A I, taacüp haykırması; taaccüp veya memnuniyetsizlik edasiyle sual; 3


çorkoktuk, meharetsizlik. çormok



Yüklə 6,96 Mb.
səhifə29/90
tarix29.10.2017
ölçüsü6,96 Mb.
#19558
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   90

çorkoktuk, meharetsizlik.

çormok, turp kömürü (bk. çım. ı).

çormonğdo-, hareketlerinde kalın dudaklı ve sukuti adama benzemek.

çormoy-, kalın dudaklı ve sukuti olmak; (kalın) dudaklarını şişirmek ve ciddi görünmek.

çormoyt-, (kalın) dudaklarını boru şeklinde şişirmek; erdin çormoyttu: kalın dudağını şişirdi.

çornoboy r. «çevnovoy» : müsvedde, karalama.

çoro, tar. (prens soyundan) oğlan,delikalı; (bahadıran) muharibi; kün tiygen cerdin çorusu mec. : dönek (hislerinde sabit olmiyan).

çort ı, kesik ve ani hareketi taklit sözü; çort kes: kesivermek, kesip almak; çort sın-: dümdüz kırılmak; çort ayt-: doğruca, keskin bir şekilde söylemek; münözü çort cürgün kişi: çabuk kızan kimse.

çort ıı. r. şeytan,cin

çorto-= çort ı: çorto kes: kesivermek.

çorton, (rad.) turna balığı. escidae.

çortonğdo-= kortonğdo-

çortoy-= kortoy-.

çoş, r. ince tahta, padavra.

çot ı, r. hesap aleti

çot ıı, baltacık.

çotala ı. f. oyuncuların ev sahibine oda yahut oyun kagıdı mukabilinde verdikleri ücret.

çotala ıı. fitilli tüfek.

çotor= çotala ı.

çotto-, hesap aletiyle hesaplamak.

çoturanğda-, hareketlerinde kısa boylu vetıknaz adama benzemek.

çoy ı, sert, bekilmiş, pek: çoy bol- katılaşmak, bekişmek çoy kulak işittiklerine aldırmayan, vurdumduymaz.

çoy- ıı çekmek, uzatmak.

çoydur- et. çoy ıı, den.

çoymo uzamış; uzayan elastiki: çoymo tokoç: gevrek (bol yağda kızartılmak suretiyle yapıla bir nevi hamur işi).

çoynok topal (başlıca kıraklar hakkında).

çoynokto- aksamak topallamak.

çoyokto- nazlanmak, kırıtmak, çoyoktogon: kırıtmayı, nazlanmayı seven.

çoytonğdo- hareketlerinde kısa bacaklıya benzemek.

çoytoy- 1. kısa bacaklı gözükmek; 2. küçücük ve derli toplu olmak; çoytoyup ötük kiyip alıptır: (derli toplu dikilmiş) çizmeyi giydi.

çoyul- uzamak, gerilmek.

çoyun dökme demir, font, çöygen; çoyun baş: topuz; dökme veya demir başlı sopa, çomak (silah).

çoyuştat-: oozun çoyuştatıp folk.:

dudaklarını bükerek.



çöböğö, yağ ertirken kalan tortu.

çöbürö 1. (karş. çürpö) : ufak tefek şeyler; tooktunğ çöbürölörü: civcivler, piliçler; çöbürölörüm: yavrularım.

çöbürü-, ıı: çöbürögön mayda baldar: çocuklar, çoluk çocuk.

çöçö, f. civciv, piliç.

çögöl, bozkır kartalı nevilerinden biri.

çögölö-= çögöölö.

çögöölö, diz çökmek: çögöölöp otur-: dizleri bükerek oturmak.

çögör- 1. diz üstüne düşürmek, çökermek; töö çögör: deveyi çökermek (deveyi diz üstüne düşürmek) ; buura çögör- : puguru dişi deve çiftleştirmek; 2. batırmak (suya, mayie dardırmak) ; ezmek; tebeteydin töbösün çögör kalpağın tepesini ezmek; sırtına altın çögörgön folk. : üstünü altınla işlemişti.

çögörmö, küçük çukur, oyuk.

çögörül-, mut. çögör-den.

çögörüü, işs. çögör-den.

çögöt, daldırma, çökertmiş, dalmış batırılmış; könğülü çögöt bolbosun: gönlünü dert sarmasın; könğülün çögöt kılba! : hatırını kırma, gücendirme!

çögöl-, mut. çök- ıv ten.

çök ı, 1. deveyi çökermek için böyle haykırırlar. ; 2.= çay ıı (fakat develer hakkında) ; çök tüşüp otur= çögöölöp otur (bk. çögöölö) .

çök ıı, 1. orompoy (bk.) oyununda daire; çök baytal (orompoy oynarken kullanılan ibarelerden biridir): kısrak, daireye gel! 2. finish; yaya yada at üzerinde koşanların yarışı biterecekleri son çizgi.

çök ııı= teste.

çök-, ıv 1. çökmek, dizler üzerüne düşmek (deve hakkında) ; 2. dalmak; suuga çöktü: suya daldı; köönö çökkön: gönlü çökmüş, kederli, muğber, darılmış; 3. kocayıp kuvvetten düşmek, çökmek: çögüp kalgan abışka: kuvvetten düşmüş ihtiyar.

çökö ı. (rad.) çin memurlarının kalpağındaki yuvarlak düğme.

çökö ıı. çökö taan bk. taan ı

çökölüü, (rad.) kalpağında kürekcikler bulunan.

çöktür-, dizleri üzerine düşürmek, çöktürmek (deveyi); buuraga çöktür- ; dişi deveyi erkeye çektirmek.

çöl, 1. çöl, step; ova; 2. karakuş nevilerinden biri; böksönünğ çölü: çöl denilen karakuşun tâli nevilerinden biri.

çölçük, küçük su birikintisi, gölçük.

çöldö-, susamak.

çöldöt-, susatmak.

çöldüü, çöle mensup, ovaya ait.

çölkö, bölge.

çömölö ı, küçük kuru ot yığını.

çömölö- ıı, kuru ot «çömölö» kılığında yığmak.

çömölöt-, et. çömölö- ıı den.

çömör-, batırmak, daldırmak; suuga çakanı çömördö; kovayı suya batırdı.

çömüç kepçe, çömçe, çömçek.

çömül-, dalmak; yıkanmak, banyo almak; terge çömül- : ter içinde kalmak, ter dökmek.

çömülüü, işs. çömül-den.

çömüt-, batırmak, daldırmak.

çömütüü, batırma, daldırma.

çöndölöy, dağ faresinin yavrusu.

çönğör, büyük kıymık (kaba ot, kamış kırıntısı).

çönök, şerit şeklinde uzanan toprak yığını; yılankavi sırt; hendek, çukur; arık çönögö köp cer: arkları, hendekleri çok olan yer.

çöntök, cep; töş çöntök: göğüs cebi; can çöntök: yan cep.

çöntökçü, yahut çöntökçü uuru: yankesici.

çöntöktüü, cepli: töş çöntökyü köynok: göğsünde cebi bulunan gömlek.

çöö, 1. kızıl kurt; çakal; çöödöy sarı: büsbütün kızıl; çööçö katkırba: çakal gibi kahkaha atma; 2. bir oyun adıdır (karanlık çöktükten sonra oynanır).

çööçök= çöyçök.

çöögün, çaydanlık (su kaynatmak için).



çöölmök, çömlek; ak çöömlök: geceleyin oynanan çocuk oyunu.

çöölü-, 1. artık yaralamayıcak ve vurmıyacak (kurşun, ok hakkında); çöölügön ok eken, arcağına ötpöy kaldı: kurşun süratini artık kaybetmişti, hedefi delip geçmedi; 2. tenbel, yorgun koşmak (at hakkında).

çööt, yağmur ve benzerlerinin biriktiği küçük oyuk.

çöp, 1. ot, kuru ot; çay çöp: latince adı hypricum olan bir bitki (ş. sami’ye göre: koyunkıran, kılıçotu: m.) ; aram çöp: iris (ot); tıyın çöp: ebegümecinin bir çeşidi: tenğge çöp: arslan paçası; alchemilla vulgaris (ot): sen cürgön cerge çöp çıkpayt: senden iyilik beklenmez (harfiyen: senin gezdiğin yerde ot bitmiyor): közgö çöp sal: (karısına, kocasına) ihanet etmek; (harfiyen: göze ot salmak); men anın sarı izine çöp salam: ben onu ne pahasına olursa olsun arayıp bulacağım (harfiyen: ben onun sarı izine ot koyacağım): çöpçar: çörcöp ufak ot döküntüleri; çöp; 2. hayvanlarda son, döleşi (bu mana ile yalnız üçüncü şahsın bitişik zamiri ile kullanılır); koydun çöbü: koyunun sonu (karş. ton ı) .

çöpcü, ot biçmekle ve yığmakla meşgul olan.

çöpkana, k-f. kuru ot anbarı.

çöyçök, (başlıca, çocuklara has) küçük çanak; sır çöyçük: sırlı (boyalı) çanak; kara cıgaç çöyçök: boyasız ağaç çanak; çöyçök al- mec. (at hakkında): pek fazla semirmek (şöyleki sağrısında oluk peyda olur).

çöyçökçü, çöyçök (bk.) yapan usta.

çöyrö, daire, çevre; çöyrösündö: etrafında.

çöyröl= çöyrö.

çöyrölö-, etrafta hareket etmek; uşu tegerekte ele çöyrölöp cürdüm: şu civarda dolaşak gezdim.

çu ı, bk. çı.

çu ıı= çü ıı.

çuba-, katar halinde gitmek, biribiri ardınca gitmek.

çubak, 1. şua (şuvağ): kündünğ çubağı: güneşin şuaı: 2. (rad.) sıcak.

çubukta-, sürüklenmek.

çubal- sürüklenmek; sürünmek; yavaş adımlarla yürümek; cibi çubalıp baratat: (o gidiyor) peşinden ipi sürükleniyor.

çubalakta-, it. çubukta-dan.

çubalçı-, uzamak; uzun mesafeye uzanmak (birbirinin peşinden) çubacıgan kalınğ töölüü köç kele atat: çok develi büyük göç katarları geliyor; çubalcıp titin buudaktayt: duman buram buram yükseliyor.

çubalçıt-, et. çubalçı-dan.

çubalınğkı, hafifçe sürüklenen; çubalınğkı sakal: bir parça karışık sakal.

çubalt-, sürüklemek; köynögön çubaltıp uzun kılgan eken: (o kadın kendine) sürüklenen uzun elbise yapmış; çubalta caz- : uzun uzadıya yazmak.

çubaltuu, işs. çubalt-tan.

çubama, uzamış; uzayıp giden, dizi.

çubatuu, işs çubut-tan; attı çubama ğana col: üzerine yalnız dizi halinde yürümek kabil olan yol.

çubaş-, müş. çuba-dan

çubat- ı= çubatun.

çubat-ıı, birbirinin peşinden, dizi halinde yürütmek; koydu çubatıp sana: koyunu biribiri ardınca geçirerek saymak; koy çubat (tar.): koyun sürüsünü geçirmek (bu bir cezadır, ki bu cezaya çarpacak kimseyi yatırarak etrafını dikenlerle çevirirler yahut onun gerilmiş bacaklarını ve kollarını kazıklara bağlarlar ve sonra üzerinden koyun sürüsünü geçirirlerdi).

çubatuu, işs. çubat-tan; attı çubatuuğa sal-: (yarışlardan önce) atları seyircilerin önünden dizi halinde geçirmek.

çubur-, uzamak; akmak; tane tane dökülmek; dizi halinde yürümek. may slaadan çuburup turat: yağ parmakların arasından akıyor; baarı kötünön çuburdu: hepsi onun peşine takıldılar.

çuburma, üzerinden yalnız dizi halinde geömek kabil olan patika.

çuburt-, et. çubur-dan; şilekey çuburt-: salya akıtmak; caş şuburt-: gözyaşı dökmek.

çuburult-= çuburt; aytkan sözün oyunan çuburultup: söylediği sözünü gereği gibi düşünerek, teemmül ederek.

çuçkak= çukak.

çuçuğuy, dar,vücudu sıkı saran (giyim hakkında).

çuçuk, 1. sucuk; çoçko çuçuğu: (domuz sucuğu; taydınğ çuçuğu: tay etinden yapılan sucuk; çuçuktay bolup semiriptir: pek fazla semirmiş; sözünğ çuçukka tiydi: sözünle iğneledin: 2. hamutun simidi: 3. ilik.

çuçuy-, dar olmak, vücudu sıkı olmak (giyim hakkında); çuçuygan tar şım: bacakları sıkan dar pantolon.

çuduranğda-, kımıldamak,hareket etmek (küçük, şişmanca çocuk hakkında)

çuduray-, küçük tepe gibi gözükmek; çudurayğan bala: gürbüz çocuk.

çugoy-, (çü+goy) sürmek, haydalamak: mahmuzlamak: üyün közdöy çugoydu: (süvari) atını evine doğru sürdü.

çuk, çak ııı. sözünün tekidir.

çukak, çocuksuz, kimsesiz, yersiz, yurtsuz.

çukçuy-, zayıf, arık gözükmek,

çukoy= çugoy.

çuku-, kazımak, kazıyıp çıkarmak, oymak; murun çuku-: burnu karıştırmak; çukuğunday kep tapkan: yerinde sözü çabucak buldu, derhal intikal etti, farkına vardı.

çukul, 1. acele, müstacel; sıra dışı, fevkalâde; çukul sıyaz: fevkalâde kongre; çukul mildet: geciktirilmez vazife, askerce iş; 2. kendini zabtedemiyen, çabuk kızan: keskin, atılgan; çukul bura tar- : birden çevirmek; çukul buruluş: kat’i dönüş, dönüm; çukul coop: kısa ve keskin cevap; çukuldan: birden, ansızın; çukuldan kayrıldı: birden, ani olarak döndü; çukuldan katuu çoçup ketti: beklenilmiyen halden gayet korktu; çukulunan ayta saldı: kısa söyledi, inceliklere girişmeden, işin özünü anlattı; 3. yakın; canına çukul kelgende: yanıma çok yakın geldiğinde; koş çıgarına çukul kaldı: ekim zamanına az kaldı; çukul münöt içinde: en kısa bir zaman içinde; çukul cerden bk. cer ı.

çukulda-, ı. çınlıyan, madeni sesler çıkarmak; 2. ötmek (ular hakkında)[*]

çukulduk ı, sivri kazma, külünk, balka çukulduk: bir köpeğin adıdır.

çukulduk ıı, 1. acele, anilik; 2. katilik; 3. yakınlık.

çukur, çukur, oyuk; bir kazanı andıran derin dere; may çukur: kulak arkasındaki çukur (kulak memesinin altındaki).

çukuran-, inleyişe benzer bir ses çıkarmak (mes. yeni uykudan kalkan adam hakkında); hafifçe melemek (mes. yeni kuzılayan koyun hakkında): çukuranıp oygonup folk. : oynıyarak ve inliyerek.

çukuray, çukurlaşmak (mes. yanaklar hakkında); közü üngüröyp caağı çukuraydı: gözleri battı, yanakları çukurlaştı.

çukurayt-, et. çukuray-dan.

çukuraytuu, işs. çukurayt-tan.

çukurla- : may çukurla- : (dövüşte) kulak arkasındaki çukura basmak.

çukurlat-, çukur açmak.

çukurlatuu, çukur açma.

çukuş-, müş. çuku-dan; karşılılıca kazmak.

çukut-, et. çuku-dan.

çukuur, kazma aygıtı: tiş çukuur: diş kazgıç, hilal; kulak çukuur: kulak kazma için küçük çubuk.

çulçuğuy, 1. şişkin yanaklı, 2. kalın suratlı.

çulçuk= çulçuğuy.

çulçuy-, şişkin gözükmek (yanak hakkında).

çulçuyt-, et. çulçuy-dan; caagınğdı çulçuytpa; yanağını şişirme!

çuldu, kırıntılar; eti kemirilmiş olan kemik; güdük, küt (mes. fazla kullanılmış olan kazma gibi).

çulduk, çulluk (kuş); töö çulduk gagası orağa benziyen bir nevi çulluk biy ats.: koyunun bulunmadığı yerde keçiye abdürahman çelebi derler (harfiyen. : ördek bulunmadığı yerde çulluk hüküm sürer)

çuldur, söylerken bazı sesleri, mes. «r» yi, iyi telaffuz edemiyen dığdığı.

çuldura- 1. bazı sesleri gereği gibi söyliyememek; 2. çetrefil bir dille konuşmak; al kıtayça kiçine çuldurayt: çince çatra patra konuşuyor.

çulduroo, işs. çuldura-dan.

çulğa-, kuşatmak, sarmak; orup çulğa: sararak örtmek, bürümek, her yanda örtmek; tegerektep çulğap al: her yandan sarmak, kuşatmak.

çulğan-, sarınmak, bürünmek.

çulğu-, yürümek arzusuyla başını sallamak (at hakkında).

çulğur, ateşte kızdırmak suretiyle delik açmak için kullanılan demir çubuk.

çulğut-, et. çulğu-dan.

çulp, suya düşen nesnenin çıkardığı sesi taklit; çulp et- : «çup» diye ses çıkarmak (mes. suya atılan taş hakkında).

çulpulda-, «çulp» sesi çıkmak.

çulu, sağlam; dayanıklı; tıknaz; som (yekpare); çulu kişi: sağlam, güçlü kuvvetli adam (ihtiyarlığına kadar zindeliğini, gücünü muhafaza eden kimse) ; çulu söök: som (kof ve borumsu olmıyan) kemik.

çuluk, kısa kulaklı (koyun kuzu hakkında).

çuluy-, adaleleri sert, kendisi sağlam olmak; tıknaz, güçlü kuvvetli kimseye benzemek; tay bukaday çuluyup mec. (sağlam, kuvvetli) öküz (tosun) gibi.

çumdur-, daldırmak.

çumku-, dalmak (suya).

çumkut-= çumdur.

çumu-= çumku-.

çunak, kulaksız; kesik kulak; tek kulaklı; atasın (yahut enesin) cutkan çunak küç. : meş’um (harfiyen : babasını yahut anasını yutmuş: öksüze işte böyle söverler).

çunanğ; kulağın çunanğ-çunanğ ettirip: (at hakkında); kulağını kısarak.

çunanğda-, kısılmak (ısırmaya hazırlanan atın kulağı hakkında).

çunanğdat-, et. çunanğda-dan; at kulağını çunanğdatat: at kulaklarını kısıyor.

çunay-, 1. çok kısa yahut çok kısılmış gözükmek (kulak hakkında); 2. kulağını kısmak (at hakkında); 3. mec. hırslanmak; 4. acıklı bir görünüşte bulunmak.

çunayt-, et. çunay-dan; kulak çunayt- : kulak kısmak (mes, ısırmak isteyen at hıkkı).

çunğkul, batık, oyuk; çunğkul köz: batık göz, batık gözlü adam.

çunğkur, çıkur; oyuk; may çunğkur mec. sağmal inek.

çunğkuray-, çukurlaşmak, oyulmak.

çunğkurayt-, et. çunğkuray-dan.

çunğkuraytuu, işs. çunğkurayt-tan.

çunğkurçak, oyuk; çup-çunğkurçak kıl: temelinden yıkmak.

çup, «çu» ile başlayan kelimelere takviye için katılır (bk. çunğkurçak).

çupulda-, çamurda gezerken, yahut suya bir nesne düşerken «cup» diye bir ses çıkmak.

çur, 1. aşık oyunu terimi (orta asyadaki rus çocukları lisanında bunun yerine «nalipuk» sözü kullanılır); çur karmadım yahut çurum karmadım «nalipuk» u aldım; 2. bağırmalar; şamata; çur dey düştü: birden bağırdı; kulağı çur dey tüştü: birden kulağı çınladı.

çura ı. bir hastalığın adıdır.

çura-, ıı. koşmak, kaçmak.

çurat-, koşturmak, kaçırmak.

çuray: cuka çuray 1. kasık (hayvanlara kasıkta art ayağı gövdeye bağlıyan ince deri); 2. avret (uvut) yerleri.

çurka-= çura ıı; kanı boyuna çurkadı: kanı kaynadı.

çurkaş, koşma, koşu.

çurkat-= çurat.

çurku, fıtık.

çurkulda-, fışlamak (tahammur sırasında).

çurkura-= çurulda.

çurkuraş- müş. çurkura-dan.

çurmuy- somurtmak; surat asmak; şişkin olmak (dudaklar hakkında).

çuru, çuru-çuu: gürültü, arbede; çuru-çuu tüşüp ıylap atat: çığlık kopararak ağlıyorlar; koy çuruuçım tüşüp maarap: koyunlar meliyorlar (kalabalık koyun hakkında).

çurulda- : çuruldap ıyla- : yüksek sesle ağlamak (birkaç kişi hakkında); çuruldap oyno: bağıra çağıra ve gayet canlı bir surette oynamak.

çuruldat-, et. çurulda-dan; it çuruldat- : köpeği kışkırtmak; it çuruldatkan kim? : köpekler kime havlıyorlar?

çutur, çatır ıı. sözünün tekidir.

çuu, çığlık, gürültü: çuu talap ket-: soyup soğana çevirmek; çuru-çuu bk. çuru: anın çuusu basılbadı: onun hakkında dedikodular, lakırdılar kesilmiyorç

çuuda, uzun deve yünü (dizlerde, boyun altında).

çuul, büyük patırtı, arbede, çığlık.

çuula-, çığlık koparmak.

çuulaş, müş. çuula-dan.

çuulat-, et. çuula-dan.

çuulda-, uğuldamak; kulağın çuuldayt: kulağın uğulduyor.

çuuldat-, et. çuulda-dan; beş-altı iret çuuldatıp mıltık atıldı: beş altı defa tüfekle ateş edildi.

çuulğa= çuul.

çuulğanduu, bağırgan: sövmeyi seven; arbedici.

çuur-= çuuru-: közünün caşı çuurdu: göz yaşları döküldü.

çuuru- dizi halinde yürüyüp gitmek, hareket etmek.

çü ı. bk. çı.

çü ıı. deh; (atı yürümeye zorlama haykırış): çü de= çüdö; çü degen cerden: birden, bir çırpıda: uzun boylu düşünmeden: çü koy- bk. çuğoy.

çüç, ak çüç, : sağ ol; (aksıran adama iyi dilek).

çüçkür-, aksırmak.

çüçkürt-, aksırtmak.

çüçkürük, 1. aksırık: 2. bir bitki adıdır.

çüçtö= çüstö

çüçü ı: çüçü kulak karma (çocuk oyunlarında iki kura çekilirken) «ebe» yi çıkarmak (biri tükrük ile ıslatılmış olan iki parmağa bakarak).

çüçü- ıı: fiziyolojik, hele şehvetlik uyanışın en yiksek noktaya çıktığını söylemek.

çüçülö-,(atı) tekrar, sık sık haydamak yürütmeye çalışmak.

çüçülöö, (atı) haydalamak.

çüçülöt-, (atı) haydalatmak.

çüçülötüü, işs. çüçülöt-ten.

çüçün-, düş azmak, ihtilam olmak.

çüçüt, algını çüçüt- bk. algı ııı.

çüçüü!, oğlakları çağırma haykırışı.

çüdö-, haydamak, (atı) yürümeğe teşvik etmek.

çükçünğdö-, büzülerek, kıvrılarak yürümek (zayıf insan hakkında).

çükçüy-, büzülmek, kıvrılmak (zayıf insan hakkında).

çükö, aşık (koyunun yahut keçinin diz kemiği); bettinğ çükösü: elmacık kemiği.

çükürü, balçuuran (bk) denilen bir bitkinin köküdür, ki bundan, koyun postunu boyamak için kullanılan bir sarı boya çıkarılır.

çüldürö-, (rad.) : anlaşılmaz bir tarda konuşmak; hezeyan söylemek; yabancı, anlaşolmayan bir dille konuşmak.

çülük, öküzün burnuna geçirilen ağaç halka; çülük bolup iyilip turat: dört büklüm olup duruyor.

çümböt, yüz örtüsü (peçe); çarşaf.

çümböttö-, yüzü peçe ile örtmek.

çümböttüü, (kadın hakkında) peçeli.

çümkö-, örtmek, baştanbaşa kapanmak.;

çümkön-, örtünmek; örtülmek;başına kadar örtünmek; paltoyu başına çekmek.

çümkönüü, işs. çümkön-den.

çümköt-, et. çümkö-den; tündük çümköt: sobanın duman deliğini kapatmak.

çümkü-, dalmak, batmak.

çümür-, çimir.

çümürük= çimirik.

çünçü-, takatten düşmek, bitkin bir hale gelmek (fakir düşmek, üstbas örselenmek ve s.).

çünçüt-, et. çünçü-den.

çünçütüü, işs. çünçüt-ten.

çünçüü, işs. çünçü-den.

çüpürök, paçavra.

çürçüt, başka dinde bulunan, putperest.

çürgö-, itinasız yapmak, üstün körü, şöyle böyle yapmak; arı-beri çürgöy saldık: şöyle böyle yaptık.

çürmüy-, küçük boru şeklinde bulunmak (bilhassa, küçük boru şeklinde çekilmiş olan ince dudaklar hakkında).

çürök, 1. birn evi yabani ördek, bağırtlak, anas querquedula; 2. ördek (dişisi) ; 3. dilberin vasfı olarak kullanılır.

çürpö, (karş. çöbürö ı) 1. piliç; 2. mec. çocuk; çürpölör: küçük çocuklar; çürpölörünğüz caksı turabı? : çocuklarınız sıhhatta mıdırlar?

çürtügüy, küçücük ve buruşuk (yüz hakkında).

çürüş ı, buruşuk; kıvrılmış; büzülmüş; çürüş buuday: buruşuk buğday (tok olmıyan buğday tanesi).

çürüş-, ıı. buruşmak, kıvrılmak büzülmek.

çürüştür-, et. çürüş ıı-den.

çüş= çüç.

çüştö, ince beyaz patiska; çüştödöy ak: bembeyaz.

çütkör, büyük kirpi: hystricidae; çütkördey: küçücük ve buruşuk; beti çütkördey: kuzugöbeği denilen mantara benziyen; yüzü kuzu göbeği gibi (sövme).

çüülü= çüylüü.

çüygün, 1. semiz yağlı (hayvan hakkında); soğumunğ çüygün bolsun: kestiğim hayvan yağlı olsun; (istikbal için hayvan kesene iyi dilek); mugaddi, besleyici (et hakkında).

çüygündö-, semiz techiz etmek; kazanınğdı çüygündöp as! : yemeğini, tencereye yağlı et atmak suretiyle pişir! : etti çüygündöp ber! etin, yağlı ve lezzetli parçalrını seçerek ver!

çüygündöy-, et. çüygündö-den; kazanınğdı çüygündötüp astırçı: yağlı et pişirtsene!

çüylü ı, 1. ensedeki büklümler (öküzde ve şişman insanda) ; 2. ense çukuru.

çüylü ıı= çüylüü.

çüylüü, latince adı astur palumbarius olan bir çeşit atmaca.

Yüklə 6,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin