Muhabbetname



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə42/83
tarix12.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#69835
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   83

KEVSER SÛRESİ


Âyet 1- “ İnna ateyna kelkevser” “Biz sana kevseri verdik.” Kevser nedir. Kevser Cennet’te bir ırmaktır. Bu, ilimle dâima söylenen bir sözden ibarettir. Bazı kişilere Cennet’in nerede olduğunu sorsak ya toprağın altını tarif edecek veya zannında bir Cennet yaratarak oradaki Kevser ırmağından bahsedecektir. Halbuki kevser, Mürşîd-i Kâmilin sohbetlerindeki ilhamlarıyla gönül semâsından tecellî eden, ilm-i ledün diye vasıflandırılan vehbî ilimlerdir. Kâmilin kendi kuyusundan çıkardığı kevser suyunu sohbetlerde içenler, kendilerinden geçip sarhoş olurlar. Vahdeti kesrette, kesreti de Vahdette zevk etme hasletlerini sana lûtfettik buyruluyor. Çünkü Mürşîd-i Kâmilin Tevhîd sohbetlerinde ilm-i ledün diye Kur’ân-ı Kerîm’de ifade edilen ilhamlarla bizlere kevser şarabı sunulmaktadır. İşte o kevser de Cennet’teki ilm-i ledün ırmağıdır. Onun için hem Tevhîdde Vahdâniyyet deryasına girenlerin tafsilât-ı Muhammediyyedeki Cemalullahı seyretme hasletine sahip olmayı, hem de nâmütenâhi kesret âlemindeki Vahdâniyyet şuhûduna sahip olmayı size ihsân ettik buyrulmaktadır.

Âyet 2- "Feselli lirabbike venhar” “O halde namaz kıl ve kurban kes” İnsan, Cenâb-ı Hakk’ın Vahdâniyyetini bu kesret âleminde şuhûd ettiğinde, kemâlâtıyla ibâdet etmekten kendini alıkoyamaz. Çünkü, 1- Bedenin taatını 2- Nefsin boyun eğmesini 3- Kalbin huzurunu 4- Rûhun şuhûdunu noksansız cem ederek bütün tafsilâtın hukukuna riâyet ederek kemâlâtıyla namaz kılmış olacaktır. Yoksa bu sayılan beden, nefis, kalp ve rûhun hakkını, kişi, Fenâfillâh ve Hakk'ta bâkilikle vermiş olacaktır. İşte o zaman lâyıkıyle namaz kılmış olunur. Yoksa bunların hakkını vermediği için lâyıkıyle namaz kılmış olmayacaktır.”Venhar” ile şuhûdunda henüz kesrette zâhir olmamış benlik devesini boğazla ki halkın fenalığı ve Hakk’ın bakîliği zuhûr etsin. Cehâlet ve gayriyeti akıtmak, kişide irfâniyet ve kemâlâtı zuhûr ettirecektir. Yoksa akıtmak yalnız kan akıtmaktan ibaret değildir. Kişinin gönlüne ilim ve irfâniyet akıtmak da denilebilir, gayriyet ve cehâlette akıtmak da denilebilir.

Âyet 3- “İnne şanieke hüvel ebter” “Sonu kesik olan sana buğz edendir.” Sana buğz eden, kin besleyen, muhalefet eden yani Tevhîd ilmi görmemiş, Hakk ve hakîkatten haberdar olmayanların bakîlikleri olmayacağı için, asıl onların kendileri ebterdir. Yani nesilleri kesilenlerdir. Sen ise Mürşîd-i Kâmilden Tevhîd ilmini görmüş, kendi varlığını Hakk’ın varlığında yok ederek Hakk’ın bekâsı ile bâki ve dâimsin. Ebediyyen hakikî zürriyetin olan ehl-i îmân arasında zikrolunursun. Çünkü o buğz ediciler, hakîkatte fâni ve helâk olmuşlardır. Onlar zikredilmez bile.

Gelin kardeşler Mürşîd-i Kâmilden dâima kevser şarabını içelim. Elde ettiğimiz şuhûd ve kemâlâtla namaz kılıp, Rabbimizle dâima konuşup sevişelim. Cehâlet ve gayriyet bırakmamağa özen gösterip yaşamaya bakalım. Cenâb-ı Hakk bu zevki bizlere ihsân eylesin. Âmin.


KUR’ÂN’I YAŞAMAK NEDİR


Zuhruf Sûresi 1. ila 4. ayetlerde “1. Ha, Mim. 2. Bu parlak Kitab'ın kadrini bilin! 3. Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur’ân yaptık ki akıl erdiresiniz. 4. Ve gerçekten o Bizim nezdimizdeki Ana Kitapta. Çok yüksek, çok hikmetlidir.” denilmektedir.

Ha: Hakk ve Hakîkat sırlarını, Mim: Tafsilât-ı Nûr-i Muhammediyyeyi remzetmektedir. Allah, Zât hakîkatlarının, Tafsilât-ı Nûr-i Muhammediyye olan sıfatlarından, sayfa sayfa tecellî ederek, zerreden kürreye kadar her şeyde âyet âyet yazdığını bildiriyor.

İşte açık olarak beyan edilen bu Kitab’ı okuyup bilmek, görmek ve olmak dediğimiz yaşamakla mümkündür.”Ben gizli bir hazine idim bilinmekliğimi murâd ettim ve bu halkı (sıfatları) halk eyledim” (Hadis-i Kudsî). Onun için Zariyat Sûresi 56.”Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.” âyetinde de belirtildiği gibi ibâdetten gâye de, Allah’ı ef’âli, sıfatı ve Zât’ıyle birlemek ve yaşama geçirmekten ibarettir. Niyazi-i Mısrî Hazretleri “Bunca enbiya ve evliya halkı davet eyledi. Allah'ın bu mukayyed âlemdeki Vahdet tecellî sırrını öğretmek içindir.” buyurmuştur.

Evvelâ Allah’ın ayrı, biz yarattıklarının ayrı olmadığını bileceğiz. Allah’ın Hakîkat-ı Muhammediyyesinden, bu görünen tafsîlât-ı Muhammediyyeden Zât’ını ilân ettiğini, bu varlıkların hiçbir güç ve kuvvetinin bulunmadığını, bütün güç ve kuvvetin Allah’ın olduğunu bileceğiz. Zâtının sıfatlarından, fiillerinin de sıfatlardan tecellî ettiğini her varlığın isti’dâd ve kabiliyeti nisbetinde Hakk’ı zuhûra getirdiğini, fiillerinin cibilliyeti nisbetinde Hakk’ın ondaki tecellîyatını müşâhede edeceğiz. İ’tikad yönüyle böyle bir îmândan sonra bunu yaşamımıza geçirmemiz gerekmektedir. Yani faydalı olan şeyleri yapmaya gayret göstermeli, zararlı olan şeyleri terk etmeyi kendimize prensip edinmeliyiz. Elbette İslâm'ın şartlarını yerine getirmekteyiz. Fakat bunların gâye değil, araç ve gereç olduklarını bilmeliyiz.

Kur’ân'ı yaşamak, i’tikadımızı düzeltmekle mümkündür. Fiillerimizde edep, ahlâk, teslimiyet, kurbiyet, sıddıkıyet, alçak gönüllülük islâmî vecibeleri yerine getirme gibi hâller görülmelidir. İsra Sûresi 14. âyetinde “Nefs kitabınızı okuyunuz, bu size hesap günü için yeterlidir.” buyrulmuştur. Başka bir âyet-i kerîmede de nefsimizde ve ufkumuzdaki âyetleri okumamız emredilmektedir. İşte bu âyetleri okuyup idrak ederek âmil olursak Kur’ân’ı yaşamış oluruz.

KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ SÛRELERİN NÜZÛL SIRASININ HİKMETİ


Kur’ân-ı Kerîm 6666 âyetten ibarettir. Bunun ikibin âyeti emirler, bin âyeti yasaklar, bin âyeti tarihçe, bin âyeti kıssalar, bin âyeti örnekler, beşyüz âyeti haram ve helâllerle ilgili âyetlerdir. Yüz âyeti ibâdetlerle, altmışaltı âyeti de kadınlarla ilgilidir.

Bir anne bebeğini doğumundan itibaren şefkatle ve merhametle iki yıl boyunca emzirir, yedirir, içirir, ihtiyaçlarını giderir, konuşmayı, yürümeyi, çeşitli davranış biçimlerini öğretir. Kısaca hayata hazırlar. Bütün bunları yeri ve zamanı geldiğinde yapar. Allahü Teala da Kur’ân’daki âyetlerini lâyıkıyle öğrenip uygulayabilmemiz için, sûrelerin iniş sırasını ona göre ayarlamıştır.

Birçok âyette Kur’ân’ı nefsimizde uyguladığımız zaman dünyada ve Âhirette mutluluğa kavuşacağımız bildirilmiştir. İlk sûre Alak Sûresidir.”İkra bismirabbikellezi halak” “Oku ! Seni yaratan Rabbinin adıyla, O insanı nutfeden yarattı.” diye başlayan bu sûre ilk önce okumamızı, okumadan hiçbir şeyin bilinemeyeceğini, bilinmeyen bir şeyin de uygulanamayacağını ikaz ediyor. Üç defa “oku” dediği halde okunması gerekli olanın ne olduğunu söylemiyor. Fakat bizler Rahmân Sûresininin 1, 2 ve 3. âyetlerinden okunması gerekli olanın ‘kişinin kendisi’ olduğunu anlıyoruz. Canlı Kur’ân olan kişinin kendisini okuyabilmesi için de “Rahmân olan Kur’ân’ı tâlim etti ve insanlığını buldurdu” âyetini uygulamamız gerektiği anlaşılmaktadır. Bu da elbette bir Mürşid-i Kâmilden tahsil edilecektir.

Okuma ile ilgili olan Alak sûresinden sonra ikinci nâzil olan sûre Kalem Sûresidir. Sûrenin ilk âyeti “Nun vel kalem vema yesterun” dur. ‘Nun’, Nûr-i Muhammediyyeyi, ‘vel kâlem’ İnsan-ı Kâmil mazharından yazan ve her şeyi söyleyeni, “vema yesterun” sahife sahife okunması gerekli bu tecellîlerin hepsine yemin ederek başlamaktadır. Zâtından sıfatlarına ve sıfatlarından da her varlığın yaratılma yerine göre fiilleriyle açığa çıkması, kalem olarak vasıflandırılan İnsan-ı Kâmillerden, merâtib-i İlâhiyenin tahsil edilmesinin gerekli olduğunu bildirmiş oluyor. Kişi kendi enfüsünde nefs-i külliyenin akl-ı külliye kâlemi ile bütün sıfat ve a’zalarında sahife sahife o nuru uygulaması aynı şey değil midir. Veya bir Mürşîd-i Kâmilin, irfâniyet ve kemâlâtını ihvânlarına sahife sahife öğretmesi aynı mânâya gelmez mi.

Üçüncü nâzil olan sûre Müzzemmil Sûresidir. Bu sûrenin başındaki “Ey elbisesine bürünüp yatan, kalk” âyetleriyle cehâlet ve gayriyet uykusundaki kişilere hitap ediyor. . Allah, ‘kalk ve Kur’ân’ı güzelce oku’ demek suretiyle Vahdâniyyet deryasına geçmemizi, kendimize nisbet ettiğimiz şirklerden kurtulmamızı, İnsan-ı asliyyemizi öğrenmemizi emrediyor. ‘Gece kalk’ denmesinin sebebi ayrılıktan ve şirklerden kurtularak birlik zevki ile zevklen demektir. Çünkü geceler Vahdeti remzeder. Müzzemmil Sûresi bizlere, İnsan-ı Kâmillerden cehâlet ve şirklerden kurtulma ilmini tahsil etmemiz gerektiği mesajını vermektedir.

Dördüncü nazil olan sûre Müddessir Sûresidir. Sûre, hakîkat nûr örtüsüne bürünen kişinin kalkıp hakîkatı insanlara anlatmasını emrederek başlar. ‘Kendi vücûd ülkende sıfatlarından tecellî ettirerek topluma örnek ol’, ‘İnsanların arasına gir ve onları irşâd et’ diyor. Ayrıca ‘Elbiseni de temiz tut’ diye ikaz var. Elbise şeriattır. Cenâb-ı Hakk bu kemâlâta gelenlerin şeriatlarının da tam olmasını istiyor.

Beşinci inzal olunan sûre Fatiha Sûresidir. Fatiha Sûresi, yedi âyetiyle, merâtib-i İlâhiyede yedi mertebede kendi mazharından açığa çıkaran İnsan-ı Kâmili remzetmektedir. Şu halde bu beş sûrenin bu sıraya göre nâzil olmasındaki hikmet, evvelâ okumamız, okuyabilmek için bir İnsân-ı Kâmilden bunu tahsil etmemiz, cehâlet örtüsünden kurtulmak için de o kâmilden Fenâfillâh tahsilini yapıp Bekâbillâh zevki tecellî ettiğinde toplumun içine girerek onları uyarmamız ve kendimizin de yaşamımıza geçirmemizdir. Yoksa mânâsını bilmeden taklîdi olarak yaptığımız ibâdetler ecir getirmeyecektir. İnsan canlı bir Fatiha olduğuna göre birinci sûreden dördüncü sûreye kadar Cenâb-ı Hakk'ın yaptığı bu sıraya göre tahsil yaparsak hem kolay hem de kısa zamanda gâyeye vâsıl oluruz.

Şu halde evvelâ ‘Allah’ın adıyla okumanın’ ne olduğunu öğreneceğiz. Sonra kâlem olan İnsan-ı Kâmili bularak ondan cehâlet ve zulmet karanlığından kurtulma tahsili yapacağız. Sonra kendi varlığımızı Hakk'ın varlığında yok edip, bütün nehirlerin deryaya döküldükten cinslerinden ve isimlerinden eser kalmaması gibi ‘nûr kabristanlığına’ dahil olacağız. Ondan sonra da Vahdâniyyet örtülerinden sıyrılarak ister vücûd ülkemizde kabiliyetimiz nisbetinde her an ayrı bir ş’ende tecellîsini seyrederek isterse âfâkta her varlıkta zuhûrâtını görüp tecellî edişine göre fark ile Cemalullahı seyrederek dünya ve Âhirette mutlu olacağız.

Bu 4 sûreden sonra diğer sûrelerin hepsi, yer ve duruma göre bizlere günlük yaşantımızın çeşitli yönlerini îzâh etmektedir. Bunu idrâk ettikten sonra, jetonumuz hangi âyette düşerse düşsün, anlatılan hep insanın kendisidir. İnsanlık için faydalı olan her şey emredilmiş ve insanlık için zararlı olan her şey yasak ve haram emredilmiştir. . Bunu anlayıp yaşamına geçmeğe çalışalım.


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin