Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə8/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,87 Mb.
#86730
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   140

Bibi. S. Ünver, "Tabib Miralay Mehmet Şakir ibrahim (1851-1897) ve Haydarpaşa Hastanesi Tarihçesi ve Diğer Yazıları", Türk Tıb Tarihi Arşivi, c. V, no. 19-20 (1942), s. 1-3; S. Kumbaracılar, "istanbul'da Askeri Hastanelerin Kuruluşu", Dirim, c. XXVI, S. 78 (1951), s. 149-150; G Göker, Haydarpaşa Askeri Hastanesi

HAYDARPAŞA GARI

30

31

HAYDARPAŞA LİMANI

111'inci Yıl Dönümü 1845-1956, ist., 1956; Özbay, Asker Hekimliği, III, 487-559; N. Yıldırım, "Askeri Eczacı Yetiştiren iki Okul: Haydarpaşa Hastanesindeki Eczacı Sınıfı ve Tımarcı Sıbyan Mektebi", Güncel Eczacılık, S. 5 (Eylül 1993), s. 20-21.

NURAN YILDIRIM



HAYDARPAŞA GARI

istanbul'un Anadolu yakasında, Haydar-paşa'da(-») bulunan demiryolları terminali. Bugünkü Haydarpaşa Garı binası, aynı zamanda TCDD Genel Müdürlüğü 1. işletme Başmüdürlüğü ana binasıdır. Haydarpaşa Gar Müdürlüğü de bu binadadır. İs-tanbul-Anadolu demiryolu hattının başlangıç yeri olan bugünkü garın yerinde, 22 Eylül 1872'de Pendik'e kadar işletmeye açılan demiryolunun ilk istasyonu bulunuyordu. Daha sonraki yularda demiryolları Anadolu'nun içlerine doğru uzandıkça ve Anadolu'nun çeşitli şehirleri demiryolu ile istanbul'a bağlandıkça Haydarpaşa Gan'nm da önemi arttı. II. Abdül-hamid döneminde (1876-1909) artık ihtiyaca cevap veremez duruma gelen istasyonun yerine yeni bir gar binası ve tesisler yapılması gündeme geldi. 1906'da inşaatına başlanan gar binası 1908'de hizmete açıldı.

Karayollarının gelişkin olmadığı dönemlerde, İstanbul'dan Anadolu'ya yolcu ve asker sevkıyatı, Cumhuriyet'ten sonra memurların, devlet ve işadamlarının Ankara'ya gidiş gelişleri ve İstanbul'un tüm Anadolu ile demiryolu bağlantısı hep Haydarpaşa Garı'ndan olurdu. Bu yüzden gar, bir dönemin filmlerinde ve edebiyatında ayrılık ve kavuşma sahnelerinin değişmez dekoruydu.

Nisan 1994 itibariyle Haydarpaşa Garı'ndan Haydarpaşa-Gebze arasında günde 106 banliyö tren seferi, 25 uzun yol se-

Haydarpaşa Gan'nın güneybatıdan görünümü. Yavuz Çelenk, 1994

feri yapılmakta, banliyö hattında yıllık toplam 40.000.000'a yakın yolcu, günde 110.000 yolcu (giden), anahatta 1.500 giden, 1.000 gelen, toplam 2.500 yolcu taşınmaktadır. Garda 744 kişi çalışmaktadır.

Mimari

Anadolu-Istanbul bağlantısını sağlayan demiryolunun başlangıç noktası olması açısından ayrı bir önemi olan ve bulunduğu Haydarpaşa semtinden dolayı "Haydarpaşa Garı" olarak anılan bina, aynı yerde daha önce bulunan ilk Haydarpaşa istasyon binasının yerine yapılmıştır.



Yapımına 30 Mayıs 1906'da başlanan ve 19 Ağustos 1908'de hizmete açılan binanın mimarları Otto Ritter ve Helmuth Cuno'dur. iki kolu farklı uzunlukta olan "U" planlı bina, iç avlusu kuzeye, köşe kulelerinin de bulunduğu ve cephe boyunca devam eden merdivenler üzerinde yükseltilmiş olan deniz cephesi ise güneye bakacak şekilde konumlanmış ve her biri 21 m uzunluğunda 1.100 ahşap kazık üzerine inşa edilmiştir. Bina 6 Eylül 1917'de bir sabotaj girişimi ve 1979'da bir tanker kazasından zarar görmüştür. 5 kadı binanın her katında bir koridor etrafına sıralanmış ve büro olarak kullanılan odalar bulunmaktadır. Odaların özgün kalem işi bezeli tavan-lanndan yalnızca "permi odası" olarak kullanılan odadaki tavan, özgün bir örnek o-larak kalmıştır. Köşe kulelerinde ise, üst katlara doğru küçülen dairesel planlı mekânlar yer almaktadır. Doğu ve güney cepheleri arasındaki kulenin zemin katı ka-burgalı tonoz, üst katlara çıkan mermer merdivenler ise her katta, taş kemerler a-rasında yer alan çapraz tonozlar ile örtülüdür. Demir merdiven korkulukları dolama dal motifleri ile bezelidir. Özel tonozlu mekânlar dışında binada volta döşeme kullanılmıştır. Güney cephesindeki merdiven-

lerle yükseltilmiş platformdan girilen ve peronların bulunduğu iç avluya açılan salonda, tavan-duvar birleşim yerlerindeki bezeli furuşlar, kemer ayaklarındaki alçı kabartma barok bezemeler ve renkli vitraylar dikkat çekicidir. Deniz cephesinde zemin katta sepet kulpu biçimindeki kemerler içinde bulunan vitraylar, 1979'da Haydarpaşa Limanı açıklarında meydana gelen tanker kazasındaki patlamayla kırılmış olan özgün vitrayların yerine sonradan yapılmıştır.

Binanın deniz cephesi neorönesans düzende olmakla birlikte, gerek zemin kattaki sepet kulpu biçimindeki kemerler, pencere ve kapı almlıklarındaki dolama dal kartuş ve girland gibi barok bezemeler ile balkon korkulukları, gerekse de doğu ve batı cephesindeki çıkmalarla bina, 19. yy seçmeci üslubunu yansıtmaktadır ve cepheleri zemin kat seviyesinde bosajlı, üst katlarda ise taraklanmış kumlası ile kaplanmıştır. Doğu ve batı cephelerinde kimi yerler sıvalıdır. Deniz cephesi, köşe kulelerinin taş balkon korkulukları, barok bezemelerin bulunduğu üçgen alınlıklı pencereler, kat kornişleri ve pilastrlarla oldukça zengindir. Bunun yanında dikdörtgen pencerelerin bulunduğu avlu cephesi oldukça sadedir. Binanın arduvaz kaplı dik meyilli çatısını ve köşe kulelerini örten konik örtülerini, bulonlarla bağlanmış çelik strüktürler taşımaktadır. Bunların yanında çatı strüktüründe ahşap makaslar da kullanılmıştır.

Binanın kuzeydeki avlusu, çelik strük-türlü peron bölümünü içermektedir. Bu kurgusuyla, kente dönük cephesinde seçmeci üslupta bir yapı ile arkasında peron bölümleri olan tipik bir 19. yy istasyon binasıdır.

YILDIZ SALMAN

HAYDARPAŞA İSKELESİ

Kadıköy İlçesi'nde Haydarpaşa tren garının önündedir.

Milli mimarinin ünlü mimarlarından Vedat Tek tarafından inşa edilen ve Kütahya çiniciliğinin değerli ustası Mehmed Emin Bey'in çinilerle süslediği Haydarpaşa iskelesi Osmanlı döneminin son eserlerinden biridir. Özellikle çinileriyle süsleme sanatları içinde ayrı bir yeri olan yapının denize bakan cephesinde, kapı üzerindeki "Haydarpaşa" ibaresi bulunan çini panonun alt köşesinde "Mehmed Emin min te-lamiz Mehmed Hilmi Kütahya Sene 1334" şeklindeki kitabeden çinilerin 1915'te yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi kırıldığı için kaldırılan kitabeli pano yerinde yoktur.

Haydarpaşa İskelesi yatay dikdörtgenden meydana gelen ünitenin önüne sekizgen formda bir gişe oturtularak oluşturulmuştur. Yapı kitlesinden dışarı taşan gişe, yanındaki girişlerle ortadaki bekleme salonuna açılmaktadır. Üç salondan oluşan dikdörtgen ünitenin iki tarafındaki uzun dikdörtgen salonlar yolcu inişine ayrılmıştır. Böylece gelen ve giden yolcuların trafiğinde bir akış sağlanmıştır. Ortadaki salonun giriş kapıları üzerindeki "Birinci

Haydarpaşa iskelesi ve bekleme salonu (solda). Hazım Okurer, 1993 (sol), Ahmet Kuzik, 1990

Mevki" şeklindeki ibarelerden bu salonun da ikiye ayrılmış olduğu ortaya çıkmaktadır.

Yapının dış cephesi monokrom (tek renkli) ve polikrom (çok renkli) çinilerin yanısıra taş işçiliği ile de bezenmiştir. Bu arada ön cephede bir vitray çalışması görülmektedir. Kapı lentolarının üstü, pencere üzerindeki kemerler, kemer aynaları ve alınlıkları, pencere kemer alınlıklarının yan ve üçgen boşlukları açık ve kapalı kompozisyonlar dışında bordur biçiminde tasarlanmış çinilerle kaplanmıştır. Sıraltı tekniği ile yapılmış kare, üçgen, dikdörtgen vb formlardaki çinilerin bir grubunun hamuru beyaza çalan uçuk, kirli sarı; bir gru-bununki ise yavruağzına çalan kiremit rengidir. Sır kalınlığı çok ince olan çinilerin monokrom türleri turkuvaz, beyaz, mora çalan lacivert ve kırmızıdır. Geometrik bezemeler için kullanılmış bu çinilerin dışında pano biçiminde oluşturulmuş polikrom çiniler dikkati çekmektedir. Ön cephede gişe üzerinde şakayık, lale vb gibi çiçekler, yapraklar ve rumîler serpiştirilmiş beyaz zemin ortasına "Maşallah" ibaresi, iki tarafına ise iki çapa ve ay-yıldızdan oluşan şimdiki Denizcilik Bankası amblemini içeren rozetler yerleştirilmiştir. Benzer amblemler yolcu çıkış kapılarını da taçlamak-tadır. Gişenin iki tarafında birer servi ile bezenmiş panolar vardır. Servilerin altı karanfil ve lalelerle hareketlendirilmiştir. Bu panoların üstünde "Kütahya" ibaresi okunmaktadır. Yapının ön cephesinde orta salonun çıkışı çimlerle süslüdür. Burada beyaz zemin üzerine oturtulmuş madalyonların yanısıra rumîler, yapraklar, karanfiller ve rozet çiçekleriyle bezemeler yapılmıştır. Ortadaki çıkış kapısının üstü farklı bir panoyla belirlenmiştir. Bu panonun zemini turkuvazdır ve üzerinde rumîlerden oluşturulan bir kompozisyon görülmektedir. Yan taraftaki kapıların birinin üzerinde vitrayla yapılmış vazo içindeki çiçek motifi gözlenmektedir.

Yapıyı bezeyen çiniler teknik, malzeme, konu ve üsluplarıyla Bostancı, Kadıköy, Büyükada, Kabataş, Büyükdere iskele binalarının çinilerini akla getirmektedir.

Özellikle Bostancı Iskelesi'nin kitabesi ü-zerindeki "Bostancı, Ketebehu Mehmed Emin Sene 1331"; Büyükada iskele binasının kitabesi üzerindeki "Büyükada, Kütahya Sene 1331" ifadeleri bu çinilerin Eyüp' teki V. Mehmed'in (Reşad) (hd 1909-1918) türbesini çinilerle süsleyen ve bu çinilere imza atan Hacı Emin'in Kütahya'daki atölyesinin ürünleri olduğunu göstermesi açısından çok değerlidir.

Yapının ilginç ünitelerinden biri eşkenar olmayan sekizgen formlu gişedir. Dışta uzun kenarlarda ikişer, kısa kenarlarda birer bilet vermek için hazırlanmış gözü bulunan gişenin iç kısmında kalan kısa kenarlarından birinde de bilet vermek için ayrılmış bir gözü vardır. Diğer kısa kenar gişenin kapısı olarak değerlendirilmiştir. Çamdan yapılmış gişede kafes işi, oyma tekniği ile süslemeler yapılmıştır, iç kısımda taçlanmış kapı ve bilet satmaya ayrılmış bölümde çinilerdekine benzer amblemler yer almaktadır. Büyükada İskelesi'ndeki ahşap işçiliğini düşündüren gişe ünitesi

Haydarpaşa Limam'nın havadan görünümü. Bünyamin Çelebi

hem fonksiyonel hem de özgün tasarımıyla iskelelerin inşası sırasında iyi bir ağaç işleri atölyesinin de çalıştığına işaret etmektedir.

