Dinin, İnsanın Ruh ve Bedeni Üzerindeki Etkileri Hakkında Araştırmalar 1- Dindarlık ve Beden Sağlığının İlişkisinin Keşfi
Amerika baskısı Chicago Tribune gazetesi, bir rapor yayımlayarak “sonunda ilim, imanın tedavi edici olduğu inancına ermiştir” hakikatini ifade ederek şöyle yazmaktadır: “Geniş tıp araştırmaları, dini inançlara sıkı sıkıya bağlı olan insanların, inançlar açısından daha gevşek ve zayıf konumda olan kimselere oranla daha salim olduğunu ve daha uzun yaşadığını göstermektedir. Bu araştırmaların sonuçları, şu hakikati göstermektedir: “Bu kimseler (dinine sıkı sıkıya bağlı olan kimseler) kalp ameliyatı esnasında daha az ölüm tehlikesi geçirmekte, daha hızlı bir şekilde depresyon ve streslere galebe çalmaktadır. Tansiyon ölçüleri daha aşağıdadır ve savunma sistemleri daha güçlüdür.”1
Uluslararası Psikoterapi dergisi de Ekim 1997 sayısında yeni yapılan bir araştırmanın sonuçlarını yayınlayarak şöyle ilan etmektedir: “Düzenli olarak dini toplantılara katılan yaşlılar, bu toplantılara katılmayan kimselere oranla iki kat daha sağlıklıdırlar. Daha güçlü bir savunma sistemine sahiptirler ve daha dayanıklı konumdadırlar.”
Kuzey Carolina’da (Amerika’da) 65 yaşından yukarı 1718 kişi üzerinde yapılan bu incelemeler esasınca, en az haftada bir defa dini merasimlere katılan kimselerdeki Interlokin ölçüsü (yaşlılıktan kaynaklanan, çoğu hastalıkların sebebi sayılan savunma sistemindeki zararlı bir kan proteini) bu tür merasimlere gitmeyen kimselerin yarısı miktarıncadır.”2
Washington Times gazetesi ise bu konuda şöyle yazmaktadır: “İmanın sağlıkla ilişkisi hakkında yapılan en büyük araştırmalardan biri esasınca, büyük bir iman ve ihlas ile dini görevlerini yerine getiren 65 yaşından yukarı kimseler % 40 daha az yüksek tansiyon hastalığına maruz kalmaktadır.”
Bu gazete şunu eklemektedir: “Dini merkezlere gitmek ve düzenli olarak semavi mukaddes kitabı okumak, sadece sizin ruhunuzu kurtarmakla kalmaz, hayatınızın uzamasını da sağlayabilir.”
Bu rapor esasınca, her hafta dini merasimlere gidip dua eden kimseler, daha az kalp krizine veya beyin sektesine düçar olmaktadır.
Washington Times gazetesi, “Duke Üniversitesi araştırmacılarından birinden, “dini inançların etkileri çok olumludur” hakikatini naklederek, bu üniversitenin zihin ve beden tıp kurumu başkanından naklen şöyle yazmaktadır: “Bu araştırma hiç şüphesiz iman ve beden ilişkisinin tıpkı beden ve zihin ilişkisi kadar önemli olduğunu göstermektedir.”1
Son zamanlarda Amerika Boston eyaletinde ve Harvard Üniversitesinde, “duanın tedavisel değerleri” konusu altında bir konferans düzenlendi ve bu seminerde Harvard Tıp Fakültesi üstadı ve bu seminerin başkanı olan Dr. Hubert Benson dua ve ibadetlerin insan bedeni üzerindeki olumlu etkilerini onaylayarak şöyle demiştir: “Dua etmek beyni çalıştırmakta, AIDS etkenlerini azaltmakta, tansiyonu düşürmekte ve kısırlığı tedavi etmektedir. Duaları tekrarlamak ve beyinden diğer düşünceleri çıkarmak insanlardan bir çoğunu, kendinde fizyolojik değişimlerin ortaya çıkması hususunda güçlü kılmaktadır.”
Söz konusu doktor şu eklemede bulunmaktadır: “İnsanların tedavisinde ilim ve maneviyatı birbirinden ayırmak mümkün değildir. Duaları tekrarlamak, teneffüs ve beynin dalgasal faaliyetlerini azaltmaktadır. Bazen öyle bir tedavi gücüne sahiptir ki cerrahi ameliyat veya masraflı bir ilaç tedavisi ihtimalini de ortadan kaldırmaktadır.”1
Elbette din ve maneviyat güneşinin doğduğu bu asırda, dua ve ibadetin şifalı etkilerinden söz eden sadece Benson değildir. Nitekim, bu konuda yayımlanmış yüzlerce örnekten sadece biri konumunda olan başka bir raporda ise şunu okumaktayız: “Texas hastanesi uzmanlarından biri yazdığı bir makalesinde, “duanın hastalardaki şifalı etkisi“ne işaret ederek, dua ve ibadetlerin hastalıkların iyileşmesindeki etkileri hususunda San Francisco hastanesi kan-damar bölümünde 1988 ve 1990 yıllarında yapılan araştırmalardan istifade etmiş ve de makalesinin sonunda şöyle yazmıştır: “Eğer dua ve ibadet ilacının muteber olduğunu itiraf edecek olursak reçetelerimizde şöyle yazmamız gerekir: “Günde üç defa dua ediniz.”2
Duanın Beden Sağlığı Üzerindeki Etkilerinin Detaylı Raporları Birinci Rapor:
Kanada’da basılan Toronto Star gazetesi, duanın etki ve faydaları hakkında, “Tom Harmer”in kalemiyle bir makale yayımlayarak adı geçen konuyu şöyle incelemiştir: “Harmer bu makalede, “dua görülmeyen bir güçtür. Bazı şüpheciler veya Allah’a iman etmemiş kimseler, bu iddiayı alaya alacaklardır.” ifadesini kullanarak şöyle yazmaktadır: “Biz dua ediyoruz, çünkü duaya muhtacız ve duanın etkinliği vardır. Bunu kendimizin veya bazı kimselerin inancı olduğu hasebiyle söylemiyoruz. Aksine bu benim bir tecrübemdir. Ben, yıllarca birçoklarının hayatında duanın etkilerini apaçık bir şekilde görmüş biriyim.”
Daha sonra şöyle demektedir: “Kuzey Amerika’daki büyük ilaç şirketleri tarafından ilacın yapısı hakkında milyonlarca dolar harcanırken, duanın insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkında yapılan araştırmalara hiçbir şey harcanmamaktadır.”
California Üniversitesinden kalp uzmanı Dr. Endelf Bayern, dört yüz kişilik kalp hastalarını iki bölüme ayırmıştır: “Bu iki guruba tıbbi bakım eşit şekilde yapıldığı halde bir gurubun hastalıklarının ve de gurupta yer alan bireylerin adları, bütün ülkeden gönüllü olanlara verildi. Her guruptan gönüllü dua eden beş ila yedi kişiden, bu gurubun üyesi olan hastalar için dua etmesi istendi.
10 ay sonra kendilerine dua edilen gurup incelemeye alındı. Böylece bu gurup beş defa daha az antibiyotik aldığı halde, onlardaki ciğer şişkinliğinin diğer guruptan daha az olduğu müşahede edildi. Oysa diğer on kişilik gurup nefes alamaz hale gelmişlerdi. Kendisine dua edilen gurubun ise buna ihtiyacı görülmemişti. Sonunda kendisine dua edilen gurubun arasında ölenlerin sayısı, kendisine dua edilmeyen gurubun üyelerinden daha az idi.”1
İkinci Rapor:
United Press haber ajansının Cansas City’den yayımladığı rapor esasınca araştırmacılar ve tıp bilginleri, her gün hastalıkların tedavisinde duanın olumlu etkilerine biraz daha fazla inanmaktadırlar.
Amerika Kalp kurumu araştırmacıları, Saint Luke hastanesinde yaptığı araştırmalarında, hastaların iyileşmesi için yapılan duanın onların daha az ilaç kullanmaya ihtiyaç duymasına ve bir an önce iyileşmesini sağladığı sonucuna varmışlardır.
Kalp hastalıkları araştırmacısı William Harris başkanlığında bir takım araştırmacılar, kalp krizi veya damar tıkanıklığı gibi tehlikeli kalp hastalıklarına yakalanan 990 kalp hastasının kalbini incelemeye koyuldular. Bu araştırmacılar, gönüllü dua eden beş gurubu seçerek her gün 466 hasta için dua etmelerini istediler. Bu gönüllüler, sadece hastanın adını ve hastaların hastalığını biliyorlardı. Bundan başka bir bilgi sahibi değillerdi ve hastalar ve doktorları bile dua etme olayından habersiz idiler.
Harris şöyle diyor: “Kendilerinin şifa bulması için dua edilen hastaların durumu iyileşti. Bu araştırmacılar kullanılan ilaçların türü, sayısı, hastanede yatma müddeti, kalp atışlarını düzenleme sisteminden faydalanma ihtiyacı, iyileşme hızı ve ihtimalen hastanın ölümü gibi otuz beşten fazla tıp değerlendirmesini gözden geçirdiler ve elde edilen sonuçları kontrol ettiler.
Şifa bulması için kendilerine dua edilen kimselerin durumu ortalama olarak bu otuz beş hususta % 11 daha iyi konumdaydı. Bu rapor esasınca, “Dahili Tıp Arşivi” yayını baş yazarı, James Wallen bu konuda şöyle demiştir: “Bu inceleme çok güzel şekilde programlanmış ve de yazılmıştır.” Ayrıca şunu eklemiştir: “Eğer dua ilaç olsaydı, şüphesiz bu ilacın faydalı olduğu sonucu elde edilirdi.”
Bu rapor esasınca, “Harris’in elde ettiği sonuçlar, 1980 yılları sonunda, San Francisco genel hastanesinde Randolph Beard tarafından yapılmış olan benzeri bir incelemenin vurgularıyla uyum arz etmektedir.”1
Dostları ilə paylaş: |