KirkçEŞme tesisleri


MEVLEVÎLİK 428 429 MEVLEVÎLİK



Yüklə 8,15 Mb.
səhifə106/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,15 Mb.
#87838
1   ...   102   103   104   105   106   107   108   109   ...   140

MEVLEVÎLİK

428

429

MEVLEVÎLİK

İki eski kartpostalda bir grup Mevlevî (solda) ile mesnevîhan, neyzen ve semazen.



Ekrem Işın koleksiyonu r

tak meşihat dönemi, Safî Dede'nin vefatıyla son bulur, fakat ailenin diğer üyeleri bu defa Yenikapı Mevlevîhanesi yerine Galata Mevlevîhanesi'ni kendi yönetimlerine bağlarlar. Bunu gerçekleştiren şeyh ise Safî Dede'nin oğlu Mehmed Şemseddin Dede'dir (ö. 1760). Şemseddin Dede babasının ardından Kasımpaşa Mevlevîhanesi postnişini olmuş ve Galata Mevlevî-hanesi'nde Gavsî Ahmed Dede ailesinin son üyesi Abdülbaki Sırrî Dede'nin vefatıy- ! la bu tekkeyi de ortak meşihatına almıştır. 1750-1760 arasındaki bu ortak meşihat Şemseddin Dede'nin vefatıyla son bulur, ancak her iki tekke ailenin diğer üyelerince yönetilmeye devam eder.

Kasımpaşa Mevlevîhanesi'nde Musa Safi Dede ailesine mensup şeyhlerden Şemseddin Dede'nin oğlu Neyzenbaşı Ali Dede (ö. 1767), babasından sonra posta geçerken Şemseddin Dede'nin kardeşi İsa Dede de (ö. 1771), Galata Mevlevîhanesi şeyhliğini üstlenir. Daha sonra bu tekkede Safî Dede'nin damadı Selim Dede (ö. 1777) postnişin olmuş, vefatıyla yerine geçen oğlu Mehmed Sadık Dede (ö. 1778), bir yıl gibi çok kısa süren şeyhlik döneminde Galata ve Kasımpaşa mevlevîhane-lerini ortak meşihatı altında birleştirmiştir. Sadık Dede'nin ardından şeyh olan Selim Dede'nin oğlu Musa Dede (ö. 1787), yalnızca Kasımpaşa Mevlevîhanesi meşihatını iki ayrı devre halinde yürütmüştür. Bunların ilki 1777-1782, ikincisi de 1786-1787 arasını kapsar. Vefatıyla birlikte Kasımpaşa Mevlevîhanesi, Erzincan Şeyhi olarak tanınan Mevlanazade Mehmed Dede ailesinin yönetimine girer.

istanbul Mevlevîliğini 18. yy'da temsil eden şeyh aileleri, artık tam anlamıyla şehir hayatına özgü bir kültür yapılanmasının mimarıdırlar. Diğer yandan bu aileler içinde sarayın öncülük ettiği mo- ' dernleşme hareketine de bir yakınlık başlamış, böylece hem Mevlevî geleneği kendi içinde bu toplumsal hareketin gelişimine katılırken hem de merkezi yönetimin siyasi promgramlarıyla bütünleşme sürecine girmiştir. 18. yy'ın ikinci yarısından sonra Konya'daki Çelebilik makamının kendi isteği doğrultusunda istanbul mev-levîhanelerine şeyh tayini yapamadığı, ta-

rikat içinde güçlenen şeyh ailelerinin babadan oğula devrettikleri hilafet yetkisini kendi tasarruflarında bulundurmak suretiyle bu devir işlemini yalnızca tasdik ettirmek amacryla çelebilik mâkamıyla ilişkiye girdikleri anlaşılmaktadır. Sorunun bir de siyasi yönü vardır. III. Selim'in (hd 1789-1807) modernleşme hareketine ayak uyduramayan Konya çelebileri, ana hatlarıy-' la bu yenilikçi programın karşısında bulunurlarken, İstanbul Mevlevîleri büyük ölçüde değişimin yanında yer almışlar, böylece saraydan gördükleri siyasi desteği kendi haklarının onaylanmasj_doğrulfu-sunda tarikatın merkezi idaresinflemsil eden çelebilere karşı bir koz olarak kullanmışlardır.

Mevlevî organizasyonu içinde 18. yy'da sivrilen ve tarikatın 20. yy'a uzanan tarihinde siyasi ve kültürel açıdan rol oynayan şeyh ailelerinin başında Mevlanazade Mehmed Dede (ö. 1796) gelir. Kasımpaşa Mevlevîhanesi yönetimini Musa Safî Dede ailesinden devralan bu grup aynı zamanda tekkenin son yönetici kad-, rosunu da oluşturmaktadır. Erzincan Şeyhi lakabıyla da tanınan Mehmed Dede'nin 1787-1796 arasındaki meşihatından sonra hilafet babadan oğula geçmek suretiyle aile üyeleri tarafından temsil edilmiştir. Mehmed Dede'yi aynı aileden Ali Dede (ö. 1827), Mehmed Şemseddin Dede (ö. 1858), Ali Rıza Dede (ö. 1906) ve Mehmed Şemseddin Dede'nin (ö. 1909) meşihat dönemleri izler. Tekkenin son postnişini Seyfeddin Dede'dir. Kasımpaşa Mevlevîhanesi, bu son şeyh ailesinin yönetimi altında İstanbul Mevlevî kültüründe Bektaşî meşrep tasavvuf anlayışının odaklandığı bir merkez durumuna gelmiş ve Hasan Nazif Dede ile Beşiktaş Mevlevîhanesi'nde başlayıp Hüseyin Fahreddin Dede ile Bahariye Mevlevîhanesi'nde devam eden bir sürecin tamamlayıcı bir unsuru olmuştur.

18. yy'ın sonlarında Beşiktaş Mevlevîhanesi'nde de tarikatın güçlü şeyh ailelerinden Ahmed Dede'ye mensup bir grubun tekke yönetiminde söz sahibi olduğu görülmektedir. Bu tekkede Eyyûbî Mehmed Memiş Dede ailesinin son üyesi Mehmed Sadık Dede'nin 1764'te vefatından

19- yy'm sonlarında bir grup Mevlevî. İstanbul İçin Şehr-Engiz ist., 1991

sonra 2 yıl gibi kısa bir süre Abdülahad Dede'nin (ö. 1766) postnişinliği vardır. Bunun ardından Beşiktaş Mevlevîhanesi, Trablus kökenli Ahmed Dede ailesinin idaresine geçer. Bu ailenin bir kolu da Galata Mevlevîhanesi meşihatını üstlenerek 1810-1816 arasında her iki tekkeyi ör-, tak yönetimleri altına almıştır. Ailenin Beşiktaş Mevlevîhanesi'ndeki ilk temsilcisi Ahmed Dede (ö. 1771), Mevlevîliğin Akdeniz merkezli kültür kurumlarından birisi olan Trablus Mevlevîhanesi'nden yetişmiş ve Kuzey Afrika'da kökleşen Mevlevî kültürünün İstanbul'a girmesinde başlıca rolü oynamıştır. Vefatıyla yerine hattat ve nakkaş olan oğlu Yusuf Zühdî Dede (ö. 1817) geçer.

Yusuf Zühdî Dede'nin meşihat dönemi, kendileri de birer Mevlevî olan III. Selim ve II. Mahmud'un (hd 1808-1839) saltanat yıllarına rastlaması bakımından önem taşır. Diğer yandan Yusuf Zühdî Dede'nin damadı Mahmud Dede (ö. 1819), Galata Mevlevîhanesi'nde 1810-1816 arasında postnişinlik yapmış, ardından meşihatını Beşiktaş Mevlevîhanesi'ne aktararak vefat ettiği 1819'a kadar bu görevde bulunmuştur. Yerine geçen Said Dede (ö. 1853), Trablusşamlı Ahmed De-! de ailesinin son temsilcisidir. 1853'ten tekkelerin kapatıldığı 1925'e kadar önce Beşiktaş, ardından Bahariye mevlevîhane-lerini yöneten Hasan Nazif Dede'ye(~») bağlı şeyh ailesi ise Beşiktaş Mevlevîha-nesi'nin son yönetici kadrosunu meydana getirirler. Bu aile İstanbul Mevlevîliğinde "ehl-i beyt" âşığı olarak tanınmış ve Bektaşî meşrep tasavvuf anlayışını temsil etmiştir. Ailenin kurucusu Hasan Nazif Dede (ö. 186l), aynı zamanda Beşiktaş Mev-levîhanesi'nin son şeyhidir. Yerine geçen oğlu Hüseyin Fahreddin Dede(->), ailenin Bektaşî meşrep tasavvuf anlayışını Bahariye Mevlevîhanesi'nde(->) sürdürmüş, 1872'de Yenikapı Mevlevîhanesi Postnişini Osman Salaheddin Dede'nin kızı Fatma Aliye Hanım ile evlenerek son dönemin iki büyük ve önemli şeyh ailesi arasında yakın bir ilişkinin kurulmasını sağlamıştır. Fahreddin Dede'nin 191 l'deki vefatından sonra yerine oğlu Küçük Hasan Nazif Dede (ö. 1916) geçer. Daha sonra tekke inas çelebilerinden Salaheddin Çele-bi'nin vekâleten yönetimine girmiş ve onu da Bahaeddin Dede izlemiştir.

18. yy'dan 19. yy'a uzanan tarihsel süreçte Galata Mevlevîhanesi'nde de tarikat organizasyonunda ön plana çıkan şeyh aileleri dikkati çekmektedir. 1778'de Mehmed Sadık Dede ile meşihat dönemi kapanan Musa Safî Dede ailesinin yerine 1786'ya kadar çelebilik makamı tarafından üç şeyh atanmıştır. Bunlardan ilk ikisi Çelebi Abdülkadir Dede ve Hüseyin Dede (ö. 1782), Konya Mevlana Âsitanesi mensubudur. Üçüncü şeyh Bakkalzade Ali Dede, 1782-1786 ve 1790'da iki ayrı dönemde postnişinlik yapmış, her iki meşihatının arasında Galata Mevlevîhanesi şeyhliğini üstlenen Halil Numan Dede (ö. 1798) ise, İstanbul'daki son Mevlevî tekkesi olan Üsküdar Mevlevîhanesi'ni(->)

kurmuştur. Galata ve Üsküdar mevlevîha-neleri arasında 19. yy'da gelişen bir ilişki mevcuttur. Ancak bu ilişkiyi kuran Galata Mevlevîhanesi Postnişini Mehmed Ruhî Dede'den (ö. 1810) önce tekke meşihatında bulunan ve Şeyh Galib olarak tanınan Mehmed Said Dede'yi (ö. 1799) burada belirtmek gerekir. Şeyh Galib(->), köklü bir Mevlevî ailesine mensuptur. Babası Mustafa Reşîd Efendi aracılığıyla Me-lamîliğe(-0 bağlanmış ve böylece İstanbul Mevlevî kültüründe Şems kolu olarak bilinen tasavvuf anlayışının yeniden doğuşunu hazırlamıştır. Şeyh Galib, aslen Yenikapı Mevlevîhanesi'nden yetişmiştir. Burada Ali Nutkî Dede'ye intisap ederek çilesini tamamlamış ve III. Selim'e olan

. yakınlığı nedeniyle Ebubekir Çelebi tarafından 1791'de Galata Mevlevîhanesi postnişinliğine atanmıştır. Onun döneminde tekke, aralarında Aşçıbaşı Hulusi Dede ve tanınmış tezkireci Esrar Dede gi-ıbi Melamî meşrep Mevlevî seçkinlerinin de bulunduğu İstanbul'un bellibaşlı kültür merkezlerinden birisi durumuna gelmiştir. -

Şeyh Galib'in ardından Galata Mevlevîhanesi postnişinliğine atanan Mehmed Ruhî Dede, 1799-1810 arasında tekke meşihatında bulunmuş, oğlu Abdullah Necib Dede (ö. Î836) ise, Üsküdar Mevlevîhanesi postnişinliği yapmıştır. Galata Mevlevîhanesi Şeyhi Halil Numan Dede tarafından kurulan Üsküdar Mevlevîhanesi, aslında İstanbul dışından gelen Mevlevî dervişlerinin ikameti için bir zaviye olarak inşa ettirilmiştir.

Halil Numan Dede'nin 1790-1798 arasındaki postnişinliğini kısa aralıklarla Mehmed Hüsameddin Dede (ö. 1801), Ali Nailî Dede (ö. 1802), İsmail Hulusî Dede (ö. 1804) ve Mehmed Emin Dede'nin (ö. 1812) meşihat dönemleri izler. 1812-1836 arasında tekke yönetimini üstlenen

, Abdullah Necib Dede ise, Üsküdar Mevlevîhanesi tarihinde iz bırakan şeyh ailesinin ilk kuşak temsilcisidir. Galata Mevlevîhanesi Postnişini Mehmed Ruhî De-de'nin-oğlu olması nedeniyle her iki tek-

ke arasındaki kültürel ilişki Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiştir. Vefatından sonra yerine kardeşi Ahmed Arif Dede (ö. 1873) geçmişti. 1873-1881 arasında postnişinlik yapan Mehmed Zeki Dede'yi ise Arif Dede'nin oğlu Mehmed Hasib Dede (ö. 1886) izlemiştir. Üsküdar ve Galata mevlevîhaneleri arasındaki kültürel ilişkiyi bu ailenin meşihat döneminden sonra da sürdüren Şeyh Ahmed Celaleddin Dede'dir (ö. 1946). Gelibolu Mevlevîhanesi Şeyhi Hüseyin Azmî Dede'nin oğlu olan Celaleddin Dede 1873'te Mısır Mevlevîhanesi'nde çile çıkarmış, daha sonra İstanbul'a gelerek 1909'da Üsküdar Mevlevîhanesi postnişinliğine atanmıştır. 1910'da Ataullah Dede'nin yerine Galata Mevlevîhanesi şeyhliğini üstlenen Celaleddin De-. de, bu iki tekke arasındaki son kültür halkası sayılmaktadır.

İstanbul Mevlevîliğine 18. yy'ın ortalarından Cumhuriyet dönemine uzanan süreç içinde damgasını vuran şeyh ailesi ise, Ebubekir Dede'ye mensuptur. Bu aile Yenikapı Mevlevîhanesi'nde odaklanan bir yönetim mekanizması oluşturarak başta Galata Mevlevîhanesi olmak üzere tarikata ait diğer tekkelerde de kültürel açıdan denetim kurmuştur. Ebubekir Dede ailesi, siyasetle yakından ilgilenmiş ve Yenikapı Mevlevîhanesi bu sayede aktif politikanın içinde yer almıştır. İstanbul Mevlevî kültürüne yaptıkları en önemli katkı, musiki alanındadır. Gerek bu "aileye mensup şeyhler, gerekse bu sahada yetiştirdikleri sanatçılar son dönem Türk musikisinin temel taşları sayılmaktadır.

Mevlevî organizasyonu içinde son büyük şeyh ailesini kuran Ebubekir Dede (ö. 1775), 17. yy'm tanınmış Halvetî şeyhlerinden Seyyid Nureddin Efendi'ye mensuptur. Babası Halvetî Şeyhi Ahmed Efen-di'dir. Tıpkı Kaarî Ahmed Dede gibi, o da Mevlevîlik içindeki Halvetî kültürünün başlıca temsilcilerinden sayılır. Yenikapı Mevlevîhanesi'nde 18. yy'ın ortalarından itibaren güçlü bir yönetim kuran Ebubekir Dede, ünlü Melamîlerden Habeşîza-de Zâim Ağa'nın sohbetlerine katılarak

kendisinden sonra da bu tasavvuf anlayışının Mevlevîlik içinde sürmesini sağlamıştır. Ayrıca Galata Mevlevîhanesi Postnişini Abdülbaki Sırrî Dede'nin kızıyla evli olduğu için bu tekkenin yönetimini üstlenen ilk şeyh ailesinin kurucusu .Gavsî Ahmed Dede ile akrabalık ilişkisi de vardır. Henüz 14 yaşında iken babası Ebubekir Dede'nin vefatıyla Yenikapı Mev-, levîhanesi postnişini olan Ali Nutkî Dede (ö. 1804) ise, ailenin birinci kuşak üyeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Yaşça küçüklüğü nedeniyle tekkenin idaresi amcasının oğlu Aşçıbaşı Sahîh Ahmed Dede'nin elinde kalmıştır. Ancak Sahîh Ahmed Dede, tekke yönetimini kendi ailesine mensup şeyhlere geçirmek istemiş, fakat başarılı olamamıştır. Aile içindeki bu anlaşmazlık nedeniyle Yenikapı Mevlevîhanesi'nden uzaklaştırılan Sahîh Ahmed Dede'nin açık türbesi, bu olayla bağlantılı olarak Halet Efendi tarafından tekke dışında inşa ettirilmiştir.

III. Selim dönemi şeyhlerinden olan Ali Nutkî Dede, zamanının ince sanat zevkiy-le yetişmiş, hat, şiir ve musiki dallarında eserler vermiştir. Günümüze gelen iki önemli eseri, kendi türündeki tek örnek niteliğini taşıyan ve Yenikapı Mevlevîha-nesi'nin bir çeşit günlüğü olan Defter-i Dervişân ile şevk-i tarâb makamındaki Mevlevî ayinidir. Postnişinlik yaptığı dönemde Şeyh Galib ve Hamamîzade İsmail Dede'yi yetiştirmiştir. Yerine kardeşi Ab-dülbakî Nasır Dede (ö. 1821) geçer. Nutkî Dede zamanında tekkenin neyzenbaşı-lığını da yapan Nasır Dede, musiki teorisi üzerindeki çalışmalarıyla tanınır. Ailenin ikinci kuşak üyelerinden Mehmed Hüsnî Dede (ö. 1829), babası Nasır Dede'nin yerine meşihat görevini üstlenmiştir. Aslında tarikat geleneğine göre Nasır Dede'nin x kardeşi Abdurrahim Künhî Dede'nin şeyh olması gerekirken, o dönemdeki psikolojik rahatsızlığının tekke yönetimine imkân vermeyeceği düşüncesiyle meşihat doğrudan Hüsnî Dede'ye geçmiştir. 1829'da vefat eden Hüsnî Dede'yi bu defa Abdurrahim Künhî Dede'nin (ö. 1831) postni-

MEVLEVÎLİK

430

r

431



MEYDAN ŞAİRLERİ

-::"-,

sinliği takip eder. Yenikapı Mevlevîhane-si'nin kudümzenbaşılığını da yapan Kün-hî Dede, aralarında Vardakosta Mehmed Ağa gibi tanınmış isimlerin bulunduğu bestekârlar yetiştirerek aile geleneğini başarıyla sürdürmüştür.

İstanbul Mevlevîliğinin Tanzimat sonrası dönemine ve Osmanlı siyasi hayatına damgasını vuran Osman Salaheddin Dede' (ö. 1887), Ebubekir Dede ailesinin Yenikapı Mevlevîhanesi meşihatmdaki en etkin üyesidir. Amcası Künhî Dede'nin vefatıyla postnişin olmuş ve bu görevi yarım yüzyıldan fazla bir süre üstlenerek dönemin en nüfuzlu şeyhleri arasına girmiştir. Salaheddin Dede'nin üzerinde durulması gereken başlıca özelliği Tanzimat dönemi siyasi kadrolarıyla kurduğu yakın ilişki sonucunda Yenikapı Mevlevîhanesi'ni özgürlük fikirlerinin İstanbul'da tartışılabil-diği başlıca merkezlerden birisi durumuna getirmesidir. Kendisine intisap eden devlet adamları arasında Tanzimat'ın iki büyük sadrazamı Keçecizade Fuad Paşa ile Âli Paşa vardır. Ayrıca Mısırlı Kâmil Paşa ve Şeyhülislam Sâhib Molla, Salaheddin Dede'nin Yenikapı Mevlevîhanesi'nde düzenlediği toplantılara devam edenlerin başında gelmektedir. Fakat Salaheddin Dede'nin siyasi hayattaki yerini belirleyen kişi, yakın dostu olan Sadrazam Midhat Paşa'dır. Yeni Osmanlılar hareketinin içinde yer alan Salaheddin Dede'nin Midhat Paşa aracılığıyla V. Murad'ı desteklemesi ve bu dönemde Bektaşîler gibi mason lo-calarıyla ilişki kurması, II. Abdülhamid döneminde (1876-1909), Yenikapı Mevle-vîhanesi'nin sürekli gözaltında tutulması sonucunu doğurmuştur. Salaheddin Dede, Tanzimat'ın getirdiği idari reformlar sonucunda şeyhülislamlığa bağlı olarak kurulan ve tarikatları devlet denetimine sokmayı amaçlayan Meclis-i Meşayih'in de ilk başkanıdır.

I. Dünya


Savaşı'na

katılan


Mücâhidîn-i

Mevleviyye

Alayı.

Hayat Tarih

Dergisi,

S. 10 (Kasım 1968)

Vefatından sonra yerine oğlu Mehmed Celaleddin Dede (ö. 1908) geçmiş, post-nişinliği döneminde babasının bıraktığı siyasi mirasa sahip çıkarak Jön Türklerin yakın destekçisi olmuştur. Mevlevîliğin bu siyasi çizgisi, kendisinden sonra meşihat makamım üstlenen oğlu Abdülbakî Dede (ö. 1935) tarafından da sürdürülmüştür. Nitekim 1915'te İttihad ve Terakki'nin kurduğu Mücâhidîn-i Mevleviyye Alayı'na komutan sıfatıyla katılması, bu siyasi tavrın somut bir kanıtıdır.

Ebubekir Dede ailesinin Yenikapı Mev-levîhanesi'nden sonra söz sahibi olduğu bir diğer tekke, Galata Mevlevîhanesi'dir. Bu tekkede 1818-1871 arasında meşihat görevim üstlenen Kudretullah Dede (ö. 1871), Ebubekir Dede'nin kardeşi Ömer Dede ailesine mensuptur. Babası, Yenikapı Mevlevîhanesi'nden uzaklaştırılan Aşçıbaşı Sahîh Ahmed Dede'dir. Ebubekir Dede ailesinin ikinci kolundan gelen Kudretullah Dede, tıpkı Yenikapı Mevlevîhanesi meşihatını yürüten akrabaları gibi siyasi hayat içinde önemli rol oynamış bir kişidir. Devlet Kethüdası Halet Efendi ile olan yakınlığı, hem Mevlevîliği hem de Galata Mevlevîhanesi'ni dönemin siyaset merkezlerinden birisi yapmıştır. Vefatından sonra yerine geçen oğlu Mehmed Ata-ullah Dede (ö. 1910), ailenin Galata Mev-levîhanesi'ndeki son temsilcisidir.

İstanbul Mevlevîliği, Osmanlı coğrafyasının zengin kültür birikimini şehrin gündelik hayatına aktaran bir imparatorluk tarikatıdır. Mensupları daha çok toplumun üst tabakalarından gelen kişiler olduğu gibi orta tabaka arasında da yaygınlaşmıştır. İstanbul'da özellikle Bektaşî, Nakşî, Halve-tî, Gülşenî, Melamî ve Sa'dî tarikatlarıyla kültürel ilişkisi bulunan Mevlevîliğin bu mistik kuruluşlar üzerinde etkisi olmuştur. Diğer yandan Mevlevîlik, İstanbul'un gündelik hayatında edebiyat, hat, musiki gi-

bi alanlarda eser veren sanatçıların yetiştikleri bir okul işlevini de üstlenmiştir.



Bibi. BOA, İrade Dahiliye, no. 23883 (6 Ramazan 1273); BOA, İrade Meclis-i Vâlâ, no. 17013 (20 Receb 1274); BOA, Plan, Proje ve Kroki, no. 392 (11 Safer 1319); BOA, Cevdet Evkaf, no. 887 (Rebiülevvel 1086); BOA, Plan, Proje ve Kroki, no. 70 (29 Muharrem 1281); BOA, Cevdet Evkaf, no. 26698 (Şaban 1189); BOA. İrade Meclis-i Vâlâ. no. 20229 (27 Safer 1278); BOA, İrade Dahiliye, no. 10189 (9 Muharrem 1265); BOA, İrade Dahiliye, no. 14092 (17 Receb 1267); BOA, İrade Dahiliye, no. 33050 (24 Şevval 1278); Hamîzade," Tibyân, III, vr74b-77a; Mecdî, Hadaikü'ş-Şakaik, 367-368; Sâkıb, Nefise, I-III; SehîBey, Tezkîre-i Sehî, İst., 1325, s. 72; Tarib-i Naima, I, 357; Evliya, Seyahatname, l, 442-444, 450; Jean de Thevenot, Travels into the Levant, Londra, 1687, s. 253-254; Tarih-i Vâsıf, I, 217; Mür'i't-Tevarih, II/A, 85; Ali Nutkî, Defter-i Dervişân, Süleymaniye Ktp, Abdurrahman Nafiz Paşa, no. 1194; Tarih-i Şânizade, I, 249; Tarih-i Cevdet, XII, 54-60; Tarih-i Selânikî, II, 730; Hadikatü'l-Vüzerâ, 88-89; Ali Enver, Semahane-i Edeb, İst., 1309; Mehmed Tahir, Yenikapı Mevlevîhanesi Post-nişini Şeyh Celaleddin Efendi Merhum, İst., 1326; Tarih-i Solakza.de, 717-718; Tarih-i Râ-şid, I, 161; Silah dar Tarihi, II, 65; Tarih-i Lut-fî, X, 64; Ayvansarayî, Hadîka, II, 42, Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ; Vassaf, Sefine, V, 161-165, 237-239; Âsitâne, 11; John P. Brown, TheDar-vishes ör Oriental, Spirutualizm, Londra, 1927, s. 469; R. Lifches-Z. Çelik, "The Dervish Tekkes of istanbul: A Survey in Progress", Essays in Is-lamic Ari and Architecture, Malibu, 1981, s. 102; Mehmed Ziya, Merâkiz-iMühimme-iMev-leviyyeden Yenikapu Mevlevîhanesi, ist., 1329; ay, "Şeyh Hüseyin Fahreddin Efendi", Musavver Nevsâl-i Osmanî, ist, 1328, s. 274; Hüseyin Fahreddin Dede, Mecmû'a, Konya Mevlâna Müzesi ihtisas Ktp, no. 7467; Yeşilzade Mehmed Salih, Rehber-i Tekâyâ, Süleymaniye Ktp, Tırnovalı, no. 1035/4 m, s. 21; Gölpınarlı, Mevlevîlik; A. Gölpmarlı, Mevlevi Adâb ve Erkânı, ist., 1963; A. Işık Doğan, Osmanlı Mimarisinde Tarikat Yapılan: Tekkeler, Zaviyeler ve Benzer Nitelikteki Fütüvvet Yapılan, İst., 1977, s. 138-161; C. Kerametli, Galata Mevlevîhanesi, Divan Edebiyatı Müzesi, ist., 1977; Çetin, Tekkeler, 589; E. Yücel, "Galata Mevlevîhanesi", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 1/2 (1979), s. 75-78; 1301 İstatistik Cedveli, 56; Ergun, Antoloji, II, 664-666; İnal, Türk Şairleri, I, 217; Be-di N. Şehsuvaroğlu, Eczacı Yarbay Nâyzen Halil Can (1905-1973), İst., 1974; Ş. Uzluk, Mevlevîlikte Resim. Resimde Mevleviler, Ankara, 1957; İnal, Hoş Şada, 24-26; N. Gögünç, "Osmanlı Devleti'nde Mevleviler", Belleten, LV/213 (1991), s. 356; R. Baykara, "Birinci Harb-i Umumîde Mücahidîn-i Mevleviyye Alayı", Yeni Tarih Mecmuası, S. 3 (1953), s. 106-108; Ziya, istanbul ve Boğaziçi, II, 241; Bostancıbaşı Defteri, istanbul Üniversitesi Ktp, TY, no. 8866, vr 13b; Bostancıbaşı Defteri, İstanbul Üniversitesi Ktp, TY, no. 8865, vr 22a; Bostancıbaşı Defteri, İstanbul Üniversitesi Ktp, TY, no. 8830, vr 25b; Darü's-Saltanati'l-Aliyye'deZâviyeni-şin Olan Meşâyibin Defteri ve Hayratı, Süleymaniye Ktp, Zühdü Bey, no. 489, vr lb; M. Erdoğan, "Mevlevî Kuruluşları Arasında İstanbul Mevlevîhaneleri", GDAAD, IV-V (1976); B. Özkan, İstanbul'dakiMevlevîhaneler, İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp. no. 4842 (1907); V. Ç. İzbudak, Hatıralarım', İsi., 1946; E. Yücel, "Beşiktaş-Bahariye Mevlevîhanesi", STY, XII (1982); A. Halet Çelebi, Mevlâna ve Mevlevîlik, ist., 1952; M. Celâl Duru, Tarihi Simalardan: Mevlevî, İst., 1952; E. Işın, "İstanbul'un Mistik Tarihinde Mevlevîhaneler", İstanbul, S. 4 (1993), s. 119-131; ay, "İstanbul'un Mistik Tarihinde Beşiktaş/Bahariye Mevlevîhanesi", istanbul, S. 6 (1993), s. 129-137.

EKREM IŞIN



MEVLİT ALAYI

Osmanlı padişahlarının Hz Muhammed'in doğum günü olarak kabul edilen rebiülev-vel ayının 12. gecesinde (mevlit kandili) mevlit okunan camiye gidiş ve dönüşlerinde düzenlenen tören.

Osmanlılarda mevlit kandiliyle ilgili resmi törenlerin ilki 1590'da III. Murad tarafından düzenlendi. Başlangıçta mevlit alayı için Ayasofya Camii'ne gidilirken IV. Murad döneminde 1627'den başlayarak Sultan Ahmed Camii'ne gidilmiştir.

Mevlid alayı ile ilgili en ayrıntılı bilgi Tayyarzade Ata Bey'in Tarih-i Âlâ adlı eserinin 1. cildinde bulunmaktadır. Burada mevlit alayı "Mevlid-i Şerif Kıraati Merasimi" başlığı altında en küçük ayrıntısına varıncaya kadar anlatılmıştır.

Mevlit alayı, sadrazamdan başlayarak bütün ileri gelenlere saatine varıncaya kadar birkaç gün önceden haber verilirdi. Başta sadrazam, şeyhülislam ve nakibü-leşraf olmak üzere alaya katılacak devlet erkânının camiye, ne zaman gelip nereye oturacağı ve nasıl ayrılacağı önceden belirlenmişti. 19). yy'a kadar aynen uygulanan bu kurallara göre devlet erkânı camideki yerini aldıktan sonra diğer alaylarda olduğu gibi padişah, alkışlarla bulunduğu saraydan kapıcıbaşılar eşliğinde camiye gelir ve hünkâr mahfilindeki yerini alırdı. Padişahın geldiğini camidekilere bildirmek amacıyla hünkâr mahfilinin perdesi açılır, hazır bulunanlar saygıyla ayağa kalkarlar've ancak kafes kapandıktan sonra otururlardı.

Asıl tören müezzin mahfilinden okunan Fetih süresiyle başlar, ardından önce Ayasofya kürsü şeyhi(->) sonra da Sultan Ahmed kürsü şeyhi kürsüye çıkarak kısa birer vaaz verirlerdi. Vaazdan sonra şeyh efendilere birer kürk giydirilir, kese içinde para ihsan edili ve cemaate şerbet dağıtılırdı.

Daha sonra üç mevlithan sırayla Süleyman Çelebi'nin "Vesiletü'n-Necat" adlı mevlidini okurlardı. Her mevlithana hilat-ler giydirilir, armağanlar verilir, Hz Muhammed'in doğumunu anlatan bölümde Geldi bir ak kuş kanadıyla revân /Arkamı sığadı kuvvetle heman dizeleri okunurken cemaat ayağa kalkar, Mekke emi-rinden gelen mektup sadrazamın izniyle reisülküttab ve müjdecibaşı da orada bulunmak üzere darüssaade ağası tarafından hünkâr mahfilinde padişaha okunur ve armağanlar dağıtılırdı.

Padişah için Medine'den gönderilen hurmadan sadrazam, şeyhülislam ve diğer ileri gelenlere ikram edilir, görevlilere keseler ihsan olunurdu.

Üçüncü mevlithan da kürsüden indikten sonra Sultan Ahmed ve Ayasofya mütevellileri sadrazam ve şeyhülislama, diğer vakıf mütevellileri de önde gelen vezir ve devlet adamlarına tablalarla şeker ikram ederlerdi. Nakibüleşrafın tablası ayrıca verilir, tören sonunda adamlarıyla birlikte evine dönmesi sağlanırdı.

Duadan sonra başta sadrazam olmak üzere bütün görevliler cami önünde atla-

18 yy'da Sultan 511

Ahmed


Camii'nde bir

mevlit alayı.



Cengiz Kahraman

arşivi

rina binmiş olarak padişahı selamlamak üzere beklerlerdi. Alkış çavuşlarının arasında sarayına dönen padişahın ardından sadrazam da diğer vezirler ve devlet erkânı tarafından selamla uğurlanır, onu şeyhülislam ve vezirler takip ederdi.

19. yy'da eski görkemini yitirmeye başlayan mevlit alayı sade bir tören halini almış, çoğu zaman saray içinde düzenlenir olmuş ve bu biçimiyle 1924'te halifeliğin kaldırılmasına kadar sürmüştür.


Yüklə 8,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   102   103   104   105   106   107   108   109   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin