Misbah’ul Hidaye



Yüklə 0,93 Mb.
səhifə21/36
tarix29.10.2017
ölçüsü0,93 Mb.
#19556
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   36

Nur


Daha uygun olanı, ilmi sülükü olan akıl sahibi kimselerin diliyle hakikatlerin yüzüne örtülmüş olan perdeleri bir kenara itmektedir. Zira genel muhataplar için onların yolu daha kolaydır. Gerçi ehlullahın yolu hakikate daha uygundur ve tümüyle sevgilinin yüzündeki perdeleri kaldırmışlardır.

O halde şöyle diyoruz: Allah-u Teala her türlü vaziyet, cihet, mekan, mekanla ilgili şeyler, zaman ve zamanla ilgili şeylerden münezzeh ve mukaddes olduğu için fiiline nisbeti, diğer faillerin faillerine nisbeti gibi değildir. Zira diğer failler mahiyet kaydında olduğu için taayyüne esirdir. Mahiyet ve zatiyet makamı, eser ve fiiliyle aykırılık içinde olmasına nedendir. O halde vacib’ul vücud olmayan failler zatları makamında olan o mahiyet ve taayyün sebebiyle zatları gereği kendi fiili ve eserlerinden ayrıdır. Onda etkili oldukları için hakikaten aykırıdırlar. Elbette kendi aralarında bu failler arasında da farklı mertebeler vardır. Bazısı diğer bazısından daha nurani ve kamildir. Zayıflık ve şiddet açısından farklı derecelere sahiptirler. Örneğin mülk ve tabiat âleminin failleri, mekansal boyutların egemenliği altında olduğundan, imkanî cihetin sultasına mahkum sayıldığından, heyula ve heyula ile ilgili şeylerin esaretinde bulunduğundan, madde ve maddiyatın kayıtlarıyla bağlı olduğundan, zaman ve hareket zincirlerine vurulmuş olduğundan etkilerinin varlığı vaziyet açısından onlardan bir kenarda ve o etkilerin hüviyeti mekan açısından onlardan ayrıdır. Ayrılığın ve kenarda olmanın en üstün mertebesi de bir varlığın diğer bir varlıktan vaziyet açısından kenarda ve mekan açısından ayrı bulunmasıdır. Mülk ve madde faillerinin eser ve etkilerinden ayrılması da varlıklarının yokluk ile karışmış olmasındandır. Mülk ve ilim sahibi Allah’ın mukaddes huzurundan uzak olması sebebiyledir. Ama akıl âlemi, tecerrüd (soyutluluk) makamı, ünsiyet mahalli ve teferrud (teklik) mevkisinde bulunan varlıklar bu tür ilineklerden uzak olduğundan, nur âlemine daha yakın bulunduğundan aslında nurdan, nur üstünde nur olduğundan, imkanî cihetleri ahadi vücubda eridiğinden, mahiyet noksanlıkları ezeli ve ebedi vücud vesilesiyle telafi edildiğinden dolayı, içinde bulundukları bu âlem ceberut âlemi olarak adlandırılmaktadır. Zira onların o âlemdeki eksiklikleri giderilmiştir ve vücudî imkanları bir kenara itilmiştir. Bu akıl âlemindeki varlıklar, bu söylenilen cihetler sebebiyle kendi etkileriyle bu aşağılık madde âleminin vaziyetine ve durumuna sahip olmaktan münezzehtir. Bu yüzden öncekilerden şöyle nakledilmiştir: “Akli âlemin tümü içi içe ve birlikte olmuşlardır. Aralarında hiçbir engel yoktur. Aralarında hiçbir vaziyet egemen değildir. Gerçi siyah imkan dağlaması yüzlerine ve zati fakirliğin zillet tozu alınlarına konmuş bulunmaktadır. Akli âlem, sahib olduğu zati imkan varlığına rağmen bu kadar mukaddes ve münezzeh ise, o zaman bir bak bakalım, varlığın mebdei olan, her türlü taayyün kesret ve cihetten uzak bulunan ve mahiyet türünden ve gayrilik boyutlarından mukaddes olan Allah hakkında ne görüyorsun? O halde yüce Allah eşyanın zuhuruyla zahirdir. Ama hissedilir nurlar vesilesiyle zuhur eden cisimlerin zuhuru gibi değil. Hakeza bir şeyin diğer bir şeye zuhuru gibi de değildir. Eşyada batındır; ama bir şeyin bir şeyde batın olması gibi değil. Dolayısıyla Allah’ın eşyada zuhuru, diğer varlıkların zuhurundan daha şiddetlidir. Eşyada batın oluşu da her örtülü ve gizli şeyin batınından daha kamil ve tamamdır.

O halde Allah-u Teala zahir olduğu halde batın ve batın olduğu halde de zahirdir. Nitekim Kaim İmam (a.f) de bu konuyu açık bir şekilde ifade etmiştir. Bu dua, Şeyh Ebi Cafer Muhammed Osman b. Said1 tarafından İmam-ı Zaman’dan nakledilmiştir. Bu duada şöyle buyrulmuştur: “Ey zahir olduğu halde batın, ve batın olduğu halde zahir olan!”2 Canım kendisine feda olsun bu Allah velisi ne de doğru buyurmuştur: Şeyh Muhyiddin, Futuhat adlı eserinin birinci faslında Tirmizi’ye yanıtlar bölümünde şöyle diyor: “Zevkî irfandan elde edilen şu ki Hak Teala batın olduğu cihetiyle zahir ve zahir olduğu cihetiyle de batındır. Ahir olduğu cihetiyle evvel, evvel olduğu cihetiyle de ahirdir.”

Ey Allahım! İdrak kusurundan sana sığınırız ve hal diliyle şöyle diyoruz: Toprağın tertemiz âlemle nisbeti ne ki?3

Nur


Asıl konumuza geri dönelim. Bu kitap bu tür konuları inceleme ve bu yüce makamları beyan etmek yeri değildir. Kardeşler bu konuda elimde olmadan sözü uzattığım için özrümü kabul etsinler. O halde diyoruz ki:

Ey aziz! Marifet ehlinin sırlarını, derk etmek istiyorsan hakikat zirvesine yükselmen ve bizim sana söylediklerimizi dinlemen gerekir.

Bil ki bu hilafet de zuhurda hilafettir. Azameti yüce olan Allah kendisini ve kemallerini kamil bir aynada görmek isteyince en kamil ve büyük isimle tecelli etti. Yani ahadiyet-i cem makamına sahip olan isimle tecelli buyurdu. Bütün canların semasına ve bedenlerin zeminine nur saçan bu tecelliden sonra bütün varlıksal mertebeler, suudi ve nüzuli hakikatler ism-i a’zam vesilesiyle oluşan zati tecellisinin taayyününden vücuda geldi. O halde hilafet makamı, bütün ilahi hakikatlerin ve gizli isimlerin içinde cem olduğu bir makamdır. Allah tarafından varlık âleminde hiçbir örtü olmadığı için zatı, kendi zatına eşyada zuhur etti ve bu mutlak zuhur makamıyla yer ve gökleri aydınlattı. “Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır.1 Bu nur; bütün âlemlerde, bütün hakikatleri, görülür ve bilinir tüm taayyünleri kapsayan mutlak hakikattir. Kesret âlemi ve halkî boyut nahiyesinden ise “Başına gelen kötülük ise nefsindendir.2 O halde eğer bir kimse vücud-i münbesit’in hakikatini tanır, Allah’ın kayyumi ihatasını derk eder, Allah ile yaratıkları arasında hiçbir nisbetin olmadığını anlar ve Allah’ın bütün taayyünlerden münezzeh olduğunu derk edecek olursa bu zati zuhur, esmaî ve sıfati tecelli hakkında bir bilgi elde edebilir. Tecelli isimler vesilesiyle ve mümkünlerin heykellerinde olmakla beraber tecelli, zati bir tecellidir ve yaratışsal taayyünlerden münezzehtir. Allah ile âlemlerde sükunet eden varlıklar arasında bir münasebet bulunmamaktadır. Dikkat et ve bu konuyu karıştırma.


Yüklə 0,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin