I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə103/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   129

AYAKAPI

Halic'in güney yakasında, Cibali ile Fener arasındaki semt. Aykapı adıyla da bilinir. Bugün Fatih İlçesi'ne bağlı Kü-çükmustafapaşa Mahallesi sınırları içindedir. Bizans dönemi kentinin yedi tepesinden beşincisi olan ve daha sonra Sultan Selim Külliyesi'nin üzerine kurulduğu tepenin kuzeydoğu yamaçları ile Haliç kıyısı arasındaki düzlükte bulunan Ayakapı semti, adını Haliç surları kapılarından biri olan Aya Teodosia Kapı-sı'ndan almaktadır.

Ayakapı/-

semtine adını

veren Aya

Kapısı.


Hazım Okurer,

1993

Kapının adı da muhtemelen aynı azizeye adanan, 1490'da cami haline dönüştürülen, bugünse Gül Camii diye anılan ve semtin Bizans döneminden kalma en önemli yapısı olan aynı adlı kiliseden gelmektedir. Söz konusu kapı Bizans döneminde kentin bu kesiminde Deksiokratinai adlı bir semt bulunması nedeniyle Deksiokrates Kapısı olarak da anılmaktaydı. Bugünkü durumuyla kapı, iki dikmenin üzerine oturtulmuş yekpare taş bir lento ile lentonun üzerindeki yükü azaltmak amacıyla yapılmış tuğla bir kemerden oluşmaktadır. Gerek dikmelerin, gerek lentonun dış yüzünde bir zamanlar yuvarlak ya da dikdörtgen çerçeveler içinde bazı kabartma figürlerin bulunduğu anlaşıl-maktaysa da son derece aşınmış olmaları nedeniyle neyi betimledikleri seçile-memektedir. Cibali Kapısı'ndan başlayarak batıya doğru Abdülezel Paşa Caddesi boyunca yer yer binaların arasında ya da arka tarafında izlenebilen Haliç kıyı surları, almaşık tuğla ve taş sıralarından örülmüş tek bir kurtin ile bunu aralıklarla berkiten kare ya da dikdörtgen planlı burçlardan oluşmaktadır. Burçlardan büyük bir bölümü bugün yok olmuştur. Aya Kapısı'nın yaklaşık 50 m kadar batısında yer alan Yenikapı ya da Bâb-ı Cedid, Kanuni döneminde sur yıkılarak ya da burada bulunan eski bir Bizans poterni genişletilerek açılmıştır. Semtte Bizans döneminden kalma diğer yapılar arasında, 16. yy'da Sinan Paşa Mescidi adıyla camiye çevrilen (bugünkü İncebel Sokağı'ndaki) kilise ile Yeni-kapı'nın hemen doğusunda sur,duvarlarına bitişik kalıntıları görülen küçük kilise sayılabilir.

Fethi izleyen yıllarda kentin diğer kesimlerinde olduğu gibi bu semtte de yoğun bir imar faaliyeti yaşanmıştır: Fatih devri (1451-1581) şeyhülislamlarından Molla Hüsrev Mehmed Efendi tarafından Ayakapı'da bir mescit yaptırıldığı (vakfiyesi 870/1465 tarihini taşımaktadır) ve mescidin çevresindeki mahallenin de aynı adla anıldığı bilinmektedir. Yakınındaki Mustafa Paşa Hamamı nedeniyle Küçük Mustafa Paşa Mescidi de deni-

len bu bina zamanla harap olduğundan 19. yy'da yeniden inşa edilmiştir. Fatih dönemi ricalinden Ahmed Çelebi de Aya Kapısı'nın hemen yanında sura bitişik olarak bir mescit inşa ettirmiştir. Altında İstanbul'un fethi sırasında şehit düşen Sekbanbaşı Abdurrahman Ağa'-nın kabri bulunduğundan Sekbanbaşı Mescidi olarak da bilinen bu mescit Il66/1752'de Şehla Ahmed Paşa tarafından yenilenmiştir. Bugün kapıdan çakılınca sağ tarafta, giriş katında sekbanba-şının sandukasını barındıran 19. yy'dan kalma ahşap bir yapı görülmektedir.

15. yy sonlarından itibaren Anadolu ve Rumeli'den İstanbul'a gelmeye başlayan Rumların bir bölümü Ayakapı'ya yerleştirilmiştir. 17. yy'da yaşamış Erem-ya Çelebi'ye göre Rumlar sur duvarının deniz tarafında oturmaktaydılar. Kıyıda salhaneler, bir mumhane ve deniz güvenliğinden sorumlu bir de kulluk bulunmaktaydı. Fener'e doğru bir sonraki kapı olan Yenikapı'da ise, Fatih ve Sul-tanselim'deki konaklarda yaşayan yüksek tabakadan kişilerin sandallarla deniz gezintisi yapmak için kullandıkları bir iskele vardı. Aynı yazar, Ayakapı ile Cibali arasında, surların karaya doğru yaptığı bir girinti içinde yer alan Aya Nikola Rum Kilisesi'nin o tarihte mevcut olduğunu belirtmektedir. Ancak, bugünkü kilise yapısı 19. yy'dan kalmadır ve Aynaroz'daki Vatopedi Manastı-rı'nın İstanbul'daki şubesi (metokhion) olarak kullanılmıştır. Bitişiğindeki Hara-lambos Ayazması ise taş konsollu çıkmasıyla bir önceki yüzyıl mimarisinin özelliklerini göstermektedir. 1814-1815 arasında tanzim edilen bir bostancıbaşı defterindeki kayıtlar da, Ayakapı ve Yenikapı iskeleleri arasında kıyı boyunca sıralanan hanelerin çoğunlukla ticaretle uğraşan gayrimüslimlere ait olduğunu göstermektedir. Müslüman nüfusun daha çok sur içinde kalan kesimde oturduğu anlaşılmaktadır. Nitekim yukarıda sözü edilen iki mescidin yanısıra, semtin dinsel yaşamında belli bir rolü olan Sirkeci Tekkesi de bu kesimde yer almaktadır. Halvetîye'nin Sümbülîye kolundan Yorganı Emîr Şeyh Mehmed Giysudâr Geylâni (ö. 977/1569) tarafından kurulan tekkenin binası 19. yy'da yıkılmıştır. Buna karşılık oğlu Şeyh İsmail Efendi'nin (ö. 1020/1611) türbesi bugün hâlâ ayaktadır. Türbe yapısının yanı başındaki küçük hazirede, 18. ve 19. yy'larda semtte yaşamış orta tabakadan kişilerin mezarları bulunmaktadır.

İstanbul'un diğer semtleri gibi Ayakapı da sık sık yangın felaketine maruz kalmış, özellikle Haliç kıyısında çıkıp, sert poyraz rüzgârı nedeniyle kentin iç bölümüne yayılan büyük yangınlarda önemli ölçüde hasar görmüştür. 1130/ 1718, 1169/1756 ve 1249/1833 Cibali yangınları semtteki binaların hemen hemen tümünün yanmasına neden olmuştur. 1145/1732 Ayakapı yangınında ise Ayakapı ile Yenikapı arasındaki tüm binalar yanmıştır. 19. yy'daki yangınlar-

dan sonra semtin yol şebekesi yeniden düzenlenerek ızgara planlı bir dokuya kavuşturulmuştur. Sıkça görülen yangın felaketleri yüzünden günümüzde Aya-kapı'daki sivil mimari örneklerinin büyük bir bölümü 19. yy'dan ya da 20. yy'dan kalma kagir konutlardan oluşmaktadır. Bunlar Fener'deki benzerlerine göre daha mütevazı boyutlarda ve orta halli ailelerin oturabileceği süssüz, gösterişsiz evlerdir.

1980'li yıllarda Haliç'te gerçekleştirilen geniş çaplı düzenleme çalışmalarından Ayakapı kıyıları da nasibini almış, bu kesimdeki binalar yıkılarak yerleri parka dönüştürülmüştür.



Bibi. Ayverdi, Mahalleler, 39, 77; Cezar, Yangınlar; Dirimtekin, Haliç Surları, 17, 44-45; Kömürciyan, istanbul Tarihi, 18; Janin, Constantinople byzantine, 271-272; R. E. Koçu, "Bostancıbaşı Defterleri", İstanbul Enstitüsü Mecmuası, S. 4 (1958), s. 39-90; K. Krei-ser, "Sirkeci Dede. Ein İstanbuler Derwisch-Kloster", MüncherZeitschriftfürBalkankun-de, S. l (1978), s. 157-181; J. Pervititch, Plan d'assurances, no. 21: Aya-Kapu, Gül Cami, Cibali, 1:1000, ist., 1928; Schneider, Mau-ern, 65-107; A. Tibet, "A la recherche du temps perdu. Le quartier de Cibali Ayakapı", Lettre d'information, 3, Observatoire Urba-ine d'Istanbul, İst., 1992, s. 25-29.

AKSEL TİBET



AYAKAPI ÇEŞMESİ

Fatih İlçesi'nde, Cibali-Ayakapı'da, Apti-subaşı Mahallesi'nde, Gülçeşme Soka-ğı'nda bulunmaktadır.

Yakınındaki Aya Kapısı'nın adıyla anılan bu çeşmenin, iki beyitlik kitabesinde 994/1585 tarihi bulunmakta ancak banisinin adı verilmemektedir. Kesme küfeki taşı ile klasik üslupta inşa edilmiş olan çeşmenin dikdörtgen cephesi silmelerle çerçevelenmiş ve sivri kemerli bir nişle donatılmıştır. Mermerden yontulmuş olan ayna taşında, süsleme olarak bir kabartma rozet ile çatık kaş kemer biçiminde bir silme görülmektedir. Ayna taşının üst köşelerinde, aynı tür kemerciklerin taçlandırdığı birer maşrapa nişi, ayna taşı ile sivri kemerin arasında da mermer kitabe levhası bulunmaktadır. İstifli sülüsle yazılmış olan kitabenin mısraları, dilimli kemer-ciklerle sonuçlanan kartuşların içine alınmıştır.

Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 34-35; İSTA, III, 1379.

M. BAHA TANMAN



AYAKAPI HAMAMI

Haliç surlarının Aya Kapısı ile Fener Kapısı arasındaki bölümünde, Yenikapı a-dıyla tanınan kapının hemen yanındadır. Kitabesine göre 990/1582 tarihli olduğu bilinir. III Murad'ın annesi Nurbâ-nu Sultan tarafından Mimar Sinan'a yap-tırtılmıştır. Yapı Valide Sultan, Yenikapı veya Havuzlu Hamam isimleri ile de tanınır. Bugün okunması mümkün olmayan kitabeyi Ayvansarayî Hüseyin Efendi Mecmuâ-i Tevârib'te şöyle vermektedir: Bihamdillah bu cây-i hurrem-âbad



Ayakapı Hamamı

Araş Neftçi

/Hezârân sa'yile buldu çün itmam/Bu âlî menzile denildi tarih /Ki yüzü suyudur şehrin bu hammâm 990.

Yapıya verilen yanlış isimler nedeniyle Ayakapı Hamamı'nın bir Sinan eseri olduğu uzun yıllar bilinmemiş, 1940'lı yıllarda artık kullanılmayan bir hamam olduğu için de yakın tarihimizde pek tanınmamıştır. Bugün yapının içi tümüyle harap olmuş durumdadır. 1947' de bu yapı bir kereste deposu olarak kullanılmaya başlanmış ve bugüne kadarda bu fonksiyonunu sürdürmüştür.

Hamam doğu-batı doğrultusunda yerleşmiş dikdörtgen bir plana sahiptir. Ancak yapının iki kısa kenarı aynı uzunlukta olmadığından dikdörtgen düzgün değildir. Sıcaklık kısmı tamamen harap haldeki hamamın içine, burayı depo olarak kullanan kişilerce betonarme bir tadilat yapılmış ve üst yapının çökmesi önlenmeye çalışılmıştır. R. E. Koçu'nun 19öO'lı yıllarda bahsettiği duvarlardan ve kubbe desteklerindeki süsleme öğelerinden hiçbiri günümüze ulaşmamıştır.

Bibi. Ayvansarayî, Mecmuâ-i Tevârib, 374; Sâî, Tezkiretü'l-Bünyân, İst., 1315, s. 44; (Al-tınay), Mimarlar, 110-111; Meriç, Mimar Sinan, 45; ISTA, III, 1379-1381; Ayverdi, istanbul Haritası, C/3; Konyalı, Mimar Sinan, 51; Müller-Wiener, Bildlexikon, 198-199; Eyice, Bizans Mimarisi, 52-53; T. Cantay, "Mimar Sinan'ın Az Tanınan Bir Eseri: Ayakapı Hamamı", TAÇ, no. 7 (Kasım 1987), s. 18-19.

ZİYA NUR SEZEN



AYAKAPI KARAKOLU

Fatih İlçesi'nde, Cibali-Ayakapı'da, Kü-çükmustafapaşa Mahallesi'nde, Ayakapı Mescidi'nin bitişiğinde yer almaktadır.

Günümüzde karakolun bulunduğu yerde, Sadrazam Şehlagöz Ahmed Paşa'nın (ö. 1753), Ayakapı Mescidi'ni yeniden inşa ettirirken bir yeniçeri kolluğu yaptırdığı, Vak'a-i Hayriye'de (1826) Yeniçeri Ocağı'nın lağvından sonra bu kolluğun karakola dönüştürüldüğü bilinmektedir. Girişin üzerinde yer alan 1302/1884 tarihli II. Abdülhamid tuğrası, yapının adı geçen padişah tarafından bu tarihte yenilendiğini kanıtlamaktadır. Cumhuriyet devrinde bir müddet CHP, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Türk Hava Kurumu tarafından ortaklaşa, Cibali semt ocağı olarak kullanılan karakol binasının içinde halen bir kereste atölyesi bulunmaktadır.

AYAKLANMALAR'>AYAKAPI KİLİSESİ

439

AYAKLANMALAR

Dikdörtgen bir alanı kaplayan, iki katlı, kagir binanın girişi, Ayakapı Meydanı üzerindeki doğu cephesindedir. Yuvarlak kemerli girişin yanlarında, aynı tür kemerlerle donatılmış birer pencere yer alır. Abdülezel Paşa Caddesi'ne bakan kuzey cephesinde, zemin kat duvarında, atölyenin girişi olarak kullanılan geniş bir açıklık meydana getirilmiş, üst katta üçü doğuya, ikisi kuzeye bakan, toplam beş adet, basık kemerli pencere açılmıştır. Aynı dönemde inşa edilen ve eklektik zevke uygun aşın süslü cephe-leriyle dikkati çeken birtakım karakol binalarının aksine, Ayakapı Karakolu'nun cephe tasarımında Osmanlı ampir üslubunun sadeliği gözlenmektedir.



Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, l, 237; İSTA, III, 1381.

M. BAHA TANMAN



AYAKAPI KİLİSESİ

İstanbul'un Haliç surlarındaki Aya Kapı-sı'nın (veya Ayakapı) iç tarafında eski bir Bizans şapeli bulunuyordu. Şehrin Bizans dönemi eski eserleri hakkında araştırmalar yapanların ihmal ettikleri bu yapının, tarihte adları geçen ve bu bölgede oldukları bilinen kiliselerden birinin kalıntısı olmasına ihtimal verilir.

Bu yapıdan ilk bahseden Dr. Mordt-mann, bunun Petrion Mahallesindeki Aya luliane Kilisesi veya onun bir parçası olabileceğini öne sürmüştü. Başkaları ise yine Petrion Mahallesi'nde Zenon döneminde (474-475 ve 476-491) yapıldığı ileri sürülen, fakat harap olduğundan I. Basileios'un (hd 867-886) yemden yaptırarak, muhteşem surette tezyin ettirdiği Ayios Elios Kilisesi üzerinde durmuşlar, bazıları da Andronikos'un oğlu, 1176'da Miriokefalon Savaşı'nda ölen İo-annes tarafından yapılan ve l420'de hâlâ duran Evergetes Isa Manastırı'nı teklif etmişlerdir. Bu duruma göre kesin bir çözüme ulaşılamamıştır. Yapı uzun süre boş olarak durmuş, geçen yüzyıl içinde yakınındaki Ayakapı Hamamı'nın(->) o-dun deposu olmuş, bu hamam kullanılmaz duruma gelince de yanındaki boş arsadaki kerestecinin kullanımına geç-

Ayakapı


Karakolu

(sağda) ve

Ayakapı

Mescidi


(solda).

M. Baha Tanınan

mistir. Eksik bir planı ilk olarak A. M. Schneider tarafından 1935'te yayımlamış, bu satırların yazarı da 1947'de Ayakapı Kilisesi'ni incelediğinde, harabenin güney tarafında Schneider'in planında gösterilmemiş, tonozlarla örtülü mekânlar halinde tuğladan büyük bir ek binanın varlığını tespit etmiştir.

1935'te bu harabenin üstünde ahşap bir ev bulunuyordu. 1947'de ise bu ev ortadan kalktığından kilise, daha doğrusu şapel bütünüyle ayıklanmış halde, kerestelerin istif edildiği arsanın kenarında iyi sayılabilecek bir durumda bulunuyordu. Fakat çok yakın tarihte gerçekleştirilen bir parselasyon sonunda, gerek şapelin gerek yanındaki tonozlu mekânların üstlerine konutlar yapılarak, bu tarihi yapı, dışarıdan görülemeyecek şekilde, yok edilmiştir. 1993 başlarında yerinde yapılan incelemede, surların hemen arkasındaki dar sokağın içinde, bir konuta temel olmuş, kilise veya şapele ait olduğu tahmin edilen tuğladan bir duvar parçası görülebilmiştir. Böylece Ayakapı Kilisesi şimdiki halde İstanbul'un tarihi topografyasından silinmiş durumdadır.

Ayakapı Kilisesi, aralarında tuğla hatıllar olan taş sıralarından inşa edilmişti. Alt kısımlarda, taşların aralarında dikine konulmuş tuğlalar da görülüyordu. Taşları tuğlalar ile çerçeveleme tekniği Bizans yapı sanatında 11. yy'dan itibaren başlamıştır. Ayrıca tuğla ve harç kalınlığı orantıları 11-12. yy'larm duvar örgüsü tekniğine işaret etmektedir.

Plan bakımından esas mekân, üstü çapraz tonozla örtülü, haç biçiminde bir odadan ibaret olup doğu tarafında, ortasında penceresi olan yarım yuvarlak bir apsis halinde dışarıya taşıyordu. Duvarın bir köşesindeki izden, sur duvarı tarafında bir devamı olduğu anlaşılıyordu. Ap-sisli mekânın batısında birbirine geçit veren dikdörtgen planlı iki mekân daha vardı. Bunların güneyinde ise, herhalde 1935'te görülemediğinden Schneider'in planında işaretlenmeyen tonozlu odalar, üstteki sokağın kenarına kadar uzanıyordu. Ayakapı Kilisesi'nin bugünkü du-

rumu, İstanbul'un tarihi eserlerinin sorumsuzca tahribinin bir örneğidir.



Bibi. Mordtmann, Esquisse, 74; Schneider, Byzanz, 53-54; Janin, Eglises et monasteres, 137-138; T. F. Mathews, The Byzantine Churches of istanbul. A Photographic Survey, Pennsylvania-Londra, 1976, s. 23-24; Müller-Wiener, Bildlexikon, 97.

SEMAVÎ EYİCE



AYAKAPI MESCİDİ

Fatih İlçesi'nde, Ayakapı'da, Küçükmus-tafapaşa Mahallesi'nde, "Aya Kapısı" o-larak anılan sur kapısının yanında bulunmaktadır.

Aya Kapısı'nın dışında, sur duvarına bitişik olarak inşa edilmiş bulunan bu mescidi, Ahmed Çelebi adında, ölüm tarihi bilinmeyen bir hayır sahibi yaptırmış, zamanla harap olan yapı, 18. yy'm birinci yarısında Sadrazam Şehlagöz Ahmed Paşa (ö. 1753) tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Bugünkü ahşap binanın ise geçen yüzyıla ait olduğu söylenebilir. Mescidin zemin katında, İstanbul'un fethinde şehit düşenlerden, Fatih'in sek-banbaşısı Abdurrahman Ağa'nın türbesi bulunmakta, söz konusu mescidin, bu fetih şehidinin hatırasını yaşatmak amacıyla tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Ahşap malzemesi, tasarımı ve dış görünüşü ile ufak boyutlu bir eski İstanbul evini andıran bu mescit-türbenin zemin kat cephesinde, Abdurrahman Ağa Türbesi'nin, enine dikdörtgen açık-lıklı ve demir parmaklıklı ziyaret penceresi ile bunun sağında giriş yer almaktadır. Girişi izleyen ve günümüzde çay ocağı olarak kullanılan koridordan türbeye geçilmekte ve fevkani mescide çıkılmaktadır. Yakın zamana kadar mesken olarak kullanıldığı bilinen, halen harap durumda bulunan mescit, sokak yönünde bir çıkma ile genişletilmiş ve dikdörtgen pencerelerle donatılmıştır.

Ayakapı Mescidi, İstanbul'da sayıları epeyce azalmış olan ahşap mescitlerin son örneklerinden birini teşkil etmekte, ayrıca türbe ziyareti ve ibadet fonksiyonlarının, üst üste iki katta karşılandığı, kendine özgü tasarımı ile, kökleri Osmanlı öncesi Anadolu Türk mimarisindeki kümbetlere kadar giden bir geleneği sürdürmektedir.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 237; İSTA, III, 1380-1381; Öz, İstanbul Camileri, I, 27; Av-yerdi, Fatih IV, 757; Ünver, Mutlu Askerler, 2; İKSA, I, 78.

M. BAHA TANMAN



AYAKLANMALAR

Bizans Dönemi

İstanbul Bizans dönemi boyunca çeşitli ayaklanmalara sahne olmuştur. Bu ayaklanmaları dini, siyasi ve sosyoekonomik nedenlere bağlayarak üç ana grup altında incelemek mümkündür. Ama bu ayaklanmalar çoğu kez bu nedenlerin birbirine eklemlenmesiyle gerçekleşmiştir. Örneğin, I. Anastasios(->) (hd 491-518) döneminde, imparatorun desteklediği monofizitlik akımına tepki gösteren

başkent halkının sık sık düzenlediği ve en şiddetlisi 512'de gerçekleşen dinsel kökenli ayaklanmalara çoğu kez Ortodoksluk taraftarı Mavilerin de katılmasıyla, sosyal ve politik bir boyut eklenmiştir (bak. Maviler ve Yeşiller). Öte yandan 532'de İmparator I. İustini-anos'u(->) neredeyse tahtından eden Ni-ka Ayaklanması(->) hem siyasi, hem sosyoekonomik içerikli bir harekettir. Yeşillerin Hippodrom'da(-») alışılagelmiş başkaldırılarından biri olarak başlayan, sonra Maviler, halktan kişiler ve birçok Senato üyesinin katılmasıyla büyüyüp başkent sokaklarına yayılan ayaklanmayı kışkırtan nedenler arasında, I. İustinianos'un giderek otokratikle-şen rejimi, yükselen vergiler ve bazı devlet memurlarının icraatları sayılabilir.

Bizans İmparatorluğu'nda hükümdarın iktidara geliş biçimine dair kesin bir kural veya yasa mevcut olmadığı ve başarılı bir ayaklanma sonucunda tahta çıkan imparatorun meşruiyeti sorgulanmadığı, diğer bir deyişle başarılı bir ayaklanma bir nevi meşruiyet aracı olarak görüldüğü için, iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan şahıslar veya kendi adaylarını tahta geçirmek isteyen askeri güçlerin başlattığı ayaklanmalara Konstanti-nopolis'te çok sık rastlanır. Sayısız Bizans imparatoru bu şekilde tahta geçmiş veya tahtını kaybetmiştir.

Buna karşılık, iktidardaki imparatoru müdafaa etmek veya bir hanedanın tahtta sürekliliğini sağlamak amacıyla düzenlenen ayaklanmalar da az değildir. Örneğin, Makedonyalılar Haneda-m'nın(->) son iki kadın ferdinden biri olan İmparatoriçe Zoe'nin(-0 evlat edin-mesiyle tahta çıkartılan V. Mihael Kala-fates'in (hd 1041-1042) devlet idaresini tümden eline geçirmek arzusuyla Zoe'yi Büyükada'ya sürdürmesi üzerine, başkent halkı 19 Nisan 1042'de "Annemiz Zoe'yi isteriz" haykırışlarıyla imparatora karşı ayaklandı. Patrik Aleksios Studites ve Senato üyeleri tarafından desteklenen isyancılar, Zoe'nin Büyükada'dan geri getirtilmesiyle yatışmayıp, ancak kız kardeşi Teodora'nın(->) da Ayasofya(-») Kilisesi'nde İmparatoriçe ilan edilip taç giymesinden sonra sakinleştiler. Yaklaşık üç gün süren ve üç binden fazla insanın hayatlarını kaybettikleri söylenen ayaklanmanın sonunda, saraydan kaçıp Studios Manastırı'na (İmrahor Camii) sığınan V. Mihael'in gözleri kör edildi ve başkent dışına sürüldü.

Çok geçmeden Zoe'yle evlenerek imparator olan IX. Konstantinos Mono-mahos'un (hd 1042-1055) sarayda metresi Skleraina'yla açıkça sürdürdüğü ilişki halk tarafından tepki gördü. Bu ilişkinin, imparatorun saltanatı resmen paylaştığı Zoe ve Teodora'nın dolayısıyla Makedonyalılar Hanedanı'nın, emniyetini tehlikeye düşürdüğünden kuşkulanılıyordu. Kentte patlak veren ayaklanmalar ancak iki yaşlı kız kardeşin saltanat kıyafetleri içerisinde halkın önüne çıka-

rılmaları yoluyla bastırıldı. Ayaklanmalara kentteki Müslüman ve Hıristiyan yabancıların da katıldığını yazan İbn el-Esir'e göre, imparator bu olaydan sonra Konstantinopolis'te yaşamakta olan tüm yabancıları kovdurttu. Yabancı yasağı otuz yıla yakın bir süre devam etti.

11. yy'ın ikinci yarısında başkent,


üçü iktidardaki imparatorların devrilme
siyle sonuçlanan, en az dört büyük
ayaklanmaya sahne oldu. Bunlardan bi
rincisinde, Patrik L Mihael Kerularios'un
kışkırtmasıyla VI. Mihael Stratiotikos'a
(hd 1056-1057) karşı örgütlenen lonca
şefleri ve Senato üyeleri Ayasofya'da
toplanarak İsaakios Komnenos'u (bak.
Komnenos Hanedanı) 30 Ağustos 1057'
de imparator ilan ettiler. Nisan 1061'de,
X. Konstantinos Dukas'a (hd 1059-1067)
karşı ordu ve donanma komutanları ta
rafından yapılan darbe, başarısız olma
sına rağmen, Konstantinopolis eparkı-
nm (bak. Eparhos tes poleos) sivil halk
tan isyancıların liderliğini üstlenmiş ol
ması açısından ilginçtir. Öte yandan
1078'de III. Nikeforos Botaneiates'in
tahtı ele geçirmesiyle sonuçlanan giri
şim, 1057 ayaklanması ile büyük ben
zerlikler gösterir. Ayasofya'da toplanan
ve aralarında senatörlerle halktan kişile
rin bulunduğu isyancıları, Patrik I. Kos-
mas sadece desteklemekle kalmadı,
darbeye henüz katılmamış olan devlet
görevlilerine gözdağı veren mektuplar
yolladı. Bu sırada Büyük Saray'ı(->) ku
şatıp içeri giren isyancılar İmparator VII.
Mihael Dukas'ı (hd 1071-1078) (bak.
Dukas Hanedanı) 31 Mart 1078'de tahtı
terk etmeye zorladılar. Üç yıl sonra III.
Nikeforos Botaneiates bir başka darbe
sonucunda, 1-4 Nisan 1081'de tahtım L
Aleksios Komnenos'a terk etti. I. Aleksi-
os'un darbesi, 1028'de Makedonyalılar
Hanedanı'nın son erkek ferdinin ölü
münden itibaren, Anadolu'nun askeri
aristokrasisinin Konstantinopolis'in sivil
aristokrasisine karşı örgütlediği elli-alt-
mış dolayındaki ayaklanmanın sonun
cusudur. Bu ayaklanmaların hepsi eya
letlerde başlamakla beraber, isyancı ge
nerallerin amacı Anadolu'da ayrılıkçı
devletler kurmak yerine Bizans tahtını
ele geçirmek olduğu için, Konstantino-
polis'le doğrudan ilgilidirler.

12. yy'da ise başkenti sarsan en ö-


nemli hareketler arasında Latinlere karşı
yöneltilen halk isyanları gelir. İktisadi,
siyasi ve ideolojik nedenlere dayanan
Latin karşıtı gösterilerin en şiddetlisi
1182 ilkbaharında kentteki Cenevizli ve
Pisalı tacirlerin katliamı ve mallarının
tümden yağmalanmasıyla son bulan a-
yaklanmadır. Latin karşıtı hareketler Pa-
leologoslar devrinde de (bak. Paleolo-
gos Hanedanı) (1261-1453) devam etti.
Örneğin, İmparator II. Andronikos'un
1305'te müttefiki Cenova'nın deniz kud
retine güvenerek Bizans donanmasını
dağıtmasına isyan eden Konstantinopo
lis ahalisi, başkentte oturan Cenevizlile
rin evlerini ateşe verdi.

Bizans devrinin tüm ayaklanmaları gözden geçirildiğinde, öncelikle Maviler ve Yeşillerin, Konstantinopolis halkının siyasi görüşlerinin taşıyıcısı ve temsilcisi sıfatıyla, 5. ve 7. yy'lar arasındaki ayaklanmalarda oynadıkları merkezi rol belirgindir. Ancak I. Anastasios devrinde ve Nika Ayaklanması'ndaki faaliyetlerinin ardından, sırasıyla Mavrikios (582-602), Fokas (602-610) ve Herakleios hanedanları (610-711) altında patlak veren isyanlarda hep ön planda olan Maviler ve Yeşiller, 7. yy'ın sonundan itibaren siyasi önemlerini yitirmişler ve ayaklan-malardaki rolleri sona ermiştir. 8. ve 11. yy'lar arasında, başkentte çeşitli ayaklanmalar görülürse de, bu devirde isyanların odak noktası eyaletlere kaymıştır. Fakat çoğunluğunu askeri ayaklanmaların oluşturduğu bu hareketlerin bir kısmı Konstantinopolis'te iktidar değişikliklerine sebep olmuştur: Örneğin, Leontios (hd 695-698), Filippikos (hd 711-713), III. Leon(-0 (hd 717-741), Artabasdos (hd 742-743) ve II. Mihael (hd 820-829) eyaletlerde başlayan isyanlar sonucunda bu dönemin ilk yarısında tahta çıkan ordu komutanlarıdır. 11. yy ve sonrası, Konstantinopolis halkının tekrar yoğun olarak ayaklanmalara iştirak ettiği bir dönemdir. Özellikle 11. yy'da loncaların ve kilisenin, erken Bizans dönemindeki Maviler ve Yeşiller gibi, başkent halkının sosyal ve siyasi görüşlerinin temsilciliğini yapan kurumlar olarak ayaklanmalarda önemli rol oynadıkları göze çarpar. Esnaf ve zanaatkar sınıfın etrafında toplandığı Konstantinopolis lonca teşkilatının 11. yy'a mahsus olan bu özelliği, ortaçağda gerek Avrupa'da gerek İslam dünyasında lonca teşkilatlarının ayaklanma vb siyasi hareketlerdeki yaygın faaliyetlerim çağrıştırır. Konstantinopolis loncaları, 1081' den sonra eriyen siyasi güçleriyle birlikte, ayaklanmalardaki rollerini yitirmiş, ancak kilise, Bizans devrinin sonuna dek, hattâ Osmanlının fethinden sonra dahi koruduğu kentin Ortodoks ahalisinin dini ve siyasi temsilciliği vasfıyla, halk hareketlerinde faal olmaya devam etmiştir.

Konstantinopolis'teki ayaklanmalarda zaman zaman kadınların da faal olduğu görülür. 8. yy'da İkonoklazma(->) hareketini başlatan İmparator III. Leon'un(->) Büyük Saray'ın Halke Kapısı'nda asılı duran İsa ikonunun kaldırılmasına ilişkin emrine, öncelikle başkentin kadın nüfusu sokaklara dökülerek tepki göstermiş, hattâ ikonu kaldırmak üzere yollanan bir görevlinin oradaki kadın isyancılar tarafından öldürüldüğü ileri sürülmüştür. Makedonyalılar Hanedam'nın son temsilcileri Zoe ve Teodora'nın müşterek iktidarıyla sonuçlanan 1042 ayaklanmasında da kadınlar aktif bir rol oynamışlardır. 1185'te I. Andronikos Komnenos'un tahttan düşürülüp öldürülmesine yol açan isyanda yine halktan kadınların katılımı olduğu bilinir. Bibi. Al. Cameron, Circus Factions, Oxford,


Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin