|
|
səhifə | 46/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
|
nedenle Ankara'ya çekilen bu MİT görevlisi daha sonra Cumhurbaşkanı
Demirel'in de bastırması sonucu emekliye sevkedilmiştir. Bakü'den MİT
uçağıyla çıkartılan ve ülkücü olarak tanınan Ferman Demirkol'un da MİT
adına görev yapanlardan birisi olduğu ileri sürülmektedir.
İSTİHBARATA PARA ÇOK , AMA YA DENETİM
MİT yöneticilerinin deyimiyle özel koşullar yüzünden teşkilatın parasal
sorunları hiç kalmamış gibidir. Aslında Türkiye'nin içinde bulunduğu
ekonomik darboğaz düşünülürse PKK'nın yarattığı terör ortamı nedeniyle
yaşanan bu para bolluğu, kavgaları azaltmamıştır. Yine de MİT kurumlar
arasında devlete karşı mali yükümlülüklerini titizlikle yerine getiren
yapıların başında yeralmaktadır. MİT'in belediyelere su, elektirik,
maliyeye vergi borcunun olmadığı belirtilmektedir. MİT, çalışanlarının
istihbarat amaçlı kullandıkları paraların takibini de geliştirdiği
otokontrol mekanizmaları ile yapmaktadır. Örneğin bir istihbarata ödenen
paranın karşılığında alınan bilgi ve sonrasında verilecek para merkezi
ve bölgesel denetim raporlarıyla izlenmektedir.
Ancak genelde farklı istihbarat kurumlarının ortaya çıkardığı istihbarat
harcamaları konusundaki dağınıklık ve boşluk hemen her uzmanın yakındığı
bir konu olarak aktarılmaktadır. İstihbarat için harcanan paraların iyi
kontrolü de malesef yeterince ve zamanında yapılamamaktadır. Örneğin
Diyarbakır'daki bir MİT elemanı PKK konusunda kendisine bilgi getiren A
kaynağına bunun karşılığı para ödemektedir. Oysa aynı kaynak aynı haber
için Emniyet İstihbaratından, JİTEM ( Jandarma İstihbaratından ) ve
bölgede görev yapan diğer istihbarat birimlerinden de para alabilmektedir.
A kaynağı bu istihbarat karışıklığı ve dağınıklığı sayesinde paralarını
cebe indirirken, istihbarat teyidini de tekil olmasına karşın çoğul gibi
göstererek sağlamaktadır. Sonuçta bütün istihbarat elemanlarımız
atlatılmakla ve paralarını kaybetmekle kalmayıp büyük yanlışlara da
yolaçabilmektedirler. Bu denetimi zor ama kesin kez yapılmasında büyük
fayda bulunan bir olaydır. Bunun sağlanması için istihbarat birimleri
arasında sıkı koordinasyonun bulunması gerekmektedir. Bu istihbarat
birimleri arasındaki en büyük eksiktir.
MİT'in parasal kaynaklarının denetimi şimdilerde daha önemli
bulunmaktadır. Çünkü MİT bütçesini desteklemek üzere şirketleşme ve
vakıflar oluşturma yoluyla ek kazanımlar yaratmaya çabalamaktadır. Bu
yasal şirket oluşturma ve para kazanma yolları çok önemlidir. Bu sonradan
oluşturulan şirketlerin denetimi Amerika'da bile büyük sorunlara
yolaçmaktadır. Bu nedenle şirketlerin denetiminin çok iyi, hem de çok çok
iyi yapılması gerekmektedir. MİT halen personel ve dayanışma olarak bir
vakıf kurmuştur. Bu vakfa bağlı olarak faaliyet gösteren MİTAN adlı bir
sigortacılık şirketi ile Birleşik İnşaat A.Ş adında iki bilinen şirket
işletilmektedir. Bunların da sıkı denetimleri gelecekte karşılaşılabilecek
sorunların çözümünde şimdiden önemli olacaktır.
MİT ekonomik istihbarat alanında da henüz hiç bir şey yapabilmiş değildir.
Oysa bu alandaki istihbarat çalışmaları yeni gelişen bir olgu değildir.
Dünyada ilk istihbarat çalışmalarının temelinde ekonomik kaygılar
yatmıştır. Örneğin 19 uncu yüzyılın iyi istihbarat servislerinden biri de
hayret edilecektir; Nathan Rotschild özel bankacılık firmasıdır. Bu firma
kredi açarken ve diğer hizmetlerinde müşteri hakkında iyi bilgi sahibi
olmaya çok dikkat etmiş ve istihbarat sistemi sayesinde başarıya
ulaşmıştır. 1815 Waterloo savaşının sonucu henüz Avrupada öğrenilmemişken,
N. Rotschild, Prusyalılarla, İngilizlerin Napolyan Bonapart'a galip
geldiklerini haber almış, bu haberi değerlendirmesini bilmiş, elindeki
resmi hisse senetlerini piyasaya sürmüştür. N. Rotschild'in iyi haber
aldığını bilen diğer banka ve müesseseler, İngilizlerin savaşı
kaybettiğine, hisse senetlerinin daha da düşeceğine hükmederek, derhal
ellerindeki resmi senetleri düşük fiyatla elden çıkarmışlardır. Kısa bir
zaman sonra N. Rotschild bütün senetleri çok düşük fiyatla toplamış ve
muazzam bir servet sahibi olmuştur. Bu olaydan 60 yıl sonra yani 1875 de,
Nathan Rotschild'in akrabasından Lionel Rotschild, tanınmış ingiliz devlet
adamı Disraeli ile yemek yerken, kendisine gizli bir mesaj getirilmiştir.
Bunda, Mısır Hıdivinin Süveyş kanalı hisse senetlerinin satılık olduğu
bildirilmiştir. Lionel, Disraeli'yi haberdar etmiştir. Hisse senetlerini
satın almak için 44 milyon dolara ihtiyaç bulunduğunu buna karşın
Parlamento tatilde olduğu için Disraeli'nin bu parayı derhal bulması
mümkün olamamıştır. Lionel, hisse senetlerini İngiliz hükümeti adına satın
almış ve Kıbrıs adasını da İngiltereye katan, Disraeli'nin başarısını
sağlamıştır. İngilterenin Mısır üzerindeki nüfuzu da bu tarihte
başlamıştır. Lord Beaconsfield Benjamin Disraeli (1804 - 1881) Londrada
doğmuş bir romancı ve devlet adamıdır.Rotschild'lerin istihbarat işinde
güvercin ve balon kullandıkları da bilinmektedir. Ayrıca bu dönem içinde
gazeteler ve ekonomik bültenlerin hazırlanmasında da güvercin ile daha
sonra da telgraf hızından son derece yararlanılmıştır.
EKONOMİK İSTİHBARATIN ÖNEMİ
Ekonomik istihbarat konusunda önemli bir örnek de Türkiye'de Amerikan
Büyekelçiliği de yapan Hupe'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon
tarımını yoketmek konusundaki başarısıdır Ancak o dönem istihbarat
alanındaki Amerikan yetersizliği de dikkate değerdir. Amerikan
yönetimlerinin istihbarat konusundaki bilgileri toplayıp analiz ettikleri
bir büroları dahi yoktur. Çünkü Amerika'lılar İkinci Dünya Savaşına kadar
istihbarata gereken önemi vermemişlerdir. Nitekim Amerikan Dışişleri
Bakanı Stimson 1929 yılında Amerikan kriptanaliz bürosunu kapatmış,
"centilmenler, başkalarının mektuplarını okumayın" demiştir. Fakat 2 nci
Dünya Savaşında Savunma Bakanı olan aynı şahıs, kapattırdığı büroyu
açtırmakla kalmamış Amerikan gizli servisini geliştirme konusunda
çabalamıştır..
1945 Şubatında Deniz Kuvveütleri Komutanı James Forrestal, istihbaratı
bir kurum haline getirmeye ve bu teşkilatın başına, otuz yıllık
istihbaratçı Zacharias'ı oturtmaya karar verir. Zacharias, Japonya
hakkında çeşitli kaynaklardan derlenen bilgileri inceler ve bir tablo
çizer. On iki maddeden oluşan bu tablodan çıkardığı siyasi sonuca göre
Roosevelt'e sunulmak üzere bir rapor hazırlar. Raporda şu tavsiyeler
vardır:
"Japon anavatanına büyük sayıda kuvvetle taarruza geçip ağır zayiat
vermektense, japon yüksek komutanlığının savaş gücünü kırmak, düşmanı
kayıtsız şartsız teslime mecbur etmek lazım ve mümkündür."
İşte tam bu sırada , Japon halkı hakkında araştırma yapmak üzere
Pensilvanya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden Dr. Robert Strausz
Hupe görevlendirilir. Japon halkının yiyecek konusunda sıkıntı çektiğini
dikkate alan Dr. Hupe, gübre konusu üzerinde durur.Bunun Japonya'ya kuzey
Afrika'dan ithal edildiğini, fakat müttefiklerin Cezayir ve Fas'a asker
çıkarmaları üzerine, buralardan gübre ithalinin durduğunu, bununla beraber
Japonya'da ztarımsal alanda bir buhran görülmediğini saptar. Japon'ların
nereden gübre bulduğunu araştıran, kitaplar, ansiklopediler karıştıran
Hupe, Pasifik Okyanusunda Nauru adında küçük bir adada fosfat bulunduğunu
öğrenir. Japonların gübre ihtiyaçlarını buradan karşıladıkları sonucuna
varır. Hupe, çıkardığı sonucu askeri makamlara ulaştırır ve adanın
bombalanmasını teklif eder. Yapılan hava keşifleri, Hupe'nin çıkardığı
sonucun doğru olduğunu gösterir, bunun üzerine ada bombalanır, Japonya'da
tarımsal üretim felç olur.
Bunlar günümüzde ekonomik ve teknolojik casusuluk kuralları içinde en saf
örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ruslar teknolojik casusluk
sayesinde her yıl bütçelerine milyarlarca dolarlık katkı yapmaktadırlar.
Bu landaki savaşbilim adamlarını ve profesyonel şirket yöneticilerini
istihbarat elemanı haline getirmiştir. Artık dünyada tenloji casusları
etkindir. CIA 2000 yılının istihbaratının ekonomik alanda olacağını
açıklamış ve bu alanda çalışmalara yöneldiklerini ve hedeflerinin de
kendilerini bu alanda zorlayan, ekonomik alanda büyük bir savaş verdikleri
pasifik kuşağı olduğunu açıklamıştır. Yeni yüzyılın casusları arasında
daha çok bilimadamı ve ekonomik analizci bulunacaktır. Türkiye ise buna
bugüne kadar hiç hazırlıklı değildir. O kadar ki MİT yeterli elemanı
bulunmadığı için PKK kaynaklı kara para aklama olayları ile yurtdışı
kökenli islami ekonomik suçlar karşısında etkisiz kalmaktadır. Bu tür
suçlarda denetim dışardan sağlanan elemanlar aracılığıyla yaptırılmaya
çalışılmaktadır. bunlara bir örnek Faisal Finans konusundaki yüzlerce
ihbara rağmen gerçekleştirilemeyen soruşturmalardır.
MİT'İ PARLAMENTO DENETLEMELİ
Ayrıca MİT bu düzenlemeler arasında artık öncelikle parlamenter denetime
açık bir kuruluş haline getirilmek zorundadır. TBMM tarafından bütçesi
denetlenecek, yaptığı çalışmalar hakkında bilgi istenebilecek bir MİT,
daha sağlıklı işleyecektir. Bununla gizliliğin önlenmediği ve
operasyonların tehlikeye girmediği bu şekilde çalışan diğer teşkilatların
yaptığı çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Dünyanın önde gelen istihbarat
teşkilatları parlamenter denetimlere açık olarak çalışmaktadırlar. Bu
onların zararına değil, aksine yararına sonuçları ortaya çıkarmaktadır.
Şimdi hiç kimsenin CIA'nın Amerikan parlamentosu tarafından denetlendiği
için kötü çalıştığını idda edecek durumu yoktur. MİT için yeni bir yasal
düzenlemenin yapılması ve mensuplarının tanımından, çalışma alanlarına
ve en önemlisi de kime bağlı olarak çalışacağının net bir şekilde ortaya
konması gerekmektedir.
MİT'in TBMM ce denetlenir bir kurum haline gelmesi de bu yasal
düzenlemeyle sağlanmalıdır. Burada TBMM denetiminden kastedilen CIA'da
olduğu gibi parlamentoda oluşturulacak özel komisyondur. Yoksa bugün çok
iyi bilinmektedir ki yeraltı dünyası, hatta düşman ülkelerin
sempatizanları ile uyuşturucu kaçakçıları, kara para aklayıcıları,
ekonomik baskı gruplarının temsilcileri de parlemantolara sıza
bilmektedirler.
Parlamentolar içinde gizli servisleri sıkıntıya sokabilecek örnekler de
yaşanmaktadır. Örneğin MİT daha sonra bakanlık yapan bazı DYP
milletvekilleri hakkında 1987'de yeraltı dünyasının ünlü adları arasında
bulunmaları nedeniyle bir rapor düzenlemiş, ama o kişilerin ne
milletvekili ne de bakan olmaları engellenebilmiştir. Bu handikaplar da
gözardı edilmemektedir. MİT'in dünyanın gereklerine ve içinde bulunduğumuz
bölgenin koşullarına uygun yapılandırılması bu düzenlemelere bağlıdır.
MİT toplumda veya parlamentoda devletin ulaşılmaz kurum veya kişilerinin
aracı gibi görülmemelidir. MİT ulusal bir yapı haline gelmeli ve toplumun
mozaiklerine karşı savaş-savunma stratejileri üretmekten vazgeçmelidir.
Burada tehdit değerlendirmelerinde ele alınan kıstasların yeniden gözden
geçirilmesi üzerinde durmak gerekmektedir. Tehdidin kökeni veya
yöneldiği etnik, siyasal, kültürel kaynaklar topyekün suçlanmak yerine
içlerindeki hastalıklı unsurlarla mücadele edilmesinin sağlanması
gerekmektedir. Alevileri, islamcıları, solcuları veya diğer grupları
tehdit unsuru olarak görüp mücadele etmek MİT'in görevi olmamalıdır. MİT
hastalığı ve hastalıklı unsurları sosyolojik, pisikolojik, ekonomik
açılardan tahlil eden ve uyaran birim olmalıdır. MİT siyasileri,
yötenleri ve özellikle parlamentoyu atlatılması, yenilmesi gereken bir
yapılar zinciri olarak görmemelidir. Kaynağını parlamentodan, halktan
almayan hiç bir yapının MİT üzerinde denetimi olmamalıdır. MİT iktidar
maşası olarak görülmemelidir.
DEMOKRATİK MİT DIŞINDA ÇÖZÜM YOK
Bugün için MİT teknik olanaklar açısından bölgedeki pek çok ülke
istihbarat servisinden daha da iyi koşullara sahiptir. Türkiye'nin en
büyük bilgisayar ağı MİT tarafından işlerlik kazandırılmak üzeredir.
İnsanları izlemek , dinlemek için gerekli teknik olanak MİT'e getirilmiş
durumdadır. MİT dinleme konusunda uzman teknisyenlere ve aletlere
sahiptir. Ancak MİT için çizilecek ufuk, bölgenin istihbarat birimlerinin
üzerine çıkarılmalıdır.
MİT'in hiyerarşik yapılanması demokratikleştirilmelidir. Bu da
parlamentoya düşen bir görevdir. Sadece Başbakana ya da askerlerin
oluşturduğu kurullara brifing ve bilgi veren bir MİT, içindeki
hasatalıkları söküp atamaz. Onlara yenilir. MİT'in ilacı
demokratikleşmedir. MİT gölgedekilerin değil, halkın ve onu aydınlatan
çağdaş güçlerin kurumu olmalıdır.
MİT için demokratikleşme demek eğitimli, bilgili ve üreten insanların
içinde yer alabilecekleri bir yapı demektir. Toplumun özlemi de bu olsa
gerektir. Bugün eleman alımında çok yabancı dil bilen, Türkiye'nin önde
gelen üniversitelerinin mezunlarıın tercih ettiği bir MİT ile dünün MİT'i
arasındaki fark açıktır. MİT başkanının seçiminden, atanmasına, içindeki
terfi ve görev allanlarının saptanmasından yeni alanlara yönelmeye kadar
baştan sona revizyona tabi tutulması gerken bir kurumdur. Örneğin MİT
Müsteşarı'nın içerden birkişi olması gelişimini hızlandıracaktır. Çünkü
istihbaratı bilen insanlarla bilmeyenler arasındaki farkı kapatmak uzunca
bir süre istemektedir. Ama buna iç dinamiklerinin de izin vermesi
gerekmektedir. MİT munsuplarına birbirlerinin yaptığı muhalefet kadar
hiç kimse muhalefet yapamamaktadır. Oysa Alman ekolünde gizli servisin
başındaki kuşu bugün olduğu gibi muhalefet partisinin bir mensubu
olabilmektedir. Amerika'da istihbarat ile uğraşmış veya ona bulaşmış üst
düzey bürokratlar veya özel sektörün yetenekli temsilcileri bu koltuklara
oturmaktadır. İngiltere'de içerden seçim yoluyla gizli servisin başı
belirlenirken özellikle az gelişmiş ülkelerde askerler gizli servislerin
patronu olmaktadırlar.
MİT'in demokratikleşmesi için yeni bir yasal düzenleme ile istihbaratı
bilen ve ona yön çizebilecek; içerden yetişmiş bir kişinin Müsteşar
olması kaçınılmazdır. Ama bunun için mutlaka parlamenter denetimin
oluşturulması şarttır. Hepsinden önemlisi siyasi otorite ne istediğini
bilmeli ve gizli servisinin önüne hedefler koymalıdır. bunlar ekonomik
ağırlıklı ve bilgi ile teknolojiye dönük unsurları içermelidir. Gizli
servise hırsız, polis oyunu oynatmaktan vazgeçilmelidir.
MİT ile ilgili olarak toplumdaki yanlış bilgilendirmeden kaynaklanan
beklentiler ve bunların sonuçta gerçekleşmediğinin görülmesi de içte
MİT'e bakış açısında ciddi sorunlar yaratmıştır. Halk her cinayet olayını,
hatta hırsızlık olaylarının çözümünü dahi MİT'den beklemekte, bu
gerçekleşmeyince de MİT hakkında karamsar inançların içine girmektedir.
Halkının güvenini yitiren bir istihbarat örgütünün ayakta kalması ancak
dikta rejimlerinde yaratılan korkularla sağlanabilir. Demokrasilerde
halkın sevgisi ve güveni şarttır. Bu sevgi ve güvenin karşılıklı olması
kaçınılmazdır. Halkına karşı kullanılan örgütler güdük ve çağdışı aile
şirketleri olarak kalmaya mahkumdurlar. MİT halkı için çalıştığını artık
kanıtlamak zorundadır.
ASKER MİT'İ NEDEN BIRAKTI
Askeri disiplinlerin günümüz gizli servislerinin çalışmalarında başarı
sağlamadığı ortadadır. Türkiye'de MİT askeri yaklaşımlar nedeniyle pek çok
yetenekli elemanını kaçırmıştır. Bir istihbarat uzmanı Askeri Akademide
istihbaret dersi verdiği bir subayı bir kaç ay sonra kendisinin üstünde
bir makamda amir konumunda görebilmektedir. Bunun yarattığı sakıncaları
MİT hep yaşayan bir kurum olagelmiştir. Bugün MİT'in en önce kurtulması
gereken şey askerlerden miras kalan idari yapısı ve çalışma tarzıdır.
Bilginin ve aklın her silahtan daha da üstün bir değer olduğunun
kesinleştiği çağımızı yakalayamayan bir MİT, sorunları çözemeyeceği gibi,
kendisi bir bataklık haline gelir. Bu bataklık içine kimin ne zaman
düşeceği ise hiç belli olmaz. Bugün MİT istihbarat alanında kendi içinde
askeri ağırlığı giderek azalan bir kuruluş olarak gözükmektedir. Burada şu
sorunun yanıtını vermek gerekir. Askerler MİT'i neden bırakmışlardır. Evet
MİT'i askerler bırakmıştır. Neden mi? Çünkü MİT ile işleri bitmiştir.
Kendilerine yeni bir istihbarat birimi oluşturmuşlardır da ondan. Bugün
devlet istihbaratında askerlerin ağırlığı en üst düzeydedir. Askerlerin
yeni oluşturdukları istihbarat birimleri teknik açıdan MİT ten bile
ilerdedir. Dış istihbaratta olsun iç istihbaratta olsun bu yeni birimler
etkili olmaktadırlar. MİT dışlanmakta ve büyük bir hatanın içinde
illegalize olmuş yeni bir istihbarat yapılanmasıyla sorunların üzerine
gidilmesine çalışılmaktadır. Bugün telefon dinlemeden, pek çok
kontrgerilla faaliyetine kadar hemen her olayda bu yeni askeri istihbarat
birimlerinin etkinliği vardır. MİT bu yeni birimin gölgesinde kalmaktadır.
Bu yeni birim de çalışırken diğer Türk istihbarat servisleri gibi MİT'in
adanı kullanmaktadır. Örneğin Mardin'de MİT tarafından öldürüldüğü ileri
sürülen 5 vatandaşın ölümününün ardından yapılan soruşturmada, öldürme
olayını MİT reddetmiş ve kişilerin bu yeni askeri istihbarat oluşumuna
teslim edildiğini anlatmışlardır. Olayla ilgili dosya Diyarbakır DGM'de
bulunmaktadır ve soruşturma devam etmektedir.
Bugün askeri örgütlenme içinde yapılan yeni istihbarat oluşumu büyük
hatalar içermekte ve gelişmesine izin verilmeyen Türk haberalma
servislerinin tarihi gelenekleri dahi yokedilmektedir. Askerler özellikle
Güneydoğu konusunda MİT'i inisiyatifsiz bırakmışlardır. Zaten yeni servise
ihtiyacın nedeni de PKK ve Kürt sorunu karşısında, MİT'in askerlerin
istediği oranda başarılı olamaması gösterilmektedir.
ASKERİ İSTİHBARAT BİLGİ TOPLAMAYA DEĞİL CEZALANDIRMAYA YÖNELİK
Ancak burada askerlerin istihbarat ile cezalandırıcı yapıları birbirine
karıştırdıklarını da söylemek gerekmektedir. Bugünkü yeni askeri
istihbarat yapısının komuta kademesini Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği'nin oluşturduğu iddia edilmektedir.. Bu kurul kendi iç
yapılanmasında MİT'den kopardığı kadroların yanı sıra özellikle son 5
yılda büyük atak yapan JİTEM yani Jandarma İstihbarat servisini de yurt
içinde ve dışında kendi belirlediği etkinlik içinde kullanmaktadır. Bu
kullanımın direkt olarak Kuvvet Komutanlıklarına bağlı olmaması da dikket
çekicidir. JİTEM'in faaliyetleri konusunda son derece endişe verici
Dostları ilə paylaş: |
|
|