Köy Enstitülerini ilk açan M.E. Bakanı Hasan Ali Yücel sanılır. Oysa, o günkü yasalar gereği “Öğretmen Okulu” adıyla ilk köy enstitüsünü açan M.E. Bakanı Saffet Arıkan’dır. Köy enstitülerinin kurucusu olarak bilinen, İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğüne getiren de Saffet Arıkan olmuştur.
O yılların, diğer devlet büyükleri de bu açılışa yabancı kalmamışlar, en azından memnuniyetle karşılamışlardır.
Örneğin; O günkü, Genelkurmay Başkanımız Fevzi Çakmak, 24 Temmuz 1938 günü ziyaret ettiği okulun hatıra defterine izlenimlerini şöyle yazmıştır; “Kızılçullu Öğretmen Okulunu gördüm. Faydalı esaslar üzerine kurulmuştur. Memleketimiz ve köylerimiz için çok menfaatler temin etmesini dilerim.” (S.Gd.-Köy Ens.-S.34)
O günlerdeki Başbakanımız Celal Bayar da izlenimlerini aynı hatıra defterine şöyle kaydetmiştir: “Öğretmen ve eğitmenler için kabul edilen terbiye sistemi, ilerisi için bize büyük ümitler vermektedir. Rejim, köylüler için çalışmayı vazifesinin başında görmektedir. Bu yeni eserden kat’i muvaffakiyet elde etmeliyiz, edeceğiz.” (Ş.Gd.-Köy Ens.-S.35)
1938 Kasımında Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, başlanılmış olan köy eğitimi davasını sahiplenmiştir. Hasan Ali Yücel’i M.E. Bakanlığına getiren İnönü, 2. Dünya savasının başlamış olmasına rağmen, bu konuya önemle eğiliyor ve şöyle diyordu: “Önümüzdeki senelerde, nüfusumuzun çoğunu teşkil eden köylümüzün gerek tahsil, gerek geçim konusunda seviyesini yükseltmeyi başlıca hedef tutacağız. Bu hususta elde ettiğimiz neticelere çok ehemmiyet veriyoruz. Kat’i olarak inanıyoruz ki, köylümüzün tahsil ve maişetini daha yüksek bir dereceye vardırdığımız gün, milletimizin her sahadaki kudreti güç tasavvur olunacak kadar yüksek ve heybetli olacaktır.”
Saffet Arıkan’dan M.E. Bakanlığını devralan H.A. Yücel, omuzladığı köy eğitimi davasını, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün de himayesinde devam ettirmiştir.
O günlerde, çeşitli dergi ve gazetelerde, köye öğretmen yetiştiren bu yeni okulları öven, özendiren yazılar yayınlanıyor, gelecek için bir ümit ışığı olarak gösteriliyordu.
Köye öğretmen yetiştirmek amacıyla açılan köy enstitülerine köyden alınan öğrencilerin, köy şartları içinde yetiştirilmeleri uygun olacağı görüşüyle, bu okulların köy karakterindeki yörelerde açılmasına önem verilmiştir. Okul açılacak yerlerin seçiminde, öncelikle, okulun yakınında, ekip dikmeye elverişli geniş tarım arazisi bulunması ve okulun birkaç ili kapsayan bölgenin merkezi yerinde olması şartı aranmıştır. Suyunun bol, sağlık ve eğitim şartlarının elverişli bir iklimde olması istenmiştir.
Okul açılacak yerde hazır binaların bulunması pek önemli görülmemiştir. Yeter ki, yeterli arazi bulunsun, suyu bol, iklimi güzel olsun. Gerisi kolaydır. İhtiyaç duyulan binaları öğrenciler kendileri de yapabilirler.
Eski Amerikan Koleji binalarına yerleşen İzmir – Kızılçullu dışındaki bütün enstitüler mahrumiyet içinde açılmışlardır. Pazarören köyünde bulunan iki katlı bir ilkokul binası, buraya önce eğitmen kursu sonra da köy enstitüsü açılmasına yeterli olmuştur. 30 un üzerindeki çeşitli hizmet binaları sonradan öğrenciler tarafından yapılmıştır.
Bu konuda bir fikir verebilmek için, Malatya – Akçadağ Köy Enstitüsü Müdürü Şerif Tekben’in hatıralarından iki küçük paragrafı aşağıya alıyorum. (1940 yılında harap Hamidiye Kışlasında açılan bu okul 1941 yılında bugün ki yerine taşınmıştır.)
“1941 yılının bir gününde, bu görülen sahanın kırmızı, çatlak toprakları üzerinde çadırlarımızı kurduk. Sessiz ve ıssız, tek ağacı ve gölgesi olmayan, susuzluktan kızgın güneş altında parça parça yarılmış bozkır, ansızın kazma, kürek, çekiç sesleriyle doldu. Bu seslerle, 500 öğrenci, 100 eğitmen, 20 öğretmenin şarkısının öğüntüsüz cengi başlamıştı: Tabiatla savaş.
Önce yollar yapıldı. Bir taraftan da binlerce künk döküldü. Sekiz km.den ark açılarak, künk döşenerek içme suyu; beş km.den kanal açılarak ziraat suyu getirildi... Bu hoş su sesleri, vaktiyle kuş sesi bile duyulmayan bu topraklarda bin kişinin bitmeyen türküsüdür. Ama bunları başarmak pek kolay olmadı. O zaman, yemekler kar suyu ile pişirildi. Kar suyu içilerek, kullanılarak bir kış geçirildi...” (Ş.Gd.-Köy Ens.-S.53-54)
Kırsal yörelerde kurulmuş olan diğer köy enstitüleri de benzeri çalışmalarla kurulmuş ve geliştirilmiştir. Yokluk içinde varlık gösterilerek hizmet verilmiştir.
Köy Enstitülerinde Çalışma Programı ve Çalışma Takvimi
Köy enstitülerinde diğer okullardan farklı bir çalışma programı vardı: Yaz tatili yoktu. Öğrencilere yılda 1,5 ay izin verilirdi, o da sıraya konurdu. Kümelerin (şubelerin) biri izinden döner, diğeri giderdi. Okul hiç boş kalmaz, 12 ay müddetle devamlı açık bulunurdu. Ziraat, sanat ve inşaat işleri aksamadan devam ederdi.
Köy enstitülerinde iş eğitimi esas alınmıştı. “İş vasıtasıyla, iş içinde, iş için eğitim” ilkesi benimsenmişti. Ders ve çalışmalar bu esasa uygun olarak 3 ana grupta toplanmıştı:
-
Kültür dersleri (Genel bilgi, mesleki bilgi)
-
Ziraat (tarım) dersleri ve çalışmaları
-
Teknik (sanat-inşaat) dersleri ve çalışmaları
Yıllık çalışmaların yarısı kültür derslerine, diğer yarısı ziraat, sanat, inşaat ders ve çalışmalarına ayrılırdı.
Bir günde 8 saat, haftada 44 saat ders ve çalışma yapılırdı. Günün yarısında (4 saat) kültür dersleri olursa, diğer yarısı da ziraat, sanat ya da inşaat çalışmalarına ayrılırdı. Bir kısım öğrenci kümeleri dershanede ders görürken, diğer bir kısmı ziraat, sanat yâda inşaat işlerinde çalışırlardı. Haftanın yarısı kültür derslerine, diğer yarısı sanat, ziraat, inşaat çalışmalarına ayrıldığı da olurdu. Bazı hallerde haftanın tamamı iş çalışmalarına ayrılabilirdi. Kış aylarında daha çok kültür derslerine zaman ayrılırken, yaz aylarında, tarım, sanat ve inşaat çalışmalarına ağırlık verilirdi.
Çiftlik çalışmaları, özellikle yaz aylarında önem kazanırdı. Her hafta bir yâda iki küme (şube) çiftlikte nöbetçi olurdu. Orada ayrı yemekhane, ayrı yatakhane bulunurdu. Birkaç küme birden çiftliğe giderek ekin biçtiğimizde olmuştu.
Dostları ilə paylaş: |