Toplumsal sistem gerçekliĞİ



Yüklə 2,28 Mb.
səhifə29/133
tarix18.03.2018
ölçüsü2,28 Mb.
#45872
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   133

PARA NEDİR

Engels parayı, “Metalar metaı, bütün öbür metaları gizlice içinde saklayan meta, istenildiğinde bütün canatılan şeylere (diğer metalara-ürünlere) dönüşebilen tılsım” diye tanımlıyor. Bir malın, bir ürünün değerinin temsili aracıdır para. Peki bir ürünün değeri dediğimiz şey nedir? O ürün üretilirken harcanılan emektir. İnsanların, çevreden alınan hammaddeyi (obje-nesne) işlerken harcadıkları emek. Ki, bu da ikiye ayrılır. Kafa emeği, kol-vücüt emeği. Hammaddeyi işlemeden önce kafanda bir üretim modeli oluşturuyorsun. Neyi, nasıl üreteceğini belirliyorsun. Bunun için bir emek-enerji harcıyorsun. Beyin hücrelerinin-nöronların-faaliyetleri esnasında harcanılan emektir-enerjidir bu. Sonra da kafanda oluşan bu nöronal üretim modelini, gerçekleşmesi için motor sisteme veriyorsun, o da, kol, bacak, göz vs. bütün organların faaliyetleriyle bu modeli hayata geçiriyor, hammaddeyi bu modele göre işleyerek ürünü oluşturuyor. Bu esnada vücutca harcanılan enerjiye de biz kol emeği diyoruz. Kafaca ve vücutça harcanılan bu toplam emek, hammaddeyi işleyip ürünü oluşturarak, ürünün içinde muhafaza edildiği için onun değerini oluşturuyor. Bunun, bu madde-enerjinin-değerini ölçen, onun miktarını ifade eden, onu temsil eden metal ya da kağıt parçasına da biz para diyoruz.


Daha önceki çalışmalarda [1,2,3,4] madde-enerjinin-bilginin kuantize bir gerçeklik olduğunu ifade etmiştik. Üretim süreci esnasında, biz farkında olmasak da, insanın harcadığı enerji-emek de kuantize olduğu için, onu temsil eden para da bu gerçeği yansıtır. Paranın her türünün (dolar, euro, lira vs.) bir en alt birimi vardır. Ve diğer bütün değerler bu en alt birimi-değeri ifade eden miktarın katları olarak oluşurlar. Örneğin cent ve euroyu ele alalım. Euronun geçerli olduğu yerlerde mal ve hizmetler üretilirken harcanılan en küçük emek birimi bir centle ölçülür. Bir centin altında bir emek harcamak mümkün değildir. Bir milyon euro dediğimiz zaman da, bu, kuantumu bir cent olan enerjinin-emeğin oluşturduğu bir miktar-değer olarak anlaşılır.
Şimdi bir adım daha atıyoruz: Az önce dedik ki, üretim süreci başlarken, önce kafamızda, neyin nasıl üretileceğine dair emek harcayarak bir nöronal model oluştururuz. Bir fabrikada, üretim süreci esnasında mühendislerin vs. yaptıkları iş budur. Çobanlık yapan insanların kafalarında ise, bu, onların alışageldikleri bir faaliyete ait nöronal bir model olarak zaten vardır. Her gün bu modeli aktif hale getirmekten ibarettir yaptıkları iş. Ve sonra da, bu üretim modelini, vücutça enerji harcıyarak-bu arada gerekli üretim araçlarını vs.de kullanarak- hayata geçiriyorsun, yani hammaddeyi işleyerek maddeleştiriyorsun.
Soru bir: Kafamızda neyin nasıl üretileceğine dair hazırlanan, bu “üretim modeli” nedir? Neyi temsil etmektedir? CEVAP: BİLGİYİ. Eğer neyin nasıl üretileceğini bilmeseydin, hammaddeyi işleyerek o ürünü de gerçekleştiremezdin. O halde, neyin nasıl üretileceğine dair bilgidir işin esası. Neyin üretileceğine dair bilgi ise, sahip olduğumuz ürüne dair bilgidir. Bunun nasıl üretileceğine dair bilgiler de, zaten ürüne dair bilgi oluşurken, onunla birlikte oluşarak beynimizde depo edilirler. Örneğin, hayvanları yetiştirmenin, onları bir ürün olarak üretmenin mümkün olduğu keşfedilirken, bu işin nasıl yapılacağı da aynı sürecin içinde ortaya çıkar ve bütün bu bilgiler, beynin çeşitli kısımlarında (hafızada ve motor sistemde) nöronal ağ’ların içinde depo edilirler.
Soru iki: Mademki, ürüne ve onun nasıl gerçekleştirileceğine dair bilgiler, bir kere üretildikten sonra, beyinde, nöronal ağ’ların içinde depo ediliyorlar, o halde, bu bilgileri yeniden üretirken harcanılan enerji nedir? CEVAP: BİLGİ KUANTİZEDİR ve herbiri kuantize basamaklardan oluşan “bilgi seviyelerinde” muhafaza edilir. Daha önceden üretilmiş olan ve beyinde nöronal ağ’larda muhafaza edilen bu bilgileri yeniden üretim faaliyeti için aktive ederek hafızadan aşağıya (Çalışmabelleği’ne) indiren ise self-nefstir. Yani organizmanın temsilcisi olan nöronal etkinliktir. Toplum söz konusu olunca da bu, o toplumun toplumsal varlığını temsil eden merkezi varoluş-instanzıdır. Bu instanz, ilkel komünal toplumda komün şefiyle gerçekleşirken, daha sonra gelen sınıflı toplumlarda da, sermayeye-paraya sahip olan sınıf şeklinde karşımıza çıkıyor. Paraya-sermayeye sahip olmak ise, bilgiye ve bu bilgiyi hayata geçirecek organlara-ve üretim araçlarına da sahip olmak demektir. İşte sınıflı toplumların özü budur.
Hemen bir örnek verelim. Örneğin, bir fabrika kurup ekmek üretmek istiyorsunuz. Neye ihtiyacınız vardır bunun için? Önce hammaddeye tabi. Parayı bastırıp gerekli hammaddeleri satın alıyorsunuz. Neyi satın almış oluyorsunuz böylece? Hammadde olarak o unu vs. üretmek için daha önceden harcanılmış olan emeği satın almış oluyorsunuz. Parayla emeği-değeri değiştiriyorsunuz. Sonra, ekmeğe-ürüne ilişkin bilgiye, onun nasıl üretileceğine dair bilgiye ihtiyaç var. Parayı bastırıyorsunuz, ustaları vs. işe alarak, işin bu kısmını da hallediyorsunuz. Hallettiğiniz şey nedir bu durumda? Bilgiyi satın alarak onu üretim sürecine dahil ediyorsunuz. Aynen bilgiyi hafızadan Çalışmabelleği’ne indirir gibi! Ama bir de bu bilgilerle hammaddenin işlenerek hayata geçirilmesi var. Bunun için de işçilere ve üretim araçlarına ihtiyacınız oluyor -motor sistem- (dikkat edilirse üretim araçları burada işçinin uzantısı durumundalar). İşçileri işe alarak, gerekli üretim araçlarını vs. temin ederek ne yapmış oluyorsunuz? Parayla kol-vücut-motor sistem- emeğini değiştirmiş-birleştirmiş oluyorsunuz.
Şimdi, bütün bunların hepsinin ne anlama geldiğine bakalım: Her durumda, üretim sürecinin başında, bu süreci oluşturan-örgütleyen ve harekete geçiren bir instanz var. Bir insan söz konusu olduğu zaman buna o insanın self’i-nefsi-, yani çevrenin etkilerine karşı oluşan duygusal reaksiyoner varlığı diyoruz. Yaşam kavgasında hayatta kalabilmek için çevreyle etkileşmesi gerekiyor insanın. Çünkü insan çevreden aldığı madde-enerjiyi işleyerek kendi varlığını üretebiliyor. Enerji ihtiyacı olduğu zaman, ya da çevrenin etkisine karşı bir denge oluşturmak gerektiği zaman, bu “ihtiyaç” onda bir İSTEK şeklinde kendini ortaya koyuyor. İstek dediğimiz şey, organizmal faaliyet sonucunda oluşan nöronal bir etkinlik. Self-nefs dediğimiz instanz da, bu isteğin oluşmasıyla birlikte, ulaşılmak istenilen amaç ifade edilirken ortaya çıkıyor [6,2]. İşte, tek bir insan sözkonusu olduğu zaman nefs-benlik olarak tanımlanan organizmal varlığı temsil eden bu instanz, toplumsal planda, ilkel komünal toplum döneminde, komün şefi tarafından temsil edilerek gerçekleşirken, daha sonraki sınıflı toplumlar döneminde de, sermaye sahibi sınıflar tarafından temsil edilerek ortaya çıkıyor. Komünün toplumsal olarak sahip olduğu ve her gün yeniden ürettiği şey nedir? Bilgidir. Neyin nasıl üretileceğine dair toplumsal olarak sahip olunan bilgidir. Sonra, insanlar günlük ihtiyaçlarından daha fazlasını üretmeye başladıkça (aslında yeniden üretilen şey hep bilgidir) bu fazla ürün (ürün bilginin kristalize olmuş şeklidir unutmayalım) para-sermaye şekline dönüştürülüp biriktiriliyor ve birileri de buna SAHİP çıkıyorlar. Bir kere bu sahip çıkma işi gerçekleştikten sonra da, hep onu kullanarak, kendilerinin ve sistemin yeniden üretilmesi sürecinin temsilciliği rolünü üstlenmiş oluyorlar. Hepsi bu kadar!.Sınıflı toplumların Bilişsel Toplum Bilimi açısından açıklaması budur..

Yüklə 2,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin