Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BELİN, FRANÇOIS-ALPHONSE 150



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə34/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   134

BELİN, FRANÇOIS-ALPHONSE 150

151

BEIİSARİOS

(Yenibent) ve Topuzlu Bent, doğudaki Şeytandere havzasında; Karanlık Bent (Kömürcü Bendi), Büyük Bent ve Kirazlı Bent, ormanın orta kesimindeki Kuru-dere havzasında; Ayvat Bendi ise batıdaki üçüncü havzada yer almaktadır.

18. yy'da İstanbul'un su gereksinmesini karşılamak amacıyla yapılmış olan bo bentler, günümüzde de aynı amaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır. Ancak kentin günümüzde dev ölçülere ulaşan, günde ortalama 2 milyon m3'lük su gereksinmesi karşısında, Belgrad Ormanı'n-dan sağlanan yıllık ortalama 6,9 milyon m3'lük suyun giderek önemini yitirmekte olduğu gerçeği de gözden uzak tutulmamalıdır. Bir yıl boyunca burada üretilen su, kentin yalnızca üç ya da dört günlük su tüketimini karşılayabilecek düzeye kadar düşmüş bulunmaktadır. Bu bakımdan, söz konusu bentlerin tarihi ve rekreasyonel (eğlence-dinlence) özellikleri dışında, bugün için hidrolojik açıdan büyük bir önemi kalmamıştır.

Ancak, Büyük Bent ayağındaki Neşet Suyu ile bentler bölgesindeki Kameriça Suyu önemini sürdürmektedir. Her ikisi de son derecede hafif ve içimli memba sularıdır.

Belgrad Ormanı'nın esas itibariyle 16. yy'dan bu yana kavuştuğu koruma statüsü, Cumhuriyet döneminde de değişmemiştir. Bu dönemde, ilk kez 1924'te çıkarılan bir kararnameyle koruma örgütü güçlendirilerek, koruma ve bakım işleri 1857'de kurulmuş olan "Yüksek Orman Mektebi"ne bırakılmıştır, iki yıl sonra 1926'da çıkarılan bir başka kararnameyle de, orman işletmeye açılmıştır.

Belgrad Ormanı'nın bir mesire ve

piknik yeri olarak düzenlenmesi ise oldukça yakın tarihlere rastlar. Henüz 35 yıllık geçmişi bulunan bu düzenlemeler, II. Dünya Savaşı'ndan sonra artan orman içi rekreasyon talebi üzerine ilk kez 1956'da Neşet Suyu ve bentler mıntıkalarında piknik yerlerinin kurulmasıyla başlatılmıştır. Zamanla, özel olarak düzenlenmiş bu piknik yerleri daha da gelişerek sayılan yediyi bulmuş ve ormandaki rekreasyonel yapılaşma günümüzdeki düzeye ulaşmıştır. 15 yıllık ziyaretçi giriş değerlerine göre, Belgrad Ormanı'nın aldığı yıllık en düşük ziyaretçi sayısı 1979'da 213.980 kişi; en yüksek ziyaretçi sayısı da 1977'de 329.363 kişi olarak saptanmıştır. Belgrad Ormanı'nın yılda ortalama 271.991 kişilik bir ziyaretçi kapasitesine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, son 15 yıllık dönemde, Belgrad Ormanı'na giren yılık araç sayısı 1971'de 46.355 oto ile en düşük, 1984'te 95.800 oto ile en yüksek düzeydedir. Sportif faaliyetlere yakın olması nedeniyle Neşet Suyu piknik yeri çok yoğun bir ziyaret mahalli haline gelmiştir. Neşet Suyu'nun hemen yakınındaki Büyük Bent'in çevresinde bilimsel ve tıbbi esaslara uygun olarak düzenlenmiş bulunan "Sağlıklı Yaşam Parkuru" 6,5 km'lik bir uzunluktadır ve 17 egzersiz istasyonuna sahiptir. Her istasyonda yeni başlayanlar, antrenmanlı olanlar, aktif sporcular için ayrıntılı egzersiz talimatları bulunmaktadır.

Belgrad Ormanı'ndaki en yaygın üretim kereste ve tahta işlemede kullanılmak üzere veya yakacak olarak odun üretimi, güncel koşullarda büyük değerler yaratmaktan uzak görünmektedir.

Belgrad Ormam'nda Karanlık Bent (Kömürcü Bendi). Bünyad Dinç

Bibi. G. A. Evyapan, Eski Türk Bahçeleri ve Özellikle Eski İstanbul Bahçeleri, Ankara, 1972; M. T. Pehlivanoğlu, Belgrad Ormanı'nın Rekreasyon Potansiyeli ve Planlama İlkelerinin Tesbiti, Ankara, 1987; F. Yaltmk, Belgrad Ormanı Vejetasyonunun Floristik Analizi ve Ana Meşçere Tiplerinin Kompozisyonu Üzerinde Araştırmalar, İst., 1966.

FAİK YALTIRIK



BELİN, FRANÇOIS-ALPHONSE

(31 Temmuz 1817, Paris - 16 Nisan 1877, Paris) Fransız diplomat ve şarkiyatçı. Küçük yaşlarından itibaren Doğu dillerine ilgi duydu. Paris'te College de France ile Ecole Speciale deş Langues Orientales Vivantes'te Arap, Fars, İbrani ve Türk dillerini öğrendi. 1838-1843 arasında Ecole deş Jeunes de Langues'da öğretmen yardımcısı olarak görev aldı. Fransız hükümeti 1843'te Erzurum'da bir konsolosluk kurunca kançılar ve tercüman olarak buraya atandı. Ertesi yıl aynifgörevle Selanik Konsolosluğu'na geçti. 7 Eylül 1846'da Kahire Konsolosluğu'nda görevlendirilen Belin, Temmuz 1852'de İstanbul'da Fransız Elçiliği tercüman kâtipliğine vekâleten tayin edildi. Doğu dillerine hâkimiyeti nedeniyle "mukaddes yerler meselesi" görüşmelerine katılmak için Kudüs'e gönderildi ve 1853'e kadar orada kaldı. Kırım Savaşı sırasında Mareşal Achille Leroy de Saint-Arnaud'un maiyetinde çalıştı. 10 Mayıs 1854'te İstanbul'daki Fransız Elçiliği'ne tercüman-kâtip unvanıyla atanan Belin, 1868'de İstanbul'da Fransız başkonsolosu oldu.

Belin Osmanlı Devleti'ndeki ve bilhassa İstanbul'daki Katolik mezarlıklarının kuruluş, geliştirme ve bakımı ile ya-

kından ilgilenmiş ve hayatının son yıllarında Osmanlı Devleti'nin iktisat, hukuk ve kapitülasyonlar tarihi ile uğraşmıştır.

Belinin en tanınmış çalışması, 1872' de Le Contemporain, Revue d'Economie Chretienne adlı dergide yayımlanan ve daha sonra kitap halinde basılan Histoire de l'Eglise Latine de Constantinople başlıklı çalışmasıdır. Bu kitap Belin'in hazırlamış olduğu ilavelerle ölümünden çok sonra, İstanbul'daki Katolik kiliselerinde görevli Rahip Arşene de Chatel tarafından yeni bazı notlar eklemesiyle ve Histoire de la Latinite de Constantinople adıyla 1894'te yeniden yayımlanmıştır.

Belin'in İslam ve Osmanlı tarihi hakkındaki araştırmalarının hemen hemen bütünü Journal Asiatique'\& yayımlanmıştır. Bunlardan İstanbul'a ilişkin olan "Memoire sur l'usage et la constitution deş biens de main-morte en pays mu-sulman" (Kasım-Aralık 1852) başlıklı makalede İstanbul kadısının bir hükmü ve Galata mahkemesinin bir kararıyla ilgili açıklamalar bulunmaktadır. "Bibliograp-hie ottomone..." (6. seri, XI [1868] s. 465-491; XIV [1869], s. 65-95; [1871], s. 125-157; 7. seri, I [1873], s. 522-563; IX [1877], s. 122-146). Bu beş makalede İstanbul'da hicri 1281-1283, 1284-1285, 1286-1287, 1288-1289 ve 1290-1293 yıllarında basılan Türkçe kitapların bibliyografyasını vermiştir.

Bibi. F. A. Belin, Historie de la Latinite de Constantinople (yay. A. de Chatel), Paris, 1894, (naşirin girişi), s. 5-10; G. Dugot, Histoire deş orientalistes, Paris, 1870, II, 1-14; Necîb el-Akîkî, el-Müsteşrikûn, Kahire, 1964-1965, I, s. 195-196.

SEMAVİ EYİCE



BELİĞ (Yenişehirli)

(?, Yenişehir [bugün Yunanistan'da] -l 760/61 Eski Zağra [bugün Bulgaristan 'da]) Divan şairi.

İlk eğitimini Yenişehir'de tamamladı. Medreseyi İstanbul'da okudu. Bir müddet müderrislik, sonra da İstanbul'da ve Eski Zağra, Yeni Zağra, Klavna gibi Rumeli'nin bazı kasabalarında kadılık yaptı. Bir ara azledildi ve zor yıllar yaşadı. İkinci defa getirildiği Eski Zağra kadılığı görevindeyken vefat etti.

Beliğ, çağının ilim ve şiir dünyasında seçkin bir yere sahiptir. Çok iyi Farsça bildiği kaynaklarda belirtilir. Şiirleri çok defa Bursalı İsmail Beliğ (ö. 1729) ile karıştırılmıştır. Yegâne eseri Divan'ıdıt (bas. 1842). Divan'mdaki kasideler, orta derecede mevki sahiplerine yazdığı samimi birer şikâyetnamedir. Asıl önemli eserlerinden sayılan müseddes veya ter-ci-i bend nazım şekilleriyle yazdığı müstakil manzumeleri (Kefşgername, Ham-mamname-i Dilsûz, Berbername, Hay-yâtname-i Dildûz ve Sakiname) ise kuvvetli bir gözlem ve keskin bir zekânın ürünüdürler.

Gençlik ve ilk olgunluk yıllarını İstanbul'da geçiren ve şairlik mesleğine burada başlayan (Sevdâ-yı nazm hâk-i Sitanbul'da cûş edip / Oldu Belîğ başı-



ma püsküllü bir belâ) Beliğ, ömrünün sonuna kadar hasret kaldığı İstanbul'u daima anar ve daha ilk günden itibaren özlemle hatırlar (Düştük vatan vatan diyerek akıbet yola / Şad elveda nükhet-i hâk-i Sitanbul'd). Manzumelerinde İstanbul'un canlı tasvirlerinin yanına mizahi epizotlarla günlük hayattan çeşni katmıştır. Şiirleri, 18. yy Türk hayatının mahalli örnekleriyle doludur. Her biri İstanbul kokan müstakil manzumelerinde, ayakkabıcıların, hamamcıların, terzilerin, berberlerin vb özel mesleki dilleri, argoları, terimleri ve sanat faaliyetleri, gelenekleri yalın ve mahalli bir dille anlatılır. Beliğ, Necati Bey ve Bakî'den, Nedim ve Sabit'e uzanan mahallilik cereyanı ve İstanbul Türkçesi akımında önemli bir köprü görevi üstlenmiştir. Folklorik kurgusu hayli zengin olan bu manzumelerden başka şairin çağdaşları hakkında kaleme aldığı hicviyeleri ve gazellerinde de İstanbul'la ilgili pek çok malzeme bulmak mümkündür (Çeşm-i pürhûn ile bu cây-ı meşakkatte Belîğ / Tutya oldu bana hâk-i reh-i istanbul). Her zaman hasretle andığı İstanbul'da konuşulan Türkçenin de değeri onun için pek büyüktür (Türkîzebanı eyle bu tarz ile intihâb / Elyak egerçi nazma ze-bân-i deriyyedir. Bezm-i Tarab'da sana şeker çiğneden Belîğ / Şîrin-lebân-t bel-de-i Kostantıniyyedlr). Bu özlem duygusuyladır ki, pek çok şiirinde isim vermeden İstanbul'un ünlü işrethanelerini, seçkin simalarını, semtlerini, mevsimlerini, tabiatını vb anlatır. Bazen bu anlatımlar şehrengizvari bir eda ve tasvir üslubuna bürünür (Hâk-i leb-i hûbân-ı Si-tanbul gibi daim / Ebnâ-yı zaman cümle müh eyye f iten üzre). Divan'mda, İstanbul semtlerinden bahseden beyitler de vardır. Fatih (Sultan Mehemmed'de seyr eyle Belîğ elbet / Derbeste ise gönlüm anda bulunur Fatih); Sultanahmet, (Bir donanma var Beliğâ cem olup hayli nücûm / Gece Atmeydam'na meş'al yapar mehtâb-ı cerh) ve Okmeydanı bunlardandır (Çekinir dil geze hûbân ile Okmeydanı'n / Korkanm ki yine bir kaşı kemana tutulur).

İtalya'nın

Ravenna

kentindeki



St Vitale

Kilisesi'nde

İmparator

I. lustinianos

(ortada, koyu

renk giysili) ve

maiyetini

gösteren


mozaik panoda

General


Belisarios

(imparatorun

sağında

sakallı).



Asnu Bilban

Yalçın fotoğraf

koleksiyonu

Bibi. Beliğ, Divan, İst., 1258; Ergun, Türk Şairleri, II, 817-820; F. A. Tansal, "Beliğ", M, II, 488-489; TDEA, I, 390-391; İ. Pala, "Beliğ Mehmed Emin", DİA, V, 417; Çelebi, Divan Şiirinde istanbul, 111-115.

İSKENDER PALA



BELİSARİOS

(yak. 505, Trakya ile lllyria arasındaki sınırda [bugünkü Orta Balkanlar] - Mart 565, Konstantinopolis) Bizanslı komutan. Genç yaşta I. İustinianos'un (hd 527-565) muhafız subayı, 526'da Mezopotamya dux'u (sınır birliği komutanı) ve 529'da Magister militum per Orientem (doğu eyaletlerinin ordu kumandanı) yapıldı. 530'da Dara (Mardin'de) yakınlarında Sasanileri yendi, fakat daha bir yıl geçmeden düşmanın imparatorluk topraklarına girmesi ve Kallinikon' daki (Rakka-Suriye) yenilgi üzerine başkente geri çağrıldı. Ocak 532'de Konstantinopolis'te çıkan Nika Ayaklanması(->) sırasında doğru kararlar vererek imparatorluğu kurtardı. Sadık bir savaş birliği ile Hippodrom'a(->) saldırarak çok sayıda asiyi kılıçtan geçirdi. I. İustinianos'un büyük Roma İmparatorluğu' nü yeniden kurma özlemi, Belisarios'u yeni seferlere sürükledi. 533'te küçük bir savaş gücü ile Afrika'ya çıktı. Buradaki Vandal devletini yıktı. Bozguna uğrayan Vandal Kralı Gelimer teslim olmak zorunda kaldı. Bu büyük fetih üzerine 534'te, yanında tutsak kral Gelimer ile birlikte muzaffer bir komutan olarak törenlerle Kons-tantinopolis'e girdi. Bir yıl sonra bu defa İtalya'da bulunan Ostrogot devletine karşı sefere çıktı. Sicilya'yı işgal etti. Zorlu bir kuşatmadan sonra Napoli'yi aldı. Aralık 536'da Roma'ya girdi. Fakat daha bir yıl geçmeden şehir tekrar Gotların saldırısına uğradı. Tüm bunlara rağmen Belisarios kuzeydeki bazı kentleri aldı. 538'de Got Kralı Vitiges çekilmek zorunda kaldı. Roma'yı kurtardıktan sonra önemli bir kent olan Ravenna'yı Gotlar-dan geri aldı. Kazandığı başarılar saray erkânının kıskançlığına sebep olduğundan, I. lustinianos onu başkente geri çağırdı. İmparatorun kuşkuları ve Sasani

BEIİSARİOS KULESİ

152

153

BENIİYAN, SEROPE

B

U

O

Belvünün işletmeciliğini her sene Andrea ve Aleko adındaki iki akrabaya veren Ralliler ortalıkta pek görünmezler, Gazinonun sonundaki çamlı ve kuytu köşede ailece otururlardı. Aleko şişman, çıplak başlı olup, daima koyu renk elbiseler giyer, mutfakla pist arasındaki geçitte durarak zaman zaman müşteriler arasında çıkan kavgalara sinsi, korkak nazarlarla bakar, hiç karışmaz, sanki gazinonun sahibi değilmiş gibi davranırdı. Uzaktan ayrı ayrı herkesi tetkik eder, arada personeline Rumca anlaşılmaz emirler verirdi.



Otelde hemen hiç konfor yoktu. Yüz yıkamak bile bu iki katlı ahşap binada bir mesele olurdu. Ortaçağda olduğu gibi her odada bir tas ve porselen bir güğüm bulunurdu. Gece saat birlere kadar devam eden cazın gürültüsü herhalde uyumak imkânı da vermezdi. Fakat her sene muayyen müşteriler diğer illerden bilhassa Ankara'dan muntazaman otelde kalmaya gelirlerdi. Ortancalar en göze batan ve cidden güzel yetiştirilmiş çiçekler olup, Belvü gazinosuna bir özellik verir, alt katın pencerelerine kadar yükselirdi. Çatıya tırmanan beyaz, sarı sarmaşık gülleri binanın yol tarafındaki yüzünü adeta örterdi. İlkbaharda faaliyet başlar, mevsiminde gazino açılarak müşteriler otele yerleşirdi.

Boyaları dökülmeye başlamış olan iki katlı ahşap otel caddeye dikey yapılmış olup, ön ve arka bahçeler sokaktan kolayca görülürdü. Vaktiyle oteli yapan usta, itina etmiş, dış kaplamaları oymalı olarak döşemişti. Binanın ön ve arka bahçeleri arasında karşılıklı çift kanatlı iki kapı yaz aylarında daima açık tutulur, büyük salonda ağır, yaldızlı bir masa göze çarpardı. Salonun duvarlarında bir kadınla erkeğin çerçeveli resmi sallanır, palabıyıklı erkek sert ürkütücü nazarlarla bir noktaya delercesine bakardı. Müşterilerin kanaatlerine göre bunlar otelin ilk sahipleriydi.

Belvü bahçesinin cadde yüzü yerden elli santimetre yükseklikte bir duvarın üzerine dikilmiş kalın demirli parmaklıklarla çevriliydi. Balo ve konser gecelerinde içerisi görülmesin diye branda beziyle sarılır, bedava seyir önlenirdi.

Müfid Ekdal, Bir Fenerbahçe Vardı, ist., 1987

tehlikesi üzerine 540'ta Konstantinopo-lis'e geri döndü. Sasani Hükümdarı I. Husrev 540'ta "ebedi" barışı bozarak imparatorluk topraklarına girmiş, batıda Akdeniz kıyılarına, kuzeyde ise Karadeniz'in doğu kıyısındaki Lazika bölgesine kadar ilerlemişti. Belisarios, ilerleyen Sasani ordusunu durdurmayı başardı. Başkente geri döndüğünde bir süre gözden düştü. I. lustinianos ona tekrar batı eyaletlerinin ordu kumandanlığını vererek 544'te İtalya'ya Ostrogotlara karşı savaşmaya yolladı. Kralları Totila zamanında Ostrogotlar İtalya'da yine üstünlük kazanmışlardı. Belisarios askeri güç ve para eksikliğinden dolayı Roma'mn Toti-la'nın eline geçmesine engel olamadı. Bu zorluklara rağmen İtalya' mn bir kısmının fethini gerçekleştirdi. İmparatordan başkente geri alınmasını istedi ve burada imparatorluk muhafız alayı komutanı oldu. 559-560 arasında Trakya topraklarını tehdit eden Hunlara karşı Konstantinopolis'i savundu. 562 sonbaharında L İustinianos'a karşı yapılan bir suikasta karışmakla suçlandı ve 8 ay boyunca gözden düştü. Daha sonra masumiyeti kanıtlandı ve affedildi. Kaynaklara göre imparator onun bronz heykelini Augusteion(->) Meydanı'nda, I. İustini-anos(->) heykelinin yanına yerleştirtti. Son senelerinde sakin bir yaşam sürerek Mart 565'te 60 yaşlarında öldü. Büyük savaş stratejisti ve taktikçisi olan Belisarios, Bizans tarihinin en başarılı komutanlarından biri sayılmaktadır. Karısı An-tonina'mn etkisi altında kalan general hayatı boyunca politikaya ilgi göstermedi. Danışmanı olan Kaisareia'lı (Kayseri) Prokopios onun birçok savaş harekâtını anlatmış ve ününün artmasına katkıda bulunmuştur. 12. yy'da çıkan, Konstanti-nopolis sokaklarında dilenen kör Belisarios efsanesinin General Belisarios ile ilgisi yoktur.

Bibi. E. Gibbon, The Histoıy of the Dedine and Fail of the Roman Empire, (yay. haz. J. B. Bury), Londra, 1896, c. IV, s. 40-43; Ostro-gorsky, Bizans, 64-67; J. J. Nonvich, Byzan-tium. The early centuries, Londra, 1990, 205-228; Prokopios, Bizans'ın Gizli Tarihi, İst., 1990.

ASNU BİLBAN YALÇIN



BELİSARİOS KULESİ

Marmara Denizi kıyısındaki surların üstünde bulunan, 62 numaralı kule.

Kulenin yapılış amacı, Teodosius'un Limanı'nda bulunan mendireği korumaktı. Mendirek yıkıldıktan sonra da kule varlığını sürdürdü ve denizden yaklaşık 15 m kadar içerde, 18. yy'a kadar kaldı. Bu durum, ilk kez 1561'de, Gyllius tarafından tanımlandı. Kuleye adını veren Belisarios gözlerine mil çekilerek, İstanbul sokaklarında dilenmek zorunda bırakılmıştı. 12. yy'da ortaya çıkan bir söylenceye göre, o bu kulede hapsedilmişti. O günlere ait Ermeni kaynaklarında ise kule aynı zamanda Papaz Kulesi olarak adlandırılmaktadır.

1760'ta, eski kentin duvarlarının ar-

dında Yenimahalle adıyla ortaya çıkan yerleşim yerinde, kule sağlam bir zemin üzerinde yükseliyor ve bir fırının ocak yeri olarak kullanılıyordu. Belisarios Kulesi, 1873'te, o sıralarda süren demiryolu inşaatı sırasında tamamen yıkıldı.

Günümüzün yayınlarında, Belisarios Kulesi ismi bazen yanlışlıkla, Kumkapı bölgesinde 32 numaralı kuleye verilmektedir. Bibi. Dirimtekin, Marmara Surları, 31-38.

ALBRECHT BERGER

BELLİNİ, GENTILE

(1429, Venedik - 1507, Venedik) Venedik okulunun temsilcilerinden Bellini ailesinin üyesi, İtalyan ressam. Resim konusundaki ilk temel bilgileri babası Ja-cope Bellini'den aldı. Kardeşi Giovanni Bellini'nin ve dönemin ünlü ressamı Mantegna'nın sanatından etkilendi. Perspektif kurallarının titizlikle uygulandığı mimari elemanlarla yüklü büyük boyutlu kompozisyonlarında, Venedik'in tüm zenginliği ve görkemi yansıtılmıştır. Bellini, l474'te dukalık sarayındaki resimlerin onarımında görevlendirildi.

1479'da Venedik'le bir barış antlaşması imzalayan II. Mehmed'in (Fatih) bir ressam istemesi üzerine Venedik yönetimi Gentile Bellini'yi İstanbul'a gönderdi (1479). Dönemin tarihçisi Giovanni Maria Angidello'nun belirttiğine göre sarayda büyük saygı ve ilgi ile karşılanan Bellini ilk olarak Fatih'in isteği üzerine bir Venedik peyzajı yaptı. Birçok ön çalışmadan sonra da Fatih'in portresini tamamladı. Bugün Londra'da National Gallery'de bulunan portre, sanatçının ülkesine dönüşünde yanında götürdüğü ikincil bir çalışmadır. Saraydaki asıl portrenin muhtemelen II. Bayezid döneminde (1481-1512) tutucu kesim tarafından, saray duvarlarında asılı bulunan diğer resimlerle birlikte yok edildiği sanılmaktadır.

Bellini'nin İstanbul'da kaldığı Aralık 1480 tarihine kadar İstanbul konulu birçok peyzaj ile Osmanlı yaşantısını yansıtan resimler yaptığı ve bunların saray duvarlarını süslediği, dönemin tarihçile-rince belirtilmektedir. Bu çalışmalardan çok azı günümüze ulaşmıştır.

Ülkesine dönüşünde "U turco" lakabı ile anılan Bellini, daha sonraki resimlerinde Doğu'nun çekici atmosferini ve et-nografik motiflerini yoğun olarak kullanmış, bu özelliği ile o dönem ressamlarını, özellikle de Carpaccio'yu etkilemiştir. AHMET ÖZEL



BELLO, PHILIPPE

(1831, Venedik - 1911, İstanbul) İtalyan asıllı mimar, ressam ve dekoratör.

Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mimarlık hocalığı ve ressamlığı ile tanınmıştır. Birçok kaynakta Philippe olarak geçen önadı, aynı dönemde İstanbul'da yaşayan İtalyan araştırmacı-yazar Angiolo Mori tarafından, Pietro olarak verilmektedir.

Bello, Venedik'te sahne dekorasyonu eğitimi gördü. Yedi yıl kaldığı Rusya'da sahne dekorları, resini hocalığı ve meydan düzenleme projesi yaptı. İtalya'da Venedik, Palermo, Roma tiyatrolarında ve Milano Scala'da sahne dekorları hazırladı. Napoli Belediye Meydanı'nın planlama çalışmalarına katıldı. Üç yıl kaldığı İskenderiye'de mimarlık yaptı.

Kırım Savaşı sırasında (1853-1856) İstanbul'da idi. Naum Tiyatrosu'nun(->) sahne dekorlarını yapan Merlo ile çalıştı ve ondan resim dersleri aldı. 1866'da İstanbul'da bir Levanten ile evlendi. 1893' te İstanbul'a yerleşti. 1895'te Düyun-ı Umumiye binasının (bugün İstanbul Lisesi) inşaatında mimar Alexandre Valla-ury'nin(-0 yardımcılığını yaptı. Yine Val-laury tarafından projelendirilen Arkeoloji Müzesi'nin, ikinci evre olarak 1898-1903 arasında gerçekleştirilen kuzey kanadının inşaatını yönetti. 1902'de Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nde Vallaury'nin yanında yardımcı mimarlık hocası olarak görevlendirildi. Vallaury'nin, proje ve uygulamalarının yoğunluğu nedeniyle derslere sürekli devam edememesi sonucunda, Bello'nun etkinliği arttı, 1909'da bu görevden ayrıldıktan sonra Yeşilköy'deki evine çekildi ve orada öldü.

Bello, mimarlık alanındaki bu etkinliklerinin yanında üretken ve başarılı bir ressamdı. Pastel örnekler de içeren resimlerinde suluboya tekniği ağırlıklıdır. Devrinin diğer ressamları gibi oryantalizm anlayışına bağlıdır. Resimlerinde, geleneksel mimariyi ve İstanbul kentsel mekânlarını betimlemiş, yerel kıyafetli figürler kullanmıştır.

Bello, yüzyıl başında Osmanlı, Levanten ve yabancı sanatçıların eserleriyle gerçekleşen ve İstanbul kültür-sanat ortamında önemli yeri olan resim sergilerinin de aktif bir katılımcısıdır. 1901'de büyük bölümü oryantalist örneklerden oluşan 170 eserin yer aldığı Birinci İstanbul Salonu'na 17 resimle katıldı. Daha geniş bir katılımın sağlandığı 1902 sergisinde 21, 1903'te ise 23 resmi sergilendi. Bu son sergide, İtalya'daki çalışmalarından oluşan 4 mimari projesi de yer aldı. İstanbul yaşantısını ışıklı bir atmosfer içinde betimlediği resimleri arasında: "istanbul'da Yağmurlu Bir Gün", "Türk Mezarlığı", "Çingenelerin Çadırı", "Sütçü", "Yelkenli Mavna", "Balık Pazarından Görünüm", "Türk Kayıkçılar", "Hamalların Oyunu", "Kırda Türk Kadınları" ve "İstanbul Limanından Görünüm" sayılabilir.



Bibi. A. Mori, Gli İtaliani A Costantinopoli Monografim Coloniale, Modena, 1906; M. Ce-zar, Sanatta Batı'ya Açılış; ve Osman Hamdi, îst, 1971; Anonim, Osman Hamdi ve Sana-yi~i Nefise Mektebi, İst., 1983; S. Germaner-Z. İnankur, Oryantalizm ve Türkiye, ist., 1989. CENGİZ CAN

BELON, PIERRE

(1517, Soultiere - Nisan 1564, Paris) Fransız bilim adamı ve gezgini. Fransa'nın ilk botanikçilerinden olan P. Be-lon, Manş yakınlarında bir köyde doğ-

du. Saksonya'da, Wittenberg'de, Valeri-us Cordus'un yanında okuduktan sonra, 1542'de Paris'te Tournon kardinalinin eczacısı oldu. 1546'da, kardinalin aracılığıyla, İstanbul'a tayin edilen Elçi Gab-riel d'Aramon'un(->) maiyetine girdi. Elçilik heyeti aralık ayında yola çıkarak İsviçre yoluyla Venedik'e, sonra da gemiyle Dubrovnik'e vardı. Oradan Mart 1547'de karadan yoluna devam eden elçilik kafilesinden ayrılarak deniz yolculuğunu sürdüren Belon, Girit ve Ege' den dolaşarak İstanbul'a ulaştı. Daha sonra Limni Adası'na ve Selanik'e yaptığı bir geziden karayoluyla İstanbul'a döndü ve ikinci kez denizden İskenderiye'ye doğru yola çıktı. Aşağı Mısır'ı gezdikten sonra 29 Ekim 1547'de Kahi-re'den hareketle 18 Kasım'da Kudüs'e vardı. Buradan karayoluyla, Suriye ve Anadolu'yu geçerek Bursa'ya ve Mudanya'dan gemiye binerek 1548 baharında yeniden İstanbul'a geldi. Fransa'ya dönüşü 1549'dadır. Osmanlı ülkelerinde gördüklerini Leş observations de plusteurs singularites et choses memo-rables trouvees en Greece, Asie, Judee, Egypte, Arabie et autres pays estranges adıyla 1553'te Paris'te yayımladı. Yapıtın ilgi ile karşılandığı, 1555'e kadar Paris ve Anvers'de üç baskı daha yapmasından anlaşılmaktadır. 1588'de Paris'te bir daha basılan kitabın 1589 ve l605'te Anvers'de yapılan iki de Latince baskısı vardır. Belon, 1564'te Paris yakınlarındaki Boulogne Ormanı'ndan geçerken hırsızlar tarafından öldürüldü.

Belon İstanbul'un genel olarak o dönem gezginlerinin ilgisini çeken yerlerinden söz eder. Bunlar, Roma'da Pant-heon ile karşılaştırılan ve üstün bulunan Ayasofya, Atmeydanı ve orada bulunan sütunlardır. İstanbul'daki büyük camilerin Ayasofya modelinden esinlenmiş olduklarını yazar. Ayrıca, bir doğabilimci olarak, onu, Ayasofya ile Atmeydanı arasında bulunan Arslanhane'deki vahşi hayvanlar ilgilendirir. Bunun dışında Tekfur Sarayı'nda filler beslendiğini yazar. İstanbul'daki meslekler için bazı bilgiler verir. Sırt hamalları çoğunlukla Mısırlıdır, yazı için kullanılan kâğıt dışarıdan, İtalyan tüccarların aracılığıyla gelir. Burada kılıç ve bıçak yapımına, bıçak saplarında ve müzik aletlerinde kullanılan ağaç çeşitlerine, kumaş basma tekniklerine ait ilginç bilgiler vardır.

STEFANOS YERASÎMOS



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin