KÖSEM SULTAN
(1589 ?, ? - 3 Eylül 1651, İstanbul) I. Ah-med'in(->) eşi, IV. Murad(-») ve ibrahim' in(->) annesi, IV. Mehmed'in(->) büyükan-nesidir.
Kösem Valide, Mahpeyker Kösem Sultan, Mahpeyker Sultan, Büyük Valide Sultan, Valide-i Muazzama, ölümünden sonra Valide-i Maktule, Valide-i Şehide adlarıyla da tanınmıştır. Resmi yazılarda "Hazret-i Mahpeyker Sultan dâmet ismütühâ vali-de-i pâdişâh-ı âlem-penah" unvanlarıyla söz edilirdi.
Osmanlı sarayına girişi ve kökeni konusunda kesin bilgiler yoktur. Bir Rum papazın kızı ve asıl adının da Anastasya olduğu, Bosna beylerbeyinin eline geçtiği, güzelliği, güleçliği, çenebazlığı dikkate alınarak saraya takdim edildiği söylenir. Kendisini "Kösem" adıyla tanıtan ilk kaynak, 1645'te yayımlanan Pietro della Valle'in Voyages adlı yapıtıdır. "Kösem" bu ünlü
saray kadınına haremde verilmiş bir lakap olup sürünün önüne geçen kösemen benzetmesiyle tüm cariyelerin ve hasekilerin önünde yer alması biçiminde veya tüysüz-lüğü (köse) ile yorumlanmıştır.
I. Ahmed'in (hd 1603-1617) 14 hasekisinden adları saptanan ikisinden teki (diğeri Hatice Mahfiruze) olan Kösem Sultan'a saray geleneklerine göre verilen ad, Mahpeyker'dir. Kösem'in, I. Ahmed'in hasekisi oluşu 1605'ten öncedir. Sırasıyla Ayşe Sultan(l605) ve Fatma Sultan'ı (1606), Murad'ı (IV.) (1612), Şehzade Süleyman'ı (1611), Kasım'ı (1614) ve İbrahim'i (Sultan) (1625) doğurmuştur. Fakat, I. Ahmed döneminde saraydaki etkinliği konusunda bir bilgiye rastlanmaz. Kösem Sultan'ın a-sıl ortaya çıkışı, iki oğlunun ve torununun padişahlıkları dönemindedir. Bununla birlikte I. Ahmed'in sağlığında, biri 6 diğeri 5 yaşındaki iki kızından Ayşe Sultan'ı Ve-zirazamNasuhPaşa, Fatma Sultan'ı da Kap-tan-ı Derya Hasan Paşa ile "sûrî" (düğünle sınırlı) nikahlatarak dönemin güçlü devlet adamlarını damat edindi. Padişah kızlarının henüz çocukken devlet adamlarıyla nikahlatması geleneğinin ilk örneği bu evlilikler olmuştur.
I6l7'de L Ahmed ölünce Eski Saray'a(->) gönderilen Kösem Sultan, sarayla ilişkisini sürdürdü. I6l9'da üvey oğlu II. Osman (hd 1618-1622) Eski Saray'da verdiği bir ziyafete katılarak üç gün boyunca üvey annesinin konuğu oldu. Bu ilginç olayı, Venedik balyosu bir raporunda anlatmıştır. Topkapı Sarayı'nda 10 yıldan fazla haseki sultan sanını taşıyan Kösem Sultan, 6 yıl boyunca da Eski Saray'da kaldı ve bu kısa dönemde Osmanlı hanedanının yaşadığı trajik olayları uzaktan izledi.
10 Eylül l623'te oğlu IV. Murad'm tahta geçmesi ile Kösem Sultan'ın, 28 yıl sürecek valide sultanlığı başladı. Mehd-i ul-yâ sanını alarak görkemli bir valide alayı ile Topkapı Sarayı'na döndü ve harem dairesine yerleşti. Resmen olmasa da henüz küçük yaşta olan oğlu adına devlet yönetiminde söz sahibi oldu. Bir tür saltanat na-ibeliği olan konumunu l632'de IV. Murad' n saltanat işlerini eline alışına değin korudu. Bundan sonra da oğluna, atamalarda, önemli iç ve dış sorunlarda danışmanlık etti ve onun uzun süren seferleri sırasında istanbul'un yönetimi ve gelişen yeni durumlar ile ilgilendi. Bunun için de kentin ticaret merkezlerinde, kapıkulu ocağında güvenilir ve yetkin kişilerle işbirliği kurdu. Örneğin, Bursa gezisine çıkan IV. Mu-rad'ın, iznik kadısını idam ettirmesinin istanbul'daki ulema arasında uyandırdığı tepkiden oğlunu haberdar ederek onun ivedilikle istanbul'a dönmesini ve olası bir ihtilali önlemesini sağladı. IV. Murad, bu olayın tertipçisi saydığı Şeyhülislam Ahi-zade Hüseyin Efendi'yi idam ettirdi. IV. Murad üzerinde pek çok konuda etkili o-lan Kösem Sultan, onun öz kardeşleri Şehzade Süleyman, Bayezid ve Kasım'ı boğdurmasını önleyemedi. Yeteneksiz ve zayıf kişilikli küçük şehzade ibrahim'i (Sultan) haremin özel koşullarından ve mekânsal olanaklarından yararlanarak aynı
akıbete uğramaktan, aynca erkek çocuktan yoksun IV. Murad'dan sonra Osmanlı hanedanını da sönmek tehlikesinden kurtardı. 8 Şubat 1640'ta ibrahim'in tahta çıkışı ile Kösem Sultan'ın valide sultanlığı devam ederken saltanat naibeliği ikinci kez başladı. Bu sefer, yaşından dolayı değil, zihinsel yönden yardıma muhtaç bu ikinci oğlu adına, devlet yönetimine ağırlığını koydu. Kösem, bu yeni konumunu yitirmemek için oğlu ibrahim'i, çocuk sahibi olması gerekçesiyle kadınlarla ilişkiye yönlendirdi. Kendisi ise atamalardan rüşvetler almayı, hediyeler kabul etmeyi sürdürerek zenginleşti. Yapıcı ve yetenekli devlet adamlarının bulunmaması, ibrahim'in dengesiz ve düzeysiz siyaseti, kapıkulu askerlerinin, her vesileyle eyleme geçip saraya yürüme alışkanlıkları karşısında da yaşamını güvenceye almayı öngördü ve bu amaçla kapıkulu ocaklarının büyük subayları (ocak ağalan) ile dayanışmaya yöneldi.
Edindiği servetlerin bir bölümünü istanbul'da ve taşrada hayır işlerine harcayan Kösem Sultan, kent halkı arasında, iyiliksever ve dindar tanınmasına hizmet edecek yatırımlardan da geri kalmadı. Bu amaçla zaman zaman kenti dolaşmakta, adamlarının tespit ettiği yoksullara zekât ve sadaka vermekteydi. Yine, istanbul hapishanelerindeki borçluları da borçlarını ödeyip kurtarmaktaydı. Her yıl hac mevsiminde küçük saka, büyük saka denen iki görevliyi hacı kafileleriyle yola çıkartıp, bunlara, yol boyunca hacılara soğuk sular, bazı konaklarda da şeker şerbetleri dağıttırırdı. Haremde yetiştirdiği cariyeleri zengin çeyizler hazırlatıp çırak çıkartması ve istanbullu ailelere gelin vermesi de onun özel bir tutkusuydu.
Önceki harem kadınlarından hiçbirinin bu düzeyde sergileyemedikleri otoritesi nedeniyle de Kösem Sultan, giderek oğlu ibrahim'in baş hedefi oldu. Saltanatının son iki yılında annesinin nüfuzundan kurtulma yolları arayan ibrahim'i haremdeki çok sayıda haseki sultanla harem ağaları da yönlendirmekteydiler. Buna karşılık, Kösem Sultan harem ağalarına hakaretler ediyor, ibrahim'in en sevdiği hasekileri döverek sindiriciliğini sürdürüyor; ibrahim'i ise çılgınca hareketleri ve yanlış tutumu nedeniyle sık sık uyarıyordu.
Ruh sağlığı bozulan ibrahim, hasekilerinin de ısrarı sonucu beklenmedik bir karar aldı ve Kösem Sultan'ı Rodos'a sürdürmeye kalkıştı. Fakat, Tarihçi Naîmâ'mn anlatımıyla "Rodos'a nefyini ferman idüb lâkin yine def olunub taşra bağçelerine" çekilmesine razı oldu. Kösem Sultan bir süre, kendisine ait olan iskender Çelebi Bah-çesi'nde (Florya) kaldı. Oğlu ibrahim'in, hakkında daha tehlikeli bir ferman vermesinden korkarak burada inzivaya çekildi. Bununla birlikte dönemin devlet adamları zaman zaman kendisine başvurarak görüşlerini almaktaydılar. Kösem Sultan da bir kez Vezirazam Salih Paşa ile burada çok gizli bir görüşme yaparak üstü kapalı bir biçimde İbrahim'in tahttan indirilmesini ve torunu Mehmed'in tahta çıkartılma-
sını konuştuğu gibi, bir sonraki vezirazam Hezarpare Ahmed Paşa ile de yaşamından emin olmadığım, ibrahim'in tahttan indirilmesi yollarının aranmasını müzakere etmişti.
1648'deki kapıkulu eylemleri ve Vezirazam Ahmed Paşa'nın öldürülmesinden sonra ulema-ocaklı işbirliği ile ibrahim'in tahttan indirilmesi gündeme gelince son kararı Kösem Sultan'ın vermesi uygun görülmüştü. Olayların başlamasından önce Topkapı Sarayı'na dönen ve birtakım önlemler alan Kösem Sultan, harem kapısı ö-nünde ilkin ulemadan Esad Efendi ve Uş-şakîzade Fasihi Efendi ile görüştü. Onlardan, ibrahim'in tahttan inrilmesiyle ilgili gerekçeleri dinledi. Oğlunu bir ölçüde savunmayı ve tahtında tutmayı denedi. Bunun için de din ve devlet adamlarından bir danışma kurulunun oluşturulmasını, padişahın kararlarının burada görüşülmesini ö-nerdi. Bu öneriler, Fatih Camii'nde toplanan ulema ve ocaklılarca kabul edilmedi. Buna karşılık Kösem Sultan da Şehzade Mehmed'in Yeni Odalar'a götürülüp Orta Cami'de tahta oturtulmasına karşı çıktı ve hanedan geleneğinde cülusun saraydaki yerinin ve protokolünün belli olduğunu, bunun değiştirilemeyeceğini belirtti. Cülus için devlet erkânı, ulema ve o-cak ağaları geldiklerinde ise onlarla Dehliz Kapusu (Araba Kapısı) önünde, başında ipekli siyah bir örtü, yanında yelpaze tutan bir harem ağası olduğu halde görüştü. Bu müzakere karşılıklı çok ilginç çıkışlarla uzun sürdü. Kösem Sultan, Karaçele-bizade Abdülaziz Efendi, Hanefi Efendi gibi dönemin büyük bilginlerine karşı düşüncelerini çekinmeden ve çok güzel bir üslupla açıkladı. Edindiği deneyimle muhataplarını bayağı yordu. Sonunda ikna o-lunca tam bir soğukkanlılıkla oğlunun tahttan indirilip torunu 7 yaşındaki Mehmed'in tahta oturtulmasını kabul etti ve "İmdi varayım sancağın sardırıb çıkarayım" diyerek hareme girdi.
8 Ağustos 1648'de IV. Mehmed'in tahta çıkışında birinci derecede etkili olan Kösem Sultan, bu tarihten başlayarak "Valide-i Muazzama", "Ümmü'l-Mü'minin" sanlarını aldı ve gerçek anlamda saltanat na-ibesi oldu. İzleyen günlerde, haremde hapsedilen oğlu ibrahim'in ikinci kez tahta geçirilmesi olasılığı belirince, bunun, kendisinin sonu olacağı düşüncesiyle ibrahim'in hapsedildiği iç köşkün tüm pencerelerini ve kapısını ördürttü. Verilen fetva uyarınca İbrahim'in boğdurulmasına ses çıkartmadı.
Süahdar Tarihi'nde ve Risale-i Teber-dariye'de anlatıldığına göre, aynı günlerde harem geleneklerinde bir değişiklik öngören Kösem Sultan, zenci hadımağala-rının harem dairelerine girmelerini yasakladı. "Bâ'de'1-yevm, kendü hâlinize olasız. Gerek harem umuruna ve gerek taşra u-muruna kanşmayasız. Cümleniz azadsız kö-lesiz. Ancak harem kapısı önünde oturmaktan gayri işiniz yokdur" uyarılarını içeren bir hükümname yazdı ve hareme giren harem ağalarının katledileceğini bildirdi. Bu kararı ile, İbrahim döneminde pek
Dostları ilə paylaş: |