Orta amerika gezisi



Yüklə 1,32 Mb.
səhifə10/16
tarix27.10.2017
ölçüsü1,32 Mb.
#15475
növüYazı
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   16
10 Şubat Guatemala City

Kahvaltı salonu bir şaheser. Lobinin olduğu katta dipte bahçenin içinde. İki duvarın birleştiği köşede kayaların ve yeşilliklerin arasından büyük bir şelale akıyor. Suyun sesine hoparlörlerden gelen hafif müzik karışıyor. 8 katlı otelin tam en üst katından bahçenin üstüne naylon çekilmiş. Onun için kahvaltı salonu soğutulabiliyor. Servis mükemmel. Grubumuz çok mutlu. Benim nasıl bir gece geçirdiğimden haberleri yok. Sevnur hanım gülerek “Günaydın. Demek her şey yolunda Atila bey. Ama biraz uykusuz gibisiniz.” Gülerek ben de her şeyin yolunda olduğunu söylüyorum. Yalnız dün gece sert cevap vererek kalbini kırdığım Şermin hanım biraz kırgın. Onun da gönlünü alacağım herhalde. Benim sorunum ne olursa olsun onu kırmak istemezdim. Çok özürler diledim ama bir denk düştüğünde olayları anlatıp bana hak vermesini sağlayacağım.


Bu arada minibüslerin gelip gelmediğini kontrol ediyorum. İkinci kontrolümde 3 adet minibüsün kapıda beklediğini gördüm. Geç kalmayalım diye ben de alelacele bir şeyler atıştırıp hesabı ödemeye gidiyorum. Dün gece Mete ile yaptığım telefon konuşmaları 150 dolar civarında tutmuş. Organizasyonu şimdi yapmaya kalkmanın maliyeti bu.

Valizler otelin giriş kapısının yanında. Herkesten valizinin orada olduğunu kontrol etmesini istiyorum. Öğleden sonra gelip valizlerimizi alıp gideceğimizi, isteyenlerin taşımak istemedikleri el çantalarını bırakabileceklerini belirtiyorum.


Üç minibüse dağıldık. Eksik olup olmadığını kontrol etmek zor oldu. Aileler bile ayrı ayrı oturmuşlardı. Onun için minibüsleri birkaç kere saymak zorunda kaldım.
35 km ilerideki Antigua’ya varmamız 40 dakikamızı aldı. Antigua tek katlı her biri değişik renkte boyanmış evleri ve kaldırım taşı ile döşenmiş sokakları olan etrafında üç büyük yanardağı ile güzel bir şehir. Sokakları ve caddeleri Amerikanvari numaralanmış. Nancy’nin Rainbow acentesi 6. cadde ile 7. sokağın kesiştiği köşede, meydana yakın yerde. Minibüslerimiz bizi acentenin kapısına getirdi.
Rainbow Travel Agecy tam köşede olduğu için bu bölüm tamamen açık ve seyahat acentesinin içine giriliyor doğruca. Müşteriler buradan giriyorlar. Uzun bir bankoda 4 bayan memure var ve önlerinde bilgi verdikleri turistler. Burada her türlü tur ve otel organizasyonu yapılıyormuş.
Köşenin biraz ilerisinde sokak içindeki kapıdan bir lokantaya giriliyor. Lokantanın bulunduğu iç avlu seyahat acentesinin arka tarafı oluyor. Her yerden her yere girilebiliniyor. Ortadaki bir oda Nancy’nin ofisi. O da iç avluya açılıyor. Yani iç içe bir düzen.
Nancy 35 yaşlarında bir bayan. Tam bir iş kadını görünümünde. Bizi heyecanla, ilgiyle karşıladı. Güzel bir müşteri grubu gelmişti. “Sizinle programın detaylarını konuşurken misafirlerimize çay – kahve ikram edelim. Burada istediklerini içebilirler ama çay veya kahve içerlerse benim ikramım olsun. Başka bir şey yiyip içmek isterlerse hesaplarını kendileri ödeyecekler. Bu arada size Antigua şehir turu verecek rehbere haber verdim. O da birazdan burada olacak. “ dedi.
Minibüsler henüz gitmemişti. Dönüşümüz de otobüsle olacağı için araçlarda hiçbir paket bırakılmamasını söyledi. Aman Allahım herkes neler getirmiş. Bütün elleri torba doldu. İnsanın mallarından ayrılması ne zor imiş. Oysa üç saat tur yapıp valizlerimizin olduğu otele geri döneceğiz.
Grubumuza rehberimizi beklerken burada istirahat etmelerini ve içilecek çay ve kahvelerin bayan Nancy’nin ikramı olduğunu söyledim. Nancy çok büyük kazanç sağlayacağı bu gruptan çay-kahve ikramını esirgememişti. Dostlarımız ellerinde koca koca torbalarla o küçücük bahçeye sıkıştırılmış küçücük masa ve sandalyelere sığmaya çalışarak beklemeye başladılar.
Nancy ile görüşmeye başladık. Ben bana ve müşterilere verilen ilk programı gösterdim. O, “Bunu uygulamayacağız. Mete bey de o programı bana gönderdi ama çıkarttığım maliyet çok yüksek geldi. Sonra şimdi size göstereceğim program üzerinde mutabık kaldık.” dedi.
Bana bir program uzattı.

10 Şubat Guatemala City – San Salvador

11 Şubat San Salvador – Tegucigalpa

12 Şubat Tegucigalpa - Managua

13 Şubat Managua – San Jose

14 Şubat San Jose – Managua

15 Şubat Managua’dan dönüş
“Buralara sizi otobüsle yollayacağız. Bugün akşam San Salvador’da kalacaksınız. Yarından itibaren bu turu uygulayacağız”
“Bütün bunları otobüsle mi yapacağız? Uçaklar ne oldu?”
“Uçak fiyatları Mete beye çok yüksek geldi.”
“Peki otobüsle gidersek bu turların tamamını yapmamız mümkün mü?” ilk programı gösterip soruyorum. Bu ülkelerin hepsini göremezsek grupta sorun çıkacağından korkuyorum. Zaten Panama’ya gidemedik diye bir huzursuzluk var.
“Yok, yok tamamına gidebilirsiniz. Şimdi siz bana ödemeyi yapınız. Mete bey sizin ödeme yapacağını söyledi “ Benim derdim program, onun derdi ödeme.
Vereceği hizmetleri ve bedellerini liste halinde hazırlamış.
Otobüs 5000 dolar

Antigua turu 700 dolar

Rehber 2000 dolar
Bunun 200 doları nakit ve 7500 doları kredi kartına konacak. Ayrıca %6 da vizsa kart komisyonu alacakmış.
Kabaca baktığımızda otobüsün günlüğünün 1000 dolar rehberin 400 dolar olması inanılır gibi değil. Ama Mete kabul etmiş. Hatta Nancy, inanmam için,bana Mete’nin bu maliyetleri onayladığına dair faksı da gösteriyor. Zaten Mete’de gece telefon ile bana bu fiyatları kabul ettiğini ve benim hesabıma 8000 dolar yatıracağını söylemişti.
Şu anda benim hiçbir şeyi tartışacak halim yok. Çok fena kazıklanmakta olduğumuz alenen belli. Ama dışarıda yolcular bekliyor, ben sabaha kadar uyumamışım. Mete de kabul etmiş, bana tamam demekten başka bir şey kalmıyor. Şu anda en önemli şey programın uygulanabilir olması.
Mete, her şeyi bu kadar geç organize etmenin bedelini ödüyor diye düşünüp visa kartımı veriyorum. İşbilen kadın hemen bana, bir de 7500 dolar çekme yetki belgesini imzalattırıyor.
Bu arada kendimi rahatlatmak için aklımdaki son bir iki konuyu soruyorum.
“Otobüsümüz nasıl? Rahat mı?”
“Dün Flores’ten geldiğiniz gibi bir otobüs.”
“Peki bu 2000 dolar ödeyeceğimiz rehber?
“O da Orta Amerika’yı çok iyi bilen bir Amerikalı rehber. Benim çok eski arkadaşım.”
Amerikalı olması çok iyi. Orta Amerikalıların İngilizcesini anlamak zor.
Dönüşte biraz daha zamanımız olacak. Daha detaylı konuşuruz diye ayrılmak üzere kalkıyorum çünkü artık şehir turuna başlama zamanı gelmişti. O sırada bize Antigua’yı gezdirecek rehber de gelmis. Zaten o küçücük lokanta-kafede sıkışık oturan dostlar sabırsızlanıp duruyorlar. Çantalarını bırakacakları bir yer bulup dışarıda toplanıyoruz.
Rehberimiz Alfonso orta boylu, gözlüklü, güzel İngilizce konuşan birisi.

Antigua 10 Mart 1543 tarihinde kurulmuş ve 233 sene bu bölgenin yani Yeni İspanya’nın başşehri olarak hizmet etmiştir. Aslında Antigua diye kısaca söylediğimiz şehrin tam adı “La Muy Noble y Muy Leal Ciudad de Santiago de los Callebros de Guatemala“ imiş. Çünkü Yeni İspanya adını vermeden önce Orta Amerika’ya Guatemala demişlerdi. 29 Temmuz 1773 depreminden sonra Başşehir Guatemala City’ye taşındı. Bu deprem şehri yerle bir etmişti. Tekrar ayağa kaldırmak yeni bir şehir yapmaktan daha zordu. Onun için burası aynen bırakılıp daha güvenli olduğu düşünülen 35 km batıda bir şehir kurma kararı alındı. Ama 1976’da bir deprem de Guatemala City’yi yıkacaktı.


Gerçekten Antigua, Orta Amerikanın 3 volkan arasında kalan çok güzel bir şehri. Şu anda bile kaldırım taş döşenmiş sokakları, rengarenk seramik çatılı tek katlı evleri, halen depremi hatırlatan yıkıkları, pazarı, begonvilleri, ile en güzel şehirlerden birisi . Depremden sonra terk edilen şehir yavaş yavaş tekrar yerleşilir hale getirilmiş ve meclis 1944 te aldığı bir kararla burasını Ulusal Abide olarak ilan etmiş. 1979 da da Unesco’nun “Dünya Mirası” listesine alınmış. Şu anda nüfus 30.000 e ulaşmış. Orta Amerika’ya gelen turistlerin uğrak yeri olmuş.


“3 volkan arasındaki Antigua’da “Volkanlar yön tayin etmeye yarar.” Volcan Agua (Su Volkanı) 3766 m. Şehrin güneydoğusundadır ve hemen hemen şehrin her yerinden görülür. Volcan Fuego (Ateş Volkanı) üzerinde her an görülen kuştüyü bulutu ile güneybatıyı gösterir. Onun hemen yanında batıyı gösteren Volcan Acatenango vardır.


Antigua yakınındaki tek aktif volkan Pacaya’dır. Halen duman püskürtmesi turistlerin çok ilgisini çekmektedir ama zaman zaman fışkırttığı kayalar çok tehlikelidir. Rehbersiz çıkmak risklidir. Diğer volkanlar yalnızca tepesinden güzel manzara seyretmek için çıkılan volkanlardır.”
Bu bilgileri verdikten sonra, Alfonso bizi ilk önce halen kullanılmakta olan bir yeni kiliseye götürdü. Hermano Pedro Klisesi. Pazar yerinin köşesinde bulunan bu kilise buraya ilk gelen İspanyol rahip adına yapılmış. Bu rahibin kendi adına yapılan Chapel’i ve mezarı San Fransisko kilisesinde imiş.


Pazar yerinde yere serdikleri örtü üzerinde satış yapmaya çalışan yerliler var. Grubumuzun öncü alıcı kuvvetlerini oluşturan bayanlar, bize uygun bir şey olmadığını duyurunca grup dağılmadan parkın içinden geçerek çamaşırhaneye ulaştı. Antigua’da her evde su yok. Onun için belediye buraya çamaşırhane yaptırmış. 15-20 kişi aynı anda çamaşırlarını yıkayabiliyorlar. Bizim eski köylerdeki kurna’ları hatırlatan bir görüntü.


O sırada önümüzden Antigua – Guate şehirleri arasında çalışan burunlu bir otobüs geçiyor. Kıpkırmızı boyalı ve üzerinde rengarenk süsler var. Yine muavin yarı beline kadar sarkmış müşteri topluyor.
Şehrin iki önemli kilisesinden biri de San Fransisco kilisesi. 16. yüzyıl ortalarında inşa edilen bu kilise ilk depremde yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilmiş ancak 1976 depreminde tekrar çok hasar görmüş. Hermano Pedro Chapeli ayakta. Bu kilisenin de kurucusu Hermano Pedro 1667 de ölmüş ve buraya gömülmüştür. Halk ibadetini bu chapel’de yapıyor. Diğer bölümleri yıkıntı halinde bırakmışlar ve biz bu yıkıntılar arasında dolaşarak bilgi alıyoruz. Büyük bir arazisi olan kilisede Bahamalar’dan gelen Fransiskan rahipler fakirler için hastane inşa ettirmiş. “İşte bu yıkıntılarda eskiden bir çok fakir insan tedavi oluyordu” diye gösteriyor Alfonso. Ayrıca ilk matbaa burada kurulmuş. Burada resim galerileri de açılıp genç yetenekler resim yapmaya teşvik ediliyormuş. Depremden sonra yere düşen duvar ve sütunlar temizlenmiş. Bizim antik kentlerde dolaşıyor gibi hissediyoruz kendimizi.
Kilisenin avlusunda satıcılar için bir bölüm yapılmış. Kilisenin içini göstermek istediğinde Alfonso’nun etrafında bir iki kişi vardı. O da şaşırarak içeride bilgi vermekten vazgeçti. Burada grubu toparlamak yine zaman aldı.


Evler tek katlı olmasına rağmen cumbalı. Bu cumbalarına ağaç oyma parmaklıklar yaptırmışlar. Hepsi bir sanat şaheseri.


Bundan sonra sokak aralarından geçerek bir Jade imalathanesine gittik.
Bu tesise girdiğimizde yine bir yetkili bizi toplayıp taşlar hakkında bilgi verdi. “Jade (Yeşim) taşı Maya kültüründe önemli rol oynar. Dünyada Çin ve Guatemala’da bu taş çıkarılır. Bizim taşlarımız ile Çin’dekiler farklıdır. Yeşilimiz de farklıdır. Ama esas olan bizde bulunan eflatun jade dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bunlar aslında yeryüzüne çok yakın yerde elde edilmişler ama uzun yıllar bunların jade olduğu fark edilmemiştir. Çok sert olan jade taşı Çinlilerde silah olarak kullanılırsa da Maya savaşçıları obsidiyanı tercih etmişlerdir. Mayalar bu jade taşından masklar ve süs eşyaları yapmışlardı. Bu süs eşyalarının biz burada replikalarını yapmaktayız. Bugünkü kesme teknolojisi ile bile aylarca uğraşarak ustalarımızın yaptığı bu parçaları o zamanın teknolojisi ile nasıl yaptıkları bilinmemektedir.”
Bundan sonra satış galerilerinde alışveriş başladı. Yine Mürşit bey ve Bilgi hanım çok başarılı bir şekilde en nadide parçaları seçtiler. Ama hemen herkes bir şeyler aldı.
Sıra ana meydanı gezmeye gelmişti. Ortası havuzlu bu meydanın bir köşesinde Catedral de Santiago.

Daha Antigua başşehir ilan edilmeden 1542 de inşasına başlanan katedral depremlerde çok hasar görmüş. Ama en büyük hasarı 1773 depreminde görmüş. Aslında çok güzel barok mimarisi işlemeler depremlerde yıkılmış. 1581 de ölen İspanyol fatihi Bernal Diez del Castillo’nun kemikleri katedralin içindeki türbede saklanmaktadır.




Parkın diğer tarafındaki Palacio de los Capitanes 1543 ten 1773 e kadar Orta Amerika’nın yani Meksika’nın Chiapas bölgesinin, Guatemala’nın, Honduras’ın, El Salvador’un ve Nikaragua’nın yönetim merkezi olarak kullanılmış. İki katlı büyük bir bina.


Tam karşısında Palacio Del Ayuntamiento var. Burası ofis binası iken restore edilerek şimdi Santiago Müzesi haline getirilmiş. Hemen bunun yanında eski devirlerde hapishane olarak kullanılmış ama şimdi Libro Antigua Müzesi haline getirilmiş bina var.


Parkta yarım saat mola verdik. Burası zaten Nancy’nin ofisine çok yakın. Bu parkta oturup etrafa bakmak tarihte yaşamak gibi geliyor insana. Sokak satıcıları ellerinde işli cüzdanlarla, kolyelerle bir şeyler satmaya çalışıyorlar.


Nancy’nin ofisine geldiğimizde saat 14 olmuştu ama otobüs yoktu. Tekrar lokanta bölümüne oturduk. İsteyenlerin öğle yemek işini halledebileceklerini söyledik ama bizim ağız tadımıza uygun bir şey yoktu herhalde. Herhalde diyorum çünkü ben içeride Nancy ile boğuşuyorum.
Orada Nancy bizi heyecan ile bekliyordu çünkü benim hesaptan para alamamıştı. Başka kredi kartı istiyordu. Yine Vakıfbanka ait Master Kartımı verdim. Ona da provizyon alamadığını söyledi. Bu sefer Nihal’in Citibank kartını verdik. Biraz sonra “Tamam 7500 ü çektik.” diye slipleri imzalattı. Ben de daha önce para çekebileceğine dair verdiğim izin kağıtlarını alıp iptal ettim. Sorunlar çözümlenmiş görünüyordu. Beraberce bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Hatta Mete’ye telefon ederek her şeyin düzeldiği müjdesini bile verdik Mete de rahat rahat Ankara’ya kız istemeye gidebilir. O da, ben de artık bundan sonra işlerin yolunda gideceğini düşünerek, başımıza geleceklerden habersiz mutlu mutlu konuştuk, bayramlaştık.
Otobüsü beklerken Nancy ile tekrar laflıyoruz. Bu mesafelerin bu zamanlarda alınabileceğini bizi karşılayacak Donald’ın ise çok esaslı rehber olduğunu söylüyor.
“Zaten siz gece Donald ile buluşana kadar o programı yapar.”
“Otel de bulabilir mi gece bizlere? İndirim alabilir mi? Keşke siz otel işini organize etseydiniz. Dün gece kaldığımız Clarion suits hem çok güzel hem de fiyatı çok uygundu”
“Hiç merak etmeyin. Donald bu konuda çok kabiliyetlidir. Onun da iyi kontakları var. Size çok iyi otelleri çok iyi fiyatlardan bulacaktır.”
Ne güzel. Rahatlıyorum. Dün geceden beri epey stres yaşadım ama şimdi her şey yerli yerine oturmuş gibi. Biraz sonra otobüsümüz gelecek. Doğruca otele gidip eşyalarımızı yükleyip yola çıkacağız. Çok esaslı bir rehber hem de Amerikalı bizi bekliyor olacak. Her halde bu gece San Salvador’da oteli de rezerv etmiştir de vakit kaybetmeyiz. Bizim Mete’nin yaptığı programı ona gösterdiğimde zamanlamayı da hemen yapar madem ki Orta Amerika uzmanı. Yok yok dün gece endişelenmiştim ama şimdi her şey yolunda gidiyor. Bu Nancy’yi de ne güzel bulmuş bu Mete. Ücretler biraz pahalı gibi ama son anda bir de alternatifsiz ayarlanmaya kalkılırsa böyle biraz fazla ücret ödenmesi kaçınılmaz.
Bir de şu otobüs gelse. Nancy telefon edip duruyor ama otobüs yok görünürde. Grubun iyice canı sıkılmaya başladı. Onları zorla alışverişten alıkoyduk. Şimdi de burada oturtuyoruz. Haklılar.
Birkaç telefondan sonra otobüsün yolda olduğu haberi geldi. Dışarıya çıkıp karşılayayım dedim. Zaten gruptan en az on kişi de dışarıda otobüs bekliyor. Saat iki de gelecek diye torbalarını da almışlar yanlarına. Nihayet köşeden bir otobüs gözüktü. Ama bu bizim ki olamaz. Bizimki şehirler hatta ülkeler arası bir otobüs olmalı. Bu gelen pek döküntü bir şey.
Ama o döküntü bizi almak için yanaşmaz mı? Nancy “İşte otobüsünüz bu” diyor.
Güya Flores’te dün bindiğimiz otobüs gibi olacaktı ama ilgisi yok bunun. Bu epey döküntü bir otobüs. Ben Nancy’ye daha iyi bir otobüs var mı diye bastırdım ama o büyük bir pişkinlikle “ Bu kadar kısa zamanda bulabileceğimiz en iyisi bu “ deyip kestirip attı.
O sırada yolcularımız bir saattir o küçük lokantanın küçük sandalyelerinde ellerinde torbalar oturmaktan sıkılmış oldukları için hemen otobüse bindiler. Nancy bizi artık uğurlamadı bile. Bizimle işi bitmişti. İçeride diğer müşterilerle ilgilenmeye başladı.
Antigua’dan Guatemala City’ye geri dönerken bu 35 km çok uzun geldi. Sabahki küçük minibüsler bile ne rahatmış meğer. Otobüste amortisör falan yok. Bizim 30 sene önceki köy otobüsleri bunun yanında çok lüks kalır. Otelimize vardığımızda çoğumuzun beli tutulmuştu. Grup beklemekten sıkılmış olduğu için benim de ne kadar uğraştığımı gördükleri için katlanmaya çalışıyorlar ve hemen valizleri yüklemeye yardım ediyorlar.
Ama o ne! Bu otobüsün bagajı da yok. Alttaki o küçük dolap taş çatlasa üç valiz alır o kadar.
Şoför “Arka koltuklara koyarız Sinyor” diyor.
Olacak şey değil. “Olmaz öyle şey” dedim. 35 km neyse ama eğer hesaplandığı gibi binlerce km yol yapacak isek bu otobüsle gidemeyiz.
Konan bir iki parça valizi geri indirdik. Şoförden özür diledim. Çok efendi bir çocuk. “Zaten bu araba ile o yolları yapamazdınız. Başka otobüs gelsin daha iyi olur” diye bize hak veriyor.
Yapılacak tek şey otobüs değiştirmek. Nancy telefonda sesimi duyunca hemen büyük bir dostluk gösterisi içinde hatırımı sordu. Ben bu otobüsle katiyen bu uzun yolları yapamayacağımızı ve otobüsün durumunu anlatıp mutlaka başka otobüs bulmasını söyledim. Anlayışla karşıladı. Otobüs firmalarına telefon edeceğini kendisini 10 dakika sonra aramamı söyledi. Ben 10 dakika sonra telefon ettim. Sonuç alamadığını 10 dakika sonra tekrar aramamı söyledi. Bu böyle sürüp gitti ve ben de her 10 dakikada bir resepsiyondan telefon edip gelişmelerin ne olduğunu sordum.
Bu Nancy’nin bir dümen çevirdiğini anladım Bizden biraz daha para koparmak istediğini hissettim. O kadar profesyonel birisi ki bana istersem 5000 doları otobüsün Antigua’ya kadar geliş parasını düşerek iade edebileceğini söyledi. “ Sen orada otobüs bulmaya çalışırsın” dedi. Bunun imkansız olduğunu biliyordu. Gene teslim oldum. “Aman ne olursa olsun iyi bir otobüs bulalım” dedim. O da ağzından baklayı çıkardı ve 625 dolar fark vermem gerektiğini söyledi. Tabii buna da razı oldum. Biraz sonra gelecek dediler ve beklemeye devam ettik.
Yolcularımıza durumu bütün çıplaklığı ile anlattım. Zaten bu gezide onlara hep açık ve net olmaya çalışmıştım. Onlardan gördüğüm anlayışta bana yardımcı oluyordu. Gene kalan günlerimizde rahat etmek için uğraşıyorduk. Çok uzun yollarımız vardı. Uçak kullanmayacaktık artık. Onun için otobüs iyi olmalıydı. Otelin içinde güzel eşyalar satan dükkanlar onları bir süre oyaladı. Boş kalanlar lobide dedikodu yapıp bekliyorlardı. Hala daha programın tam olarak uygulanacağı inancını taşıyorlardı. Başka bir ihtimali akıllarına bile getirmiyorlardı. Başlarına neler geleceğinden habersiz uslu uslu yeni otobüsü bekliyorlardı.
Nancy sonunda bir otobüs bulduğunu ama ona hemen bu 625 doları nakit vermek gerektiğini söyledi. Saat 5 civarında Nancy’nin dediği gibi o 625 doları almak için otobüs firmasından bir yetkili geldi. Ben ödemeyi yaptım. Otobüsün yolda olduğunu yarım saat içinde burada olacağını söyledi. Ama o da bizi atlatıyordu. Saat 18 olmuştu. Görünürde hala bir otobüs yoktu. Güya şoför ile konuşuyordu ve trafiğin çok sıkışık olduğunu, 15 dakika sonra burada olacağını söylüyordu.
O bana bu yanlış bilgileri verdikçe ben de sanki otobüsümüz hemen gelecekmiş te biz de hareket edecekmişiz gibi yolcularımıza otelden uzaklaşmamalarını söylüyordum.
Ama hemen karşı lokantada bir şeyler yiyebileceklerini söyledim. Bir kısmı da çevrede bir yerlerde süpermarket bulmuşlar yolda yitecek bir şeyler almışlardı.
Oturmaktan sıkılanlar kalkıp dolaşıyorlardı. Ben ise Nihal ile birlikte otobüsün karşı bulvardan dönüp gelmesini bekliyordum. Nurşan da zaman zaman bize katılıyordu.
Bu arada otobüs firması yetkilisi Jose ile sohbet edip bilgi almak istedim. Benim en merak ettiğim bundan sonra her gün gideceğimiz şehirler arasının kaç saat süreceği idi. İçimde bu mesafelerin bu sürelerde alınmayacağı gibi bir his olduğu için bu yetkili delikanlıya tekrar soruyorum. Ben kağıdı kalemi çıkarmış onun söylediklerini yazarken Allah’tan Nurşan, Bülent Güzeliş, Yarış, Sayhan ve Safa beyler bizi dinliyorlar. Bu dinlemelerinin sonra bu kadar işe yarayacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.
“Guatemala City’den San Salvador kaç saat?”

“Hududa kadar bir saat. Yarım saatte de hududu geçseniz. Sonrası da bir buçuk saat. Toplam üç saat.

“Peki San Salvador’dan Honduras’ın başşehri Tegucigalpa’ya kaç saat?”

“ Beş saat”

“Güzel. Ya Tegucigalpa’dan Nikaragua’nın başşehri Managua’ya kaç saatte gideriz?

“ O da beş saat sürer.”

“Ya Managua’dan Costa Rica’nın başşehri San Jose’ye kaç saatte gideriz?

“O da beş saat”

“Emin misiniz?”

“Hem kendisi hem de yanındaki adamı çok kesin konuşuyorlar. “En fazla bu kadar sürer “diyorlar.


O zaman işler kolay. Son gün de beş saatte San Jose’den Managua’ya geri döneriz. Bizim uçağımız Managua’dan saat 12.30 da. Ayın 15 inde sabah erken bile kalksak San Jose’den yetişebilirmişiz ama olsun biz ya bir gün önce geliriz veya gelip yolda bir yerlerde kalırız, emniyetli olur falan gibi düşünüyorum saf saf. Böylece her yeri görürüz. Ayrıca bizim grup erken kalkmayı seviyor. Sabahları altıda kalksak saat onbire kadar varacağımız yere gideriz ve sonra programda belirtilen turları yaparız.
Bir de şu otobüs gelse.
Bu arada aklımda hep Amerikan vizesi olmayan dört dostumuzun durumu. Artık programın kalan kısımları ayarlandı ya bu vize işini düşünebilirim şimdi. Ben o vizeleri, iki gece kalacağımız San Jose’de almayı düşünüyordum ya bu durumda sanki olmaz gibi. Bakalım ona nasıl bir formül bulacağız.
Hala yeni otobüs gelmedi.
Bu arada Jose bir girişimde bulunuyor. Polise telefon edip escort istiyor. Neden? Diyorum. ”Hava karardı. Hiçbir tehlike yok ama gece sizi otobüsle yalnız hududa göndermek doğru değil” diyor. Dün gece korkan şoför geliyor aklıma ben de heyecanlanıyorum. Biraz sonra da iki polis bir araba ile geliyorlar ve kendilerini bize tanıtıyor. Ama otobüs hala yok.
Saat 19 a gelirken öğreniyorum ki gümrük yani kara hududu saat 21 de kapanıyor. Güvenlik nedeniyle Orta Amerika’da bütün kara kapıları 21 de kapanırmış. Hatta daha bir iki sene öncesine kadar saat beşte kapanırmış ama bazı gümrük kapılarında süreyi uzatmışlar. Hududa iki saatlik bir mesafe olduğunu belki hızlı giderse bir buçuk saatte varabileceğini söylüyor ama hala otobüs yok. Yolcular çok huzursuz.
Saat 19.30 da benim de umudum kesildi. Otel odalarını garantilemem lazım. Hemen resepsiyona gidip otelde bir gece daha kalıp kalamayacağımızı sordum. 14 oda arıyorlar. Bir ara “Mümkün değil “ dedi resepsiyon memuru. Yine başımdan kaynar sular dökülüyor. Ama memur yine bilgisayara bakıyordu derin derin. “Kabul ederseniz size ayrı katlarda oda verebilirim ama ayni katta mümkün değil” dedi. Derin bir oh çektim. Odalarımızı aldığımızda saat 20 olmuştu ve o sırada Amerikan yapımı bir MCI00 marka 55 kişilik otobüs geldi. Dünkü kadar iyi değildi ama önceki otobüsten çok iyi idi. Artık kabulden başka hiçbir seçeneğimiz yok.
Otobüs o kadar uzun ki kapının önüne park etmesi onbeş dakika aldı. Bu saatten sonra yola çıkılmaz dedi şoförümüzde. Sabah istediğimiz saatte yola çıkabileceğimizi, hududun da saat altıdan itibaren açılacağını söyledi. O zaman saat dörtte uyandırma verip dört buçukta valizler aşağıya ve kahvaltı. beşte hareket etsek uygun olur. Hem de yarın sabah yapmamız gereken San Salvador şehir turunu yapar akşama da Honduras’a geçeriz. Böylece programı yakalarız.
Ama bir de bizim programa göre yapamadığımız Guatemala City Turu var. O ne olacak? Gelen arkadaşa soruyorum “Yarın sabah erken yola çıktığımızda trafik te az olur acaba eski şehrin meydanını görebilir miyiz?”
Yüz ifadesine göre isteğim imkansız bir şey. “Şehrin merkezi ile San Salvador yolu ters istikametler. Sabah olmaz ama neden bu gece gitmiyorsunuz. Nasılsa otobüs artık sizin emrinizde.”
Neden olmasın? Hem zaten bu saate kadar oturup durduk. Gruba valizlerini odalarına çıkartıp şehir turu için onbeş dakika içinde burada olmalarını söylüyorum. Herkeste bir sevinç, bir heyecan.
Bu arada Nancy’ye telefon ediyorum Bu gece rehber bizi hudutta bekliyordu ama otobüs çok geç geldiği için bu gece yola çıkamıyorduk. Acaba Donald’a haber verebilir mi? diye. Yarın sabah erken bizi bekleyebilir mi?. Biz saat altıda hudutta olmayı planlıyoruz diye anlattım. Nancy, rehberin hudutta olduğunu ama hududa ulaşmanın mümkün olmadığını yarın Donald’ın bizi bekleyeceğini umduğunu söyledi. Gene huzursuzluk. Nihal yine beni teskin ederek “ Yapacak bir şeyimiz yok. Yarın inşallah her şeyin yolunda gidecek” dedi.
Tam onbeş dakika sonra şehir turuna çıktık ta bu İngilizce konuşan delikanlılar gittiler. Biz şoför Manuel ile baş başa kaldık. Ne iyi ki yanımızda Sayhan bey var. “Sen bize bilgi verir misin? Şoförün söylediklerini tercüme eder misin?” diyorum. “Memnuniyetle” deyip arkalardan yanıma geliyor. Beraberce anlatmaya başlıyoruz. Ben kitabımı almıştım ya oradan yardım da alıp daha derin tercümeler yapıyorum.
Mesela şoförümüz “Şehir merkezi 1. zon’da “diyor. Sayhan’da aynısını söylüyor. Ben de mikrofon ile gruba anlatıyorum kitabi bilgilerimi.” 2 milyon nüfuslu bu şehir 1775 ten beri Guatemalanın başşehri. Eski tam adı La Nueva Guatemala de la Asuncion’dur. Şehirde 15 ayrı zon yani bölge vardır. İlk merkez 1. zondadır. Şimdi biz oraya doğru gidiyoruz.” gibi.
Yıkık bir kalıntı görünce depremde yıkıldığını söylüyor Manuel. Ben de anlatıyorum “Guatemala City 1917,1918 ve 1976 da 3 büyük deprem geçirdi. 1976 depreminde 23.000 kişi öldü. 75.000 yaralı vardı. Bütün dünya yardım gönderdi ama o sırada iç savaş vardı ve bu yardımlar hiçbir zaman ihtiyaç sahiplerine ulaşmadı. Antigua’da da ayni depremin yıkıntılarını görmüştük.”
Bazen geniş bazen, dar caddelerden geçerek Plaza Mayor adı verilen ana meydana geldik. Burada otobüsten inerek Katedralin ve Palacio Nacional’in yani hükümet binasının resmilerini çektik. Depremden büyük zarar gören hükümet binası halen kullanılmıyormuş. Şimdi Guatemala Tarih Müzesi imiş.
Bu çok büyük meydanın ortasında dev bir fıskiyeli havuz ve büyük binalar var. Manuel epey heyecanlı. Ayrılmamamızı çünkü tehlikeli olduğunu söylüyor. Dönerken otobüsten hala açık olan gece pazarını da görüp otelimize geri dönüyoruz.
Odamıza geldiğimizde saat onbire geliyordu. Odalarımız bu seyahatte kaldığımız en güzel odalar ama uzun uzun yatamadığımız için tadını çıkartamadık. İçimde bir huzursuzluk var. Sanki bir şeyler ters gidecekmiş gibi. Nihal “Bak ne güzel yine bu güzel oteldeyiz. Herkes odalarından memnun. Otobüsümüz değişti. Bugün güzel bir tur yaptık. Yarın da rehberimize kavuşacağız. Artık huzurla uyuyalım” dedi. Haklıydı.


Yüklə 1,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin