TüRKİYE’de köy enstiTÜleri ve pazarören köy enstiTÜSÜ


Okuldan Atılan Öğrenciler



Yüklə 227,77 Kb.
səhifə12/13
tarix08.01.2019
ölçüsü227,77 Kb.
#92047
növüYazı
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13

Okuldan Atılan Öğrenciler:


Bir gün, okul içinde dolaşan gece nöbetçisiydim. Sabaha karşı, son nöbeti arkadaşım Salih Ata’ya devretmiştim. Biraz sonra, Salih Ata tarafından uyandırıldım. Çok heyecanlıydı. Yakaladığını söylüyordu. Neyi diye sorunca: Son sınıftaki Ali Rıza ile, küçük sınıftaki falan kızı, kızlar yatakhanesi duvarı dibinde konuşurlarken gördüğünü söyledi. Ne yapacağını soruyordu.

Bu hal sadece bir konuşmaydı. Ama, gece vakti olan bu tarz konuşmaya hoş görüyle bakılamazdı. Gece bekçisi de olayı duymuştu. Anlaşmamız üzere, Salih Ata durumu doğrudan okul müdürümüze bildirdi.

Bizler her zaman ki gibi kalktık-giyindik. Spor, mütalâa ve yemekten sonra okul merdiveni önünde dizildik. Biraz sonra, öfkeli ve üzüntülü bir tavırla müdürümüz Şevket Gediklioğlu geldi, basamakları tırmandı ve bize döndü:

Okulda sevilen bir ağabeyimiz olan Ali Rıza’nın, gece sabaha karşı, yatakhane dışında bir kız arkadaşıyla konuştuğunun tespit edildiğini söyledi. Okul kurallarına aykırı olan bu durumun hoş görülemeyeceğinden ikisinin de disiplin kuruluna verildiğini, disiplin kurulunun hemen toplandığını ve her ikisinin de okuldan uzaklaştırılmasına karar verildiğini, biraz önce yoldan geçen arabaya bindirilerek, ikisinin de köylerine gönderildiğini açıkladı. Olay ve gösterilen tepki aynen böyledir.



Böyle bir suça, cezanın bu derecesi gereklimiydi, değil miydi tartışılabilir. Ama okul müdürünün ve disiplin kurulunun tavrı bu olmuştu. Öğrenciler tarafından da bu tavır tasvip edilmişti. Alınan böyle bir dersten sonra okulumuzda bir daha benzer durum olamazdı ve de olamadı...

Buna rağmen bu duyarlı ve değerli müdürümüz Sayın Şevket Gedikoğlu’na da komünist damgasını maalesef vuranlar olmuştu.


Eleştiriler Dozunun Artması ve Yüksek Köy Enstitüsünün Kapatılması


1945 yılında çok partili hayata geçişimizle birlikte, köy enstitüleri hakkındaki eleştirilerin, aleyhteki yayınların başladığını daha önce belirtmiştik. 1946 yılında yapılan TBMM seçimlerinden sonra eleştirilerin dozu daha da artmıştı.

Kurulan yeni hükümetle birlikte görev değişikliğine uğrayan Milli Eğitim Bakanlığında, yapılan eleştiriler değerlendirmeye alındı. İyileştirme gerekçesiyle, yönetmeliklerde, genelgelerde ufak tefek değişiklikler yapılıyor, tedbirler alınıyordu. Önemli bazı atamalar yapılıyor ve yer değiştirmeler oluyordu. Ama okulun ana ilkesi olan iş eğitimi uygulamasına ve öğrencilerin okul yönetiminde görev almasına dokunulmuyordu.

Yeni Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer’in üzerinde en fazla durduğu, Anakara Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde açılmış bulunan “Yüksek Köy Enstitüsü” idi. Zira;

Köy enstitülerinde görevlendirilecek nitelikteki öğretmenleri yetiştirmek; köylerde görev alan öğretmenleri görev yerlerinde görerek çalışmalarını takip ve teşvik ederek, hizmet içinde yetişmeleri ve başarıya ulaşmalarında kendilerine yardımcı olacak denetleyicileri yetiştirmek gayesiyle açılmış bulunan Yüksek Köy Enstitüsünde önemli bazı kaynaşmalar olduğu duyuluyordu.

Yakınında bulunan Başkent Ankara’daki fikir akımlarından da esinlenen bu okulda, yüksek okul öğrencileri arasında bazı görüş ayrılıkları ve ekonomik sistem tartışmaları oluyordu.

Konuştuğum Yüksek Köy Enstitüsü Öğrencileri


1946 yılı yazında, bir binayı inşa etmek üzere, Pazarören Köy Enstitüsü 4-A kümesi olarak Hasanoğlan’a gittiğimizde, Yüksek Köy Enstitüleri öğrencileri arasında var olan bu görüş ayrılıklarına bende tanık olmuştum: Ekibimizin başında bir rehber öğretmen vardı. Öğrenciler tarafından seçilen küme başkanlığı görevini ise ben yürütüyordum. Bu sıfatımla ilgi odağı olmuştum. Değişik görüşlerdeki Yüksek Köy Enstitüsü öğrencileri benimle konuşmak ihtiyacı duyuyor ve randevu veriyorlardı. Bu yolla değişik günlerde, birçoklarıyla tek- tek konuşmak imkânını bulmuş ve görüşlerini öğrenmiştim...

Tespitime göre, “sosyalist” görüşü benimseyen (sayıları çok olmayan) bir kısım Yüksek Köy Enstitüsü öğrencilerine, sayısı fazla olan güçlü bir öğrenci gurubu karşı koyuyordu. Tartışma buradan geliyordu. (Komünizm söz konusu değildi.) Birbirleri aleyhinde tavır alıyorlardı. Bu durumu bende hayra yormamıştım. İlerisini düşünerek üzülmüştüm...

Durumu dışarıdan gözetleyen, bir bakıma da fırsat bekleyen köy enstitüsü aleyhtarlarının eline güzel bir koz verilmişti. Bu koz iyi kullanıldı: “Köy enstitülerinde komünistler yetişiyor” diye her yerde bastılar yaygarayı. Hükümet zorlandı, tedbir alınması istendi.

Yetkililer tarafından öğrenciler gerektiği gibi uyarılmadı, düşündürülmedi. Asıl amaca dikkat çekilmedi. Demokratik yollarla, bu fikir akımının iyiye yönlendirilmesi ve ikileşmelerin kaldırılması yoluna gidilmedi. Öğrenciler, yüksek memleket menfaatleri yönünde birleştirilmedi, kaynaştırılmadı. Aksine, karşılaşmalar körüklendi. Kolay tedbirler alınması yolu seçildi.

Önce 1947 yılında Yüksek Köy Enstitüsüne yeni öğrenci alımı durduruldu. Arkasından, 1948 yılının bir gününde alınan bir kararla Yüksek Köy Enstitüsü kapatılıverdi. Öğrenciler, Ankara’daki yüksek okullara dağıtıldı. Köye öğretmen gidenler de oldu.

Hasanoğlan dışındaki köy enstitülerinde böylesi bir fikir akımı ve çarpışması görülmüyordu. Hele bizim okulumuz Pazarören’de hiç olamazdı. Öğrenciler olarak bizler, ideallerimiz doğrultusunda yetişmeye devam ediyor, şevkle köy hizmetimize hazırlanıyorduk.

Ama, değişik konularda köy enstitülerini eleştiri yağmuruna tutanlar, bu konuda da bizleri rahat bırakmadılar. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü olayını abarttılar ve genellediler. “Köy Enstitüleri komünistler yetiştiriyor, Türkiye’ye komünizm getirecekler” yalanı ve iftiralarıyla ortalığı bulandırdılar. Bizleri şaibe altında bıraktılar.



Tam da 1947 yılında mezun olup köylere giden bizim dönem öğrencileri, böylesine haksız bir karalamadan nasibimizi yeterince almıştık.

Oysa, köy enstitülerinin değil komünist, sosyalist olmaları da mümkün değildi. Hele bizim okulumuz Pazarören’de, komünizme – sosyalizme şiddetle tepki duyuluyordu...

Bu konuda, değerli hocamız – Müdürümüz Şevket Gedikoğlu’nun “Köy Enstitüleri” isimli kitabının 314. sayfasında yer alan bir paragrafı aynen aşağıya alıyorum:

“...Şurası açık bir gerçektir ki: Köy enstitüsü sisteminin sosyalist öğreti ile bir ilişkisi yoktur. Bu kurumların kuruluş ve gelişiminde, düşüncede, uygulamada sosyalist modelin - özellikle ihtilalci sosyalist (komünist) modelin – gereklerini ve biçimini bulmak mümkün değildir. Tersine, en azından köyü bulunduğu yerde kalkındırma, öğretmeni ve köylüyü küçük ve dağınık işletmeler halinde topraklandırma söz konusudur. Köy enstitülerinin sosyalistliği, kişisel heveslerin, karalamaların yakıştırmalarından ibarettir...”

Rahmetli hocam çok açık söylemiştir. Benim ilave edecek bir şeyim yoktur. Şu kadarını tekrar söyleyeyim; Köy enstitüleri sosyalist değildi. Hele komünist hiç değildi, olamazdı...


Yüklə 227,77 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin