I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə20/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   129

Âdile Sultan Kasrı

Erkin Emiroğlu, 1993

sofanın eyvanları olan birer sahanlığa açılmaktadır. Bu mekânlar sofadan üç basamak ve ajurlu korkuluklarla ayrılmışlardır. Sekiz köşeli yıldızlardan oluşan arabesk ajur, orta sofa motifine uygun düşmüştür. Başoda, iki tarafındaki büyük odalarla ve ayrıca servis-bekle-me mekanlarıyla bağlantılıdır.

Uzun eksenin öteki ucunda yer alan merdiven ise, iki kollu, ahşaptan neo-barok üslupta biçimlendirilmiş bir öğedir. Eğrisel planlı bu merdivenin ilginç olan yanı, merdiven altında limonluk kirişini taşır gibi görünen, bir tür perdeleme işlevi üstlenmiş ince sütuncukların neogotik biçimleridir. Ancak bunlar öylesine ince ve aralıklıdır ki, görsel planda bir ön yüz oluşturamazlar; üstelik arkalarındaki kısım üç büyük pencere ile aydınlanmış olduğu için bir ışık-gölge kontrastı veya yüzey yanılsaması da olmaz. Gerçekte bu düzenleme, oryantalist eğilimlerle henüz tanışan bir mimari geleneğin hecelemeleri gibi düşünülebilir ve salt bu nedenle ilgi çekici olabilir.

Bu merdivenin bir diğer özelliği, orta salondan ayrı olarak kapalı bir mekân içinde düzenlenmiş olmasıdır. Planın simetrisini daha rijit kılan bu hayli tutuk düzenleme içinde söz konusu merdiven daha sonraki yıllarda görülen ve orta sofa/salon mekânına gösterim ve genişleme öğesi olarak katılan örneklerden ayrılmaktadır.

Birinci katın planını aynen yineleyen ikinci kattaki orta salon, enine eksen üzerinde yapının cephelerine kadar uzanan geniş bir eyvan biçimindeki yan mekânlara açılmaktadır. Uzun eksen doğrultusunda ise mekân, her iki tarafta da genişletilmiş ve köşeler yuvarlatıl-mıştır. Böylece ortada oval bir zemin elde edilmiştir. Ancak orta mekânın bu açınımları, bütünleşik bir örtü sistemi ile karşılanmamaktadır. Ortada ahşap kaburgalı, basık kubbe biçimli bir çökertme tavan vardır. Merkezi vurgulayan ve orta sofanın geleneksel bağlamına referans veren bu örtü motifi, kare biçimli bir korniş tabana oturmaktadır. Yan hacimlerin de korniş ve kirişlerden

oluşan bir tür kompartımanlı örtü sistemi vardır.

Dışarıda, yapının kitlesinde başoda ve bağlı odalar grubu, dikdörtgen ana kitleden çıkmalar yaparak belirginlik kazanırlar. Bu çıkmalar, yapının volümetri-sindeki tam ve mutlak simetriyi ve aksi-yaliteyi de vurgular. Bu simetri, birbirine eşit kat yükseklikleriyle birlikte yapıya bir denge ve durağanlık da vermektedir.

Simetri ve dengenin yanısıra, yüzeylerin ele alınışında iki özellik daha dikkati çekmektedir.

Biri, yüzeylerin bir geometrik çerçeveleme sistemine bağlanmış olması, ikincisi ise cephede az sayıda eleman çeşidi kullanılmasıdır. Fransa'da ampir döneminde belirginleşmiş olan bu çerçeveleme düzeni, burada yapının ve cephenin simetrisine katkıda bulunan, hattâ bir modül sistemi oluşturan planın geometrisini cephede yansıtan bir düzenleme olmaktadır.

Cephede kullanılan az sayıda eleman ise aynı profil ve biçimle yinelenen pi-lastrlar, korniş ve pencerelerdir. Bu mimari öğeler, aynı zamanda cephenin dekoratif elemanları olma işlevini de üstlenmişlerdir.

Cephede bütün köşeler yivli pilastr-larla tutulmuş, girişler ayrıca iki yandaki küçük pilastrlarla belirtilmiştir. Pilastrlar korentiyen başlıklarla sonlanmaktadın

Klasik profilli kornişler dikkatli bir duyarlıkla düzenlenmişlerdir. Pilastr hizası olan yerlerde dekoratif destek parçaları (modillon) ile tutulan ensiz tablalar vardır. Cephe, üstte daha büyük ölçekteki destek parçaları dizisi ile kuvvetlenen bir kornişle bitirilmektedir.

Pencerelere gelince, odalar grubu ve girişin çıkmalı kısımlarında birinci katta yarım daire kemerli, ikinci katta basık kemerli pencere grupları düzenlenmiştir. Çok birimli bir profil takımıyla hacim kazanan daire kemerler, üzengilerinin altında geç ampir üslupta yüksek desteklere oturmaktadır. Profilleri ise cephedeki çerçeveleme sistemi ile bütünleşir. Kemer içleri beş dilimli kayıtlarla bölümlenmiştir.

Giriş ve orta mekân bölümü, cephede denge ve durağanlığı bozmaksızın ayrıntılardaki değişikliklerle belirtilmişlerdir.

Birkaç kez onarılmış ve işlev değiştirmiş olan kasrın içi yenilenmiş ve bezemeler elden geçirilmiştir. Özgün durumunu koruduğu gözlemlenen kesim, giriş holünün duvarlarındaki mermer panolardır. Özenli bir torna işçiliği ile çalışılmış olan merdiven de özgün olmalıdır.

Bibi. Konyalı, Üsküdar Tarihi, II, 152-155; İKSA, I, 276-277; Eldem, Türk Evi, II, 268-269.

AFiFE BATUR



ÂDİLE SULTAN MEKTEBİ

Fatih İlçesi'nde, Küçükmustafapaşa Ma-hallesi'nde, Vakıf Mektebi Sokağı'nda, kiliseden dönme Gül Camii'nin karşısında bulunmaktadır.

II. Mahmud'un kızı Âdile Sultan (1826-1899) tarafından 1285/1868 yılında yaptırılan bina 1969'dan beri kütüphane olarak kullanılmaktadır. Birtakım onarımlar geçirmiş olmasına rağmen özgün biçimini koruyabilmiştir.

Halic'e (kuzeye) doğru alçalan meyilli bir arazi üzerinde yer alan ve "L" biçiminde bir alanı kaplayan mektepte, iki esas kat ile odunluk-ardiye olarak kullanılan kısmi bir bodrum katı bulunmaktadır. Muhtemelen moloz taş ve tuğla ile örülmüş olan duvarları içerden ve dışardan sıvanmış, ancak iç mekândan algılanabilen basık kemerlerle geçilen kapı ve pencere açıklıkları dışardan dikdörtgen açıklıklı kesme taş söverlerle çerçevelenmiştir. Yapı, kiremit örtülü bir ahşap çatı ile donatılmış, mekânların ahşap tavanlarında, çıtalardan müteşekkil ince uzun dikdörtgenlerin sıralandığı "çubuklu" demlen taksimat uygulanmıştır.

Mektebin girişi, Gül Camii'ne bakan doğu cephesinin geriye çekilmiş olan kesiminde yer alır. Devrinden kalma ahşap kapı kanatlarında, ortadaki dikdörtgen, altta ve üsttekiler kare olmak üzere üçer adet tabla bulunmakta, dikdörtgen tablaların ortasında güneş motifleri ile bunları kuşatan baklava şeklinde çerçeveler, ayrıca köşelerde çeyrek güneş motifleri, kare tablalarda ise yuvarlak madalyonlar görülmektedir. Girişin üzerinde, yapının banisini ve inşa tarihini veren, talik hatlı, on mısralık

Âdile Sultan Mektebi

M. Baha Tanman, 1993

Osmanlıca manzum kitabe yer almaktadır, iki yandan "C" şeklinde kabartmalarla kuşatılmış olan kitabenin üzerine "T.C. Kültür Bakanlığı Âdile Sultan Halk Kütüphanesi Memurluğu" yazılı, oldukça çirkin görünümlü bir ahşap levha kondurulmuştur. Bu levhanın arkasında, kitabeyi taçlandıran beyzi bir madalyonun içinde Sultan Abdülaziz'in tuğrasının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Zemin katta, girişi izleyen ve buna göre simetrik konumda iki pencere ile aydınlanan taşlığın solunda, üst kata çıkan merdiven, sağında da dört adet kapı ile karşılaşılır. Kapılardan biri bodruma inen merdivene, ikisi, muallim odası türünden fonksiyonlara tahsis edildiği anlaşılan mekânlara, biri de, cephede taşkınlık yapan küçük dershaneye geçit vermektedir. Üst katta, merdivenin ulaştığı sofanın güneyine hela, batısına bir pencere ile sofanın gözetlendiği bir oda, kuzeyine büyük dershane yerleştirilmiştir. Sofanın, Gül Camii (doğu) yönüne bakan duvarında, iki pencere arasında, devrinden kalma küçük bir çan günümüzde hâlâ durmaktadır. Halen okuma salonu olarak kullanılan büyük dershane, binanın derinliğince uzanan dikdörtgen planlı, ferah bir mekândır. Güney duvarında bir, diğer duvarlarda da üçer tane olmak üzere toplam on adet pencere ile aydınlanmaktadır.

Âdile Sultan Mektebi, gerek Batılı örneklerden mülhem tasarımı gerekse de cephelerine, yine Batı kökenli ampir üslubunun egemen olması ile Osmanlı sıbyan mekteplerinin geleneğinden tamamen ayrılmakta, Tanzimat döneminin yarattığı, tedrisat bakımından eskisinden oldukça farklı yeni mektep tipinin ilginç bir örneğini teşkil etmektedir. Ayrıca mektep binası ile bunun güney yönünde bulunan ve kendisi gibi ampir üslubunun özelliklerini sergileyen, Şaban 1307/1890 tarihli Mehmed Sadık Efendi Çeşmesi bir bütün oluşturmakta, tam karşısında yer aldıkları Gül Camii ile küçük bir meydanı çevrelemektedir. Gül Camii'nin, mektebin giriş cephesine bitişik olan sekizgen şadırvanı ile bunun yanı başında yükselen asırlık çınar ağacı bu meydancığı anlamlı kılan unsurlardır. Bibi. İSTA, I, 217.

M. BAHA TANMAN

ÂDİLE SULTAN NAMAZGAHI

Dudullu'da bulunan bu namazgah esasında, 18. yy'da yapılmış bir çeşmenin arkasındadır. 1730 yılında Hafız Abdül-kerim Ağa'mn yaptırdığı çeşme, 1886-1887 yılında Âdile Sultan tarafından ihya edilmiş olduğundan onun adıyla anılır.

Dudullu'nun esas meydanında trafiği engellediği gerekçesiyle çeşmenin yer değiştirmesi 1985-1986'da uygun görülmüştür. Önünde hayvanların su içmesi için ayrı yalakları bulunan çeşmenin belirli bir üslubu olmadığından, şimdiki biçimini Âdile Sultan tarafından yaptırı-

lan tamirde aldığı sanılır. Tek bezemesi bir bitki kabartması olan oyma taşıdır. Üstünde son tamire ait olduğu açıkça görülen bir alıntaşı bulunan çeşmenin arka yüzüne bir mihrap işlenmiştir. Böylece arkasındaki düzlüğün bir namazgah olduğu anlaşılır. Mihrabın varlığı, bu arka yüzeye güzel bir hatla işlenmiş bir ayetle de vurgulanmıştır.



Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 334-336, no. 264/58; U. Derman, "Osmanlı Devri Şehir ve Menzil Yollarında istirahat ve İbadet Yerleri (Namazgahlar)", Atatürk Konferansları, V (1971-1972), Ankara, 1975, s. 292-293, res. 23.

SEMAVİ EYİCE



ÂDİLE SULTAN SARAYI

Kandilli'de Akıntıburnu sırllarındaki düzlükte bulunmaktadır. Sarayı çevreleyen koruluğa sahil yolundaki kapısından girilir. Tepeye dolanarak çıkan yoldan sonra saraya varılır. Düzgün bir biçimi olmayan saray arsasının ön yüzü sahil yolunda, arka cephesi Sıraevler Sokağindadır.

Saray, Sultan Abdülmecid tarafından kız kardeşi Âdile Sultan(-*) için Tophane Müşiri Halil Paşa'dan satın alınan konağın yerine Sultan Abdülaziz tarafından 1876'da Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır.

Bina, uzun bir dikdörtgen kitle olarak kayalık ve eğimli bir arazi üzerine doğu-batı yönünde yerleştirilmiş; batı cephesi Boğaziçi görünümüne yönlendirilmiştir. Bu konumundan ötürü saray, önde (batı) üç, arkada iki katlıdır. Saray, yaklaşık 32x93 m boyutunda dikdörtgen bir taban üzerindedir. Elli beş odası vardır.

Planı şematik olarak üç bölümden oluşmaktadır:

Batı bölümü: Âdile Sultan'a ait olan bu bölüm, yüksek bir subasman üzerindedir. Sarayın birinci kattaki cümle kapısına iki kollu bir merdivenle çıkılır. Dört kolonla taşınan bir şahnişin, girişin üstünü örter ve revaklı bir sahanlık oluşturur.

Girişte mermer döşeli büyük bir taşlık ve iki yanında büyük odalar vardır. Merdiven kirişini taşıyan bir çift kolonun iki yanında yükselen iki kollu bir merdivenle üst kata çıkılır. Sultanın özel dairesinin bulunduğu üst katın, zemin ile benzer bir şeması vardır. Yalnız buradaki salonun veya sofanın denize bakan cephesine, girişin üzerini örten şahniş eklenmiştir. Beş pencere ile manzaraya açılan sofanın iki yanında büyük salonlar bulunmaktadır. Sofa, merdivenin iki yanından birer koridorla orta bölüme bağlanır.

Doğu bölümü: Bu bölümün girişinde uzun ve büyük bir taşlık vardır. Geniş ve rahat bir merdivenle üst kata ulaşılır. Bu katın da odaları büyük bir sofa konumunda olan salonun kuzey ve güney tarafında yer almaktadır. Salonun doğu ucunda servis hacimleri, batı kenarında ise orta bölüme açılan kapılar bulunmaktadır.

r

ÂDİLE SULTAN TÜRBESİ

85

ADLİYE SARAYI

Merkez Bölüm: İstanbul saraylarında genellikle harem ve selamlık olarak kullanılan simetrik bölümlü şema, ortada daima bir merkez mekânla bağlanır (bak. Beylerbeyi Sarayı). Burada da aynı şema kullanılmıştır. Sarayın Âdile Sultan'a ait oluşu nedeniyle, farklı bir kullanıma sahip olsa da merkez bölüm, şemadaki yerine yerleştirilmiştir.

Büyük bir oval salon bu bölümün dominant elemanıdır. Uzun ekseni yaklaşık 28 m, kısa ekseni ise 10 m kadar olan oval salon, geleneksel bir form kullanılarak, kısa ekseni üzerinde iki yana doğru birer eyvan benzeri öğe ile genişletilmiştir. Salon ahşap bir tavanla örtülüdür; ortada plana paralel olarak oval biçimli ve yükseltilmiş bir eğrisel örtü düzenlenmiştir. Dörder kolonun taşıdığı bu örtü biçimi buradaki merkezi mekânı belirlemektedir.

Oval salon, yapının içinde yüzeylerinin ele alınışı ve dekoratif ilgi yoğunluğu bakımından da en ilgi çekici bölümü meydana getirmektedir. Geç rokoko denilebilecek bir üslup özelliği taşıyan zengin ve yüklü bir bezemesi vardır. Tüm bezeme, örtü kesiminde yer almaktadır. Duvarları büyük olasılıkla bir onarımda sıvanmış olmalıdır.

Eliptik örtü, simetrik yerleştirilmiş değişik çaplı dairelerin içine ve dışına istif edilmiş bezemeler taşımaktadır. Daireler, meandr motifli bir çevre ile ortası akantus yapraklı bir madalyon ve sekiz köşeli yıldızlar olarak istiflenmiş kıvrım-dal motifli bir göbekten oluşmaktadır. Kıvrımdal gruplarının ortasında arma (trophee) motifi vardır. Daireler dışındaki alanlar, baklava biçimli kafesle ze-minlendirilmiştir.

Eliptik tavanı taşıyan kolonlar yuvarlak gövdeli ve kompozit başlıklıdır. Yanlarında çatılmış meşe dalından birer çelenk motifinin bulunduğu yastıklar vardır.

Bu denli yoğun olmasa da binanın diğer kısımlarında da özenli bir dekoratif çabanın ürünleri görülmektedir. Âdile Sultan dairesinin bezemeleri oval salondan farklı olarak geometrik bir disiplin içinde çerçevelere bağımlı kılınmış; simetrik ve oldukça klasik örneklerdir.

Saray, dış görünüşü bakımından, çok sade bir düzenlemeye sahiptir. Cephelerde üçlü pencere birimlerinden oluşan bir gruplama fark edilmektedir. Pencereler daire kemerli, basık kemerli veya düz atkılıdır. Kısaca, neoklasik bir cephe anlayışının belirgin olduğu söylenebilir.

Sarayın içinde yer aldığı koruda bazı müştemilat binaları da vardı.

Sarayın arkasında bulunan ve Sıraev-ler Sokağı'na bakan ve ilk işlevi bilinmeyen bina, yemekhane ve kitaplık olarak kullanılmaktadır.

Sarayın doğusunda bulunan aşçı ve seyis yatakhanesi bugün mevcut değildir. Batıda, sahil yolu üzerinde saray mensupları için yaptırılmış bina, satılmıştır.

Âdile Sultan'ın sarayın aşağısındaki yalısının bahçesinde bir deniz hamamı bulunduğu, saraya yol üzerinden geçen kapalı ahşap bir köprü ile bağlandığı söylenmektedir.

Saray, 1916 yılında Kandilli Âdile Sultan İnas Mekteb-i Sultanisi adıyla okula dönüştürüldü. Daha sonra Kandilli Kız Lisesi adıyla faaliyet gösteren okulun yetersiz kalması nedeniyle bahçe içine, alt kotlarda iki modern (betonarme) bina yapılarak eğitim hacimleri buraya alındı ve saray öğrenci yatakhanesi olarak ayrıldı. 1986 yılında da yandı. Bibi. S. Ayverdi, Boğaziçi'nde Tarih, İst., 1968, s. 337; Konyalı, Üsküdar Tarihi, II, 157; M. Celalettin Atasoy, Kandilli'de Tarih, İst., 1982, s. 93-96; Şehsuvaroğlu, Boğaziçi, 92; S. Eyice, "Âdile Sultan Sarayı", DlA, I, 383-384.

AFİFE BATUR



ÂDİLE SULTAN TÜRBESİ

Eyüp, Bostan İskelesi Caddesi'nde, Hüsrev Paşa ve Mahmud Celaleddin Efendi türbelerinin bulunduğu yapı grubunun bir bölümüdür.

Âdile Sultan'ın(->) adını taşıyan türbe, büyük bir ihtimalle sultanın ölümünden (1899) epeyce önce inşa edilmiştir. Buraya ilk önce eşi Sadrazam Mehmed Ali Paşa (ö. 1868) ile kızları Hayriye Hanım Sultan'ın (ö. 1869) gömülmüş olmaları bu ihtimali güçlendirmektedir.

Âdile Sultan Türbesi

Nazmı Timuroğlu, 1993

Dikdörtgen planlı türbe, ortadaki çapraz tonozlu odaya açılan karşılıklı iki odadan ibaret bir ev görünümündedir. Kare odalar birer kubbe ile örtülüdür ve mezarlar bu bölümlerdedir.

Türbenin duvarlarında, 19. yy'in tipik barok tarzında kalem işleri bulunur. Ortadaki yuvarlak alınlıklı kapı ile pencerelerin demir parmaklıklarında da ince bezemeler vardır.

Bibi. Akakuş, Eyyûb Sultan, 164; Unsal, Türbeler, 77-120; Demiriz, Türbeler, 14-15; Has-kan, Eyüp Tarihi, I, 151-153.

YILDIZ DEMİRİZ



ÂDİLŞAH KADIN CAMÜ

Edirne Kapısı'nın kuzeyinde Tekfur Sa-rayı'nın karşısında olan Âdilşah Kadın Camii1 ne, evvelce bu Bizans saray kalıntısı içinde ve avlusunda çalışan şişe atölyesinden dolayı Şişehane Camii de deniliyordu.



Âdilşah Kadın Camii

Erkin Emiroğlu, 1993

Geçen yüzyıl sonlarında amatör Bizans arkeolojisi uzmanları (Dethier, Mordtmann, Mehmed Ziya) bu caminin yerinde evvelce Ayios İoannes kiliselerinin bulunduğu yolunda yanlış bir görüşü paylaşmışlardır. Bu kilise arsası söylentisi bütünüyle asılsız olup, Âdilşah Kadın Camii temelden itibaren bir Türk eseri olarak 19. yy'in başlarında yapılmıştır. Cami, Hadîka'nın yazılışından sonra yapıldığı için bu eserin yazmaları ile baskısında yer almaz. Ancak bir yazma nüshada etraflı surette yer alır.

Bu yazmadaki kayda göre, Şişehane Camii, Beyhan ve Hatice sultanlar tarafından anneleri Âdilşah Kadın1 in ruhu için 1220/1805-06 tarihinde yaptırılmıştır. Aynı yazmadaki kenara yazılmış bir notta ise, sultanların bir gün Şişehane'yi ziyaretlerinde, buradaki Şişehane kapısı üstündeki küçük mescidin harap halde bulunmasından sanatkârların şikâyeti üzerine, kagir olarak esas camii inşa ettirdikleri belirtilir. Arşivdeki bir belgede ise Recep ve Zilkade 1210/1795-96 tarihlerinde buradaki mescidin yapımı ve vakfedilişi ile ilgili kayıtlar vardır. Bütün bu bilgilerden çıkan sonuca göre, Âdilşah Kadınefendi, 1210/1795-96 yıllarında Tekfur Sarayı önünde ahşap olarak bir sıbyan mektebi ile bir küçük mescit yaptırtmış, ölümünden sonra kızları Beyhan ve Hatice sultanlar, daha uygun bir arsada annelerinin hatırasına, oldukça gösterişli olan kagir camii inşa ettirmişlerdir.

Âdilşah Kadın, III. Mustafa'nın (1757-1774) üçüncü kadını idi. 5 Ramazan 1218/19 Aralık 1803'te ölmüş ve Laleli Camii avlusuna caddeden girişin kenarındaki açık türbeye gömülmüştür (bak. Laleli Külliyesi).

Âdilşah Kadın1 in sağlığında yaptırdığı Tekfur Sarayı'nda, Şişehane girişine komşu ve kitabesine göre 1209/1794-95 tarihli olan ahşap sıbyan mektebi ise çok eskiden ortadan kalkmıştı. Cami sağlam bir halde duruyorken, bilinmez bir sebeple 1930'lu yıllarda terk olunarak yıkılmaya bırakılmış ve 1942-1943'te bütünüyle duvarları indirilerek, sadece

temel izleri kalmış, 1947'den sonra yerine bir gecekondu yapılmış, az sonra da caminin temelleri üstüne bir ev inşa edilmiş ise de, birkaç yıl sonra bu ev de yıktırılarak sadece duvarlarının alt kısmı kalmıştır. 1977'den itibaren vakıfların da yardımıyla Âdilşah Kadın Camii yeniden yapılmış ve ibadete açılmıştır. Bu restorasyonda genellikle eski görünüşüne uyulmakla beraber, minare nispetleri eskisine nazaran değişik olmuş, yan duvarında olan kitabesi, cami yıktı-rılırken kaldırılmış, fakat ihya edildikten sonra tekrar yerine konulmamıştır.

Hatice Sultan'ın mimar ve ressam A. İ. Melling (1763-1831) ile çok sıkı bir dostluğu olduğu ve Boğaziçi'nin Rumeli yakasındaki Neşetabad adlı yalısını o-nun yaptığı göz önünde tutulursa, camii de Melling'e projelendirmiş olabileceği düşünülür.

Âdilşah Kadın Camii, uzunlamasına dikdörtgen biçiminde, muntazam işlenmiş taş ve tuğla şeritler halinde yapılmıştı. Girişi mihrap karşısında değil yan cephededir. Kitabesi de bu cephede, yukarıda yer alan dizi pencereler hizasında idi. Caminin üstü kiremit kaplı ahşap bir çatı ile örtülmüştü. Dar bir son cemaat yeri üstünde kadınlar mah-feli vardı. Yıkılmadan önceki minaresi, benzeri örneklerden daha narin ve bilhassa petek kısmı bakımından uzun idi.



Bibi. Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, II, 116; S. Eyice, "istanbul'un Ortadan Kalkan Bazı Tarihi Eserleri: II. Âdilşah Kadın (veya Şişehane) Camii", TD, XXVI (1972), 135-147; Fatih Camileri, 50.

SEMAVİ EYİCE



ÂDİLŞAH KADIN EFENDİ TÜRBESİ

bak. LALELİ KÜLLİYESİ



ADLİYE SARAYI

Sultanahmet Meydanı'nda, İbrahim Paşa Sarayı'nın arkasında yer alan adliye binası. Halen Sultanahmet Adliyesi.

Ayasofya'nın doğu cephesinin karşısında yer alan eski Adliye Sarayı'nın (bak. Darülfünun binası) 3-4 Aralık 1933 gecesi yanmasından sonra, İstanbul önemli bir adliye binasından yoksun kaldı. Mahkemeler Büyük Postane binasına taşındı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, önemli kamu yapıları büyük ölçüde başkent Ankara'nın gereksinimleri olarak görüldüğünden, Devlet en az bir on yıl boyunca İstanbul'da bu alanda yeni yatırım ve programlara girişmekten uzak durdu. Bu konuda ilk önemli hareketlenme 30'lu yıllarda başladı; bir yandan şehrin planlama çalışmalarına girişilirken, öte yandan önemli kamu yapılarına ait projeler gündeme alındı.

Adliye Sarayı da bu projelerden birini oluşturuyordu. Konu ilk kez 1935'te güncelleştirilmiş ve o tarihte Cağaloğ-lu'nda, bugünkü Vilayetin karşısında tahsis edilen bir arsa üzerinde yapılması öngörülen bina için bir mimari proje yarışması açılmıştı. Yarışmayı mimar



Adliye Sarayı

Nazım Timuroğlu, 1993

Asım Kömürcüoğlu kazandı; ancak çalışmaların ilerlediği bir aşamada karar değiştirilerek, Adliye Sarayı'nın bugünkü yerinde, Sultanahmet'te İbrahim Paşa Sarayı'mn(-») yanındaki arsada yapılması kararlaştırıldı.

Adliye binasının nerede yapılacağı, projenin ilk gündeme geldiği andan itibaren hararetli tartışmalara yol açmıştı. En büyük tartışma İbrahim Paşa Sarayı'nın yıktırılması, binanın bu arsa üzerine yapılması fikri ileri sürüldüğünde patlak verdi. Yine de 1939'da sarayın bir bölümü yıktırıldı. İstimlakler yapıldı. Ancak, II. Dünya Savaşı'mn patlak vermesiyle çalışmalar durdu.

Savaş yıllarının getirdiği ekonomik durgunluk geçtikten sonra konu yeniden güncelleşti. 1949'da, adliye binası için proje yarışması yeniden gündeme geldi. Arsa yine aynıydı; yani Sultanahmet'te, İbrahim Paşa Sarayı yanı. Aradan geçen süre içinde değişen, daha çok mimari anlayış farklılıklarıydı. Savaş yıllarının egemen mimari ideolojisi olan nasyonalist akım (II. Milli Mimari Akımı) soluğunu yavaş yavaş tüketmeye başlıyor ve dünyanın gelişen liberal-enter-nasyonalist eğilimlerine paralel olarak, mimaride de modernist-rasyonalist anlayışlar yeniden yaygmlaşıyordu. Türk mimarlarının ve mimarlık ortamının da bu rüzgârdan etkilenmesi kaçınılmazdı ve Adliye Sarayı yarışması, değişimin en önemli göstergelerinden biri olarak tarihi yerini bulmuş oluyor, yarışma jürisinin bileşimi de bu eğilimi yansıtıyordu. O günlerin önemli rasyonalist mimarlarından birisi olan Dudok jüride yer almaktaydı. Yarışmayı kazanan proje dönemin önde gelen iki Türk mimarından ikisinin, Sedad Hakkı Eldem ile Emin Onat'ın imzasını taşıyordu.

Eldem-Onat ikilisinin projesi, XVI. yy'dan kalma Sinan yapısı İbrahim Paşa Sarayı'nın arkasında kalan ve Sultanahmet Meydanı eksenine paralel bir eksen üzerinde uzayan mahkemeler kitlesi ile, buna dik olarak Divanyolu Caddesi tarafında yer alan ve ana cephesi Sultanahmet Meydam'na bakan savcılık-ağır ceza salonları ana bloğundan oluşuyordu. Proje bu özgün haliyle Sultanahmet Meydanı üzerinde ve meydanın batı cephesinde İbrahim Paşa Sarayı ile bü-

tünleşen anıtsal bir kompleks oluşturmayı tasarlıyordu. Nitekim, saraya bitişik Tapu ve Kadastro Müdürlüğü binasının da yıkılarak, yerinde vaktiyle yer alan ve özgün saray kompleksinin parçası olan 15. yy yapısının yeniden kurulması da öngörülmüştü.

Bu projenin ancak birinci bölümü, yani mahkemeler bloğu uygulandı. İkinci bloğun yer aldığı alanda 1958'de yapılan kazılarda, Bizans döneminden kalma önemli arkeolojik buluntular ortaya çıktı. Bunlar, Aya Eufemia Kilisesi, Lausos Sarayı Rotondası ve Trikdinyum yapısı ile Hipodrom tribünlerine ait kalıntılardı. Adliye Sarayı kompleksinin uygulanan ilk bölümünün (A ve B blokları) inşa edilmesinden ve arada proje mimarlarından Emin Onat'ın 1961'de ölmesinden sonra, Sedad Hakkı Eldem, arkeolojik buluntuları da dikkate alarak, bunların üstünü kısmen örten ve Adliye Sarayı'nın uygulanamayan bölümünü yine de inşa edebilmeyi öngören yeni bir proje geliştirdi. Ancak bu -bir ölçüde zorlama- proje de, Anıtlar Kuru-lu'nun olumlu kararına rağmen, uygulanma olanağı bulamadı.

Adliye Sarayı'nın Türkiye'nin çağdaş mimarlık ortamı içindeki önemi, bu öykünün ötesinde, 1949'da tasarlanan yapının özgün mimarisindeki kültürel-üs-lupsal tercihte aranmalıdır. Projenin uygulanan mahkemeler blokları bu tercihi en iyi biçimde yansıtmaktadır. Binanın uzun cephesini bir ucu açık avlucuklar-la bölen ve ana eksene dik kanatlardan oluşan bu yapı, bir yandan içinde yer aldığı çevrede nispeten daha küçük bir bina ölçeğine ulaşılmasına imkân verirken öte yandan da günün geçerli mimarlık eğilimleri arasında bir bireşim deneyimi olarak ortaya çıkmaktadır: Yapı parçalarının geniş saçakları, düşey kolon-pencere ritminin ve simetrik kurgusunun neoklasik düzeni, bir yandan eski milli mimari anlayışının bir uzantısı olarak ortaya çıkarken, taşıyıcı elemanların çıplak beton yüzeyleri, sade-rasyo-nalist çizgileri, dik açının egemenliği, geniş pencere yüzeylerinin yalın ve her türlü dekoratif-tarihi ayrıntıdan arınmış ifadesiyle bu yapı, Onat-Eldem ikilisinin ve özellikle Eldem'in sonraki uygulamalarında daha net biçimde ortaya ko-

ADNAN MENDERES BULVARI 86

87


Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin