الأصل المعهود: اليقين لا يزول بالشك ‘Meşhur kaide: Şek ile yakîn zâil olmaz’



Yüklə 3,3 Mb.
səhifə20/48
tarix22.01.2019
ölçüsü3,3 Mb.
#101643
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   48

6. Kitâbu’n-Nafaka


(الأصل أن ما وجب على إنسان لا يسقط إلا بالإيصال والإبراء كسائر الواجبات) "Bir insana vâcib olan bir şey, diğer vaciplerde olduğu gibi, ancak başkasına nakledilme ve ibra ile sâkıt olur". İmam Şafiî’ye (v. 204/820) göre nafakanın vücûbiyeti, hakimin hükmüne ve kocanın rızasına bakılmaksızın kocanın zimmetinde borç olarak bulunur1140.

(من تصرف في ملك نفسه لا يلزمه عوض لغيره) "Kendisine ait bir mülkte tasarrufta bulunan bir kimsenin başkasına bir bedel vermesi gerekmez".

(ولاية الإنسان على نفسه أقوى من ولاية القاضي عليه) "İnsanın kendisi üzerindeki velayeti, kâdının onun üzerindeki velayetinden daha kuvvetlidir". Hanefi mezhebine göre nafakanın vücûbiyetinin kocanın zimmetinde bir borç olarak sâbit olması, karı-kocanın rızası veya hâkimin kazası ile olur. Bu iki durumdan birisi yoksa üzerinden zaman geçince nafaka düşer. Mezhebin bu görüşünü izah ederken bu iki kâideyi delil olarak zikretmiştir1141.

(الإقرار حجة قاصرة) "İkrar hücceti kasıradır". Kadın, gâib olan kocasının malını teslim ettiği şahsın elindeki veya alacaklısının zimmetindeki malından hükmen nafaka almak istediği zaman hâkimin, kocanın haklarını muhafaza maksadıyla kadından ihtiyaten kefil istemesi güzel olur. Koca gelip de nafakayı peşin olarak vermiş olduğunu veya kadının iddeti geçmiş mutallaka olduğunu beyyine ile ispat eder ve kadın yeminden nukûl ederse, nafaka olarak alınan malı isterse kefilden, dilerse kadından alabilir. Ancak kadın ikrarda bulunursa, yalnız kadından alınır. Bu kâideyi verilen bu hükmün illeti olarak zikretmiştir1142.

(الإختصاص بالسبب يوجب الإختصاص بالحكم) "Sebepte birlik, hükümde birliği gerektirir". Bir başkası, evlada, babasının nafakasında iştirak edemediği gibi annesinin nafakasında da iştirak edemez. Çünkü her ikisinin nafaka sebebi veladettir1143.

(الخراج بالضمان) "Bir şeyin nef‘i, zamânı mukabelesindedir". Kölelerin nafakasının efendilerine ait olmasının sebebi mülkiyettir. Çünkü kölenin menfaati sahibine tahsis edilmiştir. Menfaati sahibine ait olunca nafakası da ona ait olur1144.



Kitâbu’n-Nafaka’da zikrettiği dâbıtlardan bir kısmı şunlardır:

(الأصل في هذا أن كل إمرأة لم تبطل نفقتها بالفرقة ثم بطلت في العدة لعارض منها ثم زال العارض في العدة تعود نفقتها وكل من بطلت نفقتها بالفرقة لا تعود النفقة في العدة وإن زال سبب الفرقة في العدة) "Nafaka konusundaki kâide şudur: Ayrılık sebebi ile nafaka hakkı kesilmeyen her kadının, iddet döneminde meydana gelen bir engel nedeni ile nafakası kesilse, daha sonra bu engel iddet döneminde ortadan kalkarsa kadının nafaka hakkı avdet eder. Ayrılık sebebi ile nafakası kesilen her kadının, ayrılık sebebi iddet döneminde ortadan kalkmış olsa da nafaka hakkı avdet etmez"1145.

(الأصل في ذلك: أن كل امرأة كانت لها النفقة يوم الطلاق ثم صارت إلى حال لا نفقة لها فيها فلها أن تعود وتأخذ النفقة وكل امرأة لا نفقة لها يوم الطلاق فليس لها نفقة أبدا إلا الناشزة) "Nafaka konusundaki kâide şudur: Nâşize dışında, boşama vaktinde nafaka hakkı olan her kadın, sonradan nafaka hakkı ortadan kalkacak bir duruma düşse, nafakaya avdet etme ve nafakayı alma hakkı bulunur. Boşama vaktinde nafaka hakkı bulunmayan her kadının, ebedi olarak nafaka hakkı ortadan kalkar"1146.

(النفقة تختلف بإختلاف اليسار والإعسار) "Nafaka, zenginlik ve fakirliğe göre değişir"1147.

(القضاء على الغائب لا يجوز) "Gâibin aleyhine hüküm vermek caiz değildir". Bu dâbıtı, gâib olan kocadan nafaka talebi ile ilgili meselelerde esas almış ve buna işaret etmiştir1148.

7. Kitâbu’l-Hıdâne


Kitâbu’l Hıdâne’de (المجمل يحمل على المفسر) "Mücmel müfessere hamledilir"1149 usûl kâidesi dışında kâide zikretmemiştir.

8. Kitâbu’l-İ‘tâk


(المتكلم أولى بصرف الخطاب إليه من الساكت) "Hitabın kendisine yönelmesi bakımından konuşan, sakitten önceliklidir". İki kölesi bulunan bir kimse birini çağırdığı zaman öteki cevap verse, o da "sen hürsün" dese, onu azat etme niyeti bulunmasa da cevap veren azat edilmiş olur1150.

(كلام العاقل المتدين يحمل على الصحة والسداد ما أمكن) "İmkân olduğu ölçüde akıllı ve mütedeyyin insanın sözü, sıhhat ve doğruluğa yorulur". Ebu Hanife’ye (v. 150/767) göre, bir kimse bir köleye "bu benim oğlumdur" derse, kölenin nesebi bilinsin veya bilinmesin azat olur1151.

(الأمر بالفعل نهي عن ضده) "Bir fiili emretmek zıddını yasaklamaktır". Mahrem akrabanın köle olarak satın alınamayacağını, bu şekilde satın alınan akrabanın azat edilmiş olacağını söylerken, Hz. Peygamber (s.a.v)’ın sılayı rahmi gözetmeyi emrettiği bir hadisi nakletmiş ve akabinde de bu kâide ile hadisi yorumlayarak mezhebin görüşünü temellendirmiştir1152.

(الرضا بالشيء بدون العلم به محال) "Bir şeyi bilmeksizin ona rıza göstermek muhaldir". İki kişi arasında ortak olan bir köleyi, ortaklardan birisi kölenin mahrem olan bir akrabasına satsa, diğer ortak da buna karşı çıkmasa, köle özgürlüğüne kavuşur. Onun akit karşısındaki sessizliği rıza anlamına geldiği için kendi hakkını tazmin edemez. Mezhebin bu görüşüne, köleyi satın alanın onun akrabası olduğunu bilmediği için tazmin hakkının bulunduğuna dair gelebilecek olası bir itirazı aktarırken, bu kâideyi de itirazın dayanağı olarak zikretmiştir1153.

(تشبيه الشيء بالشيء لا يقتضي المشاركة بينهما في جميع الصفات) "Bir şeyi başka bir şeye benzetme, aralarında bütün vasıflarda müşareketi gerektirmez".

(التشبيه لا يقتضي المشاركة في جميع الصفات) "Benzetme, bütün vasıflarda müşareketi gerektirmez". Bir kimsenin kölesini veya onun bir organını özgür bir insana benzetmesi ile kölesi özgürlüğüne kavuşmaz. Bu görüşü izah ederken bu iki kâideyi zikretmiştir1154.

(القول قول المنكر مع يمينه) "Söz, yemin ile birlikte münkirin sözüdür". Efendi ile köle arasında, şarta bağlı hürriyet ile ilgili bir ihtilaf vuku bulduğu takdirde, ihtilaf ettikleri şart meşiet, sevgi vb. dışında bir şey ise köle delil getirmediği sürece, efendinin sözüne itibar edilir1155.

(الأصل هو العمل بالبينتين ما أمكن) "Aslolan, imkân ölçüsünde iki beyyine ile amel etmektir". Mal karşılığında kölenin serbest bırakılması hususunda köle ile efendi arasında ihtilaf olur ve köle özgürlük iddiasında bulunursa, efendi de bunu inkâr ederse, her ikisi de beyine getirdiği takdirde, kölenin deliline itibar edilir. Çünkü bu, iki delil ile amel etmek anlamına gelir1156.

(المعلق بشرط ينزل عند تحقق الشرط بتمامه) "Bir şarta bağlı olan hüküm, şartın tamamıyla gerçekleşmesi ile yerine gelir". Bir kimse hanımına, "senin üzerine evlenmezsem boşsun" dese ve ölene kadar da evlenmese, ömründe hiç evlenmediği için, öldüğü anda talak vaki olur1157.

(المعلق بالشرط ينزل بعد وجود الشرط) "Bir şarta bağlı olan hüküm, şartın varlığından sonra yerine gelir". Bir kimse kölesine, "sen, ölümümden bir ay önce özgürsün" dese ve ayın sonunda ölse, Sahibeyn’e göre köle özgürlüğüne kavuşur. Ancak bu şekilde yapılmış bir boşama vaki olmaz. Çünkü şarta bağlı olan hüküm, şartın varlığından sonra yerine gelir1158.

(المضاف إلى وقتين ينزل عند أولهما والمعلق بشرطين ينزل عند آخرهما والمضاف إلى أحد الوقتين غير عين فينزل عند أحدهما والمعلق بأحد شرطين غير عين ينزل عند أولهما ولو جمع بين فعل ووقت يعتبر فيه الفعل وينزل عند وجوده) "İki vakte izafe edilen hüküm, ilk vaktin girmesi ile yerine gelir. İki şarta bağlı hüküm, son şartın bulunması ile yerine gelir. Tayin edilmeksizin iki vakitten birine izafe edilen hüküm, ikisinden birinin girmesi ile yerine gelir. Tayin edilmeksizin iki şarttan birine izafe edilen hüküm, ilk şartın bulunması ile yerine gelir. Eğer bir fiil ile bir vakit cem edilmişse, fiile itibar edilir ve fiilin varlığı ile hüküm yerine gelmiş olur". Kölenin hürriyetinin iki vakte veya iki şarta bağlanması ile ilgili olarak önce bu kâideyi الأصل فيه diyerek zikretmiş, daha sonra bu konudaki çeşitli örnekleri bu kâide üzerine bina etmiştir1159.

(الأصل في أحكام الشرع أن المستحيل عادة يلحق بالمستحيل حقيقة) "Şer‘î ahkamda aslolan, âdeten imkânsız olanın hakikaten imkânsız olmasıdır". Bir kimsenin, kölesinin özgürlüğünü imkânsız olan bir şarta bağlaması düşünülemez. Çünkü (العاقل لا يقصد بكلامه المستحيل) "akıllı kimse, söylediği ile imkânsız olan bir şeyi kastetmez"1160.

(الحكم متى ثبت عقيب وصف مؤثر يضاف إليه) "Hüküm, müessir bir vasfın akabinde sâbit olduğu zaman, o vasfa izafe edilir". Bu kâideyi, iki kişi arasında müşterek olan bir kölenin, birisi tarafından azat edildiğinde, diğer ortağın tazmin muhayyerliğinin bulunduğuna dair Ebu Hanife’ye (v. 150/767) nisbet edilen bir görüşü izah ederken zikretmiştir1161.

(الحكم يثبت على وفق العلة) "Hüküm, illete uygun olarak sâbit olur". Bazı Hanefi fakihler, ıtkın (azat olmanın) bölünemeyeceği hususunda ihtilaf bulunmadığını, ı‘tâk (köle üzerinde mülkiyet hakkının belirli bir tarzda iskat edilmesi) üzerinde ihtilaf olduğunu belirtmişlerdir. Kâsânî (v. 587/1191), bu yaklaşımın doğru olmadığını, çünkü ıtkın, ı‘tâkın hükmü olması sebebiyle, Ebu Hanife’ye (v. 150/767) göre ı‘tâkın mütecezzi olmasıyla ıtkın da zarureten mütecezzi olacağını söylemiş ve görüşünü bu kâide ile desteklemiştir1162.

(الضرر منفي شرعا) "Zarar, şer‘an kaldırılmıştır". İki kişi arasında müşterek olan kölenin, ortaklardan biri tarafından azat edildiğinde, mülkiyetin diğerine devrine hükmetmenin hem köle hem de azat eden açısından zarar olduğunu ifade ederken bu kâideyi zikretmiştir1163.

(فعل المسلم العدل محمول على الجواز ما أمكن) "Adil olan müslümanın fiili, imkân ölçüsünde cevaza hamledilir". Birkaç cariyesi olan bir kimsenin, onlardan birini azat ederken meydana gelen belirsizlik durumunda, hangisini azat ettiğini beyan etmeden önce onlardan istifade etmemesinin daha iyi olacağını; ancak istifade etmesi durumunda ise bunun cevazına hükmedileceğini izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1164.

(يقام السبب مقام الحقيقة في حق التحريم إحتياطا) "Yasaklama hususunda sebep, ihtiyaten hakikatin yerine ikame edilir".

(يعتبر السبب قائما مقام المسبب في حق الحرمة إحتياطا) "Haramlık hususunda, ihtiyata binaen sebebin sonucun yerini almış olduğuna itibar edilir". İstîlâdın hürriyetin sübûtu için sebep olduğunu, dolayısıyla mevlanın vefatıyla hürriyetin vuku bulacağını ifade ederken bu iki kâideyi zikretmiştir1165.



Kitâbu’l-İ‘tâk’ta zikrettiği bazı dâbıtlar şunlardır:

(شراء القريب إعتاق عند أصحابنا) "Mezhep bilginlerimize göre, akrabanın satın alınması azattır"1166.

(الإعتاق يتجزأ عند أبي حنيفة وعندهما لا يتجزأ) "Ebu Hanife’ye göre azat etme, mütecezzidir, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre mütecezzi değildir"1167. Birçok hükmü bu dâbıt üzerine bina etmiştir.

(الأصل أن حرية الأبوين تقتضي حرية الولد) "Kâide: Ebeveynin hürriyeti, çocuğun hür olmasını gerektirir"1168.

(الولد في الرق والحرية يتبع الأم لا الأب) "Çocuk, kölelik ve hürriyette babaya değil, anneye tabi olur"1169.

(من أصل أصحابنا أن جميع الديون يجوز التصرف فيها قبل القبض) "Borçların hepsinde, kabzdan önce tasarrufun caiz olması, bizim mezhebimizin esaslarındandır"1170.

(القاتل لا يرث) "Katil mirasçı olamaz"1171.

(المخير بين شيئين إذا اختار أحدهما سقط حقه من الآخر) "İki şey arasında muhayyer olan, onlardan birini seçince diğerinde bulunan hakkı düşer"1172.

(الأصل أن من خير بين أمرين ففعل ما يستدل به على اختياره أحدهما يجعل ذلك إختيارا منه دلالة) "Kâide: İki durum arasında muhayyer bırakılan bir kimse, tercihine uygun olan birini yaptığında, o şey, delaleten onun tercihi kabul edilir"1173.


Yüklə 3,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin