Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Nitekim, "fazla tesbih çekmekten deli oldu", diye halk arasında anılan hal de bu esasa dayanır



Yüklə 1,92 Mb.
səhifə19/20
tarix06.03.2018
ölçüsü1,92 Mb.
#44715
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   20

Nitekim, "fazla tesbih çekmekten deli oldu", diye halk arasında anılan hal de bu esasa dayanır.

Bir kişinin yönlendiricisi olmaksızın ve formülü bilmeden rastgele tesbih çekmesi, ister istemez bir şifreyi meydana getirir ki, bu durumda, o anda şifreyle bağlantılı olan CİN otomatik olarak harekete geçip, o kişiyi hükmü altına alır... Ve o kimsenin bu durumdan haberi yoktur!. Ve o CİNi kontrol altına alabilecek güce de sahip değildir. Artık ister istemez o CİNle iletişimleri başlamış olur.

Bu ilişkinin başlaması da bazen kulağına, bazen da içine gelen seslerle olur... Kezâ bundan önce de burun yoluyla kokular tesbit eder bazen... Ve sonunda CİNleri çeşitli şekil ve kıyafetlerde görmeye başlar bu yolunda devam ederse...

Bu gibi kişler, duydukları sesleri veya aldıkları kokuları ya da gördükleri şeyleri bu konuyu bilmeyen kişiler içinde açarlarsa, derhal "aklını kaçırdı", "oynattı" diye nitelendirirler ve hastaneye kaldırılırlar. Oysa tıp henüz bu konuda âcizdir. Elektro-şokla tedavi etmek ister fakat bunu da başaramaz!.

Bu gibi kişiler, artık halk arasında "meczup" "zararsız deli" tâbirlerine muhatap olarak hayatlarına devam ederler.

Bu gibi kişiler eğer içine düştükleri duruma rağmen, bu sahada yetkili bir şahsın eline geçerlerse, o halden kurtulmaları yollarının düzeltilmesi ve o yolda ilerlemeleri mümkündür.

Aksi halde ömür boyu bu durumdan kurtulamazlar... Artık onlar "deli" olmuşlardır.



BEYNİN DİREKT ALGILADIĞI DALGALARLA



GÖRÜLÜRLER

(“Gören(?)” insanlar, çoğu zaman yeterli veri altyapısı olmadığı için, “gördüğü” “cin” olmasına rağmen, oyuna gelerek “veli” gördüğünü sanır)

İster “uzaylı” deyin, ister “cin” deyin, ister başka bir adla anın, sonuçta, normal gözle bakanların göremediği, ancak bir kısım insanların gördüklerini iddia ettikleri, bazı varlıklar vardır, farklı bir boyutta yaşamakta olan!. Bunlar, gözden beyine giden mesajlarla değil, beynin direkt olarak algıladığı bir kısım dalgalar ile o kişiye “görülür”(?) olmaktadırlar.

Bir kısım beyinlerin algıladığı bu dalgalar, aynı zamanda bizim “ruh” adıyla bildiğimiz, ölüm sonrası bedenimizi de meydana getiren dalga türüdür.

İnsan beyninin ürettiği bu dalgalardan oluşan bazı “velî” “ruh”ları yani ölüm ötesi yaşam bedenleri de, diğer boyut canlıları gibi, ölüm ötesi yaşam boyutundan, bu dünyadaki bazı kişilere benzer türden dalgalar yollayarak, görünebilir.

Nitekim, ölümünden üç gün sonra inananlarına görünen Hz. İsa aleyhisselâm ile Hızır aleyhisselâm dahi bu yoldan görülmüşlerdir.

Ne var ki, normal gözün göremediği bu tür dalgaları algılayarak, “gören(?)” insanlar, çoğu zaman yeterli veri altyapısı olmadığı için, “gördüğü” “cin” olmasına rağmen, oyuna gelerek “veli” gördüğünü sanır.



Bu görüntülerin görenleri "ruhî bozukluk" ya da "psikolojik yapısı hassas kişiler" diye mi nitelendireceğiz?.



Elbette, hayır!.

Öyle ise, bu konuyu sadece akşam gün batışında iki saat süreyle görülen VENÜS olayına bağlamak, bize göre son derece havada kalan bir iddiadır.

Kesin olan husus şudur ki, ne isim verilirse verilsin, aramızda ya da atmosferde veya güneş sistemi içinde yaşayan birtakım canlılar vardır ki bunlar zaman zaman bize belirli görüntüler ulaştırmaktadır.

Bizim bu konudaki en büyük hatamız ise, bu varlıkların varlığını, ille de beş duyumuza ulaşacak biçimde, kabul etmekle başlamaktadır.

Asırlar, bize, beş duyu ile tesbit edemediğimiz pek çok şeyin, mevcudiyetini açıkladığı halde; geliştirdiğimiz teknolojilerle, dün "yok" dediğimiz sayısız nesneye bugün "var" demek mecburiyetinde kaldığımız halde; bunlardan hiç ders almayarak; hâlâ, beş duyu ve elimizdeki teknoloji ile tesbit edemediğimiz şeyleri inkâr ve tevil yollarına sapıyoruz ki, bu gerçekten büyük bir ayıp olmaktadır.

"UZAYLILAR" dediğimiz bu varlıklar nelerdir?.

Bugüne kadar elimize geçmiş ve üzerinde gerekli ve yeterli inceleme yapılmış biri olmadığına göre, kimse ispatlı bir bir şekilde uzaylılar şöyledir diyemez... Ve başta da bahsettiğimiz gibi bu varlıkların uzmanı da olamaz...

Ancak, bu varlıkların elli yıl öncesine kadar kesinlikle yok olup da bu süre zarfında mucizevi bir şekilde âniden ortaya çıktıklarına inanamıyoruz.

Öte yandan, asırlar ve asırlardır insanlar yanısıra dünya üzerinde varlığından sözedilen bir takım varlıklar mevcuttur ki, kimi toplum, bunlara "hayâlet", kimi toplum "ruh", kimi toplumda "peri, CİN, dev," gibi isimler vermiştir.

Çeşitli özellikleriyle kendini belli eden, bazen insanlara yardım ediyormuş görünen, bazen de insanların iradelerini zorlayıcı davranışlar ortaya koyan bu varlıklara, Kur`ân nâzil olduğu devrede de "CİN" adı verilmiştir.

Hangi eğitim ve kültür seviyesinde olursanız olun, hangi şartlanma ile kendinizi bloke etmiş olursanız olun; inkâr edilemeyen bir gerçek vardır ki, o da halkın büyük çoğunluğunun kabul ettiği ve değişik isimler ile andığı, insan yanısıra mevcut olup, her an algılanamayan bir takım varlıklar mevcuttur!.

Ne kişinin inkârı ile onlar yok olurlar, ne de kabulu ile bir şey kazanırlar!.. Hattâ insanların onları inkârları, bilâkis çok daha geniş bir alan açar onlara!.

Çünkü, görmekteyiz ki, çoğunlukla insanlarla eğlenen. alay eden, aldatan olmadık hayâller peşinde koşturan bu varlıklar, ne isimle anarsak analım, genelde hep insanlara hükmetmekten zevk alan bir türdür!.

Esasen, maddi bir bedenle kayıtlı olan insanlara karşı, beden sınırlamalarından uzak bu varlıkların, başka türlü olmaları da beklenemez!. Ellerinin altında istedikleri gibi hükmedebilecekleri; istedikleri gibi kandırıp eğlenebilecekleri sayısız insan mevcutken, onların böyle bir fırsatı değerlendirmemeleri elbette mümkün değildir.

Nitekim, bu gerçeğe Kur`ân-ı Kerim, 6. sûrenin 128`inci âyetinde şöyle işaret ediyor:



"... Ey CİN TOPLULUĞU, İNSANLARIN EKSERİYETİNİ HÜKMÜNÜZ ALTINA ALDINIZ!."

Evet, ister "UZAYLI" deyiniz; ister eskilerin ve dini terminolojinin kullandığı ismiyle yani "CİN" adıyla anınız; bu varlıkların en büyük özellikleri, insanları hükümleri altına alarak, onları gerçeğe ters düşen fikirler ve davranışlar içine sürüklemeleridir.



CİNLERİN GÜNÜMÜZDE OLUŞTURMAYA



ÇALIŞTIĞI YENİ NESLİN(Obsede edilmiş neslin)

YENİ-ESKİ KARIŞIMI FANTEZİLERİ

Geçmişin tüm bilgilerini, evrensel bilgi boyutundan okuyarak, kişileri, sanki "o devirde yaşamış kimselerin ruhuymuş" gibi kandıran bu varlıklar; diğer yandan da, çeşitli eski felsefeleri sanki yeni şeylermiş gibi ileriye sürmektedir.

Bu konuya kendini kaptıranların çok büyük çoğunluğunun, dînin bu konudaki verilerinden haberi yoktur.

Batı bunlara kolaylıkla kanmaktadır; çünkü zaten Hıristiyanlıkla "CİN" hakkında bilgi mevcut değildir!.

Ayrıca batı... Bırakın batıyı, bizimkiler, Hazreti Muhammed aleyhisselâmın insan, evren ve geleceği konusunda açıkladıklarını değerlendiremedikleri için, onların verdikleri yanlış bilgileri doğru diye kolaylıkla kabullenmektedirler.

Netice;

"CİN"lerin, günümüzde oluşturmaya çalıştığı yeni nesil, şu eski-yeni karışımı fantezî ile karşımıza çıkmaktadır:



Allah denen TANRI ötelerde bir yerde oturup seyretmekte !?

İnsan, doğru büyür, iyilik yapar kötülük yapar sonra ölür ve hatalarını idrâk eder, ızdırabını çeker; sonra güçlü ruhlar tarafından idare edilen mekanizmanın kararı ile yeniden bedenlenir ve yeniden dünyada yaşamaya başlar, ta ki kemâle alarca gelir gider, gelir gider. Bu arada bazı bazı dünyayı terkedemeyen kötü ruhlar da buradaki çeşitli zayıf bünyeli kişilere musallat olur ve onları rahatsız eder. Obsede durumu!.




  • UZAYLI KURTARICILAR…

  • İNSANLIĞIN BEKLENEN ÖNDERLERİİ ("MEHDİ" veya "MESİH")…

  • "ALTIN ÇAĞ" VAAD VE HAYÂLLERİ…

1935-40`larda "RUH" olduklarını iddia eden bu varlıklar 1960`lardan itibaren artık "UZAYLI" varlıklar olduklarını ilân etmişlerdir.

1962 yılındaki ilk tebliğlerden sonra, bu tebliğleri alan dernek tarafından yayınlanan "SÂDIKLAR PLANI ALTIN ÇAĞ MİSYONU" isimli kitabın arka kapağında şunlar yazılıdır:



-Dünya planeti, insanlığın Altın Çağ`da, izin ve bilgi verildiği ölçüde daha iyi ve açıkca anlayacağı bir KOZMİK YÖNETİCİ KONSEY tarafından yönetilmektedir. Gerçekte, tüm Güneş Sistemi planetleri, böylesine değişik KONSEYLER tarafından yönetilmektedir. Ve GÜNEŞ SİSTEMİ YÖNETİCİ KONSEYLERİ, birçok ve birçok GÜNEŞ SİSTEMLERİNİN tümünü birden yöneten bir SİSTEMLER YÖNETİCİSİ KONSEY’e, hiyerarşik yapıya bağlıdırlar.



SADIKLAR PLANI, Dünya Yönetici Konseyi’nin, kendilerinin deyimiyle "sağ kolu"durlar...

Kendilerini önceleri RUHSAL PLAN, ORGANİZATÖR gibi tanıtan bu varlıklar, zaman içerisinde isim değiştirerek UZAYLI VARLIKLAR olmuşlar ve önceleri gerçekten bazı konularda ciddi ciddi izahlarda bulunmaya çaba gösterirken; daha sonraları işi iyiden iyiye alaya, dalga geçmeye kadar uzandırmışlardır. Bunların örneklerini daha ileri bölümlerde göstermeye çalışacağız.



Kendilerini UZAYLI VARLIKLAR olarak tanıtmakta olan CİNLERİN yalanlarını açık seçik şöylece ortaya çıkartabilirsiniz:



Size, somut bir araç-gereç-cihaz vermelerini isteyiniz!. Bunu asla gerçekleştiremeyeceklerdir!.

Çünkü, kendilerini "UZAYLI" tanıtan "CİN" diye bilinen bu varlıkların, insanların hayâl gücü üzerinde tasarruf etmekten öteye yolları geçmez!.

Daima beyin yapıları hassas kişileri bulup, onların hayâllerini etkileyerek çeşitli imajlar oluştururlar; ve îcabederse de onların vehmini tahrik ederek, olmayan şeyleri varmış gibi göstermek suretiyle korkularını tahrik etmek yoluyla, tasarruf altına alıp, hükmederler!..

"UZAYLI" olarak kendini tanıtan bu "CİN" isimli dalga yapılı varlıklar, sürekli vaadler ederler; geleceğe dönük sayısız iddialarda bulunurlar; kişilere kendilerinin "MEHDİ" veya "MESİH" veya insanlığın beklenen önderi olduklarını telkin ederler; "ALTIN ÇAĞ" vaad ve hayâlleri sunarlar; hattâ bazen belirli sene rakamları verirler.. Sonra o sene gelip, dedikleri çıkmadığı zaman da, "şartlar oluşmadı, vazifenizi tam yapamadınız, onun için de ileriye atıldı" diyerek yalanlarını örtüp; yeni hayâl balonları şişirirler.

Çeşitli "uçan daire, balon, insanımsı" görüntüler veren ve kendilerini hep "UZAYDAN GELEN varlıklar" olarak tanımlayan bu varlıklara kanmak sadece bu konuda bilgisizliğin ve ilmi verilerden haberdar olmamanın sonucudur.

Yalan-yanlış bilgiler vermek ve aslı olmayan hayâllerle insanları kandırıp peşlerinden sürüklemekten başka yetileri olmayan bu UZAYLI(!) varlıkların, o kadar çok insanları kandırma yolları vardır ki, bunları tek tek sıralamak hayli güçtür...

Bu sebeple, diyeceğiz ki;

İster karşınıza, "UZAYLILARIZ" diye gelsinler; isterse de geçmişte yaşamış "evliya veya azizleriz" diye gelsinler, biliniz ki bunlar kesinlikle, eskiden haber verilmiş olan şeytâniyet vasıflı CİNLERDİR!..

Daima, insanların vehmini tahrik ederek, var olmayan şeyleri varmış gibi göstererek; sürekli vesveselerini, kuruntularını tahrik ederek, onları ellerinde kukla vaziyetine düşürmek isterler...

Bu varlıklardan korunmak istiyorsak, önce onların foyalarını ortaya çıkarmak zorundayız!. Ki, böylece gerçeği görelim; bu da konuştuklarının yalan olduğunun, vaadlerinin yalan olduğunun ortaya çıkması suretiyle olur.

Eğer bir süre içinde sizi kandıramadıklarını görürlerse, zaten kendilerini açık edecekler ve böylece ne oldukları da ortaya çıkacaktır.

Ayrıca bu gibi durumlarda, yukarıda bahsettiğimiz duayı çokça okumak suretiyle çevrenizde bir dalga koruyucu kalkan da oluşturabilirsiniz ki, tecrübelerimize göre bunun, CİNLERİN foyasının ortaya çıkmasında çok büyük yararı vardır.

İnanmayanlar tarafından alay konusu olacağını bilmemize rağmen, kesin olarak ifade edelim ki bütün bu uçan daireler veya bu uçan dairelerle gelen kişiler görüntüsünü verenler, hakikatte "CİNLER"den başka bir yaratık türü asla değildir!.



Gerek dini kaynakların bildirdiklerine, gerek tasavvuf ehlinin açıklamalarına ve gerekse tefekkür sistemimizin oluşuna göre; ‘’insan’’ adıyla bilinen ve tanınan yaratık sadece dünya üzerinde yaşamaktadır.



İnsan tipinde "şuur" sahibi olarak ve insana benzer bir yaşantıda sadece CİNler mevcuttur.

Bunların haricinde diğer gezegenlerde dahi, insan ve CİN`e benzer fizik-maddi bedenli yaratıklar mevcut değildir. Ve bu sebeple de insanlık âlemi, ilmini ne derece geliştirirse geliştirsin, müsbet ilme dayalı olarak bu dünyalardan hiç birinde insan tipi madde bedenli varlık bulamayacaktır!.

Bunların ötesinde insan tipi görüntü veren ya da başka şekillerde görünen bütün yaratıklar ise tamamen CİNlerden ibaret olacaktır.

Diğer gezegenlerde de hayâtiyet ve canlılık vardır; ancak bu canlılık ve hayâtiyetin ortaya çıkışı bazılarında beş duyuyla idrâk edebileceğimizin ötesinde ve bazısında da mikroskopik görüntülerdir. Bu tipten bir canlılığın güneşte dahi mevcut olduğu misâl olarak verilebilir.

Uçan dairelere dair maddesel yapı ve çeşitli madenî parçalar bulunduğuna dair iddialar ise, ki bu parçalar son derece ufak olduğuna göre ışınsal yapıya sahip olan bu yaratıkların elektrik gücüyle bazı madenleri değişik bir hâle sokması şeklinde açıklanabilir... Meselâ kömürün yüksek basınçla elmas olması gibi...

Bu konuda son ve kesin sözümüz; uçan daire veya bu çeşitten bütün görüntüler tamamıyla CİNlere aittir, şeklindedir... Medyumluk hâdisesinin bir başka görüntüsünden öte bir şey asla değildir.



Bunu böylece kesinlikle vurguladıktan sonra şu noktaya dikkat çekelim...



Son günlerde bu konuda 4 flaş olay vardır... TASS ajansının Rusya`da bir kentte, parkta çocukların uzaylılarla teması yolunda bir yayın!.

İngiltere`de tarlalarda meydana gelen büyük boy çizimler.(*)

(*) 5 Ekim 1991 tarihli Cumhuriyet gazetesi`nin Bilim ve Teknik Dergisi`nden alınmıştır.

UFO`CULAR YAKALANDI

İngiltere`de buğday tarlalarında bulunan "göksel" çizgileri ve şekilleri yapanlar ortaya çıktılar. Bilim adamlarını uğraştıran ve UFO`cuların sahip çıktığı olayın öyküsü..

"Şu anda, araştırmalarım sırasındaki en mükemmel anlardan birini yaşıyorum." Ünlü UFO araştırmacısı Pat Delgadoingiltere`de Sevenoaks`daki buğday tarlasını gördükten sonra duygularını bu şekilde ifade ediyordu: "Hiç bir insan bunu yapmış olamaz."

Delgado bu sözleri mükemmel bir şekilde yaratılmış başaklara bakarak söylüyordu. Başaklar, saat yönünde hemen hemen mükemmel bir daire biçiminde yere yatırılmıştı. Bu dairenin uzantısı olarak başka şekillerde görülüyordu: Antenler, bir yarım daire ve bir şerit şeklindeki uzun bir hat.

Sevenoaks`ta görülen daireler, son on üç yıldır Güney İngiltere`de görülen yüzlerce şekilden sonuncusuydu. Konuyu araştıran ve yazılar yazan Delgado için bu daireler üst bir zekânın var olduğuna dair mükemmel bir kanıt sunuyordu.

Ancak, Delgado`nun sevinci fazla uzun sürmedi. Today gazetesinden muhabir Graham Brough, iki yer ressamının bu şekilleri oluşturmasını izlemişti. 62 yaşındaki Davit chorley ve 67 yaşındaki Douglas Bower, Sevenoaks`taki şekli Brough başlarında duruken oluşturmuştu. Bu ikili, Güneyingilter`de son on üç yıldır her hasat zamanı yaklaşık 25 - 30 şekil yapıyordu.

İkilinin açıklamaları, son yıllarda İngiltere`nin ve tüm dünyanın ilgisini çeken gizeme bir açıklama getiriyordu. Bu dairelerin nasıl oluştuğu konusunda çok ilginç fikirler ortaya atılmıştı: Uçan daireler, elektromanyetik alan, atmosferdeki dalgalar bunlardan bir kaçıydı.

Oysa, şakacı ikilinin kullandığı yöntemin hiçbir olağanüstü ya da olağandışı güçle ilgisi yoktu. 1,2 m boyunda bir tahta çubuk ve ve bir top ip kullanıyorlardı. Bower, seçtikleri alanın merkezinde duruyor ve çubuğu dik bir biçimde tutuyordu.ip çubuğa diz yüksekliğinde bağlıydı. Chorley, ipi gergin tutarak Bower`in çevresinde döndüğü zaman, başaklar yan yatıyordu.

Chorley ve Bower ilk şekillerini 1978`de yapmıştı. Amaçları buğday başaklarını yatırarak bir UFO`nun tarlaya indiği izlemini vermekti. Ancak, yaptıkları çalışmalar üç yıl boyunca kimsenin dikkatini çekmedi. İlk kez 1981 yılında bu şekiller basında yer aldı. İkilinin yaptıkları itirafın nedeniyse, daireler araştıranların hükümetten maddi yardım istemeleriydi.(m.a)



HÜKMÜ-YÖNETİMİ ALTINA ALDIĞI KİŞİLER



CİNLERİ İNKÂR EDER

(Kurân’ın bir âyetini dahi kabul etmeyen, tamamını kabul etmemiş demektir)

Şu ana kadar naklettiğimiz Kur`ân-ı Kerim âyetlerinden ve hadisi şeriflerden de anlaşılacağı üzere, İslâm Dini, müslümanların CİNLERE KESİN OLARAK İMAN ETMESİNİ şart koşmaktadır..

Zîrâ görüldüğü üzere, CİNLER, Kurânda en azından 12 ayrı yerde uzun uzun anlatılmakta, insanlara yaptıkları ve yapmak istedikleri detaylarıyla açıklanmaktadır.



Kur`ân-ı Kerim’in bu âyetlerini kabul etmemek ise KURÂN’I inkâr anlamını taşır. Yâni, KURÂN’ı inkâr etmek, Kutsal kitap olduğunu ve “ALLAH” katından gelmiş olduğunu kabul etmemek demektir, "CİNLERİ inkâr ETMEK"!.

Ayrıca İslâm Dininde belirli bir düzeydeki tüm bilginler tam bir ittifak hâlindedir ki, Kurân’ın bir âyetini dahi kabul etmeyen, tamamını kabul etmemiş demektir...

Düşünün ki, bir şahıs müslüman olduğunu söylemekte; hem “ALLAH” a, hem Rasûlullah`a, hem de Kurân`a inandığını söylemektedir; ondan sonra da kalkıp CİNLERİ inkâr ETMEKTE, ya da bu anlamda olarak, bu konudaki pek çok âyeti inkâr mâhiyetinde tevil ederek, "CİN denen varlıkların mikroplar" olduğunu iddia edebilmektedir.

Elbette ki, müslüman olduğunu söylediği halde, sonra da CİNleri inkâr edenlerin yahutta inkâr anlamına gelen açıklamalara sapanların bu durumlarının önemli bir sebebi mevcuttur.

İşte bu gibi kişilerin CİNleri inkâr etmelerinin gerçek sebebi genellikle gene CİNlere dayanmaktadır!.

Eğer, bu CİNleri inkâr eden, ya da inkâr anlamına gelecek şekilde açıklamalarda bulunan kişilerin yaşamları yakından incelenecek olursa, görülür ki bu kişiler farkında olmadan "CİNlerle bağlantı" hâlindedirler.. Yâni, farkında olmadan CİNlerin yönetimi altına girmişlerdir.

Bazıları da bu durumun farkındadır, buna rağmen bilerek CİNleri inkâr ya da tevil etmektedirler; kendilerinin CİNlerden faydalanarak bir takım şeyler yaptıkları ortaya çıkmasın diye...

Bazıları da, kendisi bile farkında olmadan CİNlerin kaydı altına girmiştir ki, CİNlerden aldığı ilhamlarla, CİNlerin varlığını inkâr etmekte, yahut ta CİNleri " mikroplardır onlar" diye açıklama yollarına sapmaktadırlar.

Ancak şurası kesindir ki, CİNleri inkâr edenler yahut ta inkâr anlamına gelen bir biçimde yorum yollarına sapanlar; ya İslam Dini hakkında yeterli bilgiye sahip değillerdir; ya da kesinlikle farkında olmadan CİNlerin yönetimi altına girmiş bir haldedirler...



GÖRÜNMEZ VARLIKLARA KARŞI



TASARRUF SAHİBİ OLMAK

  • Zülkarneyn'in yecüc mecüc'e karşı eriyik bakır-demiri set inşaatında kullanması

  • Süleyman a.s.ın bakır-demirin elementsel bileşiminin gücünü kullanması(Kendisine fırtınanın boyun eğmesi ve Onun (Süleyman'ın) hükmüyle, içinde bereketler oluşturulan bölgeye doğru esmesi)

  • Zırh gibi koruyucu mükemmel bir düşünce sistemi oluşturmak ve imanının gereğini uygulamak(Davud a.s 'a savaş sıkıntılarından korunmak için tâlim edilen zırh yapma sanatı)

  • (Dışsal ve içsel) şeytanların )vesveselerinden [onların çevresinde bulunmasından ve kendisine bitkinlik-azap yaşatan beden olma fikrinden] Rabbinin varlığındaki koruyucu Esmâ'sına sığınmak

Davud ile Süleyman'ı da (an)... Hani o ikisi, o ekin hakkında hüküm veriyorlardı... Hani bir topluluğun koyunları (geceleyin) ekinin içinde (onları yemek için) yayılmıştı... Biz onların hükümlerinin şahitleriydik.

Biz Süleyman'ı bu konuda anlayışlı kıldık! Her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Davud da tespih ederken, dağları ve kuş cinsini hizmetine verirdik... Fâiller biz idik.

Ona (Davud'a), sizin için, savaş sıkıntılarınızdan sizi korusun diye, zırh yapma sanatını talim ettik... İmdi siz şükrediyor musunuz?

Süleyman'a da fırtınayı boyun eğdirdik... Onun (Süleyman'ın) hükmüyle, içinde bereketler oluşturduğumuz bölgeye doğru eserdi! Biz, her şeyde bilen biziz.

Onun (Süleyman) için denizin dibine dalan ve daha başka iş de yapan şeytanlardan da (Süleyman'a hizmet verenler vardı)... Biz onların bekçileriydik.(Enbiyâ/78-82)



Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık yol, akşam dönüşü bir aylık yol olan o rüzgâr (gibi hareket edeni verdik)! Onun için bakır kaynağını sel gibi akıttık! Rabbinin elvermesiyle cinnden (görünmeyen türden) kimileri de (ifrit türü) Onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona alevli bir ateş azabından tattırırız. (Bakır kaynağı tanımlamasını, Zülkarneyn'in yaptığı, yecüc mecüc'e karşı set inşaatında kullandığı eriyik bakır-demir olayıyla birlikte düşünürsek; anladığımız maddi anlamda değil, daha farklı bir alanda düşünmemiz zorunluluğu açığa çıkar. Gerek Zülkarneyn (iki boynuzlu {antenli?}) gerekse Süleyman a.s.ın görünmez varlıklara karşı tasarruf sahibi oldukları düşünülürse, olayın maddi bakır-demir konusu değil, bu iki maddenin elementsel bileşiminin gücünü kullanma olarak, belki farklı bir düşünce kapısı açılabilir bize. Daha derine girmek istemiyorum. A.H.)



Onun (Süleyman) için, mabetler, heykeller, geniş çok büyük havuzlar ve yerlerinde sâbit kazanlardan ne dilese yaparlardı... "Davud nesli şükre çalışın! Kullarımdan şükreden (değerlendiren) azdır!"(Sebe/12-13)



Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana inzâl olunanın Hakk'ın ta kendisi olduğunu ve Azîz, Hamîd'in Hakikatine erdirme yoluna yönlendirdiğini görürler.



Hakikat bilgisini inkâr edenler dedi ki: "Unufak toz olduktan sonra, kesinlikle siz yeni bir yaratılışta olursunuz, diyerek Nebilik iddia eden bir adamı size gösterelim mi?"

"(Acaba o adam) Allah'a atfen bir yalan mı uydurdu yoksa onda bir cinnet mi söz konusu?" (dediler)... Tam tersine, sonsuz gelecek yaşamlarına iman etmeyenler, azap ve (hakikatten) uzak düşmüş bir sapma içindedirler.

Önlerinde ve arkalarında (gelecekte ve geçmişte), semâdan ve arzdan (bilinç ve bedenen) neler olduğunu görmediler mi? Eğer dilesek onları arza batırırız (bedensellikte boğarız Esmâ'mızdan açığa çıkan bir şekilde) yahut üzerlerine semâdan parçalar düşürürüz (düşüncelerini alt-üst ederiz)! Muhakkak ki bunda (hakikatine) yönelen her kul için elbette bir işaret vardır.

Andolsun ki Davud'a bizden bir lütufta bulunduk. "Ey dağlar (benlik sahipleri), Onunla beraber beni tespih edin ve de kuşlar (ilimle seyredenler)!" Onun için, keskin (demir leblebi olan gerçeği) olanı (hakikate imanı) yumuşattık.

"Zırh gibi koruyucu mükemmel bir düşünce sistemi oluştur ve imanınızın gereğini uygulayın! Doğrusu ben yaptıklarınızı Basîr'im."(Sebe/6-11)



Bu "İMAN" yoluna karşılık, şeytânî cinler de senin vehmini tahrik edecek; aklına, çeşitli şartlanma yollu edindiğin verilerle oluşmuş mantığa dayalı fikirler getirecek; böylece de seni imanının gereği olan şeyi yapmaktan alıkoyacaktır..



Yani, cinler seni "ALLAH" yolunda mantık oyunlarıyla vurmak isteyeceklerdir ki; bundan da tek kurtuluş yolu "İMAN" ipine sarılmaktır!

İşte bu yüzden Din, "iman" esası üzerine kurulmuştur!.




  • MEDYUMLAR,

  • RUHLARLA, UZAYLILARLA GÖRÜŞTÜKLERİNİ SANANLAR;

  • KENDİNİ EVLİYA, ŞEYH veya MEHDÎ zannedenler!

Şeytanlara(Cinlere) karşı okunacak

en tesirli dualar

Demiştik ki, belirli kelimelerin veya kelime gruplarının beyinde tekrarının adıdır ZİKİR.

Yapılan her zikirde, ne kelime olursa olsun, beyinde belirli bir frekansta dalgaboyu üretilerek, beynin görev dışı olan hücreleri, o frekansla programlanır.

Şayet CİNNİ ilhamla gelmiş bir kelime ya da budistlerin meşhur “om” kelimesi gibi bir zikir yapılırsa; kişinin beyninde o istikamette bir gelişme sağlanır ve insan farkında olmadan CİNLER ile rezonansa girerek bir takım ilhamlar almaya başlar. Ve bunun sonunda, verilen ilhamlara göre, kendini, UZAYLI veya EVLİYA, veya MEHDI veya NEBİ veya ALLAH olarak görüp; çeşitli mantıksal bütünlükten uzak fikirler içinde hebâ eder.


Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   20




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin