Tablo H Beşiktaş İlçesi'nde Çalışanların Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı
Kaynak: 1990 Genel Nüfus Sayımı, "Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri". IH 34-Istanbul, DİE, Ankara, Temmuz 1993.
en günümüze kalmış tek yeşil alan olan Yıldız Koruluğu.
Bugün Beşiktaş ve sırtlarının görünümü ile sağ tarafta Beşiktaş Bahçesi'nd
BEŞİKTAŞ İLÇESİ
aynen kabul veya reddeden iki zıt cereyan dışında ayrı bir fikri cereyanın bulunduğunu göstermektedir.
Bibi. Tarih-i Cevdet; Tarih-i Lütfi, l, 168-169; Emin Efendi. Menakıb-ı Kethüdazade Meh-med Arif Efendi, İst., 1305; İ. H. Uzunçarşıiı, "Nizam-ı Cedid Ricalinden Valide Sultan Kethüdası Meşhur Yusuf Ağa ve Kethüdazade Mehmed Arif Efendi", Belleten, no. 79, s. 507 vd; E. İhsanoğlu, "19. Asrın Başlarında-Tan-zimat Öncesi-Kültür ve Eğitim Hayatı ve Beşiktaş Cemiyet-i ilmiyesi olarak Bilinen Ulema Grubunun Buradaki Yeri", Osmanlı İlmi ve Mesleki Cemiyetleri, İst., 1987, s. 43-74; K. Yetiş, "Beşiktaş Cem'iyyet-i İlmiyesi" DİA, V, 552-553.
EKMELEDDİN İHSANOĞLU
BEŞİKTAŞ İLÇESİ
İstanbul Boğazı'nm batı kıyısında yer a-lır. Beyoğlu İlçesi'ne bağlı bir nahiye iken 1930'da Beyoğlu'ndan ayrılarak bağımsız ilçe haline getirilmiştir. Beşiktaş İlçesi'ni, doğu ve güneydoğudan İstanbul Boğazı, güneybatıdan Beyoğlu İlçesi, batıdan Şişli ilçesi ve kuzeyden de Sarıyer İlçesi çevrelemektedir. Bu alan içinde yüzölçümü 11 km2'dir. Boğaz kıyılarının Beşiktaş ilçe sınırları içinde kalan uzunluğu 8.375 m'dir. İlçe 21 mahalleden oluşmaktadır. Mahalleleri; Ab-basağa, Akatlar, Arnavutköy, Balmumcu, Bebek, Cihannünıa, Dikilitaş, Ertuğ-rul, Etiler, Konaklar, Kuruçeşme, Kültür, Levent, Mecidiyeköy, Ortaköy, Muradiye, Nisbetiye, Sinanpaşa, Türkali, Vişne-zade, Yıldız'dır.
İdari bölünüş açısından Beşiktaş İlçesi eskiden Beyoğlu İlçesi'nin bir bucağı durumundaydı. 1930'da ayrı bir il-' çe haline getirilmiş ve Arnavutköy ile Ortaköy bucakları oluşturulmuştur. Daha sonra bucak idari birimi kaldırılmış ve Beşiktaş yalnız mahallelerden meydana gelen bir ilçe olmuştur.
Beşiktaş İlçesi'nin Cumhuriyet dönemindeki nüfus gelişimi Tablo I'deki gibidir. Beşiktaş îlçesi'nde nüfus 1985-1990 dönemi hariç sürekli artış göster-
166
Tablo I Beşiktaş İlçesi'nin Nüfus Gelişimi
Yıllar
|
Erkek
|
Kadın
|
Toplam
|
1935
|
28.042
|
26.719
|
54.761
|
1940
|
29.938
|
29.484
|
59.422
|
1945
|
32.664
|
30.947
|
63.611
|
1950
|
?
|
•>
|
73.432
|
1955
|
47.367
|
37.331
|
84.698
|
1960
|
51.094
|
42.553
|
93.647
|
1965
|
57.063
|
50.379
|
107.442
|
1970
|
71.669
|
64.436
|
136.105
|
1975
|
90.627
|
84.304
|
174.931
|
1980
|
95.143
|
92.974
|
188.117
|
1985
|
101.965
|
102.946
|
204.911
|
1990
|
96.026
|
96.184
|
192.210
|
mistir. 1980 öncesinde erkek nüfus, kadın nüfusa nazaran fazla iken, bu tarihten sonra bu oran hemen hemen birbirine eşitlenmiştir. Beşiktaş İlçesi'nin nüfusunda genç nüfusun fazlalığı dikkati çekmektedir. İlçe nüfus piramidinin tabanında bebek doğumlarının azlığına bağlı olarak, üst kısmında ise yaşlı nüfustaki azlık nedeniyle bir daralma söz konusudur. Beşiktaş İlçesi'nde 30 yaş grubuna kadar erkek nüfusta bir fazlalık varken bu hâkimiyet 30 yaşın üstünde kadın nüfusa geçmektedir.
Nüfusun sosyal açıdan bir diğer özelliği okuryazarlık durumudur. Beşiktaş İlçesi'nde 6 yaşın üzerindeki nüfusta o-kuryazarlık oranı yüzde 95,2'dir. Bu değer İstanbul İli genelinden daha yüksektir (il ortalaması yüzde 90,2). Bu oranın yükselmesinde genç nüfustaki fazlalık ve genel olarak eğitim düzeyinin yüksekliği etkili olmuştur. Okuma yazma bilenlerden yüzde 89,5'i herhangi bir eğitim kurumunu bitirmiştir. Bir eğitim kurumunu bitirenlerden yüzde 37,7'si ilkokulu, yüzde 15,7'si ortaokul ve dengi okulları,
yüzde 26,9'u lise ve dengi okulları ve yüzde 19,7'si de yükseköğretim kurumlarını bitirmiştir. Lise mezunlarının ortaokul mezunlarından fazla olması, okuyan nüfusun öğrenimine devam ettiğim, en azından liseyi bitirmeyi amaçladıklarını göstermektedir. Okuyan nüfusun bir diğer özelliği de yükseköğrenim düzeyi hariç kadın nüfusun erkek nüfustan daha yüksek eğitimli olmasıdır.
Beşiktaş İlçesi'nde çalışan nüfus (74.047), çalışma çağındaki nüfusun (12 yaş ve yukarısı) sadece yüzde 45,9'unu oluşturmaktadır. Geri kalan nüfusu emekli, ev kadını, öğrenci gibi iktisaden faal olmayanlar meydana getirmektedir.
Beşiktaş İlçesi'nde çalışanların faaliyet kollarına göre dağılımı Tablo H'deki gibidir.
Beşiktaş'ın yerleşim karakteri, kentsel özellik taşımaktadır. Özellikle Levent, Etiler, Bebek mahalleleri yeni yerleşme şekliyle modern ve lüks yapılarıyla tercih edilen, yaşam düzeyi İstanbul ölçülerinde bile yüksek mahallelerdir. Dikilitaş bölgesi, Selaltı mevkii, Hisarüstü ve Armutlu bölgesinde gecekondular bulunmaktadır. Beşiktaş'ta 128.324 işyeri, 3 üniversiteye ait birimler ve sanayi kuruluşları vardır. Yıldız porselen fabrikası, 4 ilaç fabrikası ve yan sanayi kollarında 400 civarında kuruluş, 7.000 şirket merkezi ve 85 banka şubesi bulunmaktadır. Bu durum Beşiktaş İlçesi'nin ticari yaşamının hareketliliğini gösterir.
Beşiktaş İlçesi'nde İl Bayındırlık Müdürlüğü, Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü, Telefon Başmüdürlüğü, Arsa Ofisi Bölge Müdürlüğü gibi kamu kuruluşları ile ENKA Holding, Işıklar Holding, Tek-fen Holding, Uran Holding gibi özel yatırımcı kuruluşlar yer almaktadır. Ayrıca, Ihlamur semtinde Ortadoğu Ticaret ve İhracat Merkezi de (OTlM) dış pazarlara dönük faaliyet göstermektedir.
Önemli ve tarihi yapılar olarak Dol-mabahçe Sarayı(->), Yıldız Sarayı(->), Ihlamur Kasn(->), Yıldız Parkı ve köşkleri,
Deniz Müzesi(-»), Resim ve Heykel Mü-zesi(-0 aynı zamanda turistik ilgi yaratan yerlerdir, ilçede, Dedeman, Sürmeli, Swissötel Bosphorus, Çırağan Palas, Con-rad, Hilton gibi büyük turistik oteller ve 46 park, 5 adet gezi yeri bulunmaktadır. Ayrıca, kamu sağlık kuruluşu olarak, Beşiktaş Merkez Sağlık Ocağı Tabipliği, Sait Çiftçi Sağlık Polikliniği, Beşiktaş Verem Savaş Dispanseri, Beşiktaş SSK Dispanseri, Levent SSK Dispanseri; özel sağlık kuruluşları olarak da Avrupa Hastanesi, Levent Teşhis Kliniği, Dikilitaş Özel Dispanseri, Levent Özel Dispanseri hizmet vermektedir. Animalia adlı, istanbul'un ve Türkiye' nin en modern özel hayvan hastanesi de Levent'tedir.
İlçe genel olarak ikametgâha ayrılmış olmakla beraber, sanayi tesisleri, şirket merkezleri ve ticarethaneler ilçede diğer fonksiyonların gelişmesine neden olmuştur. İlçe sınırları içinde yer alan ve 1980'den sonra sayıları ve önemleri hızla artan yükseköğretim kurumlan, örneğin Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi'nin bazı fakülteleri, Boğaziçi Üniversitesi, ilçenin eğitim fonksiyonunu ön plana geçirmiş ve ilçenin çehresinde de bu fonksiyona bağlı değişiklikler olmuştur.
SEDAT AVCI
BEŞİKTAŞ İSKELESİ
Günümüzde Beşiktaş-Üsküdar arasında işleyen şehir hatları vapurlarının yanaştığı iskele, 1329/1913'te Şirket-i Hayriye tarafından Mimar Ali Talat Bey'e yaptırılmıştır.
iki katlı ve yığma olan iskele binası zaman içinde birçok onarım ve değişiklik geçirmiştir. 1941'deki planına göre deniz cephesine dik üç bölümden oluşan zemin kattaki bekleme salonunda sivri kemerli revaklı bölüm kapatılmış ve 1948'de bölmelerin kaldırılmasıyla salon tek mekân haline gelmiş, ilk ya: pıldığı yıllardan yaklaşık 1950'lere kadar düğün salonu olarak kullanılan geniş teraslı üst kat ise 1979'da kısmen
camlı bölmeler ile kapatılmış ve bina bugünkü halini almıştır. Halen zemin katında turnikeler ve bekleme salonu, üst katında ise emekli Denizcilik İşletmesi çalışanları lokali bulunmaktadır.
Diğerlerinden farklı olarak iskele binasının yola bakan cephesinin dışında, iki yanda simetrik olarak yerleştirilmiş ikişer katlı iki bina yer almaktadır, iskele binasından daha sonraki bir tarihte yapılan bu binalardan giriş cephesine göre solda bulunan, 196l'de Denizcilik Ban-kası'nın Beşiktaş şubesi olarak kullanılmaya başlanmış, sağdakinde ise bir muhallebici ve kahvehane açılmıştır. Günümüzde, soldakinde memur odaları ve ofisler, sağdakinde ise, jeton satış gişeleri ile yine memur odaları bulunmaktadır.
I. Ulusal Mimarlık Üslubu'nun uygulayıcılarından olan ve bu bina dışında da iskele binaları yapmış olan Ali Talat Bey'in bu binası da hem genel biçimlenişi açısından, hem de cephelerinde kullanılmış olan sivri kemerler ve gerek iç, gerekse de dış cephelerdeki bezemeleri ile, tümüyle dönemin mimarlık anlayışını yansıtmaktadır. Zemin katı birinci, kata bağlayan merdivenin içinde bulunduğu kule, giriş cephesinin sağında estetik nedenlerle tekrarlanmıştır. Binanın deniz cephesinin iki yanındaki kuleler ise özgün binada birer kubbe
Beşiktas İskelesi
Elif Erim, 1993
167 BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ
ile sonlanmakta iken 1970'lerin sonunda yapılan restorasyondan sonra bu kubbeler yıkılmış, kuleler kırma çatı ile örtülmüştür.
İç mekânlarında, tavan kenarlarında alçı mukarnas sıraların, duvarlarda ise kalem işi bezemelerin bulunduğu binanın dış cephesinde taş kabaralar, pencere kemeri içlerinde ve bantlar halinde çini panolar yer almaktadır. Binanın giriş cephesinde yer alan sivri kemerin iki yanındaki çini panolar üzerinde eski rakamlarla binanın yapım tarihi yer almaktadır.
Bibi. ISTA, V, 2597; E. Yücel, "20. Asırda Klasik Türk Mimarisi Üzerine Eğilmiş Mimarlarımız: Ali Talat Bey (1869-1922)", Bizim Anadolu, (14.8.1971); G. Göreli, Boğaziçi iskele Yapıları ve Özellikleri, (iTÜ Mimarlık Fakültesi bilim uzmanlığı tezi), 1979.
YILDIZ SALMAN
BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ
istanbul'un en eski Türk spor kulübü, l Mart 1903'te Şeyhülharem Osman Pa-şa'nın oğullan Hüseyin Bereket ve Şamil Osman (Şaplı) beyler, Ahmed Fet-geri Aşeni(~») Mehmed Ali Fetgeri, Nazım Nazif (Ander) ve Tayyareci Fethi beylerin öncülüğünde 26 genç tarafından Serencebey'deki Osman Paşa Ko-nağı'nın selamlığında Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü adıyla kuruldu. Güreş, boks, barfiks, paralel, jimnastik ve halter dallarında faaliyet gösteren kulübün reisi Şamil Osman Bey, umumi kâtibi Hüseyin Bereket Bey'di. Ancak kısa süre sonra bu faaliyetin jurnal edilmesi üzerine kulüpte spor yapan gençler yakalanarak Hasanpaşa Karakolu'nda sorguya çekildiler. II. Abdülhamid'in serya-veri Mehmed Paşa'nın devreye girmesi üzerine padişah haram saydığı futbolun oynanmaması şartıyla kulübün faaliyetlerine izin verdi. Kulüp Osmanlı Beşiktaş Terbiye-i Bedeniye Mektebi adını alarak çalışmalarım sürdürdü.
1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra çıkan Cemiyetler Kanunu ile spor kulüplerinin kurulmasına izin verilince, kulüp kurucularından idmancı Mazhar Bey (Kazancı) tarafından hazırlanan dilekçeyle Beyoğlu Mutasarrıflığı'na başvuruldu ve 8 Şubat 1911'de Beşiktaş Os-
BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHANESİ 168
169
BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHANESİ
e p
k.,»,, şK>-M
19401ı yılların sonunda Beşiktaş Futbol Takımı. Ayaktakilerden sağdan ikinci bugünkü kulüp başkanı Süleyman Seba. Cem Aîabeyoğlu arşivi
Çırağan Palas-Kempinski Oteli'nin inşaatı sırasında ortaya çıkarılıp Galata Mevlevîhanesi'nin naziresine nakledilen, Beşiktaş Mevlevîhanesi'nin mensuplarına ait bazı mezar taşları. Erkin Emiroğlu, 1993
manii Jimnastik Kulübü resmen tescil edildi. İlk resmi yönetim kurulu eski Viyana ataşemiliteri Şükrü Paşa başkanlığında Hazine-i Hassa Müdürü Ziyaed-din (Karamursal) Bey, Sekizinci Daire-i Belediye Reisi Şevket Cenanı Bey, Enver Paşa'nın babası Alımed Bey (Paşa), Ahmed Fetgeri Aşeni, boks öğretmeni Hüseyin Hüsnü Bey ve barfiks öğretmeni Mehmed Ali Fetgeri Bey'den oluşuyordu. Kurulduğunda kırmızı-beyaz olan kulüp renkleri 1912 Balkan Savaşı yenilgisi üzerine matem alameti olarak si-yah-beyaza çevrildi. Kulüp 1923'te Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK) adını aldı.
1911'de Şeref Bey'in başkam olduğu Valideçeşme Kulübü ile Kâzım Bey'in başkanı olduğu Basiret Kulübü'nün Beşiktaş'a katılmalarıyla kulübün futbol alanındaki faaliyetleri başladı. Futbol şubesi başkanlığına getirilen Şeref Bey' in büyük çabalarıyla kısa zumundu futbol çalışmaları ilerledi ve Beşiktaş takımı İstanbul'un iddialı futbol takımlarından biri oldu.
BJK futbol takımı 1924, 1934, 1939-1943, 1945, 1946, 1950, 1951'de İstanbul Amatör Ligi; 1952-1954 arasında İstanbul Profesyonel Ligi; 1960, 1966, 1967, 1982, 1986, 1990, 1991 ve 1992'de Türkiye Ligi şampiyonu oldu. 1975, 1986, 1989 ve 1990'da da Türkiye Ku-pası'nı (federasyon kupası) kazandı.
Beşiktaş'ta atletizm çalışmaları 1910' da başladı. 1911, 1912 ve 1913'te Beşiktaş Atletizm Takımı Hilal-i Ahmer Cemiyeti ile Donanma Cemiyeti'nin düzenlediği atletizm müsabakalarında, 1916 İdman Bayramı'nda ve 1918'de Türkiye çapında düzenlenen atletizm şampiyonasında birinci oldu. 1925'ten itibaren düzenlenen İstanbul Atletizm Şampiyo-nası'nda 1929, 1930, 1932, 1958 ve 1960'ta şampiyon oldu.
Beşiktaş'ta basketbol çalışmaları 1933' te başladı. 1965'te kız basketbol takımı kuruldu. Erkek basketbol takımı 1975'te Türkiye Ligi şampiyonu oldu. Kız takımı
da 1969-1977 arasında yedi kez İstanbul birinciliğini kazandı. 1974'te de Türkiye şampiyonu oldu.
Beşiktaş Voleybol Takımı 1924'te kuruldu. Takım 1924, 1925, 1926 ve 1927' de İstanbul şampiyonu oldu. 1962'de kız voleybol takımı kuruldu ve 1965'te Türkiye şampiyonluğunu, 1966'da da federasyon kupasını kazandı.
Eskrim, Türkiye'de bu sporun öncülerinden Fuat Bey (Balkan) Beşiktaş kulübünün kurucularından olduğu için, kuruluşundan itibaren kulüpte yer almıştır. 1927'de düzenlenen ilk Türkiye Eskrim Şampiyonası'nı Beşiktaş kazandı. 1928 Amsterdam Olimpiyatı'nda 4. olan Türk Eskrim Takımı'nda iki Beşiktaşlı sporcu, Fuat ve Enver Balkan kardeşler bulunuyordu. Enver Balkan 1931' de Balkan şampiyonu oldu. BJK Eskrim Takımı 1932-1936 döneminde sürekli Türkiye şampiyonu oldu.
Eskiden alafranga güreş denen minder güreşi Türkiye'de ilk defa BJK çatısı altında yapıldı. Güreş çalışmaları Ahmed Fetgeri Aşeni, Kemal Bey ve Süleyman Bey'in öncülüğünde 1904'te başladı. Beşiktaş Güreş Takımı 1910, 1911 ve 19l6'da İstanbul alafranga güreş şampiyonu; 1929'da İstanbul güreş şampiyonu; 1940, 1949, 1953, 1954, 1955, 1959, 1960'ta İstanbul serbest güreş şampiyonu; 1952, 1953'te İstanbul grekoromen güreş şampiyonu oldu. Bunların dışında kulüp hentbol, halter, su sporları, okçuluk, aletli jimnastik, bisiklet, halat çekme, judo, boks, hokey dallarında da faaliyet göstermiştir.
Futbolda Şeref Görkey(->), Hüsnü Savman (Baba Hüsnü)(->), Hakkı Yeten (Baba Hakkı)(-0, Hüseyin Saygun (Çengel Hüseyin)(-0, Nuri Sangar (Tereyağı Nuri)(->), Şükrü Gülesin(->); eskrimde Enver Balkan(-+); güreşte Ahmed Fetgeri Aşeni, Abbas Sakarya(->), Tayyar Yalaz BJK'de yetişmiş ünlü sporculardan bazılarıdır.
CEM ATABEYOĞLU
BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHANESİ
Galata ve Yenikapı mevlevîhanelerin-den sonra İstanbul'da kurulan üçüncü Mevlevî dergâhı olup Boğaziçi'nde Çıra-ğan Sarayı'nın(-0 bulunduğu yerde inşa edilmişti.
l622'de Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan dergâh, 18ö7'ye kadar Beşiktaş'ta faaliyet göstermiş, bu tarihte Çırağan Sarayı'nın inşası nedeniyle yıktırılarak önce Fındıklı'da Karace-hennem İbrahim Paşa Konağı'na ve buradan da 1871'de tamamlanan Maçka' daki binasına geçmiştir. Ancak 1874'te askeri kışla yapımı için bu dergâh da yıktırılınca, geçici olarak Eyüp'teki Ha-tab Emini Mustafa ve Hüseyin efendilere ait yalılara taşınmış, daha sonra inşası 1877'de biten Eyüp Bahariyesi'ndeki yeni yapılarına yerleşerek 1925'e kadar Bahariye Mevlevîhanesi(-+) adı altında faaliyetlerini sürdürmüştür.
Beşiktaş Mevlevîhanesi'nin kurucusu Ohrili Hüseyin Paşa, 17. yy'ın önde gelen devlet adamlarındandır. Bostancı Ocağı'ndan yetişerek sadrazamlığa kadar yükselmiş, fakat l622'de Dilaver Paşa'nın yerine ikinci defa bu makama getirilmiş ise de, II. Osman'a karşı düzenlenen yeniçeri ayaklanması sırasında daha görevine başlayamadan katledilmiştir. Bu beklenmedik ölümle birlikte, devlet adamları tarafından İstanbul'da Mevlevi dergâhı kurma geleneği de son bulmuş, dolayısıyla Kasımpaşa, Üsküdar ve Bahariye mevlevîhaneleri, tarikatın kendi imkânları çerçevesinde açtığı merkezler olma özelliğini kazanmışlardır.
Ohrili Hüseyin Paşa üzerindeki manevi nüfuzu sayesinde Beşiktaş Mevlevîhanesi'nin kurulmasına neden olan Gelibolu Mevlevîhanesi Şeyhi Ağazade Mehmed Hakîkî Dede (ö. 1652), dergâhın ilk postnişinidir. Hakkında ayrıntılı bilgiye sahip bulunmadığımız Mehmed Hakîkî Dede'nin, aynı zamanda Gelibolu Mevlevîhanesi'nin de kurucusu olduğunu ve Akdeniz seferinden dönen Ohrili Hüseyin Paşa ile bu dergâhta tanışarak onu Mevlevîliğe intisap ettirdiğini biliyoruz. Gelibolu ve Beşiktaş mevlevî-hanelerinin ortak meşihatını üstlenmiş, Hüseyin Paşa'nın katlini izleyen yıllarda bir süre daha İstanbul'da kaldıktan sonra Gelibolu Mevlevîhanesi'ne dönerek orada vefat etmiştir.
Dergâhın kuruluş dönemine ait yapıları üzerine .mevcut bilgileri, Hüseyin Ayvansarayî ve Evliya Çelebi'de buluyoruz. Her iki kaynaktaki bilgiler çerçevesinde mevlevîhanenin tam teşekküllü bir külliye olarak kurulmayıp, zamanla inşa edilen ek binalarla genişletildiği anlaşılmaktadır. Başlangıçta yalnızca bir semahaneden ibaret olan dergâhın, mat-bah-ı şerifi yoktur. Böyle bir durumu, Ohrili Hüseyin Paşa'nın katliyle inşaat faaliyetlerinin bir süre kesintiye uğradığı ve Mevlevîlerce, henüz tamamlanmayan dergâhta mukabele yapılmak zorunda kalındığı şeklinde yorumlamak
mümkündür. Semahane ise, Boğaz kıyısında yüksek kubbeli ve iç mekânı ne-cef taşlarıyla süslenmiş iki katlı ahşap bir yapı olup, batısında derviş hücreleri yer almaktadır.
Ağazade Mehmed Hakîkî Dede'den sonra yerine geçen postnişin hakkında, birbiriyle çelişen farklı bilgiler mevcuttur. Zakîr Şükrî Efendi'nin listesinde bu şeyh, Süleyman Dede'dir (ö. 1654). Evliya Çelebi ve Hüseyin Ayvansarayî ise, Hasan Dede'nin (ö. 1660) adını vermek-, tedirler. Diğer yandan Beşiktaş Mevlevîhanesi'ne ait 6 Muharrem 1060/1650 tarihli hüccet suretinde Hasan Dede'nin şeyh olarak zikredilmesi. Süleyman Dede'nin meşihatının bu tarihten önce kaldırıldığını kanıtlamaktadır. Mesnevihan Hasan Dede'nin coşkun bir tasavvuf neşesine sahip bulunduğunu, Evliya Çele-bi'den öğreniyoruz. Hasan Dede'nin şeyhliğini onaylayan söz konusu hüccete göre bu dönemde dergâhın yıllık iaşe bedeli 7.200 akçe olarak İstanbul Ermeni cizyesinden (Müslüman olmayanlardan alınan bir tür vergi) tahsil edilmektedir. Dergâhın 1650'deki gelir kaynaklan arasında bu tür vergilerin de bulunması, bir bakıma mevlevîhanenin kuruluş yıllarında güçlü bir vakıf sistemine dayanmadığını göstermektedir. 18. yy'a gelindiğinde, dergâhın İstanbul dışındaki vakıf arazilerinden büyük miktarlarda gelir temin ettiğini dikkate alırsak 1650'ye ait bu kaynak tahsisinin geçici bir çözüm olduğunu varsayabiliriz. Hasan Dede'nin vefatıyla posta oturan Pendarî Naci Ahmet Dede (ö. 1710), önce Beşiktaş, ardından Galata ve Yenikapı mevlevîhane-lerinde şeyhlik yaparak, İstanbul Mevlevîliğine ilk defa dönüşümlü meşihat modelini getiren kişi olarak tanınır. Bursa Mevlevîhanesi Şeyhi Zihnî Salih Dede'ye intisap ederek çile çıkartmış ve 1660'ta Beşiktaş Mevlevîhanesi meşihatına atanmıştır. l663'e kadar kısa bir süre dergâhta postnişinlik yapan Naci Ahmed Dede'nin meşihatı, aynı yıl Kırım seferine katılması nedeniyle Mevlana Âsitanesi Şeyhi Hüseyin Çelebi tarafından kaldırılarak, yerine Galata Mevlevîhanesi ney-zenbaşısı Yusuf Dede (ö. 1669) getirilmiştir. Çengî lakabıyla tanınan Yusuf Dede, aslen Konyalıdır. Farsça yazdığı on bin beyitlik Ravzatü'n-nûr adlı eseriyle tanınmakla birlikte, asıl ününü IV. Mehmed'in yakın çevresine girerek, 1666'da Mevlevîlere sema yasağı konmasına yol açan Vanî Mehmed Efendi'ye karşı yürüttüğü faaliyetleriyle sağlamıştır. Vanî Mehmed Efendi'nin gerek padişah, gerekse medrese üzerindeki etkisi dikkate alındığında, Yusuf Dede'nin izlediği saray yanlısı politika sayesinde tarikat üzerindeki mevcut ulema baskısının hafiflediği ve Beşiktaş Mevlevîhanesi'nin böylece döneminin en canlı tasavvuf merkezlerinden birisi olma özelliğini koruyabildiği anlaşılmaktadır.
17. yy, İstanbul Mevlevîliğinde şeyh ailelerinin güçlenerek ön plana çıktıkları bir dönemdir. Daha önce tarikatın tari-
hinde pek rastlanmayan bu durum, Sırrî Abdi Dede'nin (ö. 1631) Galata Mevlevîhanesi postnişinliğinden ayrılarak söz konusu yüzyılın başlarında Kasımpaşa Mevlevîhanesi'ni kurmasıyla ortaya çıkmış ve Abdî Dede ailesine mensup şeyhler, Mevlevîliği İstanbul'da ilk defa kan bağına dayalı meşihat modeline göre temsil eden grup olmuştur. 17. yy ortalarından itibaren bu grubu Beşiktaş Mevlevîhanesi'nde Eyyubî Mehmed Dede ile Galata Mevlevîhanesi'nde Gavsî Ahmed Dede aileleri izlemiştir.
Çengî Yusuf Dede'nin yerine atanan Eyyubî Mehmed Dede (ö. 1723), Beşiktaş Mevlevîhanesi meşihatını yaklaşık bir yüzyıl elinde tutan şeyh ailesinin ilk temsilcisidir, Yusuf Dede'nin IV. Mehmed ile kurduğu ilişkiyi bu defa kendisi sürdürerek dergâha padişahın maddi desteğini sağlamıştır. Yarım yüzyıldan fazla postnişinlik yapan Mehmed Dede'nin meşihatını 1723'te vefat etmesiyle oğlu Ahmed Dede (ö. 1763) devralmış ve onu da torunu Mehmed Sadık Dede'nin (ö. 1764) bir yıllık kısa şeyhliği izlemiştir. Ailenin 1669-1764 arasındaki bu uzun meşihat dönemi, dergâhın tarihini çok yakından ilgilendiren Lale Devri'ni de kapsadığından, ayrıca büyük önem taşımaktadır.
Boğaziçi kıyılarının, Osmanlı üst tabakası tarafından daha IV. Murad zamanında sayfiye yeri olarak seçilmesi, 17. yy ortalarından itibaren Beşiktaş Mevlevîhanesi çevresinde bir dizi yalı ve sa~ hilsarayın inşasıyla sonuçlanacak tarihsel sürecin ilk habercisidir. Önceleri Ka-zancıoğlu Bahçesi adıyla anılan ve Beşiktaş Mevlevîhanesi'nin kurulduğu alanı kapsayan mesire yeri, IV. Murad döneminde (1623-1640) hasbahçelere katılarak padişahın kız kardeşi Kaya Sul-tan'ın mülkiyetine geçmiş, o da burada kendisine bir yalı yaptırmıştır. Beşiktaş Mevlevîhanesi'ne çok yakın bir konum-
da bulunan bu yalı, 18. yy başlarında Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yenilenerek eşi Fatma Sul-tan'a verilmiş, III. Ahmed'in Lale Devri eğlencelerine sahne olması nedeniyle de Çırağan Yalısı adını almıştır. Söz konusu yalı ile aynı Boğaz mekânını paylaşan Beşiktaş Mevlevîhanesi, özellikle Eyyubî Mehmed Dede ve oğlu Ahmed Dede'nin meşihat yılları boyunca, Osmanlı üst tabaka kültürünün birbirini bütünleyen farklı iki boyutunu temsil etmişlerdir. Ne var ki 19. yy'a gelindiğinde, Çırağan Yalısı'nın Çırağan Sara-yı'na dönüşmesiyle birlikte dergâh, bu eşsiz güzellikteki mekânı Tanzimat modernleşmesinin yeni sembolüne terk etmek zorunda kalacaktır.
1764'te Eyyubî Mehmed Dede ailesinin meşihat dönemi sona erince dergâh kısa bir süre Abdülahad Dede'nin (ö. 1766) yönetiminde kalmış ve ardından Ahmed Dede'ye bağlı Trablus kökenli şeyh ailesinin denetimine geçmiştir. Abdülahad Dede, Mevlevi tarikatı içinde adı çeşitli söylentilere karışmış bir kişidir. Tokat Mevlevîhanesi postnişini iken aynı zamanda bölgenin önde gelen a-yanlarından olması nedeniyle Mevlevi dervişlerini adeta birer devlet memuru gibi kullanmış, halkın yaşam tarzına ters düşen hareketlerinden dolayı giderek artan şikâyetler sonucunda bırakılmıştır. Abdülahad Dede'nin Beşiktaş Mevlevîhanesi postnişinliği iki yıla yakın sürer. Bu kısa dönemde çevresine rintmeşrep Mevleviler! toplayarak dergâhı, Osmanlı üst tabakasının ilgi odağı haline getirmeyi başarmıştır.
Beşiktaş Mevlevîhanesi, 1766'da Ahmed Dede'nin (ö. 1771) postnişinliğe atanmasıyla 1853'e kadar dergâh yönetimini elinde tutacak olan Trablus kökenli ünlü bir Mevlevî şeyh ailesinin denetimine girer. Bu ailenin bir kolu da Galata Mevlevîhanesi meşihatını üstlenerek
Dostları ilə paylaş: |