Nahl(74);Âyet:103-123 “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlara (karşı)öyle bir
mücadele yöntemi ortaya koy ki,o en güzeli,en etkilisi olsun!Çünkü senin Rabbin var ya,işte
O,Kendi yolundan sapan kimseyi de,doğru yola yöneleni de en iyi bilendir.”
“İmdi siz,(ey kullarım)cezalandırıldığınızda mutlaka sizin maruz kaldığınız
miktarı aşmadan cezalandırılırsınız,yok eğer(inançsızların yaptıklarına) sabrederseniz,bu,
sabırda direnenler için daha hayırlıdır.”(O zaman ecriniz katlanarak artar.)
“Ve sen de(Ey Resûl!)sabret ve (unutma ki)senin sabretmen yalnızca Allah(ın
verdiği güç)sayesinde mümkündür!Ve onlardan yana üzülme!Hele onların çevirdikleri
entrikalardan dolayı için hiç daralmasın!”(Onların hesabı Allah’a aittir.)
“Çünkü Allah,sorumluluk bilincine sahip olanlar(muttakiler) ve iyilik ve
erdemi hayat tarzı haline getirenlerle(dünyada da,ahirette de) beraberdir.”
Nahl(74);Âyet:125,16,127,128.
77
İnsanlık için bir hidayet,rahmet,Allah’a çıkan yol için şaşmaz bir yol haritası,
Mü’minler için bir şifa ve hayat kaynağı olan vahyin-ve onu tebliğ eden peygamber’in-ve
Peygamberlerin-insanların çoğu tarafından değer(ler)inin bilinmediği,bunun onlar için ne
büyük bir talihsizlik,nasipsizlik ve hüsrana sebep olacak bir davranış olduğu vurgulanmakta,
vahyin sade,anlaşılır bir dil olan fasih Arapça ile gönderildiği,hiç kimsenin anlayamayacağı
konusunda mazeret beyan etmesinin söz konusu olamayacağı,Hz.Peygamber(AS)’in sabır ve
kararlılıkla,ilâhi mesajı hikmetle ve güzel öğütle tebliğ etmeyi sürdürmesi gerektiği,”çünkü
Allah’ın sorumluluk bilincine sahip olanlarla iyilik ve erdemi hayat(yaşama)tarzı haline geti- renlenle beraber olduğu” dile getirilmekte,böyle insanların diğer insanlara örnek yaşamlarıyla (her zamanda/mekanda)model olacakları hatırlatılmakta,gözler önüne serilmektedir.
*** “(Ey Peygamber!)Eğer onlara(inançsızlara)kalkıp da sorsan;”Gökleri ve yeri
yaratan kimdir?”diye,hiç tereddütsüz;”Allah’tır!” derler.Ne var ki onların çoğu bunu dahi
kavramaktan acizdirler.”
Lokman(75);Âyet:25(Bkz:Mü’minûn(80/23);Âyet:84,…89) Bu nasıl çarpık,yamuk yarım yamalak bir imandır?Böyle düşünmelerine,
demelerine rağmen Allah’a ortak koşma,O’nun yerine başkalarını ikame etme konusunda
akıl almaz ısrarlarını sürdürmektedirler.Allah korusun böyle düşünmekten,davranmaktan! ***
“Bilgi ve bilginin amacını kavrama yeteneğiyle donatılmış olanlar,(bilgi verilmiş
olanlar(bilgeler/hakimler)Rabbinden sana indirilenin hakikatin ta kendisi olduğunu ve O Yüce-
ler Yücesi,O,tüm övgülere lâyık olanın yoluna yönelteceğini görmektedirler.”
Hz.Peygamber(AS)’e karşı olan alaycı tutumlarının(inançsızlıklarının/kibirliliklerinin)
onlara neye mal olacağı Bizzat Allah tarafından hatırlatılmaktadır. * “(Ey Peygamber!)De ki:”Allah dışında(kendilerinde tanrısal güç)vehmettikleri-
nizi(ya da vehmedenleri)çağırın.Ne göklerde,ne de yerde onların zerre kadar bir gücü(tasarru-
fu)yoktur.Üstelik onlar bu ikisinin(göklerin ve yerin yönetiminde)bir ortaklığa da sahip değiller.
Dahası O(Allah)onlar arasından Kendisine bir yardımcı da atamamıştır.”(Buna ihtiyacı yoktur.)
Sebe’(56);Âyet:22 Yalnız putlara değil,Allah dostlarının ve din önderlerinin(tarikat şeyhlerinin)
(de),Allah nezdinde aracılık yapacağına ve ayrıcalık elde edeceğine dair tüm tasavvurlar bu
âyetle reddedilmektedir. 78
İşte bu gerçeği teyid eden daha açık ifadelerin yer aldığı bir sonraki âyet; “O’nun nezdinde,kendisi lehine izin verdikleri dışında hiç kimse için şefaat
fayda vermez.(Hiç kimsenin şefaati fayda vermez.)Nihayet(Kıyamet’in)dehşeti(ödül tevdi ede- ceklerin)kalplerinden giderilince,(ödüllendirilenler)soracaklar;”Rabbiniz sizin hakkınızda ne
buyurdu?”Berikiler:”Hak neyse onu.Zaten (en)mükemmel olan da,(tek)büyük olan da sadece
O’dur!”diyeceklerdir.”
Sebe’(76);Âyet:23 Âhirette(Yüce Yargılama’da)şefaatin sadece Allah’a ve O’nun izin verdiklerine
ait olacağı bu âyetten açık seçik anlaşılmaktadır.Başkalarına bel bağlayanlara,güvenenlere
ilâhi bir uyarı.Ders,ibret alanlara ne mutlu! *** “(Ey Nebi!)Sor onlara:Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir?”
“Allah’tır!”de(ve ekle):”Şu takdirde biz ya da siz,ama mutlaka(ikimizden-iki
taraftan-biri)doğru yoldaysa),diğeri de(diğer taraf da)derin bir sapıklığa gömülmüş demektir.” “De ki:”Ne siz bizim suçlarımızın hesabını vereceksiniz,ne de biz sizin işledikle- rinizin hesabını!
Sebe’(76);Âyet:24,25
“(Ey Peygamber!)De ki:”Rabbimiz bizi (Bir Gün/Mahşer)bir araya getirecek
ve aramızda hükmünü hakkıyla(adaletle)verecektir.Zira O,her hükmü hakkıyla verendir,her
şeyi ayrıntısıyla(en ince noktasına/ayrıntılarına kadar,bütün boyutlarıyla)bilendir.”
“De ki:O’na ortak olarak tasavvur ettiklerinizi bana bir gösterin bakayım!Asla
yapamazsınız!Aksine O,mutlak üstün ve yüceler yücesi olan,her hükmünde tam isabet kaydeden
Allah’tır.”
Sebe’(76);Âyet:26,27. Hz.Peygamber(AS),Allah’ın verdiği risalet görevini yerine getirmede azami
gayreti ve iyi niyeti göstermekte,içinde bulunduğu inançsız toplumu Tek İlâh olan Allah’a
inanmaya davet etmekte,yarın (Bir Gün/Kıyamet koptuğunda)kurulacak olan Yüce Mahkeme’ de yargılanmak üzere hepimizi bir araya toplayacağını hatırlatmaktadır,onları uyarmaktadır.
(Kuşkusuz bu mesaj bütün zamanlar/mekânlar ve toplumlar için geçerlidir.)
İşte bunu haykıran bir âyet; “(Ey Nebi!)Biz seni ancak,bütün insanlık için bir müjdeci ve uyarıcı olarak
gönderdik,ama insanların çoğu bunun(müjde ve uyarının ne anlama geldiğinin) farkına dahi varmamış olacaklar.”(Bomboş amaçsız bir yaşayışla ömürlerini tüketecekler,bu arada bir
anda ansızın Kıyamet kopmuş olacak,artık iş işten geçmiş olacaktır.)
“Ki;”Bu vaad ne zaman gerçekleşecek,eğer sözünüze sadıksanız(söyleyin!)”
diyorlar.”
“De ki:”(Ey insanlar!)Sizin için(hepimiz için)Bir Gün tesbit edilmiştir.(O Gün
geldiğinde)onu ne bir an erteleyebilir,ne de atlatabilirsiniz.”
Sebe’(76);Âyet:28,29,30. Bu sorunun cevabı;A’râf(56);Âyet:187’de verilmiştir:”Onun(Kıyametin)bilgisi,
yalnızca Rabbimiz Katındadır.Onun vaktini O’ndan başka ortaya koyacak kimse yoktur.”
Ebced hesaplarıyla,ortaya çıkan bazı doğa olaylarıyla Kıyamet’in tarihini vermeye
kalkışan haddini bilmezlere ne güzel bir cevap. *
79
“İnkârda ısrar edenler dediler ki:”Bizler ne bu Kur’an’a inanırız,ne de geçmiş
vahiylerden bugüne kalanlara.”
Sen(Ey Nebi!)o haddini bilmezlerin,Rablerinin Huzuruna tutuklanmış olarak
getirildikleri zaman suçu(nasıl)birbirlerine attıklarını bir görmeliydin!
“Büyüklük taslayanlar mustaz’aflara:”Ne!Ayağınıza kadar gelen hidayetten
(vahyin ışığından)sizi biz mi mahrum ettik(alıkoyduk) yani!”Asla!(Bunu kabul etmiyoruz!)
Siz zaten günahı hayat tarzı haline getirmiştiniz!”diye cevap verecekler.”
“Bu kez zayıf bırakılanlar büyüklük taslayanlara:”Hayır!”diye itiraz edecekler. “(İşiniz gücünüz)gece gündüz dolap çevirmek(ti!)”Hatırlasanız a bir,bize Allah’a yabancılaşma-
mızı ve O’na eşdeğer rakip güçler tanımamızı dayatıyordunuz!”
Derken onların tümü de asıl pişmanlığı,kendilerini bekleyen(karşılayacak olan) azabı görünce yüreklerini en derinlerinde yaşayacaklar,zira Biz inkârda ısrar edenlerin boyun-
eşyaya kul oldular.)Hem yaptıklarının bunun dışında bir karşılığı mı var?”(…olabilir mi?) Sebe’(76);Âyet:31,32,33.
Halklarını aldatarak,kendi makam,mansıp,servet ve çıkarları için kullanan
liderler,egemen sınıflar uyarılırken,onlara imrenen onların peşinden giden zayıflar(mustaz’
aflar da kınanmakta,Hz.Peygamber(AS) teselli edilmekte,inançsızlara karşı verdiği mücadelede
moralini yüksek tutması,Allah’a güvenmesi ve dayanması önerilmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de üç tip mustaz’af yer alır;Sorumluluğunu yerine getirdikleri
için övülenler(Kasas(67);5),bu âyetlerdeki gibi yerilenler/kınananlar,nötr olarak söz edilenler
(Nisa(104);75).Buradaki mustaz’aflar,sırf sorumluluktan kaçmak için haklarından vaz geçen-
lerdir.Bu onları sadece ezilen değil,aynı zamanda onursuzlar sınıfına dahil etmiştir. * “Ve ne zaman Biz,bir topluma uyarıcı göndermişsek,oranın refah içinde şımarmış