Bibi. M. Sözen-M. Tapan, 50 Yılın Türk Mimarisi, Ankara, 1973, s. 122; H. Örcün Banşta, "istanbul Son imparatorluk Dönemi Yapılarında Süs Kubbesi ile Taçlandırılmış iskele Binaları", VD, XIX (1985), s. 285-294; ay, "XX. Yüzyıl Başı Kütahya Çinilerinden Örnekler", Milli Kültür, S. 56 (1987), s. 73-77.

H. ÖRCÜN BARIŞTA



HAYDARPAŞA LİMANI

İstanbul'un Anadolu yakasında, Kadıköy' ün kuzeyi ile Harem arasında kalan, şehrin en büyük ticari limanı.

Mendirek, depolar, silolar, yükleme-bo-şaltma ve diğer tesisleriyle büyük ve yaygın bir liman kompleksi olan Haydarpaşa Limam'nın güneyinde, bütün Anadolu demiryolları bağlantılarının başlangıç noktası olan Haydarpaşa Garı(-0 ve önünde Haydarpaşa vapur iskelesi vardır (bak. Haydarpaşa İskelesi).

HAYDARPAŞA LİSESİ

33

HAYRULLAH EFENDİ

Paşa nezaretinde, hassa mimarı D'Aron-co(-0 tarafından yürütülmüştür. Arka taraftaki pavyona 1902'de yapılan amfi, Cemil Paşa Amfisi adıyla anılmıştır. Burası aynı zamanda ameliyathane olarak kullanılmıştır.

1909'da, askeri ve sivil tıbbiyeler birleştirilerek Tıp Fakültesi kurulmuş ve Tıp Fakültesi'nin 1933'te İstanbul yakasına taşınması üzerine ana bina Milli Eğitim Bakanlığı'na, hastane olarak kullanılan pavyonlar da Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na devredilmiştir.

Fakültenin taşınmasından sonra, Anadolu yakasındaki tek hastane olan Zeynep Kâmil Hastanesi yeterli olmadığından yeni bir hastanenin açılması kararlaştırılmıştı. Bunun için Haydarpaşa Lisesi yapılan ana bina dışında kalan pavyonlar uygun bulunmuştu. Pavyonlar esaslı bir onarım ve tadilata alınmış, yeniden yapılan mutfak ve çamaşırhane bir koridorla, üçüncü pavyonun zemin katına bağlanmış, caddeye bakan birinci pavyon da poliklinik haline getirilmiştir. Servisler pavyon binalarına yerleştirilince bu kez ambar, depo ve hademe koğuşuna yer kalmamış ve birin-

Burada büyük bir liman yapılması zorunluluğu ve düşüncesi, 1871'de Haydar-paşa-İzmit demiryolu hattının yapımına başlanması ve 1873'te, bu hattın ulaşıma a-çılmasından sonra ortaya çıkmış, 1880'le-rin sonlarında Anadolu demiryolları hatlarının Ankara ve Anadolu içlerine doğru uzanmasından sonra, İstanbul'un yük ve yolcu taşımacılığının en önemli noktalarından biri haline gelen Haydarpaşa'da bir liman yapılması için, II. Abdülhamid'in fer-manıyla Anadolu Bağdat Demiryolları Şir-keti'ne imtiyaz verilmiştir.

inşaatına 1899'da başlanan liman 1903' te işletmeye açılmıştır. Açıldığı sırada rıhtım uzunluğu 302 m idi. Limanın güney u-cunda 151 m'lik bir çıkıntı oluşturan bir rıhtım kolu bulunmaktaydı. Rıhtımın kuzeybatı ucunda günde 2.400 ton buğday kaldırmaya elverişli bir macuna (buharlı vinç) vardı. Sahile paralel olan dalgakıranın uzunluğu ise 595 m idi. Limandaki 5.000 tonluk buğday silosu 1905'te hizmete girmiş, 10.000 tonluk ikinci silo 1907'de kullanılmaya başlanmıştır.

Ağustos 1908'de eski küçük gann yerine bugünkü Haydarpaşa Garı'nın hizmete girmesinden sonra Anadolu ile bağlantısı daha da gelişen liman, 1917'deki bir patlamada kısmen tahrip olmuş ve yeniden yapılmıştı. 1927'de çıkarılan bir kanunla Demiryolu ve Limanlan îdare-i Umu-miyesi kurulmuş, demiryolları gibi Haydarpaşa Limanı ve rıhtımının imtiyazının satın alınması gündeme gelmiştir. İ929'da ise liman, Devlet Demiryolları ve Limanlan Umum Müdürlüğü'ne bağlanmıştır.

1953'te Haydarpaşa Limanı'nın genişletilmesi çalışmaları başlamış, eski dalgakıranın 150 m açığında 760 m boyunda yeni bir dalgakıran yapılmış, daha sonraki yıllarda bu ikinci dalgakıran 140 m daha uzatılmıştır. Rıhtım da yenilenip uzatılarak 650 m'yi bulmuştur. Limana çok sayıda büyük tonajlı silo ve vinçler, çeşitli yeni tesisler kurulmuş, demiryolu hatları döşenmiş, 1939'da 385.000 ton olan yükleme-boşalt-ma kapasitesi 1952'de 608.737 tona, 1960' larda 1.500.000 tona yükselmiştir. 1990' larda Haydarpaşa Limanı'nın yıllık kapasitesi 5 milyon ton civarıdır.

İSTANBUL

HAYDARPAŞA LİSESİ

Altunizade semtindeki resmi lise. İlk olarak, Kadıköy-Üsküdar arasındaki Tıbbiye Caddesi'nde yer alan görkemli Tıbbiye Mektebi binasında 26 Eylül 1934'te Haydarpaşa Erkek Lisesi adıyla öğretime açıldı. İstanbul Muallim Mektebi ve uygulama kısmı da aynı binadaydı. Muallim Mektebi 1936-1937 öğretim yılında Çamlıca'ya taşındı. Haydarpaşa Lisesi'ne yatılı ve gündüzlü öğrenciler alınmaktaydı.

İlk açıldığında l .048 öğrencisi olan o-. kul, reviri, terzisi, yemekhanesi, demirhanesi, marangozhanesi, çamaşırhanesi, hamamı, mescidi ve çatı katındaki lojmanları ile İstanbul'un en geniş olanaklara sahip okulu durumundaydı. Anadolu yakasının kız lisesi ihtiyacını karşılamak üzere 1948-1949 ders yılından 1956-1957 ders yılına

Bir kartpostalda Haydarpaşa Lisesi'nin eski binası.



Ümit Ünkan koleksiyonu

kadar okula kız öğrenci de alındı. 1957-1958'den başlayarak yeniden yalnız erkek öğrencilerin alınmasına devam edildi. 1979-1980 öğretim yılında yatılı öğretime son verildi. Ortaokula da öğrenci a-lınmadı. 1983-1984'te okul binası Marmara Üniversitesi'ne tahsis edildiğinden Haydarpaşa Lisesi, 1984'te Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi'nin yeni ek binasına, 1989-1990 öğretim yılında da Altunizade' deki yeni binasına taşındı. 1991-1992'de ders geçme ve kredi sistemine, 1992-1993 öğretim yılında da ağırlıklı yabancı dil programına geçildi. Hazırlık sınıfının eklenmesi ile öğrenim süresi dört yıl oldu. TURGAY GÖKÇEN



HAYDARPAŞA NUMUNE HASTANESİ

Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastane.

Haydarpaşa'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (Askeri Tıbbiye) binasının yapımına başlandıktan (1894) bir süre sonra tahminen 1901'de hemen karşısında okulun hastanesi olmak üzere beş pavyonun inşaatına başlanmıştır. Yapım çalışmaları, Rieder

Haydarpaşa

Numune

Hastanesi'nin



girişinden bir

görünüm.


Ahmet Kuzik,

1994

ci pavyonun arka kısmına tek katlı bir bina yapılmıştır. Yollar ve bahçe düzenlenmiş, hastanenin etrafı duvarlarla çevrilerek, su deposu ve garaj eklenmiştir.

225 yataklı hastane, l Şubat 1936'da Haydarpaşa Numune Hastanesi adıyla faaliyete geçmiştir. Açılışından bir süre sonra yapılan yeni pavyona karantina servisi yerleştirilmiştir. 1958'de, anatomi, pa- -toloji laboratuvarı ve ambar için tek katlı bir bina inşa edilmiş, 19ö7'de bir kat ilave edilerek hemşire yatakhanesi yapılmıştır, l Nisan 1946'da hastanede Hemşire ve Laborant Okulu açılmıştır. 1954'te adı Ebe-Hemşire-Laborant Okulu'na dönüştürülmüş ve öğrenci sayısı çok arttığı için 196l'de Zeynep Kâmil Hastanesi'ne nakledilmiştir.

Türkiye'de ilk kez bu hastanede, 1959'da, Dr. Cemalettin Öner tarafından reanimas-yon servisi kurulmuştur. 1969'da hizmete giren yeni binasında faaliyetini sürdüren, anesteziyoloji ve reanimasyon servisi bu tarihte 30 yatak ile Ortadoğu ve Balkan-lar'ın en büyük kapasitesine sahipti.

Zamanla yapılan ek binalarla hastanenin yatak sayısı 350'ye çıkmış, verem pavyonunun yapımı ile 500'ü bulmuştur. Dr. Faruk Ayanoğlu (reanimasyon) ve 50. Yıl pavyonlarının yapımıyla bu sayı 800'e ulaşmıştır. Bugün, Sağlık Bakanlığı'na bağlı, tam teşekküllü bir eğitim hastanesi olarak faaliyetini sürdürmektedir.

Bibi. Haydarpaşa Numune Hastanesi 1936 Yıllığı, I, ist., 1938; N. Işsever; "Haydarpaşa Numune Hastanesi", istanbul Kliniği Dersleri, S. l (1949), s. 76-81; Sağhk ve Sosyal Yardım Bakanlığı Haydarpaşa Numune Hastanesi, 25'inci YılıDolayısıİle, İst., 1962; B. Şehsu-varoğlu; "Haydarpaşa Numune Hastanesi", istanbul 11 Yıllığı 1973, s. 46i; M. Ekdal; Ttb-haneden Numuneye, İst., 1982; C. Öner, "istanbul'da Anesteziyoloji Reanimasyon ve Ağrı Çalışmalarının Gelişimi, Kurumlaşması", Türk Anestezi ve Reanimasyon Cemiyeti Mecmuası, C. 18 (1990) s. 13-16.

NURAN YILDIRIM



HAYDARPAŞA VAPURU

Şehir hattı yolcu vapuru.

1894'te, İngiltere, Dundee'de Gourley Bros Co. tezgâhlarında yandan çarklı yolcu vapuru olarak yapıldı. Teknesi sacdan olup 286 grostonluktu. Uzunluğu 54,8 m,

genişliği 7,2 m, sukesimi 2,4 m idi. 510 beygirgücünde, 2 silindirli compound buhar makinesi vardı. Aynı'özelliklere sahip Fenerbahçe adlı eşiyle birlikte yıllarca Boğaziçi hariç, İstanbul sularında yolcu taşıdı. 1934'te hizmet dışı bırakılarak satıldığı zaman 40 yıllık vapurdu.

Daha sonraki yıllarda şehir hatlarında bir Haydarpaşa vapuru daha çalışmıştır. Bu vapur, 1949'da, Hollanda, Kinder-djk'te J. & K. Smit's Scheeps tezgâhlarında buharlı yolcu vapuru olarak inşa edildi. 5 eşi daha vardı. 561 grostonluk olup 54,4 m uzunluğunda, 10,8 m genişliğindeydi, sukesimi 3,3 m'yi buluyordu. Her biri 340 beygirgücünde, 2 adet tripil buhar makinesi vardı. Çift uskurluydu, 13 mil hız yapıyordu. Yolcu kapasitesi 1.041 kişiydi. 1985'te kadro dışı bırakılıncaya kadar 36 yıl boyunca aralıksız çalışarak İstanbul halkına hizmet verdi.

ESER TUTEL



HAYIRSIZ ADALAR

İstanbul adalarının güneybatısında bulunan Yassıada ve Sivriada ile Büyükada'nın güney ucuna 1,4 mil mesafedeki Neand-ros'a (Tavşan Adası) verilen ortak isim.

Denizler ortasında yapayalnız görünen, ağaçsız, susuz, üzerinde insan yaşamayan bu adalara "Hayırsız Adalar" denmesinin nedeni, siyasal ve dinsel mücadelelerin pençesindeki Bizans'ta, saray mensuplarının, prenslerin, yüksek din adamlarının sürgün yeri olmasına bağlanmaktadır.

1910'da, İstanbul Şehremini Cemil Paşa (Topuzlu) zamanında, şehirde çoğalmış olan ve halkın acıma duygusu nedeniyle öldürülmeyen başıboş köpeklerin bu adalara gönderilmesi; özellikle Sivriada' daki köpeklerin ulumalarının İstanbul'dan duyulması; köpeklerin açlıktan birbirlerini yemeleri hayvanseverlerin yüreklerini parçalamış ve bu köpek sürgünü "Hayırsıza-da" deyimini pekiştirmiştir.

Bu adalar İstanbul'un fethinden sonra genellikle boş kalmıştır. Sadece Yassıada, 1859'da ingiltere'nin İstanbul Sefiri Sir H. Buhver'in burada inşa ettirdiği köşkler nedeniyle bir süre kullanılmış, ada 1950'li yıllarda Deniz Kuvvetleri'ne tahsis edilene kadar bakımsız ve sahipsiz kalmıştır.

Haydarpaşa Vapuru Galata önlerinde. Eser Tutel koleksiyonu

Marmara Denizi'nde balığın tükenmemiş olduğu yıllarda bu adaların çevresi balık ve diğer deniz mahsullerinin bolluğu ile ünlüydü. Hayırsız Adalar'ın yakınına gelen her balıkçı, istediği her cins balığı kolaylıkla tutabilir, sahillerden nefis midyeler, istiridyeler, pavuryalar ve ıstakozlar toplayabilirdi.

Bugün Yassıada İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'ne tahsis edilmiş bulunmaktadır, Sivriada ve Neandros ise tamamen boştur.

NEJAT GÜLEN

HAYRATİYE KÖPRÜSÜ

bak. UNKAPANI KÖPRÜLERİ



HAYREDDİN PAŞA ÇEŞMESİ

Eyüp'te, Mihrişah Valide Sultan İmareti' nin batı yönünde, bahçe duvarına bitişiktir. Çeşmenin banisi Sadrazam Hayreddin Paşa (1819-1890), Tunus Valisi Ahmed Pa-şa'mn yanında yetiştiği için Tunuslu Hayreddin Paşa diye de bilinmektedir. Kabri Mihrişah Valide Sultan İmareti'nin bah-çesindeyken 1968'de Tunus'a nakledilmiştir.

Dikdörtgen planlı çeşmenin bir cephesi imaret duvarına bitişik olduğundan, çeşmenin sadece üç cephesi görülmektedir. Çok büyük hazneli çeşme, tuğla hatıllı o-larak kesme taştan yapılmıştır. Ama bugün tüm cepheler yeşil sıvayla kapatılmış, çeşmenin tüm özellikleri kaybolmuştur. Üç cephe de demir lamalarla hareketlendiril-miştir. Özellikle ön cephe bu lamalarla tice bölünmüştür. Kuzey ve güney cephelerinde ise birer su borusu vardır. Kuzey cephesinde tam eksende, saçak altında bir su kontrol penceresi bulunmaktadır. Kitabe, aynalık, tekne ve testi setleri orantılı olarak lamalarla üçe bölünmüş cephenin ortasındaki bölümde bulunmaktadır. Çeşmenin aynataşı sökülmüş olup sadece zivana deliği mevcuttur. Mermer olan yalağı ve testi seüeri sağlamdır. Testi setlerinin bağlantıları ise metalle yapılmıştır. Saçak bordü-rüne bitişik üç satırlık, kitabesinde ise, "merhum ve mağfurunleh sadr-ı esbak Hayreddin Paşa'nın âsâr-ı hayriyesidir. 13107 1892" yazılıdır.

Kitabenin dört köşesinde kareler içinde lale, palnıet ve rumî motifleri yer alır. Çeşmenin üç kademeli, sonradan betondan yapılmış ensiz saçağına varmadan bir silmesi vardır.

Bugün suyu akmayan çeşmenin çevresi, büyük bir park haline getirilmiştir.

Bibi. A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, İst., 1993, s. 371; Haskan, Eyüp Tarihi, II, 112; Tanışık, istanbul Çeşmeleri, I, 342.

ALEV ERARSLAN



HAYRULLAH EFENDİ

(1817, İstanbul - Aralık 1866, Tahran). Hekim ve tarihçi.

Hekimbaşı yetiştirmekle ünlü Hekim-başızadeler(-0 ailesine mensuptur. Babası Hekimbaşı Abdülhak Molla(->), amcası Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi(->), anne tarafından dedesi Hekimbaşı Büyük Hayrullah Efendi'dir. Dedesi ile aynı adı



HAYVAN TÜRLERİ

35

HAYVAN TÜRLERİ

taşıdığından tıp tarihinde Küçük Hayrullah Efendi adıyla bilinir. Şair Abdülhak Hamid Tarhan'ın babasıdır.

Medrese öğreniminden sonra, 1844'te babasının nazır olarak görev yaptığı Mek-teb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'yi bitirdi. Henüz tıbbiye öğrencisiyken 1842'de ilmiye sınıfında izmir payesine, 1843'te ise Mekke payesine yükselmiştir. Tıp öğrenimi süresince başarılı çalışmalar yapan Hay-rullah Efendi, 1840'ta ders nazırıydı (sınıflar müdürü). Sınavlar için hazırladığı tezlerini Makâlât-ı Tıbbiye (ist., 1843) ve Dûrûrü'l-Mubâtdsî., 1844) adlarıyla yayımladı. Makâlât-ı Tıbbiyede hocası K. A. Bernard'm(->) Avusturya Hastanesi'nde yaptığı disseksiyonları anlatırdı. Türkiye' de otopsi izni 1841'de verildiğinden bunlar ilk otopsi protokolleri kabul edilmiştir. "Vizita" sözcüğü bu kitapla Türkçeye girmiştir. Birinci bölümün sonunda bazı de-ontolojik kurallar ve konsültasyon anlatılmaktadır. Kitabın sonunda yer alan "Ve-sâyâ-yı Etibba"da (hekimlere vasiyetler), Hippokrat'ın vasiyetlerini ilaveler veya çıkarmalar yaparak vermiştir. Bazı araştırmacılar kitaptaki bu bilgilerin, o tarihte Mekteb-i Tıbbiye'de deontoloji dersinin o-kutulduğunu gösterdiği kanısındadır. Dü-rûrü'l-Mubât'to belsoğukluğu, cinsel ilişki ve livata yoluyla bulaşan hastalıklar, frengi ve erkeklerin bu hastalıklardan korunması gibi konuları ele almıştır.

Bir tıp ansiklopedisi sayılabilecek basılmamış eseri "Lugat-ı Tıbbiye"de, bitkiler, hayvanlar, madenler, hastalıklar ile anatomi ve tedavi terimleri yer almaktadır. Tıbba dair diğer basılmamış kitapları "Mecmua-i Mualecât-ı Tıbbiye fi Beyan-ı Evzaü'l-Edviye"', "Terbiye ve Tedavi-i Et-fal" (Sıhhatnüma-i Etfal) adlarını taşır.

Hayrullah Efendi mezun olduktan sonra da ders nazırlığı görevine devam etmiş ve 1846'da ek olarak Ziraat Meclisi'ne tiye seçilmiştir. Bu görevi sırasında, Fransız-cadan çevirdiği Beyt-iDebkâni(lst, 1848, 2 c.) adlı bir ziraat kitabı yayımlanmıştır. İkinci cildindeki "Tıbb-ı Dehkâni" bölümünde, daha çok çiftlik hayatında karşılaşılabilecek hastalıklara yer vermiştir.

Hayrullah Efendi 1849'da ders nazırlığı görevinden ayrılmış, Meclis-i Maarif-i Umumiye azası olmuştur. 1851'de bu görevine ek olarak, Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye azası seçilmiştir. 1851'de açılan En-cümen-i Dâniş'in(->) nizamnamesini hazırlayanlar arasında yer almış ve ikinci başkan seçilmiştir. 1854'te Mekâtib-i Umumiye nazırlığına atanmış, 1856'da ise Maarif-i Umumiye Nezareti müsteşarlığına getirilmiştir. Eğitim ile ilgili bu görevlerden sonra 1859'da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane nazırı olmuştur. 1862-1863'te Altıncı Daire-i Belediye(-») başkanlığı yapan Hayrullah Efendi 1864'te yeniden Meclis-i Vâlâ üyesi seçilmiş ve 1865'te de Tahran'a ortaelçi olarak gönderilmiştir. Tahran'da. vefat etmiş ve Şah Abdülaziz Türbesi yakınında bir yere gömülmüştür.

Çok yönlü bir kişiliği olan Hayrullah Efendi tıp dışında, doğa bilimleri, tarım, tarih ve tiyatro eserleri de vermiştir. Bun-


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin