Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə32/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   134

BELEDİYE BAŞKANLARI

İstanbul'un yerel yönetimi Osmanlı döneminde kadıların sorumluluğundaydı. Hızırbey Çelebi'den başlamak üzere kent yönetiminde 422 kadı görev aldı. Tanzimat döneminde yeni bir yapılanma gündeme geldi. 1855'te şehremaneti kuruldu. İlk şehremini unvanını Salih Paşa aldı. 13 Temmuz 1855'ten 4 Kasım

1855'e kadar görev yaptı. I. Meşrutiyet'e kadar uzanan Tanzimat döneminde İstanbul yerel yönetimi 2'si ihtisap ağası, 18'i şehremini olmak üzere toplam 20 yönetici gördü.

I. Meşrutiyet ilan edildiği sırada (1876) Kadri Paşa şehreminiydi. 24 Aralık 1875 ile 28 Kasım 1876 arası görevde kaldı. 1908'e kadar bu makamda 10 şehremini bulundu. II. Meşrutiyet dönemi Reşit Mümtaz Paşa'yı şehremaneti makamında buldu. Cumhuriyet dönemine kadar 23 şehremini başa geçti (bak. şehreminleri).

Cumhuriyet ilan edildiği sırada İstanbul'da yerel yönetici Haydar (Yuluğ) Bey'di. 15 Nisan 1923'te göreve geldi. Vali ve şehremini vekili unvanıyla görev yaptı. Cumhuriyet yıllarında Kemal Aygün'ün(->) belediye başkanlığına geldiği zamana kadar vali ve belediye başkanlığı birlikte yürütüldü.

l Mart 1957'de vilayet ile belediye ayrıldı. Sarıyer, Beşiktaş, Şişli, Beyoğlu, Eminönü, Fatih, Eyüp, Bakırköy, Adalar, Kadıköy, Üsküdar ve Beykoz kazalarında belediye şube müdürlükleri kuruldu. Bu arada imar çalışmaları nedeniyle Belediye Meclisi'nce l Haziran 1957'de Adnan Menderes'e "İstanbul Fahri Belediye Reisi" unvanı verildi.

27 Mayıs 1960'tan sonra kent yönetiminde bir süre istikrar sağlanamadı. 10 Flaziran 1960 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile yeni seçimlere kadar belediye başkanlarının görevlerine son verilerek Belediye Kanunu'nun 94. maddesi gereğince atama yoluyla başkanlar getirilmesi kararlaştırıldı. İstanbul'da üç yıl içinde 7 belediye başkanı göreve geldi.

1926-1927'de konservatuvarm "Batı Müziği Bölümü" öğrencileri bazı

hocalarıyla birlikte

Şehzadebaşı'n-

daki binanın

önünde.


Fikret Bertuğ

1961 Anayasası'yla gündeme gelen, tüm belediye başkanlarının seçimle belirlenmesi kuralı uyarınca 27 Temmuz 1963 tarihli yasa ile belediye organlarının seçimine ilişkin yeni düzenlemelere gidildi. Buna göre belediye başkanlarının seçiminde tek dereceli çoğunluk usulü getirildi ve seçimin vali ya da cumhurbaşkanınca onaylanmasına son verildi. Belediye meclislerinin seçiminde nispi temsil usulü kabul edildi. 17 Kasım 1963'te yerel seçimler yapıldı. İstanbul' da seçimle belirlenen ilk belediye başkanı Haşim İşcan oldu.

İSTANBUL

BELEDİYE KONSERVATUVARI

İstanbul Belediyesi'ne bağlı olarak musiki eğitimi ve öğretimi veren okul. Daha önce, "Darü'l-Elhân"(->) adını taşıyordu. 1986'da İstanbul Üniversitesi'ne devredilerek İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı adını almış ve kuruma farklı bir statü getirilmiştir.

Cumhuriyet öncesi dönemde kurulmuş, yalnızca Türk musikisi eğitimi veren, Darü'l-Elhân, Belediye Konservatu-varı'na dönüştürüldükten sonra Batı türü bir konservatuvar olarak örgütlenmiş; bu ad ve kişilikle uzun yıllar İstanbul'un sanat hayatına katkıda bulunmuştur. Cumhuriyet döneminin ilk resmi musiki kurumu olan bu konservatu-vardan, birçok sanatçı, teorisyen ve eğitimci yetişmiş, uzun yıllar ilgiyle izlenilen düzenli konserlerle İstanbul halkına musiki kültürü verilmiştir.

1926'da İstanbul Şehremaneti'ne bağlanmış olan konserva tu varda, Maarif Ve-kâleti'nin 9 Aralık 1926 tarih ve 176 no' lu tebligatıyla Türk musikisi eğitimi ya-

saklanmış, yönetim ve öğretim programı tamamıyla değiştirilmiştir. Darü'l-Elhân' dan ayrıldıktan sonra "İstanbul Konservatuvarı" adıyla faaliyet gösteren kurumun İstanbul Belediye Konservatuvarı adını kesin olarak kazanması 5 Şubat 1944 tarihli bir yönetmelikle mümkün olmuştur. Çalışmalarını Şehzadebaşı'ndaki ahşap bir konakta sürdüren konservatu-varla ilgili olarak 22 Ocak 1927 tarihinde Maarif Vekâleti'nden İstanbul Belediyesi'ne gönderilen bir yazı ile, konser-vatuvarda "kesinlikle eğitim ve öğretim niteliği taşımamak koşuluyla" ve "öğretimin olmadığı günlerde çalışmak üzere" bir "Alaturka Musiki Tasnif ve Tespit

Heyeti" kurulduğu belirtilmiş ve Rauf Yekta Bey'in başkanlığında 3 kişiden oluşan bu kurul, klasik eserleri tespit ve notaya almayla görevlendirilmiştir.

Dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ'ın çaba ve teklifleriyle konservatuvar kadrosundaki musiki uzmanlarından oluşan Tasnif ve Tespit Heyeti ile öğretim kadrosundaki-lerle kurulan Türk Musikisi İcra Heyeti kısıtlı olanaklarla da olsa çalışmalarını sürdürebilmiştir. Tasnif ve Tespit Heyeti o döneme değin notaya alınmamış pek çok önemli klasik eseri notaya almış, icra heyeti ise bu eserleri konserlerinde okumuş ve plaklar doldurmuştur.

Konservatuvarm öğretim kadrosundan bir grup: Mesud Cemil (soldan birinci), Cemal Reşit Rey (soldan üçüncü), Y. Ziya Demircioğlu (sağdan üçüncü) (1926-27). Fikret Bertuğ



BELEDİYE KONSERVATUVARI 142

143 BELEDİYE KONSERVATUVARI

II

Konservatuvarm "Nefesli Sazlar Bölümü" öğrencilerinden oluşan Şehir Cazbandı, 1930'lu yıllarda bölüm müdürü M. Hulusi Öktem'le (sol başta) birlikte.



19301u yıllar:

Joseph Marx

(önde ortada

ak saçlı olan)

konservatuvarm

Batı Müziği

(nefesli sazlar)

Bölümü'ndeki

öğretmen ve

öğrencilerle

birlikte.

Gönül Paçacı

koleksiyonu

Türk musikisinin tespit ve aktarımına yönelik yayınlarıyla musiki hayatında özel bir yeri olan Tasnif ve Tespit Heyeti, Rauf Yekta Bey'in başkanlığında Zekâizade Hafız Ahmet Efendi (Irsoy) ve muallim İsmail Hakkı Bey'den oluşan bir kurulla göreve başlamıştır. Bu heyetin kuruluşu ve işlevi, dönemin yetkili ve alanlarında uzman musiki adamlarının çalışmalarıyla Türk musikisinin "yazılı" döneme geçişteki en verimli süreci başlatmıştır. Dini ve dindışı beste şekillerindeki klasik Türk musikisi eserlerinin aslına en yakın kaynaklardan tespit edilerek ve farklı kaynaklardan gelenler birbirleriyle karşılaştırılarak notaya alınması ve gelecek kuşaklara aktarılması, bu musikinin en büyük merkezi olan İstanbul'un yerel yönetimine bağlı bir kurumda gerçekleştirilmiş olması açısından üzerinde önemle durulması gereken tarihi bir olgudur.

Eğitimin kesintiye uğradığı yıllarda konservatuvarm geçirdiği her yapısal değişimde korunmuş olan Tasnif ve Tespit Heyeti'nin yayınları ulusal ve uluslararası musiki bibliyografyasında önemli bir yer tutar. "Darü'l-Elhân Külliyatı" olarak bilinen 180 adet yaprak notalar, Mevlevi Ayinleri, Bektaşî Nefesleri, Mevlut Tevşih-leri, ilahiler, Zekâi Dede Külliyatı bu yayınlardan bazılarıdır. Tasnif ve Tespit Heyeti'nin çalışmaları tahsisat yokluğu, heyete sonradan kimsenin atanmaması ve kurumda Türk musikisine olan eğilimin zaafa uğraması gibi nedenlerle gitgide a-zalarak 1960'ların başında son bulmuştur.

İstanbul Konservatuvarı 1927'den itibaren teorik ve uygulamalı olarak çeşitli derecelerde Batı müziği eğitimi verilen bir kurum olmuştur. Konservatuvar mü-

dürlüğünü Yusuf Ziya Bey (Demircioğ-lu) devralmış, yeni bir yönetmelik ve gitgide genişleyen öğretim kadrosuyla coşkulu konserler verilerek kurumun bu alandaki başarıları oldukça artmıştır. Şehir meclisi kararı ile fikirlerinden yararlanmak ve konservatuvara Avrupai bir disiplin getirmek amacıyla İstanbul'a davet edilen, Viyana Müzik Akademisi profesörlerinden Joseph Marx çeşitli ö-neriler içeren raporlar hazırlamıştır.

Konservatuvarda başlıca şu dersler verilmiştir: Solfej ve musiki nazariyatı, armoni, kontrpuan, füg, kompozisyon, enstrümantasyon-orkestrasyon, koro, şan, genel musiki tarihi ve enstrüman dersleri (piyano, arp; nefesli, yaylı ve vurmalı sazlar gibi). Şehzadebaşı'ndaki ahşap konakta sürdürülen derslerle birlikte, bir dizi oda müziği konseri de verilmeye başlanmıştır. Cemal Reşit (Rey), Muhittin Sadık (Sadak) ve Ekrem Be-sim'den (Tektaş) oluşan bir üçlü ile başlayan bu konserler büyük ilgi görmüştür. Daha sonra bu gruba Ali Sezin, Seyfettin Asal, Sezai Asal ve Mesud Cemil'in de katılımıyla verilen oda konserleri; Ali Sezin, Orhan Borar, İzzet Nezih ve Mesud Cemil'den oluşan dörtlüyle verilen konserler; Seyfettin Asal ve Cemal Reşit Rey yönetiminde konservatuvar öğretmen ve öğrencilerinden kurulu orkestranın verdiği konserler, İstanbul halkına sunulan ve çoksesli müzik kültürü aşılayan önemli etkinliklerdir.

Öte yandan, 1927'de Darülaceze'de oluşturulan ve 1930-1931'den itibaren belediye meclisi kararı ile "Nefesli Sazlar Bölümü" olarak konservatuvara bağlanan yatılı kısım, 60 kişilik bir öğrenci kadrosu ile yoğun bir çalışma temposu

göstermiş ve zamanla Şehir Bandosu' nün elemanları buradan yetişmeye başlamıştır. Gülhane, Beşiktaş, Fatih, Üsküdar parkları ile Taksim ve Beyazıt Meydanı gibi açık yerlerde düzenli konserler vermeye başlayan bandonun şefliğine Hulusi Öktem'den sonra klarnetist Cemil Bey getirilmiştir. Ayrıca klarnetist Saffet Bey'in ve Joseph Manc'ın önerisiyle Viyana'dan getirilen altı saz sanatçısının eğitim verdiği bu bölümden 1937' den itibaren çok önemli müzikçiler yetişmiştir. Yetişen sanatçılar aynı zamanda İstanbul Şehir Orkestrası ve Devlet Senfoni Orkestrası'nın çekirdek kadrolarını da oluşturmuşlardır. 1927'den itibaren değişen konservatuvar yönetmeliklerinde Şehir Bandosu'nun, konservatuvardan yetişen sanatçılardan oluşturulması, hattâ yatılı okuyanların mecburi görevlerini bandoda yerine getirmeleri ile ilgili hükümler vardır. 1955'ten itibaren de Şehir Bandosu, konservatuvara bağlı kadrolu sanat kuruluşları arasında "Şehir Armoni Orkestrası" adıyla yer almış ve şehrin çeşitli yerlerinde düzenli olarak, geçit resmi, milli spor karşılaşmaları, açılış töreni gibi nedenlerle konserler vermiştir. Şehir Armoni Orkestrası 1955-1972 arasında Mustafa Asım Güzey ve 1972'den sonra Önder Bali'nin yönetiminde çalışmıştır.

Beşiktaş'ta yatılı ve Tepebaşı'nda gündüzlü olarak devam eden Batı müziği eğitimi, Ferdi Ştatzer, Ömer Refik Bey, Adnan Saygun, Licco Amar, Laşinsky, Matmazel Rozental ve Madam Ren (Ge-lenbevi) gibi müzikçilerin katılmasıyla gitgide daha verimli olmuştur.

Başlangıçta, toplam 200 öğrenci alınabilen okulun 60 kişilik öğrenci orkes-

trası ve 80 kişilik korosu, Galatasaray Lisesi Salonu'nda ve Union Française'de konserler vermiştir. Joseph Mars'ın önerileri doğrultusunda, okulun sınıfları "başlangıç" ve "yüksek" devreler olarak ayrılmış, buradan yetişen ve kurumun bünyesinde oluşturulmuş çeşitli oda toplulukları, senfonik orkestra, yaylı sazlar orkestrası, armoni topluluğu gibi sanat topluluklarında çalışan pek çok müzikçi, Türk çoksesli müzik hayatında yadsına-mayacak başarılar kazanmışlardır. Cemal Reşit Rey ile Demirhan Altuğ'un yönettiği konservatuvar orkestrası, Şehir Or-kestrası'na dönüşmüş ve Taksim Belediye Gazinosu ile Şan Sineması'nda verdiği düzenli konserlerle, çeşitli solistlerin de katıldığı önemli müzik faaliyetlerini gerçekleştirmiştir. Bu orkestra, daha sonra Devlet Senfoni Orkestrası ve Opera Orkestrası'nın ana kadrolarını oluşturmuştur. Muhittin Sadak'ın kurduğu ve Şehir Tiyatrosu'nda "eşliksiz" ya da orkestra eşlikli düzenli konserler veren koro ise, Şehir Operası ve Devlet Operası için kaynak oluşturmuştur.

Konservatuvarm Batı Müziği Bölümü kapsamlı ve verimli faaliyetlerini, öğretim kadrosunda yer almış olan Ferdi Ştat-zer, Rana Erksan, Verda Ün, Feyha Ta-lay, Ergican Saydam, ihsan Balkır, Erdoğan Saydam, Orhan Borar, Özen Vezi-roğlu gibi müzikçilerle sürdürmüş ve bu bölümden çeşitli dönemlerde yetişen Ne-cil Kâzım Akses, İlhan Usmanbaş, Ayhan Turan, Haluk Tarcan, Güher-Süher Peki-nel, Leyla Gencer, Gülseren Sadak, Ersin Onay, Ayşegül Sarıca, Hülya Tarcan, Oya Sünder, Seher Tanrıyar ve daha pek çok ünlü sanatçı kurumun başarısını ulusal ve uluslararası alana yansıtmıştır.

1930'ların başlarında istanbul Şehir Meclisi'nde konservatuvarda bir de tiyatro sınıfı açılması fikri tartışılmış, Joseph Mars'ın tavsiyesi ve Muhittin Üstündağ' m onayı ile bu dersler müfredata konmuştur. Yeni dersler ahenk jimnastikleri, sahne dersleri (tiyatro) ve şan olarak belirlenmiş ve Azade Selim Hanım ile Er-tuğrul Muhsin Bey hoca olarak getirilmiştir. Ekim 1933'ten itibaren konservatuvar bu dersler için öğrenci kabul etmeye başlamıştır. Başlangıçta öğrenim süresi üç yıl olan bu bölüm zamanla değişen yönetmeliklerle geliştirilmiş ve bu bölümden birçok öğrenci mezun edilmiştir. Yine okulda bir bale bölümü ve Cem Ertekin'in yönetiminde çalışan çağdaş bale topluluğu da yer almıştır.

Konservatuvara 1943'te Saadettin Arel' in şehir meclisi karan ile ve geniş yetkilerle, beş yıllık bir sözleşme ile müdür olarak atanması, okulda her türlü faaliyeti düzenli ve verimli kılmıştır. Eğitim programına Türk musikisinin eklenmesi de bu döneme rastlar. Ancak, daha önceki dönemlerde de Türk musikisi alanında plak, kitap ve nota yayımları devam ettirilmiştir. Örneğin, Dr. Suphi Ez-gi'nin yazdığı 5 ciltlik Nazarî ve Amelî Türk Musikisi adlı kitap, Ord. Prof. Salih Murat Uzdilek'in İlim ve Musiki adlı kitabı, 21 fasikül halinde yayımlanan Türk Musikisi Klasikleri ve plaklara kayıt edilen klasik eserler bunlardan bazılarıdır.

Türk musikisi eğitim bölümü Saadettin ArePin teorik görüşlerine göre öğrenci yetiştirmeye başlamış ve bu sistem, bu bölümde aynı yolu izleyen öğretim kadrosuyla yaygınlaştırılarak ülke çapında kabul görmüştür. Bu bölümden uzun yıllar içinde birçok ünlü mu-

sikici mezun olmuş; Türkiye radyolarının, İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun ve açılan öbür konservatu-varlarm kadrolarının temelini bu bölümden yetişenler oluşturmuştur.

Kuruluş fikri ve faaliyetleri Darülbe-dayi dönemine dayanan ve verdiği konserlerle Türk musikisinin halka ulaşmasında özel bir önemi olan Türk Musikisi İcra Heyeti 1940'ta Tepebaşı'ndaki binada yeniden kurulmuştur. Ali Rıza Şen-gel'in klasik tarzda yönettiği ve "Tarihi Türk Musikisi Konserleri" adıyla devam eden bu konserlerden sonra icra heyeti 1944'te kadrolu bir yapıya kavuşmuştur. Saadettin Arel'in icra heyetinin eski ve yeni elemanları arasında gerçekleştirmek istediği düzenleme kabul görmemiş, bu uygulamalara ayak uyduramayan eski sanatçılarla çıkan uyumsuzluk sonucunda Arel, sözleşmesinin yenilenmesini istemeyerek 1948' de konservatuvardan ayrılmış, yerine Şerif Muhittin Targan atanmıştır.

Heyette kısa bir süre Ercümend Ber-ker, misafir olarak Mesud Cemil ve Refik Fersan şeflik etmişler, bu dönemlerde icra heyeti bünyesine değerli musikiciler katılmıştır. 1950'li yıllar icra heyetinde büyük bir başarıyla musiki icra eden seçkin sanatçıların katılımıyla geniş bir repertuvarın halka sunulduğu yıllardır.

İcra heyetine 1953'te şef olarak atanan Nevzad Atlığ, koroyu bir yıl kadar yönettikten sonra istifa etmiştir. Boşalan şefliği kısa bir süre için Nuri Halil Poyraz üstlenmiş, ardından da çeşitli dönemlerde konservatuvarda görev almış olan Münir Nurettin Selçuk şef olarak atanmıştır. Onun yönettiği icra heyeti konserlerinden, özellikle İstanbul halkı-

BELEDİYE SARAYI

144

145

BELEDİYE ZABITASI

nın ilgisi açısından ayrıca söz etmek gerekir. Selçuk'un yönetiminde topluluk repertuvar ve konser programları açısından daha değişik, geleneksel üslubun dışında bir icra anlayışı dönemine girmiştir. Düzenli olarak önce Taksim Belediye Gazinosu, 1954'ten itibaren de Şan Sineması'nda pazar sabahlan verilen konserler büyük ilgi görmüş, radyodan da naklen yayımlanması sayesinde İstanbullu dinleyicilere zengin bir repertuvar tanıtılmıştır. Bu dönemde, zaman zaman Kemal Gürses, Emin Ongan, Mefharet Yıldırım ve Radife Erten de icra heyetinde şeflik yapmışlardır. Kadrosu gitgide yenilenen heyeti 1982'ye dek Muzaffer Birtan yönetmiş, 1983'te bu göreve Rıza Rit atanmıştır.

İstanbul Belediye Konservatuvan'nda folklor ve halk müziğine ilişkin ilk çalış-

Konservatuvar

Müdürü

Eşref Antikacı



(solda),

kemence


sanatçısı

Kemal Niyazi

Seyhun

(ortada) ve



icra heyeti şefi

Münir Nurettin

Selçuk (sağda),

1956 (üstteki

fotoğraf).

Konservatuvar

Müdürü

Hüseyin


Saadettin Arel

öğrencileriyle,

1948 (yanda).

Fotoğraflar

Gönül Paçacı

koleksiyonu

malar ise, Yusuf Ziya Demircioğlu'nun müdürlük dönemine rastlar. Demircioğlu'nun kişisel ilgisiyle başlattığı girişimler sonunda konservatuvarda bir derleme heyeti kurulmuş ve bu heyet 1926-1929 arasında ve 1932'de yurdun çeşidi yörelerine beş gezi düzenleyerek bin civarında ezgi toplamıştır. Toplanan ezgiler notaya alınarak konservatuvar tarafından toplam 12 defter halinde yayımlanmıştır. Daha sonra, 15. defter de Yedi Karadeniz Türküsü ve Bir Horon adıyla Adnan Saygun tarafından yayımlanmıştır.

Bu tarihten 1953'e gelinceye dek konservatuvarda halk müziği ve folklorla ilgili bağımsız bir çalışma yürütülmemiş, bazı türküler ve ezgiler Türk Musikisi İcra Heyeti'nce "Milli Anadolu Havaları" ve Milli Raks Parçaları" adları altında seslendirilmiştir.

1953'te yönetmeliğe eklenen bir madde ile önce bir "İnceleme ve Derleme Kurulu" kurulmuş ve halk musikisi ile oyunlarının tespit edilip notaya alınması faaliyeti yeniden canlandmlmıştır. Daha sonra da bu kurula bağlı olarak bir "Folklor Tatbikat Topluluğu" kurulmuş ve 3 ses, 5 saz sanatçısı ile çalışmaya başlamıştır. Ardından 13 kişiye çıkan bu heyetin ilk şefi, kurulmasında büyük payı olan Sadi Yaver Ataman'dır.

196l'e kadar öğrencilerin de katıldığı bu topluluk 20 kişiyi aşınca bağımsız konserler vermeye başlamış, 1979'da düzenlenen yönetmelikle adı "Halk Müziği Topluluğu" olarak değiştirilmiş ve kadrosu genişletilmiştir. Sadi Yaver Ataman'dan sonra koroyu bir yıl kadar Sü-heyla Altmışdört yönetmiştir. 1961'de şef olarak atanan Adnan Ataman'ın dışında çeşitli zamanlarda Yücel Paşmak-çı, Hamdi Özbay ve Tuncer İnan da topluluğu yönetmişlerdir.

İstanbul Belediye Konservatuvarı, Musa Süreyya Bey'den başlayarak Yusuf Ziya Demircioğlu, Saadettin Arel, Eşref Antikacı, Yavuz Olca, Hikmet Nuri Tongur, Nedim Otyam gibi müdürlerin yönetiminde ve Muhittin Üstündağ, Fahrettin Kerim Gökay, Haşim İşcan gibi sanata değer veren belediye başkanlarının dönemlerinde İstanbul için önemli hizmetler vermiştir. Etkinlikleri ile, yayınları ile ve yetiştirdiği musikicilerle bütün Türkiye'de önemle anılacak duruma gelmiş olan konservatuvar, 1986'da Bedrettin Dalan'ın belediye başkanlığı döneminde İstanbul Üniversitesi'ne bağlanmıştır.



Bibi. Ergin, Maarif Tarihi, II, 1309-1320; Mahmud Ragıb (Gazimihal), Anadolu Türküleri ve Musiki istikbalimiz, ist, 1928; M. Ş. Ülkütaşır, Türkiye'de Folklor ve Etnografya Araştırmaları, Ankara, 1972; H. N. Tongur, Kuruluşunun 50. Yılında istanbul Belediye

Konservatuvan, İst., 1973

GÖNÜL PAÇACI



BELEDİYE SARAYI

Şehzadebaşı'nda, Atatürk Bulvarı ile Şehzadebaşı Caddesi'nin kesiştiği yerde, Saraçhane Parkı'mn güneyindedir.

Belediye Sarayı, 1953'te bir ulusal yarışma sonucunda birinciliğe değer görülen mimar Nevzat Erol'un projesi esas alınarak inşa edilmiştir. Proje, yapımı aynı yıllara rastlayan İstanbul Hilton Oteli'yle birlikte, Türkiye mimarlığında etkisini 1950'li yıllardan başlayarak gösterecek olan uluslararası üslubun ilk örneklerinden sayılmaktadır. Bu açıdan Belediye Sarayı binası yalnız İstanbul değil, Türkiye mimarlığının gelişim sürecinde de belirli bir dönüşümün işareti sayılan yapılar arasında anılmaktadır.

II. Dünya Savaşı sonrasında ABD' den başlayarak hızla yayılan ve "rasyo-nalis-pürist akım" olarak da anılan uluslararası üslup, kitle ve planda dikdörtgenler prizması veya kare prizma, dikdörtgen ve kare gibi temel geometrik biçimlerin, büyük ölçüde çelik yapımı, geniş pencerelerle cam yüzeylerin kullanımına dayanan ve ağırlıklı olarak

modüler bir cephe düzeni öneren bir tasarım modeliydi.

İstanbul Belediye Sarayı, bu üslubun daha çok Güney Amerika'da uygulanan ve en önemli temsilcisi Oscar Niemayer olan Brezilya tarzına yakındır. Prizmatik kitleleri genellikle üstlerine konan eğri-sel plastik kitlelerle canlandıran bu tarza özgü biçim ve düzenlemeler Belediye Sarayı'nda da vardır.

Belediye Sarayı iki ana kitleden oluşmaktadır: Yüksek ve dikdörtgenler prizması biçimindeki büro kitlesi ve yine yatık bir dikdörtgen prizma olan, başkanlık ve toplantı hacimlerine ayrılmış kitle.

Büro kitlesi, daha önce de kullanılmış olan, fakat uluslararası üslupla ke-sinleşip kabul edilen, ortadan koridorlu iki cephesi oda dizilerinden oluşan, servis ve düşey dolaşım çekirdeklerini belirli eksenlerde toplayan tipik büro şemasına uygundur. Teras çatısının üstünde, çalışanların yemek ve sosyal aktivi-tesi için ayrılmış mekânlar, plastik etkisi vurgulanmış, parabolik bir eğrisel örtü ile örtülüdür.

Başkanlık bölümü, başkanlık dairesi, büro hacimleri, encümen odaları, toplantı ve sergi salonlarından oluşan ve büro bölümünden daha farklı olarak tö-rensel kullanıma da yönelik olan bir düzenlemeye sahiptir. Bu bölümün de üstünde, toplantı salonunu işaret eden ve çapraz tonoz biçiminde, hiperbolik bir eğrisel örtü vardır. Proje sahibi, bu örtü biçimini, karşısında yer aldığı Şehzade Camii'nin örtü sistemine atıf yapan bir tasarım kabulü olarak ifade etmiştir.

Belediye Sarayı, hemen karşısında bulunan Şehzade Külliyesi'ne göre bo-yutlandırılmasına dikkat edilmiş, günümüzün ölçülerine göre abartılı olmayan mimarisi ile inşa edildiği tarihi çevreyle belki doğrudan ilişki kurmayan, ancak onu geriye de itmeyen bir modernist uygulamadır.

Belediye Sarayı'nın inşaat alanında, temel kazıları sırasında Roma ve Bizans dönemlerine ait mozaiklere ve Bizans döneminden kalma duvar kalıntılarına rastlanmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzesi' ne nakledilen mozaikler beyaz mermer

parçacıkları ile acık ve koyu yeşil, koyu mavi, pembe, kırmızı, bordo ve sarı renkli taş parçacıklarından oluşmuştur. Genellikle beyaz zemin üzerine insan ve hayvan figürleri ile geometrik motifler işlenmiştir; oynayan çocuklar, yabando-muzu avı, dans edenler, kuzu ve tavuk taşıyan köylüler dikkati çeken figürlerdir.



Bibi. "istanbul Belediye Binası Proje Müsabakası", Arkitekt, c. 21, İst., 1953, s. 71-77; R. Duyuran, "Belediye Sarayı Mozaikleri" Arkitekt, S. 9-12 (1954); M. Sözen, Cumhuriyet Mimarlığı, 274; M. Tapan, Modern turkish Architecture, International style: Liberalisin in Architecture, Pennysilvania, 1984.

AFİFE BATUR



BELEDİYE ZABITASI

Belediyenin hizmet ve sorumluluk alanına giren konulardaki eksikleri ve suçlan takip edip kovuşturan, ceza yetkisine sahip organ.

Osmanlı döneminde belediye zabıta hizmetleri büyük ölçüde Tanzimat'la birlikte başladı. 20 Nisan 1859 tarihli Sokaklara Dair Nizamname belediye zabıtasına ait birçok hüküm içeriyordu.

Nizamnamede bir dizi cezai yaptırım yer almıştı: Sokakları, süprüntü vesaire atmak suretiyle kirleten, sokaklardaki havagazı tesisatını bozan ya da belediyeden izin almaksızın havagazı tesisatı yaptıran, sokaklardan gelip geçmeyi engelleyen, yaya kaldırımlarını işgal eden esnaf, bir yerde durup satış yapan seyyar satıcı, sokakta duran binek ve yük arabaları, gelip geçmeye mani olacak şekilde saçak ve tente koyan ya da dükkânını pis tutan dükkâncı, çürük, bozuk, mağşuş yiyecek maddesi ya da narhtan fazlaya veya ölçüsü noksan mal satan esnaf cezalandırılacaktı.

Nizamnameye göre hayvanlar salhanelerde kestirilecekti. Halkın sağlığına zarar veren ya da gürültü yapan imalathaneler meskenlerden uzakta bulundurulacaktı. Bu nedenle, imalathane açmak isteyen, belediye meclisi aracılığıyla Babıâli'den izin alacaktı. Müskirat depoları, fırınlar, kasap dükkânları ancak belirli tarzda inşa edilebilecekti. Zehirli maddeler doktor reçetesiyle ve ancak

Belediye Sarayı

Hazmı Okurer, 1993

eczanelerde satılabilecekti. Kadehle içki satacakların belediyeden ruhsat almaları gerekiyordu.

Belirtilen bu hususlar hilafına hareket edenler hakkında, 1858 tarihli Ceza Kanunnamesi, para cezasının yamsıra bir haftaya kadar hapis cezası öngörmekteydi.

Halkın gelip geçmesine engel olacak şeyleri yollara koyanlardan, süprüntü vesaire atarak sokakları kirletenlerden ve bu konuda belediye dairesince neşrolunacak nizamnamelere aykırı harekette bulunanlardan l beyaz beşlikten 5 beyaz beşliğe kadar para cezası alınacaktı. Fabrika ve dükkânlarının bacalarını temizlet-meyenlerden l beşlikten 5 beşliğe kadar para cezası alındıktan başka, l günden 3 güne kadar hapis cezası verilebilecekti. Kalabalık yerlerde at koşturanlar, muhafazaları altındaki delileri ve zararlı hayvanları başıboş bırakanlar, çürük, kokmuş, sıhhate muzır mal satanlar 6 beşlikten 10 beşliğe; dükkân ve mağazasında, çarşı, pazar, panayırlarda eksik dirhem, bozuk veya hileli kantar kullananlar, ni-zamen muayyen olan vezin ve ölçüden başka vezin ve ölçü kullananlardan da 10 beşlikten 15 beşliğe kadar para cezası alınacak, bunların kullandıkları vezin ve ölçülere el konacaktı.

Narhın üzerinde mal satanlar 10 beşlikten 15 beşliğe kadar para ve 24 saatten 33 güne kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktı. Bu fiilleri ekmek, et, odun, kömür gibi halkın zaruri ihtiyacı üzerinde işleyenlerin 15 beşlikten 20 beşliğe kadar para cezası ve 3 günden l haftaya kadar hapisle cezalandırılacakları; yollar ve meydanlar gibi umuma mahsus yerleri bozan ve buralardan yer çalanların 15 beşlikten 20 beşliğe kadar para cezasıyla cezalandırıldıktan başka 3 günden l haftaya kadar hapsolunacakları ve bunların bozdukları yerlerin tamir masraflarının kendilerinden alınacağı belirtiliyordu.

Ceza Kanunnamesi'nden sonra çıkarılan ve 1848 tarihli Ebniye Nizamname-si'ni ilga eden 1867 tarihli Turuk ve Ebniye Nizamnamesi'nin 43, 44, 46. maddelerinde, bu nizamnameye yapı ve yol işleri hakkında konan hükümlere muhalif harekette bulunanlardan 5 adet beyaz beşlik mecidiye para cezası alındıktan başka hatalı inşaatın, nizamname hükümlerine uygun olarak sahiplerine bir ay zarfında tadil ve ıslah ettirileceği ve bu müddet zarfında, bildirilen tadilat ve ıslahatı yapmayanlardan 10 beşlik para cezası alınıp haklarında "muamele-i cebriye" icra olunacağı yazılıydı.

Yapı mevzuatına aykırı hareket edenler belediye meclisince seçilecek üç kişilik bir komisyon tarafından muhakeme edilecek ve bunların verecekleri hüküm kati olacaktı.

Tanzimat'la birlikte İstanbul "payitaht" olmanın ötesinde kent görünümüne bürünmeye başlamış, kentli diye nitelenen yeni bir beşeri unsurun oluşmakta olduğu izlenmişti. Diğer bir deyişle, İstanbul sekenesi kentlileşme diye



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin