Türkiye’nin katılım yönünde ilerlemesi üzerine 2003 İlerleme Raporu



Yüklə 1,02 Mb.
səhifə18/27
tarix15.09.2018
ölçüsü1,02 Mb.
#82276
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   27

Başlık 17: Bilim ve Araştırma

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Türkiye Ocak 2003 itibariyle Altıncı AB Araştırma ve Teknolojik Gelişme için Çerçeve Programı’na dahil olmuştur.

Ocak 2002’de Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) program hakkında bilgilendirme, programın potansiyel katılımcılarına tavsiyelerde bulunma, yardımcı olma ve eğitim verme konularından sorumlu ulusal temas noktası olarak belirlenmiştir. Bir ulusal koordinatör, Altıncı Çerçeve Programı’nın çeşitli alanlarına yönelik 11 ulusal temas noktası, bir destek birimi ve çeşitli kamu ve özel kuruluşlar da dahil olmak üzere bir dizi kurumsal Ulusal Sözleşme Noktası’ndan oluşan bir ulusal ağ kurulmuştur. Ekim 2002’den bu yana Türkiye, program komitelerinde gözlemci olarak yer almaktadır. Buna ilaveten, Mart 2003’ten bu yana Türkiye, Ortak Araştırma Merkezi’nin Guvernörler Kurulu’nda yer almaktadır.

Altıncı Çerçeve Programı kapsamındaki gelişmeleri daha yakından izlemek, Avrupa Komisyonu ve diğer ülkelerin araştırma ve teknoloji geliştirme ofisleriyle daha yakın ilişkiler kurmak, Türk şirketlerine ve araştırmacılarına fuar olanakları yaratmak, Türkiye adına lobi faaliyetlerinde bulunmak ve Türkiye Ulusal Sözleşme Noktaları Ağı’nın bir parçası olarak Ulusal Koordinatör’le bağlantıları sürdürmek amacıyla Brüksel’de Türkiye Araştırma ve İş Bürosu kurulmuştur. Ofis bir kamu-özel sektör ortaklığıdır ve ortakları, Türkiye Odalar ve Borsalar birliği, TÜBİTAK, KOSGEB ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Odası’dır.

TÜBİTAK, Türk bilim ve araştırma dünyasını ortaklık lideri ya da konsorsiyum ortağı olmaya özendirmek üzere bir program başlatmıştır. Öneri geliştirilmesini desteklemek üzere Program dahilinde 2.000 €’dan 12.000 €’ya kadar hibeler verilmektedir. Ayrıca, inceleme gezileri ve yurtdışında toplantılara katılımı desteklemeyi amaçlayan bir program da rapor süresince devam etmiştir.


Genel Değerlendirme

Mevcut rakamlar gayrı safi yurtiçi araştırma ve geliştirme harcamalarının GSYH içindeki payının hâlâ çok düşük olduğunu göstermektedir. Türkiye’deki araştırmacı sayısı bir önceki rapordan bu yana artmamıştır ve hâlâ AB ortalamasının onda biri düzeyindedir.

Türkiye, araştırma ve geliştirmeye yönelik harcamalarını yükseltme ve özel sektör ile KOBİ’lerin araştırma ve teknoloji faaliyetlerindeki rolünü artırma doğrultusundaki çabalarını sürdürmelidir. Altıncı Çerçeve Programı’na katılım bu alanlardaki ilerlemeye katkıda bulunmalıdır.


Sonuç

Türkiye’nin Altıncı Çerçeve Programı’na tam katılımı olumlu bir gelişme ve Türkiye’nin, ulusal bilim ve teknoloji politikasını AB’nin bilim ve teknoloji politikasıyla uyumlu kılma sürecini hızlandırmaya hazır olduğunun bir kanıtı olarak görülebilir.

Türkiye’nin Altıncı Çerçeve Programı’na tam katılımı ileriye doğru atılmış önemli bir adım olmakla birlikte, sonuçlarının hâlâ bir değerlendirmeye tabi tutulmaya ihtiyacı vardır. Genel olarak bakıldığında Türkiye’nin, gelecekteki ekonomik rekabet gücünün temellerini atmak ve iş alanlarının açılmasına hızla katkıda bulunmak için bilim ve araştırma alanına yaptığı yatırım miktarını artırmaya ihtiyacı vardır.


Başlık 18: Eğitim ve Mesleki Eğitim

Son İlerleme Raporundan Bu Yana Kaydedilen Gelişme

Ocak 2002’de Devlet Planlama Teşkilatı’nda Türkiye’nin ilgili Topluluk programlarına katılımından sorumlu bir departmanın oluşturulmasının ardından, bu departmana değişik bakanlıklardan 32 yeni personel görevlendirilmiştir. Geleceğin Socrates, Leonardo da Vinci ve Gençlik programlarından sorumlu Ulusal Ajans olarak faaliyet gösteren bu departman, Komisyon’la işbirliği içinde iş planlarını oluşturmuş ve geniş bir alana yayılan önlemlerin uygulamasına başlamıştır. Devlet Planlama Teşkilatı’nın kuruluşu ve görevlerine ilişkin yasada bu departmanın Türkiye Ulusal Ajansı olarak hukuki statüsü, mali ve idari özerkliğini belirten değişiklik Temmuz 2003’te TBMM tarafından onaylanmıştır.

Göçmen işçilerin çocuklarının eğitimine ilişkin direktifi ulusal hukuka aktarmayı amaçlayan yasa da Kasım 2002’de kabul edilmiştir.

Eğitim ve öğretim sisteminin reformuna ilişkin olarak, bir önceki hükümet, zorunlu eğitimi 2005 yılına kadar sekiz yıldan on iki yıla, orta öğretimi de 2002-2003 ders yılına kadar üç yıldan dört yıla çıkarmak üzere adımlar atmaya başlamıştı. Kasım 2002 seçimlerinde göreve gelen yeni hükümet de zorunlu eğitimi 2005 yılına kadar on iki yıla çıkarmayı benimsemiş, ancak orta öğretimi dört yıla çıkarma yönündeki adımları durdurmuştur. Hükümet meslek okullarını daha cazip hale getirmek ve yoksul ailelerinin çocuklarının okula gitme oranını yükseltmek için çalışmalar yürütmektedir.

Türkiye’de, engelli çocukların zorunlu okul öncesi eğitimini geliştirme konusunda bir önceki rapordan bu yana bir ilerleme kaydedilmemiştir.


Genel değerlendirme

Personel alımı ve gelecekteki Ulusal Ajans’a hukuki statü kazandıracak yasanın kabul edilmesi konusunda önemli gecikmelere rağmen, Topluluk programlarına katılma konusunda kayda değer ilerleme sağlanmıştır. Şu anda yasa kabul edilmiş, ancak uygulamaya yönelik yönetmelikler henüz yürürlüğe girmemiştir. Söz konusu departmana alınan çalışan sayısı makul bir seviyeye ulaşmış olmakla birlikte, henüz yetersizdir. Türkiye’nin 2004 yılında programlara tam katılımı, her üç program için de hazırlık çalışmalarının tatminkâr düzeyde gerçekleştirilmesine bağlıdır.

Göçmen işçilerin çocuklarının eğitimi konusunda ise, direktifin tam anlamıyla ulusal hukuka aktarıldığının teyit edilmesi gerekmektedir.

Yüksek Öğretim Kanunu çerçevesinde faaliyet gösteren Türk eğitim ve üniversite sistemi yüksek düzeyde merkezi bir yapıya sahiptir. Eğitim programlarının Yüksek Öğretim Kanunu’nun temel ilkelerine uygunluğunu denetlemekten sorumlu olan, rektör ve öğretim üyeleri üzerinde geniş disiplin yetkilerine sahip, güçlü bir Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) varlığı nedeniyle yüksek öğretim sistemi akademik, idari ve mali özerklikten yoksundur.

Her yıl YÖK’ün bütçesini belirleyen TBMM, Kurum’un harcamalarını denetleme yetkisine sahip değildir. TBMM’de yüksek öğretimi temsil eden ve YÖK toplantılarına başkanlık edebilen Milli Eğitim Bakanı’nın Kurul’da oy hakkı bulunmamaktadır. Ayrıca Kurul’un ve üniversitelerin aldığı kararlar Bakanlığın onayına tabi değildir. YÖK Yönetim Kurulu’nda Milli Güvenlik Kurulu’nun da bir temsilcisi bulunmaktadır. Bu yapı üniversitelerin işgücü pazarına daha fazla odaklı olmalarını engellemektedir. . Üniversite mezunları arasında yüksek işsizlik oranı bu gözlemi desteklemektedir. Eğitim sisteminde üniversitelerin arzın belirlediği bir yapıdan, işgücü piyasası talebinin belirlediği bir yapıya geçmesi sağlanmalıdır.

Engelli çocuklar için zorunlu okul öncesi eğitimini öngören 1997 tarihli bir yasa bulunmakla birlikte Türkiye’nin bunu gerçekleştirecek olanakları yetersizdir. 2002-2003 ders yılında yalnızca 61 çocuk okul öncesi eğitim almıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı yoksul ailelerinin çocuklarını okula göndermelerini sağlamak amacıyla temel eğitimde 2003-2004 ders yılında ücretsiz ders kitabı dağıtmaya karar vermiştir. Bu önemli adımın özellikle kız çocuklarının okula devam oranını yükseltmesi beklenmektedir.

8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, orta öğretimde okullaşma oranını yükseltme konusunda başarılı olmakla birlikte, genel liselere giden öğrenci sayısında mesleki teknik liseler lehine bir azalma gerçekleştirmeyi başaramamıştır.

Genel olarak bakıldığında orta öğretimde iki ana sorun varlığını korumaktadır. Birincisi orta öğretime olan talep beklendiğinden çok daha yüksektir. İkinci olarak, planlandığından az sayıda öğrenci mesleki ve teknik liselere yönlendirilebilmiştir. Bu, arz cephesindeki yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Üniversiteye giriş sınavlarında genel liselerden mezun olanlar lehine ayrımcılık yapılmaktadır.

Türkiye 1970’lerden bu yana mesleki ve teknik eğitim veren orta öğrenime ağırlık verme planlarını sürdürmektedir. Her ne kadar, orta öğretim sonrası meslek yüksek okullarına sınavsız giriş de dahil olmak üzere orta öğretimde mesleki ve teknik liseleri güçlendirmeye yönelik çok sayıda hukuki adım atılmış olsa da, bu adımlar genel eğitim yönündeki tercihi tersine döndürememiştir.

Sonuç

Genel olarak bakıldığında eğitim ve öğretimde bir miktar ilerleme sağlanmıştır.

Türkiye üç Topluluk programına katılım doğrultusundaki çalışmalarını sürdürmeli ve tamamlamalıdır. Göçmen işçilerin çocuklarının eğitimi konusunda illerde yürütülen uygulamalar izlenmelidir. Üniversitelerin daha fazla işgücü piyasasına yönelik olmasını sağlamak için YÖK’ün koordinasyon rolü yeniden ele alınmalıdır. Türkiye özel eğitim ihtiyacı olan çocukların erken yaşta belirlenmesi için gerekli önlemleri almalı ve bu çocuklara okul öncesi eğitim olanakları sağlama konusunda gerekli özeni göstermelidir. Türkiye’den, orta öğretime ilişkin planladığı hedef ve stratejileri gözden geçirmesi ve orta öğretimin yüksek öğretim üzerindeki baskısını hafifletmesi beklenmektedir.



Yüklə 1,02 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin