Hariç Âlem-i İslâm'dan gelen alâka ve samimiyet örneklerinin fihristesi şöyledir:
1- 17.1.951'de, Pakistan Maarif vekili yardımcısı Ali Ekber Şah'ın bizzat gelip Üstad'ı ziyaret etmesi ve bu mevzu'da Hazret-i Üstad'ın beyanı.. (Müntehap dosya: 37)
2- 12.3.1951'de, Mısır'ın büyük âlim ve müderrisi Ali RızaEfendi'nin, Üstad'a hususî bir alimini göndererek alâka ve muhabbetini göstermesi.. (Müntehap dosya: 37)
3- 27.3.951'de, yine Mısır'dan hususi şekilde Üstad'ın ziyaretine gelen Buharalı büyük bir âlimin alâka ve ziyareti.. (Müntehap dosya: 44-49)
4- 15.11.954'de Alim, şair ve edip olan Ali Ulvi'nin Medine-i Münevvere'den yazdığı mektup..
5- 16.9.955'de, Pakistan'da çıkan "ESSIDDIK" mecmuasının samimi yakınlık ve alâkaları (Müntehap dosya sıra No: 106)
6· Aynı tarihlerde, Irak'ta çıkan "EDDİFA' " gazetesinin Nur talebeleriyle ve Üstad'ın hayatıyla ilgili neşriyatı.. (Müntehap dosya: 130)
1842
7- 6 Ağustos 1957'de Yunanistan'lı Hafız Ali Reşad Efendi'nin yazdığı uzun şiir ve mektuplarıyla alâkadarlıkları.. (Müntehap dosya: 108)
8- 1950-1952 yıllarında Mısır'da hayatta bulunan eski Şeyh-ül İslâmımız Mustafa Sabri Efendi'nin samimi alâkaları ve Risale-i Nura sahip çıkması.. (Son Şahitler-2 5:31)
9- Eski Kudüs müftüsü meşhur allâme Emin El Hüseynî 1952 veya
1843
1854
53'lerde hususi alâka ve muhabbetlerini göstermek üzere, damadı Ebu-l mekdrim i kıymetli bir cübbe ile Üstad'a göndermesi(1) (Afyon hapsinden kurtuluşundan sonra, defter S: 59)
10- 1952'de Gençlik Rehberi mahkemesinin beraetle neticelenmesi üzerine Irak ulema reisi Emced Zühavî'nin hususi alâka ve samimiyetlerini gösteren mektubu.. (Târihçe-i Hayat S: 604)
11- Iraklı büyük bir âlim olan Tahir-Eşşûşi'nin samimi alâka ve talebeliğini gösteren mektubu.. (1371'den başlar defter S: 98)
12- 1950'de Almanya'ya gönderilen Zülfikâr eserini aldıkları zaman Almanya'da gazetede yapılan ilân.. (Afyon hapsinden kurtuluşundan sonra S: 6)
13- 1955 lerde Hz. Üstadı ziyaret etmiş, Al-ı beyte mensub alim, fazıl ve mutasavvıf, hapishane vaizliğini de hem o zaman, hemde şimdi suudî Arabistan da yapmakta olan Halep’li ŞEYH ÖMER ADİL EL MELAHİFCİ ‘nin Halep’ten felçli olan ağabeysini alarak, Hazret-i Üstadın ziyaretine gelmesi ve ağabeysi için şifa duasını talep etmesi ve üstadın şifa duası yapması üzerine ağabeysinin şifa yab olması hadisesidir... (Şeyh Ömer Adil’in bu ziyareti hakkındaki uzunca yazısını ilerde kaydedeceğiz inşaallah.)
Nümunelik için kaydettiğimiz şu on üç hadisenin her birisini tafsilâtıyla kaydetmek çok uzun olur, belki de usandırır diye sarf-ı nazar ettik. Sadece bunların içinden, kendi el yazısıyla yedi tane İşarat-ül İ'caz kitabını yazıp, Irak'ta ulema arasında dağıtan Irak'lı alim Tâhir Eş-Şuşî'nin kısacık mektubuyla, Pakistan maarif vekilinin vekili Ali Ekber Şah'ın bizzat Emirdağ'a kadar gelerek Hazret-i Üstad'la görüşmesi hadisesini kaydediyoruz.
IRAK'LI TAHİR EŞ-ŞUŞİ'NİN MEKTUBU:
(Mektubun aslı Arapça olup Tûrkçeye çevrilmiştir)
"Rahman ve Rahim sıfatlarıyla mevsuf olan Allah'ın ismiyle başlarım.
Hâdim-i Kur'an olan büyük hocam Molla Said Bediüzzaman'ın huzur-u şâmisine! Cenab-ı Hak ömür ve afiyetinizi ve nef'inizi ziyade etsin. Şerif olan parmaklarınızı öptükten sonra:
1844
Muhakkaktır ki; Allahü Teâlâ Hazretleri, naziri olmıyan "İŞARAT ÜL İ'CAZ Fİ MAZAN-İL ÎCAZ" tefsirinizle benim üzerime in'am ve ihsanını yağdırdı. Bu tefsirden büyük halavet ve son derece sevinçler buldum. Allah için çalışmış olduğunuzdan âtaya-yı cezilenizi de Allah verecektir. Bu öyle güzel üslub ile bir heyet ve zinette, yekta bir tefsirdir ki; bir olan Allahü Teala ve Tekaddes Hazretlerinin parlak ve geniş ve müstakim yolunda olanların, bunu
(1) Bu cübbe şimdi Beditizzaman'ın hizmetkârlarından Mustafa Sungur Ağabeyde bulunmaktadır.
1845
1855
mütalâa edenler için, üç cihetle nizam ve intizamlı olup; kesretli nükteler hatırlatmakta ve en garip işaretlerle hakaiki açmakta ve esra keşfetmektedir..O ise, bütün fenlerin ruhu mesabesinde olan hak ve hakikat cihetinden, bu tefsir bütün bunlarla lâtif ve zarif ibarelerle ulvî ve tatlı terkiblerle te'lif edilmiş ve ilmin kapalı ve düğümlü noktalarını aydınlatmış ve halletmiştir.
Elhasıl: Bu tefsir baştan nihayete kadar güzel sıfatlarla vasıflanmış olmasından dolayı, Allah'ın ism-i a'zamıyla ve Resul-i Ekrem'in (A.S.M) ve âl ve ashabımn yüzü suyu hürmetine isterim ki; onlara salât ve selâm etsin. Size de Hazret-i Allah daima iyilik ve ihsanda bulunsun.. Nasıl ki onun size , ettiği iyilik ve ihsan ile bizlere büyük bir fazilet ve iyilikte bulunmuş olmakla, bu tefsir-i mübarekin bu tarz ve bu minval üzere te'lif ve ikmali yapıldığı gibi, bizde de bulunmasını ve bu mübarek tefsirin bize de gelmesi icabettiği halde nasıl gelebileceğini ve onu tekrar tab' ettirmenin mümkin olup olmıyacağını istirham ederim..
İstediğimiz bu faydaların ikmali için ve onunla Kur'ana hizmet ve ümmet-i Muhammed'e menfaat vermek için ve Cenab-ı Hakk'ın
âyet-i celilesi emri mucibince amel etmek için, delâlet buyurmanızı diliyoruz. Bu tefsiri her gören ve işiten almak istemektedir.
Dost ve kardeşler arasında bu tefsirin işitilmesi ve yayılması için kendi hattımla iki nüsha(2) yazdım, çok dikkat ve itina ile emek verdim. Bize göre bu tefsirden bir nüshayı bulup elde etmek demek, misli olmıyan bir nâdide cevhere muvaffakiyet demektir.
Netice-i meram: Gece gündüz mektubumun cevabına muntazırım. Daha fazla uzun kelâm ile sizi rahatsız etmek istemedim. Lâkin tekrar edeyim ki; ifrat derecede şevk ve muhabbetim şu tefsirin neşriyle Âlem-i İslâmın menfaatyab olmasıdır. Bu sözümün sıdkına vekilim Allahtır, ona malûmdur.
Dualarınızı umarak, üzerinize selâmlar deyip sözümü hatmediyorum efendim.
Elhadim Elmuhlis Eşşuşi
İmam-ı karyeti Sosinan
Tahir Eş-Şuşî(3)"
Irak-Akra
1846
(2) Bilâhare bu zatın İşarat-ül İ'caz eserinden durmadan yedi nusha kadar kendi eliyle yazdığını Ahmet Ramazan gibi bazı zatlardan duymuştum. A.B.
(3) 1371'den başlar, defter S: 88
1847
1856
PAKİSTAN MAARİF VEKİLİ YARDIMCISI ALİ EKBER ŞAH’IN ÜSTADI ZİYARETİ
Resmi bir davetle 1951 başlarında Türkiye'ye -Ankara'ya- gelen Pakistan Maarif Vekili yardımcısı Seyyid Ali Ekber Şah, Ankara'daki Nur talebeleriyle görüşmüş ve Üstad Bediüzzaman Hazretleriyle görüşmek istediğini söylemişti. Bunun üzerine Üniversiteli Nur talebelerinden Urfa'lı Salih Özcan'ın refakatıyla 15.1.1951'de Emirdağ'a gelmişler ve Üstad'la görüşmüşlerdi.
Salih Özcan'ın ifadesine göre; çok iyi Arapça konuşan bu zatla, Hazret-i Üstad ilk başta Arapça konuşmak istememiş, Salih Özcan arada tercümanlık ediyormuş. Fakat Üstad'ın anlatmak istediği büyük mes'eleleri, Salih Özcan'ın tam olarak aktaramadığını gören Üstad Hazretleri, gayet fasih bir Arapça ile bu zatla konuşmağa başlamıştır. Yine Salih Özcan'ın ifadesiyle: Ali Ekber Şah bu görüşmeden sonra, ikrar etmiş ki: "Ben Âlemi İslâmda bir çok hatip ve edip zatlarla görüştüm. Fakat Kur'an lisanını en fasih şekilde konuşan Bediüzzaman gibi bir kimseye rastlamadım" demiştir.
Yine Salih Özcan demiştir ki: Ali Ekber Şah beraberinde getirdiği çok kıymetli İngiliz kumaşından bir kumaşı Üstad'a hediye etmek istemişse de Üstad kabulde mazeret göstererek, onu kırmadan almamıştır. Amma kendisi bir takım Nur risalelerini ona hediye etmiştir.
Ali Ekber Şah'ın ziyaretiyle ilgili Üstad'ın mektubu ve beyanı da şöyledir:
17.1.1951
Aziz Sıddık kardeşlerim!
Evvelâ: Bütün ruh-u canımla geçmiş mevlid-i nebeviyenizi tebrik ediyoruz.
Saniyen: Sizin nurun neşrindeki muvaffakiyetinizi Âlem-i İslâm tebrik edip alkışlıyacak.. Şimdi de emareleri görünüyor: Ezcümle bir nümunesi: Pakistan maarif vekili nurlar için yanıma geldi. Risale-i Nurun mühim bir kısmını aldı. "Doksan milyon Müslümanların içinde neşrine çalışacağım" dedi, aldı gitti.
Hem bu kadar aleyhimizde münafıklar çalıştıkları halde, hem Avrupa'da hem Asya'da, uzak yerlere Risale-i Nuru götürmüşler, hem istiyorlar.
1848
Hem Berlin'de Almanlar Zülfikâri aldıkları vakit, bir gazetelerinde
1849
1857
alkışlıyarak ilân etmişler.
Hem dahilde ehl-i iman; en ziyade muarız olan eski Başbakan ve dahiliye vekili yasak ettikleri Asay-ı Musa ve Zülfikar'ı yasaklarına ehemmiyet vermiyerek kemal-i şevk ile okuyorlar. Okuyanlar Ankara'da pek ziyadedir.
Hem bir kaç yerde hapishane müdürleri iki üç vilâyette karar vermişler ki; biz hapishaneleri medrese-i nuriye yapacağız ki, bizim mahpuslar da Denizli, Afyon hapisleri gibi nurlarla ıslah olsunlar...
Kardaşınız Said-i Nursi(4)"
Ali Ekber Şah, Hazret-i Üstad'la bir iki saat kadar görüştükten sonra, Konya'ya, oradanda Ankara'ya dönmek üzere ayrıldı. Beraberinde Salih Özcan refaket ediyordu. Hazret-i Üstad da onu Emirdağ'dan otobüsle beş on kilometrelik mesafeye kadar teşyi' edip yolcu etmişti.
Ali Ekber Şah, Ankara'ya döndükten sonra, Hazret-i Üstad'la yaptığı görüşme ve ziyaretinden aldığı intiba' ve telâkkilerini; onu ziyaret eden ve sonra yolculuyan Ankara Üniversitesi Nur talebelerine bir kaç kez anlatmıştır.
Ezcümle: 20.1.951'de üniversite gençlerinin Üstad Hazretlerine Ankara'dan yazdıkları bir mektuplarında, Ali Ekber Şah'ın konuştuğu sözlerini şöyle bildiriyorlardı:
"... Siz sevgili Üstad'ımızı ziyaret eden o muhterem zat, siz sevgili Üstad'ımızın huzurlarında duyduğu heyecan hissini ifadeden aciz bulunduğunu, yalnız bir deryaya bir katre ile işaret nev'inden; kendisini teşyi için giden kalabalık bir nurcu kitlesine dedi ki:
"Her ne kadar Hazretin ismini Türkiye'ye ve Âlem-i İslâma duyurmamak için çalışmışlarsa da, artık bütün âlem duydu ve duyacaktır. Hem Bediüzzaman yalnız Türkiye'nin değil, bugünün Âlem-i İslâmının ve yarının dünyasınındır.
"Âlem-i İslâmın mukadderatı hakkında yolda hazırladığım bir çok mühim sualleri, hiç zikretmeden bir saat kadar konuşma esnasında tamamıyla halletti. O gün, artık hayatımda ebediyen unutulmıyacak bir gün olarak kalacaktır.
1850
"Elli senedir hakikat ve hakikî mürşid arayan aciz bir insan sıfatıyla, sizi kat'iyen temin ederim ki: Âlem-i İslâm çapında hakikî mürşid ve kurtarıcı yalnız Bediüzzaman'dır. Kat'iyen derd-i maişet ve meşgale-i dünyeviye sizi mağlub etmesin. İcabederse, bu mübarek eserin külliyatı için değil, yal
(4) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no: 37
1851
1858
nız bir harfi için ölünüz ve onu muhafaza ve neşrediniz!..
İslâm tarihini tetkik ettim: Bir çok halifeler ve kumandanlar her ne kadar İslâmiyete hizmet etmişlerse de, bir kısmı şan ü şeref ve cazibe-i dünyadan kendilerini kurtaramamışlardır. İşte milyonluk bir kitleye hâkim olan Bediüzzaman'ın evinde bir lamba bile yoktur." demiştir.
Bizler de mübarek ellerinizden öper, dualarınızı bekleriz.
Ankara Nurcuları namına
Abdullah, Sungur, Osman, Ceylan
Salih, Abdunnur, Ahmet Atak, Mehmet(5)"
Daha sonraları, Ankara genç Nur talebelerinin bu uzun ifadeleri hülâsa edilerek tarihçe-i hayatlarda neşredildi.Bu hulasa yazı herkesçe malûm olduğundan tekrarına lüzum görülmedi.
DAHİLDEKİ ALÂKALAR
Dahilde, yani Türkiye içinde dinî ve siyasi büyük şahsiyetlerden gelen alâkalar -bilhassa 1950'den sonra- çok ziyadedir. Umumiyeti itibarıyla nazara alsak; yüzlerce, binlerce insan Hazret-i Üstad'la şahsen görüşmüş, alâka peyda etmiş ve Nur talebesi olmuşlardır. Necmeddin Şahiner'in 1972'lerden sonra tesbitine başladığı sadece 1950'den sonraki senelerde, Hazret-i Üstad'la şahsen görüşenlerden -hatıraları kaydedilenlerin- sayısı yetmiş üç tanedir. Buna göre, Üstad'ın son hayatı olan 1950'den sonra, Onunla görüşenlerin o tarihlerde belki bir kaç misli de vefat etmiş olanlar olduğu gibi, onun birkaç mislinin de tesbit edilememiş olanları olması mümkindir.
1950'den evvel Hazret·i Üstad'la görüşüp, ona talebe olmuş olanların bazılarının tesbit edilebilen hatıraları da müteferrik veya çeşitli hadiseler vesilesiyle mühim bir kısmı bu kitapta kaydedilmiştir. Üstad'ın son hayatıyla alâkadar ve sadece Necmeddin Şahiner'in tesbit edebildiği mezkûr yetmiş üç insanın(*) hatıralarının mühim kısmı da ilerde ya hadiseler dolayısıyla veya müteferrik şekilde kaydedilmesine çalışılacaktır.
BÜYÜK VE MEŞHUR ŞAHSİYETLERİN ALÂKALARI
1950'den sonra tezahür etmiş olan bu samimi alâkalardan sadece bir kaç nümunesi olarak; dinî, siyasî ve askerî bazı şahsiyetlerden yalnız bir kaç
1852
zatın mektup veya şiirlerini kaydetmekle iktifa edeceğiz. Bunları da bir kaç bölüm halinde verecek ve evvelâ bir fihristte takdim edeceğiz.
(5) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no: 38
(*)N.Şahiner'in"Son şahitler" dizisinin 4.ve 5.ciltleri bu hesaba dahil değildir.
1853
1859
A- Bilhassa 1948'den başlıyarak kendileri ve gazeteleriyle Üstad Bediüzzaman'la ve nurlu, haklı da'vasıyla alâkadar olup bizzat görüşen ve müsbet neşriyatlarıyla yardımına koşan gazeteci ve yazarlar gurubu:
1- En başta Kurtuluş Savaşı mücahidlerinden, Mehmet Akif'in ve Bediüzzaman'ın cihad arkadaşı ve Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad sahibi Eşref Edib Fergan.
2-1948'lerde dini ve İslâmiyeti müdafaa ile meydana çıkan Ehl-i Sünnet mecmuası sahibi Avukat Abdurrahim Zapsu.
3- Meşhur "Büyük Doğu" mecmuası sahibi şâir ve edip Necib Fazıl Kısakürek.
4- Volkan Mecmuası sahibi Nihat Yazar
5- Büyük Cihad Gazetesi sahibi, Mustafa Bağışlayıcı
6- Hür Adam Gazetesi sahibi Sinan Omur
7- Yine dinî makale ve eserler yazan Profesör Ali Fuat Başgil ve tefsir sahibi Hasan Basri Çantay.(6)
B- Askerî Erkân:
1950-1951'den sonra, gelip Hazret-i Üstad'la bizzat görüşen ve ona talebe ve sadık muhib olarak ayrılan subaylar, özellikle havacılar arasında subay ve astsubaylar pek çoktur. Bunların içinden sadece 3 isim veriyoruz: (1947-1950 arasındaki rütbelerini yazıyoruz)
1- Albay Muhammed Yümnî Bey.
2- Binbaşı Reşad Bey.
3- Yüzbaşı Ekrem Bey.
Askeri erkân adına binbaşı (o sıra binbaşı) Reşad Beyin bir mektubu ile
şiirini kaydetmekle iktifa etmek istiyorum:
1854
Tarih: 14 Nisan 1951
"Hulusi mahiyetinde bir binbaşının manzum bir fıkrasıdır -Said-i
Nursi.
Çok muazzez ve mukaddes Efendim Hazretleri!
Mehmet Çalışkan kardeşimiz eliyle lütfen ibzal buyurulan iltifatnamenizi
aldım. Allah'ın rahmet ve rızası size olsun. Bendenizi en büyük teselliye
sevketti.
(6) Tafsilat arzu edenler, Son Şahitler-1 S: 44'e bakabilirler.
1855
1860
Bugün Zülfikâr'ın üçüncü zeylinin on ikinci sözünü okurken bir füyûzat
eseri olarak, aşağıdaki manzum satırlar sudûr etti. Eskiden müstaid olan
fıtratım, iki senedir hikmet-i huda, tek bir manzum meydana getiremez
iken, perişan olan bu mısraların meydana gelişini bir hikmete hamlederek,
inşaallah açılır ümidiyle teberrüken arzına cesaret ettiğimden özür diler,
kusurlarımın bağışlanmasını yalvararak mübarek ellerinizden saygı ve huşu'
ve hürmetle öper, duanızı istirham ederim. Cümle arkadaşlarım saygı ve
selâmlarını da iblağ ederim efendim Hazretleri.
Muhammed Reşad
Zülfikârı Okurken
Bu nasıl ifade, bu nasıl kelâm,
Ey Allah'ın dostu sana bin selâm.
Cezalet, belağat bu hüsn-ü üslub,
Ancak sana vermiş gaffar-ez zünub
Kur'ana hizmetin mükâfatı mı,
Tefsir-i Kur'anın bir sıfatı mı.
Allah'ım Zülfikâr ne azim eser,
İçtikçe kanılmaz bir havz-ı kevser.
Dillere muhatap bir nur-u mübin,
Sanki dile gelmiş, Kur'an-ı Kerim.
Habib-i Ekrem'den (A.S.M.) söylüyor gibi,
Velî değil ya ne, bunun sahibi.
Bu yalnız ilim eseri değil,
Eğil ey dost sen de önünde eğ'il.
diyen
Velîlik tacını başına giyen.
Ey Bediüzzaman ey abd-i Said,
Veyl ona ki, ola o senden baid.
Ey benim sultanım kurbanın olam,
Dua et potanda ben de yoğrulam.
1856
1861
Ey naşir-i din-i mübin-i Ahmed (A.S.M.)
Zülcelâl Allah'tan sana bin rahmet.
Duam budur Ya Rab abd-i hakirin,
Habib-i Ekrem nur-u mübinin.
Muhammed Mustafa (A.S.M.) aşkına bizi,
Yolundan ayırma Said-i Nursî.
İzinde daim et ey zat-ı daim,
Kur'an-ı Hakimin aşkına amin.
14/Nisan/1951
Mübalağalarında fazlalık, hüsn-ü niyetimize bağışlanmasını ve diğer
kusurlarımın affını istirhamla arz olunur.
Muhammed Reşad(7)"
ULEMA VE MEŞAYİHİN ALÂKALARI
(Türkiye'dekiler)
Meşhur ulema ve meşayihin -bilhassa 1950'den sonraki- alâkaları çoktur.
Hapsini kaydetmemize imkân yoktur. Önce bir kaçının isimlerini bir fihriste
şeklinde kaydettikten sonra, bir iki zatın ifadelerinden nümuneler
arzedeceğiz:
1- Sabıkan bahsi geçen ve alâkası hakkında ifadeleri kaydedilen Diyanet
İşleri Reisi Ahmed Hamdi Aksekilinin çok samimi ve ciddî alâkaları.
2- Eski Kerkük meb'uslarından Şehr-izorlu, Tarsus'ta mukim büyük alim
Abdulmecid Kerkûkî'nin alâka ve telâkkilerini gösteren mektubu:
(Müntehap.. 38-39)
3- Konya-Seydişehirli Şeyh Abdullah'ın ve müridlerinin büyük ve samimî
alâkalaınnı gösteren yazısı: (Afyon hapsinden kurtuluşundan sonra defter,
S: 6)
4- Eskişehir-Muttalib köyünden Hacı Şeyh Hilmî Efendi'nin ve
talebelerinin alâkalarını gösteren söz ve beyanları: (Son Şahitler-2 S: 51)
1857
5- Ankara'lı meşhur ehl-i kalb ve âlim Osman Nuri Efendi'nin alâkasını
gösteren mektupları: (Müntehap, dosya sıra no: 10, 26, 32) (*)
(7) Emirdağ-2 Mnntehap dosya sıra no: 52
(*) Eski Alay Müftülerinden Osman Nurî Efendinin 1920 lerden beri hz.
Üstadla alaka ve manevî irtibatları olduğu gibi, 1944 de Denizli
mahkemesinin berat kararını temyizdende tasdiki için Ankaradan lazım
gelen muavenetleri olmuştur. 1950-1954 senelerinde Hz. Üstad için
Ankara-Cebeci semtinde hususi bir ev inşa ettirmiş ve Hz. Üstadı hararetle
Ankaraya davet eden mektuplar yazmıştı. Bu evin masrafının bir kısmını
Maraşal Fevzi Çakmak da vermişti. Ancak Hz. Üstad, o sıralar Ankaraya
gidememişti. Merhum Osman Nurîye hususî mektup yazarak teşekkür
etmiş ve onun yaptırdığı o evi bir nevi medrese-i Nuriye olarak kabul
etmişti. Hz.Üstadın mezkûr mektupu Emirdağ-2 sh.44 dedir.
Bu mevzu’da tafsilat, Son Şahitler-4, sh.273 de.
1858
1862
6- Adapazarı'nda Dağıstanlı Murad Hoca'nın alâka ve samimiyetini
gösteren 1951 yılında yazdığı mektubu: (Afyon hapsinden kurtuluşundan
sonra defter s: 97)
7- Aslen Erzurumlu olup, muhaceretle gelip Urfa'ya yerleşmiş ve Hazret-i
Üstad'ın cenazesini yıkama şerefine nail olmuş, âlim, fazıl, mutasavvıf
Molla Hamid Efendi'nin samimi alâkasını gösteren mektubu: (Aynı defter
S: 4)
8- 1950'de Tillo'dan Muhammed Ali isminde büyük bir âlimin alâka ve
samimiyetini gösteren Arapça takrizi: (Müntehap dosya sıra no: 29)
9- Mardin-Cizre'den, aslen Gevaşlı Molla Abdurrahim'in yazdığı samimî
mektupları: (Müntehap dosya: 46)
10- Cizreli (Cezire) meşhur Şeyh Seyda'nın alâkadarane muhabereleri ve
Hazret-i Üstad'ın ona olan hususi teveccüh ve mukabeleleri bir çok
rivayetlerle meşhur olmuştur.
11-Çankırılı meşhur alim,muderris H.Hasan Efendinin samimi alakaları
(Son şahitler-4 sh.358)
12-Urfalı meşhur-kurra' Muhammed Hafız Efendinin yüksek
takdirleri...(Hususî hatıra dosyamız)
İşte fihristevarî bazı nümunelerini verdiğimiz bu zatlar gibi, bir çok âlim ve
meşayihin isimlerini sıralamak da mümkindir. Fakat bunlar maksada kifayet
eder.
Üstteki fihristede isimlerini kaydettiğimiz zatların bir çok mektup ve
telakkilerinden sadece iki üç nümune vermekle bu bölümü de kapamak
istiyoruz.
1-Eski Kerkük Meb'usu, âlim Abdülmecid'in mektubu (Bazı bölümlerini
alıyoruz) 30.1.951 tarihli.
"... Ey hürmete lâik, ey tebcile şayan!
1859
Haddim olmıyarak şu verakpare-i aciziyi ikinci olarak(8) atabe-i bâlânıza
sunuyor, saygılarımı takdim ediyorum. Gerçi sizin gibi bir muhakkik ve
mücahid ve hakikatı müşahid bir zat ile muhabere etmeye kendimde liyakat
göremiyorum. Zira sizi karşılayacak ve muhatabaya lâyık edecek ilmim
yok, fazl ve faziletim yok, amelim yoktur.
Ömrüm beyhude geçmiş.. Ne geçmişlerin izini tuttum, ne de muasır
fazıllara katıldım, ne de efazılın yürüdükleri caddeden yürüyebildim.
Hüsranın fezây-i namütenahisinde sefil ve sergerdan bir serseri gibi yol
aldım.
Ancak son günlerde, hikmet-i Rabbanî ve muktaza-i irade-i Rahmanî:
envar-ı satıânızdan lem'alar şa'şa-paş olmaya başladı. Onur-u pür-sürûr
1860
1863
dan belki bir kabes iktibas ederim ümidiyle, tevcih-i ânan ederek, koştum,
buldum, Elhamdülillah buldum.. Meğer irade-i kayyumiye iktizası bil-vasıta
bir rahmet deryasının bir cedveli imiş gördüm. Hemen o cedvel-i irfana
hücum ettim. Evvelâ bir şefe irtişaf, ba'dehu bir gurfe iğtiraf ettim. Fakat
anlıyorum ki; reddedilmedim, kabul kaydı da görmedim.
Yalnız rahmi tebşir eden bir his; O cedvel-i nuranî umman-ı bî-pâyanından
bahşedilmiş ve makbul bir vârise ve lütfa mazhar bir hâdiye ikram
olunduğundan, her talibe bir matlub, her rağibe meyvedar bir maktaf, her
garibe himayetkâr bir me'va, her yoksula siyanetkâr bir melce', her müride
ulaştırıcı bir murad, her mütemenniye husulpezir bir mütemenna, susamışa
bir selsebil-i pür şifa-i yeşfilgalil.. Ve ruvvad ve kussara bir hayr-ı makil
imiş.
Evet öyle gördüm, buldum. O ravza-i yania'ya girdim, kovulmadım.
İçindeki hiyazından içmek istedim. İçtim, reddedilmedim...
Nurcular ezan-ı İslâmı i'lân etti. Allahü Ekber sadaları mükevvenatı çınlattı.
Envar-ı Kur'an elvah-ı hayatı aydınlattı. İşte o nurlar içinde gözlerimizi
açınca sizi gördük, kalb gözleriyle yine sizi gördük. Baş gözleriyle de
esfar-ı celilenizi okumaya muvaffak olduk. İşte bu kadar...
Abdülmecid
Ennaib-ül Kerkükî Eşşehrezorî(9)”
Diğer ulema ve meşayihin mektup ve makalelerinden de bu makama bazı
örnekler kaydetmek isterdik, fakat herhalde bahis uzayacağından sadece bu
gelen bir-iki nümune ile iktifa etmeyi uygun bulduk.
2-ÇANKIRILI H.HASAN EFENDİ
Çankırılı alim, fazıl, Hafız H.Hasan Efendi-ki meşrutiyet yıllarında
Bediüzzamanı görmüş iken, iki defa üstadı ziyaret etmiştir.Yakın talebe ve
evlatlarına :“Bu asrın imamı ve mücedidi Bediüzzamandır” diyerek, Risale
i Nur eserlerini okumalarını tavsiye edermiş. Ayrıca oğlu Visalî Beye:
“Oğlum her asrın bir müceddidi var. Bu asrın mücedidi Bediüzzamandır.
Onu laaletta’yin bir âlim olarak sanmayın” demiş.
(Son Şahitler-4, sh. 358)
3- URFALI KURRA MUHAMMED HAFIZ EFENDİ
1861
Kırk seneden fazla şapka giymemek için evinden Çarşı-pazara çıkmayan,
bütün ömrünü ilme ve dine, bilhassa Kurana vakfedip talebe yetiştiren ve
fakr-ı haliyle beraber devletin maaşlarını almamak için resmî vazifeleri
(8) Bu zatın lahika mektupları asıllannda bir kaç mektubu daha vardır.
A.B.
(9) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no: 39
1862
1864
almayan âlim, fazıl, mecevvid ve müttakî insan Muhammed Hafız Efendi,
Risale-i Nur ve üstad Bediüzzaman hakkındaki telakkilereni Abdullah
Yeğin Ağabeye şöyle anlatmış: (A.Yeğin Ağabey bunu çok kereler
anlattığı gibi, 7.8.1992 Perşembe günü akşamı Urfada Zehraiye Camii
avlusunda büyük cemaatada anlatmıstı.) “Bir gün bazı Urfalı zatlar yanıma
geldiler, ta’riz tarzında derilerki : “Şu Nurcular Üstadlarına Mehdî
Dostları ilə paylaş: |