24. el-Kâdir, el-Muktedir, el-Kadîr
Kdr maddesinden; Kadir, Muktedir, ve Kadîr isimleri varid olmuştur. Her üçü de aynı kavramı ifade ederler. 1149 Bu vasıfların hepsi de fiilin, kadere yakdiru şeklinden gelirler. Cok geniş bir mânâ alanına yayılan bu kök üzerinde, bizimle ilgisi olduğu ölçüde duracağız.
Lisan bilgini Şamir (ö. 255/869), Kadere yakdiru'nun yaygın anlamları arasında belli başlılarını şöylece toparlamaktadır:
Hazırlamak, tanzim etmek, gücü yetmek, mâlik ve hâkim olmak, vakit tayin etmek 1150. Yerine göre rızkı taksim etmek, rızkı daraltmak, zenginlik ve kuvvet, hüküm vermek, tazim etmek, tasvir ve tezyin eylemek, yıkmak ve yapmak mânalarını da taşıyabilir. Kadere fiili “güç yetmek” anlamını verdiğinde normal olarak 'alâ edatıyla kullanılır ve en meşhur masdarı kudre olur. “Takdir ve tanzim etmek” mânâsına olursa, edatsız olarak doğrudan doğrüya mef'ulüne taadî eder; bu takdirde mastarı kadr veya kader gelir 1151. Kur'ân'da:
Kadr, kader, takdir masdarları kullanıldığı halde, kudre zikrolunmamıştır. Allah'ı tavsif eden Kadir, kadîr, Muktedir vasıfları kimi kudre, kimi takdir anlamından müştak olurlar. 1152 “Alâ külli şey'in Kadîr” ifadesinde, behemahal kudre'dan gelir 1153, “kuvveti ve gücü yetmek” anlamı taşır. Kadr ve kader, Allah'ın takdir ettiği kaza, yani hükümdür 1154. Tef'il babından masdar olan takdir ise, “hazırlamak, plânlamak, iyice düşünmek, tanzim etmek, ölçüp biçmek, mukayese etmek, bilmek, bir takım belirtilere bakarak bir iş hakkında kesin hüküm vermek, içten içe kurup azmetmek gibi anlamlara gelir 1155. el-Ezherî'ye göre (ö. 370/981), Allah'ın mahlukatını takdiri, onların her biri hakkında, -Kendi İlminde varacakları yer olarak bildiği 1156 saadet veya şekaveti kolaylaştırmasıdır. 1157 Ünlü lügatçı el-Rrûzâbâdî, Kdr maddesinin, Kur'ân'da şu anlamlarda kullanıldığını tesbit etmiştir:
a) Şeref ve azamet: “Leyletu'I-Kadr” 1158 de olduğu gibi.1159
b) Mekân ve geçim darlığı: “Men kudire 'aleyhi rızkuhu” 1160 de olduğu gibi.
c) Tezyin etmek, sureti güzelleştirmek: 1161.
İnsanın yaratılışı hakkında:
“Biz tasvir edip güzeileştirdik. Biz ne güzel tasvir edicileriz!” demektir.
d) Kılmak ve yapmak 1162 “Ona menzilled kıldı, yaptı” anlamındadır. Ayrıca 1163 ayetlerde de bu mânâ vardır.
e) İlim ve hikmet: 1164 Allah geceyi ve gündüzü takdir eder, yani bilir” demektir.1165
f) Kudret (gücü yetmek) ve kuvvet: 1166 “O, her şeye Kadirdir” gibi 1167.
Onun saydıklarına, şu anlamları da ilave etmemiz mümkündür
g) İyice düşünüp kurmak, planlamak: 1168 “O düşündü, ölçtü biçti”. Keza 1169.
h) Tayin ve takdir etmek: “Ölümü size Biz tayin ve takdir ettik fe kaddernâ)”1170. Keza 21, 87'de de bu anlam vardır.
ı) Sağlamlaştırmak: “Geniş zırhlar yap, dokumasını sağlam tut (ve kaddir fi's-serdi” 1171.
Şimdi bu madeden getirilen İlâhî vasıflara geçelim.
Kadirun
İlk önce 31. sırada olan el-Kıyâme sûresinde 1172 görünür. İsm-i fail olan Kadir'den azamet veya aktivitenin şiddetini ifade etmek üzere bir üslûp nev'i olarak 1173 cemi suretinde getirilmiş tarzda Allah'ı tavsif eder. Kelimesi kelimesine “Kadirler” demektir. Kur'ân'da 5 âyette bu şekilde varid olmuştur.
Zikrolunduğu yerlerde Allah'ın takdir ve tasarrufunu 1174 tekzib edenleri yok etmeye gücünün yettiğini 1175 gökten indirdiği yağmuru gidermeye gücünün yettiğini 1176 tekzib edenleri tehdid etmiş olduğu azabı getirmeye Kadir olduğunu 1177 315, çürümüş insanı parmak uçlarına varıncaya dek, dünyada olduğu şekilde diriltmeye kadir 1178 olduğunu bildirir. Bu 5 ayetin hepsi de mekkîdir.
El-Kadir
Kadr veya kudre masdanndan ism-i faildir. İlk defa 31. sırada olan el-Kıyâme sûresinde 1179 başlayarak, bütün Kur'ân'da 7 defa tekerrür eder. Dâima 'alâ edalıyla kullanılarak, zikrolunan şeylere Allah'ın gücünün yettiğini, Onun hakkında acz düşünülemeyeceğini ifade ederi.1180
Ekseriya, öldükten sonra insanın tekrar diriltileceğine dairdir 1181. Bir âyette Allah'ın her hangi bir şekilde azâb göndermeye gücünün yettiğini 1182, birinde de âyet (mucize) göndermeye Kadir olduğunu belirtir 1183. Mezkûr 7 âyetin hepsi de mekkîdir.
EI-Muktedir
Bu vasıf, ilkin 37. sıradaki el-Kamer sûresinde zikrolunur 1184. el-Hattâbî şöyle tanımlıyor:
Muktedir, Kendisine hiç bir şey mümteni' olmayan, şiddet veya kuvvet ile hiç kimsenin Kendisine karşı çıkamayacağı tam kudret sahibi olandır. Kudret'den mufte'il'dir. Ancak, iktidar -kudrete göre- daha beliğdir ve daha umûmîdir; zira mutlaklığı gerektirir. Kudret mefhumu ise, bir anlamda makdûru tazammun eder. 1185 el-Halîmî'ye göre ise, Muktedir:
Kadir olduğu fiili iktidar Onun mazide gerçekleştirmiş olmasıyla ilgilidir. Bundan ötürü O, el-Muktedir olarak adlandırılmaya lâyıktı 1186. Yapmak suretiyle kudretini açığa çıkarandır. Allah Taâlâ'nın yapmamış olduğu bir çok şeye gücü yeterse de, Fakat el-Halîmî, bu ayırımı hangi lügavî esasa dayandırdığını, ya kendisi bildirmiyor veya el-Beyhakî nakletmiyor. Bu vasıf insanlar hakkında “kudret kazanan, ve bu hususta tekellüf gösteren” anlamında kullanılabilir. 1187
Kur'ân'da 3 âyette geçer. Birinde “Melîk Muktedir” 1188; birinde “Azîz Muktedir” 1189 şeklindedir. Her iki âyette de, bu vasıflar mevsufsuzdur. Birinde de tek başına gelmiş ve sarahaten, Allah'ın her şeye Kadir olduğunu belirtmiştir:
Muktedirun
Bir âyette, cemi suretinde, Allah'ın vadettiği azabı getirmeye gücünün yettiğini gösterir:
“(...) Elbette onlara azab etmeye Kadiriz” 1190.
El-Kadîr
İlkin 42. sıradaki el-Furkan sûresinde bu isme rastlarız 1191. Kadîr, fa'îl vezninde, mübalâğa ifade eden sıfat şeklidir. “Kudreti tam olan, kudretine hiç bir surette acz bulaşamayan” 1192 veya:
“Hikmetin iktizasına göre -ne eksik ne fazla olmayarak-, istediğini yapan”dır 1193. Allah faâlâ'dan başkası, bu vasıfla nitelenemez. Bir cihetle kudret ile mevsuf olan hiç bir şey yoktur ki, bir başka cihetten aczle mevsuf olmasın. Mlâh hakkında ise acz, her yönden müntehidir. Onun için kudret sıfatı, yaratıklar hakkında kayıtlıdır, “şuna kadirdir, buna kadirdir” denilebilir, -nutlak olarak el-Kadîr denilemez.1194
Kadîr vasfı, 45 âyette zîkrolunmuştur. Münhasıran Allah'ı tavsif eder. Eliflâmlı veya eliflâmsız olarak getirilir. Kullanılışı şu özelliklen gösterir:
a) Ekseriya tek başına bulunur (40 defa) 1195 Bu durumda normal olarak “'alâ külli şey'in Kadîr” şeklinde gelir, 35 kadar âyette böyledir.
b) “'Alîm Kadîr” şekli, 4 defa görünür 1196. Hepsi de mekkîdir.
c) Yalnız bir medenî âyette “'Afuvv Kadîr” varid olmuştur 1197.
d) Bir medenî âyette “Gafur Rahîm” isimleriyle beraber gelmiştir 1198.
Kadîr vasfı, Medine devrinde bariz bir şekilde fazla zikrolunmuştur. 'Alîm ismiyle yalnız mekkî âyetlerde; 'Afuvv, Gafur, Rahîm isimleriyle birer örnekle, sadece medenî âyetlerde bir araya gelmiştir ki bu durum, celâl ve cemâl vasıfları arasında bir dengelenmeyi düşündürmektedir.
Bu maddeden gelen bütün şekillerden, Medine devrinde yalnız Kadîr kalacaktır. 1199
Dostları ilə paylaş: |