Misbah’ul Hidaye



Yüklə 0,93 Mb.
səhifə20/36
tarix29.10.2017
ölçüsü0,93 Mb.
#19556
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   36

Nur


Mutlak meşiyyet makamı zat-ı ahadiyette fani, uluhiyet makamında ve rububiyet nuru sebebiyle yok olduğu için kendiliğinden hiçbir hükme sahip değildir. Aslında kendiliğinden bir şeye sahip değildir. Zira mutlak meşiyyet ahadi zatın, istihkakları oranında mümkün varlıklarda zuhuru ve ezeli ile ebedi cemalin sefaları miktarınca kainat aynasında tecellisinden ibarettir. Bu aynalar vasıtasıyla imkan elbisesine ve varlıklar giysisine bürünen ilahi cemaldir. O halde hem zuhur etmiş hem de perde arkasında gizli kalmıştır. Hem zahirdir, hem batın. Hem soyuttur, hem “misal” kalıbında. Hem vahdeti, hem de kesreti vardır. Allah-u Teala da büyük bir incelikle bu konuya işaret etmiştir. Nitekim “Allah göklerin ve yerin nurudur”1 diye buyurmuştur.

O halde ey aziz, marifet kemaliyle bu ayetin sırrına bir göz at, batın ve niteliği üzerinde bir düşün. Allah’ın bu hakikati en büyük incelikle nasıl da beyan ettiğine bir bak. En tatlı aydınlatıcılıkla olayı aydınlatmıştır. Öyle ki katı zihinli kimseler bile bundan hiçbir endişeye kapılmamakta ve eğri tabiatlı kimselerde bile nefret uyandırmamaktadır. Aynı zamanda hakikat ve marifet ehli kimselere de ayetin sırrını açığa çıkarmış ve tertemiz ruhlu kimselere bir açıklamada bulunmuştur. Nitekim bu ayetle göklerin ve yerin zuhuru olduğunu belirtmiştir. Yani gayb ve şehadet, canlar ve tenler âleminin zuhurudur. O halde Allah-u Teala sahip olduğu tam kutsiyet ve tenezzüh ile birlikte cemali, aynalarda zahirdir. O aynaların zuhuru, aynen O’nun zuhurudur. O halde bir bak, nasıl da kendi nurunu şeffaf bir şişe arkasından âleme nur saçan kandillere benzettiğini gör. Canıma andolsun ki bu ayette hakikatleri derk etmek için bir takım sırlar vardır. Bu sırları açıklamak mümkün değildir. Dil bu sırrı beyan etme hususunda konuşamaz haldedir. Bu kitap da bu sırları beyan yeri değildir. En iyisi bundan sarf-ı nazar edelim ve işi ehline bırakalım.



Nur


Sana beyan ettiğimiz gerçekler ve basiret gözlerinden kaldırdığımız perdeler sayesinde Allah’a şükürler olsun ki keşif ve zevkî marifet ashabının sözleri ile, hikmet ve burhan ehlinin sözleri arasında bir denge ve uyum sağlayabilirsin. Bil ki bunların sözleri hakikatte bir ihtilaf içermemektedir. Gerçi bu sözleri söyleyenlerin her biri bir yolu tutturmuş ve diğerinin yolunu takip etmemiştir. Zira yaratıkların nefesleri sayısınca2 Allah’a doğru yol bulunmaktadır. Zira hepsinin de maksadı ve hedefi yüce Allah’tır. Bu iki grubun sözlerinin uyum ve birliği de şudur ki birinci grup, bu makamda şöyle demiştir: Yüce ve münezzeh Allah, taayyünler aynasında, yaratıklar elbisesinde, hakikatlerin cilvegahında ve inceliklerin iniş yerlerinde zuhur etmiştir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Gökte de ilah O’dur, yerde de ilah O’dur.” 1

Peygamberin (s.a.a) de şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Eğer yerin yedinci katına kadar bir ip sarkıtılacak olursa, şüphesiz o ip Allah’a iner.”2

Şu rivayet de bu anlama işaret etmektedir: “Hz. Yunus’un (a.s) miracı balığın karnında olduğu gibi, Allah Resulünün (s.a.a) miracı da ceberuttan yukarı yükselişi vasıtasıyla olmuştur.” 3

Diğer bir grup ise şöyle diyor: “Emir ve yaratılış âleminde icad olan varlıklar silsilesinin tümü, Allah’ın fiil mertebeleri, emir ve yaratılış dereceleridir. Allah âlemden ve âlemdeki varlıklardan münezzehtir. Aşağılık varlıkların mekanına inmekten münezzehtir. Toprağın, rablerin rabbiyle işi ne? 4

Sen yumn’ul kuds tarafından gelen rahmet nefesini ve rahmanî teyit ile bilmiş oldun ki mutlak meşiyyet ve uluhiyet makamı ahadiyet zatında müstehlek (yok) ve salt varlıkta mündek (saklı) olduğu için hiçbir hükme sahip değildir. Harfi bir anlamı vardır ve bağımsız değildir. Yüce Allah’ın izz-i kudsuna aittir. Âlemlerin her birinde onunla zahir olan varlıkların ve her mertebede onunla beliren müteayyin nurların tümü uluhiyet makamında fanidir. Zira mukayyet, mutlak zuhurun kendisidir ve hatta bizzat mutlaktır. Kayıt ise itibari bir şeydir. 5

Nitekim söylendiği gibi taayyünler, itibari olgulardır. Âlem küll’ün taayyününden ibarettir. O halde özgür6 insanların gözünde yaratılış âlemi itibar içinde itibar, hayal içinde hayaldir. O halde vücud, kendi açısından ve kendi nezdinden kendi zatı sebebiyle hiçbir hükme sahip değildir. O halde, ilahi hikmet sahibi kimse, taayyünleri ahadiyette fani görmelidir. Sağ gözünü kapatıp sadece sol gözüyle varlık âlemine bakmamalıdır. Şuhud sahibi arif de kesretlere teveccüh etmeli, sol gözüyle de taayyünleri görmelidir. Özetle bu iki taifenin maksatları her ne kadar aynı olsa da arifin kalbine vahdetin saltanat ve hükmünün üstün olmasıyla onu kesretten mahcub kılmakta, tevhid denizine boğmakta, âlemden ve âlemdekilerden gafil kılmaktadır. Hikmet sahibi ise kesret hükmü ve teksir makamları etkisi altında olduğundan hakikati izhar etmekten kendisini alıkoymakta, onu tevhid kemali ve tecrid hakikatine ulaşmaktan engellemektedir. Her iki görüş de, insanlığın yedi kat latif göklerin üzerine bina edildiği adalete aykırıdır. O halde eğer tevhid makamında yer edinen ve istikamet aşamasına ulaşan bir kalbin varsa (Bu istikamet hakkında peygamber –s.a.a- şöyle buyurmuştur: “Bu Hud suresi beni ihtiyarlattı.” 1 Zira Peygamber, ümmetinin istikamet makamına ulaşamayacağını biliyordu. Allah ise bu surede ümmetin istikametini Peygamberin kendisinden istemektedir ve bu yüzden de Peygamber (s.a.a) ümmetin istikametini üstlenmiş idi.) Uyman gereken hakka uy ve onaylaman gereken hakikati onayla. O da şudur ki zatta fenaya eren, Allah’ın en büyük gölgesi, en yüce ve en yakın örtüsü, ilk zuhur ve en kamil nur olan mutlak meşiyyet, tüm hakikatiyle ahadiyet zatında fani olduğundan daha aşağıdaki âlemlere ve zulmetler sahrasına nazil olmuştur. O yüce göklerde ve aşağı yerlerde Hak Teala’nın ilk uluhiyet makamıdır. Kendiliğinden hiçbir hükme sahip değildir. Kendisi için bir kendiliği söz konusu değildir. O halde bu, anlam konusu değildir. O halde bu anlam ışığında “Allah, bütün âlemlerde zahirdir ve a’yan elbisesine bürünmüştür” dersen doğru söylemiş olursun. Eğer “O bütün âlemden ve âlemdeki her şeyden mukaddestir” dersen yine doğru söylemiş olursun. O halde bu temeli sağlamlaştırman ve bu makama ermen lazımdır. Bu, dünya ve ahirette senin için bir faydası olacak olan ilimlerden biridir.




Yüklə 0,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin