Ticaret ve sanayi odaları, Osmanlı döneminde kapitalist ilişkilerin yaygınlaşmasına koşut olarak yaygınlaşmıştır. Abdülaziz döneminde gündeme gelmiş, 1882’de “Dersaadet Ticaret Odası” faaliyete başlamıştır. Odalar ile ilgili ilk düzenleme 31 Mayıs 1326 (1910) tarihli “Ticaret ve Sanayi Odaları Nizamnamesi”dir. Nizamnamenin yürürlüğe girmesinden sonra odalar, ülke çapında yaygınlaşmaya başlamış, ne var ki hiçbir amacını yerine getirememiştir (22.4.1341, C.18 İ.109’a ekli Ticaret Encümeni Mazbatası, s.12).
Cumhuriyet döneminde ilk yasal düzenleme 22 Nisan 1925’de kabul edilen 655 sayılı “Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu”dur. Kanun, Hükümetçe hazırlanan 63 maddelik Kanun Tasarısı, İzmir ve İstanbul Ticaret Odaları Kanun Teklifleri ve Odalardan iletilen talimatları inceleyen Ticaret Encümeni tarafından en gerekli olan bölümlerin bir araya getirilmesi ile hazırlanmıştır. Konunun aciliyeti nedeniyle böyle bir yol seçilmiştir. Acildir, çünkü Ticaret ve sanayi erbabı sayısı ve ticari – sınai dallar ve ürünler hakkında bilgilerin toplanması ile Odalar “inkışafı iktisadimiz için pek kuvvetli bir rehber” olarak ticaret ve sanayi etkinliklerin aydınlatılmasını sağlayacaktır (22.4.1341, C.18 İ.109’a ekli Ticaret Encümeni Mazbatası, s.12).
655 sayılı Kanun ile Odalara tüzel kişilik verilerek (md. 1), esnek bir yapıda Odaların görevlerini yerine getirmesi için hukuksal altyapı hazırlanmaktadır. Tüzel kişilik sahibi olması dolayısıyla Odalar kendi adlarına taşınır, taşınmaz mal edinmeye, dava açmaya, borçlanmaya yetkilidir. Ticaret Bakanlığına bağlı olarak (merbut) kurulan (md. 9) Odalar’ın teşkilat ve görevleri, Ticaret Bakanı’nın onayı ve Bakanlar Kurulu kararı ile kararı ile yürürlüğe girecek talimatname ile düzenlenecektir (md. 2) ve Ticaret Bakanlığına teftiş ve kontrolüne tabidir (md. 9). Ayrıca, tüm ticari işletmelerin Odalara kayıt yaptırma zorunluluğu (md. 3) ve aksi takdirde ceza öngörülmesi (md. 5) ile odaların piyasadaki etkinliği garanti altına alınmaktadır. Ayrıca, Odaların ticaret sicillerini düzenlemesi ile ticari ve sınai etkinliklerle ilgili istatistiki bilgi elde edilecektir (md. 4).
Genel olarak bakıldığında, ticaret ve sanayi burjuvazisinin örgütlenmesine dair resmi bir teşvik yapılmıştır. Bu şekilde, ticaret ve sanayi burjuvazisinin talepleri, kamu gücünü doğrudan kullanabilecek bir kurumsal yapı aracılığıyla hayata geçirilebilecektir.
DIŞ İLİŞKİLER VE KOMİSYON TİPİ ÇALIŞMA
1925 yılı diplomatik ilişkiler açısından verimli bir yıldır. Dışişleri Bakanı ve yurtiçi ve yurtdışı örgütünün tüm yıl boyunca diplomatik ilişkiler, diplomatik anlaşmalar ve inceleme komisyonlarının çalışmaları dolayısıyla temas halinde bulunduğu açıktır.
Yıl içerisinde, 6 Barış ve Dostluk Anlaşması (Arnavutluk, İsveç Kıraliyeti, Çekoslavakya Cumhuriyeti, Felement Kıraliyeti, İspanya Kırallığı, Sırp, Hırvat ve Soven Krallığı) ile çeşitli başlıklarda 4 protokol (Gürcistan ile sınırda yaşayanların geçiş hakkı, Gürcistan ile sınırdaki meralardan mütekabilen istifade hakkı, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan, Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri Hükümetleri ile Konsolosluk, Rusya Sosyalist Federatif Şûralar Cumhuriyeti Hükümeti ve Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri ile aktarmasız demiryolu seferi) imzalanmış, daha sonra Meclis onayına sunulmak üzere bir çok ülke ile diplomatik temaslarda bulunulmuştur.
Bu bölümde diplomatik ilişkiler ya da dış ilişkilerin örgütlenmesine değil, önemli diplomatik ilişkileri düzenleyen ve Türk Yönetim Yapısı ile herhangi bağı bulunmayan işlevsel komisyonlara dikkat çekilecektir. Bu komisyonlar, Cumhuriyet tarihinin en önemli başlıklarını oluşturan konulara, Musul sorunu ile mübadele sorunu’na istinaden kurulmuştur. Tarihi öneme sahip bu iki konu başlığı, çalışmada yalnızca örgütlenme açısından incelenmiştir.
Musul Meselesi ve Musul Tahkik Komisyonu
Türkiye – Irak sınırı, 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Anlaşması’nda karara bağlanamayan tek sınırdır. Lozan Anlaşması’nın 3. Maddesi’ne göre, “Türkiye ile Irak arasında hudut [sınır] 9 ay zarfında Türkiye ile Büyük Britanya arasında sureti muslihanede [barış yolu ile] tayin edilecektir.” Belirlenen süre içerisinde sorun çözülemediği takdirde, “ihtilaf Cemiyeti Akvam14 Meclisine arz olunacaktır” (Düstur, 3. Tertip, C.5, 11 Ağustos 1339 – 19 Teşrinievvel 1340, s. 13 – 357).15
İngiltere 5 Ekim 1923 tarihinde Türkiye’ye başvurarak Musul konusunda ikili görüşmelere başlanmasını talep etmiştir. Sorunun çözümü için 19 Mayıs 1924’de toplanan Haliç Konferansı, sonuçsuz dağılmıştır (Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey, 9.1.1926, ZC C.21 İ.38 s.90). Bunun üzerine, Lozan Anlaşması’nda belirlenen süre içerisinde anlaşma sağlanamaması sonucu 6 Ağustos 1924’de Musul sorunu Cemiyeti Akvam’a (Milletler Cemiyeti - MC) iletilmiştir.
MC Meclisi’nde Musul meselesi 4 müzakerede ele alınmıştır. 1924 yılı içerisinde yapılan 1. ve 2. müzakereler sonucunda Meclis, Musul’da Türkiye ile İngiltere arasında sınır çatışmalarının yoğunlaşması ve Süleymaniye şehrinin bombalanıp, İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine, Türkiye’nin başvurusuyla, 30 Eylül 1924 tarihli oturumunda (http://www.inkilap.info/turkiye-ingiltere-iliskileri-ve-musul-sorunu) Musul sorununu yerinde tespit etmek üzere bir komisyon oluşturulmasına karar vermiştir: Musul Tahkik Komisyonu (Musul Araştırma Komisyonu). Komisyon, tarafsız niteliği itibariyle, sorunun tarafları olan İngiliz, Türk ve Irak’tan temsilcilere yer vermemekte; İsveç, Macaristan, Belçika’dan üç temsilciden oluşturulmaktadır. Musul Tahkik Komisyonu’nun görevi, yerinde inceleme yaparak, durumu ve önerilerini rapor haline getirerek MC Meclisi’ne iletmektir. Komisyon kendi çalışma ilkelerini kendisi düzenleyecektir (http://www.inkilap.info/turkiye-ingiltere-iliskileri-ve-musul-sorunu).
Mübadele Sorunu ve Muhtelit Mübadele Komisyonu
30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da imzalanan “Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Sözleşme ve Protokol” ile başlayan Türkiye ile Yunanistan arasındaki mübadele (karşılıklı nüfus değişimi), 1925 yılında iskan sorunu ve taşınmaz malların yönetimi ile gündemdedir. Mübadillerin kabulü, iskan edilecekleri yerlerin seçimi, yerleştirilmesi, üretici etkinliklerde bulunabilmeleri için gerekli araçların sağlanması, hem merkezde hem de yereldeki yöneticilere büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
1925 yılında birbiri ile yakından ilgili iskan ve taşınmaz mallar sorunlarını düzenleyen iki Kanun kabul edilmiştir.
İlki, yılın hemen başında, 19 Ocak’ta kabul edilen 543 sayılı “Yunan Tebasına Ait Emvali Gayri Menkülenin İdaresi Hakkında Kanun”’dur. Kanun, Yunanistan Hükümeti’nin Yunanistan'da ya da dışarıda yaşayan Türklerin gayrimenkullerine el koymasına karşılık çıkarılmıştır. Buna göre, “Türkiye’de bulunmayan Yunanlılara ait taşınmaz mallar, milli emlak gibi Maliye Bakanlığı’nca idare edilecektir. Taşınmazlardan sağlanan gelirler, 18 Teşrisani (Kasım) 1912’den önce Yunanistan’ı terk etmiş olan veya çok eskiden Yunanistan dışında yaşayan Türk halkına, Yunanistan’da bulunan taşınmazlarını kullanmaktan alıkoyuldukları sürece taşınmaz malların gelirleri oranında eşit olarak dağıtılır; gerektiğinde Türkiye’deki Yunanlıların mülklerinin idare edilmesine de bu Kanun gereğince Hükümet yetkilidir” (RG:25.1.1341/83).
Diğer düzenleme, 28 Haziran tarihli 675 sayılı “Mahalli İskânlarını Bilâ Mezuniyet Tebdil Eyleyen Mühacir ve Mültecilerle Aşair Hakkında Kanun”dur. Kanun ile mübadil ya da gayrimübadil muhacir,16 aşiretler ve mültecilere17 Hükümetçe gösterilen ya da gösterilecek yerlerde 5 yıl oturma zorunluluğu getirmektedir. Hükümet izni olmadan iskan edildikleri yeri terk edenler, iade olunacaktır (md. 1). İskanın Hükümet’in yönlendirmesi ve zorunlu hale getirilmesi ile göç engellenmeye çalışılmaktadır (ZC C.19 İ.16).
İskan ve gayrimenkul sorunları bağlamında mübadelenin yönetimi için üç düzeyli bir örgütlenmeye gidilmiştir: Uluslararası düzeyde Muhtelit Mübadele Komisyonu (Karma Mübadele Komisyonu), Hükümet merkezinde İçişleri Bakanlığına bağlı İskan Heyeti Teftişiye (hali hazırda iskan genel müdürlüğü ve burada muhacirin şubesi bulunmaktadır) ve taşrada iskan ve imar komisyonları.
Muhtelit Mübadele Komisyonu, 30 Ocak 1923 tarihli adı geçen Kanun ile kurulmuş, görev, yetki ve sorumlulukları aynı Kanun ile belirlenmiştir. Komisyon, dörder Türk ve Yunan Hükümeti temsilcileri ile MC’ce seçilecek Birinci Dünya Savaşına katılmamış üç ülkeden birer üyeden oluşturulmuştur. Başkan da tarafsız üyeler tarafından dönüşümlü olarak seçilecektir (Çelebi 2006, 108). Komisyon’un görevi, göçü denetlemek, taşınır ve taşınmaz mal tasfiyesi, taşınır değeri tespiti ve bırakılan mallara ait düzenlenen borç belgelerini düzenlemektir. Giderler Türk ve Yunan Hükümetleri tarafından karşılanacaktır ve Komisyon kararları bağlayıcıdır (Çelebi 2006, 108 - 109).
Henüz yılın başında, 4 Şubat’ta Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun Fener Rum Patrikhanesi Başpapazı seçilen Konstantin’i mübadeleye tabi tutulacaklar arasında ilan etmesi ile Yunan Hükümeti ile Türkiye arasında diplomatik kriz yaşanmıştır. Yunan Hükümeti, Konstantin’in 1918 yılında İstanbul’da ikamet ettiğini, bu nedenle bu tarihte İstanbul’da ikamet ederek Ortodoks Kilisesi’nin tebası olanların mübadeleye tabi tutulmayacağına istinaden bu kararın siyasi bir karar olduğunu iddia etmektedir. Bu doğrultuda, Yunan Hükümeti Konstantin'in sınır dışına çıkarılmasını siyasi ve dini bir mesele olarak göstermiştir (ZC C.13/1 İ.47). Oysa, Muhtelit Mübadele Komisyonu Konstantin’in seçim öncesinde mübadeleye tabi olacağı uyarısını yapmıştır. Meclis'de yapılan görüşmede ise mübadelenin kanuni olduğu ve Yunan Hükümetinin bu meseleyi Hristiyanları Türklere karşı kışkırtmak amacıyla kullandığı belirtilmekte, bunun bir iç mesele olduğu ve Yunan Hükümetinin buna karışmasının engelleneceği belirtilmektedir (ZC C.13/1 İ.47).
Başpapaz Konstantin üzerinden yaşanan kriz, mübadele konusundaki çözümsüz başlıklardan biridir. Çelebi, “İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerini mübâdeleden muaf tutan ikinci maddenin, İstanbul'da mümkün olduğu kadar fazla sayıda Rum bırakmak isteyen Yunan Hükümeti” tarafından kullanıldığını belirtmektedir. Sorun, Muhtelit Mübadele Komisyonu’nca çözümlenememiş, MC kararı ile Uluslararası Daimi Adalet Divanı'na götürülmüştür. Adalet Divanı’nın 21 Şubat 1925 tarihinde aldığı kararlar taraflar arasındaki anlaşmazlığı çözümleyememiştir (Çelebi 2006, 117-118).
Komisyon’un tüm yıl boyunca tasfiye talepnameleri ile ilgilendiği anlaşılmaktadır. Tasfiye talepnameleri, mübadele sırasında mübadillere ait taşınır ve taşınmazların tutulduğu zabıttır. Bu zabıt evrakları, iskan edilen ülkeye sunulmakta ve bu doğrultuda üretim araç ve gereçleri belirlenmektedir (Çelebi, Mübadillerin Yunanistan'daki Mal Kayıtları ve Muhtelit Mübadele Komisyonu Tasfiye Talepnameleri 2006). 1925 yılında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü – Cumhuriyet Arşivleri’nde 15 bine yaklaşan belge bulunmaktadır.
“İskân Heyeti Teftişiyesi” 5 Nisan’da çıkan kararname ile İçişleri Bakanlığına bağlı kurulmuştur (1760 sayılı BK Kararı, Düstur III. Tertip C.6). Heyet, on müfettişten oluşacak ve teftiş dairelerinde muhacirin iskan, iaşe, sağlık durumlarını kontrol etmek, emlâk dağıtımını koordine etmek gibi görevleri yerine getirecektir. 11 Haziran’da İçişleri Bakanı Cemil Bey başkanlığında toplanan Teftiş Heyeti, muhacirlerin Hükümet'in belirlediği yerlere sevk edilmesi, sevk edilmek istemeyenlerin iadesi, bulunan yıl içerisinde Avrupa'dan başka muhacir kabul edilmemesine karar vermiştir (HM, 11 Haziran 1925).
İllerde ise, iskan ve imar komisyonları işleri yürütmektedir. 20 Ocak tarihli 1426 sayılı BK kararı ile kabul edilen talimatname ile illerde imar ve iskan komisyonları kurulmakta ve görevleri belirlenmektedir (Düstur III. Tertip C.6). Teffiz komisyonu, en büyük mülki amirin başkanlığı altında defterdar veya muhasebe veya mal müdüründen ve iskan ve ziraat ve Tapu Müdür veya memurlarından oluşturulmaktadır. Tekrar bak Düstur’dan…
Dostları ilə paylaş: |