C
486- qqCABİR-ÜL ENSARÎ z‡_M9~h"_% : Câbir Bin Abdullah El-Ensarî (R.A.). Meşhur Sahabelerdendir. Bizzat Resul-i Ekrem’den (A.S.M.) ilim ve feyiz almış ve zamanında Medine-i Münevvere’nin müftüsü olmuştur. En çok Hadis rivayetiyle meşhur olan altı sahabeden biridir. 1540 hadis rivayet etmiştir. 19 gazada hazır bulunmuştur. Hicri 73 tarihinde 94 yaşında Medine-i Münevvere’de vefat etmiştir. Akabe biatinde bulunan 70 Ensar’dan Medine’de en son vefat eden bu zattır. (O.A.L.)
487- qqCADDE-İ KÜBRA >hA6 ¬š ˜±f% : Büyük cadde. *Mc. En selâmetli yol. Akıl ve kalbi beraber terbiye ve talim eden; ilim ve maneviyatı birlikte ders veren Kur’an yolu. Sahabe ve Peygamber vârisi olan büyük zatların ve müçtehidlerin yolu. (Bak: Velâyet-i Kübra)
Bir atıf notu:
-Cadde-i kübrâ, tasavvuf ve ilm-i kelâm meslekleri için, bak: 2252.p.
488- qqCA’FERÎ >hSQ% : Şiilerden, İmam-ı Ca’fer-i Sâdık Hazretlerine bağlı olduklarını iddia edenler.
Bütün mânâsıyla İslâmiyet’e tam bağlı olup şeriatın emirlerine göre amel eden ve Âl-i Beyt’in büyük bir dinî şahsiyeti olan İmam-ı Ca’fer-i Sâdık Hazretlerine bağlılık iddiasının doğru olması için o zât gibi olmağa ve Hz. Muhammed’in (A.S.M.) sünnetlerini yaşamağa gayret göstermek gerektir. (Bak: İmam-ı Cafer-i Sâdık)
489- qqCARİYE y<‡_% : Geçer olan, akıcı olan. Seyreden, giden. *Güneş, şems. *Gemi. *Cenab-ı Hakk’ın in’am eylediği rızık ve nimet. *Genç ve iyi hizmet eden kadın. *Muharebede İslâm düşmanlarından esir edilen kadın hizmetçi. (Bak: Köle)
490- qqCAZİBE y"†_% : Çekme kuvveti. *Mc: Letafet zamanı. Hüsn-ü cemâl
«Hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet cazibeyi zahiren tevlid eder gibi bir âdet-i İlahiyye, bir kanun-u Rabbanîdir.» (S.394)
Evet cazibe kanunu, madde âleminde Cenab-ı Hakk’ın tekvinî bir kanunudur. Bu kanuna göre; iki madde birbirini aralarındaki mesafe ile ters orantılı, kütle ve miktarlarıyla doğru orantılı olarak çeker. (Geniş bilgi için indeksten araştırınız.) (Bak: 1245, 2079, 2483.p.lar)
491- qqCEBBAR ‡_A% : (Sıfat-ı İlahiyedendir) İstediğini mutlak yapan ve yaptıran, dilediğine muktedir olan. Büyüklük, azamet ve kudret sahibi. İmar eden. Cenab-ı Hak. (Kullarını ıslah edip tevbeye götüren Allah Teâla Hazretleri) *Koz: Gökyüzünün cenubunda bulunan bir yıldız kümesi.
Bu sıfat insanlar için menfi mânâda kullanılır. Yani zâlim, gaddar, müstebid, mütemerrid insanlar da bu sıfatla tavsif edilir. Meselâ: Cengiz, cebbar ve gaddar bir devlet adamı idi.
491/1- Bu kelime Kur’anın muhtelif âyetlerinde geçer Ezcümle: (59:23) âyetinde Allah’ın bir ismi olarak geçen “cebbar” kelimesi şöyle izah ediliyor.
«Cebbar “cebir”den mübalağalı ism-i faildir. Yani, çok cebredici demek olan işbu cebbar vasfında başlıca iki mânâ vardır: Birincisi; cebir esasen kırığı yerine getirip sıkı sarmak, eksiği ıslah edip tamamlamak demektir. Nitekim “Cebr-i mâfat etti” denilir ki zayi’ olanı yerine getirdi, telafi eyledi demek olur. Bu mânâdan cebbar ismi, halkın eksikliklerini tamamlıyan, ihtiyaçlarını tesviye eden, işlerini düzelten, bu babda iktiza eden ameliyatı gereği gibi yapmakta çok iktidarlı olan hâkim mânâsını ifade eder. Müfessirînin bir çoğu Allah Teâla’ya cebbar ıtlakı, bu mânâdan olduğunu söylemişlerdir... İkincisi; cebir, icbar etmek yani dilediğini zorla yaptırmak mânâsına da gelir. Bu mânâdan cebbar, zorlu demek olur. Allah Teâla’ya ıtlakı Kahhar ism-i celili gibi, halkı iradesine mecbur eden, dilediğini ister istemez zorla yaptırmaya kadir olan hükm ü nüfuzuna karşı gelinmek ihtimali bulunmayan ceberut sahibi demektir. Maamafih bundan Cebriyyenin dediği gibi, kullara hiç irade vermez, her emrini cebriyle yürütür, insanlarda ef’al-i ihtiyariye yoktur mânâsını da çıkarmamalıdır. Çünkü teşriî olan emirlerini kullarının irade-i cüz’iyesiyle meşrut kılmış olduğu da (47:7) ²v6²hM²X«< «yÁV7~~—h«M²X«# ²–¬~ gibi birçok nusus ile müsbettir.» (E.T.4872)
492- «İbn-i Enbarî demiştir ki: Allah’ın sıfatında cebbar; kendisine erişilemez, el uzatılamaz Ä_«X«< « >¬gÅ7«~ demektir. Nitekim, el yetişmeyen gayet yüksek hurma ağacına “cebbare” denilir. Bir de İbn-i Abbas Hazretlerinden rivayet olunduğu üzere El-Cebbar, melik-i azîm yani çok büyük azametli padişah mânâsına dahi gelir.
Vahidî der ki: İşte şu zikrolunan mânâlar, Allah Teâla’nın Cebbar sıfatı hakkındadır. Halkın sıfatı olarak kullanılan cebbarın da başkaca bir kaç mânâsı vardır.
Birisi; musallat demektir ki, (50:45)¯‡_ÅA«D¬" ²v¬Z²[«V«2 «a²9«~_«8«— kavlinde bu mânâyadır. İkincisi; iri cisimli demektir ki, (5:22) «w<¬‡_ÅA«% _®8²Y«5 _«Z[¬4 Å–¬~ kavlinde bu mânâyadır. Üçüncüsü: Allah’a ibadet etmez mütemerrid demektir, ®‡_ÅA«% |¬X²V«Q²D«< ²v«7«—
(19:32) kavlinde bu mânâyadır. Dördüncüsü; çok insan katleden kattal demektir, (26:130) «w<¬‡_ÅA«% ²vB²L«O«" ~«†¬~«— kavliyle ¬Œ²‡«²~|¬4 ~®‡_ÅA«% «–YU«# ²–«~Ŭ~ f<¬h# ²–¬~ (28:19)kavlinde de bu mânâyadır.» (E.T.4873-4874)
Hülasa, cebbar; emir ve kudretiyle bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan ve hikmet ve rahmetin iktizalarına göre herşeyi kavanîn-i fıtriyesine mutlak itaat ettirerek tavzif ve idare eden mânâsında bir sıfat-ı İlahiyedir.
493- qqCEBRAİL u[¶<~hA% : (Cebrîl, Cibrîl) Cenab-ı Hakk’ın emirlerini Peygamberlere (A.S.) bildiren büyük melek. Peygamberimiz Resul-i Ekrem’e (A.S.M.) Kur’an-ı Azimüşşan’ı vahiyle getiren melek olup, Kur’an (2:97, 98) (66:4) âyetlerinde ismi geçer. Bu âyetlerden başka, Cebrail’in (A.S.) kasdedildiği âyetler de vardır. (Cebrail’in (A.S.) insan suretinde temessülü, bak: 2315, 2316.p.lar)
«Cibril esasen “cibr” ve “il” kelimelerinden mürekkeb İbranî bir kelime olarak Fahr-i Kâinat Efendimize vahiy getiren meleğin ismidir. İbranîde Abdullah gibi ve rivayete nazaran aynı mânâda bir terkib-i izafi ise de, Arabça Ba’lebek gibi terkib-i mezcîye şebih bir tarzda kullanılmıştır. Alemiyet ve ucmeden dolayı gayr-ı munsarıftır. Arablar bunu sekiz lügat üzerine söylemişlerdir ki, bunlardan meşhuru dörttür ve kıraet-i aşerede varid olmuştur.
l- Selsebil vezninden cebreil, Hamze ve Kisaî kıraetleri.
2- Cebreil, Ebubekir rivayetiyle Asım kıraeti.
3- Cebril, İbn-i Kesir kıraeti.
4- Cimin kesriyle Cibril, mütebaki altı imam ile rivayet-i Hafs üzere Asım kıraeti ki bizim kıraetimiz budur ve Hicaz lügatıdır. Diğer dördü de Cebraiyl, Cebrail, Cebral, Cebrin’dir. Arabın gayrı bazı lisanlarda da Gabriyel, Gabraiyl, Gabril isimleri bundandır ki, cimin Mısır lehçesiyle okunmasıdır.
494- Bu terkibin alemiyetten kat’-ı nazarla esas-ı mefhumu hakkında İbranîce cebr (abd) mânâsına, il de Allah isimlerinden biri olmakla Abdullah demek olduğu ekseriyetle söylenmekte ise de, bazı müfessirîn bunu ¬yÁV7~ ¬—h«A«% mânâsına olduğunu göstermişlerdir. Filvaki kelimenin Arabça hA% maddesi ile zahirî bir alâkası vardır.
Binaenaleyh “cibril”, karşısında hiçbir kuvvetin müzahamesine imkân olmayan ve âsarında gerek ilmî ve gerek amelî her vechile kat’iyet, zaruret, mübremiyet sabit olan, hâsılı her meleğin, her kuvvetin, her satvetin, her ruhun fevkinde bulunan bir melek mefhumunu ifade etmektedir. Filvaki vahiy de bu suretle bir ilm-i zarurî ifade edip; şekk ü şübheye, kesb ü irade-i beşerin haylûletine imkân bırakmadığından vasıta-i vahyin bu isim ile tesmiyesi bir ta’rif mahiyetini de haiz demek olur.
Buna Ruh, Ruhullah ve Ruh-i Emin ve Ruh-ül Kudüs denilmesi (81:20,21)
¯w[¬8«~ Åv«$ ¯_«O8 ¯w[¬U«8 ¬Š²h«Q²7~ >¬† «f²X¬2 ¯?ÅY5 >¬† evsafiyle tavsif buyurulması dahi bu mânâyı müeyyiddir. Bundan vahyin ve mu’cizat-ı enbiyanın ne kadar büyük bir kat’iyeti haiz olabileceğini anlamak kolay olacaktır.» (E.T.431)
494/1- Cebrail’in (A.S.) bir kısım vasıflarını beyan eden bir âyette şöyle buyurulur: «(81:19) Å–¬~ O olacak dehşetli vukuatı haber veren bu Kur’an
¯v<¬h«6 ¯ÄY,«‡ IJY«T«7 şübhesiz bir kerim resülün, yani Allah Teâla indinde mükerrem,
muazzez bir resulün getirdiği kelâmdır. Sure-i Hakka’da dahi zikri geçtiği üzere burada bu Resul-i Kerim’den murad, Kur’anı Peygambere getiren ruh-ı emin Cebrail Aleyhisselâm’dır. (2:97) ¬yÁV7~ ¬–²†¬_¬" «t¬A²V«5 |«V«2 y«7Åi«9 yÅ9¬_«4
¯?ÅY5 >¬† pek kuvvetli. Hâmil olduğu risaleti, me’mur bulunduğu emri ifada za’fı yok, mukavemet olunmaz, şübhe götürmez, büyük bir kuvveti var, şiddetli bir Resul. Öyle ki (53:5) ¯?Åh¬8 —† >«YT²7~ f<¬f«- dir. ¬Š²h«Q²7~ >¬† «f²X¬2 Arşın sahibi olan ve onu gönderen Allahü Zülcelal indinde «w[¬U«8 mekin-mekanetli, yani büyük bir şeref ve haysiyeti hâiz, öyle ki Åv«$ ¯_«O8 muta’ -orada Allah Teâla’nın huzurunda melaike-i mukarrebîn ona itaat ederler, onun emrini dinlerler. Ondan emir telakki eder ve ona müracaat eylerler. «w[¬8³~ emin, her vechile itimada şayan, vahy ü risaletten gayet emniyetli.» (E.T.5619)
İşte Cebrail’i (A.S.) Allah böyle kuvvet ve meziyetlere mazhar kılmıştır.
495- qqCEBRİYE y
Dostları ilə paylaş: |