kolturmaşta-: ayırmaçka kolturmaş-tap mingizip: yan korkuluklu çocuk eğerine bindirerek.
kolu bala = kalu bala.
koluktuu, nişanlı kız.
koluktuuluu, nişanlanmış! delikanlı
kom, havut; kom cığaç: havutta yan değnek; kom sal-: havut vurmak, kom çeç-: (deveden) havutu almak.
komanda r. kumanda.
komandaçı = komandir.
komandala-, kumanda etmek.
komandaloo, kumanda etme.
komandir, r. kumandan, komutan.
konıandirovka, r. memuriyetle gönderme; vazife ile yollama.
komdo-, havut vurmak.
komdol-, havut vurulmuş olmak (deve hakk..)
komdon, 1. havut vurulmuş olmak (deve hakkında) 2. sırtına almak; 3. (yırtıcı hayvan ve köpek haknıkda) art ayaklarım bükerek ve burnunu öne doenı uzatılmış ön ayaklarının üzerine koyarak yatmak.
komissariat, r. komiserlik; el komis-sariatı: halk komiserliği.
komissiya, r. komisyon.
komitet, r. komite.
kommuna, r. komün.
kommunist, r. komünist.
kommunistik, komünistliğe ait, mensup, müteallik.: Kommunistik în-ternasional: Komünist Enternasyonali.
kommunizm, r. komünistlik.
kompartiya, r. komünist partisi firkası).
kompleks, r. mecmu; kompleks sisteması: complexe sistemi.
komplekt, r. takım.
kompoy-, kabarmak, şişmek, sivrilip durmak, tek başına sivrilip dikilip durmak, uzum boyu ile temeyyüz etmek; 2. mec. kurulmak, caka satmak.
kompozitör, r. bestekâr.
komsomol, r. 1. komünist gençlik birliği 2. komünist gençlik birliği azası.
komut güceniklik. küsme. memnuniyetsizlik, teessür; komutta kal-: incinmek, kederlenmek; komutu tolbodu: tatmin edilmedi; caman erge kor bolup, komutta kalıp, küygönç, arka çaçım tarayın: folk. kötü kocadan hakaret görüp de, üzülmektense, en iyisi saçlarımı tarayım (yani kız olup evde kalayım). Ibu nebat knıcnak adiyle maruftur);
kon- 1. konmak, inmek, yere yahut aığaca oturmak; (kuş hakkında): kanat menen uçkan kuyruk ine-nen konat ats. kanatla uçan kuyrukla konar; 2. durmak, yaşamak için yerleşmek; 3. gecelemek için tevakkuf etmek; bir konup keldik: yolda bir gece yatarak geldik; 4. al. oturmak, kurulup oturmak; a-tının caydak soorusuna konup a-iıp:- atının çıplak sağrısına binerek; 5- atka kon-: şöhret kazanmak, tanınmak.
konç, çorap, çizme gibi nesnelerin baldıra gelen kısmı, konç; eki but bir konçka batkan ubak: iki bacağın bir konca sığdığı zaman (küçük çocukken) .
konçuluk: ara konçuluk cer: arada bir gece yatmak suretiyle varılacak yer; ara konsuluk cerge sapar tartpadı: yolda bir gece yatmak suretiyle varılacak yere bile seyahat etmiş değildir.
koncurğa = kondurğa.
kondüktör, r. kondüktör.
kondur-, et. kon-'dan; misafiri gecelemeye zorlamak yahut bırakmak, konuğuı gece kalmaya çağırmak; bak kondur-: mes'ut eylemek; caman erge mal bütsö canına konğşu kondurbayt ats.: kötu adama servet düşerse yanma komşusunu bile kondurmaz.
kondurğa, atın omurga kemkileri ipe geçirilmekle meydana gelen bir halkadır, ki bu arkası yağır olmuş atın boynuna takılır (ve buı halka atın yaraya ilişerek onu kurcalamasına mâni olur).
konduruu, işs. kondur-'dan.
konferentsiya, r. konferans.
konfiskatsiya, r. müsadere.
konfiskatsiyala-, müsadere etmek.
konfiskatsiyaloo, müsadere,
konğ, buttaki kaba et; konğ karga, hk. karga I.
konğdev, kuş yaleğinin kof kısmı.
koıığguroo, çan, kampana, zil.
konğguroolo-, çan, zil çalmak:
konğguroolot-, et. konğgturoolo-'dan.
konğkoy = konğkıy .
konğkuldak, ağaçkakan kuşu.
konğorçok. bir otun adıdır.
kongress, r. kongre.
konğşu, 1. komşu; 2. tar. iktisatça zengine bağlı olan fakir komşu; birinğ konğşu, birinğ malay' cürdüngör: biriniz konğşu, biriniz ise ırgat idi; konğşu-kolonğ: zengine doğrudan doğruya iktisatça bağlı olan adamların umıuımî adıdır.
konğşulaş, 1, komşuda bulunan; konglsulas el: komşu millet, ulus.
konokI, 1. misafir, mihman; konok konoktu süybeyt, eesi baarın da süybeyt ats.: misafir misaiiri sevmez ev sahibi ise, hiç birini sevmez; mildettüü konok es-: «mecburî» misafir (kabildik teşrifat icabı kabul ve ikram edilmesi mecburi olan misafir,); mildettüü konok al-: «mecburî» misafiri kabul etmek; 2. akşam yemeği; 3. ikram; konoğu caysız boldu: ikram şöyle-böyle oldu; 4. sozgö konok ber-meç.: birisine konuşma hakkını vermek, söylemesine müsaade etmek.
konok II, italyan darısı (*) (Orta Asyada yaşayan Ruslar arasında bu nebat kunak adiyle maruftur) ; it konuk: bir nevi ot.
konokçul, misafirliğe gitmeye, misafir olarak dolaşmayı seven kimse; kırgız halkı - konokçul: kırgızlar konuksever - misafirperverdirler (misafir kabul etmesini ve kendileri misafirlikte bulunması severler).
konoksu-, misafirlik taslamak; caman kişi özüyündö konoksuyt ats. kötü adam kendi evinde misafirlik taslar.
konokto-, 1. = konokton-; 2. bir yerde gecelemek için kalmak, gecelemek; kaz konoktoğon cer: kazların gecelediği yer; 3. ikram etmek; koy soyup konoktodu: koyun keserek misafir etti.
konokton-, misafir olmak, misafirlikte kalmak.
konolgoluu, gecelemek için uygun olan; konolgoluu cer: gecelemek, konmak için elverişli olan mahal.
konserva, r. konserva.
konservatizm, r. muhafazakârlık.
konservator, r. muhafazakâr.
kontitutsiya, r. anayasa, Stalindik: Konstitutsiya: Stalin Anayasası.
konstitutsiyalık, anayasalık.
konsül, r. konsolos.
konsultant, r. müşavir.
konsultatsiya, r. müşavere.
kontrabanda, r. kaçakçılık.
kontrabandist, r. kaçakçı.
kontrakt, r. kontrato.
kontraktaştıruu =r kontraktatsiya.
kontraktatsiya, r. kontrato'ya bağlamak.
kontrol, r. kontrol, murakabe.
kontroldük, kontrola ait, müteallik; kontroldük uçuş: kontrol uçuşu.
kontukçul. 1. başkaları tarafmdan kendisine emanet bırakılan hayvanlar hakkında insafsızca harekette bulunan kimse (kendisinin binek hayvanı varken, başkasının emanet ettiği hayvanın biner); 2. ikirlerin. kendi sürüsüne bıraktıkları hayvanları 'binmek veya iş için kullanan zengin adam.
konuş, 1. durma; gecelemek için durma; 2. obanın konduğu, yerleştiği mahal; ata konuş: baba ocağı, vatan.
konuştan-, mola vermek için durmak; yaşamak için yerleşmek, göçebelikten oturaklık hayatına geçmek.
konuştandır-, 1. mola vermek içi" durdurmak, yaşamak için yerleştirmek; 2. oturaklık hayatına geç-çirmek.
konuştandırıl-, pas. konuştandır-'dan.
konuştaş. (birisile) ayni konuşta bulunan (bk. konuş).
konuu işs. kon-'dan.
konuuçu, gecelemek için kalan.
konventsiya, r. mukavele.
konvert, r: mektup zarfı:
koo, 1. derin sel kazıntısı, derin çukur, derin hendek; koo oozunan çöp albağan mec: mütevazi çekingen; 2. oyuk üzerinden sar geçirmek için konulan oluk;3. ağıl, çit; koo karma—: çitle kuşatmak; çılgının koosu: atları kapatmak için çit; koo buzğan külük: «çit kıran yürük at» (ileri gelen koşu atı); koo buzup, bayge alıp turğan külük at: ileri gelen ve öndül alan yürük at.
koom, a. 1. cemiyet; sotsialistik ko-om: sosyalist cemiyet; kerek-carak koomu: yoğaltım (istihlâk) cemi-yeti-şirketi; koom kuruluşu: içtimaî kuruluş; 2. cemaat; meçit ko omu: mahalle halkı.
koomay, tevahhuş eden, insanlar dan kaçan, münzevi; açuuluu koomay bokıp aldı: gazaplı ve münzevi oldu; koomay oltur-: sandalyanm ucunda kuşkulanarak oturmak; koomayraak koy-: ayrı, münferit koymak.
koomdoş-, 1. bir işi elbirliğile, cemiyet halinde yapmak; koomdoşup işte-: kollektif olarak çalışmak: 2. cemiyetleştirilmek; koomdoşkon sektör: cemiyetleştirilmiş bölge; koomdoşkon öndüriiş: cemiyetleştirilmiş üretim (istihsal).
koomdoştur-, cemiyetleştirmek.
koomdoşturul-, cemiyetleştirilmek.
koomdoşturuu, cemiyetleştirme.
koomdoşuu. işs. koomdoş-'tan.
koomduk, cemiyet, cemiyete ait, mensup, müteallik; sosyal, içtimaî; koomduk iş: cemiyet, memleket işi; koomduk öndürüş: cemiyete ait üretim: koonduk alcay: sosyal vaziyet; koomduk kamsızdandıruu: sosyal teminat.
koon, kavun; koon üzmöy (harf.: kavun koparma): gruplar halinde çekişmeden ibaret olan ıbir oyun.
koonduk, kavuniuık, kavun bostanı.
koopI, a. korku; kabunğ kaydan bolso, katarmğ oşondon ats.: korkun nereden ise, tehlike de oradan olur.
koop II, gerundif kop- H'den.
kooperativ, r. kooperatif.
kooperativdeş-, kooperatif şeklinde birleşmek.
kooperativdeştir-, kooperatifleştirmek.
kooperativdeştirüü, işs. kooperativdeştir-'den.
kooperator, koperatifçi.
kooperatsiya, r. kooperatifçilik, birlikte iş görme.
koozdonmo, bezeme, ziynet; kümüş koozdonmolar: gümüş tezyinat.
koozduk, güzellik, nefaset, foediîlik.
kop I, ko hecesiyle ıbaşlıyan sözlere takviye için ilâve edilir; kopkoyuu: pek koyu.
kop-, (gerundifî koop'tur) kalkmak; (bazı bölgelerde uygunsuz bir mâ nâ aldığı için edebî lisanda kullanılmaz) :
kopiya, r. kopya, suret.
kopo, meyve verdikten sonra kuruyan bitkilerin bir çeşidi.
kopoluu, kopo otu olan (bk. kopo).
kopşo-, rendelemek, kazımak, traş etmek.
kopşu-, gevşemek.
kopşut-, gevşetmek, sallamak (mes., çıkarılması kolay olsam diye kazığı oynatmak).
kopulda-, kuşkulanmak, mütereddit olmak.
kor I, 1. sıcak kül, içinde ateşli kömür parçaları bulunan kül: 2. ihtiyat sermaye, fond; toyıurt koni: yem ihtiyadı.
kor II. f. hor, hakir görülmüş, kendisine küçümsiyerek bakılan şahıs veya nesne; kor kıl-: tahlil ve tezlil etmek; kor kör-: küçümsiyerek, hor görerek muamele etmek.
korbaşı, tar. 1. bir zabıta memuru; el başkarğan (yahut biyleğen) korbaşı folk.: halkı idare eden korbaşı;2 . basmacı uıüirezesinin başı- (*)
korcoğoy = kocoğoy .
korconğ, yüksek, sivrilip duran.
korconğdo-, r. (karş. kortoruğdo-) hareket etmek, yürümek (yüksek ve sivrilip duran nesne hakkında); korconğdoğon can kalbay folk-: hiçbir diri varlık kalmadan.
kordo I, sütle tertbiyelenmiş olan pirinç çorbası; taş kordo: 1) içine kızgın taşlar atmak suretiyle yemek pişirmek için kullanılan ve at derisinden yapılmış olan kap; 2) bu usulle pişirilen yemek; 3) bütün halinde, kızartılmıiş olan koyun veya keçi göğdesi.
kordo- II, hor görmek, hakaret gözile bakmak, terzil etmek, tahkir etmek .
kordo- III, (boza, kımız hakkında) tazelik vermek (eski bozaya yenisini katmak).
kordol-, hor ve hakir görülmek.
kordoluu, Kordo I e malik olmak (bk. kordo I); kordoluu bay. bk. bay 1.
kordoo, hor görme, tahkir etme.
kordooçul, çekiştirmeyi seven, zemmeden; alı cetpegen akıretçil, kolu- cetpegen kordooçul ats-: halsiz olan ahrete güvenir, elinden iş gelmiyen ise, her şeyi zemmeder.
korduk, rezalet, horluk, hakaret; küçümseme, küçüklük; korduk kör-yahut korduk tart-:horluk görmek; hakarete uğramak, küçümsenmiş olmak; otun-olco, suu korduk ats.: odun-ganimet, su ise-rezalet (oduna rastgelmek iyidir, suya düşmek ise-kötüdiir).
korğo-, korunmak, müdafaa etmek; müdafaa eylemek.
korğol-, (koyun, keçi, deve) tezeği; korğol toktok-: aşığın alçı (bk.) veya taa (bk.) üzerinde cantık (bk.) vaziyetinde durduğu sırada onun üst kısmına koyun yuvarlağını koymak; toğuz korğol: bir oyunun adıdır.
koromcu, zarar .•kilime, boşuna harcanma, israf; konuncu boldu: eksildi, harcandı, sarf edilip bitti.
koromcula-, israf etmek.
koromculuk == koromcu.
koronğ: koronu et bir şeyin içinden çıkarak gözükmek; koronğ etip çığa tuştu: başını yukarıya çıkardı ve gene daldı (mes., suda boğulup batmakta olan adam hakkında).
koronğdo-, bir parça çıkmak ve tekrar içeriye dalmak (bir nesnenin ucu hakkında); nayzanmğ uçu koronğdoyt folk.: mızrağın ucu kımıldıyor.
korkonğdot-, et. koronğdo-dan.
koroo I, eksilme, harcama, sarf etme.
koroo II, 1. 'koyun ağılı, hayvan av lusu; koroo tolğon koyum bar folk.: ağıl dolu koyunlarım var; koroonun çeti saman bol, kaytar-ğan koroom aman hol (yakarış-şarkı): ağılın kenarlarında saman bulunsun, koruduğum sürü sağ olsun; 2. koyun sürüsü; bugün koroo küzöttüm yahut bugün koroo kay tardım: bugün (gece) koyun bekledim; taş koroo: 1) taştan koyun ağılı; 2) karakuş avlamak için tuzak; sarı koroo: hayvanlariyle birlikte obanın ıuzun zaman kaldığı yerdir, ki orada ot namına hiçbir şey kalmaz ve bundan dolayı hayvan otlatmaya yaramaz; otlarmm çiğnenmiş ve ezilmiş olduğun mahal.
korooçu: korooçu it: avlu ve ağıl köpeği.
koroolo-, aydın diare ile kuşaltılmak; ay koroolodu: ayın çevresinde aydın daire (ay ağılı) peyda oldu; ay korooloso, ayağmğdı kamda (yahut belende), kün korooloso, küıögünğdü kamda (halk inancı): ay halelenirse, gerdelini hazırla (süt bol olur), güneş ağıllanırsa, küreğini hazırla (ekin mahsulü bol olur).