanım bir gümüşden yapma ejderhâ gibi
(Kaptanıderyâ Hüseyin Paşaya kaside)
Gençler arasında külah altından perçem çıkarma :
Rünümâ olsa eğer zîri külehden perçem Olur elbet sana başdan başa dünyâ âşık
(Gazel)
— 5593
FÂZIL PAŞA (Mısırlı)
— 5592 —
FÂZIL PAŞA (Mısırlı Mustafa) — Tanzimat devrinde nazırlıklarda bulunmuş, ve Sultan Abdülâzize şahsî kırgınlık ile bir ara Avrupaya kaçarak meşrutiyetçi «Genç Osmanlılara geniş ölçüde para yardımları yapmış Mısırlı bir prens; Kavalalı Mehmed Ali Paşanın torunu, İbrahim Paşanın ikinci oğlu; 1829 da Mısırda Kahirede doğdu, 1845 de 16 yaşında iken İstanbula geldi ve Bâbıâliye girdi. Kendisinin İstanbula getirtilmesinde ve Bâbıâliye alırimasında büyük rol oynayan Mustafa Reşid Paşanın gaayesi bu Mısırlı prensi Osmanlı Devletine sadâkatle bağlı bir kişi olarak yetiştirmekdi.
1840 da Mısır valiliği Kavalalı Mehmed Ali Paşaya iç işlerinde istiklâl ve evlâdına kalmak üzere bırakılmışdı, kabul edilen veraset usûlü de Osmanlı Hanedanı verasetinin aynı idi, yâni Mısır Valiliği Kavalalı Ailesinin erkeklerinin en yaşlısının hakkı olacakdı; dolayısı ile Prens Mustafa Fâzıl da bir gün Mısır valisi olacakdı. Böyle bir valilik bir hükümdarlıkdı; Mustafa Reşid Paşa istikbâlin bir Mısır valisinin İstanbulda yetiştirilmesini zarurî görmüştü. Prens Mustafa Fazıl'a 1852 de henüz 23 yaşında iken vezirlik verildi ve Tanzimat
/&'-
Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa
(Resim: Kemal Zeren)
FÂZIL DİVANI
Gençlerde perçem salma: Âşıkın başına püsküllü belâdır perçem Dili bend etmeye zencîri kazadır perçem Bağçei işvede sümbül gibi katmer katmer Olmuş ârâyişi gülzârı safadır perçem
(Gazel)
Baldırlara bâzulara dövme ile yapılan yeniçeri nişanları (B.: Dövme; cild 9, sayfa 4733):
Açdı bâzusunu bildim ki o meh Yetmişbir
Gamzesi sineme dövdürdü nişanı orta
(Gazel)
Bir yeniçeri zabit unvanı olan Başeski: Olalı kışlayı, aşkında Başeski
(Gazel)
İstanbulun ayak takımı, külhanîleri arasında sevgililerini öperken âleme teşhir kasdı ile dişleme, ısırma geleneği:
Eyliyem hırs ile dişyâresi hep etrafın Seni hep âleme teşhir ideyim nâm olsun
(Şarkı) Ruhsânn bfıs eyliyecek dişleme yârin
(Gazel)
Delikanlıların giydikleri üstlüklerden Biniş:
Şehlevendim güzelim hak bu ki tos yakışmış Âteşin atlasın üstünde o bârûdî biniş Seni gördükde dahi Fazdı bîçâre dimiş Yandım âteşlere Tophaneli bir dilber için
(Şarkı)
Gençler arasında levandâne yürüyüş çalımı modası:
Yakışır tavrı îevendâne sana
(Şarta)
Bıçkın civanları ile meşhur Tophane sem-
ti:
Bak şu Tophaneye dilberler ile dopdoludur Kişi gördükde fitil almaya hiç kaabil mi Âteşi aşk ile barut gibi hep tutuşur Yalnız falya viren dilberine Fâzd mı
(Kıt'a)
Cihan icre eğer bir kere ol Tophaneli şûhin Dudağın emse âşık bal yemez tâ ömrü oldukça
(Beyit)
İSTANBtH
Devrin namlı köçeklerinden Fenerli Zer-nişan:
Kimdir ol nâdîde mahbûbi cihan Raksa girmiş nâz ider bir nevcivan Semti ol şem'in meğer semti Fener ismine derler imiş hem Zernişan
(Şarkı)
Devrin namlı köçeklerinden Yasemin: Kimse bilmez ne çiçeksin cana Yasemin gerçe ki ismin hâlâ
(Şarta)
Devrin namlı köçeklerinden Darçıngülü (Darçıngülü, cild 8, sayfa 4240):
Bir civan gördüm ki yanağı gülgülü Benleri var üç aded şeh dânelü Orta boylu hoş edalı cilvelü İsmine dirler imiş Darçıngülü
(Şarta)
Devrin namlı köçeklerinden Mehtab :
Halkdan kıldı o mehpâre hicab
Yüzüne perçemini kıldı nikab
Ay gibi meclisde ettikçe zuhur Didiler ismile âlem Mehtab
(Şarta)
Devrin namlı köçeklerinden Andon (B.: Andon; cild 2, sayfa 846): Güzeller şahı Andonum sana billâh meftunum Ne sîm var, ne altunum, heman bir saklı canım var
(Şarkı)
Devrin namlı köçeklerinden Âfet (B.: Âfet, Büyük ve Küçük, cild l, sayfa 221): Be hey Âfet ne kıyametsin sen Âşıkın canına hasretsin 'sen Işidirdim ki bir Âfet var imiş Şimdi bildim M ne âfetsin sen
(Şarta)
Bahar gecelerinde Boğaziçinde mehtab â-
lemleri:
Nevbahar irdi safa mevsimidir Böyle demlerde nice hâb idelim Binelim kayığa sohbet demidir Tâ seher saz ile mehtab idelim
Şevkile âbü havaya uyalım Vaktidir zevku saf aya doyalım
ANSİKLOPEDİSİ
Ne Hisar ve ne Taarbya koyahm Tâ seher saz ile mehtab idelim
Ol kayıkda iki sazende
Bir iki nağmesi hoş hanende
(Şarta)
Köçek oğlanların giydikleri sırma püsküllü beyaz fes :
Şöyle zannım girmiş onbeş yaşına Itri şâhîler sürünmüş kaaşma Sırma püsküllü beyaz fes 'başına Bir yarasmışdır ki yâ hû yelleli
(Şarta)
FAZIL MUSTAFAPAŞA (Köprülüzâde)
— Sadırâzam Köprülü Mehmed Paşanın oğlu, sadırâzam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşanın küçük kardeşi; Onyedinci asır sonlarının ünlü vezirlerinden, Üçüncü Sultan Süleyman ile İkinci Sultan Ahmedin sadırâzamlarmdan; 1047 (M. 1637-1638) de doğmuşdur; medrese tahsili gördü, babasının ve büyük kardeşinin yirmi sene sürmüş olan sadırâzamlıkları devrinde müderrislik yapdı; eniştesi Merzifonlu Karâmustafapaşamn sadırâzamlığı zamanında ilmiye mesleğinden ayrılıp 1680 de vezir rütbesi ile kırk yaşından sonra siyasî hayata atıldı. İkinci Viyana Muhasarası bozgunu ile başlayan karanlık devirde ve felâketli uzun harb içinde Silistire valiliği, Babadağı askerî harekâtında serdarlık yapdı, 1687 de İstanbulda sadâret kaymakamı (sadırâzam vekili) oldu; devrin pâdişâhı Dördüncü Sultan Mehmede karşı ayaklanmış olan ordunun Edirneden İstanbula yürüyüşünde, pâdişâhın tahtdan indirilmesinde büyük hizmeti görüldü. O bozgun ve anarşi devrinde Sakız Adası Muhafızlığında bulunur iken 11 muharrem 1101 (25 ekim 1689) de sadırâzam oldu. Ordunun başında sefere çıkarak Belgradı geri aldı; Üçüncü Sultan Süleymamn vefatında halefi İkinci Sultan Ahmed, Fâzıl Mustafa Paşayı makamında bırak-dı ise de az sonra 24 zilkaade 1102 (19 ağustos 1691) de Slankamen meydan muharebesinde alnından kurşunla vurularak şehid oldu ve nâ-şi kanlı harb meydanında kayboldu, sadırâzamlığı l sene 10 ay kadar sürmüşdü. Târihimizde temiz hâtıra bırakmış bir- devlet adamıdır.
Hüsnü KINAYLI
FÂZIL PAŞA SOKAĞI
— 5594 —
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
— 5595
FAZLİ NECİB BEY
Meclisine âza tâyin olundu; 1862 de Maarif Nazırı, aynı yıl içinde Mâliye Nazırı oldu.
1845 ile 1863 arasında geçen onsekiz sene içinde Mısır valiliğinde de tebeddüller oldu.
Mehmed Ali Paşa 1848 de öldü, büyük oğlu İbrahim Paşa (Fâzıl Paşanın babası) vali oldu; aynı yıl içinde o da öldü, Mehmed Alinin daha önce ölmüş ikinci oğlu Tosun Paşanın oğlu Abbas Paşa vali oldu, 1854 de Abbas Paşa ölünce Mehmed Alinin üçüncü oğlu Said Paşa vali oldu, 1863 de Said Paşanın ölümü ile valilik İbrahim Paşanın oğlu ve Fâzıl Paşanın büyük kardeşi İsmail Paşaya kaldı. Ailenin yaşça büyük erkeği olarak Mustafa Fâzıl Paşaya gelmişdi.
İsmail Paşa Sultan Azize, anası Pertevni-yal Sultana ve Babıâli erkânına muazzam, rüşvetler vererek «Vali» unvanını «Hidiv»e tahvil ettirdi (pâdişâh yetkili ulu vezir anlamında bir unvan) ve veraset kanununu değiştirerek Mısır Hidivliğini babanın büyük oğluna kalır şekle sokdu; bu suretle Mustafa Fâzıl Paşanın hakkı gasbedilmiş oldu, buna karşılık İsmail Paşa küçük kardeşine astronomik bir nakdî tazminat verdi; ve Mustafa Fâzıl Paşa dünyanın en zengin adamlarından biri oldu. Buna rağmen Sultan Abdülâzize kırıldı, Avrupaya kaçarak Paris'de yerleşdi, muazzam serveti ile Sultan Abdülâzizi devirmeye çalışan Genç Osmanlılara nakdî yardıma başladı. Namık Kemal Bey, Ziya Paşa, Şinâsi Efendi ondan en geniş ölçüde yardım görenlerdir. Parisde kendisini ziyarete gelen Genç Osmanlıların para isteyerek izzeti nefislerinden fedakârlık etmelerini önlemek için, kabul salonundaki bir masanın üstüne altınla doldurulmuş çanaklar koyduğu, gelenlerin dilediği kadar alıp gittiği rivayet edilir.
Fakat bu bilgili ve cömerd adam İstanbul'un âşıklarındandı, Parisdeki gurbet hayatında bunaldı; 1867 de Sultan Abdülâzizin Fransa seyahatini fırsat bildi, pâdişâha refakat eden Keçecizâde Fuad Paşa ile de dostluğu vardı, onun delâleti ile Sultan Abdülâzizi ziyaret etti, kendisini af ettirerek İstanbula dönme iznini aldı ve îstanbula döndü. İstanbulda cö-merdce himaye ettiği kimselerden biri Ebüzzi-ya Mehmed Tevfik Bey oldu (B.: Ebüzziya Mehmed Tevfik Bey, cild 9, sayfa 4875). Yine yüksek meclisler âzalıklarmda, mâliye ve adliye nazırlıklarında bulundu; 1875 de 46 yaşında
öldü; kabri Eyyubsultanda Bostan iskelesinde-dir. Ansiklopedik geniş bilgi sahibi, sohbeti gaayet tatlı bir meclis adamı idi.
FÂZILPAŞA SOKAĞI — Bakırköyünün sokaklarından; Sporcu Sokağı ile Cumhuriyetçi Sokağı arasındadır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 12). İki araba geçecek genişlik -de beton döşenmiş bir yol olup ikişer üçer katlı beton yapı evler ve apartımanlar arasından geçer; bir marangoz atöliyesi vardır; kapu numaralan 3 -19 ve 6 - 28 dir (şubat 1968).
Hakkı GÖKTÜRK
FÂZIL RİZA BEY — Tiflis, Viyana ve Ce-nevrede konsolosluklarda bulunmuş bir hariciyeci; aşırı derecede zengin bir ailenin evlâdı olarak 1875 -1878 arasında İstanbulda doğdu; son Osmanlı Ayan Meclisi âzasından Topçu feriki Ali Rizâ Paşanın oğludur, bu muhterem zât meş'um Sevr Muahedesini kabul için toplanmış Şûrâyi Saltanatda, 300 kişi arasında red oyu kullanan tek sîmâ olmuşdu (B.: Ali Riza Paşa, Topçu; cild 2, sayfa 708); 1921 de vefat ettiği zaman Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) Fâzıl Riza Beye şu telgrafı göndermişdi:
«Vatanımız, babanızın umduğu gibi kurtulur da hepimiz halâs buluruz. Tâziyetler. Gözlerinden öperim. Mustafa Kemal.»
16 yaşında bir çocuk iken İkinci Sultan Abdülhamid tarafından mülâzimi evvel (üst-teğmen) rütbesi ile hünkâr yaverliği payesi verilmişdi. Ailesi Gürcistanın kadîm bir hanedanından geldiği için muhitinde «Prens Fâzıl Bey» diye anılırdı. Büyük bir servetin tek vârisi olarak refah içinde yaşadı; iki defa evlendi, zevceleri tahtı nikâhında öldüler, çocuğu olmadı, tek başına kaldı. Kendi ağzı ile «kırk yıl her Allanın akşamı içen bir adamın akıbeti olarak» siroz hastalığına tutuldu ve bakılmak üzere 1958 de Darülacezeyi hastahânelere tercih etti. 1964 de orada kısmen şifâyab olmuş, yaşı doksana yaklaşmış bir kibar kişi,^ Prens Fâzıl Bey adı ile yaşıyordu.
Bibi: Darülacezeye Düşenlerin Hikâyesi, Metin Soysal, Hürriyet Gazetesi
FAZİLET SOKAĞI — Fâtih ilçesi merkez nahiyesinin Sinanağa Mahallesi sokaklarından; İbadethane Sokağı ile İbâdethânearkası Sokağı arasındadır, isimsiz bir sokakla kavuşağı vardır ve üzerinde bir de isimsiz çıkmaz vardır
(1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 6/94). İbadethane Sokağı tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde kabataş döşeli bir yol olup ahşab ve kagir en büyük üç katlı evler arasından geçer; sağa bir dirsekle kırılır, dirseğin tam karşısında meydanımsı bir açıklık vardır. İbâdethânearkası Sokağı ile kavu-şak noktasında Zeyrek Kilise Camii bulunmaktadır. Bir bakkal dükkânı vardır; kapu numaraları l - 31 ve 2 - 18 dir; l numaralı iki katlı ahşab ev yeni yanmış, iskelet halinde duruyordu (ocak 1968).
Hakkı GÖKTÜRK
FAZLI BEY (Hazîneli) — Kanunî Sultan Süleyman devrinde Enderunu Hümâyundan yetişmiş bir şâir ve büyük hükümdarın nedimlerinden; Sultan Süleyman için bir mersiyesi meşhurdur; aşağıdaki beyitler o mersiyenin son parçasıdır:
Ana yâ Rab cinan durağ olsun Meskeni gülistanü bağ olsun
Arsa! tâbnâki mahşerde Sâyei Arş ana otağ olsun
Meclisinde şarâbı kevserden Desti buran pür ayâğ olsun
Kabri târik olmasun bir dem Pertevi nur ana fcerâğ olsun
Ola Cennetde ol Burâka suvar Önünce gılman kamu yayağ olsun
Ana dağ üstü bağ olub ter dem Hasreti bağrımızda dağ olsun
Yerde yatdıkca ol vücûdi şerif Pâdişâhı zemâne sağ olsun
Seçeri ömrü payidar olsun Avni Hâk ana dayâğ olsun
Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi. Bibi.: Tâyyarzâde Ata, Enderun Tarih, IV.
FAZLİ ÇELEBİ — Onartma asır şâirlerinden; ğaayetle esmer olduğu için «Kara Faz-li», saraç olan babasına nisbetle «Saraçoğlu»
lâkabları ile anılırdı; İstanbulda doğmuşdur, asıl adı Mehmed Ali'dir, «Fazli» şiirlerinde kullandığı mahlasıdır, gençliğinde asrın ünlü şâiri Zatînin hizmetinde bulunmuş ve onun himmeti ile yetişmişdir. Kanunî Sultan Süley-manın şehzadelerinin sünnet düğününde sunduğu bir kasîde ile nazarı dikkati çekmiş; büyük pâdişâhın en sevgili oğlu Şehzade Mehmed Magnisaya vali olarak gönderilirken onun dîvan kâtibliğine tâyin edilmiş; Şehzade Meh-medin ölümünde aynı vazife ile Şehzade Mus-tafanın hizmetine geçmiş, o prensin de 1552 de idamında Şehzade Selimin kapusuna girmiş ve 1563 de Kütahyada ölmüşdür.
Fazli Çelebi'yi yakından tanımış olan Kastamonulu Lâtifi, adına nisbetle anılan şuerâ tezkiresinde: «Merhum basit, dîvâne, abdal görünüşlü ama zihni açık, gayet zeki idi. Şiirlerinde, mânâdan ziyâde kelimelerin rengine, nümayişine bakardı; Hüsrev ve Şirin tarzında Hümâ ve Hümâyun isimli beş bin beyitlik bir kitab nazmetmiş, Hamse tarzında bir de Sitte yazmışdır ki bu eserinde en güzel manzum hikâyesi Gül ve Bülbüldür; nazım sanatının türlü hünerlerini göstererek garrâ gazeller, beyitler yazmışdır» diyor. Aşağıdaki gazelini :Lâ-tîfî Tezkiresinden alıyoruz:
Aşk u hüsniyle iden şeydâ beni zîbâ seni ; İtti Kays ü Leylî'ye hempa beni hemtâ seni
Asılub ben karşusunda kat'ı peyvend etmeden İtmemiş hâli Hûda aslaa beni kat'â seni
Kani devlet ey peri babı saadet acıjub Hanen içinde gören peyda beni tenhâ seni
FAZLİ NECİB BEY — Geçen asır sonları ile asrımız başında tanınmış bir gazeteci, verimli bir yazar; 1863 de Selânikde doğdu, oranın ileri gelenlerinden Abdürrahman Nazif Beyin oğludur; Selanik idadisini bitirdikden sonra hukuk mektebine girdi, bir ara Selânikde avukatlık yapdı, İstanbul gazetelerine «Selanik Mektubları» adı ile yazılar yolladı ve 1869 da Selânikde «Asır» adı ile bir gazete çıkararak 1909 yılma kadar devam ettirdi, gazetesi İttihad ve Terakki Fırkasının organı gibi tanındı, 1909 da İstanbula gelerek Matbuat Müdürü oldu ve 1912 de emekliye ayrıldı, Tütün Rejisi idaresine girdi ve şube müdürü oldu.
FAZLİ PAŞA (Kara)
— 5596 —
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
—- 5597 —
FAZLULLAH FİRKATEYNİ
Muhtelif hayır cemiyetlerinde çalışdı; 1932 de vefat etti.
Mektebler için gramer ve coğrafya kitab-ları yazmışdı; «Aile Büdçesi», «Aile Sofrası» ve «Aile Eğlenceleri» isimli üç kitabı da bizde o yolda kaleme alınmış ilk eserlerdir; devrinin tanınmış hikâyecilerindendi, kitab hâlinde yayınlanmış olanları şunlardır: «Bir Gençliğin •Güzârı», «Cani mi, Masum mu», «Dilâver»,
Fazli Necib Bey
(Besim: Sezai; Türk Meşhurları)
— •,.-:••.- ' - .,-. .uf^^^P'
«Sevdayı Masum», «Pervin», «Şık», «Garib Â-ileler», «Türk Kızı», «Dehşetler İçinde», «Menfî», «Saraylarda Mecnunlar», «Külhanı Edib-ler», «Küçük Hanım», «Muhacir», «Roz ve Ni-net» (Terceme), «Gerdanlık» (Terceme), «Familya Çocukları» (Terceme), «Arşen Lüpen» (Terceme), «Bir Genç Kızın Jurnali» (Terceme), «Japonya Seyahatnamesi» (Terceme).
En son yazıları Haftalık Mecmua ile Cumhuriyet Gazetesinde çıkmışdır.
FAZLİ PAŞA (Kara) — Onaltıncı asrın ikinci yarısında yaşamış ve siyasî hayatı sönük geçmiş bir vezir; İstanbulda Binbirdirek-deki sarayı, devrinde vezir saraylarının en muhteşemi idi; adını tesbit edemdeiğimiz bir sultanla evlenmişdi; XVIII. yüzyıl başlarında yazılmış meşhur Tayyarzâde hikâyesinde ölümünden sonra Cevâhirli Hanımsultan diye a-nılan kızının Binbirdirekdeki sarayı bir batakhane gibi kullandığı anlatılır (B.: Mehmed A-ğa, Tayyarzâde). Birinci Sultan Ahmed tahta çıktığı zaman hayli yaşlı imiş; genç pâdişâh bu görgülü ve sohbeti tatlı zâti sık sık ziyarete gelirmiş, Fazli Paşa meşhur sarayında pâdişâhı oturtmak için bir taht yaptırmış ve tahtın konduğu salona da hünkâr sofası denilmiş.
FAZLİ PAŞA (Müsâhib) Onyedinci asır vezirlerinden; aslı Bosnalıdır, Enderundan ye-tişmişdir, gençliğinde aşırı derece güzelliği ile meşhurdu, Dördüncü Sultan Muradın iltifatına nail olmuş, pâdişâh emriyle'Has Oda ağaları arasına alınmış, Sultan İbrahim devrinde saraydan çıkarak Anadolu Beylerbeyisi, pâdişâha müsâhib ve dâmad oldu. Kısa bir müddet kaptan paşalık yapdı, sonra yine valiliklerde bulundu; Silistire valisi iken halka zulüm ve rüşvet alma iftirasına uğradı, aslında dürüst bir adam iken azledilerek 1068 (M. 1658) de Edirnede îdam edildi.
İ. Alâeddin Gövsa «Türk Meşhurları» isimli eserinde bu zâtin hal tercemesini kaydederken: «İstanbulun bir semtine adını bırakmış vezirlerdendir, sarayı Binbirdirek civarında imiş, o semte bundan dolayı Fazlipaşa deniliyor..» diyor. Yanılmışdır, Binbirdirekde sarayı olan bu Müsâhib Fazlı Paşa değil, Birinci Sultan Ahmed devri vezirlerinden Kara Fazli Paşadır; hattâ Dördüncü Sultan Murad zamanının büyük halk şöhretlerinden Tayyarzâde Mehmed Ağa adında bir gencin hayatı üzerine yazılmış meşhur bir hikâyenin en önde kahramanlarından biri de Kara Fazli Paşanın kızı bir hanımsultandır (B.: Mehmed Ağa, Tayyarzâde) .
FAZLİPAŞA SARAYI — Onaltıncı asır vezirlerinden Kara Fazli Paşanın sarayı, Binbirdirekde idi; meşhur Tayyarzâde Hikâyesinde bu sarayın bir batakhane olarak işletildiği anlatılır (B.: Mehmed Ağa, Tayyarzâde); 1660 Ayazmakapusu Yangınında yanmışdrr (B.: A-yazma Kapusu Yangım, cild 3, sayfa 1512). Yerine yapılan büyük bir ahşab konak da halk ağzında aynı isimle anıldı; bîr ara defterdarlık konağı olarak kullanıldı. Bu bina da geçen asrın ikinci yarısında büyük Hocapaşa Yangınında yandı. Hâlen bu eski meşhur sarayın yeri, «Binbirdirek Sarnıcı üstü) meydamnısı arsa halindedir.
FAZLİPAŞA SAKAYI MESCİDİ — Hadi-katül Cevâmide şu malûmat verilmektedir: «Banisi Fatih Sultan Mehmedin satırı Uzun Şücâ'dır, Ayasofya Camiinde minber karşısındaki duvarda olan mâruf pençe nişanı bu Uzun Şücâ'ındır; kabri mescidinin mihrabı önündedir. Bundan mâda iki mescidi daha vardır. Minberini Dârüssaade ağası Hacı Beşir Ağa
koymuşdur; bu mescidin mahallesi vardır».
Tahsin Öz «İstanbul Camileri» isimli eserinde Fazlipaşa Sarayı Mescidi maddesinde Fuadpaşa Camii maddesine bir atıfda bulunuluyor ve o maddede şunları yazıyor: «Yereba-tanda Peykhâne Sokağındadır. Bu camii ilk defa Fatih Sultan Mehmedin satırı Uzun Sü-câeddin yaptırmış, harâbiyeti üzerine sadırâ-zam Keçecizâde Fuad Paşa 1848 den evvel yeniden yaptırmışdır. Kagir ve tek kubbeli, büyük pencereli olup belirli bir mimarî hüviyeti yokdur. Camiin naziresinde Uzun Şücâeddin medfundur. Sol tarafında da Fuad Paşanın türbesi bulunmaktadır (1962) (B.: Fuadpaşa Camii)
FAZLİPAŞA SOKAĞI — Kadıköyünde Moda semti yollarından; her iki başı da Moda Burnu etrafında bir çenber çevirmiş olan Devriye Sokağı üzerindedir; Beşbıyık ve Şükran sokakları ile dört yol ağızları yaparak kesişir (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 29/Moda). Devriye Sokağının Moda Koyu tarafında olan kısmından gelindiğine göre iki araba geçecek genişlikde asfalt döşeli ve yaya kaldırımlı bir yoldur. Üzerinde bağçeli iki eski ahşab konak, yine bağçeli iki kagir konak ve beşer katlı üç beton apartman; «Konak Restoran» adında bir lokanta, bir tenis oyunu yeri vardır. Ağaçlarla gölgelendirilmiş sakin, sessiz bir sokakdır; kapu numaraları 3 -11 ve 6-16 dır (kasım 1968).
Dostları ilə paylaş: |