Türk edebiyatının islamiyet'ten önce ve îslamî dönem genel tasnifi içinde; Türk Halk Edebiyatı kendine has yerini almaktadır. Bu edebiyat



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə31/34
tarix12.12.2017
ölçüsü1,6 Mb.
#34567
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34

388


7. KAYGUSUZ ABDAL

Kaygusuz Abdal XV. yüzyıl Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyaünin önde gelen şahsiyeüerindendir

Kaygusuz Abdal'ın asıl adı Alaaddin Gaybî'dir. XTV. yüzyılın sonu ile XV. yüzyılın ilk. yansında yaşanuştır. Teke-Alaiye sancağı beyi Hüsamettin Beyin oğludur.

Abdal Musa'ya bağlanarak tasavvufa gönül veren Aladdin Gaybî'nin çok iyi bir eğitim gördüğü eserlerindeki derin tefekkürlerden anlaşılmaktadır. Bu derin tefekkürü konuşmadaki ve bir sohbet akıcılığım eserierinde vermeyi başaran Kaygusuz Abdal bunu ayet, hadis ve kıssalarla süsleyerek gerçekleş--tirmiştir.

İnsanın değeri, hakka ulaşmanın yolları, dürüstlük, adalet gibi kavramlar üzerinde çok durmuştur. Dini mevzularda görüş belirtirken son derece titiz olmaya dikkat etmiştir.437

Onun; manzum, mensur ve manzum+mensur karışık olmak üzere on beşin üzerinde eseri bulunmaktadır. Kaygusuz Abdal'ın önemli eserleri şunlardır.

a. Manwm Eserleri

1. Dîvan


2. Gülistan

3. Mesneviler (I-n-m)

4. Gevhemame

5. Minbemame

6. Dolabname

7. Salatname

b. Mensur Eserleri

8. Budalaname

9. Miglataname Ip.Vücadname,

11. Risale-i Kaygusuz

c. Manzum+Mensur Karışık Eserleri

12. Dilgüşa

13. Sarayname

Eserierinden birkaç örnek verelim:

389

İlahi


Biilbüle gülzar gerek Tütiye şeker gerek Sarr&fa gevher gerek La ilahe illallah

Can olanı can bilür insanı insan bilür Her sırrı Sultan bilür İM ilahe illallah

Zihî muhit ü zevrak Gözün aç anlayu bok Gayrı ne var külli Hak La ilahe illallah

Cümle alem zdt imiş Derya-yı hikmet imiş Hakk-ıla vuslat imiş LO. ilahe illallah

Safî ol altun gibi Tecellî kıl gün gibi Leyla di Mecnun gibi La ilahe illallah

Kalma cihan milkine Asluna döngü yine Dahi kuvvetdür dtne La ilahe illallah

Teşbih ü zikr eylegil Allah'a şükr eylegil Bu sözifikr eylegil La ilahe illallah

Kaygusuz Abdal

Saraynfime

Cümle bir oldu heman uzun kısa Kail aldı cümle halk bu nefese

Cümle dil bir oldu dirlik söyledi Yoklugı terk itdi varlık söyledi

Cümle alem varlığıyla oldı var Cümle varlık bir sadefdür bir güher

390

Cümle varlık birliğe oldı tanık Birden artuk arada hiç gayri yok



Cümle harfbirikdi geldi noktaya Nokta iriişdi Kadtr-i yektaya

Sultandur cümle girişme heman Heman anı beyan eyler her lisan

Gel iy talih kulak ur bu tevhide Ta ki gaflet pası canından gide

Uyanasun can gibi tevhtd ile Birliğe büte canun ma'bud ile

ikilik endişesinden giçesün Tevhid ile birliğe göz açasun

Kalmaya kendü halinde müşkilün Tevhid ile menzile ire yolun.438

Kaygusuz Abdal 8. GÜLŞEHRÎ

Gülşehri, XIII. yüzyılın sonu ile XIV. yüzyılın ilk yansında yaşamıştır. Gülşehri adı ona, Kırşehir'in Gulşehir kasabasından olduğu için gelmektedir. Birçok kaynakta gerçek adinin Ahmed, Ahmed Gülşehri diye geçmesine rağmen ünlü eseri Mantıku't-Tayr^daki beyitlerden, gerçek adinin Süleyman olduğu anlaşılır.

Gülşehri, Ahi Evren'in dervişlerindendir. Aynca devrinin tanınmış şair-lerinden olduğu ve Dinî-Tasavvufi Türk Edebiyatının üstadlanndan Senaî, Nizamî, Attar, Sadî, Mevlana ve Sultan Veled gibi şarkın yedinci büyük sofi şairleri arasında sayıldığım, Hadpoğlu'nun Letaifnome adlı eserindeh öğreniriz.

Gülşehri'nin ne zaman öldüğünü tam olarak bilemiyoruz ama eserlerindeki beyitlerden çok yaşlı olduğu ve XIV. asnn birinci yansında, 1317'den sonra^vefat ettiği söylenebilir.

Eserleri; Felakname, Manttku 't-Tayr, Aruz Risalesi, Keramat-ı Ahî Evren ve Kudurî Tercümesi'dir.439

Mantıku't-Tayr'ın Hatime Kısmı Şöyledir:

Mantlku 't-tayr ki Attar eyledi Parisîce kuş dilini söyledi

391


Anı Turla süretinde biz dakı Söyledük Tazîgibi Tanrı haki

Çün Felek-name düziitdük Şahvör Parisîce taht u t&c-ı zer-nigdr

Türk dilince dahi Tazhiden latif Mantıku't-Tayr eyledük ona hanf

Ben bu Türid defteri çün dürmeyem Paristcesiyle değşürmeyem

Kimse böyle tatlu söz söylemedi Kimse bundan yeğ kitab eylemedi

Bunca bab eylemişem bunda ki hiç Kılmadı Anar ol fende besîc

Şehd ü şekker hanım key dökmisüz Dür ü gevher tohmuni çok ekmisüz

Çün murassa söylene te'lîfömüz Kimseden utanmaya tasnîfümüz

Değme ilme akl yitdüren bizüz Kim Kudürî nazma getüren bizüz

Değme ilmim sırrım çün söyledük Değmesinden bir risale eyledük

Çün Süleyman hüdhüde kıldı itab Kim kıta tasnif bundan yeğ kitab

Ya gele kuşlar dilin yüz nazile Bundan öğrene vü yüz bin sazile

Beni ko kim kuş dilini söyleyem Kim Süleymana yüzer ad eyleyem

Değme am oldu bulimadı halas Alemi Gülsehrîadı dutdı has

Süleyman sol kopuzun kılini Bur kim öğrenlüm bu kuşlar dilini

Biz bu Gülşen-name 'de kim eyledük Dükeli ilm ıstılahın söyledük

Dökdi gülşehngirü dürr ü güher Mantıku't-Tayr'ı tamam oldı meğer

392


Mustafa 'nün himmetinde bu kitab Açdı her manî yüzinden yüz hicab

Şükr ol bir Tanrı 'ya kim bu kelam Ömrümüzden ileni oldı tamam

Keramat-ı Ahî Evren

Ol kim adı dünyeyi tutmış idi Ahilerden evini tutmış idi

Ahî Evren kim Hak'a irmiş idi Tanrı 'nün dîdanni görmüş idi

Doksan üç yıl dünyede oldı temam Ne helal öginde geçdi ne haram

Gönlüni avret odina yakmadı Kimsenün ağzın yüzine bakmadı

Akla yar u nefse düşmen ol idi Pak-dîn üpak-damen ol idi

Terbiyelerim teninde can idi Ahîlere beğlere o sultan idi

Dünyenün terkini ol kılmış idi Ahiret börkini o urmış idi

Ulu idi uncak bahsisde ray H&tem-i Tayı kalında bir geday

Mustafa 'nün ol alemdarı idi Murtaza 'nün sevgili yan idi

Kutbidi ol üçlere irmiş idi Yidilere çok cadak virmiş idi

Kırklar ile hemdem ü hem-raz idi Yitmiş ire munis ü dem-saz idi

Üçyüz er rehber anı kılmış idi Kamusinun sırrım bilmiş idi

Anda kim erlik donum kayalar Ana kutbül-arifan akıyalar

Hem keramatı var idi hem kerem Hemfötüvvet hem mürüvvet hem kadem

393


9. AŞIK PAŞA (1272-1332)

Aşık Paşa'nın asıl adı Aiî'dir. Garib-name adlı eseriyle tanınır. Dedesi Baba îlyas 637/1240 yılındaki Baba Resul îsyam'nı çıkaran kişidir. Aşık Paşa Kırşehir'de doğmuş, öğrenimim Süleyman-ı Kırşehrî'den yapmıştır. Babası, öğrenimi için îlyas Baba halifesinden Şeyh Osman'ı görevlendirmiştir. Şeyh Osman'ın kızıyla evlenen Aşık Paşa, bazı olaylara karıştığı için Mısır'a gitmiş, Anadolu Valisi Timurtaş'ın veziri olmuştur. Sonra bir isyan sonucu Mısır'a kaçmış, Amasya'ya dönerken Kırşehir'de hastalanarak vefat etmiştir. Türbesi Kırşehirde'dir.

Aşık Paşa iyi bir tahsil görmüştür. Farsça'yı iyi bilmesine rağmen Garibname'sini Türkçe yazmış, Türkçeye layık olduğu değeri göstermiştir. Asrinin Türkçecileri arasında önemli bir yer almıştır.

O, Garibname, Fakr-ndme ve Vasf-ı HaV adlı eserlerinde Türkçe ile ilgili verdiği mesajlardan da örnekler vermeye çalışalım:440

Kim alursa bu kitabı yadına ire cümle manînün bünyadına

Gerçi kim söylendi bunda Türk dili îlle malum aldı manî menzili

Çim hilesin cümle yol menzillerin Yinnegil sen Türk ü Tacik dillerin

Kamu dilde vandı zabt-ı usul Bunlara düşmüşidi cümle ukuul

Türk dilme kimsene bakmazıdı Türklere hergiz gönül akmazıdı

Türk dahi bilmezidi bu dilleri ince yoli ol ulu menzilleri

Bu Garib-name atın geldi dile Kim bu dil ehli dahi manî bile

Türk düinde yani manî bulalar Türk ü Tacik bile yoldaş alalar

Yol içinde birbirini yirmeye Dile bakup manhisin hor görmeye

Türk dilinde anlayalar ol Hak'ı Ta ki mahrum kalmaya Türkler dakı

394

E. XV. Yüzyıl Dinî-Tasavvufl Türk Edebiyatı Mutasavvıflanndan Örnekler



Türk Edebiyaü, XV. yüzyılda çok gelişmiş doğu ve baü Türklerinde bir hayli büyük edebiyatçı yetişmiştir. Bu yüzyılda Türkçenin yeni yazı dilleri tamamıyla oluştu. Doğu Türkçesi, Çağatay Türkçesi adım alarak en parlak devrini bu zamanlarda yaşadı. Batı Türkçesinin Azeri ve Osmanlı Türkçeleri olarak iki kolda gelişmesi büyük ölçüde bu yüzyılda olmuştur. XV. yüzyılda Çağatay edebi Türkçesini kuran ve bu yazı dili ile eserler veren Ali Şir Nevaî asrın en mühim ismidir. Lutfî, Sekkaki ve Gedaî bu asnn yetiştirdiği diğer şahsiyetlerdir.

Türkiye sahasında ise Divan Edebiyatı tam anlamıyla kurulup yerleşti, Klasik bir edebiyat halini aldı. Bu tarz şiirin büyük üstadı Şeyhidir. Onu Ahmet Paşa ve Necati takip etmiştir. Asnn diğer mühim şahsiyetlerinden başhcalan ise şunlardır. Ahmed-i Daî, Hümamî, Atayî, Adnî, Nizamî, Muradî (Sultan n. Murat), Avnî (Fatih Sultan Mehmet), Adlî (H. Bayezid), Sultan Cem, Şehzade Kokut....

XV. Asırda dini edebiyat da büyük gelişme göstermiştir. Dini konularda çeşitli eserler meydana getirildiği gibi Hz. Muhammed için mevlitler de yazılmıştır. Bu tarz edebiyatın belli başlı temsilcileri: Devletoğlu Yusuf, Hatipoğlu, Ruşenî, Süleyman Çelebi ve Yazıcıoğlu Mehmet'tir.

Bu yüzyıl, Dinî-Tasavvufî Edebiyaünda yine Yunus tesiri devam etmiştir. Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram Velî, Eşrefoğlu Rumî, Kemal Ümmî gibi şahsiyetler Yunus tarzında şiirler vermişlerdir. Nesir sahasında ise Sinan Paşa, Mercimek Ahmet, Yazıcıoğlu Ahmet Bican... Dinî-Tasavvufî Edebiyatın belli başlı temsilcileri olmuşlardır.

XIV. Asırda yazıya geçtiği kabul edilen dini-tarihî destanlardan Ddnişmend-name'nin ve menakıplardan Saltuk-name'mn XV. asırda yazılan şekilleri de görülmüştür. Bunlardan başka Hacı Bektaş, Otman Baba, Akşemseddin hakkında da menakıp-nameler yazılmıştır. Bu eserlerde halka mahsus ve sade bir dil kullanılmıştır.

Şimdi bu yüzyılın bellibaşlı mutasavvıflanndan birkaç örnek venneye çalışalım:

10. SÜLEYMAN ÇELEBİ (? -1422)

Bursa'da doğmuş ve bu şehirde yaşamıştır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bazı tarihçilere göre İvaz Paşa'nm oğlu olan şair ve imam Süleyman Çelebi bazı araştırmacılara göre de Orhan Gazinin silah arkadaşla-nndan Şeyh Mahmud'un torunudur. Mevlid'in 1409-1410 tarihinde yazılmış olması ve bu tarihte kendisinin 59-60 yaşlannda olması doğum tarihinin 1350-1351 olduğunu göstermektedir.

395

Süleyman Çelebinin çok iyi bir eğitim alarak yetiştiği eserinden anlaşılmaktadır. Tarihçiler onun Buharalı Şeyh Emir Sultandan ders aldığım da belirtmektedirler. Kendisine verilen "Çelebi" unvanı da onun çevresinde bilgili bir kimse olduğunu göstermektedir. Yıldırım Bayezit zamanında Ulu Camiî'de imamlık yapmıştır.



Şairin tek eseri, Vesilet'ün Necat (Mevlid)'tir. Edebiyatumzda bu esere pek çok nazire yazılmıştır. Bu da eserin çok sevildiğim, üstünlüğünün kabul edildiğim göstermektedir. Mehmet Akif Ersoy Mevlid'i "Yetişilmez ki Süleyman Dede yükseklerde" mısraı üe övmüştür. Tanzimat dönemi şairlerin-den Ziya Paşa ise bu esere olan hayranlığım

"Dört yüz. seneden beri efazıl Bir söz ödemedi ona mümasiF beytiyle dile getirmiştir.

Mevlid, Peygamberinuzin doğumu üzerinde çok durulduğu için halk bu esere "mevlid" denmiştir. Çünkü mevlid, doğma, doğuş demektir.

Süleyman Çelebi bu eseri Hazreti Muhammmed'in diğer peygamberlerden üstün olduğunu ifade etmek için yazmıştır.

Bursa'daki Ulu Cami'de vaaz veren iranlı bir din adamı Bakara Sure-si'nin 285 ayetim tefsir ederken Hz. Muhammed'i Hz. isa'dan üstün görmediğim söylemiştir. Bu sürede gönderilen peygamberlerin hepsi de; Allah'a, Onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Biz de onun için peygamberlerden hiçbirini ayırmayız. Onlar,

"Ey Rabbimiz mağfiretim niyaz ederiz, dönüş yalnızca sanadır" dediler. îranlı alim bu süreyi;

"Peygamberler arasındafark yoktur." anlamında tefsir etmiştir. Dinleyenlerden bazıları buna karşı çıkmış ve

"Öyle olsaydı 253. ayet ile çelişirdi." demişlerdir. 253. ayette de şöyle denmektedir:

"O peygamberler ki biz onlardan bir kısmım diğerlerinden üstün kıldık. Allahın kendisi ile konuştuğu onlardandır. Bazılannın derecelerim yükselttik." Buna rağmen halkın bir kısmı îranlı vaizi desteklemiştir. Süleyman Çelebi de Hazreti Muhammed'in üstünlüğünü anlatmak için bu eserini yaz-maya başlamıştır. Bu nedenle Mevlid'de şu mısralar yer almaktadır.

ölmeyip îsa göğe buldı yol Ümmetinden olmak için idi ol

Mevlid Türk nülletinin Kur'an-ı Kerim'den sonra en çok okuduğu ve sevdiği bir eserdir. Eser adeta millete mal olmuş folklorik bir özellik kazanmıştır. Düğünlerde bayramlarda, doğum ve ölümlerde mevlid okutulmakta, dinlenmektedir.

396


Eserin tamamı 730 beyittir. Mesnevî nazım şekliyle yazılmıştır. Şair Mevlid'de eserin adinin Vesilet'ün Necat olduğunu ve hicri 812 (Miladi 1409) de yazıldığım belirtmektedir.

Eser; "münaca&f (AUaha yalvarma), "veladef (Peygamberin doğumu), "Risalet" (Peygamber oluşu), "Miraç" (Peygamberimizin miraç mucizesi) ve "Rıhlet" (Peygamberimizin vefatı) bölümlerinden oluşmaktadır. Aynca bazı bölümler küçük fasıllalara aynmuştır.

Mevlid XV. yüzyıl Batı Türkçesinin gramer ve fonetik(ses) özelliklerim bütün yönleriyle göstermeği bakımından da önemli bir eserdir.44!

Hz. Muhanuned'in Veladeti

Fa ila tün/Fa ila tün/Fa ilim

Ol gice kim togdı ol hayr'ül beşer Anası anda neler gördi neler

Her ne kim göründi ise gözine Hem dahi vaki olanı özine

Ol rebiü'l- evvel ayı nicesi On ikinci gice isneyn gicesi

Toğdugin bildürdi ol halka temam Ne didüğin işid imdi iy hümam

Didi gördüm ol habibün anesi Bir aceb nur kim güneş pervanesi

Berk vurup çıkdı evümden nagehan Göklere irdi vü nur oldı cihan

indi göklerden melekler saffu saf Ka 'be gibi kıldılar evüm tavaf

Hem hava üye döşendi bir döşek Adı Sündüs döşeyen anı melek

Üç alem dahi dikildi üç yire Her birisi eydeyim nire nire

Mağrib ü maşrıkta ikisi onun Biri donanda dikildi KG 'be 'nün

Bildüm anlardan ki ol halkun yeği Kim yakın oldu cihana gelmeği

Çünkü bu işler bana oldu yakın Ben evimde otururken yalnuzın

397


Yanlup divar çıkdı ndgehan Üç bile huri bana oldı ayan

Çevre yanuma gelüp oturdılar Mustafa'yı birbirine mastılar

irdi huriler bölük bölük buğur Yüzleri nünndan evüm toldı nur

Didiler oğlun gibi hiçbir oğul Yaradılalı cihan gelmiş değül

Bu senün oğlun gibi kadri cemil Bir anaya virmemüsdür ol Celil

Ulu devlet buldun iy dildar sen Togisardur senden ol hulkı hasen

Bu gelen ilm-i ledün sultanudur Bu gelen tevhîd ü irfan kanidur

Bu gelen ışkına devr ider felek Yüzine müştakdur ins ü melek

Bu gice ol gicedür kim ol şerif Nün ile alemi eyler latif

Bu gice dünyayı ol cennet kilur Bu gice eşyaya Hak rahmet kilur

11. HACI BAYRAM VELÎ

Hacı Bayram Velî'nin asıl adı Nüman'da. Kuvvetli bir medrese tahsili görmüş, müderrisliğe kadar yükselmiştir. Hamidüddin Aksarayî tarafından Şeyh Suca vasıtasıyla Kayseri'ye davet edilen Hacı Bayram Velî, burada şeyhinin bazı kerametlerim açıkça görmüş ve müderrisliği terk ederek "Ta-savvuf-Tefekkür ve Turan Yolu"nu seçmiştir.

Hacı Bayram Velî, şeyhinin vefatından sonra onun halifesi olarak Ankara'ya dönmüş, Halvetiyye ve Nakşibendiye tarikatlarım birleştirerek Bayramiyye Tarikatı'nı kurmuştur. Böylece ünü kısa sürede Anadolu'ya yayılmıştır. Şöhretim çekemeyen bazı din adamlannın şikayetlerinin, o devrin padişahı Sultan II. Murad'a bildirilmesi üzerine Hacı Bayram Velî Edir-ne'ye davet edildi. Kendisinde görülen olağanüstü haller üzerine sorgusuz beraat ettirildi. Vefat edince, Ankara'da İmparator Augustus mabedinin yanındaki kendi adıyla anılan Hacı Bayram Camii'nin yanındaki türbesinde edebî istirahatga'hına defnedildi.

Hacı Bayram Velî, Anadoluda'ki millî edebiyatın ve tasavvuf? hayatın gelişip yayılmasında büyük rolü vardır. Yetiştirdiği halifelerden;

Akşemseddin, Eşrefoğlu Rumi, Dede Ömer Sikkinî, Akbiyık ve Kızılca Bedreddin'.. vb'lerini sayabiliriz.

398


Hacı Bayram Velî'nin müstakil bir eseri yoktur. Bugün elimizde aruzla iti, heceyle üç şiiri bulunmaktadır.442

Devranıdır sürülen Sultan Hacı Bayram'in Nevbetidir vurulan Sultan Hacı Bayram'in

Havzasında nur çıkar Arşın üstüne ağar Görür gözü açıklar Sultan Hacı Bayram 'in

Hiç gümanın olmasın duası makbul durur Alinin evladının Sultan Hacı Bayram'in

isa Peygamber gibi ölmüş gönlü diriltir Yetişicek cezbesi Sultan Hacı Bayram 'in

Dedi Şeyh Hamîd ona önden sonun gür olsun

Gürdür önünden sonu Sultan Hacı Bayram'in ***

Bilmek istersen sen seni Can içre ara canı Geç canından bul anı Sen seni bil sen seni

Kim bildi ef&lini Ol bildi sıfatım Anda gördü yitim Sen seni bil sen seni

Görünen sıfatındur Anı gören zatındur Gayri ne hacetindür Sen seni bil sen seni

Kim kî hayrete vardı Nüra müstagrak oldı Tevhîd-i zdtı buldı Sen seni bil sen seni

Bayram özini bildi Bileni anda buldı Bulan ol kendü oldı Sen seni bil sen seni

m Güzel, A., Haa Bayram Veli'yi Hazualayan Tasavvuf Zemin, Vakıflar Dergisi, C. I, Ankara 1987, 8. 58-61; Hacı Bayram Velî'nin Üç flahisioin Tasavvuf! Açıdan Tahlili, I. Hacı Bayram Velî Sempozyumu, Bildirileri, Ankara 1990, e. 76-86; Dmı-TasavvuE Türk Edebiyatı, s. 295-297.

399


F. XVI. Yüzyıl Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı Mutasavvrflanndan Birkaç Örnek

XVI. yüzyıl Osmanlı Devletinin altın çağıdır. Devletin sınırları genişle-yebildiği kadar genişlemiştir. Mali açıdan devletin hiçbir problemi yoktur. îlim, sanat, askerlik ve teknoloji bakımından da tarihinde en üstün seviyeye yükselmiştir. Mimaride Sinan, denizcilikte Barbaros, Islami ilimlerde EbOsuut Efendi, edebiyatta ise Fuzulî ve Bakî gibi şahsiyetler yetişmiştir.

Bu asırda Azerî ve Çağatay (Özbek) sahalannda da büyük şahsiyetler yetişmiş, önemli eserler yazılmıştır. Çağatay sahasmda Babür Şah'ı, Azerî sahasanda ise Fuzülî'yi sayabiliriz.

Anadolu'da ise Bakî'den başka Zatî, Nev'i, Hayalî, Bağdadî Ruhî, Edirneli Nizamî, gibi şahsiyetleri sayabiliriz.

Tezkirecilik türünün ilk örnekleri de bu asırda Sehî, Latifi, Aşık Çelebi gibi araştırmacılar tarafından yazılmıştır. Halk Edebiyatında ise Güvahî ve Pir Sultan Abdal''ı sayabiliriz.

Şimdi bunlardan birkaç örnek verelün:

12. ÎBRAHtM GÜLŞENÎ (Diyarbekir? - Mısır 1533)

ibrahim Gülşeni'mn hayatı hakkındaki bilgiler daha çok Menakıbmda geçmekte ve nesebinin de Oğuz Ata'ya kadar uzandığı görülmektedir. Atai, Şakayık Zeyli'nde İbrahim Gülşeni'nin 1426 yılı dolaylannda doğduğunu kaydetmektedir. Menahbin sonunda ise 1533'de 114 yaşlannda vefat ettiği kaydedilir. Babası şeyh Muammet El Amidi, o henüz iki yaşında iken vefat eder. Bunun üzerine Gülşenî, amcası Seyyid Ali'nin himayesinde büyür ve ilk tahsiline onun y anında başlar. Daha sonra o, yüksek öğrenimi için Tebriz'e gider. Orada bütün İslamî ilimleri tam olarak öğrenen Gülşenî, kısa bir süre içinde Uzun Hasan'ın güven ve iltifatım kazanır. Yine bu sırada Halveti Şeyhlerinden Dede Ömer Ruşeni'den hilafet alarak bu tarikatı yaymaya başlar.

ibrahim Gülşeni; eserlerim yavaş yavaş vermeye başlayınca, bu arada müstakilen şiirler de söyler. Fakat onun bu tür şiirleri bazılara tarafından hoş karşılanmaz. Bu sebeple ibrahi Gülşenî hakkında;

• "Toplumun güven ve huzurunu bozdu." dedikodulannın ortalıklarda ya-yılması üzerine, oğlu Ahmet Hayali ile birlikte Diyarbakır^, döner. Bir süre sonra buradan da aynlarak Kudüs yoluyla Mısır'a gider. Tarikatım burada yaymaya başlayan Gülşenî, kısa sürede büyük bir şöhret kazanır.

1516'da Mısır'ı fetheden Yavuz Sultan Selim, ona bir arsa hediye eder. O da dostlannın yardımıyla bu arsa üzerinde Zaviye'sim inşa eder (1524). Adı bütün Mısır'da duyulur, dergahı yeni müritlerle dolup taşar.

1528 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mısır'dm IstanbuVa davet edilir. Orada büyük bir ilgi görür ve Mısır'a bir süre sonra döner.

400

1528 yihnda Mısır'da vefat eder.443



ibrahim Gülşeni'mn edebî şahsiyeti'ni, onun eserlerinden tespit etme-niiz gerekir. Bu cümleden olarak onda, Mevlana, Yunus Emre, Nesimi ve şeyhi Ruşeni'mn tesirleri açıkça görülür. Türkçe Divanı 'nda yer alan Gazel ve Tîfl/u'lerinde sağlam bir dil ve akıcı bir üslup göze çarpar. Bu itibarla onun eserleri ise; Türkçe Divan, Farsça Divan, Arapça Divan, Manevî, Raz-name ve Kenzü'l -cevahiridir. Bunların da özelliklerim kısaca belirtmeye çalışalım:

Eserleri:

Türkçe Divan, 24. 000 beyiti ihtiva eden ve dil açısından önemli olan bir eserdir. Yazma nüshalanndan biri D. T. C. F. Kütp. Ün. Kitp. Nr. 982'dedir.

Farsça Divanı: Farsça yazılmış bir divandır. Yazmalanndan biri Fatih kütp. Hr. 3866-dadır.

Arapça Divanı: Arapça yazılmış bir divandır. Yazma nüshalanndan biri D. T. C. F. kütüphanesindedir.

Ma'nevi: 40. 000 beyitlik Farsça bir mesnevîdir. Mevlana'nın Mesnevî-sine nazire olarak kaleme alınmıştır. Şeyh La 'U Muhammed Fenaî tarafından baştan beş yüz beyitlik kısmı şerh edilmiştir. Yazmalanndan biri Bayezid Devlet Kütp. Nr. 3588'dedir.

Razname: Remel bahrinde kaleme alınmış tasavvuf! bir mesnevîdir. Bir nüshası Millet Ktp. Manzum eserler, Nr. 932'de bulunuyor.

Kenzü'l Cevahir: Bir kısmı tuyug, bir kısmı rübaî nazım şekliyle yazılmış Farsça, 7000 dörtlükten meydana gelmektedir, î. Ü. Ktp. Farsça yaz-malara Bol., Nr. 1233'de kayıtlıdır.

İbrahim Gülşenfim şiirlerinden de birkaç örnek vermeye çalışalım:

l

Gaflet ile geçdi günüm ah n'ideyin ömrüm seni



Çün bozila bu düzenün ah n 'ideyin ömrüm seni

Ecel irişe nagehan canım ala çü Kahraman Döndüre yasa düğünün ah n'ideyin ömrüm seni

Gice gündüz çalışduğm hırs u emelle yigduğm Kala sensüz hanümanun ah n'ideyin ömrüm seni

Anmaz mısın öleceğin kara yire gireceğin Azraîl'e virüp canın ah ni'deyim ömrüm seni

Terk itmedün bir dem heves elindeyken almadun ders Çün kim hevayadur yönün ah n 'ideyin ömrüm seni

401


Kıyamet kopar haşr içün dirilür ölen neşr içün Canun olısar düsmanun ah n'ideyin ömrüm seni

Zikir budur ey Gülşenî telkîn idelden Rüşenî Can atmadan sevdün teni ah n'ideyin ömrüm seni

Benüm gönlüm alan dilber Gider dirler gider dirler Beni Mecnun'un tek o Leylî îder dirler ider dirler

Kopup aklumi bozumdan Komadı bilgi hüşumdan Soraram yad bilişümden Gider dirler gider dirler

Ne sevdadur dey'nüz bana îşidüp kalmanuz tana Gönül benden kaçup ana Gider dirler gider dirler

İşitdüm ışk ile sevda. Kılanda aşıkı şeyda Düşüp deli gibi daga Gider dirler gider dirler

N'idem ey uslular dey'nüz Delirmeden gamum yey'nüz. Çü başdan aklumi yaz, güz. Gider dirler gider dirler

Görüp ışk ile medhüşi Bilün aşık o bî-hüşi Çü anun akl ile hüşi Gider dirler gider dirler

îşitdüm Gülşenî seni Doğaldan Rüşenî gani Ziyadan aydın iline

Gider dirler gider dirler444

13. BURSALI MÜHYiDDiN ÜFTADE (Bursa, 1477-1580)

Muhyiddin Üftade'nin, asıl adı Mehmet Muhyiddin olup, Müstah-kimzade'nm Menakıb-ı Üftade'sine ve Silsilename-i Celvetiyye'ye göre O, Manyas'tan gelerek Bursa'ya yerleşen bir ailenin çocuğudur.

402

Onun tahsili hakkında birbirinden farklı rivayetler vardır. Şakayık Zeyli ile Silsüename'ye göre, iyi bir tahsil yaptığı anlaşılır. Menakib'da ise bir kazzaz yanma çırak olarak girer ve sevmediği bu meslekte başarılı olmadığı kaydedilir. Ancak bu vesile ile Hacı Bayram Velî'mn halifelerinden Hızır Dede ile tanışmış ve onun terbiyesi altında yetişmiştir.



Şeyhinin vefatından sonra inzivaya çekilmiş, Bursa'da bazı camilerde müezzinlik ve imamlık yapmış, bir süre de Ulucami ile Emir Sultan camile-rinde vaaz vermiştir.

Yine bu sırada Bursa'da kadılık ve müderrislik yapan Aziz Mahmut Hüdayi, Üftade'ye intisab etmiş ve onun halifesi olmuştur. Vefat edince kendi adına yaptırdığı camiin haziresüne gömülmüştür.

Muhyiddin Üftade'vm eserleri daha çok tasavvufî muhteva ile yazılan manzum eserlerden oluşmaktadır. Döneminin önemli mutasavvıf şahsiyetle-rinden biri olan Üftade, daha çok İlahiden ile şöhret bulmuştur. Divan 'mda hece vezni ile yazılmış bazı şiirlerine de rastlanmaktadır. Onun eserleri; Divan, Vaklat, Nasihat ve îrşadname ve Makalatü'l Aliyye'den müteşekkildir. Bunlar da:

Divan: Divan'nda bulunan şiirlerinin bir kısmı, Mecmuatü'l-îlahiyyat adı ile bir araya getirilmiştir. Bu Divan; Selimağa Ktp., Hüdayi Ktp., nr. l nüshası bulunmakta ve bu nüsha da Bursalı Tahir tarafından 1912'de yayınlanmıştır.


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin